14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: OZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: FUNDA YAŞAR ER 13kultur@cumhuriyet.com.tr 3 NİSAN 2019 ÇARŞAMBA Yeşim Gürer Oymak Geçen hafta seçim öncesi, propaganda hoparlörlerinin sesleriyle kulaklarımız uğuldarken, Galatasaray’ın ortasına doğru ilerliyordum. Eski bir İstanbul sokağında yer alan Fransız Sarayı’ndan içeri adım attığımda dingin ve anlamlı bir törene tanık oldum. Salon bir dönemin tarihini yaşatıyordu. Bu toplantı ne bir politikacı söylevi, ne de bir kurumun reklamıydı. Sadece kendini Türkiye’deki nitelikli müziğe adamış bir aydınımızın uluslararası alanda ödül almasını kutluyorduk. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer Oymak’ı Fransa Kültür Bakanlığı, Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişanı’na değer bulmuştu. Törende nişanı takdim eden Fransız Büyükelçisi Charles Fries, Yeşim’e hitaben şöyle dedi: “Fransa Cumhuriyeti, İstanbul’un kültür hayatına sunduğunuz üstün katkılar ve Fransa ile Türkiye arasındaki kültürel ve sanatsal işbirliği için minnettarlığını ve şükranlarını ifade etmek istiyor.” Yeşim, yıllardır festival organizasyonunda sadece Fransa değil, daha nice ülkeyle sanatsal işbirliği yapmış, Polonya’nın da Bene Merito nişanını almıştı. Klasik müziğin geniş kitlelere ulaştırılmasında, festival programlarına çekici tatlar eklenmesinde ve eğitim hayatında çok önemli roller oynadı. Konuşmasını yaparken onu dikkatle izledim: Son derece sade giyimi, abartısız makyajı, yumuşak ses tonuyla çokkültürlü genç bir Türk kadınının pırıl pırıl bir simgesi olarak karşımızdaydı. “Kültür sanatın benim durumumda müziğin toplumlar arası önyargıları yok etmekteki gücüne inanıyorum” sözleri derin anlamlar içeriyordu. Yeşim gibi konusuna vakıf, üretken ve enerjik yöneticilerimiz daha nice ödüllere değer. Gencecik piyanistler Emir İlgen (d. 2003) ve Salih Hakim Aktaş (d. 2001), geçenlerde İstanbul Filarmoni Derneği’nin düzenlediği bir yarışmada birinciliği paylaşmışlardı. Önceki hafta onları İDSO’nun solisti olarak dinledik. Her ikisinin de sahnedeki sıcacık duruşlarını kutlamalıyız. Yaratıcı birer yorumcu olarak parlak yarınlara doğru yol alacaklar. Emir’in Saint Saens’ın 2. konçertosu gibi karmaşık bir eseri rengârenk ve zevkle yorumlaması, orkestrayla bütünleşmesi, çok başarılıydı. Sadece üç buçuk yıldır piyano çalan Salih Haşim Aktaş ise özellikle bis olarak çaldığı Liszt’in “Aziz Français Dalgaların Üstünde Yürüyor” başlıklı şiirsel yapıtındaki güzel sonoritesiyle bize dalgaları, rüzgârı ve bestecinin gizemli dünyasını yaşattı. 36. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’ne doğru Yarın akşam Ankara’nın 36 yıllık Uluslararası Müzik Festivali açılıyor. Şef Orhun Orhon yönetimindeki Orkestra Akademik Başkent, Çiğdem Aytepe’nin yönettiği TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’yla Mozart’ın KV 717 Missası’nı seslendirecek. Ardından piyanist Gökhan Aybulus’un solistliğinde Rachmaninof’un 2. piyano konçertosu çalınacak. Kendine özgü ilkeleri ve belli bir kişiliği olan bu festival her zaman genç sanatçılarımızı destekleyen yönüyle dikkat çekmiştir. Büyük orkestrayla açılır, bir başka büyük toplulukla kapanır. Yerli ve yabancı sanatçıların yer aldığı dans toplulukları, resitaller, oda müziği, flamenco, caz müziği bu yıl da festivali renkli kılan etkinlikler. Ben de Ankara’ya gidip onlarla bu açılış coşkusunu paylaşacağım. İlk solo albümünü yayımlayan Serenad Bağcan, devlet bakış açısını değiştirsin diyor ‘Sanatçılar tehlike değildir’ Kendi hayatından, acıtatlı, bire bir yaşadığı ya da şahit olduğu zamanlara ait şarkılara yer veren Bağcan, şarkılarının hayatlara ve yüreklere dokunmasını diliyor Müzisyen Serenad Bağcan’ın ilk solo albümü “Serenad”, Türki yorsunuz. n Sizin aileden gelen şiire, müziğe, sanata rum. Onların vizyonundan, birikiminden faydalanmaları harika olur. Çünkü onların topluma kattığı çok ye’deki müzik marketlerin ya yatkınlığınız da var tabii ki... şey var. Topluma da medyaya da iş nı sıra tüm dünyada dijital platformlarda yayımlandı. Albüm, ORHUN ATMIŞ Tabii. “Genlerime vefa al düşüyor bu noktada. Sahip çıkmaları bümü” diyorum o yüzden. Ai lazım sanatçılarına. Selda Bağcan’ın sahibi olduğu Majör Müzik etiketiyle çıktı. Serenad Bağcan’ın “Babama ve genlerime vefa albümü” şeklinde tanımladığı albümde Fazıl Say, Serter Bağcan ve Savaş Bağcan imzası taşıyan besteler yer alıyor. Bağcan ile albümünü ve müziği konuştuk. n Büyük şairlerin şarkıya dökülen satırlarını okuyorsunuz. Nasıl bir zorluğu var bunun? Öncelikle o şiiri çok iyi çalışmanız gerekiyor. Ben, bir şiiri birçok kere okuduğum zaman aslında o şairle duygusal ve düşünsel bir bağ kuruyorum. Şiir zihnimde çözülüyor, çok lede herkesin albümleri olmasına karşın benim aklımda hiç solo albüm çıkarmak yokken babamın emeğine, tutkusuna, müzik aşkına saygımın ifadesi olarak ortaya çıktı bu albüm. ‘Demokrasi azaldı’ n Albümdeki “Bülbül” şarkısına gelelim... Babanızın, söylediği şarkılar nedeniyle hapse giren Selda Bağcan için yazdığı bir şarkı. 39 yıl önce yazılmış ama güncelliğini koruyor gibi hâlâ, “Bülbül susarsa senin sonundur” diyor. n Artık yeni mezun genç sanatçılar da o yüzden çareyi yurtdışına gitmekte buluyorlar sanki.  Sadece sanat alanında değil, maalesef birçok alanda yetişmiş insanımızın yurtdışına çıktı yoğun bir hissediş durumuna giriyo Kırk yıldır bir şeylerin iyiye gitmi ğı artık yay rum. Önce şairin duygusunu anlıyo yor olması çok endişe verici. Bu in gınca dile getirilen bir gerçek. İn rum; kelimelerini, mısralarını, şiirin sanlığın ders almamasından mı kay sanlar burada hak ettikleri değe matematiğini çözüyorum... Sonra şar naklı, yoksa insanların korkutulma ri görmediklerini düşünüyor olma kıyı söylemeye başladığımda doğal sından, ses çıkaramamasından mı lılar. O yüzden beyin göçü günde olarak duygusu da sesimin içine nü kaynaklı? Cesaretimizi yitirdiğimiz mimize yerleşmiş durumda. Bura fuz ediyor. Seslendirdiğim şiirin duy den de olabilir. Artık sokaktaki va da kalıp sanatlarını icra edecekle gusundan uzun süre çıkamamak be tandaş bile sevmiyor ses çıkaranı. rin dirayetli, inançlı ve inatçı olma nim en büyük zorluğum oluyor. Dü Ses çıkaran insan sayısı da azaldı. ları gerekiyor artık. Her insanın ve şünsenize, uzunca bir süre Ahmet Demokrasimiz de azaldı aslında. Me özellikle sanatçıların içindeki asi Arif’in “Vay Kurban” şiirinin “Belki ğer o zamanlar az bile olsa demokra liği özgürce ifade edebilmesi gere Ayşe, belki Elif’in” ölümünün acısını si varmış. Devlete, sanatçılarına teh kiyor ki gelişme yolunda toplumun içinizde, en derinde hissederek yaşı like olarak bakmamalarını öneriyo önünü açabilsinler. Kanlı Komedya ‘Caligula’ Baba Sahne’de Bulgar yazar Stefan Tsanev’in kaleme aldığı Kanlı Komedya ‘Caligula’, Roma İmparatoru Caligula’nın hikâyesi üzerinden, halkın özgürlük ve demokrasi arayışına eleştirel bir yaklaşım sunuyor. Oyunu Ragıp Yavuz yorumladı. Hüseyin Mevsim’in dilimize çevirdiği, sahne ve kostüm tasarımına Barış Dinçel’in imza attığı oyunda Levend Öktem, Ahmet Saraçoğlu, Ecem Üstündağ ve Pınar Coşkun rol alıyor. Tek perdelik Kanlı Komedya ‘Caligula’; 8 Nisan Pazartesi akşamı saat 20.30’da Baba Sahne Savaş Dinçel Salonu’nda sahnelenecek. Oyunun biletleri, babasahne.com’dan ve gişeden temin edilebilir. Bağcan soyadının yükümlülüğü... n Say ile birlikte çok fazla çalışmaya imza attınız... 29 Ekim resepsiyonu için Saray’a gitmesi bir eleştiri konusu. Siz ne düşünüyorsunuz?  Fazıl’ın konseri sonrası gündeme gelen gelişmeler konusunda detayları bilemiyorum. Ama Fazıl’ın temsil ettiği değerleri savunma ve gerektiğinde uğrunda bedel ödeme konusunda kendisini ispatlamaya ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. O dünya çapında bir sanatçımız ve bugüne kadar konserine gidilmemiş olması, zaten başlı başına üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Yaşanan gelişmelerde de Fazıl’ın aldığı kararlara saygı duya rım çünkü savunduğu değerlere uygun davranacağına güvencim tam. Fazıl bir eylemde bulunuyorsa haklı bir nedeni vardır. İnsanlar gibi toplumlar, ülkeler, liderler sanatçılar ve uygarlıklar da evrilirler, hiçbir şey aynı kalmaz, kalamaz. Bu ülkenin barışa ve birleşmeye ihtiyacı var. Fazıl Say’ın seçimden sonra yazdığı mektup aslında ötekileştirilmeye karşı bir tepkiydi bence. Umarım önümüzdeki dönemde hiç kimsenin kendini öteki hissetmeyeceği bir sürece gireriz.  n Siz Saray’a gider miydiniz? Ben bir sanatçı olarak, sanat faaliyetleri içinde yer almayı tercih ederim. Dinleyicimin halk olduğu her yerde yer alabilirim ancak bunun bir siyasi harekete bağlı eylem olmaması Bağcan soyadını taşımamanın getirdiği bir yükümlülüktür. Sanat elbette ki siyasidir ancak her zaman partiler üstünde kalması gerektiğini savunurum. Dinçel’in 77. doğum günü baharın ilk günü kutlandı GÜLÇİN GÜLAN Baba Sahne, İstanbul’da baharın ilk günü, Savaş Dinçel’in 77. doğum günü ve açılışlarının ikinci yıldönümünü olan 1 Nisan’ı önceki akşam düzenlediği törenle kutladı. Sahneyi Dinçel’in öğrencisi sanatçılar ve onların çocukları Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’ndaki unutulmaz şarkısı “Bir sanatkâr asla ayı değildir” ile açtı. Dinçel ailesinin, sanatçıların, dostların ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi (MGSM) öğrencilerinin katıldığı töreni İlker Ayrık sundu. Dinçel’in oyun, film, söyleşi ve albümünden görüntülerin yer aldığı belgeselin ardından konservatuvara girdikleri 1961 yılından beri arkadaşı olan Müjdat Gezen sahneye davet edildi. Gezen, “Tek bir kelimeyle anlatabilirim yarım asırlık dostum Savaş’ı özledim” diyerek gündemi de çağrıştıran anılar demetinden birkaçını paylaştı. Törende MGSM öğrencileri tarafından, okulun mezunu olmama şartıyla, dört dalda belirlenen 12. Savaş Dinçel Tiyatro Ödülleri de açıklandı. Şamil Yılmaz “En İyi Oyun Yazarı”, Yiğit Sertdemir “En İyi Yönetmen”, Nezaket Erden “En İyi Kadın Oyuncu”, Murat Akkoyunlu ise “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerine layık görüldü. Ödülünü Zuhal Olcay’ın elinden alan MSGM öğrencisi olmayan Baba Sahne oyuncusu Akkoyunlu, “Hayırlı baharlar, güzel yazlar diliyorum öncelikle. Bu ödülü bana vereceklerini hiç düşünmemiştim. Çünkü kendimi onlardan hissediyordum. Ama çok hakkaniyetli bir şey yapıp, beni ödüle layık gördüler” diyerek öğrencilere ve MGSM gibi bir kurumu ayakta tuttuğu için Müjdat Gezen’e teşekkür etti. Ödülünü Haldun Dormen’in elinden alan, Savaş Dinçer Ödülü’ne önce yazar şimdi de yönetmen olarak değer görülen Sertdemir, “Bu ödülleri ya yazma ve yönetme ya da al ki, Savaş Dinçel’in güzel ruhunu kendi öğrencilerine taşımaya devam et diye veriyorlar” sözleriyle MGSM öğrencilerine çok teşekkür etti. Nezaket Erden’e ödülünü sahneye sanata verdiği katkıdan dolayı minnetle sahneye davet edilen Kadıköy Belediye Başkanı Aykut Nuhoğlu sundu. Şamil Yılmaz’a ise, ödülünü Gani Müjde verdi. CUMOK’tan Behramoğlu etkinliği Behramoğlu Ankara’da Ankara Cumhuriyet Okurları (CUMOK) ve İstanbul Teknik Üniversiteliler Birliği Derneği’nin ortak düzenlediği etkinlikler kapsamında gazetemiz yazarı, şair Ataol Behramoğlu Ankara’da okurlarıyla buluşacak. 5 Nisan Cuma günü saat 18.00’de başlayacak etkinlikte söyleşinin ardından Behramoğlu okurlarına kitaplarını imzalayacak. Etkinlik, İTÜ Yüksek Mühendisler Birliği Derneği’nde yapılacak. l ANKARA/ Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear