23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 24 Mayıs 2018 6 TASARIM: EMİNE BİLGET HDP, Kürt sorunu için çözüm deklarasyonunu açıkladı. SeçimdeEş Genel Başkan Buldan: Demokrasi çözüm olmadan ‘barış’ umudugelmez HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin “Kürt Sorununa Demokratik Çözüm” deklarasyonunu Diyarbakır’da açıkla dı. HDP Diyarbakır İl Başkanlığı Ve dat Aydın Konferans Sa lonu’ndaki toplantıya, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, DTK Eş başkanı Berdan Öztürk, HDP milletvekilleri Fe MAHMUT ORAL leknas Uca ve İmam Taşçıer katıldı. Açıkla mada öne çıkan madde ler şöyleydi: l Statü sorunu: “Tarihten günümüze kadar devam eden Kürt sorunu bir sta tü sorunudur. Kürtlerin statü talebi bö lücülük değil, toplumsal barış ve ortak yaşam için gerekli ve kaçınılmazdır.” l Demokrasi için şart: “Barış müca delesi demokrasi mücadelesidir, özgür lük mücadelesidir. Özgür bir ülke için, Demokratik Cumhuriyet için, yerel de mokrasi ile güçlendirilmiş parlamen ter sistem için, tekçi anlayıştan kurtul mak için atılacak en güçlü adım barış olacaktır. 24 Haziran kalıcı ve onurlu bir barış için umuttur. Savaş politika larıyla iktidarını sürdürmeye çalışan lara, kayyımcu zihniyete, ablukalarla ve yıkımlarla insanları yerinden eden lere inat, barış diyenler kazanacaktır. l Avrupa tipi özerklik: “Talep edi len; üniter devlet yapısı içinde, Kürtle rin kendi karar mekanizmalarını oluş turmasıdır. Yerel ve yerinden yöne tim talebi bu anlamda sorunu çöze cek temel ve başat taleplerden biridir. Bu model dünyanın değişik yerlerin de uygulanan, merkezileşmeyi ve tek leşmeyi önleyen demokratik bir model dir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da bu ihtiyaçtan ortaya çıkmış tır. Partimiz Türkiye’nin 1992 yılında imzaladığı bu şartın çekincelerini de ortadan kaldırılarak hayata geçirilme sini savunmaktadır.” l Demokratik anayasa: “HDP döne ‘Projelerini anlattı, ben ikna oldum’ HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ı tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevinde eşi Başak tin Demirtaş ile birlikte çektirdiği fotoğrafı paylaşan Başak Demirtaş, “Güzel bir yaşam için görüşlerini, Demirtaş ziyaret etti. Twitter hesabından eşi Selahat projelerini anlattı. Ben ikna oldum :)” diye yazdı. minde, özgürlükçü laikliğin, çoğulculuğun, kuvvetler ayrımının merkeze alındığı, çok dilli, çok inançlı, eşit yurttaşlık temelli demokratik anayasa, ülkedeki tüm toplumsal grupların katılımı ile hazırlanacaktır.” l Demokratikleşme paketi: “OHAL kalkacak. OHAL ve KHK’lerle bölgede kapatılan pek çok sivil toplum örgütü ve anadilinde yayın yapan medya organları yeniden açılacak ve tüm mal varlıkları iade edilecektir. Yargıda da eşit ve adil yargılanma için alınacak önlemlerin yanı sıra herkesin anadilinde hizmet alabileceği yargı koşulları oluşturulacak, mahkemelerdeki tercümanların parasının yargılananlar tarafından ödenmesi uygulamasına son verilecektir.” l Öcalan’ın tecridi: “Hasta mahpusların derhal serbest bırakılması sağ lanacaktır. Mahpusların dışarıda tedavi edilebilmeleri için tam teşekküllü devlet hastanelerinden alınacak raporlar yeterli görülecektir. Cezaevlerinde haksız yere tutuklu olan gazeteciler, kadınlar, siyasetçiler, öğrenciler TCK’de yapılacak adil düzenlemeler ile özgürlüğüne kavuşacaktır. Başta Sayın Abdullah Öcalan’ın kaldığı İmralı Cezaevi olmak üzere cezaevlerindeki tecrit uygulamalarına son verilerek cezaevi idarelerine verilen ‘infaz yakma’ yetkisi kaldırılacaktır.” l Hakikatlerle yüzleşme komisyonu: “Kürtlerin de arasında olduğu halklara ve inançlara karşı yapılan soykırım ve katliamlar karşısında, bu halklardan devlet adına özür dilenmesi için gerekli çalışmalar yapılacaktır. Hakikat Komisyonları kurulacaktır.” l Anadili sorunu: “Partimiz, ülke nin resmi dilinin yanı sıra, kamusal ve sivil alanda çok dilli eğitim, çok dilli yaşam ve çok dilli kamusal hizmeti esas alır. Eğitimin bütün kademelerinde anadilinde eğitim görülecektir. Anadili kullanımına karşı geliştirilen politikalar iptal edilecek, yer isimlerinin iadesinden, coğrafi tanımların orijinal isimleri ile kullanılmasına kadar gasp edilmiş haklar iade edilecektir.” l Çözüm muhataplarıyla mümkün: “Sorunun tarafları ve muhatapları bellidir. Bu sorun ancak muhatapların iradesiyle çözülebilir. Yeni ve suni muhataplar aramak çözümsüzlük politikasında ısrardır. Sorunun çözümünde çatışan güçler, meselenin doğal tarafıdır.  Sürecin, bütün toplumsal dinamikleri dahil ederek yeniden başlatılması için Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır. Temel Karamollaoğlu: Hükümete hiç güven kalmadı Saadet Partisi Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Temel Ka ramollaoğlu, artan döviz kuru karşısın da hükümetin komplo savunmasını “AK Parti iktidarı hiçbir zaman kabahati ken di politikalarında bulmuyor. AK Parti’ye karşı kimsenin komplo kurduğu falan yok. İktidarın problemleri çözme ihti malini görmüyorum. İnsanlarda devlete güven kalmadı, hükümete hele hiç gü ven kalmadı” dedi. Karamollaoğlu, sol kesimin içinde sosyal adalet arayanlar dan ve Kürtlerden oy alabileceklerini di le getirdi. Karamollaoğ lu, Fox TV’den şu mesaj ları verdi: Maaş iki katı ar tar: Ben kimseye peşi nen rüşvet vermem. La kin enflasyonu düşürerek üç sene içinde herkes bugün aldığı maaşın en Karamollaoğlu az 2 katı kadar alacaktır. Saray bize büyük gelir: Cumhurbaşkanlığı Sarayı, israf. Saray bize biraz fazla büylük gelir. (Er doğan neden saraylarda oturmak isti yor) Onu psikanalistlere sormak lazım. İkinci tura kalabilir: Birinci tur da biter diyemem. Cumhurbaşkanı, ikin ci turda beni istemez. Çünkü büyük ihti malle seçilirim. Onun için SP’nin adı bile anılmıyor, andırılmıyor. Mücadelede hukuk dışına çı kılıyor: (AKP adaylarının Gülen ile fo toğrafı) Bugün hapse atılan insanlara uygulanan muamele tam olarak AKP’ye uygulansa yüzde 70 kadrosu içeride olurdu. FETÖ ile mücadele, hukuk dışı na çıkılarak yapılırsa başarılı olamaz sınız. (‘FETÖ borsası var’ diyen Şamil Tayyar’ın listede olmaması) Ben en çok ona şaşırıyorum. 12 Eylül’de Sivas kadar üzül medim: Son dönemde Sivas hadise lerinin biraz daha rahat anlaşılır hale geldiği kanaatindeyim. Birçok Aleviden müspet tepki aldım, özür dileyen de ol du. Sivas olaylarını, 12 Eylül’de hapse girdik bu kadar üzülmedim. AB ile imtiyazlı ortaklık: (AB üyeliği) AB başka, biz başka medeniye tin unsurlarıyız. Biz de Brüksel’den yö netilmek istemiyoruz. Kapınızda ilelebet beklemek mecburiyetinde değiliz. l ANKARA/Cumhuriyet ‘Kölelik bitsin diye...’ HDP’nin vekil adaylarından olan Yalçın Yanık, bir ‘AfroTürk’. “Biz kölelerin torunlarıyız” diyen Yanık, “herkesin köle olduğu sistemi” değiştirmek istiyor HAKAN DİRİK Afrika’dan Osmanlı topraklarına getirilen “gerçek kölelerin” İzmir’deki torunlarından biri olan Yalçın Yanık, kurduğu dernekle, ailesi gibi topraklarından koparılan mültecilerin sorunlarıyla uğraşırken şimdi bir “AfroTürk” olarak Meclis yolunda yürüyor. HDP’nin İzmir adaylarından Yanık, “Ben komünistim. Yoksulluğun, ayrımcılığın, cinsel, sınıfsal, her türlü sömürünün son bulması için devrime ihtiyaç var” diyor. ‘Derim ilk kez işe yaradı’ HDP’nin İzmir 1. bölge 3. sıra adayı Yalçın, 40 yılı aşkın zamandır İzmir’de. Deri işçiliği yapıyor. İşkolunda örgütlenmiş, hak arama mücadelesini dernek çatısı altında sürdürmüş. Özellikle Suriye’deki savaşın ardından Basmane ve çevresindeki mültecilerin sorunlarını görünce onlara destek için de dernek kurmuş. Kendisi gibi “yurdundan koparılmış insanların” duygularını ta yüreğinde hissediyor. Edevlet şifresiyle soy ağacını sorgulasa da pek işe yaramıyor. Geçmişi dedeleri de pek bilmiyor, kim bilir belki de hatırlamak istemiyor. Bu topraklarda Ahmet’ten, Mehmet’ten farkı yok, ama yine de ölmeden atalarının geldiği kıtanın topraklarına “çıplak ayakla” basmak en büyük dileği. Asıl dileği ve umudu ise insana dair. Milletvekili adaylığı için “Derimin rengi ilk kez işe yaradı” diyecek kadar kendisiyle barışık. Geçmişini unutması ise söz konusu bile değil: “Kölelik, bir insanoğlunun başına gelebilecek, üstelik yine insanoğlu tarafından başka bir insana yapılmış en büyük dayatma. Bugün ‘zincirli köle’ olmasak da, kölelik sistemi devam ediyor. Özellikle emekçiler ve yoksullar için. Afrika’nın bir bölümünde ha la kendi vatanlarında üçüncü sınıf muamele görenler var. Bu düzeni ancak devrimle tersine çevirebiliriz.” ‘Devrime ihtiyaç var’ “Devrim”i üstüne basa basa söylüyor Yanık, çünkü o bir “komünist”. Bunu söylerken de gurur duyuyor: “Her şeyden önce bir komünist kimliğim var. Bedenimin karasıyla, emekçilerin, yoksulların, azınlıkların, kadınların, işçi çocukların, tarım işçilerinin haklarını savunmak, madenlerde iş cinayetlerinde ölenlerin hesabını sormak için Meclis yolundayım. Ama bunları yapmak mevcut anayasayla mümkün değil. Yeni bir kurucu Meclis lazım. Hâlâ 12 Eylül yasalarıyla yönetiliyoruz. Geniş halk kitlelerinin kendini bulduğu bir anayasa oluşmalı. Yoksulluklar, haksızlıklar, emek sömürüsü ancak devrimle son bulabilir. Her türden sömürünün son bulması için devrime ihtiyaç var.” Yalçın Yanık ‘Renk değil sınıf önemli’ Afrika’dan çıkıp da parlamento görmeye namzet ilk insan değil tabii ki Yanık. Hele Barack Obama’nın Amerikan başkanlığına seçilmesi göz önüne alındığında “denizde zerre” gibi bir deneyim. Ama olsun, kendisi için küçük olsa bile Türkiye’deki insan hakları açısından büyük bir adım. Yanık, Obama’nın rengine değil, Amerikan Başkanı olarak yaptığı icraatlara bakıyor ve “Emperyalistler, dünyayı yönetmek, kendi varlıklarını sürdürebilmek için neye ihtiyaçları varsa onu bulup çıkarıyorlar. Obama da onlardan bir tanesiydi. Onun rengi siyah, içi beyazdı. Diğer Amerikan başkanları gibi, hangi sınıfa ait olduğunu biz biliyoruz. Dünya da gördü” diyor. Ardından ekliyor: “Biz öyle olmayacağız!” Nasıl olacağını şöyle aktarıyor: “Bana verilen bu fırsatı layıkıyla yerine getirebilmek için çalışacağım. Parlamentonun ne işe yaradığını görmek istiyorum. İnsanların gerçek sorunlarını kimse dile getirmiyor. Toplumun gerçek sorunlarını dert edinen insanlara ve yasalara ihtiyaç var. Emek, özgürlük, barış blokunun gelişmesi gerekiyor.” İktidar dünya piyasalarını kapatmak için düğmesini arıyor! Toplumun beynini yalan yanlış söylemlerle yıkama servisçileri “bizi kıskanan dış güçler, şimdi ekonomiyi çökertmeye giriştiler..” masalını okuyor. Neden? Çünkü oylarını aldıkları ve gerçek bilgiyle davranmayı öğrenemeyen cahil kalmış bir kalabalığın bu zokayı yutacağını biliyorlar. Bu açıdan baktığınızda, topluma “göbeğini kaşıyan adam” muamelesi yaptıkları açık ve seçik. Biraz şüpheli olanlar da kafasını kaşır. Bedelini de ağır öderler. Şüphesiz o kadar da değil, AKP’ye oy veren seçmenin bir kesimi başına taş düştüğünü görüyordur; çarkların dış girdilerle döndüğü ekonomide günlük hayatını çevirmek için artık kuruş hesabı yapacaklar. Emekliye verilecek seçim rüşveti ikramiyesi, pahalılık karşısında dipsiz kuyuya atılan taş etkisi yapacaktır. Yıllardır kırılgan ülke Çöküş, uzun zamandır adım adım geliyordu. Türkiye 5 yılı aşkın zamandır “kırılgan ülkeler” adı altında, 35 ülke arasındaydı ve iki yıldır da bu ülkelerin zirvesine oturmuştu. Bunu iktidar da biliyordu, ama o zaman “vay bizi çökertmek istiyorlar” diyen yoktu. Bugün milletvekili listesi dışında kalan Mehmet Şimşek, 24 Mart’ta “Aman borç almayın ortak alın, sermaye piyasalarına açılın. Borç bu dönemde büyük bir sorun.. Çatıyı hava güneşli iken tamir etmemiz gerekiyor.. belki yağmur yağacak belki fırtına çıkacak” sözleri aslında çok geçti, yağmur çoktan yağmaya başlamıştı. Şimşek, olanları yumuşatmak için cekcaklı konuşuyordu, çünkü Reis’in yanında ekonomi için kötü şeyler söylemek yasaktı, nitekim kellesi gitti. O sırada dolar 4.05 civarındaydı ve “tarihi rekor” manşetleri atılıyordu. Dolar, martın başında 3.81’di. Şimdi 5’e dayandı ve artık saat başı tarihi rekor başlıkları atılıyor. Füze gibi günden güne yukarıya fırlayan bir dolar; neden? Enflasyon iki haneye oturmuş, ekonominin yıllık açıkları gelir/gideri 57 milyar dolar eksiye çıkmış ve bütçe 75 milyar dolar açıkla bağlanmıştı. Ayrıca dünyada başka bir seyir daha vardı: Dolar güçleniyordu, ABD faizleri artırmayı bir sürekliliğe bağlamıştı. Bütün paralar değer kaybediyordu ama TL şampiyonluğu kimseye bırakmıyordu.. Aslanım TL! Toplam borç 450 milyar doların üzerinde. Bu yıl 98 milyar dolar borç ödemesi var. Kısa vadede 220 milyar dolar (Mahfi Eğilmez). kAacdaabraisdeaçriem..l.ere Çok miktarda paraya ihtiyacınız varsa ve ekonominizin temel yapısı zayıfsa ve harcamanızdan daha yüksek miktarda gelir üretemiyorsa, riskiniz artıyor demektir; bu durumda da daha yüksek faizler ödemek zorundasınız. Yok “faizi artırmam, parayı da MB değil ben yönetirim” derseniz, doları 5’te görürsünüz. Dani Rodrik dün şöyle diyordu özetle: “TL’nin serbest düşüşünü durdurmak için yalnız 3 seçenek var. 1. TCMB rezervlerini tüketmek pahasına dolar satacak. 2. Faizlerde ciddi bir artış yapılacak. 3. Sermaye kontrolleri. Zehirlerden zehir beğen... Doların yükselişine seyirci kalırlarsa dolar bazında borçlanmış özel sektör iflasa götürür enflasyonu kontrolsüz hale getirir. Bekledikçe maliyet artıyor. Bu önlemler dahi krizi ancak geçici durdurabilir. Kamu maliyesi, tasarruf politikaları ve özel sektör finansmanı konusunda ciddi atılımlarla desteklenmeleri gerekecek...” Uyarıların hepsi boştur bu iktidara.. Onlar her şeyi en iyi bilir. Bütün hesapları ve bildikleri aslında, yahu acaba seçimlere kadar idare edebilir miyiz üzerine kuruluydu. Ne yazık ki bu beklentileri çöktü. Ellerinde düğmesi olsa dünya piyasalarını kapatmaktan zerre geri kalmazlar, ama böyle bir düğme olmadığına hâlâ inanamıyor olabilirler. Bazı aklı evvel ekonomi haspaları “devlet değil, borçlu olan özel sektör çöker” havasında! Ekonominin özel sektörden ibaret olduğunu bilmeyecek kadar cehalet. Sorun, ooh ne âlâ mualla, yağmur gibi para aktıkça dışarıdan biz bu ekonomiyi çok iyi idare ederiz politikalarında. Göm parayı taşa toprağa, hazineyi büyük borç yükünün altına sok, katma değer üreten bir ekonomiye yönelme. Ama ağzında da “yerli ve milli” sakızını çiğne! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear