23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 24 Mayıs 2018 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: FUNDA YAŞAR ER ‘Belçika belgeleriniKHK ile kapatılan ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatlar yargıç karşısına çıktı siyasi polisler yazdı’ DHKP/C üyesi ve yöneticisi olmak suçlamasıyla 2013 yılında açılan bir soruşturma kapsamında yargılanan KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derne ği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu yönetici ve üyesi avukatlar dün Çağlayan’da bulunan İs tanbul Adliyesi’nde yargıç karşısına çıktı. 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma da başka bir soruşturma dosyasından tutuklu olan ÇHD Genel Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı ve tutuklu avu katlar Barkın Timtik, Ebru Tim tik, Naciye Demir, Özgür Yılmaz ve tutuksuz sanık avukatlar Ef SEYHAN AVŞAR kan Bolaç, Sevgi Sönmez, Nazan Kozağaçlı, Serhan Arıkanoğlu Güray Dağ, Avni Güçlü Sevimli, Alper Tunga Saral duruşmada hazır bulundu. Duruşmayı Fransa, İngiltere ve Avusturya ba rolarından çok sayıda avukat izledi. ‘Belgeleri getirin görelim’ “Cezasızlığı hoşgören İnsan Hakları Mahkemesi insanların umudu olamaz!” Sanık avukat Efkan Bolaç dosyadaki materyaller ile Hollanda ve Belçika’dan getirildiği öne sürülen belgeleri 2013 yılından beri görmeyi talep ettiklerini, ancak geçen beş yıla rağmen belgeleri göremediklerini söyledi. Sanık avukatlarından Muhittin Köylüoğlu savunma yaptığı sırada mahkeme başkanıyla arasında tartışma yaşandı. Köylüoğlu’na bağırmaya başlayan mahkeme başkanına salonda bulunan diğer avukatlar tepki gösterdi. Mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi. Aranın ardından söz alan avukat Selçuk Kozağaçlı, Hollanda ve Belçika belgeleri denilen ve yaklaşık olarak beş bin sayfa evraktan oluşan belgelerden bahsedildiğini belirterek, “Belgeler her mahkemeye başka şekillerde sunuluyor. Yaklaşık 60 mahkemeye bu belgeler sunuldu. Kolluk her mahkemenin ihtiyacına göre bu belgeleri basıp basıp göndermektedir” dedi. Bu belgelerin polisler tarafından yazıldığını aktaran Kozağaçlı, “Bu belgelerin olduğu dijital materyaller nerede” diye sordu. Kozağaçlı, FETÖ mensuplarının bu belgeleri yurtdışına götürdüğünü de aktardı. DHKP/C yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılandığını anımsatan Kozağaçlı, hakkındaki istihbarat raporunu hazırlayan adamın şu an ABD’de olduğunu söyledi. Kozağaçlı, “Biz bu evrakları gidip aldık diyen bir polis var. Bu polisi buraya getiremezsiniz çünkü bu polis 1725 Aralık operasyonunda Cumhurbaşkanı’nın oğluna operasyon düzenleyen ve o evraklarda imzası olan polistir” diye konuştu. Belçika, Hollanda belgelerinin 150 sayfasının alınıp İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeni bir dava açıldığını aktaran Kozağaçlı bu davada beraat kararı verilmediği için bu belgelerin tekrar tekrar karşılarına çıktığını söyledi. ‘Filistin ve Türkiye halkı için’ Edirne F Tipi Cezaevi’nden duruşmaya getirilen avukat Özgür Yılmaz ise savunmasa Filistin halkına selam söyleyerek başladı. Yılmaz savunmasının devamında da Filistin halkının yaşadıklarını anlatmaya devam etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı Yılmaz’a müdahale ederek konuşmasının dava dosyası ile bir ilgisi olmadığını söyledi. Yaşanan tartışma son bulmayınca duruşmaya yine ara verildi. Mahkeme ara kararında tutuklu avukatların duruşmaya cezaevinden getirilme taleplerini reddederek SEGBİS ile duruşmaya katılmalarına karar verdi. İfadesi alınmayan avukatlar hakkında yakalama kararı çıkaran mahkeme duruşmayı 24 Ekim’e erteledi. Ara karara itirazında heyetin İsrail askerleri gibi davrandığını söyleyen avukat Özgür Yılmaz hakkında ise, mahkeme heyeti Yılmaz’ın “Siz İsrail askerlerisiniz” dediğini öne sürerek suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. l İSTANBUL CHP’li Eren Erdem için soruşturma başlatıldı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Milletveki li Eren Erdem’in önceki gün Artı televizyonuna yaptığı açıklamalar nedeniyle so ruşturma başlattı. Önceki gün Artı televizyo Eren Erdem nuna bağlanan Erdem, “MİT TIR’ları soruşturmasına iliş kin bilgi ve belgeleri CHP Sözcüsü Bülent Tezcan’dan aldım. Zaman gazetesine Ge nel Başkanın talimatı ile gittim” açıklamasın da bulunmuştu. Bülent Tezcan ise Erdem’in açıklamaları üzerine, “Evet ben verdim. Eren Erdem gazeteciyken ona MİT TIR’ları belge lerini vermeden önce 2014 Temmuz ayın da TBMM’de basın toplantısında açıkladım. Bu çerçevede Erdem gazeteciydi, milletveki li değildi” cevabını vermişti. İstanbul Cumhu riyet Başsavcılığı’nca, FETÖ’nün 1725 Ara lık soruşturmaları döneminde yasa dışı ses kayıtlarını servis ettiği dönemin Karşı Gaze tesi Genel Yayın Yönetmeni Eren Erdem hak kında, 22 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmış, Erdem hakkında yurtdışına çı kış yasağı konmuştu. Erdem, Almanya’ya git mek üzere gittiği Atatürk Havalimanı’nda ya sak nedeniyle yurtdışına çıkamamıştı. l DHA AİHM’ye Roboski kınaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Roboski’de19’u çocuk 34 kişinin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesiyle ilgili başvuruyu reddetmesine ilişkin tepkiler sürüyor. Diyarbakır Barosu, Hak İnsiyatifi, İnsan Hakları Derneği, Mülkiye İnsan Hakları Merkezi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Diyarbakır’da düzenlediği açıklamayla AİHM’i kınadı. Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, AİHM’in geçen hafta Roboski dosyasını iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemez bulduğunu belirterek, “AİHM bu kararıyla sadece son zamanlarda sıklıkla yaptığı üzere etkililiği son derece tartışmalı olan Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tüm kusurlarını örtmekle kalmadı, Türkiye’nin Roboski davasında somutlaşmış cezasızlık politikasını da onaylamış oldu. Çoğu çocuk 34 kişinin can verdiği bu vakaya ilişkin hiçbir sorumluluğunu yerine getirmeyen hükümete de benzer vakalar için yeşil ışık yakmış oldu. Oysa aynı AİHM, 1990’larda Türkiye’nin Güneydoğusunda gerçekleşen birçok karanlık insan hakları ihlalini aydınlatarak, başta Kürt halkı olmak üzere tüm toplum için bir umut kaynağı olmuş, hakikatin karanlığa gömülmesine müsaade etmemişti. Evrensel değerlerin savunucusu olan bir İnsan Hakları Mahkemesi’nin beklenen bu yaklaşımını, benimseyen AİHM kararları şu iki temel ilkeye dayanıyordu: Devletlerin yükümlülükleri sadece teorik ve kâğıt üzerinde olmayıp, pratik ve etkili olmalı, sözleşmedeki güvenceleri pratik ve etkili kılacak şekilde yorumlanmadır. İç hukuk yollarının tüketilmesi gerekliliği kuralının belli bir esneklik ve aşırı formalizmden uzak bir şekilde uygulanması gere kir” ifadelerini kullandı. “2018 yılında Türkiye’yi uluslarara sı insan hakları standartlarına saygılı bir hukuk devleti olarak gören hiçbir uluslararası tarafsız gözlemci yoktur” diyen Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nedenlerle iç hukuk yollarının tüketilmesinde aşırı formalizmden uzak durulması gerekliliğini vurgulaması gereken AİHM, tam tersini yapmakta, Anayasa Mahkemesi’ne her konuda verdiği açık çekle Türkiye’de giderek derinleşen insan hakları ve hukuk devleti krizinin ana ortağı haline gelmektedir. AİHM kararını kınıyoruz. AİHM’i Türkiye hükümetine ve Anayasa Mahkemesine verdiği açık çekin yarattığı tahribata son vermek için Türkiye davalarında 1990’lı yıllarda benimsediği insan odaklı yaklaşıma dönmeye davet ediyoruz.” l DİYARBAKIR/Cumhuriyet Ahmet Şık’a İnsan Hakları Ödülü Ödülü cezaevlerinde bulunan meslektaşları adına aldı İstanbul Tabip Odası tarafından verilen Sevinç Özgüner “İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi Ödülü” tutuklu gazeteciler adına gazeteci ve HDP İstanbul Milletvekili adayı Ahmet Şık’a dün düzenlenen törenle verildi. Cağaloğlu’ndaki İstanbul Tabip Odası’nda düzenlenen tören demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenler anısına bir dakikalık saygı duruşunun ardından başladı. Tören 1980 yılında Mecidiyeköy’deki evinde kurşunlanarak öldürülen Sevinç Özgüner’in hayatının anlatılması ve konuşmalarla devam etti. Açılış konuşmasını yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, “28 Mayıs 1980 yılında barış ve demokrasi düşmanlarınca katledilen ve evrensel değerlerine inanan, hayatının bir parçası haline getiren, insanlık onuru için mücadele eden Sevinç Özgüner’i saygıyla anıyoruz” diye konuştu. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, demokrasi mücadelesinin çok eskiye dayandığını söyleyerek, “Bugün ödülünü alacak arkadaşımız o zamanlar 10 yaşındaydı. Doğru değerler için mücadele edenlerin anısına verilen ödül sahibi de bizim gu rurumuz. Mücadelemiz bayrak yarışı gibi elden ele olması bizi sevindiriyor” ifadelerini kullandı. DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu da “Bizim önümüzde onurlu mücadelenin tarihi var. Bu onurlu mücadeleyi omuz omuza büyütüyoruz” dedi. ‘Ödül verildiğinde hapishanedeydim’ Konuşmaların ardından ödülünü Prof. Dr. Raşit Tükel’den alan gazeteci ve HDP İstanbul Milletvekili ada yı Ahmet Şık özetle şöyle konuştu: “1989’da üniversite öğrencisi olarak geldim. TTB binasında çok fazla basın açıklaması izledim. 30 yıl gözümün önünden aktı. Çok özel bir yer benim için. Bu ödülü bana layık gördüğünüz için çok teşekkür ediyorum. Ödül verildiğinde ben hapishanedeydim. Bu ödülü hapishanede bulunan tüm meslektaşlarım, seçilmiş oyları yok sayılan siyasetçiler için, öğrenci kardeşlerim için ve tek adam diktatörlüğüne itiraz eden herkes adına alıyorum.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Şehit ve gazi çocuklarına hakaret Sosyal medyadan paylaşılan mesajlar için suç duyurusunda bulunuldu MEHMET MENEKŞE Amasya Üniversitesi Merzifon Meslek Yüksek Okulun’da memur olarak çalışan şehit ve gazi kızları Özleyiş Dilbil ve Evrim Güdek, sigara içtikleri gerekçesiyle öğretim görevlisi Cemil Güvendi’nin hakaretine uğradı ve hedef gösterildi. Öğretim görevlisi Yılmaz Çakış ile Mustafa Oduncu ve Muhammed Yavuz Çintaş adlı kişiler de yaptıkları yorumlarla hakaretleri sürdürdü. Özleyiş Dilbil ve Evrim Güdek, Şehit Merzifon Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunurken, rektörlüğün öğretim görevlileri hakkında inceleme başlattığı belirtildi. Amasya Üniversitesi Merzifon Meslek Yüksek Okulu’nda görevli öğretim görevlisi Cemil Güvendi, 17 Mayıs’ta Facebook’taki hesabında “Bugün okulda şehit yakını kontenjanından işe alı nan bir insan müsveddesinin sigara yakıp okuldan çıkana kadar tüttürmesini ibretle izledim ve insanın hem çevresine hem Rabbine ne kadar nankörlük yaptığını düşündüm” ifadelerini kullandı. Okulun öğretim görevlilerinden Yılmaz Çakış da “Hükümete bir eleştirim olacaktır. Böyle nankörleri işe alırken biraz incelemeliydi. Hem kutsal şehit yakını hem de şehitliği kabul etmeyen bir anlayış. Ve bu yoldan ekmek ye, Tuhaf” yorumunu yaptı. Yorum yazan Mustafa Oduncu, “Nankörü Allaha havale ediyorum” ifadesini kullandı. Muhammed Yavuz Çintaş da yaptığı yorumda “Şehidin sırtından geçinen mahluklar... Kendisine ve çevresine saygısı yok” ifadelerini kullandı. Rektörlükten inceleme Gazi kızı olan Özleyiş Özbir, Merzifon Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç du yurusunda bulundu. Gazetemize konuşan Özleyiş Dilbil “Ramazan dolayısıyla böyle hakaret ettiklerini düşünüyorum. Herkes oruç tutmak zorunda değil. Ailecek çok büyük bir üzüntü duyuyoruz çünkü kolay şeyler yaşamadık bizler sonuçta. Hakaret içerikli, bizi hedef gösteren yorum yapılmasını hak etmedik, bizleri çok yaraladı ve çok üzdü” dedi. Şehit kızı olan Evrim Güdek de savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu belirtti. Gazetemize konuşan Evrim Güdek ise, “Şehit ailesi olarak bu denli bir saygısızlığın yapılmasına çok üzülüyorum, utanç duyuyorum. Bu yol nereye giderse gitsin sonuna kadar arkasındayım. Bu hakareti bütün şehit ailelerine yapılmış bir hakaret olarak görüyorum” diye konuştu. Üniversite rektörlüğünün öğretim görevlileri hakkında inceleme başlattığı ifade edildi. l AMASYA haber 11 Ne yapmalı? T ürk Lirası’nın çöküşü, dış operasyon falan değil. Bunu iyi kötü ekonomi bilen herkes biliyor. Nedeni, artık AKP’ye oy veren Hatice Teyze’nin bile bu ülkenin geleceğine güvenmiyor oluşu, gizli gizli yastık altında biraz dolar biriktirmesi. Seçim sürecinde birileri çıkıp sabahakşam “Dış güçler operasyon yapıyor” diye propaganda yapsa da, gerçekte TL çöküyor, çünkü Türkiye çöküyor. Bu kanama yeni değil, 2015’ten beri devam ediyor. Miladı, demokrasiden sapma kararını aldığınız andır. Zavallı TL’nin buraya kadar dayanmış olması bile mucize. Karşımızda sürdürülemez bir finansal denge var. Bir yanda inanılmaz şatafatlı devlet harcamaları, diğer yanda yatırım yapılamayacak kadar kuralsız ve otoriter bir ülke görüntüsü. Kasaya girenle çıkan, eşit değil. Olmayan paramızla köprü, havaalanı, yazlık saray yapıp, sonra dolar yükselince şaşırıyoruz. İkinci sıkıntı, adaletsizlik. Yatırım yapılamaz bir ülke görüntüsündeyiz, çünkü memlekette hukuk yok. Hukuk olmayan bir yere el âlemin şirketi de gelip fabrika açmak istemiyor. Para da getirmiyor. Gazeteciyi, akademisyeni, Ali’yi Veli’yi cezaevlerine atmaktan nefesi kesilmiş sevimsiz bir otoriter ülke görüntüsü ne Doğu ne de Batı’da hiçbir yatırımcıya cazip gelmiyor. Çünkü bu baskının istikrarsızlık getireceğini görüyorlar. Üçüncüsü, yönetim biçimi. Türkiye, demokrasi ve katılım olmadan tek elden bir yönetim modeline yöneldi. Bunlar 17’nci yüzyılda iflas eden rejim modelleri. “Tek adam rejimi kötüdür” derken, sadece ahlaken değil, pratik olarak da bu tarz yönetimlerin başarı şansı olmadığından söz ediyorduk. Dünyada demokratik bir ülkeyi alıp tek elden yönetmeye çalışan kimse o işin hayrını görmemiştir. Tayyip Erdoğan değil Steve Jobs bile gelse bu ülke bu modelle yönetilemez. Üçüncü sorun, kadroların kalitesizliği. Sesini çıkaran adamı kapı dışına koyup yönetici sınıfını kalitesiz şakşakçılarla doldurdunuz. Medyayı tamamen zapturapt altına alıp devasa bir ‘basın bültenine’ dönüştürüyorsunuz. Bu sayede etrafınızda sanal bir balon yaratıldı ve o paralel gezegende gerçeklerden kopuk, yapayalnız durumdasınız. Ha deseniz gerçekleri fısıldayacak kimse kalmadı. Bir de tabii kurumsal çöküş var. Devleti ayakta tutan, adamlar değil kurumlardır. Ama o kurumlar son 5 yılda lime lime edildi. Türkiye’deki yandaşlık, particilik, kutuplaşma, darbe vs. derken, kurumların bütünlüğü kalmadı. Mıncık mıncık makarna. Bırakın yargıyı, eğitimi, 2001 yılında IMF sayesinde belli bir seviyeye getirilen Rekabet Kurulu, Merkez Bankası, EPDK, SPK ya da BDDK gibi yapılar bile içi boş, işlevsiz ve hükümetin emriyle hareket eden birer tabela kurum haline geldi. Adamlar zamanında ısrarla “Bu kurumlar bağımsız kalsın” derken bir bildikleri varmış. Çünkü 900 milyarlık bir ekonomiyi tek elden bakkal dükkânı gibi yönetmek mümkün değil. O kurumlara ihtiyacınız var. Yapılması gereken, bu yönetim modelinden vazgeçmektir. Tek adam sistemiyle ve bu ölçüde kalitesiz kadrolarla, olmaz. İktisat teorisinde ‘faiz’ neden değil, sonuçtur ve ancak bunu tane tane size anlatacak kadrolarınız varsa bu ülkeyi yönetebilirsiniz. İkincisi, demokrasiye dönmek zorundasınız. Öyle ya da böyle. Konuştuğunuz bütün bankacıların, bütün ekonomistlerin, bütün yatırımcıların ağzından çıkan ilk cümlenin “OHAL’i kaldırın” demesi tesadüf mü? Adamlar basın özgürlüğünü, hapisteki gazetecileri çok taktığı için değil; ancak sınırsız yetkisi olan baskıcı bir devletin o ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyeceğini bildikleri için söylüyorlar. Bunlar 20. yüzyılda onlarca defa test edilen konular. Her durumda karşımızda acı reçete, muhtemelen önümüzdeki yıl itibarıyla bir IMF anlaşması var. Demokrasi olmadan bunları denemek, Türkiye’yi daha da zorlar. Venezüella noktasına getirir. Yapılması gereken, IMF’nin eninde sonunda önünüze koyacağı acı reçete gelmeden, ülkeye nefes aldırmaktır. Gazeteci Alayumat’a 10 ay sonra tahliye Gaziantep’in İslahiye ilçesinde geçen 13 Temmuz’da gözaltına alınan KHK ile kapatılan Dihaber muhabirlerinden Erdoğan Alayumat 28 Temmuz’da çıkarıldıkları mahkeme ce tutuklanırken Nuri Akman serbest bırakıldı. Ala Alayumat yumat ve Akman hakkında “devletin giz li kalması gereken bilgilerini siyasal ve ya askeri casusluk amacıyla temin etme” ve “örgüte üye olma” suçlamaları yönelti lerek 45’er yıl hapis istemiyle açılan da vanın 3. duruşması Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.  Hakkındaki suçlamaları reddeden Ala yumat, “Ben gazeteciyim ve gazetecilik faaliyetlerimden ötürü yargılanıyorum. Tahliyemi talep ediyorum” dedi. Mah keme Alayumat’ın tahliyesine, Akman hakkındaki adli kontrol uygulamasının sürmesine karar vererek duruşmayı 19 Ekim’e erteledi. l Haber Merkezi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear