23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Tuncer Cücenoğlu’nun ‘Çığ’ adlı oyunu Brüksel’de Tuncer Cücenoğlu’nun tüm Avrasya ülkelerinde, Balkanlar’da ve orta Avrupa’da sahnelenmekte olan en ünlü oyunlarından “Çığ” (Avalanche) bu kez de 18 Mayıs’ta Brüksel’de başlayacak. Tiyatro Osmose’da başlayacak oyu nu daha önce Valeri GayAksoy Fransızcaya çevirmiş ve kitap olarak da Paris’te yayımlanmıştı. Nathalie Stas tarafından yönetilen oyunda Julie Daoust, Laura Debeer, Jeanne Delhausse ve Myrose Lagneaux başlıca rolleri paylaşıyor. Pazartesi 23 Nisan 2018 EDİTÖR: OZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: eMİNE BİLGET kultur@cumhuriyet.com.tr 25 Orhan Tekeoğlu’nun yönettiği bir babaoğulun dramatik Karadeniz’dehikâyesini anlatan “Vargit Zamanı”nın çekimleri Trabzon’da ‘Vargit Zamanı’...tamamlandı ANADOLU’NUN GÖZYAŞLARI Bugüne kadar “İfakat”, “Sı “Hayata bakışı, duruşu, dünya görüşünü öğrendiğimde şaşkınlığımı giz ra Dışı İnsanlar”, leyemedim. Bana anlatı “Rudolf Nure lan Hasan Atalay ile kar yev”, “Düşlerinin Adası” gibi birçok ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK şımdaki Hasan Atalay çok farklıydı. Hayatı ve baba belgeselin ve “Öy oğul ilişkisi sıradışıydı. le Sevdim Ki Seni” adlı fil Atalay ile oğlu arasında ya min yönetmenliğini yapan şanan kırgınlık ve kızgınlı Orhan Tekeoğlu son belgese ğın daha sonra dramatik ba li “Vargit Zamanı”nın çekim baoğul ilişkisine dönüşme lerini Trabzon’da tamamla si, belgesel konusu için bu dı. Kültür Bakanlığı ve Çay lunmaz bir hikâye olarak kara Belediyesi’nin destek karşıma çıktı. Belgesel fikri lediği belgeselin finansma mi kendisine açmak için çok nı internet üzerinden sanat uğraştım” diyor. severlerin desteği toplana Çekimler sırasında çok rak sağlandı. Belgeselin ya zorlandıklarını söyleyen Te pımcılığını Nurdan Tüm keoğlu, “Karadeniz’in sü bek Tekeoğlu üstleniyor. Bu rekli değişen hava koşulları. belgeselde Karadeniz’in do Kar, tipi, yağmur ve rüzgâr. ğasını, insanını ve kültürü Hava koşulları nedeniyle nü dünya kültürleriyle bu birkaç gün evin içinde bek luşturmak isteyen Tekeoğ lediğimiz bile oldu” diyor. lu, Trabzon’da bir yayla Çekimlerin büyük bölü da yaşayan Hasan Atalay’ın münü yolu ve elektriği olma hikâyesini anlatıyor. yan rakımı yüksek bir yay Tekeoğlu, Atalay’ın lada gerçekleştirmiş ekip. hikâyesini yakın bir arka En çok zorlandıkları ise Ha daşından dinlemiş. Sonra san Atalay’ın 1990’lı yıllar Atalay’ı bulup dinlemeye ka da oğluyla yaşadığı drama rar veren yönetmen “Karşı tik babaoğul ilişkisini anla ma 80 yaşında bilge bir in tırken yaşadığı duygusal an san çıktı” diyor. Tekeoğlu, lar olmuş. Tekeoğlu ve ekibi çekimlerin büyük bölümünü yolu ve elektriği olmayan rakımı yüksek bir yaylada gerçekleştirdi. Bir babaoğul öyküsü... Gösterimi kasım ayında yapılacak belgesel, bir babanın son pişmanlıklarını ve çektiği vicdan azabını anlatıyor. Almanya’da işçi olarak çalışan muhafazakâr ve dindar Hasan Atalay, Almanya’da doğan oğlu Erdoğan’ı Türkiye’de okumaya gönderir. Ancak burada uyum sağlayamayan oğlunu tekrar Almanya’ya aldıran Hasan Atalay, gasp ve soygun gibi suçlardan cezaevine giren oğluna çok sert ve acımasız bir tepki gösterir. Bir anlamda onu hayatından siler atar. Daha sonra oğlunun amansız bir hastalığa yakalandığını öğrendiğinde çok geç kalmıştır. Bu kez, oğlunun son isteğini yerine getirmek için amansız bir mücadeleye girer. Gülten Dayıoğlu çocuklarla buluşuyor Yaşar Yılmaz 68’li bir arkadaşımdır. Anadolu coğrafyasının tarihsel ve kültürel birikimine büyük bir titizlikle sahip çıkan araştırmalara, kitaplara imza atmıştır. Ve ne ilginçtir ki ben onun kitaplarını genellikle “olay mahalli”nde hatırlarım. Antik tiyatrolarda oyun sahnelemek veya bir festivale katılmak söz konusu olduğunda, “Anadolu Antik Tiyatroları” adlı eseri düşer aklıma. Şaka değil, Anadolu’nun tüm antik tiyatrolarının tek tek gezilip fotoğraflandığı ve akustik üzerine yeni tezlerin ortaya atıldığı bir çalışmadır bu. Yılmaz’ın bir diğer önemli eseri, “Anadolu’nun Gözyaşları”dır. Yazar bu kitapta, Anadolu’dan yurtdışına götürülmüş eserlerin peşine düşüyor. Birçok ülkede 50’yi aşkın müzede yaptığı soruşturma ile, Anadolu’dan götürülmüş tarihi eserlerin, envanter numaraları ve çekebildiklerini fotoğraflarıyla birlikte dökümünü çıkarıyor. British Museum Londra’da British Museum’dayım. “Nereidler Anıtı” diye bilinen anıtmezarın karşısında soluğum kesilmiş vaziyette oturuyorum. Aklımda “Anadolu’nun Gözyaşları.” Çünkü insanın içinde inanılmaz bir estetik bütünlük duygusu yaratan bu şaheser, Ksanthos’tan İngiltere’ye taşınmış. Ksanthos antikçağda Anadolu’nun güneyinde yaşamış önemli bir uygarlık olan Likya’nın başkenti; bugün FethiyeKaş arasında, Kınık köyünün yakınına düşüyor. O koca mabedi dev gibi sütunları, alınlık ve frizleri, heykelleriyle birlikte nasıl taşımışlar diye merak ediyorum. Charles Fellows diye bir kâşifarkeolog, 1838’de Patara Nehri’nden yukarı çıkarak Ksanthos harabelerini buluyor, çizimlerini 1839’da çıkan seyahatnamesinin içinde yayımlıyor. Bu keşif İngiltere’de büyük yankı uyandırınca, British Museum’un ricası üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Palmerstone, İstanbul’daki konsolosa sultandan tarihi eserlerin İngiltere’ye taşınmasına izin veren bir ferman almasını bildiriyor. O sırada tahtta II. Mahmut var. İngiltere, Napolyon’un Mısır seferi sırasında Osmanlı’yı desteklemiş. Sultan da herhalde müttefik İngiltere’yi kırmamak için fermanı veriyor. Belki Göbeklitepe’nin kaşifi anlatıyor Mısır’daki piramitlerden sonra uygarlık tarihi açısından en önemli arkeolojik bulgu olarak görülen Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’nin ortaya çıkarılmasının hikâyesini, tarlanın eski sahibi Mahmut Yıldız anlattı. Yıldız, 23 yıl önce babası İbrahim ile amcası Şavak Yıldız’ın, ören yerindeki tarlalarını sürerken buldukları taşı müzeye götürmesiyle birlikte tarihi serüvenin başladığını söyledi. ‘çKeivreirçmtiaşşleı’rdiye geri Tarlada çift sürdükleri buldukları eseri at arabasıyla götürdükleri Şanlıurfa Müzesi’nde ‘kireç taşı’ denilerek geri çevrildiklerini belirten Yıldız, “Biz burada daha tarım yapıyorduk. Burası tarlaydı. Burada tarım yapılırken, kutsal bir yer olduğu biliniyordu. Amcam burada çift sürür ken, tarlada iki tane eser buldu. O eserleri müzeye verdi. 1986 yılında 45 yıl bu eserler müzede kaldı. Daha sonra Alman arkeologlar, amcamın müzeye vermiş olduğu taşları görüyor. Ondan sonra buraya gelip burayı keşif ettiler. 1992 yılında kazı başladı. O zaman burada bulduğumuz taşı müzeye götürdüğümüzde müze müdürü, arkeolog olmadığı için tarihi eser taşın kireç taşı olduğunu söyledi. Bunun geri götürülmesini istedi. Şimdi o taşın değerinin bilinmesi üzerine bölgede çıkan kazı çalışmasıyla dünya tarihine ışık tutan bir yer olarak keşif edildi” dedi. Dönemin arkeolojik kazıları başkanı Alman asıllı arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt öncülüğünde yürütülen kazı çalışmalarında 20 yıl görev alan Yıldız, yaşının ilerlemesi dolayısıyla 2005 yılında bu görevini bıraktı. l DHA Yapı Kredi Kültür’de ‘Çocuk Kitapları Bayramı’ Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 23 Nisan’ı “Çocuk Kitapları Bayramı” ile karşılıyor. Yapı Kredi Kültür Sanat’ta bugün yapılacak olan “Çocuk Kitapları Bayramı” kapsamında çocukları sevdikleri yazarlarla ve ünlü sanatçılarla bir araya getiren söyleşiler, okumalar, imza günleri ve çeşitli atölyeler düzenlenecek. Yapı Kredi Yayınları’nın Yalvaç Ural, Sara Şahinkanat Oral, Feridun Oral ve Elif Yemenici gibi sevilen çocuk yazarlarının imza günlerinin yanı sıra, Çiçek Dilligil, Bekir Aksoy ve Nergis Öztürk gibi ünlü tiyatro sanatçıları çocuklara kitap okuyacaklar. Çocuk edebiyatının öncü kalemlerinden Gülten Dayıoğlu, yepyeni kitapları “A Takımı İz Sürücü Köpekler Dizisi”ni bugün Akasya AVM’deki D&R mağazasında okurlarıyla kutluyor. Eserleriyle üç kuşak büyüten Gülten Dayıoğlu,çocuklar için kaleme aldığı son dizisi “A Takımı İz Sürücü Köpekler”de K9 köpeklerinin eğitim süreçlerini ve maceralarını eğlenceli bir dille anlatırken yardımlaşmanın, arkadaşlığın ve sevginin sonsuz gücünü de vurguluyor. Bugün saat 14.00’te Akasya AVM’deki D&R mağazasında gerçekleşecek imza gününe gelen çocukları bir de sürpriz bekliyor. İmza gününe gelen çocuklar, Gülten Dayıoğlu’nun “A Takımı İz Sürücü Köpekler Dizisi”ni yazarken ziyaret ettiği FlyDog K9 Eğitim Merkezi’ni Gülten Dayıoğlu’yla ziyaret etme şansı da yakalayacak. Kemal Tahir anıldı Türk edebiyatının önemli temsilcilerinden Kemal Tahir, ölümünün 45’inci yıldönümünde anıldı. Türk Edebiyatı Vakfı tarafından düzenlenen “Vefatının 45’inci Yılında Kemal Tahir” paneli vakfın Sultanahmet’teki merkez binasında gerçekleşti. Özcan Ünlü’nün yönettiği panelde İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertan Eğribel, Kemal Tahir’in tanınan kimliği ile ilgili, “Kemal Tahir tanındığı sosyalist kimliğiyle yeni bir görüş daha ortaya koymuştur. Ama o Batı sosyalisti değil; Doğu sosyalistidir” dedi. l DHA Türk Edebiyatı Vakfı tarafından düzenlenen “Vefatının 45’inci Yılında Kemal Tahir” paneli vakfın Sultanahmet’teki merkez binasında gerçekleşti. ‘MiniMe’ Verne Troyer 49 yaşında hayatını kaybetti “Avanak Ajan” filmlerinde canlandırdığı MiniMe karakteriyle tanınan oyuncu Verne Troyer 49 yaşında hayatını kaybetti. Troyer’ın ailesi oyuncunun ölüm nedeni hakkında bilgi vermezken, ünlü ismin uzun süredir depresyonla ve alkolizmle mücadele ettiği biliniyordu. “Avanak Ajan” ve “Avanak Ajan: Altın Kuş” filmlerinin dışında, ilk Harry Potter filminde Griphook rolünde oynayan Troyer, toplamda 20’den fazla filmde yer aldı. de o eserlerin öneminin hiç farkında değil. Bugünü çok uzak bir geçmişe bağlayan o eserlerin ne anlama geldiği, üzerinde yaşanılan coğrafyanın ne olduğu hakkında herhangi bir bilincin, bir tarih kültürünün bulunmaması da muhtemelen bu kararların kolayca alınmasında etkili olmuştur. Fetihçilik ideolojisi Bu toprakları fethetmiş, ama bir türlü gerçek anlamda yerleşiklik kazanamamış, Anadolu’nun kültürüyle, tarihiyle hal hamur olamamış, işin aslı bunu Fatih’ten sonra doğru dürüst merak bile etmemiş bir egemen bakışın zaafları bunlar herhalde… Fetihçilik asla bir uygarlık ideolojisi olamaz diye geçiyor içimden, Nereid heykellerine bakarken… Rüzgârla uçuşan giysileri içinde, tüm beden kıvrımlarıyla, hareket halinde tasvir edilmiş o kadınların heykelleri bizim toprakların eseri ve biz o toprakları her şeyiyle sahiplenmeyi beceremediğimiz için, bugün Londra’da, British Museum’da sergileniyorlar. Bir başka salondayım: Parthenon Tapınağı’nın alınlıkları karşımda. Koca salonu boydan boya kaplıyorlar. Çoğu hasarlı. Atina Akropol’ündeki MÖ 5. yüzyıla ait, muhteşem mimarlık yapıtından koparılarak alınmışlar çünkü. Tam bir vandalizm örneği. Üzerlerindeki levhalarda şöyle yazılar var: “Baş bölümü Atina’da bulunmaktadır.” Yani parçalanmış… Bu işi yapan bir diplomat: Elgin Dükü Thomas Bruce. O da Napolyon’un Mısır Seferi döneminde, 17991803 arasında İngiliz sefiri. O da hizmetlerinin karşılığında bir ferman koparıyor ve o sırada Osmanlı’nın elinde olan Atina’nın valisinin de göz yumması sonucunda frizler, metopeler, alınlıklar gemilere yüklenip İngiltere’nin yolunu tutuyorlar. Onların ve bizim gerçeğimiz bu… “Anadolu’nun Gözyaşları”… O gözyaşlarını neyin bir nebze durdurduğunu hiç unutmamak, Cumhuriyet’in değerini bilmek gerek. Düzeltme: Bir önceki yazımda “Ötme Bülbül Ötme” türküsünün çok sesli düzenlemesinin Yavuz Top’a ait olduğunu yazmıştım. Sevgili dostum Sadık Gürbüz aradı ve düzenlemenin kendisine ait olduğunu, Yavuz Top’un da kendisinden izin alarak kullandığını belirtti. Düzeltir, özür dilerim. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear