23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Pazar 4 Şubat 2018 Barış Manço ‘vapur etkinliği’ ile anılacak Barış Manço’nun ölümünün 19. yıldönümünde bugün ailesi, sevenleri, müzisyenler ve müzikseverlerle, gelenekselleşmiş “Barış Manço Vapur Etkinliği” yapılacak. Saat 10.30’da Kadıköy’deki Beşiktaş İskelesi’nden kalkacak vapur, Kanlıca’ya gidecek ve kabristan ziyaretinin ardından geri dönecek. Etkinliğe katılanlar, İzmirli Barış Manço severlerin kurduğu İz Manço ekibinin canlı performansını dinleyebilecek. EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Bir apartmanda pijamalı opera! Paris’teki Bastille Operası’ndaki “Le Barbier de Séville” (Sevil Berberi) opera sının 2018 modern yorumu büyük alkış topladı. Dekorda 360 derece dönen 4 katlı apartman neredeyse gerçek ebatlardaydı! Ve sahnede o şaşaalı kıyafetler yoktu! Bir genç kız bildiğimiz pembe pijamayla opera söylüyordu... Paris’teki Bastille Operası’nın kokteyl alanındayız. “Le Barbier de Séville” (Sevil Berbe la yorumluyor. Dekor ve kıyafetler yüz yıllar öncesinin değil! Özellikle dekor bir süs gibi değil! Sahnede 4 berber Figaro’nun (Massimo Cavalletti) “çakal taktik”lerini dinliyor ve sevdiği kız Rosalina’nın ri) operasının 2018 sezonunun ilk gösterimi için bekliyoruz. Herkes katlı bir apartman var. Apartmanın mahallesine girebilmek için fakir alt katında bir bar, sokakta da eski öğrenci anlamına gelen “Lindoro” çok şık! Mavi taşlarıyla ışıldayan el bir Amerikan arabası var. kılığına giriyor. Rosalina, yeğeni bise gecenin yıldızı! Biz de süslenmi Tek mahalle ve apartman olduğu Doktor Bartolo’nun ev hapsindedir. Bartolo’nun sıkı kontro şiz. Malum, operanın Bu mahallede ve apartman böyle bir havası var da Lindoro ile Rosalina’nın (Ol lü âşıkların buluşmasına engeldir. Lindoro, mahallede, apartman CEREN ÇIPLAK dır; şık olmanızı ister. Belki de opera sahnesindeki kıyafetlerin genellikle şaşaa ga Kulchynska) aşkına, yalnız yaşayan bir kadına, köşe başında uyuklayan amcaya, barda bardakları parlatan çalışana, mahalleli merdivenlerinde, odalarda koşturuyor ve Rosalina’ya seranat yapıyor. Rosalina ise ergen kıyafetleriyle, peluş oyuncaklarıyla do lı olması böyle bir refleks yaratıyor yi yersiz yere uyaran polislere ve lu pembe odasında henüz bir kadıdur, kim bilir... Ama o da ne! Sahne diğer mahalleliye tanık oluyoruz. nı temsil etmiyor. Yönetmen bunu de o şaşaalı kıyafetler yok! Bir genç Tek mahalle tek apartman! Bu çok açıkça gösteriyor. “Figaro’nun kız bildiğimiz pembe pijamayla ope apartman “bebek evi” gibi ama ne Düğünü” operasında Rosalina’nın ra söylüyor! Evet, bu “Sevil Berberi” kıyafetlerinden dekoruna bambaşka bir temsil olarak çıkıyor seyircisinin karşısına... İtalyan besteci Gioachino Rossini tarafından bestelen ve 18. yüzyıl İspanyası’nda geçen iki perdelik operayı Damiano Michieletto modern bir bakış açısıy redeyse gerçek ebatlarda ve 360 derece dönüyor. Apartmanın bazen sadece dış cephesini bazen de odaların içini görüyoruz. Atmosfer yarı gerçekçi yarı fantezi... Bebek evi gibi ama gerçek! Gelelim hikâyeye, İspanyol Kont Almaviva (Rene Barbera), kurnaz neden aldatıldığına pembe bir işaret gibi... Ama üst katta yalnız yaşayan bir kadının pek çok halini arka planda gözlemleyebiliyoruz başrol olmasa da... Devamı “Figaro’nun Düğünü”nde... l Paris ‘Ben Olmayan Heykel Sergisi’ 7 Şubat’ta... Aylin Taslak, Büşra Kölmük, Mert Çıkılmazkaya ve Serap Kurtuluş’un metal, ahşap ve kompozit malzemeler kullanarak ürettiği heykelleri 7 Şubat’tan itibaren Trump Art Gallery’de (TAG) sanatseverlerle buluşacak. Kenan Bahadır Derre’nin küratörlüğünü yaptığı sergide eserlerinde distopik göndermelerde bulunan sanatçılar, hayatın zorluklarını, toplumdaki bireylerin tek bir kalıba sokulma çabalarına karşı bir duruş ve dayanıklı olma hallerini sergiliyor. “Ben Olmayan Sergisi” 9 Mart’a kadar ziyaret edilebilecek. ‘Özgürlüğün Bedeli’ şubat ayında da sahnede Emmanuel Robles’in yazdığı, Kaya Öztaş’ın çevirdiği, Ümit Çırak’ın yönetmenliğini yaptığı “Özgürlüğün Bedeli”, şubat ayında da sahnelenecek. Oyun, 7 Şubat’tan itibaren her çarşamba Sahne 3’te oynanacak. Robles, oyunda “Özgürlüğünüzün bedeli, hayatınızla ödenecek kadar ağır olabilir, peki birilerinin hayatı diğerlerine bedel olabilir mi” sorusunu sorarken, Çırak da “Bugün hiçbir sömürünün; din, medenileştirme ve demokratikleştirme gibi yalanlarla olağanlaştırılamayacağını biliyoruz. Buna rağmen hâlâ dünyanın birçok köşesinde sömü rü var. Hapishane açmakla övünen idarelerin olduğu kendi topraklarımızda da özgür düşüncenin ıslahat gerektirmediğini ve tutsaklık ile cezalandırılamayacağını bir de sahneden söyleyelim istedik” sözleriyle “Özgürlüğün Bedeli”ni anlatıyor. Yönetmen Çırak, aynı zamanda sahnede seyircinin karşısına da çıkarken Çağatay Çatal, Can Sertaç Adalıer, Özenç Eren Yelçi gibi isimler de “Özgürlüğün Bedeli”nin oyuncu kadrosunu oluşturuyor. Sahne3: Halaskargazi Cad. Sebat Apt. No: 74 K: 5 D: 9 Osmanbey Şişli. ‘Anadolu’daki en eski kiliselerden’ Karabük’ün Eskipazar ilçesinde Hadrianaupolis antik kentindeki kazı çalışmaları sırasında Anadolu’nun en eski kiliselerinden biri olduğu değerlendirilen 1500 yıllık bir yapı bulundu. Eskipazar Budaklar köyünde M.Ö. 1’inci yüzyılda kurulduğu ve M.S. 8’inci yüzyıla kadar yerleşim amacıyla kullanıldığı tahmin edilen Hadrianaupolis antik kentindeki kazı çalışmaları sırasında bulunan yapıda ortaya çıkarılan mozaiklerin üzeri zarar görmemesi için koruyucu malzemeyle kapatıldı. Karabük Üniversitesi Ede biyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde görevli Yrd. Doç. Dr. Ersin Çelikbaş, ortaya çıkan kilisenin Anadolu’nun en erken kiliselerinden biri olduğunu belirterek, “Elde ettiğimiz arkeolojik veriler M.S. 5’inci yüzyılın ortalarını bize işaret etmekte ki bu Anadolu’daki kilise mimarisine baktığımızda en erken kiliselerden bir tanesini yansıttığını söyleyebiliriz.” l DHA Yasak arası tiyatro Birbiri ardına raporlar açıklanıyor... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2017 istatistiklerine göre hak ihlallerinde, bizim ülkemiz ikinci sırada geliyor. Birinciliği Rusya’ya kaptırmışız. Bu gerçeği yazarken bile insanın içine bir korku düşmüyor değil... Ya bunu yazınca “vatan haini” diye damgalanırsanız... Bir başka araştırma Kadir Has Üniversitesi’nden: Elbet onun da korku verici gerçekleri ortaya koyma durumu var... Ben daha “zararsızmış” gibi görünen kısmına değiniyorum: Hiç gazete okumayan: yüzde 37. Hiç kitap okumayan: yüzde 52. Hiç tiyatroya gitmeyen yüzde 70; sinemaya gitmeyen yüzde 37... Yasaklar arasında ‘Allah baba’ Yukarıdaki istatistikleri pek oynatacağından değilse de, sırf tiyatro dünyamızı saran yasaklar yüzünden hafta içinde kendimi bol bol tiyatrolara attım. Hatırlayın: İki yıldır her yerde serbestçe oynanan “Sadece Diktatör” oyununun keyfi biçimde yasaklanması... Devlet Tiyatroları’nın Adana’da oynadığı oyunun Batman’da İl Kültür Müdürlüğü’nce sansürlenmesi... Ama belki de en inanılmaz olanı RTÜK’ün “7 Kocalı Hürmüz”e ceza kesmesi... Türk tiyatrosunda bir “okul” olan, o çok üretken yazar ve harika insanı Sadık Şendil’i tanıma şansına erişmiştim. 1962’de yazdığı müzikal o gün bugün beyazperdede (Atıf Yılmaz Türkan Şoray) sahnede (Cüneyt Gökçer Ayten Gökçer) ve şimdilerde Müjdat Gezen Tiyatrosu tarafından sergileniyor. Şimdi RTÜK’ün Kanal 8’e ceza kesme nedeni, şarkıda geçen şu tümce: “Gökten yağmur gibi herif yağacak, kızlar şükredin Allah Baba’ya”... Gerekçe, “Çoğunluğun Müslüman olduğu ülkemizde” (... ) “diğer dinlerden etkileşim” ve “toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırılık”... Yorumu size bırakıyorum... ‘Bir Baba Hamlet’ “Allah Baba” demek genel ahlaka aykırı ama “Baba Hamlet” demek şimdilik değil... Ne de olsa Hamlet, Danimarka Prensi ve kokuşmuş bir şeyler yaşamakta olan Danimarka’da halkın çoğunluğu Müslüman değil. “Bir Baba Hamlet” oyunu geçen mevsimden beri Kadıköy’de Baba Sahne’de oynuyor. Kadıköy, İstanbul’un “kurtarılmış bölgesi”; Beyoğlu’nun sönen ışığı nicedir Kadıköy’de yanıyor. Baba Sahne, Şevket Çoruh’un yoktan var ettiği, (sponsorsuz ama başta Müjdat Gezen olmak üzere nice dostlarının el uzatmasıyla kurduğu) minik bir mücevheri andıran tiyatro. Locaları, yıkılan ve yakılan ilk tiyatrolarımızın (Gedik Paşa ile Ses) ve unutulmaz özel tiyatrolarımızın (Kenter ile Dormen) adlarını taşıyor. Her köşesine özen, tiyatro tarihimiz, anılar ve replikler serpiştirilmiş. Ana salonun adı: Savaş Dinçel Salonu. Yeryüzünün bu en ünlü oyununu iki saat içinde, iki oyuncunun oynayabileceğini sanan iki “tiyatro heveslisinin” serüvenini izliyoruz sahnede. Bu iki heveskârın biri “okullu”, öteki “alaylı”... Sebastian Seidel’in yazdığı; Yücel Erten’in “cuk oturmuş” biçimde çevirdiği oyunu (“Hamlet for You”) Emrah Eren müthiş dinamik ve çok keyifli yönetiyor. Çok elverişli, işlevsel sahne ve kostüm tasarımı Barış Dinçel’in... Sözde “okullu” oyuncuyu Şevket Çoruh; ve tüm hayali müzikal oyuncusu olmak, şarkı söylemek isteyen “alaylı” oyuncuyu Murat Akkoyunlu oynuyor. Ama ne oynayış! İkisi de çok sevimliler. “Oynama sevincine” izleyiciyi de katıyorlar. İkisi binbir kılığa girip “Hamlet” oyununun kişilerini canlandırırken birbirleriyle ve seyirciyle kurdukları o sımsıcak ilişki çarpıcı... Ve ortaoyunu, tuluat, doğaçlama, Karagöz’e bile uzanan referanslarla, güncele ilişkin yorumlar, izleyiciyi kahkahadan kırıp geçiriyor... Hayır hayır korkmayın, hiçbir sakıncası yok, olay Danimarka’da geçiyor. ‘İntiharın Genel Provası’ Tiyatroadam yıllardır birbirinden özenli seçimler, özgün yorumlar, başarılı performanslarla yerini sağlamlaştıran bir tiyatro. (“İvan İvanoviç”i anımsayın...) “İntiharın Genel Provası” oyunlarını yeni izleyebildim. Yine Emrah Eren sahnelemiş. Doğrusu burada işi daha zor çünkü Duşan Kovaçeviç’in yazdığı oyun, tam bir bıçak sırtında geziniyor. Sürprizler, şaşırtmacalar, bulmacalar, gerçekler, düşler, yalanlar üzerinde ilerliyor... Ve bu ilerleyiş, her an yeni gerilimlere gebe... İp üzerinde yürüyen bir cambaz gibi. Emrah Eren bunun altından harika biçimde kalkmış; cambazın düşmesine hiç izin vermemiş. Yine Barış Dinçel’in çok işlevsel sahne ve kostüm tasarısı... Duşan Kovaçeviç’in “İntiharın Genel Provası” muhteşem bir kara mizah oyunu... Her gerilimden sonra, ağlanacak halimize gülüyoruz. Acımasız bir sistem eleştirisi... Baskı, savaş, barış özlemi, umutlar, aşk, dostluk, aldatmalar, aldanmalar... Kara mizahta en önemli öğe belki de zamanlama ve denge... Dört muhteşem oyuncu; kılıktan kılığa giren dört ayrı “role” bürünen Erdem Akakçe, Fatih Koyuncuoğlu, Kadir Çermik ve Selen Öztürk... Her biri harikulade bir zamanlama ustası olmuşlar. Hem gerilimi her an sıcak tutuyorlar hem de oyundaki her metaforun, göndermenin, çağrışımın hakkını veriyorlar. Çok heyecanlı bir pinpon maçı izler gibi izledim. Üstelik korkmadım, çünkü olay Tuna Nehri’ndeki köprülerden birinde geçiyor. Kaçırmayın bu keyifli oyunları... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear