23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 30 Aralık 2018 10 hafta sonu TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN GİDENLERE: GİTMEK ÇÖZÜM DEĞİL Her şeyimi bu ülkeye borçluyum Dünyanın enayisi kim? Bu hafta bir gece ansızın yanına eşi Melania’yı da alarak Irak’taki ABD üssünü ziyaret etti Donald Trump. Askerlere hitaben yaptığı konuşmada, herkesi şaşırtan Suriye’den çekilme kararını savundu. Konuşması sırasında ABD politikası hakkında söylediği birkaç cümle var ki üzerinde ayrıca durmak gerekiyor.  Şöyle demiş Trump: “Amerika dünya üstündeki her ulus için savaşmamalı; birçok durumda bunun bedeli de ödenmiyor. Savaşı bizim sürdürmemizi istiyorlarsa bedelini de ödemeliler. Bu bedel, bazen de parasaldır. Dünyanın enayisi biz değiliz. Bir ulus olarak tekrar saygı görüyoruz. Bazıları, bu bölgeden birileri gelip bize vatanımızda saldırırsa ne olacak diye soruyor. Bu olursa, bunu yapanlar sonuçlarına katlanır; daha önce hiç kimsenin çekmediği acıları çekerler.” ABD’nin Irak’ı işgal ettiği 2003 yılından bu yana, Ortadoğu’da şiddet ve hastalıklar nedeniyle ölen insan sayısı milyonları aştı. Afganistan, Yemen, Pakistan, Mali, Nijerya, Somali ve Filipinler’de yaşananları da düşününce, yaşamını kaybedenlerin sayısını tam olarak bilmek olanaksız.  Halkının canıyla bedel ödeyen ülkelerden söz ederken, “Savaşı bizim sürdürmemizi istiyorlarsa bedelini de ödemeliler” diyor Trump. “Çoğu kez de bedel ödenmiyor” diye yakınıyor. Bedel diye söz ettiği can değil, para!  “Dünyanın enayisi biz değiliz” derken de şunu kastediyor: Suriye’ye geldik, savaştık, şimdi bölge harabeye döndü ama iş daha bitmedi; eller cebe, erler cepheye! Düşman yarat, bölgeyi işgal et, ranta kon! Emperyalizmin stratejisi belli: Önce kendileri bir düşman yaratıp bölgeyi karıştırıyorlar. Sonra kriz çıkıp ülke müdahaleye açık hale gelince, “küresel terörle savaş” gerekçesi gündeme geliyor. On binlerce askeri, tonlarca silah ve bombayı yığıp işgale başlıyorlar...  ABD politikasında bu noktadan sonra uygulanan strateji açısından Suriye’de bir farklılık söz konusu. Irak Savaşı’nda ülke yakılıp yıkılınca, yeniden yapılandırma sürecinde ABD’li inşaat, enerji ve güvenlik şirketleri milyonlarca dolarlık ihalelerden rant elde etmişti. Bush yönetimi, “askeriendüstriyel kompleks”e uygun olarak Irak’ı Halliburton, Bechtel, Vinnell gibi şirketlere altın tabakta sunmuştu.  Halliburton, dönemin Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin göreve gelmeden önce yönetiminde söz sahibi olduğu bir şirket. Bechtel, Reagan döneminin Dışişleri Bakanı George Schultz’un yöneticisi olduğu köklü bir ABD şirketi. Vietnam Savaşı sırasında kurulan Vinnell’in ortakları arasında ise, Baba Bush, eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Reagan döneminin Savunma Bakanı Frank Carlucci, eski Dışişleri Bakanı James Baker vardı. Bunlar gibi o dönemde ihalelerden köşeyi dönen başka şirketler de oldu. TrumpPutin gizli bağlantısı? İnsan merak ediyor; parayı her şeyin önüne koyan Trump, niye Suriye’deki rantı beklemeden bölgeden çekiliyor? Belli ki oradaki durum, henüz ülkenin yeniden yapılandırma aşamasında şirketlere para akıtma safhasına gelmedi. Zaten Trump da, “Erdoğan, IŞİD’den geriye kalanları temizlemeyi kabul etti” diyerek bitmediğini ifade ediyor.  ABD’de Demokratlar arasında, Trump’ın Suriye’yi Rusya’ya bırakarak çekildiği yorumu yapılıyor... Ve bu da Trump’ın Putin ile olan “gizli bağlantısına” bir başka kanıt olarak değerlendiriliyor.  Bütün bu olanları düşünürsek, belli ki birileri yine hegemonya için politik oyunlar oynuyor. Ortaya çıkan manzarada dünyanın enayisinin 80 ülkede yaklaşık 800 askeri üssü olan ve 138 bin askeri konuşlanan ABD olmadığı açık... “Dünyanın Ağası” olmak için ABD ile yarışan Rusya da değil...  O zaman sormak gerekiyor: Dünyanın enayisi kim?  Emperyalizme geçit veren... Bağımsızlıktan ödün veren herkes, enayinin daniskasıdır! Yemekte yılbaşı kutlaması için hindi vardı... Yasa, laboratuvarı denetliyor. Her gün tadım yapıyor. Şirkette bütün çalışanlar güler yüzlü. İlişkiler sıcak... Başarının ilk şartı kaliteli insanla çalışmak Aromsa Genel Müdürü Murat Yasa (68), ülkesini yürekten seven bir iş insanı. Türkiye’nin ilk ve tek yerli aroma üreticisi. 1982 yılında kurduğu aile En iyi yönetilen şirket ödüllü Aromsa’da çalışanlar haftada üç saat yoga yapıyor. O üç saat mesaiye dahil. Şirketin tiyatro kulübü 24 Ocak’ta oyun sahneleyecek. Gezi ve kitap kulübü var. İngilizce hocası geliyor salı günleri. Şirketin sahibi Murat Yasa, “Bir gün bir şirket kurarsam diyordum, çalışanlara karşı dürüst şirketi, bu yılı da büyümeyle kapatı olacağım ve onlara mutlu çalışacakları bir ortam sağlayacağım. Özel sektörde yor. Yasa, Türkiye dışında yaşamayı hiçbir şunu gördüm. Çoğu zaman patronun iki dudağı arasındasınızdır...” diyor Babamın bisikletiHİLAL KÖSE zaman düşünmemiş. “Çok güzel bir ülkemiz var, maalesef kıymetini bilmiyoruz” diyor. Yasa’nın babası Suat Yasa, Atatürk dönemi Vedat ARIK nin öğrencilerinden. Anılarından söz ederken gözleri do luyor: “Babamdan çok şey öğrendim. Nasihat, en bedava know how’dur. Atatürkçülük heykelde, resimde kal dı. İleride gençlerin onu hatırlama yacaklarından endişe ediyorum.” n Türkiye’den gitmekle ilgili ne düşünüyorsunuz? Üniversite bitince çalıştığım şir ket beni Fransa’ya staja yolladı. Bir meyve suyu fabrikasından iş tekli fi aldım. Çok mutluydum. Tesadüfen İstanbul Büyükada’da doğmuş son radan Fransa’ya yerleşmiş biriyle ta nıştım. Laf lafı açtı. “İyi öğretim eği timli herkes giderse Türkiye’yi kim kalkındıracak” dedi. Düşündüm. Adamın hakkı vardı. Ayrıca bu ül ke bana lise hariç ilkokulu, üniver siteyi bedava okutmuştu. Döndüm. Babam, annem dışında herkes bana enayi gözüyle baktı. Hiç pişman de ğilim. Kafası çalışan insanların ka lıp mücadele etmesi gerektiğine ina nıyorum. ‘Başarılı değilim’ Murat Yasa’nın babası Suat Yasa, devlet bursuyla, 1937 yılı sonlarında Belçika’ya kimya eğitimi görmeye gitti. İkinci dünya savaşının arifesinde, ASANSÖRE n Gidenlere neler söylersiniz? Gitmenin bir çözüm olacağına ve 1939 Temmuz sonunda, Belçika’nın Liege kentinden yola çıkarak, 25 günde İstanbul’a geldi. Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’dan geçti. Yol doğduğunuz bir ülke dışında mutlu da Alman ordusunun mevzilenmesine, Polonya sınırına gidişine tanık oldu. 10 olunacağına inanmıyorum. Her şe Ağustos’ta Türkiye’ye geldi. O bisiklet Aromsa’nın girişinde cam bölmede ser yimi bu ülkeye borçluyum. Borcu gileniyor. Suat Yasa, gönderdiği kartpostallarda, yolculuğunun en zor kısmının mu ödemem lazım gibi geliyor ba Balkan Dağları’nı geçememek olduğunu söylüyor. Yasa, 3 bin kilometreye ya na, belki yanlış düşünüyorum ama... kın yol yapmış. 27 bin metre tırmanış gerçekleştirmiş... Filistin’e bak. Memleketleri olsun diye ne mücadele veriyorlar. n Başarınızı neye borçlusunuz? Kendimi yüzde yüz başarılı gör müyorum. Yüzde 35 başarılıyım o da şirketi kurdum diye. Şirket benden sonra yaşarsa, yüzde 35 daha başarılı olacağım. Toplam yüzde 70’in üzerine çıkamayacağım. Çünkü ben ve benim jenerasyonum torunlarımıza, insanların mutlu olduğu, refah içinde yaşadıkları, eğitim seviyesi yüksek bir ülke bırakamıyoruz. Kızlarıma, şirketteki çalışma arkadaşlarıma vasiyet ettim. Hoca “hakkınızı helal ediyor musunuz” diye sorarsa “yüzde 70 ediyoruz” di çalışanlarını mutlu edeceksin. Bizde çalışan sirkülasyonu azdır. Üçüncü olarak, yakın sosyal çevreye şirketin katkısı olacak . n Dördüncü kriter nedir? Çevreye zarar vermeyeceksin. Karbon ayak izimizi azaltıyoruz. Atıkları asgariye indiriyoruz. Mart sonu işletmeye alacağımız yeni laboratuvarlarımız Türkiye’nin ilk platin yeşil binası olacak. n Çalışma temponuz nasıl? Trafikten etkilenmemek için 07:3016:30 arası çalışıyoruz. Sabah 05:15’te kalkıyorum. Altıda evden yecekler n Başarının sırrı nedir sizce? Birincisi kaliteli insanla çalışmak. Burada 35 yıldır çalışan var. 83 ya şına kadar çalışan bir arkadaşımız vardı. O adamda fiziken enerji azalmış olabilir belki ama kafasındaki KIRMIZI EVE enerji gençleri cebinden çıkarır. Bugünün işini yarına bırakma ÖZLEM yacaksın. Ben Pazartesi, eposta kutumda 0 mesajla haftaya baş Dedesi 1895’te larım. Tüm müşteri raporlarını okurum. Dürüst olacaksın. Verdiğin sözün daima arkasında olacaksın. Sabah traş Moda’ya gelmiş. Doğduğu ev yıkılmış: O evi hep özledim, o yüzden olurken aynaya baktığın fabrikalarımızın duvarı hep da kendinden nefret etmeyeceksin. ARGE’ye önem vereceksin, işini iyi bileceksin. n Bir şirket nasıl yönetil kırmızıdır. Annem, babam oradaydı. Şimdi teyzem orada. Çocukluğumun meli? Dört kriter var. Birincisi şir ket artık o ülkenin malı. Vergi vereceksin. Ülkeye yaratılan katma değer çok önemli, bu konuda sakız ağaçlarını, eski Modalıları... Onları bırakıp başka yere gitmeyi düşünemiyorum. başarılı olduğumuzu düşünüyorum, istatistikler de belgeliyor. İkincisi, çıkıyorum. Altı buçukta buradayım. Patron işe en erken gelip, en çok çalışan olmalıdır. Haftada ikiüç gün o saatte fabrikaları dolaşıyorum. Bu sene 140 gün seyahat etmişim. Çoğu müşteri ziyareti. Kurnazları sevmem n Ülkedeki çalışan profili nasıl? Türkiye’de iki tip iş insanı var. İşi bildiği için yapan ve para yatırdığı için başarılı olması gerektiğine inanan. Ben hep birinciye inandım. Yurtdışındaki firmalar niye uzun yıllar devam ediyor? Organik olarak büyüyorlar. Parayı yatırdın ama neye yatırdın farkında bile değilsin. Son bir buçuk yılda 42 kişi geldi burayı satın almak için. İlk başta adamları camdan atmak istiyordum. n Neden satmadınız? Satarsam, paralı bir adam olurum ama çocuklarım, torunlarım dejenere olurlar. Ben onların normal bir insan olarak, hayatta çalışmadan mutlu olunmayacağına inanan, cemiyete faydalı insanlar olarak yaşamalarını istiyorum. İlk başladığımda firmalar bana inandı. Biz hep beraber bu günlere geldik. Onları yarı yolda bırakmak olmaz. n Türkiye’nin geleceğine dair birkaç umutlu söz istesek sizden... Toplumun eğitimine, üniversitelere güvensem çok şey derdim ama eğitim ve öğretimin bu derece yerlerde süründüğü bir ülkede bana tek umut veren Türk insanının müteşebbisliği. Ancak düşündürücü olan Türk insanı girişimciliği hep kurnazca kullanıyor, akılla kullanmıyor. Ben kurnaz insanlardan hoşlanmıyorum. BİNMEM Bu dünya emanet bize. En iyi şekilde teslim etmemiz lazım. Apartmanda asansör aşağıdaysa, çağırmıyorum, merdivenlerden iniyorum. Eşim bir gün, merdivenlerde kafanı gözünü kıracaksın dedi. Asansörün 6 kat çıkıp inmesi dünyanın elektriğini harcıyor. Ayaklarım tuttuğu sürece merdivenden iner çıkarım. Otele gidiyorsun size verdikleri küçük sabunlar bitmiyor. Bir gün sordum, çöpe atıyoruz dediler. Şimdi o sabunu eve getiriyorum. Hayrettin Karaca’yı dinlemek bana bunu öğretti. ÖĞRENCİYE DESTEK Teknik lise öğrencisi çocukları alıyoruz. Önce İngilizce öğreniyorlar. Sonra da üniversiteye gitmek isteyenler veya doktora yapmak isteyenler oluyor. Şirket eğitim, öğretimin her türlüsüne destek oluyor. O gençler Aromsa’ya dönüyorlar ve ileriki yöneticiler olarak işlerine kaldıkları yerden devam ediyorlar. GENÇLERE TAVSİYE İyi matematik her şeyin temeli bence. Gençlerin çok iyi matematik bilmeleri lazım. Üniversitelere çağırıyorlar, gidiyorum. Moda’da 30 yıl gittiğim berber kafe oldu, manav öyle. Gıda mühendisi olan çocuğun aklında kafe açmak mı olur? Buna ben vizyonsuzluk diyorum. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear