22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 16 Aralık 2018 EDİTÖR: GÜRER MUT TASARIM: İLKNUR FİLİZ Romanda, şiirde,Gelişmenin simgesi tren, bizde yoksulluğun göstergesiydi türküde trenler Dünyada demiryolu ulaşımı ilk kez 1825 yılında İngiltere’de başladı biliyorsunuz. Osmanlı İmparatorluğu’na girişi, 1850’li yıllarda olduğuna göre bir çok ülkeden daha erken ta Demiryollarına zarar verenler için idam bile vardı yasalarımızda, bir tren istasyonu olması da ne ilginçtir? Evini, karısını, çiftliğini bırakarak sığındığı bir tren istasyonunda öldü Tolstoy. Peter Pan’ın Peter’i nışmışız biz trenle. Daha sonra yay gınlaştığı ülkeler de neydi durum bi lemem ama biz tre ne, tren yoluna zama MUSTAFA K. ERDEMOL nında çok önem vermişiz. Öyle ki tren yo lunu tahribin cezala rı arasına idamı bile koymuşuz. Bu cezalar yakın zamanda kaldırıldı ceza yasalarımızdan. Demiryoluna zarar verenlere idam cezası öngö ren yasanın kaldırılışı 14 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazete’de şu şekilde yer almış: “30.5.1283 ta rihli Demiryollarının Usulü Zabı tasına Dair Nizamnamenin 1 ve 2’nci maddeleri yürürlükten kal dırılmıştır.” “Demiryoluna kasden verdi ği zarardan, bir hadise meydana gelmezse, bir seneden üç sene ye kadar hapis, yaralanma olur sa geçici kürek cezası, ölüm olur sa idam cezası”ndan söz edilen bi rinci maddenin aslı şöyledir: ‘Her kim ki kasten demiryolunu tahrip etmek ve bozmak veya arabaların yürümesine mani olacak surette hem de 2004 yılına kadar... tirmiştir trenler. Çok örnek var Edith Nesbit’in Demiryolu Çocukları tren konulu eserlerin en güzellerindendir. Babaları beklenmedik biçimde ortadan kaybolan üç kardeşin taşındıkları bir köyde tüm yaşamları bir tren istasyonunda geçer. Tüm dostlukları orada tadarlar. Hatta orada tanıştıkları biri sayesinde kayıp babalarının izini de bulurlar. Çok keyiflidir. Son yıllarda okuduğum en güzel kitaplardan biri olan Natasha’s Dance’da Orlando Figes’in dikkatini Rus romanındaki tren olgusu çeker. Sözünü ettiği treni konu edinen kitaplardan haberdarım ama bunun çok da önemli olduğunu fark ettiğimi söyleyemem. Çehov da, Tolstoy da –Figes’in vurguladığı gibi– trene, demiryoluna bir hayli yer verir eserlerinde. Tren yolunun Moskova’yı geliştirnesi, Moskova’nın çehresini değiştirme nasıl öldü? Son yıllarda ne zaman Peter Pan’ı okusam LewelynDavies kardeşler gelir aklıma. Yazarı James Matthew Barrie Londra’nın ünlü bahçesi Kensington Garden’da dolaşırken LewelynDavies adlı kardeşlerle karşılaşmasaydı, bu kitabı yazmayı yine düşünür müydü acaba? Barrie, kardeşlerin anneleri Slyvia ile de dost olmuştur. Cinsellikten uzak, hayli yakın bir dostluktu bu. Barre’nin kadınlarla cinselliği pek yaşayamadığı söylenir. Kaldı ki Slyvia’nın mutlu da bir evliliği vardır. Barrie bu küçük çocuklara öyküler anlatırken yarattı Peter Pan’ı. İşte çocuklardan üçü çok talihsiz biçimde hayata veda ettiler. Michael henüz 20 yaşındayken Thames nehrinde boğuldu, George, Birinci Dünya Savaşı sırasında öldüğünde 21 yaşındaydı. Peter Pan’a adını veren Peter da 1960 yılında kendisini bir trenin önüne atarak yaşamına son verdi. Ne trajedi. yola bir şey koymak ve atmak veyahut ne surette olursa olsun arabaların seyrühareketine mani ol siyle ilgisi vardır bunun. Çehov’un “Kiraz Ağacı” öyküsü bir tren yolculuğuyla başlar, bir tren yolculu Dickens trenleri hiç sevmedi mak veya yolundan çıkarmak ve ğuyla biter örneğin. Atlı arabaları tercih ederdi yol yahut demiryolu mevkıfları meya Çehov, doktordu malum, trenlere culuklarında. Treni sevmeyişi nesinde cari olan muhaberatı telg hem iyi hem de kötü bir araç ola nin nedeni korkuyor olmasıdır. rafiyenin inkıtaına sebebiyet ver rak bakardı. “Light” adlı öyküsün İngiltere’nin Kent bölgesinde 9 mek gibi bir harekete içtisar edip de trenler için “iyiliğin gücü” der Haziran 1865’te 10 kişinin öldü de iş bu hareketinden dolayı bir ken, My Life adlı eserinde “kötü” ğü bir tren kazasında o da kaza guna sakatlık zuhur etmez ise bir der. Çehov’un, o olağanüstü güzel zedeler arasındadır. Dickens da seneden üç seneye kadar hapsedi likteki kısa öykülerini tren yolcu ha sonra zaman zaman trene bin lir ve hareketi mezburesinden na ları için kaleme aldığı da bi di ama her zaman koltu şi telefi nefis vuku bulur ise idam linmiyor değildir. ğa sıkı sıkı tutuna edilir ve eğer ceriha zuhur eder Pek sevdiği id rak yaptı yolculuk ise muvakkat kürek cezası ile mü dia edilemese de larını. Treni ko cazat kılınır.’ (Dileyen ayrıntısı Tolstoy da ta nu alan ya da nı şu linkten okuyabilir; https:// bii, ilgilen trende geçen mmo.tc/LrLf) miştir tren birkaç öykü Yasa değişmeseydi lerle. Yaşamı boyun sünü bilirim. eğer Bir kaza daha canımızı yaktı. İhmal, sorumsuzluk, insana düşmanlık, hepsi bir araya geldi, dokuz yurttaşımız bir tren “kazası”nda yaşamını yitirdi. Ulaştırma Bakanlığı kazayı değerlendirirken “o lokomotif orada olmamalıydı” dedi ya, yukarıda yürürlükten kaldırılan maddeye göre o lokomotifi oraya koyan “Ne surette olursa olsun arabaların (vagoların) seyrühareketine mani olmak” suçundan idamla bile yargılanabilirdi. Yani o kadar önem vermişiz varlığına trenin de yolunun da. Basiretsiz, oy avcısı politikacılar yüzünden ülkemizde facia haberlerine konu olan trenler insanoğlu/kızının yaşamını kolaylaştıran harika araçlardır aslında. İcadıyla mesafe sorununu ortadan kaldıran, kültürleri birbirine yaklaştıran tren ülkemizde yoksulluğun da simgelerinden oldu uzun süre. Ülkemiz yoksulu beklediği her neyse Kara Tren’le gelmesini beklemiştir onun. Yaşamı bu kadar değiştirecek de edebiyatın konusu olmayacak, olur mu hiç? Kimi romanında, kimi şiirinde söz etmiştir, kimileri de bu muh trenlerteşem araçla ilişkisini kaleme almıştır. Yani kendisinden hem edebi hem de sosyal açıdan bir hayli söz et ca soylu İçimiz luğundan deki Hay memnun van (La olmayan Bête Huma Tolstoy’a gö ine), Émile re de basit bir Zola’nın eser kır yaşamı iste lerinden biri yen bir soylu için dir. Bu kitapta bir tren yıkıcı bir güçtür. Öyle düşünmüş demek ki. Ama trenle Dickens, 1865’teki Staplehurst demiryolu kazasında yaralılara yardım ediyor. cinsel kıskançlık hikâyesi ele alınır. Öyküdeki olaylar Paris ile le Hav ri kullanmıştır ro re hattı arasındaki manlarında büyük Tolstoy. An tren yolculuğunda geçer. VL Whi na Karenina’nın trajedisinde techurch da trenleri değil ama ki en önemli anlar tren metafo demiryolu polislerini konu alan ruyla ilgilidir örneğin. Anna’nın hikâyelerini 1912’de Demiryo Vronsky’le ilk buluşması Mos lu Hikâyeleri adlı kitabında top kova tren istasyonunda gerçek lamıştır. Öykülerdeki bağlantıla leşir. Vronsky, Anna’ya aşkını rı kurabilmek için demiryolucu St. Petersburg tren istasyonun ların literatüründen haberdar ol da ilan eder. Anna yaşamına bir mak gerekir derler. trenin önüne atlayarak son verir. Figes’e göre tren burada modern liğin de sembolüdür, cinsel kurtuluşun da, zina nın da. Nihayet kaçınılmaz ola rak ölümün de. Tolstoy’un son nefesini verdiği yerin Bizim edebiyatımızda latan da elbette çokça yer tutar trenler. Büyük Orhan Veli sıkıntılı bir anını bakın nasıl anlatır bir şiirinde: “Garibim/Ne bir güzel eli’yi ağ var avutacak gönlümü/ Bu şehirde/ Ne de bir tanıdık çehre/Bir tren sesi duymaya göreyim/ İki gözüm İki çeşme”. Ne yapar tren kazasında yakınını yitiren? Ne yapacak, türkü yakar acısına. Divriği yöresinden derlenen şu türkü gibi: Tren geldi Mormana’ya dayandı/Celeplerim al kanlara V boyandı/Tren beni kesti bekçi uyandı/Bir felek vurdu da bir de sen vurdun // Hemi malım gitti hemi de canım/Bekçi yok mu senin rhandinin imanın/Çeksen gırmızıyı göstersen ganım/Bir felek vurdu da bir de sen vurdun // Tamey gümenlidir (goyunludur) oğlan olacak /Oğlan olup da ne hayrını görecek/Bir dul garı ne dayayı görecek/Bir felek O vurdu da bir de sen vurdun” hafta sonu 9 Vedat ARIK Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt: Hocayı anlatmaya gerek yok. Seviyoruz. Ama ayda bir iki gün gelecek Eskişehir’de kalacak. O gelince dostları, öğrencileri de gelecek... Ataol Behramoğlu Kazım Kurt Odunpazarı’nın hedefi büyük Türkiye’nin kültür sanat merkezi olmak Eskişehir, Odunpazarı’nda, yazarımız şair Ataol Behramoğlu adına kütüphane kuruluyor. Kitaplar kolilenmiş, yer seçilmiş, mekânın iç dizay nı için düğmeye basılmış durumda. Odunpazarı Belediye Başka HİLAL KÖSE nı avukat Kazım Kurt’un fikri üzerine başlayan proje, Behramoğlu’nu da çok heyecanlandırmış. Amaç, kütüphane nin bir kültür merkezi gibi çalışması. Beh ramoğlu, “Ataol Behramoğlu gelir, geçer. Önemli olan burası. Savunduğum değerle ri de canlı tutan bir yer olmasından mut luluk duyarım” diyor. Kurt ve Behramoğlu ile kütüphaneye dönüştürülecek olan ko nağı gezdik. ‘Sanatçılar gelip rahat etsin’ Kütüphane için seçilen mekân, 1754’te inşa edilmiş olan Yağcızade Konağı. Daha önce lokanta olarak kullanılan iki katlı konak, şimdi bir kültür yuvasına dönüşüyor. Başkan Kurt, Odunpazarı’nı Türkiye’nin sanat merkezi yapmak istediğini söylüyor. İstanbul’un kalabalığından sıkılan santaçıların, Eskişehir’e gelince rahat etmelerini istiyor. İlçede müzecilik adına da nerdeyse yok yok. Türkiye’nin ilk Daktilo Müzesi burada. Cam, ahşap, hatta gazoz dahil pek çok ilginç konu, meraklısının ilgisine sunuluyor. Vaktimiz dar olduğundan yalnızca Yeşil Efendi Konağı’nda Atatürk ile Bir Gün Müzesi’ni ziyaret edebiliyoruz. Yeşil Efendi lakaplı Halil İbrahim Efendi (Sipahioğlu) ilk Kuvayi Milliyecilerden. Önceki başkan döneminde bu konak da lokanta imiş. Müzedeki en heyecan verici deneyim ise ‘artırılmış gerçeklik’ sayesinde Atatürk’le fotoğraf çektirmek. Atatürk’ün bir gece konakladığı odada, o masa başındayken yanında poz veriyorsunuz. Atatürk, Kurban Bayramı’nın 1. günü Batı Cephesi karargâhında görev yapan askerlerle bayramlaşmak için 27 Ağustos 1920’de Eskişehir’e gelmiş ve geceyi de burada geçirmiş. Müzedeki yatak ve üstündeki Türk bayrağı orijinal eser. sanlarına, şairlere böyle mekânlar yapıldığında, o ülke adına güzel bir şey yapıldığını düşünürüm ben. O ülkenin çocukları kendilerini daha iyi hissederler. Kendi kimliklerini daha iyi algılarlar, tanımlarlar. Ben olaya öyle bakıyorum. Ataol Behramoğlu o kadar dert değil. Adımın belli bir değeri olsa da... Burada edebiyat, kültür atmosferi oluşsun. Belli bir kuşağın şairiyim ben. Benim savunduğum değerleri de canlı tutan bir yer olmasından mutluluk duyarım. Sevdiğim kendi şiirlerimi de bir şiir sever gibi severim bireysel hazdan öte. Ne mutlu ki yazmışım... Kendi çocuğunu seversin ama bütün çocuklarla birlikte. Ben de kendi çocuğumu bütün çocuklarla birlikte, kedilerimi de bütün kedilerle birlikte severim. Şiir de okuyan insanlara aittir. Bu kütüphane gibi. Ataol Behramoğlu gelir geçer. Böyle bir mekânın yaşaması güzel olan” diyor. O şiirden bahsedince sormadan geçemiyorum, en çok hangi şiirini seviyor? Aşk İki Kişiliktir, Bu Aşk Burada Biter, Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm, Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var, Bir Gün Mutlaka diye sıralıyor. “Çok var. Yerine göre değişiyor. İhtiyaca göre” diyor. Eskişehir’in büyüsü Behramoğlu, Eskişehir’le ilgili de şunları söylüyor: “Ankara’dan İstanbul’a trenle giderdik ve burdan geçerdik. Ekişehir’in hep bir büyüsü var. Yılmaz Büyükerşen yönetiminde çekim merkezi oldu. Ülkemizin kültür sanat merkezi olma patonsiyeli taşıyor. Burada kurulacak kütüphane beni mutlu etti. Hem bir edebiyat müzesi olsun hem de bizim 68 kuşağının edebiyatının nefes alıp verdiği bir yer olsun diye düşünüyorum. Benim adım sadece sembol olsun...” Konakların yüzü gülüyor Kurt’un, tarihi konaklarla ilgili başka pek çok projesi var: “Çok iş yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Aynı zamanda mimar olan bir ressama konakların resimlerini yaptırıyorum. Kalıcı bir eser olacak. Kitapta en küçük ayrıntıya kadar konakların bütün mimari özellikleri yer alacak. Geçen ay, restore ettiğimiz bir konağın açılışını yaptık. Eskişehirli bir işadamı orada özel bir Kültür Sanat Vakfı kurdu. Şu anda Türkiye’nin en büyük edebiyatçılarından Ataol Behramoğlu burada. Geçen aralık meclisinde bir karar aldık. Bir konağı Devrim Erbil’e verdik, müze yapacak. Gültekin Çizgen’e fotoğraf müzesi yapacağız. Yani biz burayı sanatın merkezi yapacağız. İzmirli bir hanım gelip buraya yerleşti. Bir dükkân kiralamış, özel bir kütüphane açıyor. Babasının 20 bin kitabı varmış. Burada çok farklı ufuklar açılıyor. Bundan güzel şey yok.” ‘Ataol adı dert değil’ Ataol Behramoğlu, kütüphane projesini titizlikle takip ediyor. Bağışladığı 5 bin kitabını, 150 koliye sığdırmış... Hislerini sorduğumda ise “Samimi fikrimi söyleyelim mi? Başka ülkelerde yazarlara, bilim in Başkan Kazım Kurt, Atatürk Müzesi’nde. Mekân nasıl olacak? Mekân hem kütüphane hem de edebiyat müzesi olacak şekilde planlanıyor. Konağın bir odası, Behramoğlu’nun ilk kitabının ilk basımı, yabancı dillerdeki çevirileri, el yazısı şiirleri, fotoğrafları gibi şahsi eserleri ve objelerinin olduğu bir müze gibi tasarlanıyor. Konağın seyir terası ise kitap yazmak isteyenler, bilimsel, edebi uğraş içinde olanlar için çalışma odasına dönüştürülecek. Duvarlar sergi alanı gibi kullanılacak. Konağın kafeteryasında söyleşiler, imza günleri, mini konserler düzenlenecek. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear