14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR 14 İDSO’yu Milan Turkoviç yönetecek İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın (İDSO) yarın saat 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) vereceği konseri Milan Turkoviç yönetecek. Mozart’ın “Divertimento” ve “Prag Senfonisi”nin seslendirileceği konserde orkestra, solist Matthias Bartolomey’e Haydn’ın “Çello Kontertosu”nda eşlik edecek. ‘Çingene Kızı’nın geleceği tarih belli oldu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ‘Çingene Kızı’ ile ilgili mozaik parçalarının tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. Ersoy, “Çingene Kızı ile ilgili mozaik parçaları son aşamaya geldi. 26 Kasım itibarıyla Chicago’dan THY uçağıyla Gaziantep’e getirilecek” dedi. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ kultur@cumhuriyet.com.tr Perşembe 1 Kasım 2018 İşcan’ın taciz iddiasına soruşturma Oyuncu Elit İşcan’ın rol arkadaşı Efecan Şenolsun tarafından tacize uğradığı iddiasıyla şikâyetçi olması üzerine savcılık tarafından, “basit cinsel saldırı” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından so ruşturma başlatıldı. “Yaşamayanlar” isimli internet dizisinin oyuncusu Elit İşcan, 25 Ekim’de rol arkadaşı Efecan Şenolsun’un kendisine yönelik cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla avukatı Oya Meriç Eyüboğlu aracılığıyla suç İzmaçiar’nde çiçekler!  duyurusunda bulundu. Şikâyet üzerine Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Efecan Şenolsun hakkında “basit cinsel saldırı” ve “cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından so ruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Cumhuriyet Savcısı İbrahim Taner Özkeser’in Elit İşcan, Efecan Şenolsun ve set çalışanlarını beyanlarını almak üzere ifadeye çağırması bekleniyor. l Kültür Servisi “Fazıl Say’ın İzmir Süiti 30 Ekim’de İzmir’de dünya prömiyerini yapacak...” Şu tek cümle, dağları devirip kendimi İzmir’e, çocukluğumun, ilk gençliğimin İzmir’ine atmama yetecekti. Dağları devirmem değil, uçağa binmem yetti. Kendime muhteşem bir Cumhuriyet Bayramı armağanı yapıyordum... İzmir Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin dev sahnesinde Fazıl Say... Piyanosunun başına geçip biraz afacan çocuk, biraz utangaç, biraz en sevecen haliye, İzmir Süiti’ni İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ısmarladığını anlattı. “İnsanların severek dinleyecekleri”, “İzmir dokulu” ve “başka meslektaşların da severek yorumlayacağı” bestesiyle ilgili kısa bilgiler verdi. Sonra, sonra... Sonra bizleri, salonu, dünyayı, gezegenimizi unuttu, hepsinden koptu... Başka bir boyuta geçti. İzmir’i dokumaya başladı. Farklı bir dünya yarattı... Muhteşem İzmir Süiti... Önce “Körfez Dalgaları”na daldı. Düş gücünden derlediği notalarla masmavi bir resim çizmeye başladı... Ege ve Akdeniz karışımı ritimler, oynak ezgilerle dalgalarla yarışırken bulduk kendimizi... Derken Brahms geldi İzmir’e... Ve hayrettir, “İzmir’in dağlarında çiçekler açar...” melodisini ezbere bilirmiş üstat... Tıpkı yoldaşları Chopin ve Rahmaninov gibi... Hayrettir demem abes! Çünkü Fazıl Say aynı tema üzerine çeşitlemeleri, birbirinden en farklı “dillerde” ve “renklerde”, “tonalitede”, yoğurma ve yeniden “söyleme” sihirbazı zaten!  Brahms’ın renkleriyle İzmir sonsuz lirizm içeriyordu ve çiçekler fısıldaşarak, hüzünle sevinç arasında gide gele açıyordu... Chopin renklerinde kent tepeden tırnağa romantizme bürünmüştü ve İzmir’in kızları gibi hem deniz kokuyor hem de coşkulu ve müthiş becerikliydi... Rahmaninov’da ise İzmir direnişteydi. Dağlarda ya da ovalarda İzmir’in çiçekleri gümbür gümbür yediveren misali açıyor, adeta başkaldırıyordu... Ama bir renkten ötekine geçerken arada “Kordon’da Sessiz Sabah”ı yaşadık. Sessizliğin içinde İzmir’in müziğini duyduk. O sessizlikte fısıldaşmaları, sadece dinginliğin ve güzelliğin, bir de haz titreşimlerinin büyüsünü duyduk... “Urla Şiiri” başlıklı bölümde ise Doğu ile Batı, evrenselle yerel, dün, bugün ve yarın birbiriyle kucaklaştı. Ege’nin iki yakasından yeryüzü şairleri gelip notalarda buluştu. Belki de ese rin en şiirsel bölümüydü. Yedinci ve son bölüme geldiğimiz de İzmir, efelere saygıya durdu. Caz ritimleriyle, Blues’dan Swing’e uzanan çizgide, bugüne dek dinlediklerimizden çok farklı bir zeybekle coştuk. İzmir İzmir olalı İzmir, İzmir olalı böyle çiçek açmışlığı görülmemiştir, duyulmamıştır... İzmir’in tüm renkleri, tüm dokusu, tüm duygusuyla kucaklaşmıştık. Her bölüm başlığı arka fondaki beyaz perdede, ana başlıkları ve o bölüme eşlik eden, (tarif eden, kopyalayan değil) bağırıp çağırmadan, sessizce tanımlayan çizimleri görüyorduk. Mustafa Toygun Özdemir’e ait bu çizimler, sahneye görsellik katıyordu. “İzmir Süiti, piyano için opus 79” sona erip millet ayakta alkışladığında, Fazıl Say yeniden bu dünyaya aramıza döndü. Konser, Fazıl Say’ın yeni bestelerinden “Truva Sonatı”yla devam etti. (Onu da Çanakkale Belediyesi ısmarlamıştı. (Bu da başka bir yazı konusu.) Unutulmaz bir geceydi. Hayatım boyunca beni terk etmeyecek. Ağlamamak zor! Önce, İzmir Belediyesi’nin kuruluşunun 150. yılı kutlamaları için, böyle bir eser ısmarlama gereğini duyan, karar alan, uygulamaya geçiren yetkili leri kutlarım. Müthiş bir girişim ruhu! Kente muhteşem bir armağan! Harikulade bir karar! Darısı her büyük şehir belediyesinin başına! Kutluyorum, kutluyorum, kutluyorum! Sonra oturup hüngür hüngür ağlamak istiyorum! Ağlıyorum ve öfkeliyim! Çünkü bu anlattığım konser neredeyse boş bir salonda gerçekleşti! 1100 kişilik koca salonda (dünyada yapıldığı gibi sahneye de dinleyici alınsa 1500 kişilik salonda) 400 kişi ya var ya yoktu! Herhalde çocuk yaşından bu yana Fazıl Say’ın tek “boş konseri.” Efendim belediyenin özel davetlilerineymiş. İnternetle davetiye yollanmış ama geri dönüş alınamamış... “Halkımız davete cevap vermeyi bilmiyormuş!” Ayıptır beyler! (Fazıl Say’a ayıp, İzmirli sanatseverlere, müzik tutkunlarına ayıp!) Bari susun! Sadece o gün bilet diye yalvaran yüzlerce insanı ben biliyorum. Balkonları konservatuvar öğrencilerine açmak da mı aklınıza gelmedi! En öndeki protokol sırası bile bomboştu! Fazıl Say eminim salonun acıklı durumunu önemsememiştir, ama ben kahroldum! En iyisi susayım! 27 Aralık’ta Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin 10. yılı nedeniyle konser tekrarlanacak... Bilet bulanlar, bulabilenler kaçırmasın! Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri’nin sahipleri açıklandı Roman ödülü, ‘Uyanan Güzel’in Attilâ İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı’nın, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın desteğiyle düzenlediği 2018 Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri’nin sahipleri belli oldu. Roman ödülü, “Uyanan Güzel”in yazarı Jale Sancak ve “Sıfır”ın yazarı Onur Caymaz arasında paylaştırılırken, şiir dalındaki ödül “Camekân” kitabıyla Mehmet Can Doğan’a değer görüldü. İlk Roman Vakıf Özel Teşvik Ödülü’nün sahibi, “Bihaber” kitabıyla Fatih Baha Aydın olurken, İlk Şiir Kitabı Vakıf Özel Teşvik Ödülü ise “Ecza Kışı” kitabıyla Oğulcan Kütük ve “Ters Akıntı” kitabıyla M. Sadi Karademir arasında paylaştırıldı. l Kültür Servisi Babylon rengârenk Kendilerini Uzakdoğu saykodelik underground kültürünün aydınlanma aktivistleri olarak tanımlayan Japon noiserock grubu Bo Ningen bu akşam Babylon’a konuk oluyor. fizy Nights kapsamında Oldies But Goldies gecesi ile nostaljik koreografiler 2 Kasım Cuma yeniden başlıyor. Pop’tan rock’a, disko’dan funk’a, rock’n roll’dan hiphop’a uzanan müzik yelpazesiyle Murat Beşer ve Murat Abbas seçtikleri ikonik şarkıları Babylon’da müzikseverler ile paylaşacak. İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions, 3 Kasım Cumartesi günü Babylon sahnesinde olacak. l Kültür Servisi ‘Falstaff’ Operası yine Süreyya’da Geçen sezon İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından prömiyeri yapılan ve büyük ilgi ile karşılanan “Falstaff” Operası, 1 Kasım’dan itibaren Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak. İtalyanca olarak seslendirilecek olan eserin rejisörlüğünü Renato Bonajuto üstlenirken, Orkestra Şefliğinde Roberto Gianola ve Can Okan dönüşümlü olarak görev alacaklar. Dekor tasarımı Efter Tunç’a, kostüm tasarımı Ayşegül Alev’e, ışık tasarımı ise Yakup Çartık’a ait. Eserin koro şefi ise Paolo Villa. Eser, 1367910 Kasım tarihlerinde sahnelenecek. l Kültür Servisi Aydın Gün Teşvik Ödülü başvuruları başlıyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) geleceğin sanatçılarının yetişmesine katkıda bulunmak amacıyla 40. yılında başlattığı ve her yıl klasik müzik alanında gelecek vaat eden bir genç müzisyene verilen Aydın Gün Teşvik Ödülü, bu yılki sahibini arıyor. 15 bin TL tutarındaki Aydın Gün Teşvik Ödülü’nü geçen yıllarda sırasıyla kemancı Hande Küden, viyolonselci Cansın Kara, kontrbasçı Salih Emre Şahin, kemancı Emre Engin, marimbacı Elman Mecid ve kemancı Veriko Tchumburidze kazandı. Aydın Gün Teşvik Ödülü’nün yedincisi yine çalgı, şan, bestecilik veya şeflik branşında eğitim görmekte olan veya eğitimini tamamlamış genç müzisyenlere açık olacak. Çalgı branşında 24 yaş altı; şan branşında 26 yaş altı; beste ve şeflik branşlarında ise 30 yaş altı başarılı genç müzisyenler teşvik ödülü için tesvikodulu@iksv.org adresine özgeçmişleri ve işitselgörsel malzemelerini göndererek başvurabilecekler. Başvurular bugünden itibaren 30 Kasım Cuma günü mesai saati bitimine kadar devam edecek. Adayların ulusal ve uluslararası başarıları ile gelişmeye açıklıklarını değerlendirecek seçici kurul, belirleyeceği ismi aralık ayı sonunda açıklayacak. Seçici kurul, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner başkanlığında, şef Rengim Gökmen, rejisör Yekta Kara, keman sanatçısı Cihat Aşkın, Borusan Sanat Genel Müdürü Ahmet Erenli ile İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer Oymak’tan oluşuyor. Ödül şartnamesi iksv.org adresinden incelenebiliyor. l Kültür Servisi ‘Çiçekçi Sokağı Cinayeti’ seyircisiyle buluştu Sezonun iddialı oyunlarından “Çiçekçi Sokağı Cinayeti” önceki akşam seyircisiyle buluştu. Deniz Türkali ve Altan Gördüm’ün rol aldığı oyunun prömiyeri Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde yapıldı. Yapımcılığını Kedi Sahne Sanatları’nın üstlendiği “Çiçekçi Sokağı Cinayeti”nde 20. yüzyılın başlarında İstanbul Çiçekçi Sokağı’nda işlenen faili meçhul bir cinayet, kadına uygulanan cinsel şiddet ve bunun sonuçları anlatılıyor. Kosta Kortidis’in gerçek bir hikâyeden yola çıkarak yazmış olduğu ve yönetmenliğini Hakan Altıner’in üstlendiği oyunun prömiyerine Türk sinema ve tiyatrosunun devleri Türkan Şoray, Nevra Serezli, Göksel Kortay ve Gencay Gürün gibi konuklar katıldı. l Kültür Servisi Yahya Kemal ölümünün 60. yılında anılıyor 20.yüzyıl Türk edebiya Dr. M. Fatih Andı’nın yapacağı bir tının büyük şairlerin panel gerçekleşecek. Konuşmacıden Yahya Kemal Beyatlı, ölümü lar Yahya Kemal Beyatlı’nın edenün 60. yılında bugün İstanbul bi ve estetik yönünü farklı boyutÜniversitesi’nde düzenlenen bir larıyla ele alacaklar. Etkinlik kapetkinlikle anılıyor. İÜ Fen Fakültesi samında ayrıca Elif Uyar Ömürlü Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda ve korosu mini bir konser veregerçekleşecek etkinlik 14.30’da cek. Konserin repertuvarı Yahya başlayacak. “Evvel Giden Ahbâb” Kemal Beyatlı şiirlerinden besbaşlığını taşıyan etkinlik kapsa telenen şarkılardan oluşuyor. mında oturum başkanlığını Prof. l Kültür Servisi ‘Şayak kalpaklı adam’ Kalpak deyince Milli Mücadele akla gelir. Milli Mücadelenin simgesidir. Kalpaklılar, yaşamın içinde olduğu kadar, o dönemi yansıtan şiirden romana, müzikten resme, tiyatrodan sinemaya kadar sanatın her dalında devrimci kimlikleriyle yer alır. Cumhuriyet edebiyatının 1920 1938 döneminde Atatürk’ü, Ankara’yı anlatan her yapıtta kalpak/kalpaklı vardır. Bu yapıtların en önemlilerinden biri Nâzım Hikmet’in Kuvayı Milliye (YKY) destanıdır. Kitabın sekizinci bölümünde “şayak kalpaklı adam” beş adım ötesinde Mustafa Kemal’i görür. Şair onu şu dizelerle ölümsüzleştirir: “Paşalar onun arkasındaydılar./O, saatı sordu./Paşalar: ‘Üç’ dediler. Sarışın bir kurda benziyordu./ Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı./ Yürüdü uçurumun başına kadar,/eğildi, durdu. / Bıraksalar/İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak/ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/Kocatepe’den Afyon ovasına atlıyacaktı.” Mustafa Kemal’in Kocatepe’deki o ünlü duruşudur bu anlatılan. Kuvayi Milliye’nin 1974’teki 2. basımında (Bilgi Y.)  Abidin Dino’nun desenleriyle yayımlanır. Herkesin belleğine de ‘mıh gibi’ çakılır. Mithat Cemal Kuntay’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışını anlatan Üç İstanbul romanının (Oğlak Y.)  başkahramanı Adnan da kalpaklı olmak ister, ne var ki tutkularına yenik düşer, serüvenler, sürgünler ardından yaşama erken veda ederken içinde hep özlem duyduğu kalpağı yeterince giyemez. Bu yüzden ‘kalpak’ tabutunun üzerine konacak ve onunla sonsuzluğa uğurlanacaktır. Samim Kocagöz’ün Kalpaklılar (Literatür Y.) romanının başkahramanı Yusuf ve diğer kahramanlar kalpağa hakkını verir. Roman, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaliyle başlar ve Cumhuriyet devriminin coşkulu, görkemli öyküsünü yansıtır. Öykü yine Kocagöz’ün Doludizgin romanında tamamlanır. Kalpak deyince ressam Avni Arbaş’ın Kuvayi Milliye Atları’nı ve kalpaklı atlılarını, 1960’lı yılların başında Paris’te Nâzım’ın da bu tablolar için yazdığı o güzelim şiirinden bir parçayı akla getirir: “Bu atlar Avni’nin atları/ Kuvayi Milliye atları/kara yamçı altında ak sağrı dolgun/titrer burun kanatları/bu atlar Avni’nin atları.” Elbette herkesten önce Mustafa Kemal kalpaklıdır. Çünkü ‘şayak kalpaklı adam’ Kuvayi Milliye’de anlatıldığı gibi, yalnızca nöbet tutan er, onbaşı, çavuş değildir. Mustafa Kemal, Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi, TBMM’de 15 – 20 Ekim 1927 arası 36 saat süren Büyük Söylev’ini gerçekleştirdiğinde de kalpaklıdır. Üzerine en çok kitap yazılan dört dünya lideri arasında yer alan Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Kütüphane’de katalog taramada ulaşılan yayın sayıları da bunu belgelemektedir. Son yayınlardan biri olan Yılmaz Özdil’in Mustafa Kemal kitabının (KırmızıKedi Y.) şimdiye kadar yayımlananlardan çok farklı bir ilgiyle karşılanması, 95. yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin onca karşıtlarına karşın yazar ve okur bilinciyle çok güçlü olduğunu ortaya koymaktadır ki, buna sevinmek, bununla gurur duymak gerekir. Kitabın dünya dillerine de çevrilecek olması, ayrıca büyük önem taşımaktadır. Bu da Kalpaklıların işlevinin, Milli Mücadele ruhunun yüzyıl öncesinde olduğu gibi, günümüzde de sürdüğünü ve duyulan büyük gereksinimin önemini kanıtlamaktadır. Her kitap Mustafa Kemal Atatürk’ün küresel değerinin göstergesi olduğu gibi, O olmasaydı, bugünkü Türkiye’nin de olamayacağı gerçeğini ortaya çıkarıyor. Ama birileri bunu hâlâ anlamıyor! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear