25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eposta: gorus@cumhuriyet.com.tr Cumartesi 13 Ekim 2018 2 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Izmir’i kim yaktı? İzmir’i kimin yaktığı daha 1922 yılında dikkatle araştırılıp ciddi ve resmi bir yazanakla saptanmış, kopyaları daha o tarihte ilgili yerlere dağıtılmıştı. Uzun yazanağın dört satırlık genel başlığında şu tümce de yer almaktadır: “İzmir’i Türkler değil, Ermeniler ve Yunanlar yaktı...” Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV Emperyalizm donanımlı Yunan tümenleri İzmir’e çıkarıldıktan 3 yıl, 3 ay, 25 gün süre kendilerini gene yabancı korumasında denize itişe kakışa zor attılar. Ancak, Türk askerinin (İstanbul’dan sonra en görkemli kent olan) İzmir’e düzenli girişinden tam dört gün sonra, eşine az rastlanır bir fırtınayla daha kolay yayılan bir yangın, bu zengin kentin en az üçte birini yaktı, küle çevirdi. Günümüzde belki en çok okunan bir gazetede uzun gazetecilik yaşamında doğru haberler yazma titizliğiyle tanınan değerli arkadaşımız İzmir yangınının birkaç gün önceki yıldönümünde diyor ki: “Yangını kimin çıkardığı ne o zaman biliniyordu, ne de şimdi biliniyor.” Aynı yazar üç gün sonraki yazısında da, SBF’deki eski öğrencilerimizden birini ilgisiyle Vatikan belgeliklerinin Türkçe çevirileri bitirilip basıldığında, konuya bir açıklık geleceğini haber veriyor. İzmir’i Ermeniler ve Yunanlılar yaktı Sonunda söylemek zorunda kalacağını başında özetleyeyim: İzmir’i kimin yaktığı daha 1922 yılında dikkatle araştırılıp altmıştan fazla daktilolu sayfayla hazırlanmış ciddi ve resmi bir yazanakla saptanmış, kopyaları daha o tarihte ilgili yerlere dağıtılmıştı. Uzun yazanağın dört satırlık genel başlığında şu tümce de yer almaktadır: “İzmir’i Türkler değil, Ermeniler ve Yunanlar yaktılar...” Bu resmi Amerikan yazanağının en az bir kopyası da Vaşington’daki Kongre Kütüphanesi’nde Amiral Bristol Belgeleri Cumhuriyetçiler! arasında yer almaktay görmüş, ayrıca limanda denize sar dı. Benim o görkemli kıtılıp elle çalışan altı hortum da kütüphaneye ilk adım bulmuştur. attığımda, oradaki kitap sayısı 30 milyonun Kente giren Türk komutan üstündeydi. Şimdi, çok Prentiss, müdür Greskovic’den daha fazla olmalıdır. Türklerin kente girmelerine ramak Yazanağı hazırlayan kala Rum kökenlilerin işi neredey Mark O. Prentiss adlı se toptan bıraktıklarını öğrenmiş bir görevliydi. “Yakın ti. Kente giren Türk komutan it Doğu’ya Yardım” adlı faiyeye kaçanların yerine yangın ama Türklere karşı Hı dan önce 100 nefer verdi. Gresto ristiyanların haklarını vich Prentiss’e olağan günlerde on korumakla görevli bu günde bir yangın başlangıcı olduğu kuruluşun özel atanmış temsilcisi olarak 8 Eylül Cuma gecesi (Kaptan Wolleson’un komutasındaki) ABD 60 küsur sayfalık Prentiss yazanağında İzmir’i Türklerin değil Ermeni ve Yunanların yaktığı belirtiliyor. nu, ancak Türkler yaklaştıkça günde aynı anda beş yangının gözlemlendiğini, bir keresinde iki Ermeni papazının Ermeni okulu ve kilisesi gibi yerlerde çıra gibi yanma destroyeri “Lawrence” ya hazır ve gaza batırılmış paçav ile İzmir Limanı’na ulaşmıştı. ralar bulduğunu aktarmıştır. Türk askerleri İtfaiye müdürü de salı gecesi ve çarşamba sabahı ateş başlatan Ermeni gençlerini yakalamışlardır. Çar Gözlem, saptama ve değerlendirme göre şamba günü 11.20’de en az yarım düzine vini çok dürüstçe yaptığını hemen ekleme yangın aynı anda başlamıştır. Saat 12.00’de liyim. Kendi yardımcılarıyla dolaşarak bil beş yangın daha, iki daha Ermeni Kulübü’ne gi toplamış, kuşkularının üstüne gitmiş ve yakın yerde, ardından kasaba tren durağın “Türkler bombaladı, öldürdüler” gibi dedi da birkaç yangın başlangıcı görülmüştür. kodulu haberler Batı basınınca söz konusu Türklerin Amerikan Konsolosluğu çevresine yerlere hemen koşup gitmiş, kendi de daha de gaz döktükleri bildirimleri üstüne bunu yoldayken İzmir’de bir yangından korktuğu, haklı çıkaracak hiçbir ize rastlamayarak şu hatta kulağına birtakım suçlama girişimleri nu yazmıştır: “Türklerin kenti ateşe verdik de geldiğinden İzmir’in 12 yıllık İtfaiye Mü lerine ilişkin hiçbir kanıt bulamadım. Kanı dürü Avusturyalı Paul Greskovich’le birkaç tın tümü başka bir yönü gösteriyor.” kez konuşmuş, görevi bırakıp kaçmış olan Yangın başlayıp aşırı bir fırtınayla yayı Rum erleri saptamış, önce 60 (sonra 37) ki lırken yoğun duman ve patlamalar öylesine şinin kullandıkları yangın söndürme araç yoğundu ki, Prentiss’i en sonunda alıp götü larının iki küçük hangarda bulunduklarını recek olan Amerikan destroyeri “Litchfield”i gece yarısı daha açığa çekip almak gerekti. Prentiss, İstanbul’a da uğradı, Vaşington yo 133. sayımız çıktı! lunda Roma, Paris ve Londra’daki ABD büyükelçiliklerine (sırasıyla Child, Herrick ve Harvey’e) ilk elden bilgiler verdi. İzmir’i kuşkusuz Türkler yakmadı. Or du yorgundu; günlerdir başını koyacak bir yastık, iki kaşık sıcak çorba bulamamıştı. Yiyecek, giyecek, konut, otel, han, ilaç, ec zane, hastane ve başka her türlü gereksi nim oradaydı. Bu olgun meyve gene Türkle re geri dönmüştü. Gerçekçi davranışlarıyla ün yapmış olan Mareşal Mustafa Kemal Pa şa yangın haberini alır almaz sapsarı kesil mişti. Yangını sınırlamak isteyen Türk as kerleri birkaç binayı dinamitlemek zorun da kalmışlardı; o kadar! Güçlü baskı örgütleri B l mde kadınların dönem Öte yandan, özellikle Amerikan Kongresi’nde güçlü baskı örgütleri İzmir yangınında Türkleri suçlayacak kadar çıkarcılık peşindeydiler. Aynı Kongre’nin zengin kitaplığına yıllar sonra ABD Amirali Bristol’un mirasçıları babalarının 33 bin belgesini sattılar. Tuğamiral Mark L. Bristol, İstanbul’un işgalinde Yüksek Komiser ve Bağlaşık Güçler başkanıydı. Nişantaşı’ndaki Amerikan Hastanesi de onun adınadır. O çok sayıdaki belgenin içinde 60 küsur sayfalık Prentiss yazanağı da vardır. İzmir yangını konusunda basılmış tek bir kitap var. O da Ermeni kökenli Amerikalı Marjorie Housepian’ın. Başlığı: “İzmir 1922: Bir Kentin Yıkımı.” Bu yazar da aynı kitaplıkta çalışmış, Bristol belgelerini de elden geçirmiştir. Oysa, Prentiss yazanağının sözünü hiç etmiyor. Yunan bir okuyucu da başlıktaki “Yunan” sözcüğünü kurşun kalemle hafifçe karalamış. ‘Şimdilik kullanma!’ Türkler DOĞAN KUBAN Yoksa evreni laboratuvarda uzaylı bir Şzikçi mi yarattı? Son saptama: Hava kirliliği yaşam süremizi azaltıyor, iki yılcık kadar... Yaşamı doğru yaşayabilmek MÜFİT AKYOS Siber saldırı tehditi TANOL TÜRKOĞLU 2 bin yıl öncesinin parlak sanatçıları Anavatanı Anadolu olan harika bir bitki: Defne Fizikçi Schrödinger’in konuşmaları biyoloji alanında çığır açtı Akademi ve bilim Sebebiyet ilişkisi akıl karırştırır! Nobel Ödüllü Leon Lederman’ı yitirdik MUSTAFA ÇETİNER Her cuma beyin besleme günü Günlük bilim portalımız ve abonelik: www.herkesebilimteknoloji.com’da Tel: 0216 449 99 42 Bu yazanağın bir kopyası 1980’li yıllardan bu yana da bendeydi. İlk iş Dışişleri Bakanlığımızın Müsteşarına gösterdim. “Şimdilik kullanma!” dedi. Ayırıp sakladım. Ancak, bir Türk Tarih Kurumu toplantısında Vaşington’dan gelen Heath W. Lowry’nin aynı konuda konuşma yapacağını öğrendim. Yazanağa dayalı yazım en çok okunan gazetelerimizden birinde basıldı. İzmir’den telefonlar geldi, “Kentimizi kimlerin yaptığını şimdi öğrendik!” diye. Başka bir gazeteye de aynı konuda yazı verdim. Nev York’ta basılan bir kitabımın içine gene bu konuda İngilizce bir bölüm koydum; o da basıldı. O kitabı kendim Türkçeye çevirdim; Türkçesi altı baskı yaptı. Sanırım, ülkemizde de, dışarıda da yeterince basıldı, yayıldı ve okundu. İzmir yangınını kimlerin çıkardıkları yetkili imza ve resmi yazanakla o günlerden bu yana hep biliniyor. Ayrıca, yazanağı kaleme alan Prentiss, “The New York Times” gazetesi başta olmak üzere, bu ve benzeri gerçekleri anında belirten birçok yazılar da bastırmıştır. Unesco’nun önerdiği yazar Mahmut Makal Nusret Ertürk Öğretmen Yazar BİZİM KÖY kitabının ve yazarı Mahmut Makal’ın (19302018), 1950’den günümüze hep gündemde kalmasının önemli bir nedeni olmalı. Makal gibi bir yazar başka ülkede yaşasaydı çoktan anıtı dikilirdi. Biz ise hep görmezden geldik. Görünce de cezalandırmaktan çekinmedik. UNESCO, Makal’ı 1967 yılında “Dünya Gençliğine Örnek İnsan” seçti. Bir insana verilecek, bir ülkeye gelecek en büyük ödül. Bizden, bir benzerini ben bilmiyorum. Hepimizin onur duyması gerekmez miydi? 1950 yılı başında, keskin gözlemleriyle, yalın anlatımıyla BİZİM KÖY kitabı çıkınca gerçekler ortaya saçıldı, büyük sarsıntı yarattı, yer yerinden oynadı. Bu durumdan kimi yöneticilerin rahatı kaçtı; Makal’ı tutukladılar. Rastlantıya bakınız, 1950 yılının mayısında Celal Bayar Cumhurbaşkanı olunca Makal hapisten çıkarılır, Bayar onu Çankaya Köşkü’nde iki saat süreyle ağırlar. O görüşmede Bayar en son şunu söyler: “Bir işiniz olursa, doğrudan bana geliniz!” Mahmut Makal, Bayar’ın yüzünü bir daha görmez. Bir daha görseydi, Makal olamayacağını bilirdi. Makal, direncin, dik durmanın, cesaretin adıdır. Hep öncü oldu, hep ilerici kaldı; bu niteliklerine toz kondurmadı. Sanatçının büyüklüğü Sanatçının büyüklüğü, sahneye çıkarken değil, sahneden inerken anlaşılır, derler. O, sahneye çıkarken de büyüktü, inerken de büyüktü. Doğan ayın doğuşundan bellidir. Bir köyde doğ, bir köyde öğretmen ol, gel dünya seni konuşsun. Her baba yiğidin harcı değil. Makal’ı Makal yapan Köy Enstitüleri toprağıdır. Orada, genç yaşında olgunlaşma ortamı bulmuştur. Enstitülerdeki özgür okuma, özgür tartışma başta Makal olmak üzere sayısız yazarın, bilim insanının, sanat adamının ortaya çıkmasını sağladı. Orada, toplum sorunları üstüne düşünme, yeri geldiğinde çekinmeden düşüncelerini açıklama, çağa uygun bir yaşam düzeyinin sağlanması, düşünsel ve ekonomik yeniliklerin köye girmesini sağlamak için çalışmak. Köy Enstitülerinin kapatılmasının nedeni de tüm bunları engellemek içindi. Makal, eğitimciliğinin yanında onlarca kitap yazdı, sayısız ödüller aldı. Kitapları, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça vb. dillere çevrildi. Köy Enstitüsünden yetişen yazarların bir numarası tartışmasız Mahmut Makal’dır. Arkasından Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Dursun Akçam, Ali Dündar, Osman Bolulu, Ümit Kaftancıoğlu benzeri onlarca usta yazar gelecektir. Yalın anlatımı Kars Cılavuz Köy Enstitüsü’nden öğretmen okuluna dönüşen okulu, 1963 yılında bitirdim. Enstitü havası az da olsa silinmemişti. BİZİM KÖY’Ü, 1959 yılının kışında okudum. Yalın anlatımı, tanıdık konuları pek sıcak gelmişti. Okulumuzda, Köy Enstitüsünün çoğu gelenekleri henüz yaşıyordu. Örneğin, seçimle gelen etkin öğrenci derneği vardı. Yemekhane öğrenci derneği temsilcisi gelmeden, okulun yiyecek deposu açılamazdı. Eğitsel kollar, özgür denecek denli özgürdü. Hepsinden önemlisi, cumartesi günleri yapılan yönetimle, eğitimle ilgili eleştiriler aynen sürüyordu. Öğrenci derneği yöneticileri, okul yönetimini, öğretmenleri özgürce eleştirirdi. İlgililer de çıkar yanıt verirdi. Tam bir demokrasi şöleni yaşanırdı. Ankara’da, 1990 ortalarında Ankara Dostları adıyla bir edebiyat topluluğu oluştu. Topluluğun ilk akla geleni yine Mahmut Makal’dı. Mehmet Aydın, Ali Dündar, Osman Bolulu, Dr. Niyazi Altunya, Mehmet Ayhan gibi kişileri orada görebilirdik. Makal, soğuk sıcak demeden, verilen saatte eşi Naciye Makal’la kesin ilk gelendi. Orada, günün eğitim, sanat konularını dinler, en sonunda Makal düşüncelerini açıklardı. Konuşması, hiçbir zaman sıradan değil, özlü, ufuk açıcı, gerçekçi olurdu. Makal’ın anıtı dikilmeli Sanattan, okumadan, düşünmeden, konuşmadan hiç geri kalmadı. 22 Aralık 2017 günü hastaneye yatmıştı. Bundan on gün kadar önceki toplantımızda, benden bir tiyatro bileti istemişti. 2017 yılı Baykal Saran Tiyatro Ödülü alan Foko’nun Doğum Günü adlı oyunu duymuştu. Oyun ,o günlerde İstanbul’da oynadığı için bu isteğini yerine getiremedim. Duyma, görme sıkıntısı yaşayan, seksen sekiz yaşındaki Makal’ın önemli niteliği sanatla beslenmesiydi. 10 Ağustos 2018 günü aramızdan ayrılsa da: Mahmut Makal bir simgedir. Mahmut Makal bir markadır. Ümit Sarıarslan,ayrılış günü noktayı koydu: “Dün Namık Kemal neyse, bu gün de Makal odur!” Gecikmeden, Mahmut Makal’ın anıtı dikilmelidir. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear