23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR BİFO’dan gelenekselleşen yeni yıl konseri Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) yeni yılı gelenekselleşen “Yeni Yıl Konseri” ile karşılıyor. 11 Ocak Perşembe akşamı saat 20.00’de İstanbul Lütfi Kırdar ICEC’te düzenlenecek konseri 2015 Salzburg Festivali Genç Orkestra Şefi Ödülü’nün sahibi Lorenzo Viotti yönetecek. Solist ise Viyana Filarmoni, Bremen Oda Filarmoni ve Rotterdam Filarmoni Orkestraları’nda görev alan klarnet sanatçısı Andreas Ottensamer olacak. Konserde J. Strauss, Koncz, Brahms, Weiner, Mascagni, Puccini, Bernstein, Gershwin ve Shaw’un yapıtları seslendirilecek. Salı 9 Ocak 2018 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Aydın Boysan’a veda kultur@cumhuriyet.com.tr 15 97 yaşında hayatını kaybeden mimar ve yazar Aydın Boysan, son yolculuğuna hafızalarda bıraktığı güzel anılarla uğurlandı KURTULUŞ ARI ‘Türkiye kaybetti’ Geçen cuma 97 yaşında hayatını kaybeden mimar, yazar ve gazeteci Aydın Boysan, dün son yolculuğuna uğurlandı. Renkli ki şiliğiyle bilinen Boysan için ilk tören kuruluşu na büyük katkıda bu lunduğu ve üyesi olduğu Türk Mühendis ve Mi mar Odaları Birliği’nin ORHUN ATMIŞ (TMMOB) Büyükkent Şubesi’nde yapıldı. TMMOB’daki törene Boysan’ın oğlu Burak ve gelini Mine Boysan, Mimarlar Odası Genel Baş kanı Eyüp Muhçu, Mimarlar Odası, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Sami Yılmaztürk’ün de aralarında bulunduğu meslektaşları, Boysan ile aynı gün vefat eden Münir Özkul’un oyuncu kızı Güner Özkul, şair, yazar, çevirmen Cevat Çapan katıldı. Tören öncesi Aydın Boysan’ın tabutunun konulduğu bölümün arka sındaki sinevizyonda yaşamından ke sitlerin anlatıldığı videolar gösterildi. Meslektaşları, fotoğrafının da bulunduğu Boysan’ın tabutunun önüne kırmızı ve beyaz karanfiller koydu. ‘İstanbul’u koruyarak yaşatabiliriz’ Burada dostları ve sevenleri Boysan’la ilgili konuşmalar yaptı. Hayat dolu bir insan olduğu herkesçe dile getirilen Boysan için dostlarının anıları çoğunlukla orada bulunanları yüzünde gülümsemeye yol açarken, oğlu Burak Boysan’ın konuşmasında duygusal anlar yaşandı. Burak Boysan, “Çok dolu dolu bir hayat yaşadı. Çok harika bir hayatı oldu. Çok üzüldük, çok özleyeceğiz. Ama içimizde de yaşatmaya devam ederiz. İstanbul’u biraz daha koruyarak daha da iyi yaşatabiliriz onu” diyerek şu ifadeleri kullandı: “Babam 97 yaşındaydı. Evet 100 yaşını geçmesini ummuştuk. Fakat hayatındaki sayıların ne kadar fazla olduğunu söy lemek istiyorum. Yaklaşık 1.5 milyon metrekarelik bir alan tasarladı. Mimarlar Odası’nda 64 yıllık hukuku var. Ayrıca 2016 yılında kaybettiğimiz annemle (Suzan Boysan) 67 sene evli kaldı. Sayıları tekrar düşünün. 97, 1.5 milyon, 67 sene evlilik. 43 tane kitabı var. Kitaplarını yazmaya 63 yaşında başladı. Bütün bu sayıları bir araya getirdiğinizde 97, 3 yaş fark önemsizleşiyor. Çok dolu dolu bir hayat yaşadı. Çok harika bir hayatı oldu. Çok üzüldük çok özleyeceğiz. Ama içimizde de yaşatmaya devam ederiz. İstanbul’u biraz daha koruyarak daha da iyi yaşatabiliriz onu.” ‘Değerlerimiz yok edilirken tavır koydu’ İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Sami Yılmaztürk ise “Bir kaybın ardından bir acı çöker içimize. Her ölüm erkendir. Aydın Ağabey hiç ölmeyecek gibi gelmişti. 17 Haziran 2017 tarihinde burada 96 yaş günü nü kutladık hep birlikte. O gün Aydın Ağabey’in 100’üncü yaşını kutlayacağımızı konuşmuştuk. Aydın Ağabey’in 100. yaşında belki fiziki olarak belki birlikte olamayacağız ama onun gülen yüzünü, sohbetini her yıl 17 Haziran’da tekrar tekrar hatırlayacağız” dedi. Yılmaztürk, “195657 İstanbul Menderes yıkımlarımda, 85 ve sonrası 89 Dalan yıkımlarında ve 2005 sonrası kentsel dönüşüm adı altında sadece İstanbul’da değil tüm Türkiye’de doğal, tarihi ve kültürel değerlerimiz insan ve mekân ilişkisi yok edilirken Türkiye’nin gerçekten insan hakları konusunda her daim öne çıkmış isimleri yıkımlara destek verirken insan ve mekân ilişkisini anlayamamışken Aydın Boysan’ın insan hakları mücadelesinde o kadar iddialı olmadığı halde tavır koymuş olması onun ayrı bir özelliği olduğunu düşünüyorum. Bunu özellikle belirtmek istiyorum” dedi. Sevenleri Teşvikiye’ye akın etti TMMOB’daki tören sonrası Aydın Boysan’ın cenazesi Teşvikiye Camisi’ne getirildi. Burada Boysan’ı sanat, iş ve siyaset dünyasıyla birlikte yüzlerce seveni uğurladı. Cenaze törenine katılanlar arasında Koç Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Rahmi Koç, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, CHP İstanbul Milletvekilleri Akif Hamzaçebi, Gülay Yedekçi ve Sezgin Tanrıkulu, gazeteci, yazar ve siyasetçi Altan Öymen, sanatçılar Suna Selen, Rutkay Aziz, Mustafa Alabora gibi isimler vardı. Törenin ardından Boysan’ın cenazesi alkışlarla, defnedilmek üzere Ortaköy Mezarlığı’na yola çıktı ve orada toprağa verildi. ‘Vasiyeti var, kederle anmayacağız’ Aydın Boysan’ın ardından kendisiyle dostluk kurmuş, yakın arkadaşları ve sevenleri anılarını anlatırken yüzlerde hep bir gülümseme vardı. Bunun en önemli nedenini aynı zamanda Silivri Cezaevi önünde Umut Nöbeti’nde beraber nöbet tuttuğu Mustafa Alabora anlattı. Alabora, “Aydın Ağabey’i asla kederle anmayacağız. Çünkü vasiyeti var. Onu hep eğlenerek anacağız. Çünkü gerçekten çok eğlenceli bir adamdı. Bütün kültürel birikimlerine, kendine emek vermesine karşın bunları espriyle anlatırdı. Hatta kitabının bir tanesinde şöyle bir laf eder: ‘Mizah, biz akıllı insanların büsbütün Boysan’ı sanat, iş ve siyaset dünyasıyla birlikte yüzlerce seveni uğurladı. çıldırmasını engeller.’” diye konuştu. Boysan’ın sofra arkadaşlarından Adnan Işık ise dostlarıyla aralarındaki bir muhabbetten şöyle bahsetti: Aydın Boysan’ı annesi bal kutusuna doğurmuş, ama rahmetli oradan rakı kutusuna atlamış... Aydın Boysan hakkında görüşler şöyle: RAHMİ KOÇ: Hoşsohbet, keyifli, iyi bir mimar, iyi bir dost. İçkiyi de severdi, güzel yazı yazardı. Onunla birlikte bir yemekte bulunmak insanı gençleştirir, tansiyonunu düşürür ve ömrünü uzatırdı. Allah rahmet eylesin, geri kalanlarına uzun ömürler versin. Çok değerli bir insandı. CEVAT ÇAPAN: Aydın Ağabey, hepimize kendi gönül zenginliğinden birçok arma ğanlar verdi. Hem dostluğun ne olduğunu, hem çalışmanın insanı nasıl mutlu ettiğini, birlikte yaşamanın sanatların en güzeli olduğunu bize çok dolaylı bir şekilde öğretti. Onunla birlikte yaşadığımız çok güzel zamanlar oldu ve bu hayatı anlamlı kılan şeylerden bir deneyim oldu bizim için. RUTKAY AZİZ: Ne diyebiliriz ki... Sevenleri, dostları, bizler Aydın Boysan’ı kaybettik ama bence Aydın Boysan’ı İstanbul kaybetti, Türkiye kaybetti. Öylesine bir değerdi ki onunla muhabbet etmek, onun anılarını dinlemek başlı başına bir keyifti. Ama ben ne yazık ki onun son yıllarına yetiştim diyeyim. Daha gençken tanımayı açıkçası çok isterdim. Her gün bir değerimizi yitiriyoruz, dün (önceki gün) Münir Hoca’yı uğurladık bugün (dün) Aydın Boysan... Işıklar içinde yatsınlar, özleyeceğiz. SEZGİN TANRIKULU (CHP MİLLETVEKİLİ) Son yüzyılın tanığıydı kendisi. Çok esaslı bir mimardı, bir meslek insanıydı. Bir muhabbet insanıydı. Dost âşığı ve vicdan sahibi bir insandı. Türkiye’nin bütün sorunlarına duyarlıydı. Kolay yetişmeyen ve bu kadar geniş bir çerçevede entelektüel birikimi olan ender insanlardandı. Kendisini saygıyla anıyorum. Rahmet diliyorum. Ayrıca önemli bir tarafı da tabii rakı muhabbetlerinin duayeni olmasıydı. Şunu da iyi biliyorum ki rakıda ÖTV’ye karşıydı. HAYRİ İNÖNÜ (ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANI) Aydın Bey’le ilişkimiz oğluna dayanıyor. Oğlu Alman Liseli’ydi ben de oradaydım. Aydın Bey’i herkes tanıyor elbette ama kaybı özellikle bizim gibi tanıdıkları için oldukça acı oldu. Değerli bir insandı. KENAN KOCATÜRK (Yayıncılar Birliği Başkanı) Üzgünüz. Sadece renkli kişiliğiyle değil, Türkiye’nin en önemli endüstri binalarının mimarıydı. Ama çok yönlülüğüyle beraber hayatımıza zenginlik katıyordu. Çok arayacağız. Anılarımızda yaşayacak. Yepyeni bir öykü atölyesi deneyimi Işıl Özgentürk Gazetemiz yazarlarından Işıl Özgentürk ve Gülşah Elikbank’ın eğitmenliğinde bir öykü atölyesi başlıyor. Atölyede katılımcılar yazarlarla ve hikâyelerle iki ay geçirecekler. Daha sonra ekibe yazar ve genel yayın yönetmeni Sedat Demir katılacak ve yazılan öyküler editöryal bakış açısıyla yeniden gözden geçirilecek. Kurmaca İşler çatısı altında sekiz hafta sürecek atölye sonunda yazarların seçtiği öyküler bir kitapta toplanacak. Eğitim boyunca Gülşah Elikbank ile kurgu anlayışı üzerine yoğunlaşılırken Işıl Özgentürk karakter ve atmosfer oluşturma gibi detaylar konusunda katılımcıları bilgilendirecek. Üç eğitmen tarafından seçilecek öyküler, Dante Yayınları bünyesinde kitaplaşacak. Başvuru ve diğer detaylar için: atölye@ kurmacaisler.com, 0538 920 37 49. Tarih: 21 Ocak11 Mart Pazar, saat: 14.0017.00. Adres: Lazzoni Otel Sütlüce Mahallesi, İmrahor Cad. No: 14, 34445 Beyoğlu/İstanbul. Gülşah Elikbank Dokunaklı tiradların aktörü ‘perde’ dedi Münir Özkul aramızdan ayrıldı. Yıllardır kendi dünyasında yaşıyordu. Ama yalnız değildi. 1940’lardan başlayarak, sanat emeğiyle ürettiklerinin bir bölümünü televizyon ekranlarından izleyiciyle paylaşıyordu. Bu nedenle, dört ayrı kuşağın aklında ve yüreğinde yeri vardır. Babam, Bakırköy Halkevi’nde sahneye çıkan yetenekli genci, pek çok yaşıtı gibi, yalnızca ‘Münir’ diye anarak bağrına basmıştı. Ona ‘Münir’ denmesi bir ‘yüceltme’ydi. Annemle babam yıllar boyu ‘Münir’in has seyircileri oldular. Çocuklarım Ortaoyuncular Topluluğu’nda sunduğu kompozisyon rollerine ve televizyondaki canlı ya da banttan sunumlarına yetiştiler. Torunum yalnızca televizyonda gösterilen filmlerinden tanır onu. Yaşar Usta, Turşucu Kazım, Sucu Rıza ya da (Kel) Mahmut Hoca olarak kucaklar ustayı. Benim kuşağım için ise Özkul, çağdaşı olmakla onur duyduğumuz, değerine paha biçilmez bir sanat eridir. İster sahnede ister kamera önünde olsun, sahne albenisini hep doğru yönde kullanmış, oynadığı her tür rolü ‘çekici’ kılabilmiştir. Tiyatromuzun hiç tartışmasız en büyüklerindendir. ‘Fareler ve İnsanlar’dan ‘Kanlı Nigâr’a 1940’lardan başlayarak sürdürdüğü tiyatroculuk serüveni boyunca, hem Batı modelinde dram oyunculuğundan, hem de halk tiyatromuzun göstermeci biçemdeki güldürü oyunculuğundan beslenmiştir. Özkul, Muhsin Ertuğrul’un, 1950’de kurduğu özel tiyatrosu Küçük Sahne için seçtiği oyunculardan biridir. ‘Fareler ve İnsanlar’ oyunuyla katıldığı bu toplulukta Batı modelinde oyunculuğunu pekiştirmiş, sanatını çeşitli topluluklarda sürdürürken, geleneksel seyirlik sanatının da ustası olmuştur. 1968’de Altan Karındaş Topluluğu’nca sahnelenen, Sadık Şendil’in ‘Kanlı Nigâr’ında ortaoyunculuğun doruklarında dolaşmıştı. (Geleneksel tiyatromuzun son yıldızı İsmail Dümbüllü, ustası Kel Hasan’dan devraldığı 50 yıllık simgesel kavuğu Özkul’a bu aşamada verecekti). 1970’te Haldun Taner, Özkul’dan, kurma aşamasında olduğu Bizim Tiyatro’nun ortağı ve başoyuncusu olmasını istedi. Özkul, Taner’in bu tiyatroda dünya prömiyeri yapan ‘Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’ oyunundaki Fasulyeciyan rolünde Batı modelinde, tuluat biçeminde ve Ortaoyunu düzeneğinde sunduğu performanslarla öyle parlamıştı ki, oyunu noktalayan ‘Perde’ tiradından siyah beyaz çekimle alınan sesi ve görüntüsü TRT’nin sanat izlencelerinden ‘Yaşasın Sanat’ın kapanış jeneriği oldu. (Tıraşlı kafasıyla sonraki bir yapımda sunduğu bu ünlü tiradın renkli çekimini de TRT’nin 1980’lerdeki ‘Sahneden’ izlencesinde bulabilirsiniz). Hüznü bal eyledi Özkul, kendine özgü renklerle bezeli oyuncu kişiliğini İBBŞT, Devlet Tiyatrosu ve oynadığı/yönettiği özel topluluklarda edinilmiş birikimle perçinlemişti. 1970’li yıllarda, bakışlarını ve mimiklerini sesinin müziğiyle dans ettirerek, içinde yer aldığı oyunun ya da filmin en vurucu anını belirleyen dokunaklı tiradların ‘hüznü bal eyleyen’ ustası olmuştu. Kaç gecedir çeşitli kanallarda izlediğimiz filmlerinde, meraklısına, ‘İşte o an geldi’ dedirten benzersiz sahnelere tanık olmuyor muyuz? O sahneler Özkul’un oyunculuğunun ‘marka’laştığı anlar... Tiyatroda canlandırdığı onlarca oyun kişisi ve 200’ü aşkın filmde çizdiği karakterler sanatçıyı ‘unutulmaz’lar arasına katıyor. Hayal meyal anımsadığım kadarıyla, TV’de siyah beyaz film olarak sunulan ‘Lüküs Hayat’ta da oynamıştı Özkul. Bir de internette rastladığım, siyah beyaz 1974 tarihli TRT çekimi, kısa ama tadına doyum olmaz bir ‘meddah’ gösterisi bulunuyor. Özkul’un ‘unutulmaz’larından birinin de 1979’da Tarık Buğra’nın yapıtından uyarlanarak TRT televizyonuna aktarılan ‘İbiş’in Rüyası’ yapımındaki İbiş yorumu olduğu unutulmamalı. Bizi öksüz bırakıp gitmeyenlerdendir Münir Usta. ‘Perde’ demiş olsa da, ona internetten, küçük ekrandan ve televizyon arşivlerinden ulaşabildiğimiz her an bizimle birliktedir. Sevecen gülüşüyle dünyamızı ışıklandırmaya hazırdır... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear