23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 8 Ocak 2018 4 ‘Savrulduk, yalnızlaştık’ haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELCUK İYİ Parti kurucularından eski Moskova ve Roma Büyükelçisi Sezgin, Türkiye’nin dış politikasının ulusal çıkarların, terk edilmesiyle çıkmaza girdiğini söyledi İYİ Parti’nin kurucu üyesi, emekli Büyükelçi Aydın Sezgin, Türkiye demokrasisinin kaybetti ği zemini “Eğri oturup doğru ko nuşalım, biz bugün Kopenhag kri terlerine riayet eden bir noktada değiliz. 2005’in gerisine düş tüğümüze hiç şüphe yok” sözleriyle anlat tı. Sezgin’in soruları DUYGU GÜVENÇ mıza verdiği yanıtlar şöyle; Hariciyedeki deği şimi resmeder misiniz? Türkiye, hep ulusal çıkarlarını esas alan bir dış politika izlemiştir. Dış politika tatlı masallar âlemi, ha yaller iklimi değildir. Maalesef son yıllarda dış politikamız ulusal çıkar esasından uzaklaştı. Nesnel çıkar lar yerine belirli bir ideoloji, bazı hayaller; kişisel hezeyanIar, ihvan gibi bazı dış bağlantılar, özellikle iç siyasi saikler ve Tanpınar’ın ta biriyle ‘müphem bir mazi hasre ti’ ağırlık kazandı. Bunlar öne çık tıkça Türk dış politikasının yöneti mi ve uygulaması ciddi zorluklarla karşılaştı, ulusal çıkarIardan uzak laşma bizi savrulmalara ve yalnızlı ğa yönlendirdi. İtibarımızda, güve nilirliğimizde aşınmalar oldu. Ulusal çıkarların terk edilmesine örnek verir misiniz? Aklın yolu, bizim Mısır’la ilişki lerimizi muhafaza etmemizi gerek tirirdi. Oysa biz, İhvan’a yakınlığı öne koyduk. Darbe oldu diye bili nen noktaya sürüklememiz; siyasi, stratejik ve ekonomik çıkarlarımı za aykırıydı. Ayrıca zaman zaman İslam ümmetini bir dış politika ak törü gibi görüyoruz ve takdim edi yoruz. Bu hem yanlıştır hem de ya nıltıcıdır. Ümmetin yeknesak çı karları, siyaseti olmadığı, apaçık ortada. ‘Kaybımız büyük’ Kimleri kaybettik biz? Demokrasi olarak adlandırılan dünyayı ve kamuoylarını kaybettik. Arap âleminin önemli bir kısmını kaybettik. AB içinde bize en yakın ülkelerden biri olan İtalya kamuoyunda ülkeme yönelik tereddüt ve şüpheleri çok derinden hissettim. İtalyan kamuoyu; Türkiye’nin demokrasisine, hukuk düzenine, insan hakları uygulamalarına, aidiyet yalpalamalarına ve dış âlemle ilişkilerindeki yanlış hamlelere eleştirel yaklaşıyor. Ne zamandan beri? Bizim ilk başlarda IŞİD ile mücadeledeki mütereddit tutumumuz, tek adam yönetimine doğru gidişat izlenimi, basın ve ifade özgürlüğü üzerinde baskıların yoğunlaşması, inatla Merkez Bankası politikalarına müdahale girişimleriyle birlikte, 2015 Nisan ayından itibaren görüntümüz daha da zedelendi. Bu imaj yıpranmasına karşı gerçekten mücadele verdik. Ama olumlu olmayan bir gerçeklik karşısında alabileceğiniz sonuçlar sınırlı. Almanya ve Hollanda ile yaşanan krizler de buna örnek mi? İç siyaset, dış politika üzerinde her zaman etkili olmuştur ama iç siyasetin dış politikayı tamamen rehin alması zehirli bir olaydır ve hiçbir zaman dış politikamız üzerinde bugünkü kadar etkili olmadı. Hollanda ve Almanya da iç siyasete malzeme yapıldı. Avrupa’da yabancı düşmanlığı yükseliyor ve Türkiye karşıtlığı mevcut; bunu seslendiren de genelde radikal partiler. O ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızı korumak istiyorsak, radikal partilere karşı büyük geleneksel partilerle işbirliği yöntemleri geliştirebilirdik. Yapmadık. Aksine AKP, o ülkelerdeki yabancı düşmanlığıyla beslenmeyi tercih etti. ABD ile ilişkileri nasıl görüyorsunuz? Trump’a, hükümet niye ilk başlarda umutla bağlandı, anlamakta güçlük çekiyorum. Vize uygulamasının savunulacak hiçbir tarafı yok. Trump ile birlikte ABD’de tek bir yönetimden söz etmek zor. Ancak, ilişkilerimizin altyapısına da işlemiş gözüken bir kriz durumu söz konusu. Zarar bilançosu büyümeden tedavi edilmeli. ‘2005’in gerisindeyiz’ AB ile müzakere sürecinin sonlanmasından endişe ediyor musunuz? Türkiye’nin adaylığı ve müzakere süreci AB müktesebatının parçasıdır. AB’nin, Türkiye’ye rağmen müzakere sürecini sonlandırması hukuken mümkün değil. Bu, AB açısından siyaseten de zor bir karardır. Madem ki kendimizi Avrupalı olarak addediyoruz, biz de bu konularda görüş üretebilmeliyiz. Fakat bu anlayıştan çok uzak bir politika izliyoruz ve müzakereleri hızlandırma yönünde samimi bir niyet ortaya koymuyoruz. Eğri oturup doğru konuşalım, biz bugün Kopenhag kriterlerine riayet eden bir noktada değiliz. 2005’in gerisine düştüğümüze hiç şüphe yok. l ANKARA Aydın Sezgin kimdir? 35yıllık kariyerine emeklilik yaşını doldurmadan ekim ayında nokta koyan ve İYİ Parti’nin kurucuları arasına katılan Sezgin, siyasete ilk olarak Adalet Partisi’ne üye olarak atıldı. 2002 seçimlerinde aday olduğu DYP’nin barajı aşamaması nedeniyle Meclis’e giremedi. Kasım 2016’ya kadar Roma Büyükelçisi olarak görev yapan Sezgin, 2014 yılına kadar da Türkiye Rusya ilişkilerinin geliştirilmesinde kritik rol oynadı. Sezgin, Dışişleri’ndeki kariyeri sırasında Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Demirel’in Cumhurbaşkanlığı sırasında Özel Kalem’de görev yaptı. ‘Suriye’yi TAMAMEN yanlış okuduk’ Suriye politikamız nasıldı? Baştan sona hatalıdır. Suriye realitesini, Suriye rejiminin ittifaklar oluşturma yeteneğini, direnme gücünü, Rusya’nın bu konudaki kararlılığını, İran’ın tutumunu ve iç savaşın Türkiye için yaratacağı riskleri baştan sona yanlış okumakta ısrar ettik. Bunu birçok uyarıya rağmen yaptık. Türkiye, Suriye’de işbirliği yaptığı grupların gücünü çok abarttı. Kendi rolunü, etki kapasitesini mübalağa etti. Türkiye’yi Suriye’ye müdahil olmaya teşvik eden ülkelerin, hatalarımıza ilişkin eleştirilerini gözardı etti ve siyasetlerindeki değişiklikleri görmezden geldi. Bu yanlış tutum ve tavırlar da ulusal çıkar kavramının kaybolmasından kaynaklandı. Türkiye’de çözüm süreci başlarsa PYD isim değiştirerek kabul görebilir mi? Türkiye IŞİD’e karşı başlangıçtan itibaren daha kararlı olsaydı, ABD’nin PYD’ye bu denli ihtiyacı olmazdı. IŞİD’e karşı çok daha net tutum alabi lirdik. İran’ın Suriye’deki nüfuzunu da sınırlayabilirdik. Ayrıca, IŞİD’in Türkiye açısından bir tehdit oluşturduğu ilk andan görülmeliydi. İYİ Parti’ye göre Kürt sorunu nasıl çözülür? Çözüm süreci çözüm getirmedi, vahim sonuçlar yarattı. Türkiye’nin tüm vatandaşları için gerçek sorun olan demokrasi, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü konularını ele almamız lazım. Demokrasiler sorunlarını bu şekilde, bireysel hak ve özgürlüklerin olabildiğince genişletilmesiyle çözümlüyorlar. Biz Avrasyalılaşıyor muyuz? Türkiye, dış politikada vizyona sahip değil. ‘Türkiye Avrasyacılığa kayıyor’ tespitini yapabilmek için Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde, dış politikada sağlam ve net bir vizyon, tutarlı politikalar çerçevesi belirlediğini varsaymak gerekir. Türkiye günü kurtarmaya, hata onarmaya çalışıyor, yalpalıyor. ‘Rusya öngörülebilir Türkiye ister’ Rusya ile Suriye konusunda aynı kampta mıyız? Türkiye elbette Rusya ile dengeli ve istikrarlı ilişkiler geliştirecektir. Önemli olan, bunu iki eşit devlet arasında karşılıklı nesnel çıkarlara dayalı bir çerçevede gerçekleştirmek ve sürdürmektir. Ancak yine iç siyasetin ve özellikle Suriye politikasında yapılan vahim hataların etkisiyle Türkiye Rusya ilişkilerindeki dengede bazı kaymalar olmuştur. Rusya, dış politikası istikrarlı ve öngörülebilir bir Türkiye’yi tercih eder. S400’leri alacağımıza inanıyor musunuz? Türkiye’nin füze savunma sistemine ihtiyacı var. Ama bütün hava savunma sistemi, erken uyarı sistemi tamamen NATO ağına entegre şekilde çalışıyor. S400’leri NATO’ya entegre edemeyeceğiz, dolayısıyla bundan verim almamız mümkün görünmüyor. Asansör fobisi olan 80 yaşında bir insanın 25. katta ev alması gibi. Bazı hesaplara gö re de, Rusya’nın Suriye’de savaşa doğrudan müdahil olduğu 2015 Eylül ayından 2017 Temmuz ayına kadar geçen sürede katlandığı maliyet yaklaşık 2.5 milyar Dolar. Bu, S400’lerin maliyetine denk bir rakam. Rusya hâlâ vizeleri kaldırmadı, neden? Rusya, IŞİD’le bağlantılı bazı riskleri göz önünde bulunduruyor olabilir. Emniyet her hafta IŞİD mensubu onlarca Türk vatandaşını tutukluyor. Ayrıca Rus yönetiminde tüm açıklamalara rağmen, Türkiye’ye karşı güven eksikliği devam ediyor olabilir. İran’daki gösterilere Türkiye’nin tepkisini nasıl okuyorsunuz? Doğrudan dış güçlerin müdahalesine bağlamak kolaycı bir yorum. Tepkinin dip dalgalara bağlı olduğu kesin. İran’da iç mücadelenin derinleşmesi ve keskinleşmesi, İran’ın geniş çaplı bir istikrarsızlığa sürüklenmesi bölge açısından daha büyük risklere yol açabilir. ‘Silahlı kampları biliyoruz’ İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in silahlı eğitim kampları iddiasını bir adım ileri taşıyan Özdağ, kampların yerleriyle ilgili olarak ‘Nokta da verebiliriz’ dedi Ümit Özdağ, Akşener’in ‘silahlı eğitim kampları’ iddiasıyla ilgili, “Jandarmanın keşif yaptığı yerler var” dedi. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, Genel Başkan Meral Akşener’in Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kamplarının kurulduğu yönündeki iddiasını bir adım ileri taşıdı. Özdağ, kampların yerleriyle ilgili olarak, “Nokta da verebiliriz” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in “Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kampları kuruldu” iddiası tartışılmaya devam ediyor. Akşener’in iddiasını önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın reddetmiş, ardından da Uluslararası Savunma Danışmanlık Tica ret Şirketi (SADAT) yöneticisi Ali Coşar, “SADAT’a ait olduğu iddia edilen eğitim kamplarıyla ilgili en ufak bir delili varsa derhal Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullanmıştı. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, Halk TV’de iddiayı tekrar gündeme taşıdı. SADAT’a yanıt Özdağ, SADAT’ın açıklamasına, “Genel Başkan böyle konularda hep temkinlidir. Sayın Akşener böyle bir konuda açıklama yapıyorsa bunun muhakkak bir temeli vardır” karşılığını verdi. Bir silahlanma döneminin yaşandığını, son 23 ay içinde 2 milyon 300 bin tüfek ve tabanca ruhsatı verildiğini ifade eden Özdağ, “Sadece Konya ve Tokat da değil, ülkenin belirli yerlerinde geçici nitelikte kamplar kuruluyor. Kuruluyor kaldırılıyor” dedi. ‘Hukuk el koysun’ Özdağ, kampların nerede kurulduğu yönündeki soruya ise “Çok önemli değil nokta da verebiliriz. Hatta Jandarmaya yapılan suç duyuruları da var. Jandarmanın gidip keşif yaptığı yerler de var. İhbardan sonra tutanak tutuluyor. ‘Siyasi konjonktür fazlasını yapmaya müsait değil’ diyor. Tam cümle bu. Genel Başkan, ‘hukuk bunlara el koysun, kim bunlar’ dedi. Nasıl fotoğraf çektiriyorlar? Kendilerine ‘özel harekât’ adını veriyorlar. Genel Başkan savcılara seslendi. Aldığımız duyumlara göre bir soruşturma açılmış. Gizli bir dosyadan bahsediliyor” yanıtını verdi. l ANKARA (Cumhuriyet) Yaşam başkaldırıyor... “Bizim insanımız başkaldırmaz” diye sevinmeyin. Yaşam başkaldırıyor. Yaşam başkaldırınca yüksek sesler duymazsınız. Bir uğultu başlar. Mırıltılardan, sızıltılardan, homurtulardan oluşmuş bir uğultu. Yapraklarda gezinen rüzgârın sesi sanılır. Ya da kentlerin uğultusu işte. Öyle derinden derine uğuldar. “Bizim insanımız başkaldırmaz canım” demeyin. “Ne desek inanır işte” sanmayın. Aslında inanmaz. İşin aslını bilir de. Bir süre bilmezden gelir. Bir süre inanmış gibi yapar. Sabırlıdır da, sabrın da sınırı vardır. Ama yaşam hiç şaşmaz. Başkaldırır. İnsanları da peşinden sürükler. Uğultu yaşamın başkaldırısıdır. Yaşam başkaldırıyor. İnsanı bekleyin, sabır da tükenir. HHH Laik eğitime düşman oldunuz. Dört yaşındaki bebelere erkek çocuk ayağı yıkattınız. “Geleneğin oyunudur” dediniz. “9 yaşında kız çocuğu evlenir, 12 yaşındaki çocuk koca olur” dediniz. Din İşleri resmi sitesinde yazdınız. Tepkiler olunca “Yok canım, öyle değildi” deyiverdiniz. Dediklerinizi yaptığınız zaman ne olacak? Küreselleşmiş dünyada şartlandırdığınız kafalarla neyi başaracaksınız? Dindar ve kindar gençleriniz nerede, nasıl çalışacak? Hollanda’sından Arjantin’ine, Kanada’dan Japonya’ya kadar yayılmış bir dünyada hangi başarının adayı olacak? Şartlanmış kafalarla, “bizim dostlar” ve “gerisi düşmanlar” kindarlığıyla nerede, neyin başarısını arayacaklar? Eğer Türkiye’nin bir geleceği olacaksa, elbette laik eğitimle olacaktır. Teminatı da bu ülkenin laik insanlarıdır. Siz, tarihin kaybedenlerisiniz. Önce, dünya tarihini okuyun. Sizden daha güçlüleri vardı. Sizden daha zalimleri vardı. Ama kaybettiler. Hep kaybettiler. Siz de kaybediyorsunuz. Göreceksiniz. Bize acılar çektirdiğinizle kalacak mısınız? Hesabını verecek misiniz? Onu da göreceğiz. HHH İnsan haklarını çiğnediniz, çiğniyorsunuz. İnsanları işlerinden atıyorsunuz, açlığa mahkum ediyorsunuz. Tutuklamalar, hapisler, tutukluluğun devamları. Düşman hukuku uyguluyorsunuz. Açık. İnsanları aylarca, yıllarca yatırıyorsunuz. Hiç sorumluluk duymuyorsunuz. Bunları hep yaptılar. Tarihte var. Hitler Almanyası’nda, Mussolini İtalyası’nda. Franko İspanya’sında. Dikta Arjantin’inde. Bizde de 12 Mart’larda, 12 Eylül’lerde. Ülkenin faşizm dönemlerinde. Bunlar tarihte yaşandı. Biliyor musunuz ki, bunları yapanlar hep bunlarla tarihe geçti. Oysa, onlar da yollar yapmıştı, otoyollar yapmıştı. Onlar da yüksek binalar yapmıştı. Onlar da saraylar yapmıştı. Ama bugün yalnız zulümleriyle anılıyor. Tarihin dersidir. Adalet başkaldırıyor. Adalet yaptıklarınıza isyan ediyor. Uğultusunu duyuyor musunuz? HHH Kuru fasulyenin fiyatını biliyor musunuz? Öğrenin. Kabak fiyatından haberiniz var mı? Olmalı. Soğanın, patatesin, ekmeğin, yumurtanın, sütün, tereyağının? Fiyatlarını biliyor musunuz? Öğrenin. Bu fiyatlar aldı başını gidiyor. İnsanlar bunları alacak, ocaklarında pişirecekler. Zamlı enerji fiyatlarıyla. Çarşı pazar yangın yeri. Yaşam başkaldırıyor. Önce yaşam başkaldırır. Sonra da yaşamını haram ettiğiniz insanlar başkaldırır. Sakın “biz o başı ezeriz” demeyin. Kendi başınızdır o. Bilesiniz... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear