Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Pazar 3 Eylül 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ yorum 13 Sen ne dersen de dünya yuvarlak! Müjde, nüfusunun yüzde 99.9’u Müslüman olan ülkemiz dünyada yoksullukta 10’uncu, hayvan tecavüzünde 1’inci, çocuk pornosunda 2’nciymiş. Demek ki, Kuran’daki ayetler ve Hz. Muhammed’in her olayı açıkladığı söylenen hadisleri pek bir işe yaramıyor. Neden acaba? Üstelik ülkemizi İslam referansıyla yönetmeye çalışan bir iktidarımız var. Soru bu? Siz yanıtını verin! “Şeytana uydum, ben suçsuzum hâkim bey” cümlesi neden çocuk ve kadın tecavüzünden hapse giren kişilerin, mahkemede en çok kullandıkları cümledir? Daha da ötesi var, bir çocuk tecavüzcüsünün şu sözlerini hiç unutmam: Kız 13 yaşında, adam kıza arkadan tecavüz etmiş, kıza şöyle söylüyor: “Kusura bakma kızım şeytana uydum, benim de senin yaşında kızım var. Ramazanda gel de karnını doyurayım.” İşte soru bu? Neden her yapılan kötülük şeytanın üstüne atılıyor? Şeytan kim? Ne? Neden? Bu arada ısrar ediyorum, lütfen üşenmeyin cami kapılarında sürekli geçen kırmızı yazıları okuyun. Birini hiç unutmadım, hep söylüyorum, “Kurban kesip kanını alnınıza sürerseniz, bütün günahlarınız bağışlanır.” Yani bunu Hz. Muhammed mi söylemiş? Ne zaman, hangi hadis? Bu arada bilmeyenler için kısa bir bilgi, kurban töreni antik çağlardan beri varolan bir olgu. Sümerliler ve Hititler ki, bizim Anadolu’nun en kadim kültürleri kabul edilir, onlar tanrılarına sadece hayvan ve yiyecek sunarlardı. Antik Yunan da öyle, Hindistan’da da; İnka ve Maya uygarlıklarında ise bakire kız kurban edilirdi. Oralara gittiğimde, kendimi kötü hissettim ve Anadolu’da kadın kurban eden tek bir topluluk olmadığı için çok mutlu oldum. Bildiğiniz üzere, Kuran’da kadınların başlarının örtülmesine dair bilgi yok, kibarca edepli giyinmeleri gerektiği söyleniyor. Ayrıca Nijerya ve Kenya’da Müslüman kadınların başlarını örtmediğini gördüm. Şimdi nereden çıktı bu “kadının saçının tek teli bile görünmemeli” emri. Kim verdi? Dünyanın en eski ve kadim medeniyetlerinden biri olan Sümerlilerin tabletlerine bir bakalım: Her Sümer kentinde, asil kadınların tıpkı erkeklerin askerlik yaptığı gibi tapınaklarda fahişelik (özür dilerim, onlar bu kelimeyi kullanıyor, biz çağımızda onlara seks işçisi diyoruz) yapması mecburiyeti vardı. Kamu hizmeti gibi. Bu kadınların diğer yurttaş kadınlardan ayrılması için başlarını örtmeleri zorunlu kılınmıştı. İşte baş örtme buradan geliyor. Daha sonra Yahudilere, ardından da Hıristiyanlara geçti, rahibeler başlarını örtmeye başladılar. Peki bazı Müslüman topluluklar bunu neden kabullendi? İşte bir soru? Kadın neden şeytanla eş tutuldu. Malum şeytan kötülüklerin atasıdır. Kadını şeytanla özleştiren bir toplumda, kadınların öldürülmesi, taşlanması kendiliğinden gelişir. Yanlış mı? Bu arada Türkiye’de gençler arasında “Deistzim” artmış, “Deistzm Yaradan’a inanan ama hiçbir kitaba inanmayan” anlamına geliyor. Yani gençler Tanrı’ya inanıp, kitaplarına inanmıyorlar. Bunu ben değil, Diyanet söylüyor. Neden acaba? Çünkü biz ülke insanı her şeyin suyunu çıkarmakta da ustayızdır. Elinde akıllı cep telefonları dünyadaki her şeyden haberdar olan genç insanları, hikâyelerle kandıramazsınız. Örneğin Nuh tufanı neden olmuştur? Tanrı Firavunlara kızmış ve Nil Nehri’nde balıkları öldürmüş, gökten kurbağalar yağmış ve Kızıl Denizi Musa asasıyla ikiye ayırmış. Şimdi bilgi çağında tüm bu felaketlerin Santorini adasında bir yanardağın harekete geçmesi sonucu olduğu biliniyor. Louvre müzesinde bu konuyu detaylarıyla anlatan papirüsler var, üstelik eski Mısır uygarlığında yaşayan bilim insanları tarafından yazılmış. Şimdiler de Santorini adasının altındaki yanardağ ve Bozburun açıklarında bir başka yanardağ patlamış durumda (elbette denizin milyonlarca kilometre altında) ve civardaki olayların bununla ilgili olduğu yabancı bilim adamları tarafından söyleniyor. Bu durumda kim inanır, Dünya’nın öküzün boynuzlarında döndüğüne ya da düz olduğuna. Bu arada Yaradan o kadar adaletsiz ki, dünyada her altı dakikada bir çocuk açlıktan ölüyor ve o buna izin veriyor. Bu da bir soru? 3 Eylül 2017 SAYI: 33569 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.55 04.43 05.09 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.26 13.11 16.48 19.42 06.11 12.55 16.32 19.26 06.35 13.18 16.54 19.47 Yatsı 21.06 20.48 21.07 Genel yayın yönetmeni Korhan, alaycı bir şekilde gülümsedi ama bir şey demedi. “Evet, gelelim bugünkü gündeme... Ankara’yla başlayalım.” Sırayla okunan bültenlerden anlaşıldığına göre, sıradan bir gün vardı önlerinde. Yüzlerce kişinin tutuklandığı Ergenekon gelişmeleri, eskilerin deyişiyle ‘vukuatı adiyye’ muamelesi görüyordu. Geçen yılki seçimlerden sonra daha da güçlenen hükümetle Ankara sıradan bir gazeteciyi bile sıkacak kadar istikrarlı hale gelmişti. Enflasyon, dolar, altın bir banda oturmuş gidiyordu. Hatta hava durumu bile istikrarlı ve sıkıcıydı. Ne fırtına, ne sel, ne ceviz büyüklüğünde dolu. Bu gibi yavaş günlerde gazeteler, ya bir siyasetçinin söylediklerine ‘maksadını aşan’ anlamlar yükleyerek manşeti kurtarır ya da sakladıkları özel haberleri kullanırlardı. Korhan, bir umut ekonomi servisi şefine sordu: “Alaattin özel bir şey var mı?” Alaattin yutkundu: “Var efendim. Bir yolsuzluk, daha doğrusu torpil haberi. Enerji bakanlığı... Ama patron... Yani malum vaziyetler...” Korhan ilkeyi bir kez daha hatırlattı: “Biz noter değiliz, gazeteyiz. Haberinize güveniyorsanız, belgeniz varsa, hazırlayıp getirin!” Kahraman, sallanan topa kedi refleksiyle atıldı: “Korhan Abi, o haberi bir de ben göreyim. Bakarsın işime yarar. Türkiye’nin enerji politikası üzerine yazacağım da...” Korhan başını salladı ama bunun evet mi, yoksa hayır mı olduğunu kimse anlayamadı. Yüzü domates gibi kızardığına göre hayır demiş olması olasılığı da Gazeteciyi kim öldürdü? ha fazlaydı. Ölgün bir rutin halinde ge çen toplantı, son zamanlarda sık sık olduğu gibi, sıra magazin haberlerine gelince birden canlandı. Dizilerle kısa zamanda büyük şöhret sahibi olan Müjgan’ın ki üç ay önce hamile olduğunu açıklamıştı göğüs kanseri olduğu öğrenilmişti. Şimdi ne olacaktı? Ameliyat olacak mıydı? Çocuğu aldıracak mıydı? Kanserli bir anne adayının çocuk doğurması konusunda doktorlar ne diyordu? En önemlisi, eski erkek arkadaşı Erdem bu konuda ne diyordu? Çocuğun ondan olması olasılığı vardı. Bu gibi durumlarda nikâhsız ‘baba’ adayının sorumlulukları nelerdi? Toplantılarda gündemdeki siyasi konularda görüş arz etmekten kaçınanlar ki böyle yapmanın genellikle Korhan ile Kahraman arasından birisini seçmek anlamına geldiğini biliyorlardı bol bol konuştular. Herkesin bir fikri vardı. Le Monde’cu tarafı yorgun düşen Korhan’ın, France Soir’cı tarafı memnundu. “Tamam bunu birden, sağ üst köşede görürüz” dedi. “Müjgan’ın güzel bir resmi... İyi bir onkolog bulun. Başka?” Magazin servisi şefi Erkut başını kaldırmadan açıkladı bir sonraki maddeyi: “Bir de pop şarkıcısı Zeyna’yla stüdyoda yapılmış bir röportaj var. ‘Yarınlar benim’ başlığı altında, ‘Bendeki ses kimsede yok’ diyor, bol fotoğraflı veriyoruz.” Zeyna’nın onun sevgilisi olduğunu bilen Korhan, bu haberi de görmek ister misin anlamına gelebilecek bir bakışla Kahraman’a baktı. O, önündeki kâğıda not alıyor ya da not alıyormuş gibi yapıyordu. Ama haberi daha sonra magazin müdürüne uğrayarak da olsa mutlaka görecekti. Gündem tamamlanmıştı. Korhan, her gün yaptığı gibi sordu: “Var mı bir şey ekleyecek olan?” Genellikle olmazdı. Ama bu kez Kahraman elini kaldırdı: “Ankara’ya ve bölgedeki muhabirlere sorabilir miyiz? Terörist çetelerinin sınır boyu hareketliliğine ilişkin bir şey var mı? Örneğin Suriye sınırında durum nedir?”* *Haluk Şahin’in Babıâli’de Cinayet / Gazeteciyi Kim Öldürdü? (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2017) romanından alıntıdır. HHH Y.N. Sevgili Haluk Şahin Hocam, kaleminize sağlık, iyi ki varsınız! Halk, iktidardan korktuğu zaman tiranlık; iktidar halktan korktuğu zaman özgürlük vardır. Thomas Jefferson Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez. Alparslan Türkeş Bugünün güneşiyle dünün çamaşırlarını kurutamazsınız. Süleyman Demirel Siyaset, sezdirmeden değişme sanatıdır. Andre Maurois Bir insan hakkında fıkralar yapılmaya başlandı mı, artık onun istifası gelmiştir. Benjamin Disraeli Lider örnekle liderlik eder, güçle değil. Sun Tzu Bir ülke, yarı köle yarı özgür insanlardan oluşursa yaşayamaz. Abraham Lincoln Bazı insanlar prensipleri için partilerini değiştirir, bazıları partileri için prensiplerini değiştirir. Winston Churchill Politikacılar halkın çıkarlarından farklı çıkarlara sahip olan insanlar topluluğudur. Abraham Lincoln İnsanın düşünememesi, liderler için ne büyük şans. Adolf Hitler Bir politikacı işini kaybetmemek için her şeyi yapar. Hatta vatansever bile olur. William Randolph Hearst Politika gerçekleri gizleyip yalan söylemek değil, gerçeklerin istediğiniz yanını göstermektir. Winston Churchill En kudretli uyuşturucu, politikacının ağzından çıkan kelimelerdir. Rudyard Kipling Pratik politikacılar parlamentoyu kullanarak herhangi bir şeyin yapılmasını engelleme sanatında usta olmuş kişilerdir. Bernard Shaw Ben kurtarıcı değilim. Kurtarıcı diye bir şey yoktur. İnsanlar kendilerini kurtarırlar. Che Guevara sanız öyle dtaneahğmielts@ignmiazil.dcoimr. MargarewtwwT.ahhmaetttacn.hcoem r Benim iki gömleğim var; biri bayramlık biri idamlık. Turgut Özal Bir çiçekle bahar ol maz ama her bahar bir çiçekle başlar. Politika ve politik acılar Necmettin Erbakan Politika, politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir. Charles DeGaulle Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bıra Hata yapmak insanlara ver kamazlar . gidir, bunu başkalarının üstüne S.L.Braundon atmak politikadır. Bağımsızlar, politikayı politi Bili Vaugheur kacının tutsaklığından kurtar Eğer bir yalanı yeterince mayı isteyenlerdir. uzun, yeterince gürültülü ve ye Franklin D. Roosevelt terince sık söylerseniz, insanlar Haklı bir siyasi davaya en bü inanır. İnsanları, bir yalana yük zararı, muhalefetin acıma inandırmanın sırrı, yalanı sürekli sızca saldırması değil yandaş tekrar etmektir. Sadece tekrar, larının aptalca savunması verir. tekrar ve tekrar söyleyin. Alexander Hamilton Adolf Hitler Kötü politikacıları kazandı Siyaset takıntısı olanlardan ranlar, oy vermeyen iyi yurttaş kaçının. Genellikle zeki ve il lardır. ginç olurlar, ama doğalarında George Jean Nathav bir şey eksiktir; bir delik, bir Politikacının hayatının yarısı boşluk vardır ve onu siyasetle seçmeni, öbür yarısı birbirini kapatmaya çalışırlar. Bu onları aldatmakla geçer. şekilsiz yapar. Mark Twain Peggy Noonan Ülkeye sadakat her zaman, Siyasetle uğraşmamanın ce hükümete sadakat ise hak etti zası, sizden daha aptal olanlar ği zaman. tarafından yönetilmektir. Mark Twain Platon Politika, insanların kendilerini Politikacıya soru sorma ki ilgilendiren şeylerden alıkoyma sana yalan söylemesin. sanatıdır. Dashiell Hammett Paul Valery Siyasetin en eski ikinci mes Her siyasi parti, kendi yalanı lek olduğu iddia edilir. Şunu nı yutarken ölür. fark ettim ki ilk mesleğe çok John Arbuthnot yakın bir benzerlik gösteriyor. Sürekli olarak gerçeği söy Ronald Reagan leyen politikacı yoktur; çünkü Hiçbir şey bilmez, yine de sürekli olarak gerçeği söyleyen her şeyi bildiğini sanır, böyle kişi, politikacı olamaz. biri neden başarılı bir politikacı Mark Twain olmasın? Dürüst politikacı birine sa Bernard Shaw tıldıktan sonra, öbür seçime Siyaset, görüşü ne olursa kadar başkasıyla pazarlığa olsun, her zaman nefretin siste oturmayan politikacıdır. matik organizasyonudur. Simon Cameron Henry Brooks Adams Dünyanın en yüce tahtına da Güçlü olmak hanımefendi ol çıksanız oturacağınız yer kendi maya benzer. Birilerine öyle ol poponuzun üstüdür. duğunuzu söylemek zorunday Friedrich Nietzsche KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr ‘Bulutlar’da gezinirken… “K aç çeşit bulut var?” “Anlamadım?” “Yani bunlar kaç çeşit? Yükseklikleri mi farklı? Ondan mı şekilleri farklı. Ne anlama geliyorlar?” Sorularıma genellikle, “Ne saçma soru, otur!” diye yanıt alırdım. Fakat bu sefer harika bir ilkokul öğretmenim vardı. Yanıt veremediği durumlarda hiç istifini bozmazdı. “Bilmem” diye yanıt verdi: “Ama sen bir dahaki derse araştırıp gel ve bize anlat. Biz de öğreniriz.” Öyle de yaptım. O zamanlar henüz “Bulut Atlası” kitabı çıkmamıştı. Çok detaylı bilgiler edinememiştim. Kümülüsleri, nimbüsleri anlattım. Öğretmenim eksik bilgi verdiğim yerlerde beni tamamladı. Meğer biliyormuş. Fakat konu sınıfta pek ilgi çekmemişti. HHH Yine buluttan söz ediyoruz. “Bulut teknolojileri” konusunda uzman bir arkadaşımla sohbet ederken masadakiler can kulağıyla dinliyor, art arda sorular soruyorlar. “Bulut teknolojileri” bugünlerde moda. Hani “İstikbal göklerdedir” derlerdi ya. Şimdi “İstikbal Bulut teknolojilerinde” diyor uzmanlar. Bunun basit bir nedeni var. Yaşam biçimimiz değişiyor. Kullandığımız aygıtların sayısı artıyor. Pek çoğumuz akıllı telefon, tablet, taşınabilir bilgisayar ve masa üstü bilgisayar kullanıyoruz. İşyerinde de bilgisayarımız var. Aygıtların çeşitlenmesi beraberinde bazı sorunlar getiriyor. Örneğin, üzerinde çalıştığınız son belge hangi aygıttaydı? Tablette mi, taşınabilir bilgisayarınızda mı? Belki de evdeki bilgisayardadır. Üzerinde çalıştığınız belgeyi buluta yüklemenin birinci avantajı, ona her yerden ulaşabilmek. İkinci avantajı ise ona, her türlü cihazdan ulaşabilmek. Yani yazıyı işyerindeki bilgisayarla yazmaya başlıyorsunuz, yolda cep telefonunuzla ona ek yapıyorsunuz, oturduğunuz kafede tabletle yazmaya devam ediyorsunuz. Bu müthiş bir rahatlık. Diğer yandan evinize bir hırsızın girdiğini, bütün bilgisayarlarınızı ve harici disklerinizi aldığını düşünün. İçinde 20 yıldır çektiğiniz tüm fotoğraflarınız, yazılarınız, arşivleriniz, müzikleriniz, filmleriniz olsun... Oysa buluta yüklediğiniz verileriniz güvende. Üstelik bu işin maliyeti giderek azalıyor. İnternette basit bir araştırmayla bulut depolama hizmeti veren 20’yi aşkın şirket çıktı karşıma. Şirketler başlangıçta 250 GB arasında ücretsiz disk alanı veriyorlar. Google Drive, OneDrive, iCloud, Amazon, Dropbox, Yandex, Mega, Tresorit, Box gibi şirketler bu işin öncülüğünü yapıyorlar. Daha büyük disk alanına gereksinim duyanlar, belli bir ücret karşılığında bunu kiralayabiliyorlar. 1 TB için yıllık 179 lirayla 489 lira arasında bir rakamı gözden çıkarmak gerekiyor. Bazıları “çoklu bulut kullanımı”yla ilgilenmeye başlamış bile. Bulut hizmeti veren birkaç şirketle çalışıyor ve tüm alanları, tek bir yerden yönetiyorlar. HHH Bu arada 1987 yılında ilk kez yayımlanan “Bulut Atlası”, 30 yıl aradan sonra yenilendi. Daha da güzeli, internet üzerinden de yayımlandı. Bilim insanları 12 yeni bulut tipi de tanımlamışlar. Dünya Meteoroloji Örgütü çok güzel bir sayfa hazırlamış. (https://cloudatlas.wmo.int) HHH Silivri’de gökyüzü bir avuçtur. Onu da tel bir kafesin ardından görebilirsiniz. Bulutlar sığmaz o bir avuç gökyüzüne. Sınırsız bir gökyüzüne bakmanın hazzını düşlersiniz. Wachowski kardeşlerin ünlü “Bulut Atlası” filmindeki söz gelir aklınıza: “Sadece özgürlüğünü kaybedenler onun gerçekten ne anlama geldiğini anlayabilirler”. Bu haftaki adalet nöbetinde, kulağıma Mican türküsü geldi. Müzik nereden geliyor diye bakınırken, “Akın’ın en sevdiği türküdür” dediler. Hepimiz duygulandık. Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Emre İper hâlâ hapisteler. Arkadaşlarımızın tahliye edilmesini bekliyoruz. 11 Eylül günkü duruşma için Silivri’deyiz. C MY B