26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 1 Eylül 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: EMİNE BİLGET ‘YSK kararı ulusal veSelçuk, 16 Nisan halkoylamasıyla ilgili AİHM’ye görüş sundu küresel bir skandal’ Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, 16 Nisan Halkoylaması na ilişkin Avrupa İnsan Hakla rı Mahkemesi’ne (AİHM) sunu lan görüşünde, YSK’nin mühür süz zarflarla ve ya “Evet” müh rüyle kullanı lan oyların ge çerli sayılmasına ilişkin kararının KEMAL GÖKTAŞ “yok” hükmünde olduğunu belirtti. YSK kararının Cumhurbaşkanı’ndan en sade yurttaşa, TBMM’den en sıradan kuruluşa kadar hiçbir kişiyi ve kurumu bağlamayacağını kay deden Selçuk, olanak varsa ge çersiz oyların sayımla belirlen mesi, aksi takdirde YSK’nin ye ni bir oylama takvimini duyur ması gerektiğini ifade etti. Selçuk, “16 Nisan 2017 Hal koylamasına İlişkin Bilimsel Gö rüş” adıyla CHP Bilim, Yönetim, Kültür Platformu tarafından ki taplaştırılan görüşünde çarpıcı tespitlerde bulundu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun önsö zünü yazdığı kitapta Selçuk’un bilimsel görüşünün İngilizce, Fransızca ve Almanca çevirileri de yer aldı. Trump kararı örneği Selçuk, bilimsel görüşünde Anglosakson ve Kara Avrupası hukuk sistemlerinde “normlar basamağının” yukarıdan aşağıya anayasa, uluslararası sözleşme, yasa, yasa hükmündeki kararname, tüzük, yönetmelik ve genelge olarak sıralandığını ifade etti. Bir alt normun üst norma aykırı olması durumunda uygulamanın sistemlerdeki başkalıklar nedeniyle birbirinden köklü biçimde farklı olduğuna ve değişik sonuçlar doğurduğuna işaret eden Selçuk, Kara Avrupası hukuk sisteminde uygulamanın kesinlikle en somut norm olan en alt normdan başlayacağını kaydetti. Buna karşılık “Yüksek Mahkeme” kurumunun benimsendiği AngloSakson hukuk sisteminde yargıçların, bir yasa normunun anayasa normuna aykırı olduğu kanısına ulaşırlarsa, bunları uygulamadan geri çekebileceklerini ifade etti. Selçuk, bu duruma ABD’de bir federal mahkeme yargıcının, Başkan Trump’ın mültecilere ilişkin kararnamesini durduran kararını örnek verdi. Türkiye, Almanya, Fransa gibi Kara Avrupası hukuk sistemini benimseyen ülkelerde yar ‘Kargaşanın sorumlusu hukuku yanlış uygulayanlar’ YSK gibi yarı yargı organı olan bir kurumun anayasaya, yasaya, tüzüğe, yönetmeliğe aykırılık gibi konuları görevli yargı organlarının önüne taşıma yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenlerle YSK, Seçimler ve Halkoylaması Yasası’nın özellikle oy pusulalarının ve zarfların mühürlenmesine ilişkin 77, kullanılmayan oy zarfları ve oy pusulalarından kullanılmayanlarla ilgili 97, sandığın açılması ve sayılması ile ilgili 98 ve en önemlisi de “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçerli değildir” hükmünü içeren 101/1. maddelerini, öncelikle ve kesinlikle uygulamak zorundadır. Bütün bunlara ters düşen nedenlere dayanılarak verilen kararlar, yapılan işlemler bütünüyle yokluk yaptırımı ile sakattır. Böyle bir sakatlık da, elbette hukuk düzenini altüst eder, kargaşa yaratır. Şu anda ülkemizde yaşanan kargaşanın nedeni de budur. Bu kargaşadan hiç kuşkusuz bir ilkeler düzeni ve kavramlar dili olan hukuku yanlış yorumlayıp uygulayanlar sorumludurlar.” gıda son sözü söyleyen, bilimsel deyişle otantik yorumu yapan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’ın görev alanlarının kesinlikle birbirinden ayrı olduğunu belirterek şöyle yazdı: Anayasa Mahkemesi’nin görev alanına giren anayasa normuna aykırılık iddiası söz konusu ise, bu konuda Yargıtay ya da Danıştay yahut da YSK gibi yarı yargısal bir merci kendisini yetkili görerek karar verirse kurulan hüküm, “görev gaspı” nedeniyle “yokluk” yaptırımı ile sakattır; hukuk dünyasında doğmamış, hukuksal varlık kazanmamış olur. Bu durum, sözgelimi, kaymakamın boşanma kararı vermesi ya da iddianame düzenlemesi gibidir. Böyle bir kararı ya da iddianameyi hiçbir nüfus memuru ya da mahkeme gözetmez, gözetemez. YSK’nin bu konuda verdiği karar da tıpkı böyledir ve hukuk dünyasında hukuksal varlık kazanıp doğmamıştır. Dolayısıyla görünüşte ve sözde karar biçiminde somutlaşan bu işlemin ayrıca yetkili bir organ tarafından iptal edilmesine gerek yoktur; esasen böyle bir iptal kararı, yoklukla sakat işlemin hukuk dünyasında var olduğunu belirteceğinden yeni bir hukuksal ihlale yol açacaktır. Yetki gaspı Normlar arasında YSK’nin belirttiği gibi bir çatışma bulunsaydı, bunu çözmek Anayasa Mahkemesi’nin görevine girecekti. Olayımızda bir çatışma yoksa da, var sayıldığında yapılacak işlemler bellidir. Adli ya da idari mahkemede görev yapan bir yargıç yahut da Yargıtay ya da Danıştay yargıçları veyahut da YSK yargıçları gibi yarı yargısal görev yapan yargıçlar, önlerine gelen konuda bir yasa normunu, anayasa normuna aykırı bularak uygulamadan geri çekemezler, uygulamak ya da YSK dışındakiler konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımak ve “bekletici sorun” yapmak zorundadırlar. Eğer yargıçlar, o normu YSK yargıçlarının kotardıkları gerekçeyle uygulamadan geri çekerek ya da göz ardı ederek karar verirlerse, kendilerini Anayasa Mahkemesi yargıçlarının yerine koymuş olurlar, verdikleri karar, yetki gaspı nedeniyle hukuk dünyasında doğmamış olur. Çünkü hukukta en ağır yaptırım olan “yokluk” yaptırı ‘yeni oylama gerekli’ Mühürsüz zarflarla ya da evet mührüyle kullanılan oyların geçersiz olduğunun benimsenmesinin zorunlu olduğunun altını çizen Selçuk, iki tür çözümün olanaklı olduğunu kaydetti: “Kullanılan geçersiz oyların sayımla belirlenmesi olanağı varsa, bu sayım kesinlikle yapılmalı; geçersiz oy sayısının toplamı, YSK tarafından yayımlanıp duyurulan sonucu değiştirecek ve etkileyecek boyutta değilse, ortada bir uyuşmazlık bulunmadığından, YSK tarafından duyurulan sonuç, hiçbir işleme gerek kalmadan toplumun her kesimi tarafından benimsenmelidir. Geçersiz oyların sayımla belirlenmesi olanağı yoksa, oylama ve oylamayı sonuçlandırıp kesinleştiren YSK kararı, hukuka ay kırı işlemler açısından en ağır yaptırım olan yokluk yaptırımı ile sakatlanmış; oylamanın meşruluğu ortadan kalkmış demektir. Oylama ve YSK’nin oylamaya ilişkin son kararı, cumhurbaşkanından en sade yurttaşa dek hiçbir kişiyi; TBMM’den en sıradan kurum ve kuruluşlara dek hiçbir kurum ve kuruluşu bağlamayacağı için, YSK; yaptırımın türünü, yani yokluk yaptırımını gözeterek yeni bir hukuksuzluğa yol açmamak için, asla önceki kararlarını iptale kalkışarak onların hukuk açısından var olduğunu üstü kapalı olarak bile asla dile getirmemeli, sadece ortaya çıkan sonucu belirlemekle, kamuoyuna duyurmakla ve de yalnızca yeni oylama takviminin duyurmakla yetinmelidir.” Sami Selçuk mı ile sakattır. Ne yazıktır ki, olayımızda yaşanan olgu budur. Selçuk, ayrıca Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda 2 Ocak 2017’de çıkarılan 680 sayılı OHAL dönemi KHK’si ile “Yerleşim yeri adresi yurtdışında olan Türk vatandaşlarının adres kayıtları, yaşadıkları ülkede kullanılan adres verilerine veya o ülke ve bağlı olduğu temsilcilik bilgisine göre tutulur” düzenlemesinin getirildiğine dikkat çekti. Anayasanın 67. maddesine göre seçim yasalarında yapılacak değişikliklerin bir yıl süre ile uygulanamayacağını anımsatan Selçuk “Değişiklik Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapılmışsa da bunun seçimlerle ilgili yazılı hukukta yapılan bir değişiklik olup seçimi, oylamayı etkilediği ve anayasasının 67’nci maddesine aykırı bulunduğu açıktır. YSK’nin buna göz yummasını açıklamak olanaksızdır” ifadesini kullandı. Meşru gösterme çabası YSK’nin sahteciliğe yol açacak biçimde karar vermesinin “göz yumulamaz boyutta ulusal ve küresel bir skandal” olduğunu ifade eden Selçuk, “küçük çapta bir grubun oy kullanma hak ve özgülüklerini koruma kaygısıyla davranan yargıçlar yüzünden milyonların oy kullanma hak ve özgürlüklerini tehlikeye düştüğünü” belirtti. Selçuk “En baskıcı yönetimler bile, hukuk dünyasında hiçbir kurum ya da kişinin ‘olup bitti’ye getirilerek meşruluk kazanamadıklarını bildikleri için, sürekli kendilerini meşru göstermeye çalışırlar. Tarihin her döneminde meşruluğun kuşkulu olduğu yönetim ve yönetenler, toplumsal kargaşalara yol açmışlar ve bunlardan sorumlu olmuşlardır” ifadelerini kullandı. l ANKARA Cumhurbaşkanı’nın New York ziyareti öncesinde gelen karar Dışişleri’nin ‘koruma’ iddiaları bitmiyor Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti sırasında protestocuları dövmelerinin ardından 10 koruması hakkında çıkartılan tutuklama kararının ardından Dışişleri bu defa da yeni bir iddiada bulundu ve “olay yerinde bulunmayan, hatta hiç ABD’ye gitmemiş olan isimlerin dahi suçlandığı haksız ve yanlı bir iddianame” olduğunu açıkladı. 16 Mayıs’ta yaşanan olayların ardından iddianame, Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Toplantısı’na katılmak üzere 1925 Eylül’de ABD’ye yapacağı ziyaret öncesinde kabul edildi. Erdoğan’ın iddianamede yer alan isimlerle ABD’ye gitmemesine kesin gözüyle ba Erdoğan’ın korumaları ABD gezisinde protestoculara saldırmıştı. kılırken, Dışişleri ise ABD’yi protesto ettiğini duyurduğu ve önceki gün geceyarısı yaptığı açıklamada bu defa kurumsal isim kullanmadı. Dışişleri, başsavcılık tarafından iddianamenin kabul edilmesinin “esefle karşılandığı”nı duyurdu. Erdoğan’ın ziyaretinin hemen ardından çıkartılan tutuklama kararı üzerine de Dışişleri haziran ayında bir açıklama yapmış ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun korumalarına Amerikalı güvenlik yetkililerinin saldırdığını duyurmuştu. Hakkında tutuklama kararı çıkartılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumaları arasında Turgut Akar, İsmail Dalkıran, Servet Erkan, Tugay Erkan, Ahmet Karabay, Feride Kayasan, Lütfü Kutluca, Mustafa Murat Sümercan, Gökhan Yıldırım, İsmail Ergündüz, Mehmet Sarman ve Hamza Yurteri ile iki Kanada vatandaşı Mahmut Sami Ellialtı ve Ahmet Cengizhan Dereci’nin adları geçiyordu. Kavgaya karışan diğer 4 kişinin ise ABD vatandaşı olduğu ve bunlardan Sinan Narin başkent Washington’a komşu Virginia eyaletinde, Eyüp Yıldırım’ın da New Jersey eyaletinde tutuklanmıştı. Diğer Amerikan vatandaşları Jalal Kheirabaoi ve Ayten Necmi de olay günü tutuklanmıştı. haber 5 Yeni partide KorayAydın ‘Merkez’ tartışması Koray Aydın’ın yeni kurulacak partinin adının ‘Merkez Demokrat Parti’ olabileceğine yönelik açıklaması, en başından bu yana Akşener’i destekleyen bazı kesimlerde rahatsızlık yarattı SELDA GÜNEYSU MHP’den ayrılarak Meral Akşener’in kuracağı yeni partiye geçen Koray Aydın’ın, yeni kurulacak partinin adının “Merkez Demokrat Parti” olabileceği yönündeki açıklamaları, en başından bu yana Akşener ve ekibini destekleyen bazı kesimde tartışma yarattı. Aydın’ın sözleriyle ilgili ilk açıklamayı, eski MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin yaptı. Çirkin, sosyal medya hesabı üzerinden “Partiyi millet kuracak, adını da millet koyacak. Kimse adına parti kurmayacak ve isim koymayacak. Herkes haddini bilmeli, gevezelik etmemeli” görüşünü dile getirmesi ve “Merkez Demokrat Parti tartışmalarına son nokta” yazılı ve altında Akşener’in TBMM Başkanvekili olduğu dönemde yer alan konuşmasının videosunun bulunduğu tweet’i retweet etmesi dikkat çekti. Videoda Akşener’in, “İşte bu konuşmalar benim bütün sigortalarımı attırıyor. Muhteremler artık susun. Yaşasın kötülük” sözleri yer alıyor. Çirkin, önceki gün yine sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada da, “Parti amblemi, ismi elbette önemlidir. Ama o partiye güven her şeyden daha önemlidir. Bu da program ve kadrolarla olur. O irade var inşallah... Parti kurmak kolay iş değildir. Hele de tüm renkleri temsil etmek gibi iddiası varsa...” dedi. Çirkin, konuya ilişkin olarak Cumhuriyet’e şu açıklamayı yap tı: “Bugün de (dün) Koray Aydın’la ilgili sosyal medya hesabımdan şu açıklamayı yaptım. ‘Koray Aydın’ın, Akşener’in cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili bir beklentiyi dile getirmiştir. Zamanlıdır, zamansızdır ama buraya takılmamak gerekir, işimize bakalım.’ Bu açıklamaların zamanlı olup olmadığıyla ilgili tartışma içe dönük tartışmayı ateşler. Bu da AKP’nin ekmeğine yağ sürer.” Çirkin, “Yeni partinin teşkilat yapılanmasında eski DYP ve ANAP kökenli isimlerin bulunmasının ülkücülerde rahatsızlık yaratıp yaratmadığına” ilişkin soruya da şu yanıtı verdi: “Ülkücüler dışında başkalarının göreve gelmesi bizi asla üzmez. Tam tersine bu amacımızı gerçekleştirmenin keyfine varılır, bunlar spekülasyon. Evet, biz ülkücüyüz. Sosyal demokratlarla, muhafazakârlarla, vatanseverlerle, yani toplumun her kesimiyle birleşmek istiyoruz. Partiyi millet kuruyor, ülkücüler de bunun bir parçasıdır.” Öte yandan Akşener’i destekleyenler, yeni partinin ismi için sosyal medyada ‘HUMA’ adında bir grup oluşturdu. “Konumuz: Yeni partinin adı ne olsun?” başlığı açan gruba, yeni partinin adıyla ilgili çok sayıda öneri geliyor. Bu önerilerin başında da “Kurtuluş ve Yükseliş Partisi”, “Milli Birlik Partisi”, “Millet Partisi”, “Kuvayi Milliye Partisi”, “Milli Toplum Partisi”, “Milliyetçi Adalet Partisi”, “Birlik Beraberlik Partisi”, “Demokrasi Partisi”, “Adalet ve Demokrasi Partisi” gibi isimler yer alıyor. CHP’li Aykut Erdoğdu: ‘Onlar iftiralarında boğulacaklar’ İKLİM ÖNGEL CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğ dığını söyledi. Söz konusu kişiyi araştırdıklarını, hırsızlık ve gasptan sabılkalı olduğunu öğrendiklerini belirten Erdoğdu, du, basın organla bu kişinin protokol rında önce “alkol kapıda görev yaptığı lü şekilde CHP Ge sırada biri ile kav nel Başkanı Kemal ga ettiğini ve bunun Kılıçdaroğlu’nun ça kendisine haber ve dırını bastığı” ardın rildiğini belirterek, dan da Cenk adın “Onun sabıkalı ol da bir partiliyi döv duğunu öğrenmem düğü yönünde çı le kendisini kurul kan iddialara yanıt tay alanından kov verdi. AKP’nin, Ada dum. İftiraların kay let Kurultayı’nın bu haksız düzen için Aykut Erdoğdu nağı bu kişi, hırsızlık ve gasptan sabı tehlike oluşturmaya başlayınca kalıdır” dedi. bu tür iftira haberlerle kurul CHP Genel Başkan Yardımcı tayı yıpratmaya çalıştığını söy sı Veli Ağbaba ve Parti Sözcüsü leyen Erdoğdu, “Biz bu zulüm Bülent Tezcan ayrı ayrı yaptık düzeninin bitmesi için tüm ke ları yazılı açıklamayla haber simleri kucaklamayı sürdürece lere tepki gösterdi. Veli Ağba ğiz. İftira havuzunda, kendi ifti ba, hem Adalet Yürüyüşü’ndeki ralarıyla boğulacaklar” dedi. birliktelik, hem de Adalet Ku CHP’li Erdoğdu’nun Adalet rultayı’ndaki barışçıl, hoşgörü Kurultayında alkol alıp Kemal lü ve birbirini anlamaya çalı Kılıçdaroğlu’nun çadırını bastı şan insanların oluşturduğu or ğı iddasının ardından bu kez de tam iktidarın kimyasını bozdu bir partiliyi dövdüğü iddiaları ğunu belirtti. basına yansıdı. CHP Parti Sözcüsü ve Genel Çıkan harberlere dava aça Başkan Yardımcısı Bülent Tez caklarını söyleyen Erdoğdu, can yaptığı açıklamada, “Kur böylesi iftiralarla daha önce gusal ve iftira haberleriyle sis hiç karşılaşmadığını, iftirala tematik bir biçimde Adalet Ku rın artık dayanılmaz hale geldi rultayı’mızı gölgelemeye çalış ğini kaydetti. Kılıçdaroğlu’nun maktadır. Adaletsiz uygulama “çadırını basma” iddiasının ar larına karşı büyüyen tepkilerin dından bu kez de bir partiliyi örgütlenmesinden korkan ikti dövdüğüne yönelik haberlerin dar çevrelerinin yalan ve iftira anımsatılması üzerine Erdoğ kampanyaları ne kadar artar du, yandaş medyanın Kılıçda sa artsın, yolumuza kararlılık roğlu yalanını bırakarak, şimdi la devam edeceğiz” ifadelerini de başka biriyle kavgasını yaz kullandı. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear