28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 27 Ağustos 2017 4 haber EDİTÖR: Serkan Ozan TASARIM: İLKNUR FİLİZ Ilk hedef adalet Bu çatışma kolay kolay bitmez Almanya ile Türkiye Dışişleri Bakanları arasındaki tartışma gittikçe tırmanıyor. Gün geçmiyor ki Alman Sigmar Gabriel veya Türkiye’deki muadili Mevlüt Çavuşoğlu karşılıklı birbirlerini suçlamasınlar. Son olarak Alman Dışişleri Bakanı, hedeflerinin Türkiye olmayıp Tayyip Erdoğan olduğunu belirtmiştir. Bu açıklamanın Ankara tarafından Berlin’in umduğu şekilde algılanması beklenmemelidir. Ankara’da egemen zihniyet, Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin ta kendisi, Türkiye’nin varması amaçlanan değerleri kişiliğinde yansıtan bir ideal ve kutsal önder olduğudur. Peki, Almanya’nın ve de genelde Avrupa’nın Erdoğan’ı nefretin hedef tahtasına yerleştirmesinin nedeni nedir? Salt Reis’in iç politikada olduğu gibi diplomaside de gerginlik politikalarını çıkarına daha uygun bulduğundan, ileri geri konuşmasının devlet adabıyla bağdaşmayan davranışlarının yarattığı antipati mi? Yoksa ne yapacağı belli olmayan, tümüyle kontrolsüz bir güç haline gelmiş olmasının doğurduğu tepki mi? Bunların her ikisinin de olumsuz Erdoğan imajının doğmasında payı olmakla birlikte, asıl neden daha derinde yatmaktadır. Aslında Erdoğan şu anda Avrupa’yı Avrupa yapan ilkeler ve değerlere karşı, hem ülkesinde hem de dünya çapında savaş açmış bir liderdir. Başka deyişle Erdoğan, Merkel’den çok “Avrupa değerleri”ne karşıdır. 20. yüzyılın daha birinci çeyreğinde başlayan Cumhuriyet devrimi ile Avrupa değerlerinin, Hıristiyan Batı dışında ülkeler için de geçerli olabilecek, oralarda da benimsenip yaşama geçirilebilecek evrensel değerler olduğu düşüncesini savunan Kemalizmi Türkiye’den silmek isteyen Erdoğan, kaçınılmaz olarak, Avrupa’yı oluşturan laik, demokratik ilke ve değerlerin de anti tezi haline gelmektedir. Peki bu durumda Batı’nın bir ortak yapım olan, AKP ve Reis modeline destek vermesini nasıl açıklayacağız? Olayın açıklaması basittir. ABD gibi, Avrupa’nın da Türkiye’deki iktidarın, rönesansın, aydınlanmanın, Fransız Devrimi’nin kısacası, çoğulcu demokrasinin kazanımlarını içselleştirmiş “Batılı” bir yapıda olup olmaması umurunda bile değildir. Onlar için dünyanın en kritik noktalarından birinde bulunan Türkiye’deki iktidarın, gerektiğinde, kesinlikle Batı’nın çıkarları doğrultusunda davranacak bir konumda, yani “Batı”cı olması ve bu konuda yalpalamayacağı hususunda güven vermesi yeterlidir. Hatta bağımsız “Batılı” kafalı bir iktidar yerine, Batı’nın idealleriyle değil, emperyalist çıkarlarla bütünleşmiş “Batıcı” bir iktidar Batı tarafından tercih edilmektedir. AKP bu tercihi yaşama geçirmek üzere dizayn edilmiş ve başta da Avrupa tarafında baş tacı edilmişti. HHH Ama modelin kendi iç dinamikleri, bir yandan Batı değerlerinin (aynı zamanda Avrupa değerleri olarak okunur) kendi ülkesinde antitezi olan yapının, Batı’nın çıkarlarının bekçiliğini başarıyla yürütmesini engellemiş ve denetim dışı davranış ve yönelişlerin benimsenmesi sonucunu doğurmuştur. Bu durum, Mustafa Kemal’in evrensel olduğuna inandığı ve ülkesinde yerleştirmeye çalıştığı Avrupa değerlerinin anti tezi olan Tayyip Erdoğan ile eninde sonunda yolların ayrılmasını kaçınılmaz kılmıştır. Hem Avrupa’nın kazanımları olan değerleri ülkesinde ortadan kaldırmaya çalışırken hem de Batı’nın çıkarlarının bekçiliğine talip olanlar da onları bu nedenle destekleyenler de bunun imkânsız olduğunu artık anlamışlardır. Görülüyor ki Avrupa ile Erdoğan çatışması, dönemsel olmayıp yapısaldır ve kolay kolay da bitmeyecektir. CHP’nin Çanakkale Gelibolu Yarımadası’nda düzenlediği Adalet Kurultayı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılış konuş masıyla başladı. Kılıçdaroğlu, Cumhur başkanı Tayyip Erdoğan’a “FETÖ’nün her istediğini verdin de bu ülkenin çiftçisi, emeklisi, işsizi, taşeron işçisi istedi vermedin. Sen vatansever değilsin İKLİM ÖNGEL kardeşim” diye seslendi. Son 15 yılda yurttaşların cebinden alınıp fa iz lobisine ödenen miktarın 142 mil yar dolar olduğunu söyleyen Kılıçda roğlu, “Benim atletimle uğraşacağına, 142 milyar doları bu ülkenin çiftçisine, köylüsüne, emeklisine versene” dedi. Kurultayın açılışını yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle: n ‘Orman gibi kardeşçesine’ na sıl yaşayacağız: Bugün 26 Ağus tos 1922’de Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın başlandığı gündür. Bu ül ke için kanını, gözyaşını, canını ve ren herkese şükran borçluyuz. Bu sa vaşı en iyi Nâzım Hikmet anlatır: “Dört nala gelip Uzak Asya’dan... bu cehen nem bu cennet bizim. Yok edin insa nın insana kulluğunu. Bu davet bizim. Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gi bi kardeşçesine” nasıl yaşayacağız. Farklılıklarımızla bir arada bir ağaç gi bi tek ve hür ve bir orman gibi kardeş çesine nasıl yaşayacağız. Bunun temeli sihirli sözcüğü, adalet. Bardağı taşıran son damla n Tüm darbecilere karşıyız: Adaletsizliğin temellerinden birisi 15 Temmuz darbe girişimiydi. 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilip, 20 Temmuz’da başka bir darbeyi yapanlara karşıyız. Saray’ın 15 Temmuz’u ve 20 Temmuz’dan sonra bir darbe gerçekleşti. İlk kez sivil darbe gerçekleşti. n Tutuklanma bardağı taşırdı: Üniversitelerden binlerce akademisyenin görevine son verildi, hapishaneler gazetecilerle doldu. Milletvekilleri hapiste. Hiçbir suçu ve günahı olmayan Enis Berberoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran son damla olmuştur. Ankara’dan İstanbul’a yürüdük. Hak, hukuk, adalet diyerek yürüdük. ‘Yürüyemezsiniz’ dediler yürüdük, ‘yolda kalırsınız’ dediler yürüdük. Onlar da biliyorlar bu ülkede hak da, hukuk da, adalet de yok. Biz; hakkı, hukuku, adaleti yeniden tesis etmek için yürüdük. Vatansever değilsin n 80 milyon adalete susadı: Bugün Türkiye’de 80 milyonun adalete susamışlığı var. Sizler buraya hakkı, hukuku, adaleti savunmak için geldiniz. Bu topumun en az yüzde 80’i bu ülkede adaletin olmadığını söylüyor. Bir yerde büyükşehir belediye başkanısınız, ofisiniz basılıyor, memurlarınız gözaltına alınıyor, 397 yıl hapisle yargılanıyorsunuz. Sizi yargılayanlar hapse giriyor, siz beraat ediyorsunuz. Bu adaletse böyle adalet olmaz olsun. n FETÖ istedi verdin, işçi istedi vermedin: Devleti yöneten ‘Ne istediniz de vermedik’ diyor. Her istediklerini verdiler, vali, müsteşar, kaymakam, okul, general, üniversite, her şeyi verdiler. Peki kardeşim FETÖ’nün her istediğini verdin de bu ülkenin çiftçisi, emeklisi, işsizi, taşeron işçisi istedi vermedin. FETÖ ne istediyse apar topar hepsini verdin. Sen vatansever değilsin kardeşim, bunu yapanlar asla vatansever olamaz. Cesursan çık karşıma n ‘Kılıçdaroğlu hastalığı’ nüksetti: Son 15 yılda geldiğimiz noktaya bakın. Hırsızlık yapanlar, kul hakkı yiyenler bu ülkede muteber kişi oldular. ‘Devleti yönetmek için cin gibi olmak, milleti soymak lazım’, bu algıyı yerleştirmeye başladılar. Onların bu algısını yıkmaya çalışıyoruz. Namuslu insanların, kul hakkı yemeyen insanların ülkeyi yönetmesini istiyoruz. Benim adımı görünce kan beyinlerine sıçrıyor. Ben buna ’Kılıçdaroğlu hastalığı nüksetti’ diyorum. Sağa dönüyorum ‘Ey Kılıçdaroğlu’, sola dönüyorum ‘Ey Kılıçdaroğlu’, arkaya bakıyorum ‘Ey Kılıçdaroğlu’, öne bakıyorum ‘Ey Kılıçdaroğlu’. Bu Kılıçdaroğlu ne yaptı? Ben bu ülkede hakkı, hukuku, adaleti savunuyorum, bu ülkede huzuru, birlikte yaşamayı savunuyorum. n İlk hedef adalet: İzmir’de atama bekleyen öğretmen intihar etti, benimle uğraşacağına bunlarla uğraşsana. Çok açık ve net çağrı yaptım. Ödlek değilsen, korkak değilsen, cesursan çık karşıma. Çıkabilir mi? Ben de adım gibi biliyorum ki çıkamaz, cesaret edemez. Biz hep birlikte, kimliğimiz, siyasi görüşümüz ne olursa olsun adalet istiyoruz, demokrasi paydasında buluşacağız. Görüşlerimiz farklı olabilir. İlk hedefimiz, hak, hukuk ve adalettir. Gelibolu’da toplanan Adalet Kurultayı’nın açılışını yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Kimliğimiz, siyasi görüşümüz ne olursa olsun adalet istiyoruz. İlk hedefimiz, hak, hukuk ve adalettir” dedi CENAZEYE KATILDI Kılıçdaroğlu, kurultayın ilk gününde, Gelibolu Tarihi Alanı’ndaki Şehitler Abidesi’ne üzerinde yalnızca ‘Adalet’ yazan çelenk bıraktı. Kılıçdaroğlu, kurultayın ev sahiplerinden Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in annesi Mübeccel Erkek’in cenazesine katıldı. Tutuklu gazetecilerin hakkını sağlamak, temel görevimiz n Teslim olmayacağız: CHP üzerinden bir operasyonu nasıl gerçekleştirebiliriz arayışındalar. Çanakkale’den sesleniyorum. Siz, yalnız değil, 7 kişi, 77 kişi, 77 bin kişi kaç kişi gelirseniz gelin, CHP olarak dik, kaya gibi duracağız, asla ve asla ödün vermeyeceğiz. Hakkımızı, hukukumuzu, sonuna kadar arayacağız. Zulme, zalime teslim olmayacağız, çünkü biz çok iyi biliyoruz ki haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır. Onların şeytanlıklarına asla boyun eğmeyeceğiz. n Bu hukuksuzluğu dünya görmedi: Üniversitede hocasınız, görevinize son veriliyor, giriyorsunuz üniversite sınavlarını kazanıyorsunuz, bir yönetmeliği değiştiriyorlar. Böyle bir hukuksuzluğu emin olun dünya görmemiştir, hep birlikte adaleti getirmek için mücadele edeceğiz. Ahmet Şık, Altan kardeşler, Mediha Olgun, Gökmen Ulu, Ali Bulaç, Akın Atalay, Murat Sabuncu. 150’nin üzerinde gazeteci hapiste, hapisteki bütün gazeteci arkadaşlarıma sesleniyorum. Sizin hakkınızı, hukukunuzu sağlamak, bu ülkenin namuslu insanlarının temel görevi olacak. Nuriye ve Semih dünyanın en barışçıl eylemini yapıyordu n Bu mudur adalet?: Anneleriyle beraber hapishanede kalan çocukların sayısı 668. Bu mudur adalet? Üniversitelerde öğretim üyesisiniz, bir sabah kalkıyorsunuz, bir KHK ile görevinize son veriliyor, kapının önüne koyuluyorsunuz. Bu mudur adalet? Bunun için adalet, adalet, adalet diyoruz. Bu da yetmiyor, kapının önüne konuyorsunuz, siz dünyanın en barışçıl eylemini yapıyorsunuz, elinizde bir kâğıt ‘işimi istiyorum’ diyorsunu’, her sabah seni oradan alıyorlar, karakola götürüyorlar. Ertesi gün yine gidiyorsunuz, yine alıp götürüyorlar, bakıyorlar başa çıkamadılar, İnsan Hakları heykelini kuşatıyorlar, sonra terörist ilan ediyorlar, ‘açlık grevi de yapamazsınız’ diyorlar. Nuriye ve Semih’i nasıl anmazsınız sormak gerekir bu mudur adalet? Anayasa Mahkemesi kararı var ama vekiller hâlâ tutuklu n Kararlarınızı yeniden verin: Anayasa Mahkemesi, dokunulmazlığı kalkan vekillerin tutuklanmalarının doğru olmadığı yönünde bir karar verdi ama bu karara rağmen çok sayıda vekil tutuklu. Anayasa Mahkemesi başkan ve üyelerine sesleniyorum, gerçekten hâkimseniz, yargıçsanız, bir an önce kararlarınızı yeniden verin. Enis Berberoğlu gözaltına alındı, kaçacak diye tutuklandı. Herkesin, 80 milyonun bildiği bir konu nasıl devlet sırrı olabilir? Berberoğlu’na Adalet Kurultayı’ndan adaletli selamlarımızı gön deriyorum. n MİT TIR’ları devlet sırrı değil: Ber beroğlu, suçsuz yere yatıyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararı var, MİT TIR’ları olayı devlet sırrı değildir. Düşünün, Berberoğlu’nu casuslukla suçlayacaksınız, devletin bütün sırlarının saklandığı kozmik odaya FETÖ’nün militanlarını sokacaksınız, devletin bütün sırlarını FETÖ’ye vereceksiniz, devletin harimi ismetine girenlere bir şey yapmayacaksın, devletin bütün sırlarını bir terör örgütüne vereceksin ama Berberoğlu’nu suçlayacaksın. Parayı bastıran, gücünü kullanan serbest bırakıldı n Güçsüzlerin takıldığı ağ: İster FETÖ’cü ol, ister ByLock kullan, birilerinin damadıysan, birilerinin paraları pulları varsa, rahatlıkla dışarıda gezebiliyorsun. Gücün varsa, hukuk gücü olanların delip geçtiği, güçsüzlerin takılıp kaldığı bir ağ olmamalıdır. Türkiye’de adalet yok, parayı bastıran, gücünü kullananlar serbest bırakıldı. Bu örgütle ilgisi olmayan çok sayıda vatandaş var. n Türkiye’nin onurunu sattı: Birileri ‘faize karşıyım’ diyor, son 15 yılda bu ülkenin insanlarının cebinden alınıp, bir avuç faiz lobisine ödenen miktar 142 milyar dolar. Sabah akşam benim atletimle uğraşacağına, 142 milyar doları bu ülkenin çiftçisine, köylüsüne, emeklisine versene. Gazze’ye gitmek için birilerini teşvik edeceksin, açık sularda 9 Türk vatandaşı hayatını kaybedecek, kıyameti koparacaksın, asacaksın, keseceksin, her lafı edeceksin, sonra gideceksin önlerinde diz çökeceksin, ‘Ben ettim, sen etme’ diyeceksin, 20 milyon dolara Türkiye’nin onurunu satacaksın. ENİS BERBEROĞLU: Aydınlık yarınlar bizim CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Kurultayı’nda yaptığı açılış konuşmasının ardından Enis Berberoğlu’nun cezaevinden yazdığı mektubu eşi Oya Berberoğlu okudu. Enis Berberoğlu, mektubunda şu ifadeleri kullandı: “Neler yapmadık ki adaleti beklerken. Kimimiz zindana atıldı, çoğumuz yollara döküldü. Dağlar aşıldı, ovalar geçildi, meydanlar doldu. Saraya, partiye tabela asmakla adalet gelmediği, cümle âleme ilan olundu. Yüreğimize, dilimize, ayağımıza sağlık. Özel koşullarım yüzünden adalete kafa yoracak neden ve zamanım bol. Yalnızca hapishaneleri dolduran yüzbinlerce mahkum, intikam ve gözdağı amacıyla suçlanan, tutuklanan gazeteci, aydın ve siyasetçilerden ibaret değil bu ülkenin adalet mağdurları. Zaten o kadarla kalsaydı, yolumuza yoldaş, adalet isyanımıza bayraktar bulamazdık. Partisinden, mesleğinden, malvarlığından bağımsız, her yaştan kadınlı erkekli adalet açlığı çekerken o kadar çok yurttaşımız var ki. Hayatındaki adaletsizliğin üzerine yürümek için bir ışık, umut, çağrı bekleyen... Örneğin çocuklarını okullarda daha iyi bir yurttaş olarak yetiştirmek isteyen aileler eğitim fırsatlarında adalete inanıyor mu? Yine hayır. Yaşam hakkı. En kutsal hak. Peki sağlık hizmetlerinden adalet içinde mi yararlanıyor halkımız? Hayır. Siyasette adil temsil, seçim sonuçlarında adalet var mı? O da yok. Her alana yayılmış, sistemi çürütmüş bu adaletsizlik tabii ki raslantı eseri değil. Türkiye neredeyse 40 yıldır 12 Eylül darbe yasaları ile yönetiliyor. Ama bizlerin gücü maalesef sayısız kez değiştirilen Anayasa’dan bu darbeci zihniyeti temizlemeye yetmiyor. İşte Adalet Kurultayı’nın önemi burada yatıyor. Eminim ki haksızlığa, yolsuzluğa, eşitsizliğe, çürümeye yol açan adalet kara deliklerini tek tek bulup ortadan kaldırmak için gerekli önerileri tartışıp kamuoyuna sunacaksınız. Yeni adalet mimarisinin temelini atacak bu kurultayda aranızda olmayı çok isterdim. Kısmet değilmiş. Dün yürüyüşte olmadı, bugün Adalet Kurultayı’nda. Ama bir gün mutlaka yeniden buluşacağız. Aydınlık yarınlar bizimdir.” ‘Enis ara hedef’ Oya Berberoğlu, eşinin mektubunu okumasının ardından bu süreçte başından geçerleri anlattı. Eşinin hiçbir delil olmadan tutuklandığını beliten Berberoğlu, “Enis ara hedef ana hedef bellidir. Ben bu hukuksuzlukların üst mahkemelerde giderileceğine inanıyorum. Çünkü ortada bir suç yok. Bu ülkede mutlu olmak istiyoruz. Terörle yaşamak istemiyoruz, çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakmak istiyoruz. Hem yurtta hem dünyada barış diliyorum. Enis’in tutukluluğunun bir an önce kaldırılması gerektiğine inanıyorum. İnşallah o günleri göreceğiz” dedi. Berberoğlu’nun konuşmasından sonra giydiği tişörtte eşinin fotoğrafı ve “adalet” yazısı yer aldı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear