26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 27 Ağustos 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ yorum/haber 13 Din ve sosyalistler! Bugün epeydir düşündüğüm bir konuyu tüm açıklığıyla anlatmaya çalışacağım. Sosyalistlerin, komünistlerin (yani dünyada daha adil ve eşitlikçi bir düzenin var olabileceğine inananların) dinle ilişkisine. Çünkü bu ülkede yıllarca sosyalistler ve komünistler dinsiz olmakla suçlandı. Ve bu suçlama, öylesine egemendiler ki, sosyalistlerin ve komünistlerin “hayır biz dinsiz değiliz” demekten canları çıktı. Neyse ki, İslami referans alan bir siyasi parti iktidara geldi ve ilk kez din ve din adına var olan kurumlar tartışılabiliyor. Öncelikle söylemeliyim, Cumhuriyeti kuran kadrolar, tarikatlar ve dergâhların ülke içinde illegal bir ortama çekilip örgütlenebileceğini gördükleri için din işlerine bilginin yol gösterebilmesi için bir din kurumu olan Diyanet İşleri’ni kurdular. Bu kurum, çalışanların vergileriyle beslendi ve nihayet İslami referans alan bir iktidarın sayesinde gerçekten ülkeyi her anlamda ortaçağa çeken bir kurum haline geldi. Diyanet’in bütçesi eğitim dahil, üç bakanlıktan daha fazla. Binlerce kişi ne yaptığını bilmediğimiz işlerde çalışıyor ve başkan dahil Diyanet’ten beslenenler kadınlar, çocuklar hakkında alabildiğine ahlaksız fetvalarda bulunuyorlar. Öyleyse sosyalistlerin ve komünistlerin artık bize dinsiz diyecekler korkusunu bir yana bırakıp açık açık bu kurumu teşhir etmelerinin zamanı gelmiştir. Okulların İslami referanslarla doldurulduğu, çocukların bilmedikleri Arapçayla Kuran hatmettikleri bir ülkede artık sosyalistler ve komünistler, bazı korkularını atıp bu durumla yüzleşmek zorundalar. Açıkça söylemek istiyorum, adamlar baş kesiyor, kadınlara tecavüz ediyor; vakıflarda, sokaklarda çocuk tacizi at koşturuyor ve bazıları “bu gerçek İslam değil” diyor. Öyle mi? O zaman gerçek İslam ne? Kuran’ı okuyunuz, üç sayfada bir bel altı hadisler ve cihat çağrısıyla dolu. Gerçek İslam ne? Hıristiyan dünyası kendi rönesansını yapmış olarak kabul edilir. Artık dünya öyle bir bilgi bombardımanına tutuldu ki, Vatikan sürekli çocuk tacizcisi rahipler nedeniyle tazminat parası ödemekten bıktı. Dinden kaçan kaçana, bu nedenle Papa, “Evet Adem ve Havva değil, evrimden geliyoruz” diye fetva verdi. O zaman en son geldiği için en dünyevi din kabul edilen İslam, neden kendi Rönesansı’nı yapamıyor? Neden camilerin kapılarında kırmızı yazılar geçiyor: “Kurban kesip kanını alnınıza sürerseniz bütün günahlarınızdan bağışlanırsınız?” Yani ister çocukları taciz edin, ister yetim hakkı yiyin, bir kurban ve alnınıza sürdüğünüz bir damla kanla, Tanrı’yı ve meleklerini aldatabilirsiniz. Açıkçası bu. Nerede bu farklı İslam? Unutmadık, Üsküdar Belediyesi Kâbe’nin bir örneğini Üsküdar Meydanı’na yaptırdı ve yemin billah insanlar evde bulduğu çarşafa sarılıp maket Kâbe’nin etrafında dönmeye başladılar. Arkadaş bu mu din? Vay bi de bize dinsiz diyorsunuz? Bu arada şu şeytan taşlama işine de bir girelim. Kâbe’de paketler halinde taş satılıyor ve insanlar şeytanı taşlıyorlar, attıkları her taş Kâbe’nin altındaki bir yerde yeniden paketleniyor. Hay sizin şeytan taşlamanıza. Cenneti satanların para kazandığı bir ülkede elbette, dini eleştirmek en zor işlerden biri. Ama artık bir yerlerden başlamalı. Bu konu oldukça netameli bir konu, ben de biliyorum ama DevGenç’in efsane lideri Bülent Uluer’in cenaze töreniyle ilgili görselleri görünce yazmadan edemedim. Yıllarca “Din bir afyondur!” diye haykıran kalabalığın, bir hocanın arkasında el açıp dua ettiklerini görünce biraz değil epey canım sıkıldı. Alırsın cenazeni, gidersin daha geniş, binlerce kişinin arabaların arasından geçmeye çalışmadığı bir mezarlıkta, cenazeni marşlarla, şiirlerle toprağa verirsin. Ve kim nereden getirirse getirsin, farklı coğrafyalardan gelmiş toprakları tek tek mezara atarsın, çünkü sosyalistler sınır ve kural tanımazlar, bu böyle biline ve artık böyle yol alına. Bazı cenazeler ailelerin değil, onun yoldaşlarınındır. 27 AĞUSTOS 2017 SAYI: 33562 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.46 04.34 05.01 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.19 13.13 16.54 06.05 12.57 16.38 06.29 13.20 17.00 Akşam 19.54 19.37 19.58 Yatsı 21.20 21.01 21.19 Barbaros Şansal, Türkiye’de hası ender yetişen bir “grand couturier”, dünyadaki karşılığı epeyce şık olan bir büyük terzidir. İmzası modada zerafetin markası ve ustası olan Yıldırım Mayruk’a saygısından, kendisine “terzi yamağı” dedirtir. Barbaros Şansal, zaman içinde çok iyi bir yazar ve hatip olarak da sanatçılığını kanıtladı. İnandığı doğruların arkasında dimdik durdu, siyasal görüşünden hiç ödün vermedi ve uğradığı tüm gadrin karşısında, az rastlanır bir cesaret sergiledi. Tüm yaratıcı zekâ sahipleri gibi, elbette Barbaros’un da delidolu, lafın nereye gideceğini hesaplamayan, kışkırtıcı bir yanı vardır. Sanatın taşkınlığına saygılı ülkelerde, sanatçı dilinin sınır tanımazlığına gülüp geçilir. Ama faşist irticanın giderek yayıldığı Türkiye’de, Barbaros Şansal’ı “resmen” linç ettiler, öldürmeye çalıştılar. Oysa Barbaros, gerek insanlık, gerekse Türkiye çapında kendisine saldıranların hepsinden daha değerli, daha yararlı ve çok daha erdemli biri. Çünkü onun entelektüel bir ahlakı var! İnancı, düşüncesi, görüşü neyse onu savundu, hiç kıvırmadı, bükülmedi, dönmedi, “geçerli akçe” adamı olmadı! Geçenlerde, “Anayasa ya da kutsal kitaplar, toplumlar ve doğanın evrimiyle uyumlu olmadığı sürece hayal tacirlerini kayırır! Devrimler kaçınılmaz olur!” diye yazmış, Barbaros. HHH Çok doğru bir saptama. Türkiye her alanda evrimi toptan reddedip çağdaş yaşamı 1300 yıl öncesinin koşullarına uyarlamaya çalışan; beceremediği için de saçmaladık İleri geri mantık ça saçmalayan bir din sömürüsünün hedefi. Laikler ile dinciler arasındaki uçu rum öylesine derin ki, aynı dili ko nuşsak bile anlaşamıyoruz. Çünkü aynı mantığa göre düşünmüyoruz. Laik düşünce, önyargıdan bağım sız ve nedensonuç ilişkisini izleyip irdeleyen analitik mantığa dayalıdır. Oysa tüm dinler gerçeklikte yeri Bağyan yanı olmayan mucizelere ve zaten analitik mantık yürüt meye maruz kalmamak için tartışması yasak, sor gulanması günah “kutsal kelama” yani dogmala ra dayanır. Sentetik bir mantık izler, ama sentezini zaten analiz edilemeyecek olan dogmaya dayan dırır. Bu mantık uyuşmazlığıyla iki cenah arasında herhangi bir tartışma mümkün değildir. Sonuçta din dogmaları, inananları doğru ile yan lışı ayıramaz hale getirir. Çünkü din tüccarları ce haleti beslemek için felsefe, mantık, evrim teorisi ve hatta satranç oyununu bile yasaklamış; ne olur ne olmaz matematiği falan da azaltmışlardır… HHH Ancak doğanın devinimi durdurulamaz! Yasaklar, günahlar ters teper ve ahlak beklerken, ahlaksızlık tavan yapar. Erkeklerden ayrıştırılan kadınları korumak çabası da sonunda gelir, “pembe vagonlara” dayanır… İşte orada, laik mantığın dogmatik mantığa geçit vermemesi, direnmesi gerekir. Sorun, erkeğin kadını eşit, özgür ve saygın birey olarak algılamasıyla çözülür. Bu algı da ayrıştırarak değil kaynaştırarak, önce aile, sonra okulda ve hayatın her aşamasında eşitlik öğretisiyle yaratılır. Türkiye’yi cehalete savuran gidişatı şimdilik durduramasak bile, hiç olmazsa mantık yanlışı yapmayalım, sorunu doğru okuyup, doğru çözümü savunalım. Çünkü toplumun ve doğanın evrimiyle uyumsuz dogmatik mantığın, kazanılmamış referandumla karşıdevrim anayasası yazdırdığı bir baskı döneminden geçiyoruz. Ama karşıdevrimler, ilerici devrimlerin daima sancılı birer sağlamasından ibarettir! İrticanın izlerini silmeye çalıştığı laik Türkiye Cumhuriyeti’nin analitik mantığı, tam da karşıdevrim sayesinde evrilerek yayılacaktır. Çünkü dünya yuvarlaktır, durdurulamaz, döner. Zaman gerilemez, ilerler. Binali Bey, kendi çapında Türkçeye özen kampanyası açtı: 240 ve Emre İtapnaehrm’eint@igsmeail.com 143 olduğunuwgwöw.raühmpetotann.com lar da o kadar kez “Çüş” “Dilini kaybeden hafızasını ve diyecekler. benliğini kaybeder!” Tıpkı daha önce de ha Ve özellikle de “anlamsız kı yatlarından yüzlerce gün saltmalara” isyan etti. çalınan 7 arkadaşımız Haklı. için de benzer bir “Çüş” Zaten hemşehrim de olan miktarının “müktesep Muhterem Başbakanımız ile hak” sayılması gibi. Lütfen çüş’elim...aramızda sır olan gizli bir devlet muhabbeti de vardır. Ama asıl kendisine hay Milyonlarca dudaktan dökülecek “Çüş” “Hayattan çalınmış zamana” ranlığım, dünya siyaset ta isyanın en kestirme ifa rihinde misli görülmemiş bir HHH desidir. fedakârlığın mümessili olmasından Cumhuriyet gazetesi bilindiği Çünkü, her dilde ve dinde “vakit dır. üzere THY uçaklarına ve salonlarına nakittir”. Kendi ipini kendi çekip tarihteki sokulmuyor. Vakit çalmak, nakit çalmakttır. son Türk devletinin son başbakanı Bu yüzden de ÇÜŞ erbabı, yöne HHH unvanına tamah eden ilk ve son tici ve yazarlarımızın ne kadar uzun Yine de “ulemaya sormak”ta yarar devlet büyüğümüzdür. süredir hapiste yattığını bilemiyorlar. var. Ama sabah akşam duam ve Dahası Cumhuriyet’teki haber ve Diyanet İşleri Başkanlığı makamı dileğim, merhametli halkımızın ken yazılardan da haberdar olamıyor. nedense üç haftadır boş. disine seçimlerde bu fırsatı verme Söz gelimi geçen hafta bu köşede Herhalde müftü nikâhı için “start” yeceğidir. yazdık. t24.com.tr gibi haber siteleri bekleniyor. HHH haber de yaptılar. Binali Bey, bu yağcılık işi de bir Binali Bey, haklı olarak “anlamsız Ama ÇÜŞ, bu uygulamaya “dur” tür yarış olduğu için “start” sözcü kısaltmalara” takmış. demiyor. ğünü mazur görür artık. “Bir kuş dilini andıran bu çürüme THY “Hero” markalı reçel, bal ve Yeni Diyanet İşleri Başkanı siftahı ye artık dur deme zamanı gelmiştir” marmelat ikramına devam ediyor. “Müftü Başı” olarak bakalım hangi diyor. Hero giyen, Hero yiyen ayrımı Çok Ünlü Kişi’nin gelini veya dama En son kendisiyle VIP’de karşı adalete sığmıyor. dı ile yapacak?! laştığımız için örneği oradan ben O da yetmiyor. Kızım büyüdüğü Din İşleri Kurulu Başkanı Ekrem vereyim bari: için hostes ablaları artık yolculuklar Keleş koltuğa vekâlet ediyormuş. Çok Ünlü Şahıs’lara, bu sözcük da kendisine oyuncak veya kalem Keleş’in uzmanlığı “Fetva vermek”. lerin İngilizce ilk harfleriyle, malum gibi armağanlar vermiyorlar. Verdiği yüzlerce fetva arasında VIP deniyor. Ama THY’nin çocuk yolculara “zamandan çalmanın”, “haksız yere Ve kendisinin deyimi ile ortaya bir “Hero” yazılı çanta dağıttığı biliniyor. hapse atmanın”, “kul hakkı ihlali tür “kuş dili” çıkıyor. İnanmayan internete girer bakar. sayılıp sayılmayacağı” konusu yer Oysa bizim kendi tarihimiz, kendi Uçaklarda da ÇÜŞ salonlarında almıyor. dilimiz ve yine onun deyimi ile “mü da deste deste yandaş gazeteler İki olasılık var: cevher” gibi sözcüklerimiz var. var ama Cumhuriyet yok.. 1 Yüzde 99’u olan Müslüman hal ÇÜŞ de bunlardan biridir. Belki olsa, ÇÜŞ erbabı da sağ kımız için nakit başka vakit başka. VIP yerine ÇÜŞ benimsenirse, duyulu, vicdanlı her vatandaş veya 2 Daha yüksek bir olasılık ise hem tarihimize ve Türkçemize saygı okurlarımız gibi, yazılarımızı, haber korku. Hapisten canını kurtardığına sunmuş, hem de Sayın Cumhur lerimizi, anonslarımızı okuyup can seviniyor.. “Devlet Kurumu” olan başkanımıza da bir selam çakmış dan, yürekten “Çüş” çekecekler. Diyanet’e soru sormak, “Ananı bel oluruz. Akın Atalay, Murat Sabuncu ve leyen kadı, kimi kime şikâyet ede Çünkü bu nida hem yüzde 100 Kadri Gürsel’in hayatından çalınan ceksin” atasözüne maruz kalmak yerli hem de aynı oranda millidir. gün sayısının 301, Ahmet Şık’ın demek. ODTÜ talan ediliyor Koruma planları ortadan kaldırıldı. GökçekBakanlık el ele ODTÜ’ye beton dökecek OZAN ÇEPNİ Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ODTÜ’den yol geçirme ısrarının arkasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sumen altı ettiği koruma imar planlarının olduğu ortaya çıktı. ODTÜ arazisindeki ‘Tünel Yol’ ve ‘Batı Bölgesi Yolu’ adındaki planlarla üniversitenin hektarlarca arazisi ve doğal yapısının talanının da önü açıldı. 1980 yılından itibaren talan edilen ODTÜ arazisi 100 hektarı geçti. 22 Ağustos’ta YÖK Binası’nda, YÖK Başkanı Yekta Saraç, Ankara Valisi Ercan Topaca, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gök çek ve ODTÜ Rektörü Mustafa Verşan Kök’ün katılımıyla yol planlarına ilişkin bir toplantı gerçekleşti. Rektörün ODTÜ öğretim üyelerine verdiği bilgiye göre, planlanan ‘Tünel Yol’ projesi için Bakanlığın 2015’te onayladığı ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı son plan değişikliğinde ortadan kayboldu. Bakanlığın değişikliğinde yer alan plan notlarında ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı’nda yer alan “tünel açmak için yüzeyde işlem veya inşaat yapılmayacaktır” hükmü de ortadan kaldırıldı. Toplantıda ‘Tünel Yol’ planında, Gökçek ve Bakanlığın ODTÜ arazisini talan edecek projeyi “yüksek maliyet” diyerek savunması da dikkat çekti. Tünelin kesin likle açkapa yöntemi ile yapılmaması gerektiğini belirten ODTÜ yönetimi talep edilen Bilkent ve Malazgirt Bulvarları’nın birleştirilmesi için tek çözümün yerin 30 metre altından açılacak tünel ile olduğunu belirtti. Tartışmanın ardından ODTÜ yönetiminin önerisi kabul edildi. Diğer proje ise ‘Batı Bölgesi Yolu’ planı oldu. Plan değişikliği kapsamında ODTÜ arazisinden 4.8 km uzunluğunda ve 50 metre genişliğinde bir yol geçmesi öngörüldü. ODTÜ, üniversitenin arazisini betona boğacak yola karşın 2 alternatif önerse de bu alternatifler değerlendirilmedi. Ve ODTÜ arasizinden 35 hektarlık bir bölümünün kullanılması planlandı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Katil Robotlar’ı durdurabilecek miyiz? Bunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum: Gerçekte katil olan robotlar değil, insanlar. Otonom silahlar, hedeflerini belirleyen, hatta arayıp bulan, sonrasında da o hedefi yok edebilen silahlar. Yapay zekâya sahip robotlar. Fakat onları programlayan, yani hedefin nerede aranacağını, ne olduğunu, ona ne yapılacağını söyleyen, insanlar. Yoksa bir robot niye öldürsün? Robotların mülkiyet diye bir sorunu yok ki. Yemeğe ihtiyaçları yok. Para kazanmak, ülkeleri işgal etmek, sömürmek gibi amaçları da yok. İktidar olmak gibi bir niyetleri olduğunu da sanmıyorum. En azından şimdilik. HHH Geçen hafta dünyanın önde gelen robot ve yapay zekâ uzmanları Birleşmiş Milletler’e bir mektup yazarak öldürme yeteneği olan bu robotların geliştirilmesinin ve kullanılmasının yasaklanmasını talep ettiler. İmzacılar arasında Tesla’nın kurucusu Elon Musk, Google’ın satın aldığı yapay zekâ şirketi DeepMind’ın kurucusu Mustafa Süleyman da var. Mektubu 26 ülkeden 116 uzman imzalamış. Uzmanlar mektupta, “Harekete geçmek için çok zamanımız yok. Pandora’nın kutusu bir kere açıldıktan sonra onu kapatması zor olacak” diye de uyarıyorlar. Yani durum ciddi. HHH Katil robotlar, barut ve nükleer silahların ardından savaş teknolojisinde “üçüncü devrim” olarak nitelendiriliyor. Nükleer silah yapmak hem zor hem pahalı. Buna karşılık, teknolojik gelişmeler böyle devam ederse otonom silahlar, çok sayıda ve düşük maliyetle üretilebilecek. “Bu silahlar, kolayca kara borsada satışa sunulabilir. Terör örgütlerinin eline düşebilir” diyor uzmanlar. İnsan Hakları İzleme Örgütü, otonom silahlarla ilgili 2012 yılının Kasım ayında 55 sayfalık bir rapor yayımladı. Başlığı: Losing Humanity (İnsanlığın Yitimi). Ardından 2013 yılında dünya çapında bir kampanya başlatıldı. Kampanya sürüyor, hatta giderek büyüyor. Halen 26 ülkeden 60’ı aşkın sivil toplum örgütü kampanyaya destek veriyor. Kampanyanın sloganı: “Katil Robotları Durdurun.” (www.stopkillerrobots.org) 2015 yılında da “Katil Robotları Durdurun” başlıklı imza kampanyası gerçekleştirilmişti. Kampanyaya 3 bini aşkın robotik ve yapay zekâ uzmanı olmak üzere toplam 17 bin kişi destek vermişti. Fakat hâlâ katil robotların durdurulması konusunda dünyada somut bir adım atılabilmiş değil. Bu arada ülkeler otonom silahlar geliştirmeye devam ediyorlar. Amerika, Rusya, İsrail, Güney Kore bu konuda öncü konumundalar. Otonom insansız hava araçları, sınır güvenliğini sağlayacak, savaşta kullanılabilecek robotlar kullanılmaya başlandı bile. HHH Katil robotlarla ilgili son mektup kampanyası internette nasıl bir etki yarattı, ne tür tartışmalara neden oldu diye bakarken, Twitter’da şöyle bir metinle karşılaştım: “Korktuğum 4 şey: 1. Katil robotlar 2. Gulyabani (süt kardeşler) 3. Gök gürültüsü 4. Bakkal Sabri’nin promosyon dondurmaları parayla satma olasılığı.” Y kuşağından bir gencin tweet’i bu... Gülümsettiği bir gerçek... Konuya mizahi bir mesafeyle bu şekilde yaklaşan da var elbette ciddiye alan da… Sonra, 812 yaşındaki çocukların internet üzerinden severek oynadığı “katil robotlar” oyunlarından birinin tanıtım metni dikkatimi çekti. Bakın çocuklar “katil robotlar” konusunda nasıl bilgilendiriliyorlar: “Yaşamı kolaylaştırmak için üretilen robotlar kontrolden çıkıyor ve gittikçe daha da tehlikeli olmaya başlıyorlar. Robotlar her önüne geleni öldürmeye başlıyor. Robotları durdurmak robotların yapımcısı olarak size düşüyor. ‘W’, ‘A’, ‘S’, ‘D’ tuşları ile hareket edebilirsiniz. Nişan aldıktan sonra ateş etmek içinde ‘Mouse’u kullanabilirsiniz. İyi eğlenceler…” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear