Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Pazar 9 Temmuz 2017 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN haber 11 Başyargıç konuştu, artık Yargıtay hikâye Önce G20 doruk toplantısı için Almanya’ya giderken uçağındaki gazetecilere konuştu: “...Yargı süreci devam ediyor. Enis Berberoğlu ile ilgili verilen karar önemli bir adımdır. Bağlantısı nedir? Yurtdışına kaçmış olan kişidir. Servisi yapan bu. Bunun dışında birinci mahkemelerden çıkan kararlar var. Bunların temyizi mümkün olduğu için dikkati çekmiyor. Yıl sonuna kadar ciddi manada mahkumiyet kararları gelecektir diye düşünüyorum...” Henüz bitmemiş bir yargı sürecinden söz ediyor. Enis Berberoğlu arkadaşım içinse bir ağır ceza mahkemesinin (bence hukuksal değil siyasal) bir kararı var: 25 yıl hapis. Şimdi dosya Yargıtay’a gidecek ve kesin kararı orası verecek. İyi de kendini “başyargıç” olarak gören ve sahiden de fiilen “başyargıç, en büyük yargıç, esas kararı veren yargıç” olan AKP Reis’inin verdiği fetva böyle demiyor. Enis Berberoğlu’nun besbelli ki cezası kesinleşmiş. Yargıtay kararı bir biçimsel aşamadan ibaret. Reis bu fetva ile de yetinmiyor ve ekliyor: “Yıl sonuna kadar ciddi manada mahkumiyet kararları gelecektir”. Anlaşıldı. Reis kararı vermiş, hükmü kesmiş. Yargıtay aşaması filan artık hikâye... Şimdi şu anda sürüp giden davaları şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Sanıklar ve avukatlar bu cümleyi okuyunca “Ulan harıl gürül savunma hazırlıyoruz ama anlaşılan bu nafile çaba” demeyecekler mi? Daha önemlisi. O davaları görmekte olan anlı şanlı yargıçlar “Beraat verirsek Reis’i yalanlamış olacağız. Reis’i yalanlamak ne söz, onun görüşlerine katılmamak bile haritadan yer beğenmek anlamına geliyor” demeyecekler mi? Ne yani, biz sanıklar, bizleri savunan ya da savunacak avukatlar, hele hele o yargıçlar “Ama anayasada Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu yazıyor” diye kendilerini avutacak kadar salaklar mı? Galiba “Elveda hukuk” deyip “Peki şimdi ne olacak, ne yapılacak” sorusu üstüne kafa patlatmak gerekiyor... HHH AKP Reisi bu incileri saçtı, ardından Almanya’nın en itibarlı gazetelerinden Die Zeit’ın yayın yönetmeni ile bir söyleşi yaptı. Soruları cevapladı; soruları sorularla karşıladı; her şeyin en doğrusunu bildiği için hem hukuk dersi verdi hem de gazetecilik dersi. Gazeteci arkadaşım, Die Welt gazetesinin Türkiye temsilcisi Deniz Yücel’in iddianamesi yazılmadan, tek kişilik hücrede aylardır içeride tutulması üstüne Die Zeit sordu: “Kariyerimde sağ ve sol kanattan birçok teröristle ve ek olarak terörle suçlanan birçok insanla röportaj yaptım. Bu tür şeyleri yapan gazetecilerin gerçekten terörist veya terör destekçisi olduklarını düşünüyor musunuz?” Reis kendinden çok emin. Çünkü o her şeyin doğrusunu ve doğrunun da doğrusunu biliyor... Duraksamadan cevapladı, bizlere meslek dersi verdi: “Bana göre bu kişi teröristlerin destekçisidir çünkü biliyor ki karşısındaki terörist. Bir teröristle ne konuşmak isteyebilirsin? Ve bunu nerede yayımlatmak isteyebilirsin? Bir teröristin düşüncelerini yayımladığında, bu ne oluyor? Bu terörizm yayınının kendisidir.” Vay be!.. Yandık ki fena yandık. Türkiye’de Kandil’e gidip PKK yönetim kademesindekilerle söyleşi yapan, benim bildiğim en az 10 gazeteci var. Şey... Bunlardan biri de benim. Demek ben ya da Kandil’e, Erbil’e, Bekaa Vadisi’ne gidip söyleşiler yapan gazeteciler terörizm propagandası yapmışız. Dahası, ben Afganistan’da daha sonra Taliban saflarında yer almış “Mücahit reisleri”nin en ünlüsü Hikmetyar ve Rabbani ile de söyleşi yapıp yayımlamıştım. Keza Kosova’da şiddeti mücadele yöntemi olarak seçmiş UÇK gerillalarının şeflerinden biri ile de söyleşi yapıp yayımlamıştım. Ayrıca Ürdün’deki Filistin kampında İsrail’in hedefindeki bir gerilla komutanı ile de söyleşi yapmıştım. Ayrıca... Hayır... Susuyorum. Sadece “İnşaallah Reis’in bu incilerini bir savcı okumamıştır ve durumdan vazife çıkarıp gel bakalım Aydın efendi” demeyecektir diye dua etmeye gidiyorum. Benim dua da kabul olmaz ama ne yapayım? Kılıçdaroğlu’nu takip eden kalabalık arasında eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç ve sinema sanatçısı İlyas Salman, 68 kuşağının simge isimlerinden, bütün etaplara katılan Sarp Kuray, sendikacı, oyuncu Meltem Cumbul, Galatasaray taraftar grupları, avukatlar, bisikletliler, çocuklar, bebekler, her yaştan her kesim Partinin adından adaleti çıkarsınlarden insan vardı. Canlı mankenler görmedim duymadım bilmiyorum diyen ‘üç maymun’u ve adaleti simgeleyen Themis heykeli gösterisi sundular. Kılıçdaroğlu, Kartal’da coşkuyla karşılandı. Kartal Belediyesi’nin organizasyonu oldukça renkliydi. Beyaz kırmızı balonlar uçurulduktan sonra belediyenin kreş öğrencileri Kılıçdaroğlu’na çiçek verdi. Vallahi yürüyorlar hem de koşar adım! Adalet Yürüyüşü’nü sabahın çok erken saatlerinde Tuzla İçmeler’deki kamp yerinde yakalıyorum. Gece kamp yerinde yatanlar, usul usul eşyalarını toplayıp, biraz ötede dağıtılan sabah kahvaltısını almak için sıraya giriyorlar. Börek ve çay. Börekler hiç kuşkusuz Sarıyer Belediyesi’nin ikramı. Ben merak ediyordum, yaklaşık 20 bin kişinin geceleyerek yürüdüğü bu büyük yürüyüşte, tuvalet sorunu nasıl çözüldü? Bizzat deneyerek gördüm. Sıra sıra tuvalet karavanları ve içerisi bal dök yala. Anlaşılan yol boyunca CHP’li belediyeler çok iyi organize olmuşlar. Temizlik bir numara. Biz kamp yerinden ayrılırken, yüzlerce temizlik işçisi belli yerlere konan bidonları boşaltmak için asker adımlarıyla kamp yerine doğru yola koyulmuştu. Kahvaltılar tüketildikten sonra kamp yerinde hâlâ uyuyanlar var, arkadaşları ellerinde nevaleler, onları usulca uyandırıyorlar. Arkadaşlar, insan acayip yoruluyor. Bunu da bizzat yaşadım. Yürüyüşte yaş ortalaması benim gördüğüm 45, eh insan Bolu dağlarından, Düzce’nin ovalarından geçip Tuzla’ya geldiğinde elbette yorgun olacak. 10 dakika fazla uyumak nimetten. Tam benim zamanım, gruplar toparlanıyorlar, birden Gezi’de yitirdiğimiz güzelim insanların fotoğraflarıyla dolu bir pankart sanki bana sesleniyor. “Hadi yaz” diyor. “İşte biz de buradayız! Hemen yanı başınızda!” Onları selamlayıp EmekliSen grubunun yanına gidiyorum. Benim yaşımda insanlar beni pek bir sıcak karşılıyor, hemen emekli olduğumu gösteren bir yelek giyiyorum. Tamam ben yazarım, sinemacıyım ama esasta bir emekliyim. Ve milletvekili maaşlarının 26 bin lira olup benim elime geçen paranın 2 bin lira olmasının ağır bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bugün konumuz adalet! Evet yürüyorlar. Bizzat haksızlığa uğramış ya da haksızlığa uğrayacağını dü şünen herkes yürüyor. Hatay’dan, Ayvalık’tan, Trakya’dan gelmişler, herkesin bu düzenle bir davası var. Hemen yanımda, kıvırcık kirpikleri yüzünün yarısını kaplayan sekizinci sınıfa giden bir kız çocuğu var. Ninesiyle birlikte yürüyor. Ninesi “Yapma etme dese de” o yürüyor. Çünkü balıklara çok meraklıymış ve su ürünleriyle uğraşan biri olmak istiyormuş. Oysa onların mahallede sadece imam hatip lisesi varmış ve orada su ürünlerine soğuk bakıyorlarmış. Babasının da onu özel okula gönderecek parası yokmuş. “Bu bana yapılmış bir haksızlık” diye yürüyor. Adalet belki de en çok ona gerek. Yürüyüş başlıyor, ben de sıradayım. Çevremde birkaç genç. Gençlerden biri emekli, malulen çünkü beyninde bir ur varmış ama o neşeyle, umutla uruyla arkadaş olmuş, şimdi yürüyor. Kendisi için, dostları için. Dostlarından biri NTV editörü, adını veremem “En çok ger çeklerden söz eden bir gazeteci olmak için yürüyor. Yalan haber artık burasına gelmiş!” Hemen yanıma engelli arabasında orta yaşlı bir adam geliyor. Sırada bekliyoruz ya, hemen nereden geldiğini soruyorum. “Zonguldak’tan” diyor. “Öyle mi, 1991 Büyük Madenci Yürüyüşü’nü anımsarsınız” diyorum. “Tabii ben o zamanlar engelli değildim ve başından sonuna kadar yürüyüşteydim.” “Kaza mı geçirdiniz?” Gülerek “Ben akrobattım” diyor “Düştüm.” “Peki” diyorum, “iki yürüyüşü karşılaştırır mısınız?” “Vallahi madenci yürüyüşünden aklımda kalan tek şey iki lira zam istediğimizdi. Tam iki lira.” “Zam yapıldı mı?” “Daha fazlası oldu” diyerek arabasını sürüp gidiyor. Kılıçdaroğlu resmen uçuyor İmkânı yok, ben öndeki gruba yetişemeyeceğim. Çünkü çok hızlı yürüyorlar, uçuyorlar sanki. Kendimi yavaşlatmaya karar veriyorum. Etrafımdakilere “Neden bu kadar hızlı yürünüyor” diye soruyorum, deneyimli olanlar lafa giriyor: “Kılıçdaroğlu o kadar hızlı yürüyor ki adeta uçuyor, yetişmek için herkes kendini uçuş hızına ayarladı.” Benim bu uçuş hızına ayarlanmam imkânsız, ben de arkada bana yetişip geçen grupları izleyerek, onlarla konuşarak yürüyorum. Tanrım ne kadar çok sivil polis var. Mevcutlu polisler yetmezmiş gibi. Yürüyenlerin yanında her iki metrede bir eli tüfekli polis var. Yürüyenlerin arkasından tam 10 kocaman polis arabası geliyor, bir o kadar da ambulans. Ben yorulduğumu hissediyorum ama ser verip sır vermemeye dikkat kesilmişim. Bir ara hadi şu yol kenarlarındaki beton bariyerler var ya onları aşıp, kendimi başka bir yola atmayı deniyorum. Amacım bir an önce ikinci konaklama yerine varmak. Ama nafile başka bir yola atlayamadığım gibi bariyerlerin arkasında sap gibi beklemeye başlıyorum. Bir ara hasta numarası yapıp bir ambulansa binmeyi deniyorum, meğer ambulans şoförü benim bariyerleri zıplayarak aştığımı görmüş, gülerek bariyerleri gösteriyor. Çaresiz ben de gülüyorum ve tam o sırada bir araba önümde duruyor, “Atla atla” diyor. Atlıyorum. Arabayı kullanan İstanbul’u terk etmiş, Ayvalık’ı mekân tutmuş bir heykeltıraş. Arkada yolda ahbap oldukları bir başka kadın arkadaş, kadın arkadaşın ayakları öyle yıpranmış ki, mecburen arabayla yola devam ediyor. Çünkü Bolu’dan beri yürüyorlar. O sırada gene Ayvalık’tan iki bayan arkadaşı da arabaya alıyoruz. Hepsinin ağız birliğiyle söylediği söz şu: “Bolu dağlarında yürüyüşümüz daha güzeldi, İstanbul yolları bizi birbirimizden ayırdı.” İçimden onlara imreniyorum, gerçekten Bolu dağlarında yürüyüp gece yıldızların altında kulaklarımda Adalet türküleri uyumak isterdim. Bugün mazeret yok. 1 milyon 800 bin kişiyi kavrayan Maltepe Meydanı’nı tıka basa doldurmalıyız. Gelirken şapkanızı almayı unutmayın. ARTIK KILIÇDAROĞLU’NUN SLOGANI: Beraber yürüdük biz bu yollarda! ...Ve Kemal Kılıçdaroğlu, yürüyüşçüye. ‘Adalet’ yürüyüşünü dün fiilen Az sayıda protestocu gözler noktaladı. den kaçmadı. Rabia işaretleriyle Serin bir haziran sabahı Güven tekbir getirdiler, küfür ettiler, Park’ta başlayan onurlu başkal korumalar engel oldu. Kemal dırışın son etapları dün yüründü. Bey polislere rica etti, “Bıra Ben diyeyim 100 bin, siz deyin kın, kandırıldığını nasılsa bir 150 bin kişi vardı Tuzla’yla Dra gün anlayacak” diye geçiştirdi gos arasındaki 20 küsur kilometrelik parkurda... Kemal Bey yine en öndeydi. Arkasında İstanbul, AKırzifılyalın tatsızlığı. Dünkü parkurun bir özelliği de ‘mütedeyyin’ kesimin verdiği destekti. Tesettürlü Ankara, Balıkesir, Antalya’dan gençler, başörtülü teyzeler al gelen binlerce partili... Bir arkada on kışlıyordu Kılıçdaroğlu’nu. İçlerinden biri, binler... Dünün ön plana çıkan isimleri, “Beraber yürüdük biz bu yollarda diyen Galatasaray üyeleri ve taraftarlarıyla tu Cumhurbaşkanı’nı hiçbirimiz görme tuklu gazetecilerin arkadaşlarıydı... Bir de dik. Yolda bizimle beraber yürüyen minik, şirin bir kız çocuğuçıktı CHP Genel Kılıçdaroğlu’dur” diye bağırdı. CHP lideri Başkanı’nın yoluna... Önce kucağına aldı, gülümsedi, başıyla selamladı teyzeyi. sonra beraber yürüdüler. Kulağımıza gel Gerçekten de Gandhi’nin ‘Tuz yürü diğine kadarıyla, “Biz senin geleceğin yüşündeki 390 kilometrelik rekoru’nu için yürüyoruz” demiş Kılıçdaroğlu minik kırmak, asfalt yolda 400’lü kilometreleri devirmek ve Maltepe’deki miting alanı na 3 kilometre kala son molayı vermek, Kılıçdaroğlu’nu toplumun içinde farklı bir noktaya taşıdı. Çünkü görmüştü ki CHP Genel Başkanı, bu yürüyüş sadece Türkiye’yi kendine getirmekle kalmamış, partiyi de toparlamıştı. Artık, kısır çekiş meler rafa kalkmış, Meclis koridorlarında zoraki selamlaşan vekiller kol kola girmiş, daha önemlisi kendisiyle yürüyen CHP paydaşları Ankara İstanbul boyunca sıkmadık el, çalmadık kapı, laflamadık yurttaş bırakmamış, halka ‘dokunmuşlar’, CHP’nin ‘halk’ unsurunu uzun yıllar sonra hayata geçirmişlerdi. Ve bugün... Evet... Bugün Kemal Bey, Dragos’tan Maltepe’ye gelecek. Yine yürü yecek, zırhlı araca binmeyecek, helikopter le uçmayacak, daha önemlisi Cumhurbaş kanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her miting de sadece ‘söylediği’, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” bestesini realiteye döküp adım adım çıkacak ‘adalet’ merdiveninin en tepesine ve halka seslenecek: “Sadece adalet için buradayız...” MALTEPE HAZIR CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan başlattığı ve bir mitingle noktalayacağı “Adalet Yürüyüşü” için Maltepe Parkı’nda hazırlıklar gün boyu sürdü. 1 milyondan fazla katılımın olması beklenen mitingi alanında ses sistemi ve canlı yayın hazırlıkları sürerken dünyanın en büyük dilekçesi olacağı belirtilen dev bir dilekçe hazırlandı. Dilekçenin haksız yere hapiste yatan gazeteci ve akademisyenlerle ilgili olduğu belirtildi. Maltepe Parkı’nda bulunan miting alanında bugünkü miting için alana dev bir platform kuruldu. Yapılan konuşmaların geniş bir alandan duyulması için dev bir ses sistemi kuruldu. Mitinge nasıl gidilir? CHP’nin İstanbul’daki ilçe örgütleri üç bin araçla yurttaşları miting alanına taşıyacak. Yurttaşlar bulundukları ilçedeki CHP ilçe başkanlığıyla temasa geçebilir. Eminönü, Karaköy ve Beşiktaş’tan vapurla Kadıköy’e geçecek yurttaşlar KadıköyTavşantepe metrosunu kullanarak miting alanına ulaşabilir. Marmaray’ı kullanarak Avrupa yakasından Anadolu’ya geçecek yurttaşların Ayrılıkçeşmesi durağından, metrobüsle Anadolu yakasına geçen yurttaşların ise Uzunçayır durağından KadıköyTavşantepe metrosuna aktarma yapması gerekiyor. Metronun Maltepe durağından miting alanına yürüyerek ulaşılabiliyor. Yürüyüşün son gününde Cumhuriyet’e konuşan Kılıçdaroğlu, AKP’yi eleştirerek ‘Adaleti onlar tahrip etti. Biz yüceltiyoruz’ mesajlarını verdi ERDEM GÜL CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’nün son gününde “Adaleti, AKP’nin açık adından çıkarsınlar. Adaleti onlar tahrip etti. Biz yüceltiyoruz” mesajlarını verdi. Kılıçdaroğlu, yürüyüşün 24. gününde, Cumhuriyet’e konuştu. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: O adı kullanamazlar Bir süre sonra AKP, partinin açık adı olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ‘adalet’i çıkarmak zorunda kalabilir. Çünkü adaleti tahrip eden bir parti ‘adalet’ sözcüğünü kullanamaz. Adaleti bağımsız değil bağlı hale getiren parti bu kelimeyi kullanamaz. Hâkimler ile çay toplamaya giden bir parti ‘adalet’ adını kullanamaz. Onlar adaleti tahrip ettiler biz yüceltiyoruz. İstanbul’a da adalet Ben genel başkan olurken ve sonrasında, sürekli, aç yatan çocukların olmadığı bir ülke istediğimi, düşlediğimi söyledim. Yürüyüşümüzün parçası olan “Bekle bizi İstanbul” şiirinde de koyun koyuna yatan çocuklardan söz edilir. Görkemli Süleymaniye’den söz edilir. Ama uygulanan politikalarla İstanbul’u da mahvettiler. İstanbul’a da ‘adalet’ lazım. İstanbul için de ‘adalet’ istiyoruz. AKP’lilerden tepki yok Adalet hepimiz için, tüm Türkiye için, insanlık için geçerli bir kavram. En azından insanlar adil yargılanma hakkını savunmalıdır. Biz ‘adalet’ kavramını yüceltmek istiyoruz. O yüzden bazı taraftar eğilimindekiler dışında AKP tabanından da bize karşı sert bir tavır olmadığını gözlüyorum. En eski değer Adalet en eski ortak değerimiz. Bütün peygamberler ‘adalet’ için gelmiştir. Bütün kutsal kitaplarda ‘adalet’ aranır. 1789 Fransız Devrimi’nde, Fatih Sultan Mehmet’in yaklaşımlarında, Peygamberimizin Veda Hutbesi’nde hep adalet vardır. Adalet kulesi Topkapı Sarayı’ndaki en büyük kule, Adalet Kulesi’dir. Bu adaletli yönetime övgü ve özlemi ifade eder. Hadiste de “Bir gün adaletle yönetmek, 60 yıllık ibadetten faziletlidir” der. İşte biz bunun için yürüyoruz. Tek bayrak, tek pankartKILIÇDAROĞLU’NDAN SAAT 18.00’DE MALTEPE’DE BAŞLAYACAK MİTİNG İÇİN ÇAĞRI: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü’nün 24. gününü yüz binlerce kişinin katılımıyla tamamladı. Yürüyüşün son gününde ilk kez CHP’li bir belediyenin sınırlarına giriş yapan CHP liderine, Kartal’da görkemli bir karşılama yapıldı. Yürüyüş üç etabın sonunda saat 16.15 sıralarında Kartal Dragos’taki kamp alanında sona erdi. Kılıçdaroğlu, Maltepe’deki miting alanına kalan üç kilometreyi ise tek başına yürüyecek. Miting alanına geldiğinde ise 700 bine yakın adım atmış olacak. Dünkü yürüyüşe Emniyet kayıtlarına göre 230 bin kişi katıldı. Kılıçdaroğlu, yürüyüşe başlamadan önce yaptığı açıklamada, yolda ilgi gösteren ve protesto eden vatandaşlara yürekten teşekkür ettiğini belirterek “Yan yana olan birisi protesto ederken diğeri alkışlıyor, arkadaşlar aslında. Siyasetin de böyle bir kültüre ulaşması beni emin olun rahat kılar. Bu yürüyüşün de amacı bu adaleti bir şekilde sağlamak” dedi. Güvenlik güçlerine de yürekten teşekkür ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Onlar bizim güvenliğimizi sağlamak için özveriyle çalıştılar. Polisi, jandarması... Bu şunu gösteriyor, bir siyasal iktidarın değil de halkın polisi, jandarması olunca aslında halkla aralarında hiçbir sorun yok” dedi. Miting kuralları Dragos’tan miting alanına yalnız yürüyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Ben de genel başkanımla yürüyeceğim diyen vatandaşlarıma şimdiden uyarı yapayım. Beni Dragos’ta beklemeyin. İlgi gösterirseniz miting alanına gelin. Miting alanına bayrak, adalet pankartı ve Atatürk posteri dışında hiçbir şey istemiyoruz. 6 oklu bayrak da istemiyoruz. Bayrağımız bizim milli bayrağımız. O bayrak altında hep birlikte yaşıyoruz. Atatürk ortak değerimiz... Hiç kimsenin başka pankart getirmesini, başka bayrak açılmasını asla doğru bulmuyorum. Bunu yapanları da provokatör olarak değerlendiriyoruz. Güvenlik güçlerinden istirhamım başka bir pankart alana sokmasınlar” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, bu süre içinde kendisini yalnız bırakmayan basın mensuplarına da şükranlarını sunduğunu dile getirerek, “Özellikle de kameramanlar arka arkaya giderken arada bir kaza yaptılar. Umarım ciddi bir yaralanma olmamıştır” dedi. Kılıçdaroğlu, konuşması biter bitmez, Tuzla İçmeler Mahallesi Spor Stadyumu’ndaki konaklama alanından çıkarak, yürüyüşüne başladı. Selvi Kılıçdaroğlu da bir süre eşiyle yürüdü. HİLAL KÖSE SEYHAN AVŞAR TUTUKLU GAZETECİLERE SELAM SÖYLEYİN Kılıçdaroğlu, dün bir süre tutuklu gazete adaleti için de yürüyoruz” dedi. Daha son UMUDU DİRİLTTİ cilerin yakınlarıyla yürüdü. Tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık’ın da aralarında bulunduğu grup, ‘Gazetecilere Öz ra, Sözcü Gazetesi’nin tutuklu çalışanları Gökmen Ulu ve Mediha Olgun’un arkadaşları da Kılıçdaroğlu’yla korteje katıldı. Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ve yüz bin gürlük’ yazılı tişörtlerle alana geldi. Kılıç Kılıçdaroğlu Sözcü muhabiri Bora Erdin’e lerce kişiyi saran Adalet Yürüyü daroğlu, gruba, yürüyüş sırasında “Tutuk “Sözcü’nün, Gökmen’in ve Mediha’nın ya şü, coşkuyu, umudu, dayanışmayı di lu gazetecilere selam söyleyin, onların nındayız” diyerek desteğini iletti. ÖZEL: Yol çok şey öğrettiriltti. Son gün için yüz binlerce yurt taş, sabahın erken saatlerinde Tuzla Stadyumu’nda toplanmaya başladı. Fire vermeden yürüyüşü sürdüren ler, yeni katılanlara kuralları anlatırken, “Hak, hukuk, adalet” sloganı alanı inletiyordu. Geniş güvenlik önlemleri al Genel Başkan Yardımcısı Özgür Özel, günlerdir olduğu gibi dün de anonslarıy kan pazartesi günü İstanbul’da 81 ilin başkanıyla toplantı yapacak. Milletvekilleriyle tında başlayan yürüyüş, giderek kala la kitleyi uyarmayı sürdürdü. Özel, son gü Ankara’da değerlendirme toplantısı yapabi balıklaştı. Yol kenarları, Kılıçdaroğlu’na nü gazetemize şöyle değerlendirdi: “Yol öğ liriz. Meclis’in İçtüzük mesaisi başlıyor. On el sallamak isteyenlerle dolup taştı. retirmiş gerçekten. Yürüdüğümüz yollar lar bizi yorgun sanıyorlar ama biz her gün “Seninle gurur duyuyoruz”, “Ayaklarına da çok şey öğrendik. Yürüdüğümüz yerler kilometrelerce yürüyüp altı saat uykuyla er sağlık”, “Helal olsun” diyenlerin sevgi de de kurduğumuz temaslarla biz de çok tesi gün dipdinç kalkıyoruz. İçtüzük müca seline gülümseyerek karşılık veren Kı şey öğrettik.” Miting sonrası da çalışmaları delesine de beklediklerinden çok daha güç lıçdaroğlu, el sallamayı ihmal etmedi. sürdüreceklerini ifade ederek, “Genel Baş lü gideceğiz” diye konuştu. Kemal Bey’in stratejisi Dünyanın Türkiye’den umudu kestiği bir dönemde, tatlı bir esinti oldu CHP’nin Adalet Yürüyüşü. Farkında mısınız? Ne kadar çabalasalar da “Bu Adalet Yürüyüşü trafiği tıkıyor” dışında mantıklı bir karşıt argüman geliştirebilen çıkmadı. Etrafta bağırıp çağıran komplo teorisyenlerini saymıyorum. Onlar dışında iktidar blokundan kimse çıkıp “Ne yürüyüşü. Burada zaten adalet var!” diyemedi. Nedeni, Türkiye’deki gidişatın artık trajikomik ve kimin kontrolünde olduğu son derece meçhul bir baskı rejimine dönüşmüş olduğu gerçeğinin, iktidar bloku içinde de sessiz sedasız kabul görüyor olması. Uzunca bir süredir bu sütunda, sadece muhalif kesimlerin değil, AKP içinde, özellikle de “AKP elitlerinde” bir rahatsızlık olduğunu yazıyorum. Bilerek konuşuyorum. Bu yürüyüş bu açıdan önemli. Nasıl olmasın rahatsızlık? Çok değil, sadece son günlerde yaşananlara bakın. Daha düne kadar Meclis’teki üçüncü partiyi temsil eden HDP lideri Selahattin Demirtaş, kendisine açılan 127 davadan birinde ifade vermek için sabaha karşı 3’te Edirne’den Ankara’ya götürülecekken, cezaevi ring aracında kelepçe takılmak istendi. Reddetti; mahkemeye çıkamadı. Zulüm mü değil mi siz karar verin. Ertesi gün polis adliyede Reyhanlı saldırısında ölenlerin ailelerine saldırdı, kafa göz yardı, sonra “Pardon ya, biz sizi HDP’li sanmıştık” diye özür diledi. Yıllardır insan hakları savunucusu olarak tanınan 12 kişi, memleketteki insan hakları tablosu iyiden iyiye dibe vurunca Büyükada’da “Olağanüstü hal döneminde insan hakları mücadelesi nasıl yapılır” diye bir seminer düzenledi. Ve anında “Bunlar darbe yapacak, Gezi çıkaracak” mealinde bir gizli tanık ifadesiyle gözaltına alındılar. Listeyi uzatabilirim ama anladınız siz meramımı. Aklı çalışan herkes, memlekette kontrolsüz bir savrulma olduğunun farkında. “Yok efendim bunlar ajan, onlar terörist, şunlar Almanya” diye kamufle edilemeyecek bir akıl tutulması var. Ve Adalet Yürüyüşü bu durumu iyice afişe etti. Yine de, bugünden yarına büyük bir değişim beklemeyin. Birkaç gün önce Hereke civarında Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etme imkânı buldum. Adalet Yürüyüşü’nün öğle molasıydı. Hiç de lüks olmayan karavanında öğle sıcağında dinleniyordu. Kemal Bey’i her zamanki gibi ve de son derece gerçekçi buldum. Bu yürüyüşün Türkiye’deki otoriter savruluşu bir sihirli değnek gibi değiştirmeyeceğini biliyor. Devrim hayalleri peşinde değil. İnsanları sokaklara döküp ikinci bir Gezi başlatmak niyetinde hiç değil; zira bunun sadece kitlelere zarar vereceğini görüyor. Bu aşamada öncelikli hedef, içeriye cesaret aşılamak, dünya kamuoyuna da “Biz de varız bu ülkede. Türkiye’de tek ses iktidar değil. Burada hak mücadelesi veren geniş bir kesim var” diyebilmek. Kemal Kılıçdaroğlu’nun New York Times için kaleme aldığı makale bu yüzden dikkat çekici. Tam Türkiye’nin itibarı yerle bir olmuşken, Batı buralardan ümidi kesmişken, Adalet Yürüyüşü muazzam bir ilgi gördü dünya medyasında. Anladığım kadarıyla CHP’nin başarmaya çalıştığı ikinci konu, orta vadede Türkiye’nin ihtiyacı olan ‘demokrasi bloku’ için bir tuğla koyabilmek. Nihayetinde 2019’a giden süreçte, demokrasi bloku içinde CHP dışında Kürt seçmen, demokrat sağ ve otoriterleşmeden rahatsız olan muhafazakârlar da olmalı. CHP bu blokun lideri olamaz; ancak ister istemez ‘oyun kurucu’ rolünü üstlenebilir. CHP liderinin asgari müşterekler üzerinden hareket etmesi, siyaset ortaklarını dikkate alması, kimseyi ürkütmemesi bu yüzden. Başka da yol yok zaten... İTİBARI ARTIRDIK CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, günlerdir adeta megafona yapışık bir halde. Kitleyi düzene sokma konusunda ustalaşmış durumda. Üzerinde gün sayısı, tarih ve “adalet” yazan kahverengi gömleğiyle, uzun sakalıyla halkın arasında. Bazen fırça atsa da herkes onu bağrına basıyor. Tişörtün tasarımcısı yolda tanıştığı sendikacı Metin Bakandı. “Günlük yapıp gönderiyor. Toptan gönder diyorum olmaz diyor. Her sabah yedide strese giriyorum. Ama hiç aksamadı ama. Yarınki tişörtte 25. gün İstanbul yazacak” dedi. Ağbaba, yürüyüşü ise şöyle anlattı: Türkiye’nin itibarını hem dünyada hem de dünyada artıran bir yürüyüş oldu. Türkiye’nin birden büyük olduğunu tüm dünyaya gösterdik. Özet nedir derseniz; hedeflediğimiz Türkiye’yi gösterdi bu yürüyüş bize. Ayaklarımız yorulmuş olabilir ama zihnimiz açıldı.” C MY B C MY B