26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 30 Temmuz 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber/yorum 13 İstanbul, İstanbul olalı görmedi böyle keder... Geçen hafta, yavaş şehir Seferihisar’da Belediye’nin de katkılarıyla “Hikâyeni Al Gel” başlıklı bir Kısa Film Atölyesi yönettiğim için İstanbul’dan uzaktayım (atölyeyi ve Teos antik kentini daha sonra yazacağım) ama fırtınanın şiddetini anlamak için paylaşılan vidolara bakmak yeterli. En çok da ağaçlara üzüldüm, zaten çok az kalmışlardı, kalanlar da bu gaddar düzenin saldırısına daha fazla dayanamadılar. Teker teker öldüler. Bu arada tuhaf bir şey, kendimde dehşetli bir öfke fark ettim, şu “rantsal dönüşüm” beni o hale getirmiş ki, doğanın intikam alması karşısında, “iyi oluyor” diyesim var. Çünkü oturduğum semt, en korunaklı bölgelerden biri, kayaların üstünde, bu semt bahçeler içinde güzelim Cumhuriyet apartmanlarıyla doluydu. Ama rantın gözü kara, en çok bu bölgede dört katlı apartmanlar yıkılıp, 15 katlı apartmanlar yapıldı. Örneğin oturduğum sokakta, 100 metre içinde dört apartman aynı anda yıkılıp yapılıyor. Tüm bölgedeki yaşayanları saran korkunç bir para hırsı bölgeyi şantiye yaptı. Şimdi güzelim evlerini “evimin değeri artsın, ben de bu yağmadan yararlanayım” diye müteahhitlere koşa koşa veren İstanbulluların fırtınadan, yağan doludan yakınmaya hakkı yok! Evlerinizi siz verdiniz, ağaçların kesilmesine siz neden oldunuz, şimdi ne oluyor da yakınıyorsunuz? Ve tabii belediyeler. İstanbul’un pek çok ilçesi CHP’li belediyelerin yönetiminde, bu inşaatlara Büyükşehir mi karar veriyor, anlamıyorum, pıtrak gibi inşaat çoğalıyor. Altyapı mı, ne diyorsunuz siz, apartman katları misliyle artarken, kanalizasyon boruları geçmişte olduğu gibi, bu nedenle taşıyorlar ve bu nedenle bok içindeyiz! Bütün bir hafta, gazetemizin tutuklu yazar ve yöneticileri, adeta bir direniş destanı yazdılar. Bize yutturulmaya çalışılan “Yeni Türkiye”nin ağır cehaletini dosta düşmana gösterdiler. Böyle bir davanın bile olması ülke için yüz karasıyken, birazcık aklı olanın, bu tutukluluk halinin bitmesi gerektiğini hatta davanın düşmesi gerektiğini kabul ederken, benim korkum tam tersi bir karar çıkmasıydı. Çünkü artık kendimizi aldatmayalım, bir karşıdevrim hareketi yaşıyoruz. Ve bu karşıdevrim günlerinde bildiğimiz kadim bilgiler geçerli değil. Kısasa kısas bir durum yaşanıyor. Sonuç da hem sevindik hem üzüldük. Hepsini sevgiyle kucaklıyorum. Karşıdevrim yerini sağlamlaştırmak için çok akıllıca ilerliyor. Evrim teorisinin okullardan uzaklaştırılması, açıkça ülkeyi bir din devletine dönüştürmeyi hedefliyor. Ülkede okul çağında çocukları olan pek çok aile ya yurtdışına kapağı atmayı düşünüyor ya da çocuğunu yıllığı 3045 bir arasında değişen özel okullara vermeyi hedefliyor. Kaç kişi bu parayı bulabilir. Bu nedenle binlerce küçük beyin imam hatiplerde “yaradılış mitosunu” okuyup şeriat fikrini benimseyecek. Ve pek çok evde çocuklar annelerine sokulup, şöyle diyecekler “Anne ben cehenneme gitmek istemiyorum. Sen beni kurtarabilir misin?” Bu arada müftülüklere nikâh kıyma izni verilmek isteniyor. Bu nasıl olacak, kayıtlar nasıl tutulacak, miras nasıl paylaştırılacak, doğan çocukların kaydı nasıl olacak? Doğrusu hiçbir açıklama yok. Kadın düşmanlığı öyle bir hal aldı ki, sonunda Pakistan gibi olacağız. Pakistan’da sokakta kadın görmeniz mümkün değildir. Çünkü şeytanın sokaklarda yürümesiyle eş tutulur. Karşıdevrim adın adım ilerliyor. Cumhurbaşkanı “kendi sanatçılarını yetiştirememekten” dert yanmıştı, yetiştiremiyorsan var olanları yok et, bunun içinde önce sinemacılardan işe başlandı. Bu sinemacıların gerçekleri anlatmasını önlemek mümkün değil, öyleyse onların önünü kesmek gerek. Bu nedenle ülkemizin en uzun film festivali Altın Portakal, güya uluslararası prestijimizi artırmak için ulusal yarışmayı iptal etti. En başarılı festivallerden biri olan Adana Altın Koza Festivali’ni yıllardır başarıyla yürüten ekibin bir anda işine son verildi. Çok başarılı yönetmenlerin devlet katkısı için başvuruları reddedildi. Böylece muhalif sinemanın yolları kesilmek isteniyor. Bu böyle biline. Edebiyat ve tiyatroya gelince, zaten edebiyatı ele geçirdiler, postmodern bir anlatım baştacı yapıldı öte yandan tiyatrolara devlet desteği kesildi. Yakında farklı uygulamalar da göreceğiz. Yani sözün kısası, artık yapılanlara şaşırmadan, karşıdevrime karşı yepyeni yöntemler, yepyeni dayanışmalar geliştirmek zorundayız. Mecburuz. Yaşamak için mecburuz! 30 TEMMUZ 2017 SAYI: 33534 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.04 04.04 03.55 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.51 13.18 17.11 20.31 22.09 05.51 13.18 17.11 20.31 22.09 05.38 13.02 16.53 20.13 21.48 Halikarnas Balıkçısı imzasıyla benim kuşağımı mitolojiye âşık, şiirsel düzyazıya İnanamadı, bir sıtmaya yakalanmış gibi titredi. Cevat nişan bile almadan ateşlemişti silahı, daha çok korkutmak, boyun eğmediğini gös vurgun ve Ege kıyılarına seyyah termek için. Babası göğsünü tutarak yere yu eden Cevat Şakir’in babası Şakir varlandı. Onun silahından çıkan kurşun da ta Paşa’yı vurarak öldürdüğünü bilir vanı delmişti. Küçük Suat koşarak gelmişti, bir misiniz? babasına baktı bir ağabeyine, gidip ağabeyine Şakir Paşa, geliniyle “aşkı mem sarıldı. Sanki hâlâ onu babasından korumak nu” yaşıyordu. istiyordu. Bir ‘Halikarnas Balıkçısı’ romanıVe sonu iki oğlunu götürdüğü çiftlikte, büyük oğluyla tartıştıkları gece geldi… HHH Cevat Şakir, o kara geceyi hiç unutmadı. O gece, Cevat’ın bütün yaşamı boyunca HHH belirleyiciliğini her olayda gösterecekti. Geldiklerinden iki gün sonra Cevat o gece yaşadıklarını kimseye bütü akşam yemeği yenmiş, hesaplar ladı. Onun bu halini gören nüyle açmadı. Ta ki bir akşam yakın dostu üstüne konuşuluyordu. Paraya değer vermeyen ve Cevat, hiç oralı olmadı. Sözlü Sabahattin’le dertleşirken ağzından değil de harcamayı da seven Cevat, vurdumduymazlığıyla kesin bir yanıt alamasa da ba sanki yüreğinden dökülen sözcüklere kadar. babasını çileden çıkarıyordu. basının durumu gerçeği ortaya “... İkimizden biri ölecekti. O öldü. Ben de Gerilimli havanın derecesi artınca, küçük oğul koyuyordu. ölmekten beter oldum. O kurtuldu. Korkunç bir Suat izin isteyip yatmaya gitti. Şakir Paşa, öldürülme kor acı duydum. Amma vicdan azabı duymadım. Baş başa kalan baba oğul arasında derin bir kusuyla evin her yerinde silah Ondan daha korkunç bir şey oldu. Kendime sessizlik oldu. Sessizliğe karşın tartışma daha bulundururdu. Bir saldırı ya da olan güvenimi yitirdim. Yani kendimi o gün ateşli bir biçimde kafaların içinde sürüyordu. suikasta karşı kendini böyle bugündür yalan sayıyorum. Hapishanede gece Cevat bozdu sessizliği. “Karımla aranda ne var?” diye sordu. Kitap kapağı savunacaktı. Yemek yedikleri çocukluğumu rüyamda görürdüm. Uyanınca rüodada birkaç silah vardı. Şakir yaymış diye sevinirdim, hapishanede olduğum Babası telaşını saklayamayarak, “Ne diyorsun Paşa’nın söyleyecek sözü yoktu. Oğlunu korkutup halde. Yani babamdan kurtulduğuma sevinir sen!” diye gürledi. sindirmek için silahına davrandı. Üstüne saldırı dim...” İkisi de çıldırmış gibiydi. Babası küfürler etmeye bekleyen bir adamın çevikliği gelmiş, elinin titre Babasını öldürdüğü için vicdan azabı duyma başlayınca Cevat, “Biliyorum gizleme artık, bu kü mesi geçmiş, karşısında şimdi oğlu değil de sanki yacak kadar ondan nefret etmesinin bir nedeni fürlerle elimden kurtulamazsın!” diye bağırdı. düşmanı var gibiydi. olmalıydı. Yalnızca çocukluğunda yaşadığı trav “Kes artık!” diye haykırarak hışımla ayağa kalktı Cevat bu görüntü karşısında gözlerini kocaman malar bu durumu açıklar mıydı? Yoksa babası Şakir Paşa. Ardından Cevat fırladı yerinden. açarak şaşkın halde babasına bakıyordu. Söy nın karısıyla ilişkisi mi asıl nedeni oluşturuyor “Hiçbir yere gidemezsin, otur!” diye emretti lemek istediği kelimeler boğazına dizilivermişti. du? Bunu tam olarak kendisi de bilemiyordu. babasına. Şakir Paşa, oğlunun böyle davranması Oturduğu sandalyenin arkasında kalan konsolun Kim bilir, bu ruh halinin oluşmasında belki her karşısında sersemledi, düşer gibi oturdu sandalye üzerindeki silaha uzandı hızla. Babasına bu kez iki durum da etkendi.* sine. Cevat hâlâ ayaktaydı. boyun eğmeyecekti. Hem karısının elinden alın HHH “Sana söyleyecek bir şey bulamıyorum, o senin masını, hem de bunu babasının yapmasını kabul * SEVİM KAHRAMAN’ın Halikarnas gelinin, aklım almıyor çıldıracak gibi oluyorum!” edemezdi. Bu durumu aklı, havsalası ve vicdanı Balıkçısı’nın yaşam öyküsünü anlatan Karanlık dedi. almıyordu. ve Mavi (Destek Yayınları, 2017) biyografik ro Paşanın elleri titremeye, nefesi kesilmeye baş Silahlar aynı anda ateşlendi. Vurulan babasıydı. manından alıntıdır. En efendice özet, dünkü manşetimizdi: Eksik Adalet... Aslında, “Kesik Adalet” de denebilirdi. “Adaletin, (şeriatın) kes tiği parmak...” anlamında! Kararda, kesiğe sürü Darbedar...lecek adalet, hem vardı, hem yoktu. Tıpkı tahliye edilen 7 ar kadaşımızın yaşadığı yarım sevinç gibi. Arkadaşlarımız (Musa HHH Kart, Hakan Kara, Güray Öz, Arkadaşlarımızın hiçbirisi zin Önder Çelik, Turhan Günay, dandan kurtulduğuna yürekten Bülent Utku ve M. Kemal sevinemiyor. Güngör’ün) yaşadığı bu duyguyu, Tek tesellileri, hepsinin ortak “buruk sevinç” diye de tanımlıyor. hissiyatını duruşmada Ahmet Sevinmenin “burulmuş hali” Şık’ın haykırmasıydı. anlamına. Terör örgütüne üye olmadan, Ama önceki akşamüzeri, hem hep birlikte “iltisaklı” sayıl Çağlayan’da burulmuş olan se mışlardı, hem de ara kararı ile vinçten çok ülkedeki adalettir. “iltisaksızlaştırılmışlardı!” Burmak burulmak adaletin, Zaten nerede, gıllıgışlı bir söz hukukun hadım edilmesidir. cük tedavüle sürülüyorsa, biliniz FETÖ’ye açılan ve aylardır ki orada mutlaka bir çapanoğlu yürütülen bu “topyekun savaşın da devreye sokulmakta. perdesi arkası”nda bilerek, hadi Benzerini 7 Haziran seçimleri bilmeyerek de diyelim, adalet ertesinde CHP’ye kurulan “istik duygusu da iğdiş ediliyor. şafi” tuzağında yaşadık. Ardı arkası kesilmeyen İktidarın oyu yüzde 40’a düşün KaHaKa’lar şeytana kahkaha attı ce, Külliye’nin yardım ve yataklığı racak trajedilere neden oluyor. ile Devlet Bey’in yancılığında yü Yüz binleri aşan kamu görev rütülen “istikşafi operasyonu”nun lisinin canını malını adil ölçüler lagalugası ile ana muhalefet par aranmadan bir “ferman” ile zap timiz bir ay oyalandı. tetmeye yönelmenin sonu nereye Sonra da seçim sandığını ku varacak? cağında buldu. Çağlayan Adliyesi salonundaki Şimdi de “iltisak” zamanı. Adalet Tanrıçası heykeline önce Pideci ile iltisak... cinsiyet değiştirtmek; sonra da Parkecinin oğlunun kaportacısı sünnet ettirmek gerekecek! ile... Kadına şiddetin tavan yaptığı Kayınpederin bacanağının mi ülkemizde, belki de tek kurtuluş nibüsünün egzosuna tişört tıka bu! yan çırak ile... Zaten kardeş ülke Bangladeş İltisak da iltisak... de, “İslami değerlere aykırı” ge Sarmısaklaksak da mı, rekçesiyle Adalet Tanrıçası hey Yoksa sarmısaklamasak da mı kellerini kaldırdı. iltisaklasak?.. Bizim Bangladeş’ten neyimiz HHH eksik, pardon fazla? Parti Lideri – Başkomutan – Adaletimiz değil herhalde! Cumhurbaşkanı... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI tanahmet@gmail.com Habeşiştan Kwwrawl.ıahHmaettialne.com Selasiye’nin rüyalarını süsleyen sıfatlardı. O rahmetli de vatansever bir demokrat ve muhafazakârdı. Ama bu sıfatların üçü de Tayyip Erdoğan’a nasip oldu. Bunun sevinciyle son yılların en heyecan verici buyruğunu verdi: “Herkes ve her şey yerli ve milli.” Hatta pasaport vereceğimiz Suriyeliler bile. (30.12.2016). Gerçi bazı bakanlardan veya yeni büyükelçilerden ABD veya İngiliz pasaportu taşımış veya taşıyanlar vardı. Ama olsun, her şey gibi “yerliliği ve milliği” de fazla abartmak zararlı. Yoksa 1 milyon Avro’luk Mercedes’lere binmek zorlaşır. Tıpkı, “iltisak” gibi birçok derde deva bir kavram gibi. HHH Tarihte “darbe” lafının rantını bu kadar yiyen bir başka iktidar herhalde yoktur. “Darbeye ve koalisyonlara lanet” okuyarak iktidar oldular... Cumhuriyet’teki “Asıl tehlike sivil darbe” ile “Cemaat koalisyonudur” feryatlarına kulak asan olmadı. Sonunda, 17/25 Aralık’ta tarihin en tehlikeli ve en kirli koalisyonunu kurdukları ve “şahsen ve nakten” tuzağa düştükleri ortaya çıktı. Bu ilk darbe idi. Ama CD’ler ve tapeler ortaya saçılır korkusuyla bunun peşini bıraktılar. Elbette en alçakça ve düşmanca olanı 15 Temmuz. Ama 17/25 uyutuluyor? Oysa fail aynı! Adalet ve Kalkınma Partisi Lideri de bir gün “Eksik Adalet”ten adalet önüne çıkacaktır. Siyasi adaleti bilemeyiz. Ama bir dönem dilinden düşmeyen İlahi Adalet bunu gerektiriyor. behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com.tr AGİT’TEN TEPKİ Gazetecileri serbest bırakın AGİT Basın Özgürlüğü temsilcisi Harlem Desir, 7 Cumhuriyetçinin serbest bırakılmasının önemli olduğunu, ancak hapisteki tüm gazetecilerin serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Desir, dün yaptığı açıklamada, Cumhuriyet davasının ara duruşmasının gazetecilerle ilgili davaların bir an önce düşürülmesi ve hapisteki tüm gazetecilerin serbest bırakılması gerektiğini gösterdiğini kaydetti. 7 Cumhuriyetçinin serbest bırakılmasının önemli olduğunu kaydeden Desir, “Fakat hâlâ birçok gazetecinin cezaevine gönderilmiş olması ve hâlâ ciddi suçlamalarla karşılaşmaları Türkiye’de medyanın bulunduğu durumun kritikliğini gösteriyor” dedi. Serbest bırakılan, tutukluluğu devam eden isimler ve Ahmet Şık hakkında yeni suç duyurusunu da değerlendiren Desir, ilk duruşmanın gazetecilere yöneltilen suçlamalarla ilgili kanıtı göstermede başarısız olduğuna dikkat çekti. Desir, “Eşi benzeri görülmemiş cezalandırmanın ve bu duruşmanın sadece gazeteciler üzerinde değil tüm toplum üzerindeki yayılan etkisi, esas konunun hâlâ şeffaflık olduğunu gösteriyor” görüşünü dile getirdi. l ANKARA / Cumhuriyet NEW YORK TIMES: Tutuklular için bir test ABD’de yayımlanan New York Times gazetesi, dünyada büyük bir dikkatle izlenen Cumhuriyet davasının geçen yıl darbe girişiminin ardından tutuklanan 50 bin kişi için bir test olduğunu belirtti. Mahkemenin tutukluluğunun devamına karar verdiği Ahmet Şık’ın karar sonrasında yaptığı “Bugün burada çıkan karar diyor ki size diz çöktüreceğiz. Şunu bilsinler, bütün zorbalar, tetikçileri, bütün kurumları ve kişileri ve alçak ve haysiyet yoksunları organize kötülük örgütünün bütün elemanları bilsinler! Bugüne kadar sadece annebabamın elini öpmek için eğildim. Bundan sonra da öyle olacak” sözlerine yer veren gazete, ara kararın daha önceden tahmin edilebilir olduğunu ve tahliye edilenlerin aile üyeleri tarafından karışık duygularla karşılandığını belirtti. Guardian gazetesi ise Cumhuriyet davasının insan hakları ve basın özgürlüğü aktivistleri için gazetecileri sindirme girişimi olarak görüldüğünün altını çizdi. Haberde Guardian’a konuşan avukat Bahri Belen’in “Ülkemiz için düşünce ve basın özgürlüğü, bağımsız ve tarafsız yargı istiyoruz. Bunlar olmadan demokrasi olmaz” ifadelerine yer verildi. l Dış Haberler SAYISAL LOTO 222326304045 6 BİLEN: 1 milyon 639 bin 351 TL (1 kişi) 5 BİLEN: 4 bin 827’şer TL 4 BİLEN: 66’şar TL 3 BİLEN: 10’ar TL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear