28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 16 Mayıs 2017 6 dizi EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK 8 EHP Genel Başkanı Sibel Uzun: Büyük ittifaklardan ve çözüm ışığından kaçmamalıyız Beyoğlu Hayır Meclisi: Son derece moralliyiz. İlan edildiği haliyle yüzde 49. Kesinlikle şaibelidir. Açık ara hayırBeyoğlu Hayır Meclisleri devletin olanaklarına karşı Hayır’ın çıktığını söyledi Anasaya değişikliği referandumunda “Hayır”ın açık ara birinci çıktığını söyleyen Beyoğ lu Hayır Meclisi üyeleri, “Son dere ce moralliyiz. İlan edildiği haliyle yüz de 49. Kesinlikle şaibelidir. Ancak bu sonuçları da göze alarak yeni bir siyaset yolu or taya koymalıyız” dedi ler. Referanduma ilişkin Cumhuriyet’e konuşan Hayır Meclisi’nden Fu ZEHRA ÖZDİLEK at Çelik (43), Ferah Kökmen (46), Aslı Sarıoğlu (45) ve Birleşik Haziran Hareketi’nden Abdurrahman Atalay (63) özetle şunları söyledi: Devlet olanaklarına karşı Hayır’ın önde çıktığını ancak hile ile sonuçla rın değiştirildiğini söyleyen Abdur rahman Atalay, “Hayır’ı sokağa çıkar mak ve insanlara göstermek herkes açısından çok önemliydi. Çalışmaları yaparken propaganda dilimizi ayarla dık. Bir tarz tutturmaya çalıştık ve as la bozmadık. Durumu kişiselleştirme dik. Devletin açıkladığı yüzde 49 hayır oranı kesinlikle şaibelidir. Karşımız Ferah Kökmen Fuat Çelik da her türlü pervasızlığı yapmaya hazır bir ekip var. Tüm bu duruma karşı ‘Hayır’ kampanyaları sırasında ortaya çıkan birlikteliği iyi kavrayarak yeni bir siyaset yolu ortaya konulmayı” de Aslı Sarıoğlu Abdurrahman Atalay di. Fuat Çelik de “Kaybettik duygusunu hiç yaşamadım. Ben de herkes gibi eminim ‘Hayır’ çıktığına, zorlamayla ‘Evet çıkartıldı. Çalışma süresince ‘Evet’te çıksa ‘Hayır’ da çıksa artık ta leplerimiz net ve ne istediğimiz de belli. Beyoğlu Hayır Meclisi olarak bu referandumun meşru olmadığını anlatmaya devam edeceğiz”diye konuştu. Hayır Meclisi’ne katılarak referandum boyunca gönüllü olarak çalıştığını anlatan Aslı Sarıoğlu ise “Meclislerde çok farklı renkleri bir arada taşıyabildik. Bir arada durmayı öğrenme adımıydı bizim için. Çok disiplinli bir çalışma yürüttük. Disiplinin sonucu seçime de yansıdı. Beyoğlu’nda başa baş gitti. Bu bağımsız ekiplerin bugün için çok değerli olduğunu düşünüyorum. Henüz seçimdeki şaibelerin hiçbiri ortadan kaldırılmadı. Demokratik haklarımızın takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı. Ferah Kökmen de “O kadar çok çabaladık ki tabii ortaya çıkan sonuç biraz moralleri bozdu. Ama biz hayır oylarının da çalındığını biliyoruz. Bundan sonraki süreçte ‘Hayır Meclisleriyle’ ortak ve yerelde ortak insiyatifler oluşturarak kent, doğa, demokrasi ve bir arada durma meseleleriyle yolumuza devam edeceğiz” görüşünü dile getirdi. Sibel Uzun ‘Hayır’ oyunun ülkenin geleceği için korunması gerektiğini söyledi Tehlike hâlâ geçmedi ALİ AÇAR Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Sibel Uzun, referandumda çıkan yüzde 50’ye yakın hayır oyunun ülkenin geleceği için korunması gereken bir sonuç olduğunu belirterek, “Tehlike geçmedi, gittikçe ilerlemek istiyor. Bizler de büyük ittifaklardan, her türlü çözüm ışığı olabilecek hamlelerden asla kaçınmamalıyız” dedi. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Uzun özetle şunları söyledi: Halk bir araya geldi n Referandumda çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz? Tüm baskı, yasaklama, saldırı ve sınırsız devlet olanaklarıyla karşımıza dikilen “evet” karşısında, hayır sonucunun gerçek haliyle yüzde 50’nin üstünde çıkması, gözümüz gibi bakmamız gereken tarihsel bir başarıdır. Bugün Meclis’e sahip çıkan, egemenliğini kayıt ve şart altına aldırmayan insanların yüzde 50’nin üstünde olduğunu söyleyebiliyoruz. “Ülke elden gidiyor, hayır demek için ben ne yapabilirim” diye düşünenler bundan sonrasına da dikkat kesilmiş durumdalar. Ülke, diktatörlük inşasından buradan ilerleyerek kurtarılabilir. Bunun çok ciddi imkânları var. n Referandumun hemen ardından sokakta mücadele çağrısı yapıldı. CHP buna pek sıcak bakmadı ancak eski parti sözcüsü Selin Sayek Böke “sokak bir haktır” yönünde açıklaması oldu. Sokaktaki kasıt nedir? Referandum sürecine ve sandıklara çok büyük bir kesim sahip çıktı. Sandığa katılım beklenenin çok üstündeydi. Binali Yıldırım, yasayı çiğneyen mühürsüz zarf kararıyla gelen hileli evet sonucunu açıklamaya kalktığı dakikalarda insanlar tencere ve tavalarıyla hemen pencerelere çıktı. İlk andan bu ya na referandumun meşru olmadığı ortada. Sandıklarını bekleyenler, sonuçlarını alanlar koşarak YSK önlerinde büyük bir öfkeyle bir araya geldi. Ardından kitlesel hayır yürüyüşleri yapıldı. Halka başka seçenek bırakılmamıştı, bu yoldan ilerlemeye bakmalıydık. Tam bu süreçte CHP’nin ana muhalefet olarak milyonların tepkisinde tereddüt yaratması değil, bu tepkilere sahip çıkması gerekiyordu. Bu süreçte hiçbir seçenek bırakılmamış hayırına sahip çıkan milyonların sokaktaki direnişine tüm muhalefet destek olmalıydı, sahip çıkmalıydı. Neyse ki herkesi kapsayan, herkesin rahatlıkla gelebileceği Hayır Meclisleri vardı ve meclisler bu yürüyüşlere ön ayak oldu. Artık sadece sokakta değil diktatörlük tehlikesine karşı referandumun meşru olmadığı yönünde her açıdan çalışmalar büyütülmelidir. Yüzde 50’nin üstünde hayır oyu vermiş olanlar buna cevap bekliyor, uzun bir süre takipçisi olacak milyonlar var. n Siyasi yelpazenin çeşitli kesimleri bu referandumda bir araya gelerek “hayır” dedi. Bundan sonrası için nasıl bir siyasi yol izlenmeli sizce. EHP olarak çalışmalarınızı hangi doğrultuda yürüteceksiniz? Biz başkanlık gündeme geldiği ilk anlardan itibaren hayır diyenlerin hepsinin ortaklaşabildiği siyasi çözüm lerden yana olduk. Hiçbir zaman herkesin hayırı kendine demedik. Yüzde 99’a seslenmenin peşine en fazla düşmesi gereken sol olmalı diye düşündük. Herkesin iyiliği adına konuşan muhalefetin yaratılabileceğinden eminiz, bunun için büyük çaba gösterdik. Bu nedenle başkanlık karşısında epeydir ortak bir hayır cephesinin kurulması çalışmalarında tüm gücümüzle yer aldık. CHP ve HDP’nin de yer aldığı başkanlık karşıtı genel ortak bir zemine ön ayak olması için Demokrasi İçin Birlik kuruluşunda ve çalışmalarında yer aldık. CHP ve HDP’nin Gezi’de olduğu gibi tam olarak ortak hareket etmesi tüm koşulları değiştirebilir hepimiz biliyoruz. Hayır cephesinde yer alan hiçbir kesim, hiçbir oy göz ardı edilmemelidir. Hayır Meclisleri yüzde 50’nin üzerindeki gücü ilerletmenin imkânlarını taşıyor. Gezi, 7 Haziran, 1 Kasım ve referandum toplumsal olarak çok ciddi bir birikim yarattı. Artık referanduma hazırlanmayı bilen örgütlü güSibel Uzun cümüz var. Biz parti olarak ülkeyi yıkıma sürüklemek isteyen bu sürecin, ortak gücün adresi diyebileceğimiz Hayır Meclisleri sayesinde durdurulabileceğini düşünüyoruz. Destekleri kaybettiler n Referandum sonucunu halkın yarısı kabul ederken diğer yarısı kabul etmedi. 2019 için hayır cephesi sizce bir aday çıkarmalımı dır? Çıkarırsa nasıl bir yol izlenmeli? AKP bünyesinde toplanan taraflaşmanın boyutları eskisi gibi değil. Yarıdan daha az durumdalar, içeride eski desteklerini kaybettikleri gibi dışarıda da hiçbir destekleri olmayan bir yönetime dönüştüklerini söyleyebiliriz. Ekonomi gittikçe daha kötü bir noktaya varıyor. Ve küçük birimlere yapılan çağrılara inat hayır, ezici bir çoğunlukla büyük şehirlerden tüm ülke sathını kuşatmış durumda. Büyük şehirleri, ana arterleri Hayır Meclisleri yolu ile tutmaya devam edeceğiz. Bu nedenle önemli bir seçenek haline gelmiş olan bir hayır muhalefeti örülmeye devam ettiği sürece, 2019’dan daha önce önemli kazanımlara da imza atabiliriz. Hayır cephesi egemenliğin tek kişide kalmaması için her yolu denemeli, her yolu değerlendirmelidir. Eğer önüne cumhurbaşkanlığı seçimi gelecekse burada demokratik teamüllere uygun bir şekilde elbette değerlendirmeler yapmalıdır. Bir önceki Cumhurbaşkanlığı turundaki gibi olmamalıdır. Tüm bu kritik gündemlere en hazırlıklı kesim hayır cephesi olmalıdır. Tehlike geçmedi, gittikçe ilerlemek istiyor. Bizler de büyük ittifaklardan, her türlü çözüm ışığı olabilecek hamlelerden asla kaçınmamalıyız. Bilelim ki “Hayır bitmedi egemenlik bi zimdir” diyenler Hayır Meclislerinde hep birlikte karar almaya, kararlı olmaya devam ediyor. l İSTANBUL SÜRECEK Cumhurbaşkanı Çin’e gitti, ama bu konuyu biliyor muydu? Cumhurbaşkanı Çin’e gitti, havaalanında bir polis odasına çekilip sorgulanmadı. Polis yanında bir otel yetkilisi ile kaldığı otel odasının kapısını da gece yarısı çalmadı, kimlikpasaport kontrolü yapmadı ve fotoğrafını da çeken olmadı. Çin devleti hükümeti Cumhurbaşkanı’na kıyak geçmiş, diyeceğim, yatsın kalksın dua etsin! Çünkü Çin’i ziyaret eden Türk pasaportluların başına bu geliyor. İtibar yerlerde! 10 yılı aşkın süredir Türkiye’de bir şirketin genel müdürlüğünü yapan bir işadamımız, Çin’de Türk pasaportlulara nasıl davranıldığına ilişkin gönderdiği mektupta bakın neler anlatıyor: ‘Polis, kapıyı açın’ “Şirketin işlerini görmek üzere, yılda en az iki kez Çin’e gidiyorum. Şirketin başkanıyla, geçen yıl Hong Kong üzerinden Çin’in Ningbo uluslararası havaalanına indik. Burada polis istasyonunda her ikimiz ayrı ayrı 45’er dakika sorgulandık. Sonra teşekkür edip bizim ülkeye girişimize izin verdiler. Oldukça gücümüze gitti. Gerekçesini sorduğumuzda normal kontrol demişlerdi, biz de peki dedik, ama not ettik!!! Yine ikimiz kısa bir süre önce bu kez Şangay’dan Çin’e giriş yaptık ve aynı gün trenle Huangyan kentine gittik. İş yaptığımız şirketin rezerve ettiği otele yerleştik. Tam valizimi açmıştım ki kapı çaldı. Açtım, karşımda resepsiyon görevlisi bayan ve yanında resmi kıyafetli 3 kişiden oluşan polis ekibi vardı. Hayırdır buyurun dedim. Polisler fotoğrafını çekecekler dedi. Niçinini sorduğumda aldığım yanıt güvenlik gerekçesi oldu. Polis fotoğrafımı çekti ve odamdan ayrıldılar. Hemen işverenimin odasına gittim, senin de fotoğrafını çektiler mi diye sordu. Kendimi bir an için kaçak Suriyeliler gibi hissettim. Otel odasında fuhuş baskınında yakalanan biri gibi. Bu arada, polislerin en küçük bir kötü davranışı olmadı. Resepsiyon özür dileyerek şu bilgiyi verdi: Afganistan, Pakistan, İran, Irak ve Türkiye, yani 5 ülke vatandaşına karşı yapılan bir uygulamaymış bu. Sabah kahvaltısında otelde kalan başka Türk vatandaşı buldum ve onlara da aynısı yapılmıştı. Dünyanın birçok şehrine yıllardır giderim. Türkiye dahil, dünyanın hiçbir yerinde sabıka kaydım yok ve hiçbir yerde polis tarafından gözaltına dahi alınmadım...” Wikipedia: Anladıkları zaman hayat kolaylaşır Bir okur: Gerçekten de bizim “bakan” eğer aşama gösterdiğinde, “bakan, gören ve anlayan” konumuna yükseldiği zaman bu durumu aşarız. Ama bu zor gibi sanki, umarım ki Bakan bey bizi tamamen yanıltır... Türkiye son referandum ile kolektif herhangi bir şeyin önüne set çekti, “Tek adam” modeline geçti; bu bakımdan Wikipedia’yı anlaması, kabul etmesi, hele gidip orada bir maddeyi değiştirmesi, Tek Adam modeline uygun gözükmüyor. Türkiye artık bir yasaklar ülkesi, bir kapalı rejim; İran’ın bir zamanlar olduğu gibi. Belki artık bizi Kuzey Kore ile aynı kefeye koyar, onunla karşılaştırırlar. Okurum çok karamsar, ben, Bakan beyin kendi ve tek başına bu işin üstesinden geleceğine ve karamsarları şaşırtacağına inanıyorum. 2700 hâkim ve savcı adayı daha alınacak “Köşenizde yayımlanan ‘Adalet ile birlikte toplum siyasi iktidarın esiri oluyorsa’ başlıklı yazınızı da ilgiyle/ibret alarak okudum. Adaletin yerini ‘siyasi adaletin’ almasına yönelik tespit ve değerlendirmeniz tek sözcükle olağanüstü. Sorunun önemini ifade etmek ve kavramsallaştırmak bakımından çarpıcı. Rahmetli O. Bölükbaşı’nın yıllar önce ‘Adalet artık Bentderesi’nde’ şeklinde değerlendirmesini hatırlıyorum.) Bu arada, yeni hâkim/savcı adayı alımının devam ettirildiğini, olayın yazınızın içeriğinde yer alan (FETÖ’cülerin yargıdan temizlenmesinden sonra büyük açığı) kapatmanın da çok ötesinde olduğunu belirtmek istiyorum. Örneğin, 03.06.2017 tarihinde 2700 hâkim/savcı adayı alımı sınavı var.” Mahmut Esen, E. Mülkiye Başmüfettişi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear