26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 30 Nisan 2017 12 Onur Babakale açıklarında batan teknenin yolcuları arasında kemanına sarılmış biri vardı; Barış Yazgı. Tek derdi, tek isteği bir keman virtüözü olmaktı. Ama yoksul doğmuştu, yaşadığı ülkede bir zamanlar yoksul ama yetenekli çocukları istedikleri işleri yapmaya, başarmaya yönelten bir sistem vardı. Örneğin, Gürer Aykal böyle bir sistemin elinden tutmasıyla bugün dünya çapında bir şef olabilmişti. Ama artık bu sistem, iç ve dış düşmanlar tarafından hunharca yok edildi. Ve onlar, o genç insanlar meydanlarda, sokaklarda, dağlarda, mülteci teknelerinde ölümün soğuk yüzüyle karşılaşıyor. Ve bize sadece utanmak kalıyor. Şimdi düşünüyorum, uzağa gitmeye gerek yok, Barış, Küba’da yaşasaydı başına neler gelirdi. Hiç kuşkunuz olmasın onu Küba’nın ünlü caz piyanisti Ruben gibi dünyanın her yerinde verdiği konserlerle tanırdık. Ama Barış sadece konser vermekle kalmazdı tıpkı Ruben gibi ülkesine borcunu ödemek için, haftada iki gün küçük balerinlere kemanıyla eşlik ederdi. Nasıl mutlu bir insan olurdu, nasıl! Şimdi soğuk bir denizde, kemanına sarılmış ölü bir beden! Ve yarın 1 Mayıs. Benimle yaşıt olanların 1 Mayıs’la ilgili hikâyeleri epeyce çoktur. Kimini coşkuyla anımsarız, kimini derin, geçmeyen bir kederle. Şimdi gene keder gelip beni buluyor. Çünkü işçi sendikaları ve güvendiğimiz odalar bizleri Bakırköy Halk Pazarı’na çağırıyor. Taksim ve orada yaşanan 1 Mayısları bilmesek hani gönül rahatlığıyla halk pazarına gidebiliriz ama ne yazık ki, Taksim eskimeyen derin bir yara gibi kanıyor. Ve bu yara izi, Barış’ın ölümüne uzanan çizgisiyle birleşiyor. Evet, yaralıyım ve bu yara Bakırköy Halk Pazarı’nda geçmeyecek. Tam tersi bana yitirdiğimiz pek çok güzelliği, pek çok kazanımı anımsatacak! Yıllar önce Taksim yasaklanmıştı, ben sıradan bir turist gibi Taksim’de dolaşıyordum: Kazancı Yokuşu’nda durmuş, o kanlı 1 Mayıs’taki ölen insanları düşünürken birden çok yaşlı bir adamın kaldırıma oturup ağladığını görmüştüm. Telaşla yanına gittim ve o bana kızının Kazancı Yokuşu’nda ezilerek öldüğünü, her yıl 1 Mayıs’ta yokuşun başına gelerek kızıyla konuştuğunu söyledi. Karısı acıya daha fazla dayanamayıp kanserden ölmüştü. Kazancı Yokuşu’nda ezilerek ölen kızı tek çocuklarıydı. Şimdi ben Bakırköy Halk Pazarı’na gidip, “Günlerin bugün getirdiği baskı, zulüm ve kandır, ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez” diyerek nasıl marş söyleyebilirim? Kendime bunu yapamam! Şimdi birçok gerekçenin sıralanacağını biliyorum. “İzin verilmedi”, “Taksim kapatıldı” vs. Bazen bir şeyleri zorlamak gerekir. Eğer işçi sendikaları bırakın yüz bini, on bin işçi getirmeyi göze alabilselerdi, disiplini sağlayabilselerdi, işler farklı olurdu. Keşke on bin işçi ve işten atılmış binlerce akademisyen, işten atılmış gazeteci, öğretmen orada kapatılmış Taksim Meydanı’nın yanı başında dimdik durabilsek! Her şeyi evet, her şeyi usul usul kabullendiğimizden işler bizim istediğimiz gibi yürümüyor. Ama şimdi size müthiş umutlandırıcı, hikâyesi gerçek bir İngiliz filminden söz edeceğim. Thatcher zamanı, Galler’deki madenler kapatılacak ve on binlerce işçi işsiz kalacak. Sendika genel grev kararı alıyor, ancak sendikanın uzun süren grevi karşılayacak parası yok. İşte o sırada LGBT üyesi sadece yedi kişi Londra sokaklarında plastik kovalar ellerinde para toplamaya başlıyorlar. Sonra Galler’deki bir madenci kasabası onları davet ediyor ama maden işçisi erkekler, karılarının çağırdığı bu gruba cüzamlı gibi davranıyorlar. Ama iyi ki, kadınlar var, bir süre sonra madencilerle LGBT üyeleri dost oluyorlar ama sendika gazetelere çıkan bu dostluğu kabul etmiyor. Sonuç LGBT’liler madenci kasabasından kovuluyorlar. Ama onlar gene para toplamaya, grevci işçiler için konserler vermeye devam ediyorlar. Hatta polisin yaktığı grev otobüsünün aynından alıp madencilere yolluyorlar. Sonuçta madenciler bir yıl sonra kazanıyorlar. O günlerde bir Onur Yürüyüşü oluyor, LGBT üyeleri ne görsünler, sendika hatasını anlamış ve her bölgeden bir otobüs dolusu madenci LGBT Onur Yürüyüşü’ne katılıyor. Ve o yıl daha önce sürekli reddedilen Eşcinsel Hakları Yasası madencilerin desteğiyle parlamentodan geçiyor. Filmin adı: ONUR 30 Nisan 2017 SAYI: 33443 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.17 04.06 04.35 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.57 13.09 16.57 05.44 12.53 16.40 06.09 13.13 17.01 Akşam 20.08 19.50 20.10 Yatsı 21.39 21.19 21.36 yorum TASARIM: İLKNUR FİLİZ Yıl 2007 ve dolandırıcı dedesi Selanik’te Osmanlı zindanına atıldı diye başta, pek çok kuyruk acısından ötürü Türkiye ve Türklerden nefret eden Nicolas Sarkozy, çiçeği burnunda Fransa cumhurbaşkanıydı. Kuşkusuz son derece zeki ve kurnaz, ama bir o kadar da kendini beğenmiş, hatta küstahtı. Enerjik ve çözüm üretebilen bir politikacı olmasına karşın; ancak sonradan görmelere musallat bir kabadayılıktan mustaripti. Nicolas Sarkozy, Vladimir Putin’le ilk kez Almanya’nın Heiligendamm’da toplanan G8 zirvesinde tanışacak ve ikili bir görüşme gerçekleştirecekti. O sıralar Putin’in Rus ordusu, Gürcistan’ı hizaya getirmekle meşguldü. Putin’e muhalif kadın gazeteci Anna Politkovskaya kimvurduya gideli bir yıl bile olmamıştı. Homoseksüeller, Çeçenler, daha kimler kimler Putin’den illallah diyordu... Kısacası Putin’in sigaya çekileceği pek çok konu vardı ve Nicolas Sarkozy; öküz olmak isteyen kurbağanın özgüveniyle bekliyordu ikili görüşmeyi. Aynı boydaki iki lider, gazeteciler önünde hararetle el sıkışıp kurmaylarıyla birlikte bir salona çekildiler. Görüşmenin bitimindeki basın toplantısına katılan Sarkozy, ayakta duramayacak kadar sarhoştu. Yüzü bembeyazdı, sendeliyor, saçma sapan konuşuyor, dili dolanıyordu. Gazeteciler, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Putin’in ikram ettiği votkayı fazla kaçırdığına hükmettiler. Ertesi gün ikilinin görüşmesi hakkında votkalı haberler çıktı. Ama birkaç külyutmaz muhabir, gerek Putin, gerekse Sarkozy’nin alkol almadığını anımsatarak, işin içinde çapanoğlu olduğunu işaret ettiler. HHH Olayın perde arkasını, ancak 2016’da, görüşmede hazır bulunan Sarkozy’nin danışmanı ve araştırmacı gazeteci Nicolas Henin hem “Rus Fransa” başlıklı kitabında, hem de TV’lerde anlattı: Hadsizin hakkından imansız gelir! Putin ve Sarkozy “Görüşmeyi, Sarkozy başlattı. Önceden sözünü ettiği tüm kritik konularda Rusya’daki antidemokratik uygulamaları kıyasıya eleştirdi; güya dostça ama üstten bakan akıllar verdi. Vladimir Putin, mevkidaşını hiç kesmeden dinledi. Cevap vermeden önce uzun ve rahatsız edici bir sessizliğe büründü. Ardından Sarkozy’nin gözlerinin içine bakıp, iki elinin ayasını bir karışı gösterecek biçimde açarak: ‘Bak Nicolas’ dedi. ‘Senin ülken Fransa, bu kadar.’ Sonra kollarını iki yana açtı, ‘Benim ülkem Rusya ise bu kadar! Eğer sen küstahça ve haddini bilmez bu tavrını sürdürürsen, ben seni de, ülkeni de böcek gibi ezerim! Ha, hizaya gelir ve akıllı olursan, seni Avrupa’nın kralı da yapabilirim!’” Nicolas Henin, danışmanı olduğu Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin sendeleyerek çıktığı basın toplantısında sarhoş değil, Putin’den yediği sözlü dayakla ayakta K.O. olduğu için saçmaladığını ortaya koyduğu görüşme sırasında Putin’in Sarkozy’ye daha çok ağır hakaretler ettiğini belirtiyor, ama onları söylemiyor. Zaten bunları açıklamaktan da amacı, yediği dayağın ardından Sarkozy’nin bir Putin kuklası haline gelip uluslararası platformlarda Rusya yanlısı politika izlemesi... “Rus Fransa” kitabında bu politikaları irdeliyor. HHH Peki, ben bunları niye anlatıyorum? Çağdaş Rus Çarı Vladimir Putin’in nasıl bir Rusya hayal ettiğini, nasıl bir dikta kurduğunu, muhaliflerini nasıl ortadan kaldırdığını, bu sütunda defalarca yazdım. Okuyanlar bilir. Ne var ki Putin, ABD dahil tüm devlet başkanlarına kafa tutacak kadar büyük bir devletin başında; zekâsıyla, KGB geçmişiyle son derece donanımlı bir kabadayı, kalıbının adamı ve kincidir. Kabadayılığa epeyce prim veren Türkiye, FETÖ tarafından düşürülen savaş uçağı ve biri “yandaş mücahitler” tarafından linç edilen pilotlar için özür dileyip arayı düzelttiğini sandığı Rus ayısını, Suriye ile Irak’ta biraz acıtarak kaşımaya başladı. Üstelik, ABD de pek arkasında sayılmaz. AB derseniz, ki son toplamda Rusya’nın savaştığı Gürcistan’ı adeta evlat edinerek Putin’e nanik yapmayı başarmıştır; “YSK’nin zaferi”nden sonra bizim kabadayıyı kutlamak nezaketini bile göstermedi! Dolayısıyla naraları Türkiye’yi inleten tarzan zorda, cangılda ürkütücü bir yalnızlık dönemi başladı; kabadayılıkta el elden üstündür, aman Putin’e dikkat, derim. Mühürsüz oy ile “referandum söğüşleme” elbet kader değil. mmeuSntalulzikaekktmoisleteukğguueğnTreualwtnyaywnyaöawihpan.malehBemtt@eeytgta’min.aciol.mcom Ama bu döneme dam tından çekildiği için şim ga vurmuş yasalar, kav di evindeki kanepede otu ramlar ve sıfatlar maale ruyor. sef kader: Eskilerin, eskimeyen sö Etkin Pişmanlık... Ma züdür: kul şüpheli... Enişte... Tam “Gazeteci olunmaz, gaze kanunsuzluk... teci doğulur.” Bunlara bir de “Yenge” eklendi. Enişte’den değil... Firardaki Hava Kuvvetleri başimamı Adil ‘İtirazım var’ Ve ölünür. Azrail gelinceye kadar da elbette yazmaya devam edilir. Öksüz’den dolayı! HHH Yenge “etkin pişmanlık”tan yararlanmış ve yırtmış! Sazak da öyle yapmış. Sanal dünya ve “Twitter” kes O yırttı da, acaba adalet sistemimiz, gençlerimiz, iş memiş olacak ki halkoylamasında yenebilecek haltla sizlerimiz, ekonomimiz, sanayimiz, turizmimiz, kısacası rı erkenden seçmiş gibi, oturmuş “İtirazım Var” diye bir ülkemiz de yırtacak mı? kitap yazmış... HHH Siyasetin, medyanın ve ülkenin buralara nasıl geldiği Her şey “İtirazım var” diyen milyonlarca seçmenin or ni, kapalı kapılar ardında medya patronları ile siyasetçi ganize olmasına ve 2019 seçiminin “İsyanım var”a dö ler arasında dönen dönemeyen dolapları ve bazı bel nüşmesine bağlı. geleri de ekleyerek kâğıda dökmüş. 182 gündür 23 milyon 779 bin 141 seçmen “Tek Adam”a hayır dedi. Her Ankara gazetecisinin kariyeri darbe veya darbe teşebbüslerine tanıklıkla biçimlenir... özgürlüğünden Bu kadar kusür milyon “hayır” tam 237 cumhurbaşkanı adayı çıkarabilmek demek. HHH Rahmetli Örsan Öymen malum şarkıyı “Bir İhtilal Da yoksun... Yeni anayasa 100 bin imza ile cumhurbaşkanı adayı ha Var” diye aranje etmişti. na imkân veriyor. 12 Eylül 1980 darbesi için yazdıkları ile Fehmi Sayın K. Kılıçdaroğlu’nun “Ekmek”li bir adayına Koru’nun üç ay önce 15 Temmuz 2016 darbesi için mahkum olmamak demek. TBMM Darbe Komisyonu’nda söyledikleri neredeyse HHH aynıdır. “İtirazım var” diye feryat eden bir kitaptan söz etmek Abdulah Gül’ün arkadaşı Koru diyor ki: de pek güvenli değil. Ama yarı kadrosu fisebilillah ha “Türkiye’de bir daha darbe olmayacak diyenlerden piste yatan bir gazetede güvenden söz etmek de ayıp. dim. Oldu işte! Bundan sonra da olabilir mi? Olabilir.” İşbu yazının esin kaynağı, yüksek yargıçlar eliyle ön HHH ce çay sonra nal toplayan adalet ile şaibeli referandu Cumhurbaşkanı da buna inanıyor ki hâlâ KHK ile bi mun hemen ertesi piyasaya çıkan “İtirazım Var!” adlı ki ner, beş biner kamudan kovmalar sürüyor. taptır. Siz istediğiniz kadar “İtirazım Var” deyin. HHH Cumhurbaşkanımız da üzüntü, itiraz ve pişmanlığını Başarılı (ve şanslı) her Ankara gazetecisinin son du dile getirmişti: rağı genel yayın yönetmenliğidir. “Rabbim de milletim de bizi affetsin!” (3 Ağustos Çoğu kez bitip tükenmez davalar, cezaevleri, kimi 2016 Olağanüstü Din Şurası) zaman da hastaneler bu sürece dahildir. Derya Sazak da, Can Dündar, Fikret Bila gibi aynı gazetede (Milliyet) uzun yıllar çalışmış, meslekte kırk yılı geride bırakmış Ankara gazetecilerinden. Bu sözler “Etkin Pişmanlık Yasası”ndan yararlanmasını sağlar mı? “Rabbim” dediğine göre Yüce Divan devre dışıdır. “Millet” de YSK desteğiyle ve yüzde yarım buçuklu vezneciler İDDİANAMEsi Bombacı defalarca Üçünün de yazgısı farklı ölçeklerde Tayyip Bey eliyle biçimlendi. Can Dündar, “gazetecilik” uğruna Erdoğan’ın yakın bir farkla da olsa kendisini “Tek Adam” yaptığına göre işlem tamamdır. HHH keşif yapmış markajı ile önce cezaevine yatay geçiş yaptı. Sonra da zorunlu gurbete... Fikret ile Derya otuz yıldır çalıştıkları aynı gazetede hep halefselef oldular... Ama yolları “Batsın böyle gazetecilik” fermanı ile ayrıldı. Şimdi Bila, Cumhurbaşkanı’nın hiddetine maruz kalma korkusuyla boşaltılan Hürriyet koltuğunda oturuyor. “İtirazım Var” TBMM 15 Temmuz Darbe Komisyonu raporu tutanakları ile başlıyor. Çünkü o rapor hâlâ yayımlanmadı. Gazeteci, kitap bile olsa “atlatma haber”den vazgeçmiyor. İyi ki de yayımlanmadı. MİT’i ve Genelkurmay’ı geçtik, Enişte’nin bile görüşü bulunmayan rapor, bir Raj Kapoor filmi kadar acıklı olacaktı. İstanbul Vezneciler’de, 7 Haziran 2016’da, metro durağı yakınında, Çevik Şube Müdürlüğüne ait 2 otobüs geçerken bombalı araçla yapılan terör saldırısına ilişkin 13’ü firari, 6’sı tutuklu 20 şüpheli hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. Canlı bomba Eylem Yaşa’nın olay yerinde defalarca keşif yaptığı ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırla KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr nan iddianamede, eylemin TAK tarafından üstlenildiği anımsatıldı. Plaka Tanıma Sistemi kayıtlarına göre, 29 Mayıs ve 2 Haziran 2016 ile eylem den iki gün önce de keşif yapıldığı belirtilen iddi anamede, Yaşa’nın Suriye’de bombalı saldırı eği timi aldığı, Mardin ilinden yurda geçişinin sağ landığı kaydedildi. Vezneciler’deki patlama sonucunda 5’i polis memuru 7’si sivil, 1’i de saldırgan olmak üzere 13 kişi hayatını kaybetmiş, 36 kişi yaralanmıştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr SERVİS ARACINDA PATLAMA Öğrencilere EYP’li saldırı yapılmış İstanbul Pendik’te üniversite öğrencilerini taşıyan servis minibüsündeki patlamaya, zaman ayarlı el yapımı patlayıcının neden olduğu belirlendi. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin başlattığı araştırma sonucunda, servis aracına kimliği henüz belirlenemeyen bir kişi tarafından çanta bırakıldığı tespit edildi. Olaya, çantanın içindeki zaman ayarlı el yapımı patlayıcının neden olduğunu belirleyen ekipler, öğrencilerin ve servis şoförünün ifadesine başvurdu. Şüphelinin yakalanması için çalışmalar sürüyor. Pendik’te 26 Nisan’da özel bir üniversitenin öğrencilerini taşıyan minibüste meydana gelen patlamada 7 öğren ci yaralanmıştı. l Haber Merkezi Bayrampaşa V.D. Müdürlüğünden 719001296145493345726 vergi sicil numarası için alınan A2K.000 50104590 Sicil Nolu, BEKO499 Yazar Kasaya ait ÖKC levhası kaybolduğundan hükümsüzdür. SALİM PAFTALI C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear