26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 30 Nisan 2017 Vedat ARIK EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: EMİNE BİLGET haber 11 Milyonların kalbine gömüldüler 1 Mayıs 1977’de katledilen 34 yurttaş, Kazancı Yokuşu’nda anıldı 1Mayıs 1977’de Taksim’de katledilen 34 yurttaş, Kazancı Yokuşu’nda anıldı. Törende konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “40 yıldır faşist katiller bulunup adalete teslim edilmedi. 1977’de katledilen işçi kardeşlerimiz milyonların kalbine gömüldü” dedi. 1 Mayıs Tertip Komitesi’nin çağrısıyla düzenlenen anma etkinliğine KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, TTB Merkez Konsey Başkanı Raşit Tükel, TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz, HDK Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezai Temelli, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, ESP İstanbul İl Başkanı Pınar Türk, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy ve Divriği Kültür Derneği üyeleri katıldı. The Marmara Oteli önünde bir araya gelen grup, Kazancı Yokuşu’na yürüdü. Saygı duruşuyla başlayan anmada, hayatını kaybedenlerin isimleri tek tek okundu. Kitlesel 1 Mayıs DİSK Genel Başkanı Beko, “Tüm girişimlere rağmen bu yıl da işçilere Taksim’i kapattılar. İşçilere Taksim’i yasaklayanlar Kenan Evren gibi yalnız başlarına gömülecekler” dedi. Beko, anti demokratik uygulamaları eleştirerek “5 milyon işçinin kıdem tazminatı gaspedilmek isteniyor. 6 milyon işçinin kiralık işçi olma tehlikesi var. Bunlara karşı kitlesel 1 Mayıs’lar yaratmak zorundayız. Mevcut iktidarın baskılarına karşı yan yana mücadele verelim” diye konuştu. Her ilde alanlardayız KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen ise Taksim’in 1 Mayıs’la özdeşleşmiş olduğunu belirterek “Bu ülkenin işçileri, emekçileri, ezilenleri yaşamı üretenleriz. Türkiye’nin her ilinde yoksulluğa, sömürüye, talana karşı emek taleplerimizi, demokrasi ve özgürlük taleplerimizi haykırarak alanlarda olacağız” dedi. TTB Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel de 1977 katliamının toplumsal muhalefeti sindirmek için gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, “Katliamlara karşı en büyük gücümüz soracağımız hesaptır” diye konuştu. TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz ise “Varlık fonuna, insanlık dışı çalışma ve yaşam koşullarına, güvencesizliğe, kıdem tazminatının gaspına, ‘Hayır’ diyeceğiz. 1 Mayıs’ta bu ülkeyi seven herkesi alanlara davet ediyoruz” dedi. Kazancı Yokuşu’na, katledilenler anısına karanfiller bırakan grup, 1 Mayıs bildirisi dağıtarak İstiklal Caddesi’nde yürüdü. Cumartesi Anneleri’nin eylemine destek verdikten sonra Şişhane’de, 1 Mayıs 1988’de katledilen Mehmet Akif Dalcı’yı andı. Kadıköy’de anma 1 Mayıs Tertip Komitesi, 1 Mayıs 1996’da Kadıköy’de katledilen Hasan Albayrak ve arkadaşlarını andı. Kadıköy Belediyesi önünde buluşan kitle, karanfillerle Albayrak’ın öldürüldüğü yere yürüdü. DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Umudun düşmanları, bu ülkenin emeğine, insana dair ne varsa, bu ülkeyi güzel günlere taşıyacak her türlü değere düşman olanlar arkadaşlarımızı katletti” dedi. Öte yandan, İstanbul ve İzmir’de, KESK’in kamudaki ihraçlara yönelik her hafta yaptığı oturma eylemlerinde 1 Mayıs’a kitlesel katılım çağrısı yapıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Vedat ARIK Hiç yaşlanmayan fotoğraflar Cumartesi Anneleri dün Galatasaray’daki 631. buluşmalarında, 1994 yılının Nisan ayında Cizre’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Ahmet Bulmuş’un faillerinin yargılanmasını istedi. Basın açıklamasını okuyan Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe, Bulmuş’un, 1994 yılında Beyaz Toros’la kaçırıldığını, bedeninin iki yıl sonra Silopi’de başı kesilmiş olarak bir kuyuda bulunduğunu anımsattı. Gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, çocuklarını kaybedenlerin yargılanması talebiyle yıllardır mücadele ettiklerini belirterek, “Aynı acılar bir daha yaşanmasın diye buradayız. Ama bu ülkede adalet kalmamış. Hükümet, ‘büyük adalet sarayı’ yaptık diyor. Ben saraylara bakmam, içindeki adalete bakarım. Adalet ülkeyi yönetenlerin elinde” dedi. 12 Eylül’de gözaltında kaybedilen Ce mil Kırbayır’ın kardeşi Mikail Kırbayır ise yaklaşık çeyrek asırdır Galatasaray Meydanı’nda oturduklarını söyleyerek, “Bizi burda oturtmak zorunda bırakan şu ellerimizdeki hiç yaşlanmayan fotoğraflardır. Bu fotoğraflar devletin elinde keyfi olarak katledilen kardeşlerimizin fotoğrafı. Onların faillerinin bulunması için burda oturuyoruz” diye konuştu. Eyleme CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Eş Genel Başkanı Lami Özkan, TTB Merkez Konsey Başkanı Raşit Tükel, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoyda katıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet dö‘Knaürldmeeşzimevgreerdie’ İgEpdhçvyerGtrgöGgcnyFuriiüaaiıııyntsdrlieineölakvd,röütıldidkealreüclhkimimıdmlgdyipuereedŞtnmıao2dnieöiiirtkzıtkiu.iss,ş0nu’lküdöiherindkŞat2bkGdaamy1ğmtaaknaian4ii6ıenrez.asükpaüüty’dbmüsoGtHmpbci.lyiaşaaçseei7easfrHtoıağüarötiehClirşşıobddtkah.aazaeymakıdioeebnnlımyı‘uskbpanaHmrnmülziaaerkknmeukriAeihaıazh.rcııeltıhasynzusylaaetedaYaDıekrlahiidağypaanyyvlkoşvıreiFsalğtaaruiiaalkdılelMsTeteraıapamlK2cn”rınearıhtınrynbekiepea6Doetscsekeadszditkyanrı7aml.öicğraruecaiiandhraFt.ıbğnileşkşbgiypiıelpaüRgzss(aiiüiltizilüozrzıİn”cykraoaiıihkHsaştpoonirreıüopydnrot’’sdDiudtinGffutvmeioinöeınemrrüncdu)nrvrhöueekdrlenlneürİraddüad.oüasnnmiuazüdm.Drbaa2itlkbişipKmağd.A”yeia,,6eüutu,ieGoeeıerotn““.eğu.“5mrrlvtdemlrrlDİbaiurödıane’k,eilruiusl1rnemurnıamlaü1ai0şaac5ıyilalsayuşvuiyüae Suruç katliamı davası öncesi ailelerden çağrı ‘Bu davayı sahiplenin’ Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 20 Temmuz 2015’te terör örgütü IŞİD’in canlı bomba saldırısında 33 kişinin ölümüyle ilgili davaya 4 Mayıs’ta başlanacak. Katliamda yaşamını yitiren Murat Yurtgül’ün annesi Şemsa Yurtgül, “Oğlumun katilini istiyorum. Çocuğumun katilini bulmadan bu davadan vazgeçmeyeceğim” diye konuştu. Kobani’ye oyuncak götürmek ve çocuk parkı yapmak isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi gençler, 20 Temmuz 2015’te Şanılurfa’nın Suruç ilçesinde Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yaptıkları sırada terör örgütü IŞİD tarafından canlı bomba saldırısı düzenlendi. Saldırıda 33 genç yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı. Katliamdan 21 ay sonra Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 10 Ekim Ankara Gar katliamında da adı geçen sanıklar için ceza isten di. Tutuklu sanık IŞİD üyesi Yakup Şahin, Suriye’de bulunduğu belirtilen firari sanık, IŞİD’in sınır sorumlularından Deniz Büyükçelebi ve IŞİD’in sınır imamı İlhami Balı hakkında 104’er kez müebbet hapis cezası isteniyor. Sanıkların yargılanmasına 4 Mayıs’ta Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. Hayallerine tutunuyoruz Suruç Aileleri İnisiyatifi, dava öncesi Diyarbakır’da İHD Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Suruç katliamından kurtulan Erkan Keskin, “Katliamın izini ruhumuzda yaşayanlar olarak, bu davanın takipçisiyiz. Suruç katliamının failleri açığa çıkarılsaydı 10 Ekim Ankara katliamı yaşanmazdı” dedi. Basın metnini okuyan Suruç Aileleri İnisiyatifi Sözcüsü Mesut Çeki, “33 düş yolcusunun anılarına ve hayallerine tutunarak ayakta duruyoruz. Onların hayallerinin peşinde bizler de olacağız. Suruç Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında kat liamda ihmali bulunduğu gerekçesi ile geçen aylarda 7 bin 500 TL para cezası verilmesi gibi, yargı adeta acılarımızla dalga geçmektedir. Suruç katliamında yakınlarını kaybedenler ve Suruç katliamından yaralı olarak kurtulanlar ise birçok kere tutuklandılar” dedi. Katilleri istiyorum Suruç katliamında yaşamını yitiren Murat Yurtgül’ün annesi Şemsa Yurtgül, “Benim çocuğum oraya kavga etmeye gitmemişti insanlık için gitmişti. Çocuğumu öldürdüler. Ben bu davanın takipçisi olacağım. Oğlumun katilini istiyorum. Bastonla da gezsem çocuğumun katilini bulmadan bu davadan vazgeçmeyeceğim. Çocuğumun cenazesini almaya gittiğimde etrafımız TOMA’larla sarıldı. Gazlar sıkıldı. Ama katliamı yapanlarla ilgili tek bir görüntü yok. Herkese sesleniyorum, bu davayı sahiplenelim. Yanımızda olsunlar adalet isteğimizi haykıralım” dedi. l Yurt Haberleri İslamcılık mı dediniz? Memleketteki muktedirlerin pragmatizmine şapka çıkarmamak mümkün değil. “Çözüm süreci” dendi ve akabinde inanılmaz bir çatışma süreci başlandı. Mavi Marmara için yeri göğü inlettik, zamanla durum “Mavi Marmara’daki manyaklar” noktasına gelindi. Çok değil daha iki gün önce cümle âlem “Kahrolsun Avrupa” diye bağırıyorduk, referandum biter bitmez Malta’ya giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Birliği’ne “Müzakere sürecine dönmeye hazırız” mesajını verdi. Eşzamanlı olarak aynı mesajı, İstanbul’daki Atlantik Konseyi toplantısında bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından duyduk. Dedim ya, hayranım bu pragmatizme. Yıllar yılı Türkiye’de olan biteni “İslamcılık” etiketi altında açıklamaya çalışan bütün analizler, birer birer çöktü. İslamcılık sadece Başakşehir ve Sultanbeyli içinmiş. Oysa Ankara’yı bambaşka parametrelerle yorumlamak lazım. Ankara dediğiniz yer, Rezidans Muhafazakârlığı’nın merkezi. Yani? Yani “devlet” denilen aygıtın, yüzlerce inşaat şirketi, savunma şirketi ve enerji şirketinin yardımıyla ekonomik bir paylaşım aracı olarak irili ufaklı hisselere bölündüğü bir cins dağıtım üssü. Hal böyleyken, orada olan biteni din ya da muhafazakârlıkla değil başka tanımlarla yorumlamak gerekiyor. Zira Mehmet Ağar ve Hayrettin Karaman arasında sıkışan bir iktidardan fazla da İslamcılık beklememek lazım. Peki, nasıl tanımlayacağız bugünkü iktidarı? Bana sorarsanız mevcut Türkiye tablosu, 90’lı yılların Türkiye’sinden pek de farklı değil. Belki 90’lı yıllardan daha cafcaflı, daha kapitalist, lider kültü dozu biraz daha yüksek. Ama yine aynı ceberut devlet; sistematik ekonomik paylaşım; dış politikada ilkesiz bir pragmatizm, biraz milliyetçilik ve bir tık muhafazakârlık. İslamcılık ve kapitalizm sosuna bandırılmış olsa da karşımızdaki klasik bir “seçimli otoriterlik” örneği. Haliyle bu iktidarın dış politikada fazla maceracı olmasını beklememek lazım. İç politikada devreye sokulan söylem, büyük ölçüde tribünler için. Gerçekte Türkiye’nin ekonomik realitesi, yani devletin çıkar dağıtım ağını döndürebilmek için ihtiyacı olan hammadde, Türkiye’yi fazlaca Batı’ya bağımlı kılıyor. Siz bakmayın o manşetlere, “Haçlı İttifakı” benzetmelerine. Onlar seçim için. İçeride ne kadar efelense de Türkiye’nin Batı kulübünden tümüyle kopma lüksü yok... Bu yüzden önümüzdeki dönem dış politikada şaşırtıcı adımlar bekliyorum. İsrail’le yoğun ve üst düzey temaslar; Avrupa’yla yeni bir deneme; ABD’de Trump görüşmesi öncesi tatlı tatlı Batı yanlısı rüzgârlar... Peki madem aslında Batı’dan kopamıyor, Türkiye neden Suriye’de ABD’yle doğrudan karşıt konumda? Neden Beyaz Saray görüşmesi öncesinde Amerika’nın koruması altındaki YPG’yle gerilim başladı? Tam da bu yüzden. Ankara, 16 Mayıs’taki Beyaz Saray görüşmesi öncesinde “Bakın biz de buradayız. Bizi yok farz edemezsiniz. Biz de buralarda söz sahibiyiz” demek istiyor. Belli ki Cumhurbaşkanı, bütün bu meseleleri doğrudan Trump’la müzakere etmek niyetinde. Bir paket olarak. Gündemi, YPG, Fethullah Gülen ve Rıza Sarraf. Üçünde de Ankara, talep eden konumda. Erdoğan’ın stratejisi, Amerikalılar Rakka’da Kürtlerle hareket edecekse, ki öyle gözüküyor, karşılığında Trump’tan başka bir şey koparmak olacaktır. İslamcı değil son derece pragmatik bir siyaset arayışında. Bunu da bir tek bizim İslamcılar anlayamadı... Kazım Kızıl’la dayanışma çağrısı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret iddiasıyla tutuklanan gazeteci, belgeselci Kazım Kızıl’ın serbest bırakılmasını isteyen arkadaşları dün İzmir Tüyap Kitap Fuarı’nda bildiri dağıttı. “Vicdanımız tutuklu” başlıklı bildiride, Kızıl’ın, Gezi direnişi sonrasında, kamerasını, ağırlıklı olarak toplumsal direnişlerin belgelenmesi için kullanmaya başladığı vurgulandı. Kızıl’ın 17 Nisan 2017 tarihinde Bornova Küçükpark’ta YSK’nin referanduma dair kararını protesto etmek için toplanan gruba polisin müdahalesini kaydederken gözaltına alındığı ve tutuklandığı anımsatılan bildiride, şöyle denildi: “Kazım Kızıl, daha önce birçok kez toplumsal olayları haberci olarak izlemiş ve bizim hafizalarımızda yer alması için kaydetmiştir. Biz arkadaşları olarak, toplumsal bellek tutucularımızdan olan Kazım Kızıl’ın hapisteki diğer tüm muhalif vatandaş, gazeteci, aktivist ve politikacılarla birlikte, ivedilikle ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını istiyoruz. Ulusal ve uluslararası kamuoyunu ifade özgürlüğünün önündeki engellerin aşılması için dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear