26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 30 Nisan 2017 10 CHP siyasetin neresinde duracak? Başlığa bakıp benden bir cevap geleceğini ummayın. Çok gerilere gitmeyeceğim. Mesela Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’ın karşısına bugün MHP’de milletvekilliği yapan Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir aday çıkarıp sonra da sosyal demokratlardan ona oy vermelerinin istenmesi; keza başkent Ankara’nın belediye başkanlığına aday olarak bula bula MHP kökenli Mansur Yavaş’ın gösterilmesi gibi saçma sınırını aşıp zırva sınıfına yakışan tercihlerden söz etmeyeceğim. Tartışmak istediğim CHP’nin gösterdiği adaylarla sosyal demokrasinin kan uyuşmazlığı değil. 1967’den bu yana sosyal demokrat bir partiye dönüşme iddiasında olan, Sosyalist Enternasyonal’e üye olan, yani ilke olarak milliyetçiliği kesinlikle reddetmesi gereken bir siyasal partiden söz ediyoruz. AKP iktidarının ülkeyi sürüklediği keskin ve tehlikeli kamplaşmada onun yanında saf tutmadığı için çoğu kez dilimizin ucuna geleni yutmayı tercih ettiğimiz CHP’nin, siyasetin neresinde duracağı sahici bir sorudur. Üstelik bu soru, salt benim gibi ne CHP üyesi ne sosyal demokrat olan, dahası partilere akıl vermek gibi bir meslek hatasına düşmemeye özen gösteren bir gazetecinin sorusu değil. CHP çatısı altında siyaset yapan, sosyal demokrat ideolojiyi benimsemiş, içselleştirmiş dostlarımızdan, tanıdıklarımızdan, arkadaşlarımızdan sık sık duyduğumuz bir soru. HHH Hatırlayın, bir yıl kadar önce, 20 Mayıs 2016’da Meclis’te AKP’nin bir anayasa değişikliği ile milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin teklifi CHP’lilerin de desteği ile kabul edildi. Görünüşte “milletvekilleri”nin dokunulmazlığı idi, ama herkes biliyordu ki söz konusu olan “HDP milletvekilleri”nin dokunulmazlığı idi. CHP liderinin ağzından “Yapılan düzenlemenin anayasaya aykırı olmasına rağmen evet oyu verecekleri” açıklandı. Öyle de yaptılar. Anayasa değişti, dokunulmazlıklar kalktı ve... Ve HDP’nin Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ şu anda hapishanedeler. Ne zaman çıkacakları da belli değil. Tutuklanan, hapse konan, tahliye edilen, tekrar tutuklanan, gözaltına alınan, sonra yine tutuklanan HDP milletvekillerini bırakınız sokaktaki yurttaşı, siyasetin içinde koşuşturan gazeteci tayfasının bile ezbere sayması mümkün değil. 59 milletvekili ile Meclis’in üçüncü partisi olan HDP’nin siyasetten fiilen kazınmasına destek veren, üstelik bunu “Anayasaya aykırı ama...” parantezine alarak açıklayan bir partinin siyasetin sosyal demokrat kanadında yer aldığını söylemek mümkün mü? Peki, referandum sırasında (öncesinde, sonrasında değil sırasında) mühürsüz oyları geçerli sayacağını ilan ederek kendini kanun koyucu yerine oturtan Yüksek Seçim Kurulu’na karşı hemen, o anda davranıp, YSK’nin kapısına dayanmayan bir parti siyasetin neresinde duruyordur acep? Daha sayarım. Ama bu kadar örnek bile yetse gerek. HHH Yerim bitti ama CHP tırmıklaması bitmedi. Yarına... AKP’nin yaptığı düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ‘Evet’ diyeceklerini aktaran Kılıçdaroğlu, aksi halde AKP’nin bu durumu istismar edeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Anayasa’ya aykırı, halkı kandırmaya yönelik bir düzenleme geliyor. Dokunulmazlık kalktıktan sonra bizi hapse atacaklarsa atsınlar. Gerçek demokrasiyi bu ülkeye getirmek için, gereken tüm bedeli ödemeye hazırız. Ciddi bir karar almalı ve her şeyi göze almalıyız. HDP de ‘Evet’ demeli.” YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI Aslı Erdoğan ödülünü alamıyor Avrupa Kültür Vakfı’nın uluslararası alanda tanınmış sanatçılara verdiği Prenses Margeret ödülünü kazanan yazar Aslı Erdoğan, Özgür Gündem davasındaki yurtdışı çıkış yasağı nedeniyle 9 Mayıs’ta Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da yapılacak törene katılamayacak. Erdoğan, katılamadığı her ödül töreninin, uzun bir süre silinmeyecek kara bir iz bıraktığını söyleyerek, “Türkiye’nin yazarlarına layık gördüğü muameleyi tüm dünya gördü. Bu ülke bugüne dek yüz altmıştan fazla şairini ve yazarını hapse atmış, anlaşılmaz bir hınçla mütemadiyen aslında kendi dilini kesmiş, hakikatle yüzleşmeyi reddederek kendi vicdanını deşmiştir” dedi. Hollanda Kraliçesi’nin bizzat vereceği ödülü, Erdoğan adına Fransız yayıncısı, Actes Sud yayınevinin editörü Timour Muhidine alacak. ‘Taş Bina’nın İngilizce çevirmeni Sevinç Türkkan ve avukat Erdal Doğan’ın da katılacağı törende Erdoğan için hazırlanan bir video sunulacak. Kasım ayında Karl Tucholsky ödülünü kazanan ve PEN Onursal Üyesi seçilen Erdoğan, cezaevinde olduğu için ödüllerini alamamıştı. Yurtdışı yasağı kaldırılmayan yazar, geçen aylarda Theodor Heuss Madalyası (Almanya) ve Bruno Kreiss (Avusturya) İnsan Hakları Ödülüne değer bulunmuş, bu ödülleri de almaya gidememişti. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ H anginizi daha önce tanıdım acaba? Sanırım, daha önce karşılaşmışlığımız, hatta ayaküstü sohbet etmişliğimiz olsa bile üçünüzle de arkadaşlığım 1998 yaz sonunda, benim Açık Sayfa Ailesi’ne katılmamla başladı. Peki, hanginizi daha çok sevdim acaba? Aklımı kurcalayan her hukuki sorunda telefonunu çaldırdığım Akın’ı mı; bana hıyar tohumlarının toprağa kaç santim arayla dikilmesi gerektiğini öğreten, her karşılaşmamızda didişmezsek içimizin rahat etmediği Bülent’i mi; canımı sıkan bir şey olduğunda, kendimi iyi hissetmediğimde kapısına dayandığım, beni “Gel Baybay’ım, önce bir kadeh bir şey vereyim sana” diye karşılayacağını, soru sormadan içimi dökmemi ve yanından rahatlamış olarak ayrılmamı sağlayacağını bildiğim Mıstık’ı mı? Ceren karşılaşma ihtimalinin elinden alındığına isyan ediyordu; düşündüm de, sokakta karşılaşmazdık pek, olsa olsa adliyede karşılaşırdık. Ama ben de Nilgün gibi Kadıköy’e gidemez ol Ben hanginizi daha çok sevdim acaba? dum son zamanlarda, uğramasam bile telefonla arardım Mıstık’ı Kadıköy’den geçerken... 31 Ekim’den sonra neler öğrendim? Yazılarıyla bana teknolojinin o kadar da korkulası bir şey olmadığını gösteren Hakan Kara ile komşu olduğumuzu; habire “Bu ne biçim haber... Türkçesi bozuk” diye başlayan eposta mesajları gönderdiğim Güray Öz’ün sevgili sınıf arkadaşım Ümit’in eniştesi olduğunu; Turhan Günay’ın Kitap Eki’nde kendisi fiilen başında olmasa bile aynı kalitede çıkabilecek tohumları atmış olduğunu; Kadri Gürsel ve Önder Çelik’le akran oğullarımız olduğunu. Bir de eşlerin ne kadar güçlü Cumhuriyet Kadınları olduklarını. Neleri özlüyorum? Meslektaşları o köşeyi boş bırakma sa da Musa Kart’ın çizgilerini; Murat Sabuncu’nun, Kadri Gürsel’in yorumlarını; Cumhuriyet’in hukuk bürosunda otururken Ahmet’in hızla içeri girip Tora’ya üzerinde çalışmakta olduğu haberle ilgili heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıp aynı hızla odadan çıkmak üzereyken bizim de orada olduğumuzu fark edip dönüp bir espri yapıvermesini. Ve tabii, Bülent’le didişmeyi, Akın’a “Oğlanlar askere gidecek yakında, ne zaman doğum ziyaretine geliyorsun” diye sataşmayı, “Çok oturmayacağız canım, bir kadeh içip kalkacağız” diye oturulan lokantalarda gece yarısından sonra Mıstık’ın ince ince söylediği şarkıları... İlk günlerde herkes birbirini “Sakın ha geçiyordum uğradım diye gitmeyin, avukat görüşü süresi sınırlı” diye uyardı. “Ben çok özledim/ ben daha çok özledim” sızlanmaları arasında nöbet çizelgeleri oluşturuldu bir süre, birkaç dakikalığına da olsa sarılıp hal hatır sorabilmek için. Ben gittiğim günlerde şanslıydım, nispeten tenha günlerdi, 5’er dakika görebildim hepinizi. Şimdi, başlığında iddianame yazan bir metin de çıktı ortaya, artık daha zor görüşüp konuşmaya zaman yaratmak. Burada hayat devam ediyor; mevsim bahara döndü, davalar açıldı, davalar bitti, bebekler doğdu, keyif alınmasa da pazartesi akşamları Kallavi’ye gidildi, dilekçeler yazıldı... Çocuklar büyüyor, bir eve iki ergenus, bir genç kız (!) ve bir kedinin fazla geldiğini anlıyorum ama olan oldu bir kere. Bir de, döneceğiniz gün bekleniyor. Herkes sizi çok özledi. Gazetecilik kazanacakSİLİVRİ’ye GİDEN CHP HEYETİ, TUTUKLU CUMHURİYETÇİLERLE GÖRÜŞTÜ CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Ankara Milletve ve yöneticilerimizin mesajlarıyla birlikte heyetin değerlendirmesinin de bulunduğu bir rapor killeri Necati Yılmaz, Şenal Sa hazırladı. Görüşmelerin ardın rıhan ve CHP Muğla Milletve dan CHP heyetinin yaptığı or kili Nurettin Demir’den oluşan CHP heyeti, 28 Nisan günü Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulu İKLİM ÖNGEL tak değerlendirme ise raporda şöyle yer aldı: “15 Temmuz darbe girişimi nan gazetemiz yazar, yönetici ve çi nin ardından ilan edilen OHAL ile bir zerlerini ziyaret etti. Heyet, ziyaretin likte iktidar, kendi gibi düşünmeyen ardından tutuklu bulunan yazar, çizer muhalifleri aynı torbanın içine koya rak, bir cadı avı başlattı. Cumhuriyet gazetesi yazarları ancak darbe girişiminden 1 yıl, tutuklanmalarının üzerinden 9 ay geçtikten sonra 24 Temmuz günü hâkim karşısına çıkabilecekler. Cumhuriyet gazetesi gibi kurulduğu günden itibaren terör örgütlerinin karşısında bir yayın politikası izleyen, AKP iktidarının Gülen hareketiyle kol kola olduğu dönemlerde dahi FETÖ aleyhinde yayın yapan bir gazeteyi, FETÖ ve PKK ile aynı çizgide göstermek, bu süreçte yaşadığımız çok sayıdaki ironiden yalnızca biri. Görüştüğümüz isimler FETÖ üyesi olmakla suçlandıkları için kendilerine daha ağır koşulların dayatıldığını, bu noktada bir çifte standart olduğuna dikkati çekiyor.” Tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerimizin CHP heyeti aracılığıyla verdiği mesajlar ise şöyle: 24 Temmuz’da çaRşı karışacak Akın Atalay: Kendi suçlarını itiraf etmişler. İddianameleri kurgu, biz olgularla çürüteceğiz. 4 gün önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın kardeşi Fatsa’da FETÖ imamı diye manşet yapıldı, 4 gün sonra operasyon oldu. 17 tanık var, FETÖ dönekleri. Hüseyin Gülerce, Cem Küçük, Latif Erdoğan tanık. 24 Temmuz’da çarşı karışacak. Bizi destekleyen insanların başını yere düşürmeyiz. Gazetemizi, gazeteciliğimizi, cumhuriyetimizi, mesleğimizi ve bunların onurunu yere düşürmeyiz. Siyasi karar vericiler bizim burada olmamızı öngörüyor. O yüzden buradayız. Bizi buraya hâkim ve savcılar koymadı. Yurtdışındaydım, geldim, teslim oldum. Referandum sonuçlarından umutluyuz. Oy atma anı itibarıyla demokratikti. Seçim süreci bütünüyle demokratik bir süreç değildi. Teslim olmamızı istiyorlar, bizim üzerimizden basını suçlamak istiyorlar. HIZLI VE ADALETLİ YARGILAMA İSTİYORUZ Murat Sabuncu: AB, ABD istiyor diye değil Türkiye için demokrasi istiyoruz. İnsan hakları, özgürlük istiyoruz. 16 Nisan çok önemli bir ders verdi. “12 dakika Kemal Kılıçdaroğlu darbecilerle konuşmuş’’ haberi yaptılar. Konuştularsa nerede? Sırf referandum için iftira attılar, şimdi unutuldu, gitti. Hızlı ve adaletli yargılama istiyoruz. AYM üç emsal dosya inceleyecek. Gazeteci Nedim Şener’in görüşmecisiydim. AKP, FETÖ ile işbirliği yaparken biz bu insanların suçsuzluğunu anlattık. O dönem FETÖ’nün hedefi olduk, şimdi FETÖ’ye yardımdan buradayız. Kim olduğunu bilmediğim telefonlar nedeniyle yargılanıyorum. Ama er geç gazetecilik kazanacak. Avukat görüşü haftada bir gün bir saat. Daha önce her an avukatla görüşebiliyorduk. Mektup niye yasak? Etkinlik hiç yok. Hafta bir gün bir saat spor yapabiliyoruz. Tam tecrit halindeyiz. Bir haftada 168 saat var, sadece iki saat dışarı çıkabiliyoruz. Bir saat avukatımızla, bir saat aileyle kapalı görüş yapabiliyoruz. BÖYLE ESPRİ YAPMADIM Musa Kart: 24 Temmuz 2017’de, 9 ay tutuklu kaldıktan sonra hâkim karşısına çıkabileceğiz. Yani önce ceza, sonra savunma. Eğer bu sıralamayı garip bulmazsanız, bir hukuk devleti olduğumuzu düşünebilirsiniz. 35 yıldır sadece karikatür çiziyorum. Ve hakkımda 29 yıla varan hapis cezası isteniyor. Evet, şaka gibi... Belki de bugüne kadar böyle çarpıcı ve vurucu bir espri yapamadığım için cezalandırılmayı hakettim, kim bilir. 12 Eylül’den kötü Güray Öz: Bulabildiğimiz kitapları okuyabiliyoruz, koşullar kötü. Yıllar dır gazeteciyim, 12 Eylül dönemi koşullarında dahi böyle şartlarla karşılaşmadık. ADALET YOK EDİLDİ Turhan Günay: CHP’ye ve Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür ediyorum. OHAL ciddi bir cezalandırma biçimi oldu. Uzun tutukluluk, cezaya dönüştü. Adalet yok edildi. İddianamemiz ancak 18 Nisan’da kabul edildi. TECRİT ALTINDAYIZ Bülent Utku: Burada özellikle OHAL’den kaynaklanan koşullar nede niyle, görüşme hakkımız başta olmak üzere çok sayıda hakkımız kısıtlanıyor. Adeta tecrit altındayız, duruşmamızın gerçekleşeceği günü bekliyoruz. delile gerek yok Ahmet Şık: Cemaat yargılaması ile bugünkü yargılama arasındaki tek fark, onlar delil üretiyorlardı, şimdi delile de gerek yok. Korkunç bir kötülükle karşı karşıyayız. Bu yargıçlar, çocuklarının yüzüne nasıl bakıyorlar. Bana önce FETÖ’cü dediler, baktılar ki bu tutmayacak, PKK’ye döndüler. Ben içerdeyim, Gülerce dışarıda Kadri Gürsel: 5.5 ay iddianame bekledik. Serbest bırakılırsak tutukluluğumuzun üzerinden 9 ay geçmiş olacak. Asılsız ve delilsiz suçlamalarla tutuklandık. Bu, insan hakkı ihlalidir. İddianame çıkmış olmasına rağmen uzun tutuklulukla cezalandırılmaya devam ediyoruz. CHP’ye teşekkür ediyorum. ByLock ile ilişkili oluşumun tek sebebi olabilir. 2014’te TV’de program yaparken o dönemde emniyette düzenlenen FETÖ operasyonlarına karşı örgütün giriştiği medya kampanyası çerçevesinde defalarca arandım ve mesaj gönderildim. Ben içerideyim, Hüseyin Gülerce dışarıda. İddianamenin ironik tarafı tam da bu. Ben içerideyim, FETÖ’yü cansiperane savunan Gülerce, tanık. Aktif bir gazeteci telefonla insanlarla konuşabilir. Konuştuklarımın ByLock kullanıp kullanmadığını bilemem. Bana çamur atmaya çalışıyorlar, ama tutmaz. 20’den fazla ilde farklı meslek sahipleri ile nasıl ilişkim olabilir? Konuştuğum her şey mesleki çerçevededir. ByLock’tan nasıl haberim olabilir? 30 yılı aşkın meslek hayatımda hesap veremeyeceğim bir tek görüşmem yoktur. Gazeteciliğimi şeffaflık ve hesap verme üzerine kurarım. Kapalı kapılarda da söylediğim şeyleri TV’de, gazetelerde dile getiririm. Gazetecilerin ve milletvekillerinin bırakılması lazım. Demokrasi adına katlanacağız Mustafa Kemal Güngör: Bu hukuki bir operasyon değil, siyasi bir operasyon. Amaç, zihinsel olarak sağlam çıkmak. 180 gündür buradayım, memleketim için buradayım. Demokrasi mücadelesi olan bir insan olarak tutuklu olmam beni de üzüyor. 2019 için ‘hayır bloku’nun birlikteliği üzerine kuralım, birlikte yaşama projesi geliştirelim. Cezaevinde nereye dönseniz ya bir milletvekiline, ya bir aydına, ya bir gazeteciye çarpıyorsunuz. Buradaki birlikteliğin, dışarıda da devam etmesi gerekiyor. Demokrasi adına katlanacağız. Tecrit altındayız. OHAL nedeniyle ortak alan yok. 3 kişi birbirini görmüyor. Wikipedia’yı da yasakladılar Dünyanın en büyük internet ansiklopedisine Türkiye’den ERİŞİM DÜN SABAH ENGELLENDİ Dünyanın en büyük internet ansiklopedisi olarak bilinen Wikipedia’ya dün sabahtan itibaren Türkiye’den erişim engellendi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), wikipedia.org’a erişimin idari tedbir kararı nedeniyle engellendiğini duyurdu. Gerekçe ise Türkiye’nin ‘rahatsız’ olduğu içeriklerin kaldırılmaması. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ise “Wikipedia’nın teröre karşı iş birliği yapmak yerine, Türkiye’ye uluslararası arenada karalama kampanyası yapan çevrelerin parçası olarak ha reket eden bir bilgi kaynağı haline geldiği” iddiasında bulundu. ‘Türk halkının yanındayım’ Türkiye’de erişime engellenmesi sonrası sitenin kurucularından Jimmy Wales, Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Bilgiye erişim temel insan hakkıdır. Türkiye halkının bu hakkını savunma mücadelesinde hep yanında olacağım” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Wikipedia’ya erişim engeline tepki gösterdi. Yarkadaş, Twitter hesabın dan yaptığı açıklamada iktidarın sansüre doymadığını söyleyerek, “Sitede bir iftira, yalan bilgi ya da pornografik bir içerik varsa, bu site yönetimi ile diyalog kurularak kaldırılabilirdi. Ya da mahkeme kararıyla sakıncalı içerik ya da içeriklere erişim engeli konulabilirdi. Belli ki; BTK bunların hiçbirine gerek duymuyor ve siteyi direkt kapatma yolunu seçiyor. Yapılan uygulamanın adı sansürdür ve bilgiye erişim hakkının engellenmesidir. Bu kabul edilemez” dedi. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Yönetim Kurulu’ndan yapılan açıklamada da “Bir bilgi kaynağını kapatmak için böyle bir gerekçe kabul edilemez. Bilgi ve habere ulaşabilmek doğrultusunda Wikipedia’nın tekrar açılması gerekmektedir” denildi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yetkililerine göre ise sitenin tekrar açılması için Türkiye’de temsilcilik açılması, uluslararası hukuka uygun hareket edilmesi, mahkeme kararlarının uygulanması, Türkiye hakkındaki olumsuz yayınlara son verilmesi gerekiyor. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear