24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 28 Mart 2017 10 149 gündür özgürlüğünden yoksun... DAVA AYNI HÂKİME EMANET Önce tutukladı, sonra yargıladı CANAN COŞKUN FETÖ’nün basınyayın kuruluşlarında çalıştıkları öne sürülen gazeteciler, haberleri ve Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek, ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla 8 ay sonra yargıç karşısına çıktı. Mahkeme Başkanı İbrahim Lorasdağı’nın soruşturma aşamasında İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nde görevli olduğu ve Atilla Taş, Murat Aksoy, Mutlu Çölgeçen ve Gökçe Fırat’ı tutukladığı ortaya çıktı. Taş’ın avukatı Ali Deniz Ceylan, bu nedenle, Başkan’ın dosyadan el çekmesini istedi, reddi hâkim talebinde bulundu. Heyet, talebi reddederek savunmalara geçti. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya müzisyen Atilla Taş, gazeteci Murat Aksoy’un da aralarında bulunduğu 26 tutuklu 1 tutuksuz sanık katıldı. Duruşma başlangıcında jandarmalar ailelerin yakınlarını görmesini engellemek için ayağa kalktı. Atilla Taş, kimlik tespitinde, “Eskiden şarkıcıydım, şimdi gazetecilikten tutukluyum” dedi. Taş savunmasında, “ByLock, Eagle hiç kullanmadım. Hiç maklube yemedim, Bank Asya’da hesabım yok. Yurtlarında kalmadım. Müslümanım ama namaz kılmıyorum” dedi. Taş, Başkan’a, “Hukukun sağlıklı işlediğine zerrece güvenim yok. Sizi gördüğümde de hukuka olan son umudum gitti” dedi. Hayatından bir kez örgüte üye olduğunu kaydeden Taş, “O da CHP’dir. Bununla da gurur duyuyorum. Güneydoğu’da askerlik yaptım. 25 yıldır bacağımda mermiyle yaşıyorum ama bana terörist deniyor. Kanıma dokunuyor. Hukuk ve adalete öyle susadım ki kendimi Kafka’nın Dava isimli romanında hissediyorum” diye konuştu. Taş, Twitter paylaşımları ile ilgili “Muz cumhuriyetinde yaşadığımı bilseydim o tweetleri yazmazdım. 40 yıl apolitik yaşarken başıma taş düştü de bir örgüte üye oldum mu dedim? Ham çökelekten yargılansam bana daha mantıklı gelir” dedi. FETÖ’yü lanetliyorum Habertürk eski haber koordinatörü sanık Abdullah Kılıç ise algı yaratma sürecinin kurbanlarından biri olduğunu söyleyerek, “Sadece gazetecilik yaptım, haberin üzerine gittim. Merhamet değil adalet istiyorum. Tahliyemi talep ediyorum” dedi. Zaman Gazetesi editörü Ali Akkuş ise “FETÖ’nün işlerini okudukça bu sinsi örgütü lanetliyorum. Ekrem Dumanlı’nın dershanelerle ilgili üst üste manşet atmasının gazetecilik etiğine uygun olmadığını toplantılarda söyledim” diye konuştu. l İSTANBUL KARACA ÇAPRAZ SORGUDA: Arınç’ı ABD’ye Erdoğan gönderdi Kapatılan Samanyolu Televizyonu’nun Medya Grup Başkanı Hidayet Karaca, 73 sanıklı FETÖ Çatı Davası’nda mahkemenin sorularını yanıtladı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Karaca’nın arasında bulunduğu 5 tutuklu sanık katıldı. Daha önceki duruşmalarda savunmasını tamamlayan Karaca’nın, bu celsede çapraz sorgusu yapıldı. Karaca, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD ziyareti sırasında Bülent Arınç’ı, “Selamlarımı ilet. Bizden bir emirleri takviyeleri olur mu? Onu da öğren” diyerek Fethullah Gülen’e gönderdiğine dikkat çekti. Mahkeme Başkanı Giray’ın, Samanyolu’nda Gülen’den “Muhterem Hoca Efendi” diye bahsedildiğinin anımsatılması üzerine Karaca, “Başta Bekir Bozdağ olmak üzere birçok hükümet yetkilisi o dönem Muhterem Hoca Efendi derdi” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ZARİFE SELÇUK Sevgili Ahmet, Sevgili Kadri, Sevgili Güray… Bizim gazeteden de Mahir içeride… BirGün’de köşemden de bir mektup yazmıştım sizlere, sanırım okuyamadınız, BirGün alamıyorsunuz. O mektupta da yazmıştım; o kadar çoksunuz ki içeride, hepinizin adını yazsam mektupta başka şey yazmaya yer kalmayacak. Dipsiz bir kuyuya döndü hapishaneler, dipsiz ve karanlık. Kim yazdıklarıyla çizdikleriyle rahatsızlık veriyorsa, tutup atıyorlar içine. Aylar geçiyor; ne iddianame, ne duruşma, ne yargılama… Kuyunun dibinden, koyu karanlığın içinden uğraş ki sesini duyurabilesin. Sizlerin adını yazdım girişte, hani dışarıdan da şahsen tanışıklığımız, karanlığı yırtma çabalarımızda yan yana yürümüşlüğümüz var diye. Selamım hepinize ama biliyorsunuz. Gazeteciliğe en fazla ihtiyaç duyulan zamanlardan geçiyoruz ve sizi özlüyoruz arkadaşlar! Dışarının gürültüsü içeriye, sizlere kadar da geliyordur mutlaka. Hollanda başta bütün Avrupa ile papaz olduk; tam Kadri’nin kalem oynatması gereken günler. İşlevselci kuramın önde gelen isimlerinden L. Coser, çelişkinin işlevlerini sıralarken, “dış çelişki/çatışma iç bütünlüğü artırır” demişti. Şimdilerde, referandum kampanyasında her fırsatı Görüşmek üzere değerlendirme çabasındaki iktidar, çelişkinin bu işlevine sarılmış durumda. “Avrupa Avrupa duy sesimizi” haleti ruhiyesini coşturup birkaç evet fazla çıkarmaya çalışıyorlar. İşe yarar mı? Emin değilim. AKPMHP oylarının yüzde 70 olduğu yerlere gittim Ankara yakınlarında. Hayatında sola oy vermemiş esnaftan “Burada yüzde 70 Hayır çıkacak” diye benimle iddiaya girmeye kalkanlar oldu. Hayırdır inşallah! Hapisliği bilirim; gerçi çok geçti üzerinden 12 Eylül’ün, Mamak’ın… O hatıralar hep canlı ama. Siz içeride dışarıdakileri düşünürsünüz, dışarıdakiler de içerideki sizleri. Görüş günleri karşılıklı birbirini avutur hapishaneciler ve hapishaneci aileleri: Nasılsın? İyiyim. Nasılsınız? İyiyiz. Aileler başka tabii… Hapishaneci için en zor zamanların en güvenilir limanlarıdır onlar, sığınabileceğiniz. Biz de bir aileyiz ama, büyük yazarçizer ailesi memleketin. Başı hiç dertten kurtulmamış, memleketin her sıkıntılı döneminde sıkıntının en ağırını yaşamış yazarçizer ailesi. İnanın acayip sıkıntılı dışarda da hayat. Hani sizin yerinize koyup kendimi, “içerisi gibi” demek de istemiyorum. Bazıları pek rahat, “gazeteci” geçiniyor, çalakalem yazıyor, ekran ekran konuşuyorlar. Hâlâ varsa dışarıda kalmış birkaçımız onlar da içeri tıkılsın diye uğraşıyorlar. Diğerleri, bizler, sol memesinin altındaki cevahir kararmamış olanlar, açlıktan ölmek üzere olan biçareler karşısında elinde ekmeği olup da yiyemeyenler gibi hissediyoruz. Aç birinin karşısında yiyemezsiniz de lokmalar düğümlenir ya boğazınızda, sizler yazamazken sözcüklerimiz düğümleniyor bizim de. İktidar ağızları o bildik hikâyeyi anlatıp duruyorlar hâlâ: Gazeteci değilmişsiniz! Dünyanın herhangi bir yerinde, biraz gazeteciliğe bulaşmış birini, biraz bu memleketin halinden anlayanları sizin gazeteci olmadığınıza inandırmaları imkânsız oysa. Kimi inandıracaklar Musa Kart’ın karikatür çizmekten başka işler yaptığına? BirGün’den yazdığım mektupta da söylemiştim; bir İspanyol karikatüristle tanıştım, karikatürleriyle önce. El Roto. Musa Kart’tan ona, ondan Musa Kart’a selam taşıdım. El Roto’nun bir karikatürü var: Siyah elbiseler içinde ve siyah gözlükler takmış iki adamı, bize arkası dönük şekilde bir televizyon ekranına bakarken gösteriyor. Adamlardan biri diğerine; “İnsanlar sorular sormaya başlıyor. Korku düğmesini biraz aç” diyor. O karikatüre bakıp, bunu Musa Kart da çizmiş olabilirdi demiştim. Kâğıdın kalemin, fırçanın boyanın sizinle buluşmasından korkuyorlar, kesin. O yüzden içeridesiniz ya… Çizgilerin, yazıların yeri yerinden oynatacağını biliyorlar. Kitabın bombadan tehlikeli olduğunu söylememişler miydi? Üzerimize saldıkları korkunun bir gazetede yazılacak iki cümle ile, çizilecek bir karikatürle önünün kesilebileceğini, oralardan korkunun üzerine cesareti salabileceğimizi biliyorlar. Geçecek bu günler. Geçmemiş bir gün var mı ki? Tekrar kollarımızla sarılıp kucaklaşacağımız günlere kadar, bir kalemin yazabileceği en sıcak, en dost sözcüklerle kucaklıyorum sizleri. Görüşmek üzere! Buharlaştılar mı? Meslektaşlarının dayanışmak için yolladığı kartlar arkadaşlarımıza ‘Adı geçenlerin cezaevinde kayıtları yok’ denilerek teslim edilmedi Cezaevindeki gazetecilerin haklarının keyfi bir biçimde gaspı sürerken bunlara bir yenisi daha eklendi. Meslektaşlarıyla dayanışmak için cezaevindeki gazetecilere yollanan kartlar ‘adı geçen kişilerin cezaevinde kaydı yok’ denilerek teslim edilmedi. “Başta Cumhuriyet gazetesi yazarları olmak üzere onlarca meslektaşımız, sorgusuz sualsiz bir biçimde cezaevinde tutuluyor. Cumhuriyet gazetesi yazarları tam 145 gündür neyle suçlandıklarını öğrenmeye çalışıyor. Savcı 145 gündür iddianame hazırlamıyor. Belli ki; iddianameye yazacak bir şey bulamıyor” diyen CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, önceki hafta, tutuklu gazetecilerin aileleri ile Silivri Cezaevi’ndeki gazetecilere dayanışma kartı yolladıklarını belirterek “Kartların teslim edilmediklerini öğrendim. Gerekçe ise komik... Adı geçen kişilerin cezaevinde kaydı bulunmamaktadır deniliyor” şeklinde konuştu. Neyle suçlandıkları bile belli olmadan içeride tutsak tutulan arkadaşlarımıza yollanan kartlar cezaevi yönetimi tarafından teslim edilmedi. Atilla Aksoy’u yitirdik Reklam ve iletişim sektörünün öncülerinden ve gazetemi zin ilk kitap eleştirmenlerinden Atilla Aksoy hayata veda etti Türkiye reklam camiasının duayenlerinden, iletişim sektörünün öncülerinden ve Açık Radyo’nun kurucularından Atilla Aksoy dün hayata veda etti. Türkiye’de çağdaş anlamda reklamcılığın kurucuları arasında gösterilen Atilla Aksoy 1949 yılında doğdu ve 35 yılı aşkın meslek yaşamı boyunca sektörün kilometre taşları denebilecek birçok projeye, sayısız ulusal ve uluslararası başarıya imza attı. Atilla Aksoy 1970’li yıllarda gazetemizde başladığı kitap eleştirileriyle bir ilki gerçekleştirmiş ve bir anlamda Kitap Eki’nin temellerini atmıştı. Cumhuriyet gazetesinin tanıtım etkinliklerinde de önemli katkıları olan Aksoy aynı yıllarda pek çok çeviri de yapmıştı. 1981 yılında Reklamevi’ni kuran Aksoy, daha sonra Young&Rubicam ve Wunderman ajanslarının kurucu ortağı oldu ve Yönetim Kurulu Başka nı görevini yürüttü. Atilla Aksoy’un cenazesi bugün öğle namazını müteakip Karacaahmet, Şakirin Camii’nden kaldırılacak. Gazetemize fotoğraf ödülü Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, 2016 yılının en başarılı fotoğraflarını seçerken Ankara fotomuhabirimiz Necati Savaş, 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde tankların geçişi sırasında üst geçitten aşağı düşen kadının fotoğrafı ile Mustafa Pekcan Özel Ödülü’nü aldı. 32 yıldır düzenlenen yarışmada yine 15 Temmuz gecesi fotoğrafları ile Depo Foto’dan Osmancan Gürdoğan yılın basın fotoğrafı ve yılın haber fotoğrafı ödülünü aldı. Ödül alan fotoğraflar 39 Nisan’da Panora AVM’de sergilenecek, ödül töreni ise mayıs ayında Ankara’da düzenlenecek. l ANKARA / Cumhuriyet Alay ediyorlar AKP Milletvekili Mehmet Metiner’in de konuk olduğu TGRT Haber TV’deki ‘Yüzde Yüz Gündem’ adlı tartışma programında konuşan Yarkadaş yayında tepkisini şöyle dile getirdi: “Ailelerle birlikte yolladığımız kartları teslim etmeyenler, aklımızla alay ediyor. Gazetecilerin cezaevinde kaydı yokmuş... Ahmet Şık, Akın Atalay, Musa Kart ve Turhan Günay cezaevinde değilse neredeler? Bu arkadaşlarımız buharlaştı mı? Bu keyfiyeti kabullenmiyoruz.” Yarkadaş, kartları teslim etmeyen tüm ilgililer hakkında avukatı Turan Aydoğan aracılığıyla suç duyurusunda bulunacaklarını da açıkladı. Bozdağ’a mektup Gazetemizin çizeri Musa Kart’ın çizgilerinin halka ulaştırılmasının engellenmesini de eleştiren Yarkadaş, “Cezaevinde yaşanan sıkıntıları Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a yazacağım mektupta anlatacağım. Keyfi tutumları TBMM gündemine de yeniden taşıyacağım” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet O SÖZLERE YANIT Utku: Erdoğan aynaya baksın Haksız bir şekilde 149 gün dür özgürlüğün den mahrum bıra kılan arkadaşları mızdan Bülent Ut ku, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri ne yanıt verdi. Utku, yolladı ğı mesajda “Hak kımızda söyledi Bülent Utku ği tüm sözleri iade ediyorum. Yalancının mumu hakkımız da iddianame düzenlenip mahkeme önüne çıkıncaya kadar yanar. Cum hurbaşkanı aynaya baksın. Hikmet yar’ın önünde diz çökmeler, Zekeriya Öz’e zırhlı araç vermeler, Fethullah Gülen’le sarmaş dolaş öpüşmeler, kim bilir daha neler neler” dedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear