26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 27 Mart 2017 10 Hop dedik Reis, orda bi dur!..izin takım sizden söz ederken “Reis” diyorlar. Laz takasında “Reis” dendi Sğini biliriz de devletin en tepesinde kine reis denmesi sizin tayfanın icadı. Takada reis ne derse o olur. Reisin sö zünü dinlemeyecek olan, o takaya tayfa yazılmaz, olur biter. Ancak devletin tepesinde “Reis ne derse o olur” deniyorsa, denecekse o devlete demokratik devlet denmez. Elin ağzı torba değil ki büzesin, “Ne derse o olur” kuralına bakıp “Diktatör” bile diyebilir. Biliyoruz, gözlüyoruz, yaşıyoruz. Ağzınızdan çıkana yakın çevrenizin “Çok doğru Reis... Haklısın Reis. Sen ne dersen o olur Reis” denmesine alıştınız. Siz de üfürdükçe üfürüyorsunuz. Dahası, son günlerde üfürük eşiğini de aştınız. Mesela “149 gazeteci içerde diyorlar, listeye baktım 5’i çocuk istismarcısı, hırsız, katil, geri kalanı 144’ü terörist” dediniz. Biz, devletin en tepesindekine “Yalan söylüyorsun” demek yakışık almaz, efendilik bizde kalsın hesabıyla “Bu palavranızı kanıtlayın” demekle yetindik. Huy edindiniz, pişkinliğe vurup kanıtlama zahmetine girmediniz. Önceki gün Kastamonu dolaylarında konuştunuz. Sizden önceki iktidarları eleştirmek adına yine üfürdünüz. “8 ay memuruna maaş ödeyemeyen bir Türkiye’yi devraldık” dediniz. İktidarı 2003’te devraldığınıza göre 1923 2002 arasında hangi yılların 8 ayı boyunca memurlara maaş ödenmedi bilmiyoruz. İddia sizin. Kanıtlamak da size düşer. Ancak bir kanıt göstereceğinizi, bir cevap vereceğinizi sanmıyoruz. Yine pişkinliğe vuracak, bir başka yerde, bu kez bir başka iddiayı üfüreceksiniz. Nitekim 15 Mart’ta temelini atıp 2023’ün 15 Mart’ında hizmete gireceğini duyurduğunuz Çanakkale Köprüsü’nü “Dünyanın bir numaralı köprüsü” diye tanımladınız. Dünyadaki köprüler neye göre sıralanıyor da Çanakkale Köprüsü bir numara oluyor, bilemedik. Ama sormak zahmetine de girmedik. Nasıl olsa çevreniz ve sorgulamadan inanmayı huy bellemiş yandaşlarınız bundan böyle “Çanakkale Köprüsü dünyanın bir numaralı köprüsüdür” türküsünü çığırıp dolanacaklar. Siz de üfürdükçe üfürmeye devam edeceksiniz. Pek taze. Manavgat’ta size yakın bir memur sendikasının düzenlediği toplantıda konuştunuz ve bu defa üfürüğün ölçüsünü iyice kaçırdınız. Aynen aktarıyorum: Gerek başbakan, gerek cumhurbaşkanlığım dönemimde hak ve özgürlükler konusunda, düşünce özgürlüğünde, inanç özgürlüğünde, şu mezhep, bu mezhep, hiçbir ayrım yapmaksızın biz kimin yaşamını engelledik? Hak ve özgürlükler konusunda öyle mi? Yav Reis, bu ülkede son birkaç hafta içinde “Hayır de” diyen dayak yiyor, “Evet de” diyenin sırtı devlet eliyle sıvazlanıyor. Düşünce özgürlüğünde öyle mi? Yav Reis, bu ülkede 144 (aslında 155, hatta daha çok ama, boşverin) gazeteci sadece düşüncelerini yazdıkları için, yazdıklarında terörü, şiddeti asla ve asla övmedikleri halde hapse tıkıldılar. Şu mezhep, bu mezhep hiç ayrım yapmadan öyle mi? Yav Reis, Diyanet İşleri Başkanlığınız Sünni mezhepleri, hatta sadece Hanefileri temsil eden bir devlet kurumu. Aleviler “olağan şüpheli yurttaş”lıktan bir adım öne geçemediler. “Mezhep ayrımı” yapmayan iktidarınız daha birkaç gün önce “Ali’siz cem” düzenlemeyi başardı. Bu üfürüklerinize artık... Gülüp geçiyoruz. hhh Ama gülüp geçemediğimiz, gülüp geçemeyeceğimiz ve gülüp geçmeyeceğimiz bir cümleniz var. Ve aynen aktarıyorum: “Neymiş, idam cezası gelirse, Türkiye’nin Avrupa’da yeri yokmuş. Olmasın ya.” Hop dedik Reis! Burada bir dur bakalım... Size böyle seslenilmesine alışık değilsiniz, biliyoruz. “Kim dedi bunu” diye kükremiş bile olabilirsiniz. Biz dedik... Bizler, “Yerini Avrupa demokrasisi standartlarında değil Putin despotizminde, Suudi ya ta Katar karanlığında arayan biri bu ülkeye devlet başkanı olmasın” diyen yurttaşlarız. Bizler, “İdam cezası gelirse diye başlayan bir cümle kurmayı bile ayıp, utanç ve hatta suç saymayan biri bu ülkeye başkan filan olmasın” diyen yurttaşlarız. Kemal Kurkut’un ölümüne yayın yasağı Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarına elinde bıçak ve üstü çıplak olarak girmek isteyince polis tarafından vurularak öldürülen 23 yaşındaki Kemal Kurkut’un öldürülmesiyle ilgili haberlere yayın yasağı geldi. Kararın savcılık talebi üzerine, “Yapılan yayınlarda olaya iştirak etme şüphelisi bulunan kişilerin bulundukları şehirlerin ve kullandıkları araçların bilgilerinin yayımlanarak olayın aydınlatılmasının, şüphelilerin yakalanmasının ve istihbaratlarının deşifre edilmesinin engellenmemesi, ayrıca mevcut olayda kamu düzeninin bozulma riskinin meydana geldiği anlaşıldığı için” alındığı öğrenildi. l İHA haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Sevgili Turhan, şu günlerde aklımdan neler geçiyor, bir bilsen! 1933 Almanyası’na gidiyorum. Aylardan mayıs. “Kahverengi gömlekli” faşistler ağızlarından salyalar akıtarak meydanlarda kitap yakmaktadır. O iğrenç eylem, bir törene dönüştürülür. “Feuersprüche” denen kalıplaşmış sözcükler alevlerle birlikte gökyüzüne yükselir. Yahudi, komünist, sosyal demokrat, kısacası, yükselmekte olan faşist rejime muhalif tüm demokrat yazarların, şairlerin, düşünürlerin kitapları yakılmaktadır. İşte o günlerde Bavyeralı şair yazar Oskar Maria Graf, yakılan kitapların listesine bakınca çok üzülür: Kendi kitapları listede yoktur. Ve o unutulmaz yazısını 12 Mayıs 1933 günü Viyana “Arbeiter Zeitung”da yayımlar. Özetle şöyle der: “Neden benim kitaplarım yok yakılanlar arasında!.. Beni yakın! (...) Tüm yaşamımdan ve tüm yazdıklarımdan sonra kitaplarımın odun yığınlarının alevlerine verilmesini talep ediyorum. Kitaplarımın Nazi katil çetelerinin kanlı ellerine ve çürümüş beyinlerine ulaşmamasını talep etme hakkım vardır. Yakın Alman ruhunun eserlerini! O, sizin utancınız gibi sönmeyecektir, unutulma ‘Beni Yakın’ yacaktır!” Vatandaş lıktan çıkarılır, kitapları yasaklanır, yakılır, Viyana’daki gönüllü sürgünden sonra da mültecilik başlar: Çekoslovakya, sonra da Hollanda üzerinden ABD. Yıllar sürecek bir yolculuk. O artık yabanda kalbi kanayan bir yazardır. Boşuna değil böyle şeyler düşünmem: Son günlerde karşılaştığım birçok insan soruyor: “Biz neden dışarıdayız?” “Biz de suçluyuz” diyorlar, “Biz de yasalara aykırı bir şey yapmadık. Biz de insan’a saygılıyız. İnsan haklarını, düşünce özgürlüğünü ve barışı demokratik kurallar çerçevesinde savunuyoruz; demokratik kurallar çerçevesinde mücadele edi yoruz. Öyleyse... Biz neden dışarıdayız?” İnsanlar bu soruyu sormakta haklı: Referandumdan haberin vardır kuşkusuz. Başbakan Binali Yıldırım, referandumda “hayır” diyecek insanları hiç de etik olmayan bir tavırla “terörist” ilan etti. “Teröristler” listesine ekledi: “Milletim, hayır diyenlere şöyle gözucuyla baksa olayı çok net görür. Kim hayır diyor, PKK’nin sözde üst düzey yöneticileri, kim hayır diyor, FETÖ’nün kaçak terörist sürüsü. (...) Başka bir “hayır” kampanyası, HDP ve CHP. Belli ki CHP sırtını terör örgütüne yaslamış, HDP’nin kayığına binmiş vaziyette...” Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki; düşünen, okuyan, yazan, barışı savunan, insan haklarına, düşünce özgürlüğüne saygılı insanlar sormadan edemiyor: Cumhuriyet’in yazarları neden içeride? Akademisyenler üniversiteden neden atıldı? Ben neden dışarıdayım? İşte böyle Turhan. “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır…” Turhan, seni iyi tanıdığımı düşünüyo rum; kitap sevdanı biliyorum, ve türkülerini, ve insan’a olan sevgini, saygını… Seninle birlikte içeride olan arkadaşlarını da tanıyorum. Onlar benim yazarlarım. Düşüncelerine katılsam da katılmasam da saygı gösterdiğim, okuduğum, yararlandığım yazarlar. Üstelik yazdıklarının altına gözümü kırpmadan imzamı atarım. İddianame hâlâ yazılmadı değil mi! Yazık! Hazır olsaydı neyle suçlandığınızı bilecektik. Sahi, neden içeride olduğunuzu siz de merak ediyorsunuz değil mi? Sevgili Turhan, seni özledim, özledik. Sen olmayınca kitaplar hüzünlü, bir parça da yetim. Siz olmayınca CUMHURİYET mahzun, boynu bükük. Yine de ama dimdik ayakta. Selam olsun sana, ve elbette arkadaşlarına, ve düşünceleri nedeniyle içeride olan tüm insanlara. Hükümet ‘bekle’ dediOHAL MAĞDURLARININ UMUDU REFERANDUM SONRASINA KALABİLİR Hükümet OHAL mağdurları için etkili bir iç hukuk sistemi oluşturduğu gerekçesiyle Avrupa’yı ikna ettiği OHAL komisyonunu, belirle diği tarihin üzerinden 1 ay geçmesine karşın bir türlü kuramadı. Başbakanlık tan valiliklere gönderilen talimat ise açığa alınan ve ihraç edilen 118 bin 621 memurun, komisyon ku rulsa da umut ışığını göre SİNAN TARTANOĞLU meyeceğini ortaya koydu. Valiliklere gönderilen talimatta, komisyon kurul sa da başvuruların alınması için 6 aylık bir sürenin belirlendiği anımsatıldı. Tali mat, mağdurların haziran sonuna kadar bekleyebileceği yorumlarına neden oldu. Talimatta, Başbakanlık tarafından ikinci bir talimatla “başlayın” denilene kadar, itirazların incelenmeyeceği belirtildi. OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lerle ihraç edilen ya da açığa alınan 118 bin 621 kişi ise aklanmayı bekliyor. Başba kanlık, 24 Temmuz 2016’da tüm OHAL işlemlerinin yanı sıra, ihraç ve açığa al ma şikâyetlerinin de incelenmesi için OHAL Koordinasyon Kurulu oluştur du. Ancak OHAL ile kamu personeli üze rinde yürütülen tasarruflar Avrupa’da yoğun şekilde eleştirildi. Bunun üze rine hükümet, 23 Ocak’ta yayımladığı bir KHK ile mağduriyetlerin giderilme si için Olağanüstü Hal İşlemleri İncele me Komisyonu’nu kurdu. Bu komisyo nun, OHAL Koordinasyon Kurulu’ndan farkı, alacağı kararların, iç hukuk siste minde bir yerinin olması, kararlara iti raz mekanizmasının da oluşturulmasıy dı. Avrupa, komisyonun “etkili bir iç hu kuk sistemi” olduğuna ikna oldu. 2 ay gecikti KHK’ye göre komisyonun üyelerinin 23 Şubat’a kadar belirlenmesi gerekiyor du. Ancak kuruluş tarihi olan 23 Ocak’ın üzerinden 2 ay geçmesine karşın komis yonun kurulduğuna, üyelerine, sekre teryasına ya da nerede çalışacağına dair herhangi bir açıklama yapılmadı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçen hafta yani 1 ay koşulunun üstünden 1 ay geçtikten sonra “Bu hafta kurulabilir” açıklaması yaptı ancak komisyon hâlâ kurulmadı. Haziranı bulabilir Ancak Başbakanlık’ın, mart ayının ikinci haftasında il OHAL bürolarına bir talimat gönderdiği ortaya çıktı. Talimat, İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Mü dürlüğü kanalı ile valiliklere iletildi. Ta limatta genel olarak OHAL İşlemleri İn celeme Komisyonu’nun kuruluş ve işle yişini düzenleyen KHK’nın, süre ile ilgi li düzenlemeleri anımsatıldı. Talimatta, komisyonun, itiraz başvrularını almaya başlaması için Başbakanlık tarafından duyuru yapılması gerektiği anımsatıldı. Başvuruların başlama tarihinin KHK’nin yayımlandığı tarih olan 23 Ocak’tan son raki 6 ay içinde Başbakanlık tarafından duyurulacağı belirtildi. Yani Başbakan lık talimatı ile, 118 bin 621 kişiyi ilgi lendiren başvuru işlemenin haziran so nunu bulabileceği duyuruldu. Talimatta komisyon kurulsa da Başbakanlık tara fından başvuru tarihi duyurulmadan ya pılacak başvuruların işleme alınmaya cağı belirtildi. Bugüne kadar yapılan iti razların incelemeye alınması için Başba kanlık tarafından duyuru yapılmasının bekleneceği ifade edildi. Talimattaki ilginç cümle Talimattaki son cümlenin ise ne anla ma geldiği netleşmedi. Talimattaki, “Da ha önce valiliklerimizden Başbakanlık’a gönderilen ancak içeriği itibarıyla OHAL işlemleri ile alakası olmayan ve tasnif dışı olarak ayrılan başvurular dilekçe sa hiplerine iade edilecektir” ifadesi soru işaretleri yarattı. l ANKARA İhraç edilen ve açığa alınan 120 bin kişinin durumlarının incelenmesi için oluşturulacak komisyon hâlâ kurulmadı. Başbakanlık’tan valiliklere giden talimatta, komisyon kurulsa da başvuruların 6 ay sonra başlayacağı belirtildi Öğretmendi ihraç edildi pilavcı oldu Arabanın adı: 686 KaHKaha Pilav arabasına “686 Kahkaha” adını vereceğini söyleyen Yörük, “Kahkaha’nın içindeki KHK harflerini büyük yapmayı tasarlıyorum. İhraç edildiğim kararnamenin sayısı ve her şeye rağmen kahkaha atabileceğimizi anlatmak istiyorum” diye konuştu. Pilav satışına başladığı ilk gün iki tencere pi lav sattığını belirten Yörük, “Arkadaşlarım gelip yediler, bitirdiler pilavı. Bunun dayanışma amacıyla olduğunu biliyorum tabii. İlk gün iki tencere satmak, hasılat iyidir anlamına geliyor. Ama tabii bundan sonra da böyle devam etmesi gerekiyor. Arkadaşlarım dışında müşteri lazım bana” dedi. Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı bir köy okulunda görevini sürdürürken 686 sayılı KHK ile ihraç edilen Mehtap Yörük, Ofis Sanat Sokağı’nda nohut pilav satmaya başladı. Diyarbakır Eğitim Sen, resmi Twitter hesabından, “KHK ile ihraç edilen üyemiz Mehtap YÖRÜK yoldaşımız Ofis Sanat Sokağı’nda nohut pilav yapımına başlamıştır. Dayanışma ile başarılar diliyoruz” paylaşımını yaparak Yörük’e destek verdi. Duvar’dan Veysi Erbay’a konuşan Yörük, pilav arabasını Diyarabakır’da bulamayınca internet üzerinden aldığını söyleyerek, “İhraç edilince iş olarak ne yapabileceğimi çok düşündüm. Bir dükkân açmayı da düşündüm, ama bunun için çok para lazımdı ve eğer iş tutmazsa ekonomik olarak kötü olacaktı. Sonunda böyle bir iş yapmaya karar verdim. Baktım olmuyor, arabayı satarım, çok büyük zarar etmemiş olurum” dedi. Mesleğinden ihraç edilmesi için hiçbir gerekçe olmadığına dikkat çeken Yörük, “Eğitim Sen’e üyeyim, belki bu nedenle ihraç edilmiş olabilirim, ama sendikalı olmak suç değildir ve bu anayasal bir haktır” ifadelerini kullandı. Yörük, ihraç edilen diğer arkadaşlarıyla birlikte işlerine geri dönmek için yasal haklarını sonuna kadar kullanacaklarını söyleyerek, “OHAL bitince önümüzdeki mahkemeye gidememe engeli de bitecek. Gerekirse davayı AİHM’ye kadar götüreceğiz. Çünkü haksız yere ihraç edildik ve elimizdeki bütün haklar alındı” dedi. l Yurt Haberleri 8 ay sonra ilk duruşma Aralarında Murat Aksoy ve Atilla Taş’ın da bulunduğu çok sayıda tutuklu gazetecinin FETÖ üyesi oldukları iddiasıyla yargılanmasına başlanıyor Temmuz ayındaki darbe girişiminin ardından tutuklanan çok sayıda gazeteci Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğu iddiasıyla, 8 ay sonra bugün yargıç karşısına çıkıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Murat Çağlak’ın medyadaki FETÖ yapılanması iddiasıyla yürüttüğü soruşturma kapsamında hazırladığı iddianamede, Murat Aksoy, Atilla Taş ve Gökçe Fırat’ın aralarında bulunduğu 28 kişiye örgüt üyeliği suçlamasıyla 10 yıla kadar hapis cezası istendi. İddianamede, Atilla Taş’ın 53 Twitter paylaşımı ve 21 köşe yazısı suç delili olarak yer aldı. Taş ile ilgili değerlendirme kısmında, kapatılan Meydan gazetesinde köşe yazarlığı yaptığı ve sosyal medyada Gezi Parkı eylemlerinin ardın dan tanındığı belirtilirken Taş’ın FETÖ / PDY’nin yurtiçi ve yurtdışında kamuoyu ve gündem oluşturmak için sosyal medyayı etkin kullandığı ifade edildi. Taş’ın, Bugün TV’ye kayyım atandığında kanalın rejisine kadar girerek örgüt mensuplarına destek mahiyetinde söylemlerde bulunduğu, bunun da dikkat çekici bulunduğu öne sürüldü. Taş’ın Twitter hesabından FETÖ mensuplarını övücü ve örgütle mücadele kapsamında yapılan soruşturmaları itibarsızlaştırıcı paylaşımlarda bulunduğu iddia edildi. Cumhurbaşkanı’na çeşitli ithamlarda bulunduğu aktarılan Taş’ın örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan tutuklandığı ancak fiilen örgütle irtibatı olduğu iddia edilerek örgütün üyesi olduğu kanaatine varıldığı belirtildi. Yaklaşık 7 aydır tutuklu bulunan gazeteci Murat Aksoy’un ise örgütle mücadele kapsamında yapılan soruşturmaları itibarsızlaştırarak, görev alan kamu görevlilerini suç işlemekle itham ettiği öne sürüldü. Türkiye Cumhuriyet devletini terör örgütü IŞİD ile irtibatlandırdığı belirtilen Aksoy’un örgütün algı faaliyetlerinde görev aldığı iddia edilerek, örgüt üyesi olduğu öne sürüldü. Dava sanıklarından Said Sefa’nın da darbeye teşebbüs, örgüt yöneticiliği suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapsi istenirken, Sefa’nın Fuat Avni hesabını oluşturan ilk kişi olduğu öne sürüldü. İddianamede, Zaman gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Millet gazetesi, Bugün gazetesi ve Meydan gazetesinden çok sayıda muhabir de şüpheli sıfatıyla yer alıyor. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear