26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 22 Şubat 2017 10 Eski zaman muhtarları... Fevzi Kavuk öldü... Tıpkı Yunus Emre’nin söylediği gibi: “Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin...” 68 kuşağı’ndansanız mutlaka tanırsınız, en azından adını duymuşsunuzdur; hatırlarsınız. 78’lilerde bilenler bilmeyenlerden, adını duyanlar adını bile duymayanlardan azdır. Daha sonraki kuşaklarda ise... Yamaçtan İznik Gölü’ne dolu dolu bakan Müşküle köyünün muhtarıydı. Bizim içinse sosyalist muhtarlardan biri en ünlüsüydü... Fevzi Kavuk... Yok böyle olmayacak, biraz geriye dönelim. 1960’lara... 27 Mayıs Anayasası’nın getirdiği sınırlı, ama Türkiye’nin tanımadığı kadar geniş özgürlük ortamında sessiz sedasız Türkiye İşçi Partisi kuruldu. 13 Şubat 1961’di. 1962’de Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Yaşar Kemal, Adnan Cemgil, Nazife Cemgil, Cemal Hakkı Selek gibi bir dizi Marksist aydın TİP’e katıldı. Ancak TİP, adı hâlâ dar bir çevrede bilinen, işçi ve emekçi kitlelere ulaşamayan bir parti idi. Sonra 1963 yerel seçimlerine gelindi. Radyolardan alışılmadık, daha önce duyulmamış bir ses bütün yurtta yankılanmaya başladı. Mehmet Ali Aybar konuşuyordu. Behice Boran konuşuyordu. Yaşar Kemal konuşuyordu. Nazife Cemgil konuşuyordu. İşçiler, köylüler, marabalar, emeğiyle geçinenler... İşçiler, köylüler, öğrenciler, sosyalist aydınlar TİP’e akmaya başladı. Ege’de, Göllüce, Atalan köylüleri ayağa kalktı ve yıllardır yarıcı olarak işledikleri toprakları işgal ettiler. Karadeniz kıyısında, Gerze’de tütün ekicileri sigara tekellerine karşı ayağa kalktılar. Duyuldu: Ödemiş Yeniköy muhtarı Mehmet TİP’e katıldı. Duyuldu Bafa Gölü’nün kıyısından, Adana’nın Tekeli yaylasından, Hatay’da Avanos dağ köylerinden bazı muhtarlar TİP’e katıldı. Duyuldu: İznik’in Müşküle köyü muhtarı Fevzi Kavuk, TİP’e katıldı. Duyuldu: Fevzi Kavuk 1965 seçimlerinde TİP listesinden milletvekili adayı oldu. İlk seçim konuşmasını Müşküle köyünde yaptı. “Kaderimizi kendi ellerimize almanın zamanı geldi arkadaşlar” dedi, “Bundan böyle kendi kaderimizi kendimiz kuracağız...” O konuşmayı o günkü Akşam gazetesine gönüllü muhabir kontenjanından ben ilettim. Meslek hayatımın en şanlı günüdür... Fevzi Kavuk’la da o gün tanıştım. Ondan sonra bazen sık, bazen seyrek buluştuk, konuştuk. Ne zaman buluşsak, ardından genç kuşaklar için “Eski zaman muhtarları” başlıklı bir yazı yazmak istedim. Nedense hep erteledim. O yazıyı bugün, Fevzi’nin ölüm haberiyle yazacakmışım. HHH 1979’da çalıştığım Politika gazetesine geldi. “Gel”, dedi, “gel Nâzım’ın mezarını memlekete getirmek için kolları sıvayalım. Ben çınarı dikeceğim. İş kaldı ustayı vatan toprağına getirmeye”. İnatçıdır. Sözünü tuttu. Müşküle köyüne bir çınar dikti. Nâzım Hikmet’in vasiyeti için. Hani “Bir Anadolu köyüne gömün beni” diye başlayan ve “Hani bir de uyarına gelirse tepemde bir de çınar olursa...” diye süren şiirinde istediği çınar ağacını... 12 Eylül’ün cellatları, genç fidanları astıkları gibi, o çınar fidanını da kestiler... HHH Yurtdışındaki 12 yıllık siyasal göçmenliğe nokta koyup, Türkiye’ye döndüğümde İznik’e gittik, Müşküle köyüne. Fevzi’yi aradık. “Yaşlandı, sağlığı iyi değil. Bursa’ya taşındı” dediler. Onun kadar yaşlı bir köylüsü gözleri ışıldayarak övündü. “Ben” dedi, “ben Fevzi Kavuk’un muhtarlığında ihtiyar heyeti azasıydım”. Sonra oğlunu tanıştırdı. “Adını Fevzi koyduk” dedi. HHH Ey okur!.. Bu yazı bitmez. Her paragrafını yazarken bana gözlük camı sildiren bu yazı uzadıkça uzar. Siz “Fevzi Kavuk öldü” deyin, sonra da “eski zaman muhtarları”ndan birini, İznik’in Müşküle köyünden sosyalist muhtar Fevzi Kavuk’u selamlayın... YARGITAY: CEZA AZ Ali İsmail davası yeniden görülecek Gezi Direnişi sırasında öldürülen Ali İsma il Korkmaz davasında Yargıtay, iki sanık yönünden cezayı az bularak dosyayı mahkemeye iade etti. Geçen yıl 18 Nisan’da karar çıkan davada yeni bir gelişme yaşandı. Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi kararı, sanıklar fırıncı Ebubekir Harlar ve beraat eden polis memuru Hüseyin Engin yönünden esasa ilişkin bozdu. Kararda, “Sanıklar Mevlüt Saldoğan, Yalçın Akbulut, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever ve Ebubekir Harlar’ın fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları anlaşıldığı halde Ebubekir Harlar’a 3 yıl 4 ay hapis cezası verildiği, oysa Türk Ceza Kanunu’nun ‘“kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçundan cezalandırılması gerektiği belirtildi. Yargıtay, Engin’in de darp edildikten sonra kaçan Korkmaz’ın bacağına cop vurduğu için “kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçundan cezalandırılması gerektiği halde beraat ettirildiği vurgulandı. l KAYSERİ / DHA haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ CUMHURİYET’TEN ÇAĞRI: Bilim Susmaz! Türkiye’de yükseköğretim kurumlarının özerkliği ve akademik özgürlük hiçbir zaman gurur duyulacak düzeyde olmadı. Ancak akademiye yönelik saldırı son yıllarda sistematik bir nitelik kazanmış, 15 Temmuz 2016 sonrası olağanüstü hal uygulamaları bu saldırıyı kıyım boyutuna taşımıştır. Fakat düşünce durdurulamaz. Beyin işlemeye devam eder. Bilmeye ve bilgiye duyulan arzu ve bilimsel üretim engellenemez. Cumhuriyet Akademi düşünceye, bilgiye, bilimsel üretime bir pencere açıyor. İstiyoruz ki akademik çalışmalar yarıda kalmasın, bilimsel üretim sürdürülebilsin ve toplumla paylaşılsın. Başta üniversitelerden, okullardan haksız, hukuksuz, insafsızca kovulanlar olmak üzere, tüm düşünen, sorgulayan, üreten bilim insanlarını davet ediyoruz. Hukuktan ekonomiye, tıptan mühendisliğe, siyaset biliminden sosyolojiye, matematikten fiziğe, tarımdan çevreye, dış politikadan tarihe, eğitimden müziğe, ti yatroya, edebiyata kadar genel okuru da aydınlatacak nitelikte özgün, bilimsel yazılara sayfalarımızı açıyoruz. Boşluklu 13 bin karakteri aşmayacak çalışmalarınız için adresimiz: akademi@cumhuriyet.com.tr. Cumhuriyet Akademi Umudu ‘Sağlık hakkı engelleniyor’ TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, törende yaptığı konuşmada OHAL’le birlikte, üniversitelerden 4 bin 811 kişinin, kamudan ise 102 bin 143 kişinin ihraç edildiğini anımsatarak “İhraç edilen hekimlerin sayısı ise Sağlık Bakanlığı’ndan 1565, tıp fakültelerinden 1196 olmak üzere toplam 2 bin 723’tür. Sağlık alanında yaşanan ihraçlar, belirli bölgelerde yitirmeyeceğizhalkın sağlık hakkını engelleyecek boyutta” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Özdemir Aktan, 30 yıldır emek verdiği üniversitesine veda etti Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İstan bul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, 30 yıla yakın zaman dır görev yaptığı üniversitesine veda etti. Aktan için, üniversitedeki oda sında ve bahçede tö ren düzenlendi. Törene katılan bazı hekim ve asistanlar, gözyaşları nı tutamadı. Alkışlarla SİBEL BAHÇETEPE ve karanfillerle uğurlanan Aktan için, üzerinde “Hekimlik ihraç edilemez” yazılı balonlar uçuruldu. Aktan’ın üniversitedeki odasının ka pısına “Geri döneceğiz. Akademi sus turulamaz” yazılı döviz asıldı. TTB, İTO, Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi, Üniversi te Öğretim Üyeleri Derneği üyelerinin de yer aldığı törene, HDP’li milletve kili Levent Tüzel, KHK’lerle ihraç edi len akademisyenlerden Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Prof. Dr. Ümit Biçer, Prof. Dr. Zelal Ekinci, Doç. Dr. Özlem Özkan, Doç. Dr. Murat Sevinç ile çok sayıda sağlıkçı katıldı. “Hekimlik ihraç edi lemez”, “Hocama dokunma” yazılı dö viz ve pankartların taşındığı törende “Ne OHAL, ne darbe. Demokratik Tür kiye”, “Gün gelecek, devran dönecek, Marmara bizimle özgürleşecek”, “Öz Marmara Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Aktan’ın odası hınca hınç doldu. Çok sayıda hekim, asistan ve hasta, ellerinde çiçeklerle Aktan’ın yanına geldi. Hatıra fotoğrafları çektirenler sıraya girdi. demir Aktan yalnız değildir” sloganları atıldı. Prof. Dr. Özdemir Aktan, veda konuşmasında, öğrencilerini, asistanlarını, birlikte çalıştığı tüm hekim ve sağlık personelini özleyeceğini söyledi. “Geri dönüşü de özlemle bekleyeceğim” diyen Aktan “O yüzden bunu bir geçici ayrılık olarak görüyorum” dedi. ÇYDD kurucusu Prof. Dr. Türkan Saylan ile vefatından bir gün önce beraber olduğunu belirten Aktan, “Türkan Hoca ‘Özdemir, doktorlar ve sağlıkçılar bu ülkeye sahip çıkar değil mi?’ dedi. ‘Evet hocam’ dedim. Görüyorum ki bu böyle devam edecek. Umutluyum” diye konuştu. Aktan, “Umudumuzu yitirmeyeceğiz” diyerek, devam etti: “Maalesef şuan da rektörlerimiz ve dekanlarımız ihbarcı nitelikleriyle öne çıkıyorlar. Halbuki bu yöneticilerimizden ifade ve fikir özgürlüğünü savunan ufak bir çaba beklerdik... Bu ülke çok daha iyisine layık ve buna bir gün ulaşacak. Aradığımız üniversiteyi, demokratik ortamı, barışı özgürlüğü bu ülke mutlaka bir gün ele geçirecek.” Osmangazi Üniversitesi’nde ihraç edilen akademisyenler için tören düzenlendi MAHKEMENİN RET GEREKÇESİ ‘Erdoğan istediğini söyler’ kararı KEMAL GÖKTAŞ Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Prof. Dr. Baskın Oran’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a akademisyenlerin barış bildirisini açıklamasından sonra kullandığı ifadeler nedeniyle açtığı tazminat davasının reddedilme gerekçelerini açıkladı. Mahkeme, Erdoğan’ın akademisyenlere yönelik sözlerinin, Cumhurbaşkanı’nın “devlete yönelik suçlamalara karşı eleştiri ve karşı görüş belirtme hakkı” kapsamında olduğuna hükmetti. Kararda, Erdoğan’ın “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi ifadeleri Baskın Oran’ın şahsına değil, bildiriyi imzalayan akademisyenlere söylediği belirtilerek “Davacının bu sözlerden kendisinin de kastedildiğini ve kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek yansıma yoluyla manevi tazminat talebinde bulunması mümkün değildir” denildi. ‘Eleştiri hakkı’ Akademisyenler bildirisinde devletin suçlandığını vurgulayan mahkemenin kararında şöyle denildi: “Yapılan bu ağır ve haksız suçlamalar karşısında, bu bildirideki ifadelerin, devletin başı olan ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eden, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını sağlamakla görevli Cumhurbaşkanı sıfatını haiz davalı (Erdoğan) tarafından yorumlanması ve eleştirilmesi doğal olup hayatın akışı gereğidir. Bu kapsamda, davalının konuşmalarının bildiriye karşı eleştiri ve karşı görüş bildirme hakkını kullanma mahiyetinde olduğunun kabülü gerekir.” Tarih bizi yazacak onlara utanç kalacak CAN HACIOĞLU KHK ile ihraç edilen akademisyenler, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Meşelik Kampusu’nda dün ortak basın açıklaması yaparak üniversiteye veda etti. Eğitim Sen öncülüğünde gerçekleşen eyleme, ihraç edilen akademisyenler ile çok sayıda öğrenci katıldı. Anadolu Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Yıkılmaz, “KHK’ler ile üniversiteler çöle çevrilmeye çalışılıyor” dedi. Osmangazi Üniversitesi Araştırma Görevlisi Pe lin Tuştaş, çok sevdiği mesleğinden ayrıldığı için üzgün olduğunu belirterek, “Tarih kitapları bizi yazacak. Onlar birkaç yıl sonra rahat koltuklarından ayrılmak zorunda kaldıklarında utançları ile baş başa kalacaklar. Ama biz onurumuz ile buradayız” dedi. Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu ise “Buradan ayrılıp gittiğim zaman onurla, gururla başım dik gideceğim. Çünkü barış için, özgürlük için, kardeşlik için, eşitlik için bir imza verdim. Bunun sonuçlarına baş tan beri katlanacağım kararlığı içindeydim. Ben gururla, onurla gidiyorum ama onlar çok kısa süre içinde bu üniversitenin dekanı, dekan yardımcısı, Rektörü Hasan Gönen, bu olayları, üniversitelerden ihraçları utançla anacaklar. Pek çok üniversitede hocalar üniversiteden vedalaşarak ayrılmışlardır, lakin burada bunu yapamıyoruz, tehditler var. Güvenlik güçleri ‘bizi koruyamayacağını’ söylüyor, bu çok acıdır. Mücadelemize devam edeceğiz, buradayız hiçbir yere gitmiyoruz” diye konuştu. l ESKİŞEHİR İfade özgürlüğünü hatırladı Erdoğan, mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin “düşünce ve ifade özgürlüğü” içtihatlarını örnek gösterdi. Dilekçede, ifade özgürlüğünün “devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı” belirtilmişti. Mahkemenin davalı Erdoğan’ın bu savunmalarına rağmen AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına hiç değinmemesi ve doğrudan Cumhurbaşkanı’nın devletin başı olarak devlete yönelik eleştirilere karşı kullandığı ifadelerin tazminat gerektirmeyeceğini belirtmesi dikkat çekti. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear