26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 18 Şubat 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN tasarım: SERPİL ÜNAY Dünyayı inşa ediyoruz haber 7 altında biz kalıyoruz PINAR ÖĞÜNÇ İnşaat İşçileri Sendikası’nın (İnşaatİş) başka derneklerle paylaştığı irice bir odadan müteşekkil “genel merkezine” vardığımızda örgütlenme sekreteri 21 yaşındaki Kadir Kurt çayı koymuştu. Kurt, bir yandan okuyor, bir yandan inşaatlarda mermer işçiliği yapıyor. Az sonra 40 yaşındaki Erzurumlu Tezcan Acu varıyor. 25 yıldır inşaatlarda çalışan mekanik tesisat ustası Acu, geçen yıl arkadaşı Mehmet Karaduman’ın iş cinayeti sonucu hayatını kaybetmesinin ardından sendika için aktif çalışmaya başlamış. 23 yaşındaki Mehmet Karaduman geçen ağustos ayının başında İstanbul, Göztepe’deki Emaar Şantiyesi’nde boşluktan düşerek ölmüştü. İş arkadaşı Acu, gerçek ölüm sebebinin inşaatın bitmesine aylar varken işçilerin kullandığı tuvaletlerin kaldırılıp tek tuvalete mahkum kalmalarının ve de önlem alınmamış şaft boşlukları bırakılmasının olduğunu söylüyor. 200 bin metrekarelik alanda, 650 işçi için, 15 dakikalık yürüme mesafesinde tek tuvalet diye tarif ediyor, önündeki kuyruğu anlatıyor; becerebilirseniz gözünüzde canlandırın. Acu’yla sohbetin daha ilk beş dakikasına bizzat şahit olduğu iki iş cinayeti giriyor. Çalışma hayatı boyunca böyle yedi arkadaşını kaybetmiş, kendisinin de geçirdiği kazalar, döndüğü ölümler var muhakkak. Toplu ölmeyince haber değil Mehmet Karaduman’ın ölü mü haberleşebi len iş cinayetlerin den biriydi. Ne acı ki işçiler topluca ölmeyince de ha ber olamıyorlar. Bir özelliği daha var dı, İnşaatİş onun ölümünün ardın dan dev şantiyenin Mehmet Karaduman önünde eylem yaptı, nöbet tuttu ve binlerce işçiye iş bıraktırmayı başardı. Az sonra sendikanın genel başkanı Mustafa Adnan Akyol varıyor. 18 yaşın dan beri inşaatlarda çalışan 53 yaşındaki mermer ustası Akyol, Göztepe’de 10 katlı bir binadaki mesaisinden çıkıp geldi bu luşmaya. Papua Yeni Gine’deki mağdur “Telefonumu bir gün size versem, hayatınızdan bezersiniz” diyor Akyol. Türkiye’nin dört yanındaki inşaatlardan işçiler, ödenmemiş ücretten çalışma, barınma koşullarına derdini söylemeye, derman bulmak için arıyor onu. Türkiye lafın gelişi. Türkiye’den firmaların çalıştığı Suudi Arabistan, Irak, Rusya gibi ülkelerden de çok telefon alıyorlar. Bu maksatla konsoloslukların önünde yaptıkları eylemler ve böylelikle kazanılan haklar var. Hatta bir kez telefonda biri “Ben Papua Yeni Gine’den arıyorum” diye başlamış lafa. “Kapat lan dalga geçme benle” diye sinirlenmiş Akyol. Gerçekten orada inşaat yapan bir Türk şirketinin mağdur ettiği işçi, ikinci kez aramış da gerçek öyle çıkmış ortaya. İşçi olmayan yönetici olamaz İnşaatİş’in temelinde 2010’da Sapphire inşaatında yapılan direniş ve onu takip eden dernekleşme süreci var. Ağustos 2014’ten beri de sendikalar. Ama hem Türkiye’de, hem dünyada oturmuş sendikacılık tahayyülüne, bunun dönüştüğü pratiğe itirazları var. Sendikacılığın meslek olmasına karşılar; onlarda işçilik yapmayan yöneticilik yapamıyor. Zaten her bir üye temsilci gibi. Aidatları 5 TL ki, şimdiye kadar onu ödemediği için atılan da mevcut değil. Yargı işverenden yana Bunun karşılığında kısa sayılabilecek geçmişlerinde yüzlerce, hakikaten yüzlerce eylem var. Birçoğu kazanımla bitmiş eylemler bunlar. “Biz yasa tanımıyoruz, çünkü bizi çalıştırırken hiçbir patron yasa tanımıyor” diyor başkan Akyol. Trafo da işgal ediyorlar, iş de durduruyorlar, bakanlıkla da görüşüyorlar. Yargı kusuru işçide arayıp her safhada işverenden yana meylini belli etse de, hukuki mücadeleyi de zorluyorlar. Yeri geliyor bir masaya oturup yekten “hakkımızı vereceksiniz” de diyorlar. Bu kadar net ve inançlı olunca işliyor galiba. 68 gün süren direnişleri olmuş. Kayyım atanmış şirketten hak almışlıkları var; bu bayağı bir zafer. Lüks inşaatlardan Skyland’de de kısa bir süre önce bin kadar işçinin direnişi sonrası, firma yetkilileri sendikayla görüşerek talepleri kabul etti. Kötü koşullarda çalışıyor, paralarını alamıyor, bir de işverenin ihmalleri yüzünden ölüyorlar. İnşaat İşçileri Sendikası üyeleri, ekonominin lokomotifi bir sektörün kanlı mutfağını anlattı Tezcan Acu Mustafa Adnan Akyol Kadir Kurt Bugünün kölelerinde baret var İnşaatİş’in İstanbul’daki merkezinin duvarlarında fotoğraflar asılı. Her biri 10 Ekim Ankara Katliamı’nda ölen sendika kurucu üyeleri... Serdar Ben, şimdiki başkan Mustafa Adnan Akyol’la birlikte baştan beri var olan isim. İsmail Kızılçay, Erol Ekici, Tayfun Benol, Tekin Arslan, Gazi Güray... Patlayan bombalardan biri onların pankartına çok yakın olduğundan, kayıpları fazla olmuştu. Davayı ayrıca takip ediyorlar. 10 Ekim’de hep birlikte hazırladıkları broşür, ölenlerin anısına hürmetle bugün kimi kartonpiyer ustası, kimi demirci, sadece işçilerin yazdığı Şantiye Gazetesi’ne döndü. Dileyen karikatür çiziyor, dileyen yazı yazıyor, taliplisi dağıtımı üstleniyor. İstanbul’dan elektrik ustası Cemal, Kuran’da geçen firavunlardan ve bugünkü kapitalist sistemin firavunları patronlardan söz ediyor yazısında örneğin. “Önceden insanın boğazında zincir vardı, şimdi kafasında baret var” diye yazmış. Bugünün çalışma koşullarını kölelik çağına benzetiyor çünkü. Üniversiteli inşaat işçileri Tüm dertlerinin mekaniğini sağladığından, taşeron sistemi mücadelelerinin en mühim başlıklarından. İş cinayetleri, olmayan iş güvenliği, denetimsizlik, şantiyelerdeki barınma koşulları, zamanında alınamayan ücretler en büyük dertleri. Yasada karşılığı olan işyeri temsilciliğini oturtmanın işçinin en hayrına olacak sistem olduğunu düşünüyorlar; bunu zorluyorlar. Kayıtdışı olanları da eklerseniz üç milyona yakın inşaat işçisi var Türkiye’de. Büyük kentlerde pıtrak gibi biten çok katlı yapılar, rezidanslar, gökdelenler, AVM’ler, kimi zaman beş bin işçinin aynı anda çalıştığı şantiyeler manasına geliyor. Bir ilçe kadar. Acu, bu şantiyelerde genelde en ucuz yemeğin verildiğini, sokak arasında çalışan bir işçi gibi bakkaldan domatespeynirekmek alma imkânı da olmadığından yakınıyor. Kadir Kurt, bir yandan Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde okurken, bir yandan harçlığı için mermer işçiliği yapıyor. Bu ay başında İstanbul Esenyurt’ta bir inşaatta çalışan üniversite öğrencisi Remzi Ersu, üzerine beton blok düşmesi sonucu ölmüştü. Bir üniversitelinin inşaatta çalışması şaşırtıcı gelmişti insanlara. Büyümekte olan ekonomik krizin tesiri her yerde eşit hissedilmiyor. Bu sayının artacağı da öngörülebilir. Kurt, bu şaşkınlığın ardında iş cinayetlerin de işçiyi kusurlu bulan anlayışın, eğitimli birinin hata yaptığını görme şaşkınlığı olduğunu da ekliyor. Huber’den atıldılar İnşaatİş’in başkanı Mustafa Adnan Akyol’un telefonu çalıyor, az sonra üç işçi giriyor içeri; Yavuz Koç, Ogün Ala, Erkan Epgüzel. Üçünün de alanı elektrik, üçü de Cumhurbaşkanlığı’na ait Huber Köşkü inşaatından atılmışlar. Sigortanın gerçek maaş üzerinden yatmadığını, bunu daha evvel bakanlığın ihbar hattına bildirdiklerinde ancak isimleriyle dosya açılabileceğini işitmişler; “Bu zaten işten atılma sebebi” olurdu diyor Koç. Görünür atılma gerekçelerinin hurda hırsızlığı iddiası olduğunu ama asıl sebebin bir yılı doldurmalarına az zaman kalması olduğunu söylüyorlar. Daha önce İnşaatİş’in direnişlerini duymuşlar, soruşturup gelmişler. Başkan Akyol “Yaptığımız otelin havuzuna biz giremeyiz, kendi yaptığımız rezidansı bedava verseler oturamayız. Çünkü aidatını bile karşılayamayız” diyor. Acu “Yapılan inşaatlar gittikçe daha lüks oluyor ama bunun yanında işçi biraz daha iyi yemiyor, işçi biraz daha az ölmüyor, binalar lüksleştikçe işçi daha çok insan yerine konmuyor” diye yakınıyor. Bir pankartlarında da şu yazıyor zaten: Dünyayı biz inşa ediyoruz, altında biz kalıyoruz! Rekor üçüncü havalimanında 1970işçinin hayatına mal olan 2016, tarihin bu anlamda en ölümlü yılı oldu. Bu 1970 kişinin 420’si inşaat işçisi. 2017’nin ocak ayı ise yeni bir karanlık rekorun yolda olduğunun işareti çünkü sadece bir ayda 123 işçi, iş cinayetlerinde öldü. Bu da erişilebilen rakam. Şimdiden alt taşeron iflaslarına, zarar yüzünden ayrılan şirketlere dair haberlerin yayıldığı üçüncü havalimanı inşaatı da mecra olarak kanlı bir zirvede denebilir. Akyol, havaalanı inşaatında her gün en az bir işçinin mesai başında ihmaller yüzünden öldüğünü söylüyor. Ölümlerin duyulmaması için özel bir çabanın sarf edildiği, rakamın yüzlerce olduğuna dair iddialar var. Şu anda 25 bin işçinin çalıştığı inşaatta yazın bu rakamın 60 binlere kadar çıkacağını, araçla bile ulaşmanın çok zor olduğu inşaat alanında koşulların esir kamplarını andırdığını çalışan işçilerden duymuşlar. AKP İçin Darbeden Darbeye Fark Var... Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, (AKP) 2010’da yargıyı bütünüyle ele geçirme amacını yansıtan anayasa değişikliğinde şamatasını en çok yaptığı maddelerden biri de 1980 darbecilerinin yargılanmasına değgin olan maddeydi. 1982 Anayasası’nın kurgucuları, anayasaya 12 Eylül 1980 darbecilerine yasal güvence sağlamak amacıyla geçici 15’inci maddeyi eklemişlerdi. Darbecilerin ülke yönetim yöntemine, özgürlükleri ve sendikal hakların tırpanlanmasına yönelik maddelerini tepe tepe kullanan AKP’nin, seçmene tuzak kurduğu maddelerden biri de buydu. HHH Halkoylamasında “evet” çıkınca hukuksal zorlama ile de olsa, darbeci beş paşanın hayatta olan ikisine biraz ayak sürüdükten sonra geçici maddenin kaldırılması sonrasında dava açıldı. Oysa maddenin korumaya aldıkları bu paşalarla sınırlı değildi. Milli Güvenlik Konseyi döneminde kurulmuş olan hükümetler; Danışma Meclisi üyelerini, konseyce yetkili kılınmış; organ, merci ve görevlilerden karar alanların, tasarrufta bulunanların ve uygulayanların da korunması sona ermiş oluyordu. HHH Yukarıda son paragrafı “onlar da yargılanmalıydılar” demek amacıyla eklemedim. Günümüzle kıyaslamak niyetiyle anımsattım. Yandaş medya, 2010 halkoylamasının garnitürlerinden biri olan dava sürürken “paşaların rütbeleri sökülecek” manşetleri atıyordu. Hem Evren, hem de Şahinkaya, orgeneral olarak öldüler ve devlet töreniyle toprağa verildiler. Sanıkları kalmadığı için dava da düşme aşamasında. AKP kendisine dokunmadığı için önemsememişti bile. HHH Sevgili Ahmet Şık, Fethullah Gülen Cemaati’nin yasadışılığını anlatan kitap taslağı nedeniyle tutuklandığında “dokunan yanar” demişti. Sonra devran değişti ve AKP’ye dokunanın yandığı dönem başladı. Doğal olarak (!) Ahmet yeniden tutuklandı. Bu kez FETÖ’cü yapılmıştı. Bu arada AKP de tutum değiştirdi. 12 Eylül darbecilerinin yanındaki yetkili ve görevlilere gösterdiği hoşgörüyü rafa kaldırdı. FETÖ’cü darbe girişiminde kural gereği emirlere uymak zorunda kalmış olan Harp Okulları ve askeri lise öğrencilerini bile suçlu sayıp hapse attırdı. OHAL’den yararlanıp hoşlanmadıklarını da aralarına katarak öğretmenleri, öğretim üyeye ve görevlilerini ömür boyu açlığa mahkum ederek mesleklerinden attı. Sanatçıları da unutmadı. Kestirimi Aziz Nesin ustamız “böyle gelmiş böyle gitmez” diye yapmıştı. “Hayır” demeye hazırsınız diye biliyorum... Denize düşen işçi kurtarıldı Kasımpaşa Taşkızak Tersanesi’nde çalışan bir işçi dengesini kaybederek denize düştü. Denize düşen işçi yaklaşık 40 dakika süren çalışmaların ardından kurtarıldı. Kasımpaşa Taşkızak Tersanesi’nde gece vardiyasında çalışan Serhat Sırtaş isimli işçi, sabah saat 05.00 sıralarında, kıyıya demirli gemiden karaya doğru atlamak isterken dengesini kaybederek denize düştü. Durumu fark eden arkadaşları denizde çırpınan Sırtaş’a can simidi atarak deniz yüzeyinde kalmasını sağladı. Olay yerine gelen deniz polisi ve itfaiye ekipleri Sırtaş’ı kurtarmak için çalışma başlattı. Denize düşen Sırtaş’ı halatlar yardımıyla denizden çıkarmaya çalışan itfaiye ekipleri ve deniz polisleri, Sırtaş’ın aşırı kilolu olmasından dolayı yukarı çekmekte güçlük yaşadı. Denizde uzun süre kalmasından dolayı hareket kabiliyetini de kaybeden Sırtaş, yaklaşık 40 dakika süren kurtarma çalışmalarının ardından belinden ve bacak arasından geçirilen halatlar yardımıyla yukarı çekilerek kurtarıldı. Ambulansla Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Sırtaş’ın hayatı tehlikesinin bulunmadığı belirtildi. l DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear