24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR ‘Meteorlar’a Porto’dan ödül Gürcan Keltek imzalı “Meteorlar” dünya festivallerindeki ödüllü yolculuğuna devam ediyor. İlk gösterimini yaptığı Locarno Film Festivali’nden bu yana 8 ödül kazanan film şimdi de Portekiz’de düzenlenen Porto/Post/ Doc Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü aldı. Bu yılki jürisinde Galiçyalı sinemacı Lois Patino, Madrid Film Festivali’nin direktörü Nuria Cubas, tasarımcı ve eleştirmen Mario Moura, Portekizli sinemacı Ivo M. Ferreira ve araştırmacı Raquel Castro’nun yer aldığı festival 27 Kasım 3 Aralık tarihlerinde düzenlendi. 16 EDİTÖR: öznur oğraş çolak kultur@cumhuriyet.com.tr Salı 5 Aralık 2017 ‘Sinema benim yolum’ ‘Baby Driver’ John Waters’a göre 2017... Amerikan sinemasının nevi şahsına münhasır yönetmenlerinden John Waters her yıl olduğu gibi bu yıl da kendisine göre yılın en iyi filmlerini sıraladı. “Cry Baby”, “Pink Flamingoes” ve “Haircut” gibi ayrıksı filmleriyle tanınan Waters bu yıl izlediği filmler içinde en çok “Baby Driver”ı beğendiğini açıkladı. Edgar Wright’ın yönettiği filmde Ansel Elgort, Lily James, Jon Hamm ve Kevin Spacey başlıca rolleri üstleniyor. Waters’ın 10 filmlik listesi şöyle sıralanıyor: 1. “Baby Driver” (Edgar Wright) 2. “I, Olga Hepnarová” (Tomáj Weinreb & Petr Kazda) 3. “The Strange Ones” (Christopher Radcliff & Lauren Wolkstein) 4. “Nocturama” (Bertrand Bonello) 5. “Wonderstruck” (Todd Haynes) 6. “Graduation” (Christian Mungiu) 7. “The Wizard of Lies” (Barry Levinson) 8. “Lady Macbeth” (William Oldroyd) 9. “Wonder Wheel” (Woody Allen) 10. “Tom of Finland” (Dome Karukoski). ‘Beni Adınla Çağır En iyisi ‘Beni Adınla Çağır’... Los Angeles Eleştirmenler Birliği yılın en iyilerini seçti Los Angeles Eleştirmenler Birliği 2017’nin en iyilerini belirledi. Oylama sonucu En İyi Film unvanı Luca Guadagigno’nun “Call Me By Your Name Beni Adınla Çağır” adlı yapımın oldu. Filmin başrol oyuncularından Timothée Chalamet En İyi Erkek Oyuncu seçilirken, Sally Hawkins “The Shape of Water”daki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu seçildi. Willem Dafoe (“The Florida Project”) ve Laurie Metcalf (“Lady Bird”) yardımcı kategorilerde en iyi unvanına layık bulundular. En İyi Yönetmen un vanını “The Shape of Water” ile Guillermo del Toro ve “Call Me By Your Name” ile Luca Guadagigno paylaşırken; En İyi Senaryo “Get Out Kapan” (Jordan Peele), En İyi Kurgu “Dunkirk”, En İyi Müzik “Phnatom Thread” (Johnny Greenwood) ve En İyi Görüntü Yönetimi “The Shape of Water” (Dan Lausten) seçildi. Yabancı Dillde En İyi Film unvanı ise “120 battements par minute Kalp Atışı Dakikada 120” (Robin Campillo) ve “Loveless” (Andrey Zvyagintsev) arasında paylaştırıldı. İTÜ’de Kültür ve Sanat Günleri... İstanbul Teknik Üniversitesi’nin en büyük öğrenci kulüplerinden Endüstriyel Proje Geliştirme ve İşbirliği Kulübü öğrencileri tarafından ilki geçen sene düzenlenen ÇAÇARON etkinliği bu sene değişen ve gelişen konseptiyle birlikte üniversiteli öğrencilerle alanında uzmanlaşmış, kendinden söz ettiren ünlü sanatçıları ve günümüzde popülerliğini arttırmış sosyal medya fenomenlerini bir araya getiriyor. Bu sene aramızda göreceğimiz konuşmacılar ise şu şekilde: Burcu Bak dur, Seda Özen, Kaan Çaydamlı, Özgür Uysal, Vedat Özdemiroğlu, Tanya Hazal Kaysoydu, Cem Güventürk ve Kültüristan yazarları Cengiz Özdemir ve Ozan Sağsöz. Etkinlik çerçevesinde 2 gün boyunca yapılacak olan oturumlarda öğrenciler hem sohbetlere katılıyor hem de merak ettikleri soruları bu sanatçılarla tartışabiliyor. Bu yıl 56 Aralık tarihlerinde düzenlenecek olan etkinlik İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampusu’nda KSB Büyük Salon’da gerçekleşecek. Son filmi ‘Bulutların Ardında’ ile 5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’ne katılan İranlı sinemacı Majid Majidi gazetemizin sorularını yanıtladı MEHMET KIZMAZ İran sinemasının ünlü yönetmeni Majid Majidi, 5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nde, son filmi “Bulutların Ardında”nın Türkiye gösterimine katıldı. Filmi “En İyi Kurgu” ve “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini alan Majidi’ye, sinemaseverler de yoğun ilgi gösterdi. “Cennettin Çocukları”, “Cennettin Rengi”, “Baran”, “Serçelerin Şarkısı” filmleriyle tanınan Majidi, çocukların yoksulluklarını, onların naif, saf ve temiz duygularıyla anlatıyor. Gazetemizin sorularını yanıtlayan Majidi, “Çocuklarla büyük insanlar arasında köprü oluşturmak istiyorum. Ateş topuna dönen dünyayı çocukların peygamberliğinde kurtaracağım. Ve hep birlikte cennetin rengini dünyaya serpeceğiz” diyor. n Sinemaya başlama serüveniniz nasıl oldu? 13 yaşımdan beri sinema başta olmak üzere görsel her şeye ilgim vardı. Çok film izlerdim, arkadaşlarımla tiyatro oynuyordum. Dramatik Sanatlar Fakültesi’nde Tiyatro Bölümü okudum. Tiyatro, bir süre sonra devam ettiremeyeceğim bir hal alınca sinemaya başladım. İlk önce oyuncu olarak bir kaç filmde rol aldım. Sonra birkaç kısa film yaptım. Daha sonra uzun metrajlı filmlere başladım. Sinema benim için yoldur, misyondur. Düşüncelerimi anlatma ve duygularımı konuşturma fırsatı veren bir alan. Sorunları, dertleri sinema yoluyla başka insanlara anlatıyorum. Entelektüel kesim dahil halkın geneline hitap ediyorum. Zor ama amacım iki gruba da aynı anda seslenip etkilemek. İnsanları, doğasına ve iç dünyasındaki saflığa geri dönmesi için hikâyelerimle desteklemek istiyorum. Sinema çok güçlü bir alan. ‘Eğer peygamber yaşasaydı İslamı anlatmak ‘Bulutların Ardında’ için sinemayı kullanırdı’ cümlemi tekrar edeyim... ‘Sansür her ülkede var' n İslam Devrimi, İran sinemasını nasıl etkiledi? Aslında daha eskilere gitmek gerekiyor. Sinema önceden de kapalıydı. Yaratıcılık yoktu. İslam Devrimi sinemayı da yeniden yapılandırdı. Sinemacılar yeni inkılaplarla geniş alanda çalışma, çok daha değişik yeni hikâyeler anlatma fırsatı buldu. Bu hikâyeler yetenekli sinemacılar ortaya çıkardı. Ben de onlardan biriyim. Sansür her ülkede var, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. Sadece sınırı farklı. Misal İran’da hicap giymek kanunun bir parçası, ülkeye girildiği anda giyilmesi gerekiyor. Ben bunun iyi olup olmadığını söylemek istemiyorum, bu benim işim değil. Ancak, demokrasiden söz edilen Avrupa’nın birçok şehrinde, üniversitelerde öğrencilerin kapanması yasaklanıyor. Her ülkede sınırlar ve sansürler var. Ama odakta maalesef hep İran oluyor. İran Batı medyasında hep siyaset alanında yer buluyor ama öyle değil. İran halkı, kültürü bir başka güzel. Yeni yönetmenler, İran üzerinde oluşturulan politik algı Majid Majidi yı kırmak için yaratıcılıklarıyla çalışıyorlar. ‘Sinemada asıl önemli olan dildir' n İran sinemasını birkaç cümleyle özetler misiniz? Bütün sanatların kökü edebiyattan geliyor. Bir ülke, zengin edebiyatı olunca diğer sanatlarda da başarılı oluyor. İran’da Hâfızı Şirâzî, Sadii Şirazi gibi dünyaca bilinen şairler ve genel itibariyle edebiyat, sinemayı etkilemiş. Sinemada asıl önemli olan dildir. Ve bu kuvveti de edebiyattan alıyor. n Filmlerinizde çocukların ana karakterlerden biri olmasının bir sebebi var mı? Çocukları çok masum buluyo rum. İnsanın en temiz iç duygularını kaybetmemişler. O temizlik onların içinde hâlâ ayakta ve hayatta. Hepimiz çocukluğumuzu düşünerek güzel günleri hatırlıyoruz. O günlerde ne kadar masumduk, her şeye çok basit bakıyorduk. Ve şimdi yaşlandık ve dünyaya bakış açımız değişti. Ben bir köprü oluşturmaya çalışıyorum. Çocukları göstererek, büyüklere o masum iç duyguları hatırlatmak istiyorum.Ateş topuna dönen dünyayı çocukların peygamberliğinde kurtaracağım.Ve hep birlik te cennetin rengini dünyaya serpeceğiz, tıpkı “Baran” filminde Baran’ın topraktaki ayak izinin yağmur suyuyla dolduktan sonra dünyaya umudu yağdırması gibi. ‘Herkesin bir yolu var' n Filmleriniz insanlarda çok güçlü etkiler bırakıyor... Ben, izleyicimin, o filmi izledikten sonra kendini, iç dünyasındaki duyguları keşfetmeye başlamasına yardım etmek istiyorum. O duygu ‘o anda’ kalmamalı,yaşamına yayılmalı. “Cennetin Çocukları”nı 20 yıl önce çektim. Şimdi de izleyebiliyorsunuz. Yine kendinizi keşfetmenize yardımcı olur. “Serçelerin Şarkısı”ndaki Karin şu an bizi anlatmıyor mu? Karin, devekuşları arasından çıkıp şehre gittiğinde, insanlarla zaman geçirdikçe mutsuzlaşıyordu. Cömertliği ve dürüstlüğünü metropol emiyordu... n Son olarak, genç sinemacılara ne söylemek istersiniz? Öğüt vermek istemiyorum. Herkesin yolu var. Bana göre genç sinemacılar erken vazgeçmemeli. Çünkü sinemada çalışmak, sinema yapmak bir savaş gibidir. Ve kesinlikle savaşmak gerekiyor. Dağın zirvesine çıkmak gibi aynı zamanda. Kolay diye yola çıkarsın, sonradan zor gelir. Çaba gösterirsen bir gün zirveye ulaşırsın. Frankfurt Türk Film Festivali Oyuncu Ercan Kesal, Gezici Festival’deydi ‘Tereddüt’e dört ödül Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi “Tereddüt” Almanya’nın Frankfurt kentinde 17. kez düzenlenen ve 2 Aralık’ta sona eren Frankfurt Türk Film Festivali’nden 4 ödülle birden döndü. Buket Alakuş, Hannes Karnick, Brigitte StrubelMattes, Claudia Prinz, Bar bara Trotnow ve Mehmet Arif Özserin’den oluşan jüri, “Albüm”, “Babamın Kanatları”, “Bana Git De”, “Beginner”, “Koca Dünya”, “Müthiş Bir Film”, “Rauf”, “Rüzgârda Salınan Nilüfer” ve “Toz”un da aralarında olduğu 10 film arasından “Tereddüt”ü “En İyi Film” seçti. “Tereddüt” aynı zamanda “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Senaryo” dallarında da Yeşim Ustaoğlu’na Altın Elma Ödülü getirirken, filmin oyuncularından Ecem Uzun da En İyi Kadın Oyuncu seçildi. Ustaoğlu En İyi Film Ödülü’nü alırken “Bu ödülü yaşam hakkı elinden alınan çocuklara ve özelliklere kadınlara adıyorum” dedi. ‘Fikret Otyam bize Anadolu insanını tanıttı’ Çankaya Belediyesi, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde“Bitmeyen Bir Yolculuk: Gide Gide Fikret Otyam’ın Ardından” adlı sergiyle Otyam’ı vefatının 2’nci yılında dostlarıyla, sevenleriyle birlikte andı. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi, 2015 yılında hayatını kaybeden ressam, yazar ve fotoğrafçı Fikret Otyam anısına düzenlenen “Bitmeyen Bir Yolculuk: Gide Gide Fikret Otyam’ın Ardından” adlı sergiye ev sahipliği yaptı. Otyam’ın kızları Elvan Baransel, İrep Otyam Bilgiç ve Döne Otyam’ın girişimleri ve Çankaya Belediye sinin desteği ile düzenlenen sergiye 55 sanatçı fotoğraflarıyla katıldı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen ve Fikret Otyam dostları ve sevenlerinin katıldığı açılış töreninde konuşan Elvan Baransel, “Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin bizim hayatımızda önemli bir yeri var, babamı buradan uğurladık, Hakka buradan yürüdü. O nedenle burada mutluluğu ve hüznü bir arada yaşıyoruz. Babamın vefatından bugüne her zaman yanımızda olan Alper Taşdelen’e de teşekkür ediyorum” dedi. Fikret Otyam adına bir sergiye ev sahipliği yapmaktan onur duyduğunu dile getiren Taşdelen ise “Ten ölür canlar bizimdir ve Otyam da öyle biridir, eserleriyle düşünceleriyle her zaman aramızdadır. Herkesin Anadolu insanını göz ardı ettiği dönemde Otyam bizlere Anadolu insanını tanıttı. Onun bütün amacı, gayreti halkıyla buluşmak üzereydi. Sanatçı, aydın kimliğiyle yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir” diye konuştu. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Osman Hamdi Bey ve Eren Eyüboğlu salonlarında yer alan sergi, 21 Aralık’a kadar görülebilecek. Bu yıl 23. kez düzenlenen Gezici Festival kapsamında üç filmlik bir seçkiyle izleyici karşısına çıkan Ercan Kesal izleyicilerin sorularını yanıtladı. Gezici Festival için seçtiği üç filmi, “Sinemanın Gücü ve Sinemada AdaletVicdan Olgusu” başlığı altında derleyen Kesal’ın seçkisinde “Öldürme Üzerine Kısa Bir Film” (Krzystof Keislowski), “12 Kızgın Adam” (Sydney Lumet) ve “Satıcı” (Asghar Farhadi) yer alıyordu. Kieslowski’nin Dekalog serisinin 5.incisi olan filmi için “Öldürme Üzerine Kısa Bir Film’, öldürmeyeceksin emrini aslında kendine temel almış gibi görünse de ciddi bir toplum eleştirisi yapıyor. Kieslowski, benim adıma devlet birilerini öldürme yetkisiyle donatmış, bunu istemiyorum diyor” diyen Kesal diğer filmleri neden seçtiğini ise şöyle açıkladı: “12 Kızgın Adam, ha^la^ kıymetini ve seyredilme sebebini hic¸ kaybetmemis¸ filmlerden birisi. Film, birbirine hic¸ benzemeyen, ayrı sosyal sınıflardan, ayrı duygusal du¨nyalara, ayrı gec¸mis¸lere sahip on iki insanın bir cinayete, birisine dair verilecek cezaya dair ne kadar subjektif davrandıklarını, her birinin kendi bulundugˆu yerden du¨nyayı, suc¸u, cezayı ve cezalandırmayı nasıl tarif ettigˆini o 96 dakika boyunca bir oda ic¸erisinde izleme s¸ansı verir bize. Son seçtiğim film ise ‘Satıcı’, Asghar Farhadi burada da bir önceki filminde olduğu gibi adalet, vicdan, suç ve cezalandırma meseleleri üzerine kafa yormuş. Galiba her üç filmde de adaleti nasıl gerçekleştireceğimize, ilk akla gelen şey hep cezalandırma olduğu için cezalandırma yönteminin ne olacağına dair bir tartışma var. Bu yüzden Satıcı’yı bu üç filmin tamamlayıcısı gibi düşündüm.” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear