26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 28 Aralık 2017 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Suçsuzluğunun ispatı haber 11 Ankara Başsavcılığı, aralarında 266 gündür tutuklu olan arkadaşımız Emre İper’in de bulunduğu 11 bin 480 kişinin telefonunda ByLock olmadığını açıkladı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ’nün gizli haberleşme programı ByLock listesin de yer alan 11 bin 480 GSM numara sının kullanıcılarının bilgi ve iradeleri dışın da ByLock IP’lerine yön lendirilmiş olduklarını açıkladı. İçinde namaz ve ezan saatlerini göste ALİCAN ULUDAĞ ren, müzik programlarının yer aldığı Mor Beyin adlı aplikasyonu indiren ve kullananların belirli dönemlerde ByLock ana serverlarına yönlendirildi ği ve sanki ByLock kulla nıyormuş gibi görün düğü tespit edildi. Bu listenin sav cılık ve mah kemelere gön derildiği be lirten Anka ra Başsavcısı Yüksel Koca man, tutuklu olan yaklaşık bin kişinin baş ka delil yoksa tahliye edil mesi Emre İper 10 TUZAK PROGRAM Çalışma sonucunda FETÖ’nün ByLock’un deşifre olma ihtimaline karşın, bazı uygulamalar yazdığı, bu uygulamaları indirenlerin ise ByLock sunucusuna yönlendirilmelerinin sağlandığı tespit edildi. Namaz vaktini hatırlatan, kıble gösteren, şarkı arama gibi 10 dolayında prog ramı indirenlerin farkında olmadan ByLock sunucusuna yönlendirildiği belirlendi. O programlardan bazıları şöyle: “Best Free Music, Freezy Müzik, Bul Dinle, Freezy Play Free Music Online, Mor German Engslish Dictionary, En Ucuz Fiyat Mor, AlmancaTürkçe Sözlük, Araba2.com.” gerektiğini bildirdi. Savcılığın listesinde, 266 gündür tutuklu olan gazetemiz Muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper’in de yer aldığı öğrenildi. İper, Cumhuriyet davasında ByLock kullanmadığını ısrarla söylemesine, bilirkişi raporuyla ispatlamasına karşın bir türlü sesini duyuramamış ve tahliye edilmemişti. Yargıtay tarafından FETÖ üyeliği suçunun en önemli delili olarak kabul edilen ByLock’a ilişkin son dönemde savcılıklara bazı itirazlar gelmeye başlamıştı. ByLock kullanmakla suçlanan bazı kişiler, ısrarla ByLock kullanmadıklarını kaydetti. Bunun üzerine soruşturma başlatan Ankara Başsavcılığı, MİT ve BTK’ye talimat vererek, bu konuda kapsamlı çalışma yapılması, konunun incelenmesi istedi. MİT ve BTK’de yapılan teknik incelemelerde, uygulama sunucularıyla bağlantısı tespit edilen bazı GSM hatlarının, bu bağlantılarının hemen öncesinde FETÖ tarafından geliştirilen Mor Beyin uygu lama sunucularına yönlendirilmiş oldukları yönünde bulgulara ulaşıldı. Tahliye bekleniyor Savcılığın yaptığı detaylı inceleme sonucunda, bağlantı ve para metreleri bakımından benzer özellikler taşıyan 11 bin 480 GSM numarasının kullanıcılarının iradeleri dışında ByLock IP’lerine yönlendirilmiş oldukları tespit edildi. Açıklama yapan başsavcılık, “Bu kullanıcıların, gerçek ByLock kullanıcılarının tespitini güçleştirmek ve FETÖ/ PDY terör örgütü ile mücadeleyi sulandırmak amacıyla, örgüt mensubu yazılımcılar tarafından geliştirilen uygulamalarla bilinçli olarak bylock.net alan adına yönlendirilmiş oldukları yönünde bulgular elde edilmiştir. Bu bilgiler ışığında, ByLock sunucularına, bilgi ve iradeleri dışında yönlendirildiği tespit edilen GSM numarası kullanıcılarının hukuki durumlarının soruşturma dosyalarında yer alan diğer delilere göre soruşturma makamlarınca değerlendirilmesi gerekmektedir” denildi. Teknik yönlendirmeye dayandığı belirlenen 11 bin 480 numara ile ilgili tespitlerin il Cumhuriyet Başsavcılıklarına ve Bölge Adliye Mahkemeleri Cumhuriyet Başsavcılıklarına iletildiği ifade eden Ankara Başsavcısı Yüksel Kocaman, bu kapsamda tutuklu olan yaklaşık bin kişinin başka bir delil olmaması halinde tahliye edil mesi gerektiğini bildirdi. Eski TÜBİTAK çalışanı Başsavcılık, bu tuzağı kuran FETÖ mensuplarının tespitine yönelik soruşturma da başlattı. Soruşturma kapsamında, organizasyonun başında firari eski TÜBİTAK çalışanı Kemalettin Cengiz Erbakırcı olduğu belirlendi. Darbeden 4 gün önce Hollanda’ya kaçan Erbakırcı’nın bizzat Mor Beyin adlı uygulamayı geliştirdiği öğrenildi. Cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre, 11 bin 480 kişi arasında gazetemiz Muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper’in de yer aldığı öğrenildi. Başsavcılık İper’in de yer aldığı listeyi İstanbul Başsavcılığı’na gönderdi. İper, ByLock kullanıcısı olduğu gerekçesiyle 7 Nisan’da gözaltına alınmış, 18 Nisan’da ise tutuklanmıştı. Hakkında FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla dava açılan İper’in davası, ana Cumhuriyet davası ile birleştirilmişti. Mahkemede de ispatlandı Gazetemiz avukatlarının talebi üzerine İper’in telefonlarını inceleyen adli bilirkişi Koray Peksayar, “İper’e ait telefonun yedeğinde yapılan arama sonucunda Bylock adlı yazılımın kurulduğuna ya da kurulup kaldırıldığına dair ize rastlanmamıştır” sonucuna vardı. 2. bilimsel uzman görüşü hazırlayan Tuncay Beşikçi de raporunda İper’in telefonunda ByLock yüklü olmadığı ve hiçbir zaman da bu programı kullanmadığını bildirdi. Buna karşılık İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, kuvvetli suç şüphesi gerekçesiyle İper’in tahliye talebini reddetmişti. İper, 266 gündür özgür bırakılmayı bekliyor l ANKARA ‘Demokrasi ve barış yılı olsun’ Gazetemizin tutuklu yönetici ve çalışanlarını ziyaret eden CHP’li Utku Çakırözer, Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu’nun yeni yıl mesajını da aktardı ‘TEK TİP’ KIYAFET TEPKİSİ Yargılamaya gölge düşürür Utku Çakırözer, son KHK ile hükümlü ve tutuklulara dayatılan ‘tek tip kıyafet’ uygulamasına yönelik kaygılarını da paylaşarak, bunun masu miyet karinesine açıkça aykırı olduğu nu vurguladı. Tek tip kıyafet kararının, savunma hakkının kutsallığına ve adil yargılama ilkelerine gölge düşüreceği ni de belirterek, “Örneğin aylardır hak sız, hukuksuz yere cezaevlerinde tu tulan gazetecilerin bu kıyafete göste recekleri haklı tepki nedeniyle savun ma haklarından mahrum kalacakların dan, gereksiz yere daha fazla tutuklu kalmalarından endişe ediyo ruz. Tek tip kıyafet uygula ması doğuracağı sonuçlar itibarıyla önümüzdeki dö nemde toplumsal barışı daha da olumsuz etkile yebilecek en önemli so run kaynaklarından biri ol maya adaydır. Bu yanlıştan bir an önce vakit var ken dönülme si gerekmekte Utku Çakırözer dir” dedi. CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden Utku Çakırözer, mokrasi ve kardeşlik bekliyorum.” Çakırözer ziyaret sonrasında yaptı cak ve ancak özgürlükler ile sağlanabilir. Ahmet Şık’ın duruşma salonundan Silivri Cezaevi’nde tutuklu Cumhuri ğı açıklamada, Cumhuriyet davasında çıkarılmasın ülkede en büyük ihtiyaç yet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Şık’ın konuşturulmadan duruş olan düşünce ve ifade özgürlüğüne bir Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı ma salonundan çıkarılmasını eleştire kez daha darbe vurdu” diye konuştu. Akın Atalay, muhabir Ahmet Şık ve rek, “Adil yargılanmanın en önemli un Çakırözer, cezaevinde Cumhuri çalışanlardan Emre İper’i ziyaret etti. surlarından biri savunmanın özgürce yet çalışanlarının yanı sıra tutuk Ziyaret sırasında Murat Sabuncu, ce yapılmasıdır. Savunma hakkı gasp edi lu diğer gazeteciler Şahin Alpay, zaevinde gireceği 2018 yılına ilişkin lirse adil yargılanma olmaz. En temel Ali Bulaç, Ahmet Altan, Mehmet Al umutlarını Çakırözer aracılığıyla ka insan hakkı elinden alınmış olur” dedi. tan ve Die Welt muhabiri Deniz Yü muoyu ile paylaştı: Görüşmesinde, mahkemede engel cel ile sivil toplum aktivisti Osman ‘Ummadık bir anda barış...’ “Memleketimiz için ummadığımız anda bir barış, birlikte yaşama umudunu yeniden yaşatabileceğimiz bir dinamizm istiyorum, bekliyorum. Bu lenen savunmanın 24 saat içinde yüz binler tarafından okunduğunu Şık’a da söylediğini ifade eden Çakırözer, “Bu savunmayı okuyan yüz binler ‘Ne var bunda?’ diye soruyor. Çağdaş, özgür, hak, hukuk temelli bir demokrasi an Kavala’yı da ziyaret etti. ‘Böyle devam edemez!’ Ziyaret ettiği gazeteci ve aktivistlerin tutukluluk hallerinin bir an önce sona ermesi gerektiğini belirten Ça na olan inancımı kararlılıkla koru kırözer, “Dünyada cezaevinde en faz yorum. Farklılık, çoğulculuk ve la gazeteci bulunduran ülke ol eleştiri hakkı ülkemizin gelece ma ayıbımız artık son bulma ği açısından demokrasimizin en lı. Silivri’de görüştüğüm gazete büyük besin kaynağıdır. Bunla ci ve yazarlar görüşleri, yazıla rın sadece korunması değil, top rı ve yorumları nedeniyle özgür lumun tüm kesimlerince destek lüklerinden, ailelerinden aylar lenmesi gerektiğine yürek dır koparılmış durumdalar. ten inanıyorum. 2018’de Bu durum böyle devam sadece cezaevindeki etmemelidir. Gazeteci düşünce suçlularına ler bir an önce özgür özgürlük değil, tüm lüklerine kavuşmalı ülkem ve tüm yurttaşlarımız için barış, de Akın Atalay Murat Sabuncu Ahmet Şık dır” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Tutuklamaya engel yok! ‘KHK’siz bir 2018 olsun’ İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, yeni yılı cezaevinden karşılayacak olan gazetecilere, siyasetçilere, insan hakları savunucularına ve avukatlara dün Taksim’de bulunan Galatasaray Postanesi’nden yeni yıl kartı gönderdi. Postane önünde yapılan açıklamada ise İHD İstanbul Şube Başkanı avukat Gülseren Yoleri, 24 Aralık’ta Resmi Gazete’de yayımlanan son KHK’leri eleştirdi. Yoleri, “KHK’lerin kalktığı bir 2018 diliyoruz” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet İzmir’de HDP’lilere yönelik operasyonda ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla bir aile tutuklandı. Baba, anne ve yüzde 77 engelli raporu olan evin çocuğu, cezaevine gönderildi HAKAN DİRİK İzmir’de HDP yönetici ve üyelerine yönelik 19 Aralık’ta düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 18 kişiden 10’u, dün çıkarıldıkları mahkeme tarafından “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla tutuklandı. Tutuklananlar arasında annebaba ve çocuktan oluşan bir çekirdek aile de var. Nurali Kişin (56), Fidan Kişin (53) ve çocukları Ufuk Kişin (30) de cezaevine gönderildi. Ancak Ufuk Kişin’in özel bir durumu var. 2006 yılında trafik kazası geçiren Ufuk, yaklaşık 1 yıl bitkisel hayatta kaldıktan sonra yaşama dönmüş, ancak zihinsel ve fiziksel fonksiyonlarının tamamına yakınını yitirmişti. Sonraki süreçte tedaviye yanıt veren Kişin’in engelli oranı yüzde 77’ye indirilebilmişti. Ufuk’un yüzde 77 oranında engelli olduğu, Ege Yüzde 77 engelli Ufuk, annesi ve babasıyla. Üniversitesi’nce de kayıt altına alınmıştı. Ancak Ufuk Kişin, ailenin diğer bireyleri gibi tutuklanarak Şakran T Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Amcası Turabi Kişin, yeğeninin cezaevi koşullarını bile algıyamayacak durumda olduğunu kaydetti. Ailenin avukatlarından Nezahat Paşa ise engelli bireye yönelik tutuklama kararına karşı önce HSK’ye, sonra tüm yasal yollara başvuracaklarını söyledi. Paşa, “Ufuk, geçirdiği kazanın ardından okuma yazmayı bile unuttu. Algılama güçlüğü çekiyor. Şu anda tutuklu olduğunun bile farkında değil. Dosyasına engelli raporunu sunmamıza rağmen, mahkemede ifadesi alınırken yasa gereği bulundurulması gereken uzman yer almadı. Hâkimin sorularını kavrayamıyordu. Zaten tutuklanması kendisiyle ilgili değil. Abisinden kalan bazı kitaplar ve notlarla ilgili. Bugüne kadar ev ve hastane dışında bir yerde olmadı, ama şimdi hapishanede. Cezaevi disiplinini anlayacak konumda değil. Ayrıca tedavi süreci devam ediyor. O da tutukluluk nedeniyle aksıyor. Tutukluluğunun sonlandırılmasını istiyoruz” dedi. Almanya’yla yumuşama Almanya makamlarına göre, yaz ortasında Türkiye cezaevlerinde Alman vatandaşı 22 “siyasi tutuklu” vardı. Almanlar, o dönem Avrupa Birliği yetkililerine bu rakamı verirken adi suçlardan tutuklu Alman vatandaşları ile “siyasi tutuklu” dedikleri arasında bir ayrım yapmış, gazeteci Deniz Yücel ya da Af Örgütü’nün Büyükada’da düzenlediği seminere katılan insan hakları aktivisti Peter Steudtner gibi, herhangi bir terör eylemine bulaşmadığı halde terörle suçlanan Alman vatandaşlarını “siyasi tutuklu” diye tanımlamıştı. Bugün bu rakam, 8’e indi. Geçen haftalarda Alman vatandaşı gazeteci Meşale Tolu Çorlu’nun sürpriz bir şekilde tahliye edilmesiyle (benim hesabıma göre) cezaevinde kalan Alman “siyasi tutuklu” sayısı 8’e indi. Bu düşüş, bir tesadüf değil; zira diğer gazeteci davalarında ciddi bir tahliye dalgası yok. Cumhuriyet davasının bu hafta görülen duruşmasında, Türkiye’de hukuk nosyonunu komedi haline getiren utanç verici iddialarla tutuklanan meslektaşlarımızın tutukluluklarının devamına karar verildi. Ancak FETÖ ya da PKK ile suçlanan Alman vatandaşları bir bir serbest kalıyor. Nasıl mı? Çünkü bir süredir Almanya ve Türkiye arasında özel bir kanal kuruldu ve Ankara bu kanal üzerinden Almanya’yla ilişkileri yumuşatmaya çalışıyor. Almanya’ya sürekli kafa atarak Avrupa ile bir yere gelinemeyeceği belli oldu. Derin Ankara’nın bakışı, Berlin’le aslında ekonomik işbirliği ve Ortadoğu konusunda “ortak çıkarlar” olduğu ve ABD’yle ilişkilerin kötü gittiği bir dönemde Berlin’le de kavga etmenin anlamsız olduğu yönünde. Bu yüzden de fark etmişsinizdir, “Bunlar Nazi!” diye başlayan cümleler, Almanya’yı terör ve Türkiye’de terörizmi desteklemekle suçlayan yandaş gazete manşetleri ‘şak’ diye kesildi. Almanya konusunda tam bir sessizlik var. Bu çok önemli. Ancak sanmayın ki Alman seçimleri sonrası doğrudan Cumhurbaşkanlığı ve Şansölye’nin ofisi arasında kurulan bu direkt hattın amacı, Türkiye’nin Avrupa Birliği ya da demokrasi yoluna tekrar dönmesini sağlamak. Türkiye’nin mevcut durumu göz önüne alındığında, bunlar çok gerçekçi olmayan hedefler. BerlinBeştepe hattındaki asıl amaç, kriz yönetimi. Sürekli kavgalı giden bu ikili ilişkiyi, daha sakin bir alver üzerine oturtmak. Ve belki de ileride Türkiye’nin Avrupa Birliği ile kuracağı ilişki biçimini, sakin bir pazarlıkla müzakere etmek. Bu çerçevede bizde tutuklu Alman vatandaşları yavaş yavaş serbest bırakılıyor. Her ne kadar Deniz Yücel davasında kısa dönemde bir adım beklenmese de, Deniz Yücel gibi Cumhurbaşkanı tarafından bizzat gündeme getirilmeyen diğer davalarda bir yumuşama var. Alman pasaportu olanların tutuksuz yargılanması eğilimi öne çıkıyor. (Büyükada davasındaki tahliyeleri de doğrudan bu pazarlık çerçevesinde gerçekleşti.) Peki bunların bize faydası var mı? Sorunun cevabı, “Biz” derken kimi kast ettiğinize bağlı. Almanya’yla kavga döneminin bitmesi, muhtemelen stratejik anlamda iktidara bir faydası var. Avrupa’dan eleştiri dozunun bir nebze azalacağını düşünüyorum. Ancak “Biz” derken demokrat kesimi ya da toplumun genelini kast ediyorsanız, bu yeni sürecin bize bir hayrı yok. Alman pasaportunuz varsa ve siyasi konular yüzünden cezaevindeyseniz, bu “yumuşama” sürecinin hayrını görebilirsiniz. Ancak bu tip kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar, genelde demokrasiyi güçlendirmek değil ikili çıkarlar adına yapılıyor. “Sen bana, benim vatandaşlarıma dokunma, ben sana uyguladığım örtülü ambargoyu kaldırırım” misali... İyi olan, gerilimin azalması, ileride ekonomik rahatlama ihtimali. Kötü olan, artık Türkiye’nin Avrupa Birliği perspektifi ve demokratikleşme, bu tarz ikili alver anlaşmaları üzerine bambaşka bir sistem kurulması. Ez cümle, fiili olarak Avrupa ile “imtiyazlı ortaklık” sürecine geçmiş olmamız. İsmail Beşikçi’ye tweet gözaltısı Yazar ve sosyolog İsmail Beşikçi dün sabah saatlerinde gözaltına alındı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücedele Şubesi’ne götürülen Beşikçi’nin ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığı belirtildi. İsmail Beşikçi’nin kendi adına açılan bir Twitter hesabından yapılan paylaşımlar nedeniyle gözaltına alındığı öğrenildi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear