26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 17 Aralık 2017 EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 3 190/8 0 200/8 0 70/2 0 180/1 3 0 180/7 0 110/ 3 0 20/ 9 0 140/5 0 200/1 1 0 150/5 0 140/4 0 180/1 1 0 130/8 0 200/1 3 0 40/10 60/0 0 70/30 110/3 0 60/0 0 140/60 20/ 3 0 60/0 0 TARİHTE BUGÜN 1273: Mevlana Konya’da hayata gözlerini yumdu. 1905: Moskova Ayaklanması bastırıldı. 10 gün süren isyanda Çarlık ordusu binlerce kişiyi katletti. Acılı anne, çete çatışmasının Son kez anne ortasında kalarak yaşamını yitiren oğlunun diye bağırdı sonanlarınıanlattı Sefaköy İnönü Mahallesi’nde sürekli olay çıkaran ve ken dilerine ‘Demiroklar’ ile ‘Eren ler’ adını veren iki çete ara sında son yaşanan çatışma nın kurbanı 16 yaşındaki Emir can Açıkgöz’ün evinde yas var. Emircan’ın yata ğının üstüne ha yattaki en büyük SEYHAN AVŞAR tutkusu futbol takımlarına ait formalar serilmişti. Odanın duvarında ise kazandı ğı madalyalar asılıydı. Yol bitmedi... Aile, Emircan’a uzun bir tedavi sürecinin ardından kavuşmuştu. Emircan, Halkalı Ticaret Meslek Lisesi 2. sınıfta okuyordu. Annesi evlere temizliğe giderek babası ise servis şoförlüğü yaparak büyütmüşlerdi Emircan’ı. Bir futbol tutkunuydu, Fenerbahçeliydi. Aynı zamanda lisanslı bir oyuncuydu. Beden eğitimi öğretmeni olmayı hedefliyordu. Hayalleri yarım kaldı. Emircan, çiğ köfte yemek için ayrıldığı eve bir daha geri dönemedi. Anne Açıkgöz olay günü yaşananları gözyaşları içerisinde anlatıyor: “Emircan, ‘Canım çiğ köfte çekti. 10 dakikaya geleceğim’ dedi. Evden çıktı. O çiğ köfteciye sürekli giderdi. 10 dakika geçmeden oğlumun arkadaşı Berat kapıya geldi. ‘Emine abla koş. Emir’i dövdüler. Durumu çok kötü.’ Silahla vurulduğu aklımın ucuna gelmedi. Biri dövdü de yere düştü sandım. Sağa koştum. Sola koştum. Bir ses duydum. Oğluma kavuşacağım yol bitmedi. Yanına var TOPRAĞINA SARILDIM Emircan Açıkgöz’ün evinde dün yas vardı. Acılı baba Hacı Açıkgöz, oğlunun yastığına sarılıp gözyaşı dökerken annesi ise ‘Oğlum dururken, dün onun toprağına sarıldım. Geceleri 40 kez kalkıp üstünü örterdim. Dün gece soğuk toprak altında oğlum yalnızdı’ diye ağıt yakıyor. dığımda ise kanlar içinde am Açıkgöz, “Yavrum bir melekti. bulansa bindiriyorlardı. Oğlu Herkes onu çok severdi. Önce mun karnı şişmişti. ‘Oğluma ki gün arkadaşları okulu kapa bir şey oluyor’ diye haykır tıp onun taziyesine gelmiş dım. Her yeri kan içerisin lerdi. Yavrum her şeyden deydi. Yavrumun kazağını korkardı. Özellikle karan kesmişlerdi. Ambulansta lıktan. Şimdi toprak altı fenalaştı. Doktor çabucak na girdi. Oğlum birine bir başka bir hastaneye yön şey yapsaydı, ‘tamam’ di lendirdi. Son kez, ‘An yeceğim. Ama oğlum ne’ diye bağırdı. Ço suçsuzdu. Aklımın cuğum gitti.” ucundan bir gün Karakol dibi evlat acısı yaşayacağım geçmez Anne Açıkgöz, di. Onun, benim Emircan’ın çok Emircan Açıkgöz toprağıma sarıl uysal bir çocuk ması gerekirdi. olduğunu söy Ben onun top lüyor. “Eşim ev rağına sarılıyo de olmadığı za rum” diyor. manlarda yav Çocuğuna yedi rumla baş ba kurşun isabet ettiğini şa vakit geçi gazeteden öğrendiğini rirdik” diyen aktaran Açıkgöz, “Ça tışmanın ortasında kalmış. Her yerini taramışlar. Bilinçli yapılmış gibi. Oğlumun sınavı vardı. Ona dahi giremedi” diye anlatıyor. İnönü Mahallesi’nde sık sık çatışmaların yaşandığını aktaran Açıkgöz, polisin olaylara çok geç müdahale ettiğini, polisler gelene kadar olayların bittiğini söylüyor. Açıkgöz, polislerin çatışma çıktığı sırada da olay yerine hemen gitmediklerini vurgulayarak, “Oğlumun vurulduğu yerin çok yakınında karakol var. Kimse gitmemiş oğlumu kurtarmaya. Karakoldan da şikâyetçiyim” diye konuşuyor. Emircan’ın akrabaları da öfkeli: “Cumhurbaşkanı’na sesleniyoruz. Bu insanlar bu silahları nasıl elde ediyor? Bireysel silahlanmaya son verilsin.” l İSTANBUL KOCAELİ Başını kız arkadaşının omuzuna koydu diye... Kapitalist ataerkilliğin üniseks karikatürü: ‘Ufak Tefek Cinayetler’ “Ufak Tefek Cinayetler”, karikatürize ediyor. Neyi mi karikatürize ediyor?.. “Yarışmacırekabetçi ahlâk”ın gündelik hayat akışımıza, canciğer kuzu sarmalık ilişkilerimize kadar nasıl damga vurduğunu keskin çizimlerle karikatürize ediyor. Üstelik kapitalist ataerkilliğin yoluna “üniseks” devam ettiğini düşündürür şekilde, bir “kadın dörtlüsü” üzerinden karikatürize ediyor. Ve toplumsaldilbilimci Deborah Tannen’in, benim de çok göndermede bulunduğum cinsiyetlehçesi (“genderlect”) kavramıyla anlattıklarını sorgulamayı gerektirecek mahiyette karikatürize ediyor. HHH Tannen, 1990’a tarihlenen çalışmasında (“You Just Don’t Understand: Women and Men in Conversation”) kadınların işbirliği ve yakınlığın dilini konuşur ve duyarken, erkeğin rekabet ve statünün dilini konuşup duyduğunu söylemekteydi. Kadınların çoğunun çatışmayı bağlantı kurmaya bir tehdit olarak görüp bundan kaçındığını ileri sürerken “erkek dili”nin didişmeyi, yarışmayı, çatışmayı öne çıkardığını kaydetmekteydi. Kazanmak, kaybetmek, hiyerarşi ve liderlik erkek “lehçe”sinde mevcut demekteydi. Paylaşma, uzlaşı, eşitlik ve empatiyi kadın “lehçe”sine mahsus saymaktaydı. HHH Elbette söylediklerini bir çırpıda kesip atmıyoruz ama anlaşılan Tannen bize kapitalist ataerkilliğin yoluna tamamen “eril” devam ettiği bir dönemin içinden seslenmekteymiş. Hâlbuki postendüstriyel tüketim kapitalizmi aşamasında erkek karşısında gerek mesleki, gerek idari, gerek mali, gerekse “iradi” açıdan denklik (hatta öncelik) elde etmiş kadınların da aynı rekabetçi işleyiş içinde “eril”leşip “erkek dili”ni konuşur olduklarını fark ediyoruz. Kapitalist ataerkilliğin terkisine erkekler kadar kadınların da bindiğini gözlemliyoruz. İşte Star’da ekrana gelen “Ufak Tefek Cinayetler”, böyle düşünme yolunda kışkırtıcı bir kurguyla bu topraklardan çıkan, ilgiye değer bir örnek. HHH Karşımızda birbirlerini lise sıra larından tanıyan, o günlerden bugünlere kopmadan, kopamadan gelen dört yetişkin, zengin, “sosyetik” kadın var. Daha doğrusu bunların üçü tam öyle de dördüncüsü Oya (Gökçe Bahadır) lisede diğerlerinin hıncına, hışmına ve lincine uğradıktan sonra uzaklaşmış olup şimdi tekrar arkadaşlarıyla buluşuyor. Ve ilkgençliğinde “Dörtlü”nün lideri Merve’nin; diğerleri üzerinde iktidarını sevgiye değil korkuya yatırım yaparak kurmuş “korku imparatoriçesi” Merve’nin (Aslıhan Gürbüz) kendisine yaşattıklarına tekrar maruz kalmamak için kaçmak istese de… Bir şekilde kalmayı tercih ediyor. Kim bilir belki “sevgi”den ümidi kesmeme adına, senaristimizin (Meriç Acemi) “idealist” bir motivasyonu doğrultusunda!.. HHH Böylece seyrimize yelken açan dizi, sır bir cinayetin geriye doğru izini sürme çağrısı yapmakta görünse de esasen hayatımızın her ânının başta belirtiğim “ahlâk” anlayışı doğrultusunda “cinayet”lerle dolu olduğunu anlatmaya çalışıyor. İzlerken bir yandan Jean Paul Sartre’ın “Kapalı Oturum” adlı oyunundaki “Cehennem, ötekilermiş” sözünü çağrıştıracak şekilde “Cinayet, her yerdeymiş” diye düşündürüyor!.. Dört güzel kadınımız birbirlerinin en yakını; hele üçü, dedik ya, canciğer kuzu sarması… Ama bu yakınlık, Tannen’in bahsettiği paylaşma, dayanışma, işbirliğinin yakınlığı değil. Aksine, eril, ataerkil “lehçe”nin rekabetçi, yarışmacı, ezici, yıkıcı yakınlığı… Bu, kıskanmaya, statü taslamaya, hiyerarşi üretmeye, tahakküm kurmaya, tahakküm karşısında alttan alta hırslanıp hınçlanmaya, cellatlığa ve celladına âşıklığa duyulan ihtiyaç sonucu kurulmuş bir yakınlık. Kadınlarımız, birbirlerini her buluşmada psikokültürel mahiyette ha bire katletmek için yakınlar!.. HHH Evet, dostluğun artık “kurtluk” olduğunu aksettirerek mizahi bir gerilimle akan “dişi” tonlamalı bir zamane hikâyesi izliyoruz. Ama “eril” bir fon eşliğinde… Hikâyede kadınlar ön plânda ama erkek temsilleri yabana atılmamalı. Birbirleriyle “ne seninlene sensiz” ya da hem hısımhem hasım durumdaki üç kadının eşleri olarak önümüze çıkarılan erkekler (Mert Fırat, Ferit Aktuğ, Yıldıray Şahinler), aslında olan bitenin hâlâ “eril iktidar” karşısında “feminen çaresizlik” olduğunu düşündürürcesine değerlendirmemize ışık tutuyorlar. Başka kesitler de var üzerinde durulması gereken ama şimdilik bu kadar. İzlemeye devam!.. Otobüste öğrencilere saldırı Kocaeli’ndeki bir belediye otobüsünde biri diğerinin omuzuna başını koyduğu için iki üniversite öğrencisinin saldırıya uğradığı iddia edildi. Özgür Kocaeli’nden Ahmet Serimer’in haberine göre olay 8 Aralık’ta meydana geldi. Kocaeli Üniversitesi öğrencisi 21 yaşındaki Yağız Berke Birtane, başını kız arkadaşı 19 yaşındaki Rozerin Aykul’un omzuna koydu. Oturdukları koltuğun iki sıra gerisindeki bir kişi, Rozerin Aykul’un başına yumruk atıp “Benim çoluk çocuğum var. Kendinizi düzeltin” dedikten sonra bu kez Yağız Berke Birtane’ye kafa attı, gözlüğünü kırdı. Öğrencilerin bu sırada giysileri de yırtıldı. Saldırganın eşi de kavgaya karışıp Rozerin Aykul’a vurdu. Bu arada şahsın, otobüs şoförüne seslenip “Aracı durdur. Şunları öldüreceğim” dediği, eşinden bıçak istediği önü sürüldü. Şoför, saldırıya uğrayan öğrencileri indirdi, yoluna devam etti. Öğrenciler darp raporu aldı, ardından suç duyurusunda bulundu. l Yurt Haberler SAYISAL LOTO 22138404144 6 BİLEN: 1 milyon 801 bin 738 TL (2 kişi) 5 BİLEN: 7 bin 14’er TL 4 BİLEN: 80’er TL 3 BİLEN: 11’er TL Dacia akasvomeTanüsneauktmaraaırmjnlıiplkabafr,kıaiönyedkntalatecılrmaavimern.d, e C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear