28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA Alabama’da zafer Demokratların ABD’de Cumhuriyetçilerin kalesi olarak bilinen Alabama’da senatör seçimini Demokrat aday Doug Jones kazandı. Bu sonuçla Senato’da Cumhuriyetçilerin Demokratlara üstünlüğü 51’e 49’la ikiye düşerken geçen yılki başkanlık seçiminde Donald Trump’ın Jones zaferini torunu ile kutladı. yüzde 28 farkla kazandığı Alabama’da Demokratların 25 yıl ara dan sonra ipi göğüslemesi büyük yankı uyandırdı. Destekçilerine seslenen Jones, “Ülkeye nasıl birlik olabileceğimizi gösterdik” dedi. Demokratların zaferinde Cumhuriyetçi aday Roy Moore’un kendisine yönelik çocuk tacizi suçlamalarına tatmin edici bir yanıt verememesinin etkili olduğu savunuldu. Moore’a toplumun farklı kesimlerinden tepki yükselmiş, Trump’ın Moore’un arkasında durması Cumhuriyetçilerden dahi tepki çekmişti. Perşembe 14 Aralık 2017 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 13 ABD’de Kuzey Kore nilgun@cumhuriyet.com.tr ile müzakere çatlağı ‘Delidirneyapsa yeridir’ doktrini Trump ile Tillerson’un anlaşamadığı ve Tillerson’un görevden alınacağı yönündeki haberler ABD basınına yansımıştı. Öte yandan USA Today’in editöryal yazısında Trump’a sert eleştiriler yöneltildi. Trump’ın kendilerine tacizde bulunduğunu iddia eden üç kadının basın toplantısının ardından Demokrat Senatör Kirsten Gillibrand, Başkan’ın istifasını talep etmişti. Trump’ın Gillibrand’ın kampanya bağışı toplamak için her şeyi yapabileceği ifadeleri ise ortalığı karıştırdı. USA Today, Trump için “Obama Başkanlık Kütüphanesi’ndeki tuvaletleri temizlemek için ya da George W. Bush’un ayakkabılarını parlatmak için bile yeterli değil” ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanı Tillerson’un Pyongyang ile önkoşulsuz görüşme yönündeki açıklamasına Beyaz Saray’dan ‘Trump’ın görüşleri değişmedi’ yanıtı geldi ABD’de Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la Başkan Donald Trump arasında bir süredir de şişleri Bakanı, görüşmelere başlamak için bir “sessizlik dönemi”nin şart olduğunu ve Pyongyang’ın bu dönem edilmişti. Tillerson’un Beyaz Saray tarafından görevden alınacağı ve yerine CIA Direktörü Mike Pompeo’nun geti vam ettiği öne sürülen anlaşmazlık, de nükleer ve balistik denemeler gibi releceği yönündeki yorumlar artınca dün Tillerson’ın Kuzey Kore ile önko “provokasyon”lardan uzak durması ge geçen ay Dışişleri Bakanlığı’ndan Be şul konmadan masaya oturulabilece rektiğini de sözlerine ekledi. yaz Saray’ın böyle bir planı olmadığı ği yönündeki açıklamalarına karşılık Beyaz Saray’dan gelen tepkiyle bir kez ‘Görüşleri değişmedi’ na dair güvence verildiği açıklamasını yapmıştı. daha su yüzüne çıktı. Atlantik Konse Dışişleri Bakanı’nın konuşmasından Tillerson’ın açıklamaları Mosko yi Kore Vakfı Forumu’nda bir konuş kısa bir süre sonra Beyaz Saray’dan ya va, Pekin ve Tokyo’da da yankı buldu. ma yapan Tillerson, Pyongyang’la ön pılan açıklamada ise, geçen ekim ayında Interfax ajansının dün Pyongyang’a koşulsuz olarak görüşmelere başlama Tillerson’ın Pyongyang’la görüşme ça bir askeri heyet gönderdiğini duyur ya hazır olduklarını söyledi. “Haydi bu balarını “vakit kaybı” sözleriyle eleşti duğu Rusya’nın Dışişleri Bakanlı luşalım. İsterseniz görüşmelere başla ren Trump’ın, Kuzey Kore hakkındaki fi ğı, Tillerson’ın açıklamalarını mem yabiliriz” şeklinde konuşan Tillerson, kirlerinin değişmediği vurgulandı. Was nuniyetle karşıladıklarını bildirdi. Pyongyang’ı “elindeki programı bıra hington Kuzey Kore’ninn diyalogdan ön Tillerson’un görüşme teklifi karşısında kırsan seninle görüşürüm” diyerek ma ce nükleer silahlanmadan vazgeçtiğini bir memnuniyet açıklaması da Çin’den saya çağırmanın gerçekçi olmadığı duyurmasını şart koşmaktaydı. geldi. Japonya hükümeti Pyongyang’ın nı da vurguladı. Diplomatik çabaların Tillerson’ın Trump’la ABD’nin Paris nükleer silahları terk etmesi için yap sona ermesi durumunda askeri araç İklim Anlaşması’ndan çekilmesi konu tırımda bulunulması gerektiği yönün ların devreye gireceğini söyleyen Dı sunda da anlaşmazlık yaşadığı iddia deki görüşünü tekrarladı. l DUMA’NIN ONAYINA SUNULDU Kremlin Tartus üssünü genişletiyor Suriye’de IŞİD’e karşı zafer ilan eden Rusya, Tartus donanma üssündeki varlığını genişletmeye hazırlanıyor. Hafta başında Ankara’ya gelmeden önce sürpriz bir Suriye ziyareti gerçekleştiren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Tartus ve Hmeymim üsleri dışındaki Rus askerlerinin Suriye’den çekilmesi emrini verdiğini açıklamıştı. Putin dün Rusya ve Suriye arasında 18 Ocak’ta imzalanan Tartus limanının Rus güçleri tarafından 49 yıl kullanılmasına yönelik anlaşmayı parlamentonun alt kanadı Duma’nın onayına sundu. Anlaşma çerçevesinde genişletilen üste nükleer gemiler de dahil olmak üzere aynı anda 11 Rus gemisinin bulunması öngörülüyor. Anlaşma ile Tartus’un tam teşekküllü askeri üs haline geleceği, bölgede Rus askeri varlığının nükleer silah taşıyan savaş gemilerini de kapsayacak biçimde genişleyeceği belirtiliyor. Rusya, Suriye’deki bir diğer kalıcı üssü olan ülkenin batısındaki Hmeymim hava üssünü kullanım süresini de bu yılın temmuz ayında 49 yıllığına yenilemişti. Doğrudan temas iddiası Bu arada Cenevre’de sekizinci turu devam eden Suriye görüşmelerinde muhalefetin Şam hükümetiyle doğrudan görüşmek istediği iddia edildi. El Cezire’nin haberine göre muhalefet geçen hafta Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın durumuna ilişkin yaşanan anlaşmazlığın giderilmesinin ardından devam eden görüşmeleri siyasi geçiş sürecinin nasıl ilerleyeceğine ilişkin hükümetle doğrudan görüşmek için bir fırsat olarak görüyor. Irak’tan SDG’ye yalanlama Ankara’nın terör örgütü gördüğü YPG’nin ana unsurunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’yle (SDG) Irak ordusunun sınır güvenliği için ortak koordinasyon merkezi kurdukları haberlerine Irak’tan yalanlama geldi. Sputnik’e konuşan Irak Ortak Operasyonlar Komutanı Tuğgeneral Yahya Resul, iki taraftan komutanların görüştüğünü, ancak ortak bir merkez kurulmasının gündemde olmadığını söyledi. Irak ordusunun Cezire’deki operasyonlarından sorumlu komutanın Suriye sınırındaki SDG komutanıyla görüştüğünü doğrulayan Resul “Görüşmenin amacı yalnızca koordinasyondu. Bu, güçlerimizin herhangi bir bölgeye ulaştığında gerçekleşen doğal bir durum” şeklinde konuştu. SDG’den hafta başında yapılan açıklamada iki taraftan komutanların Suriye’nin Deyr ez Zor kentinde iki ülke arasındaki sınırın korunması konusunu görüştüğü, “Sınırın güvenliğinin garanti altına alınması için iki tarafın ortak bir koordinasyon merkezinin kurulmasına karar verdiği” ileri sürülmüştü. Trump’ın Kudüs kararını protestolar sürerken Batı Şeria’nın Ramallah kentinde İsrailli gizli polisler de eylemcilere müdahale etti. İsrail’den Riyad adımı İstihbarat Bakanı Katz, Suudi prense arabuluculuk çağrısı yaptı ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklamasının ardından, İran başta olmak üzere kimi bölge ülkeleri tarafından “pasif” tavır almakla suçlanan Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a İsrail’den davet geldi. Londra merkezli Suudi internet gazetesi Elaf’a konuşan İsrail İstihbarat Bakanı Yisrael Katz, Arap dünyasının lideri olarak tanımladığı Suudi Arabistan’ın İsrailFilistin barış sürecinde Filistin tarafı için arabuluculuk görevi üstlenmesinden memnuniyet duyacaklarını söyledi ve Prens Selman’ı İsrail’e davet etti. Haaretz gazetesi Katz’ın Riyad hükümetine davetini kendilerine doğruladığını yazdı. Suudi Arabistan ile İsrail arasında diplomatik ilişki bulunmazken, Katz Suudi medyasına demeç veren ilk İsrailli bakan oldu. HBaatmı aŞse’raiao’dpaer as yon İsrail güvenlik güçlerinin önceki gece Filistin Yasama Komisyonu üyesi ve Hamas’ın Batı Şeria sorumlusu olduğu iddia edilen Hasan Yusuf dahil olmak üzere çoğu Hamas üyesi 40 kişiyi gözaltına aldığı açık landı. İsrail iç istahbarat servisi Şin Bet, Yusuf’un Batı Şeria’daki eylemleri organize etme suçlamasıyla gözaltına alındığını bildirdi. Şin Bet, Batı Şeria’daki Nablus kentinde bir İsrailliyi kaçırma planı yaptıkları gerekçesiyle yaşları 19 ila 26 arasında değişen üç Filistinlinin gözaltına alındığını da duyurdu. Öte yandan, Filistinlilerle İsrail askerleri arasında dün de Batı Şeria’da çatışma yaşandı. Ramallah ve Beytüllahim kentlerinin kuzey girişlerinde yaşanan çatışmalarda İsrail askerlerinin göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullandıkları bildirildi. Yemen yine vuruldu Yemen’de Suudi Arabistan öncülüğündeki uluslararası koalisyonun başkent Sanaa’da Husilerin kontrolünde olan bir cezaevini vurması sonucu en az 30 kişinin öldüğü, 80’dan fazla kişinin de yaralandığı bildirildi. Reuters’in 39 olarak duyurduğu ölü sayısını kimi kaynaklar 51 olarak verdi. Ülkede Husiler ile uzun bir dönem müttefik olan ancak aralarında anlaşmazlıkların başgösterdiği, son olarak Riyad hükümetine zeytin dalı uzatan eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in geçen hafta Husi milisler tarafından öldürülmesinin ardından çatışmalar şiddetlenmiş, uluslararası koalisyonun Husi hedeflerine dönük saldırıları yoğunlaşmıştı. AFP, Husilere ait El Mesire televizyonuna dayandırdığı haberinde koalisyon güçlerinin saldırısının dün sabaha karşı başladığını duyurdu. Hayatını kaybedenlerin hepsinin cezaevindeki tutuklular olduğu öne sürüldü. Reuters’e konuşan merkezdeki bir yetkili ise binaya yedi saldırı yapıl En az 30 kişinin öldüğü cezaevinde saldırı sırasında 180 tutuklu olduğu öne sürüldü. dığını ve saldırı sırasında merkezde 180 tutuklu olduğunu söyledi. Pazar günü Suudiler’in öncülüğündeki koalisyon Husiler’e ait bir eğitim kampını vurmuş, saldırıda en az 26 kişinin öldüğü açıklanmıştı. Geçen cuma günü ise Sanaa’da Husilerin kontrolündeki bir televizyon binasının vurulması sonucu 4 kişi yaşamını yitirmişti. ve Kudüs zirvesi Kudüs “Müslümanların kırmızı çizgisi” olacaktı. Ama gelin görün ki... İstanbul’daki Kudüs zirvesine İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerden yalnızca 16’sı lider düzeyinde katıldı. Dünyanın izlediği zirvede Brunei Kralı, Gine Cumhurbaşkanı ve “özel konuk” kontenjanından Venezüella Devlet Başkanı Maduro bulunuyor. Ama misal Suudi Arabistan Kralı yok, gelmiyor. Renkli zirvenin sonunda Doğu Kudüs Filistin’in başkenti ilan ediliyor ve süper güce meydan okunarak, “(Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararından) geri adım atmazsa ABD’nin bunun bütün sonuçlarından sorumlu olacağı” kaydediliyor. İşte Kudüs, işte arşın Kudüs zirvesi İslam ülkelerini firesiz ve en üst düzeyde temsil eden bir katılımla gerçekleştirilmiş olsaydı “Washington’a geri adım attırabilmek” için gerçekçi bir ümit doğabilirdi. Ama ne yazık ki bu haliyle zirve önemli bir halkla ilişkiler kermesi olmaktan öteye gidemiyor. Zirve bildirimindeki çıkışlar, AB’sinden Macron’una.. çeştli uluslararası aktörler tarafından dile getiriliyor. Ama bu, heyhat, Filistin’in uğradığı trajik yenilgiyi halihazırda çok yazık ki engelleyemiyor. Yenilginin tarihi nedenleri var. En önemli nedenlerden biri, Müslümanlar arasında tabii birlik, bütünlük eksikliği. Diğeri de İsrail sağının nihai hedefi asla gözden kaçırmaksızın sürekli olarak yürüttüğü lobiler ve çalışmalar. Washington’un Kudüs’ü bugün İsrail’in başkenti tanıyan çıkışına zemini sağlayan kararı İsrail lobisi örneğin taa 1995’te, ABD Kongresi’nde iktidarı ve muhalefeti hem de ezici bir çoğunlukla bir araya getiren bir oylamayla geçirtmiş... Trump’tan önceki tüm diğer ABD başkanları, kararı sadece taktik ve diplomatik planda değerlendirdikleri 6’şar aylık ertelemelerle bugüne değin uygulamamışlar. Trump, “Ben artık böyle bir ertemeleye gerek görmüyorum!” diyor ve ekliyor: “Diğer başkanların cesaret edemediğine ben şimdi işte cesaret ediyorum. Kudüs oradaysa, arşın burada!” ABD’ye geri adım attırmak “İşte Kudüs, işte arşın” dayılanması şeklinde görünse de, gerçekte bu tarihi hamlenin taşları yıllar öncesinden çok yazık ki son derecede sistemli biçimde döşenmiş. İslam dünyası bu süre zarfınca ne yaptı? Kongreden geçen ve her an uygulanabilecek böyle bir karar varken hangi strateji/stratejilerle(!) hareket etti.. sormamız gereken sorulardan biri... Diğeri de şu: 22 yıldan bu yana sürekli ertelenen bu karar, neden tam da şimdi tedavüle sokuldu? Şartlar acaba şimdi mi olgunlaştı? Washington’da Trump için öne sürülen bir “deli adam/mad man” teorisi var. Teori mucibince Trump’ın “delidir ne yapsa yeridir” şeklinde pazarlanan imajı, aslında çok büyük bir numaradan ibaret. Statükoyu altüst eden “irrasyonel Başkan” numarası, sanılanın aksine ABD’de ilk kez Trump’la değil, yarım asır önce Başkan Nixon’la sahneye konmuş. Nixon ve “Makyavelist” ünlü Ulusal Güvenlik Danışmanı Kissinger; Vietnam’ı o yıllarda barışa zorlamak için, “Bu ABD Başkanı diğerlerine benzemez, sağı solu hiç belli olmaz, köprüleri yakıverir.. gereğinde nükleer bombayı da ateşler” ayağına yatmışlar. Trump’ın da işte şimdi Kudüs dayatmasını, aynı Nixon yıllarındaki gibi “danışıklı dövüş” bir delilik kisvesi altında ortaya koyduğu rivayet ediliyor... Bu “şov” bağlamında, ortaya çıktığı 1993 yılından bu yana “barış süreci” aslında İsrail’in Filistin işgalini derinleştirmesi için sadece, bir “perde” olarak kullanılmış oluyor... En sonunda “tahtası eksik” pozundaki bir Başkan, perdeyi sürecin üzerinden çekerek kaldırıyor ve Filistin’e şakır şakır tarihi hezimetin şartlarını İstanbul’daki Kudüs zirvesinde olmayan iki aktörün, Sisi ve de Suudi Prens Bin Selman’ın kapalı kapılar ardında Ebu Mazen’e uyguladığı ağır baskı yoluyla dayatıyor. Karşı tarafta bunca Ali Cengiz oyunu; Müslüman cephede de bunca ihanet oldukça, “Washington’a geri adım attırmak” çok zor. Sincan’da ‘genetik’ fişleme Uygur Türkleri ile Çin yönetimi arasında gerilime sahne olan Sincan’da yaşayan herkesin DNA örneklerinin, parmak izlerinin ve başka biyometrik verilerinin toplandığı öne sürüldü. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün iddiasına göre Pekin, DNA örneklerinin yanı sıra, 1 milyon Uygur Türk’ünün yaşadığı bölgede 1265 yaş arasındaki tüm Sincan sakinlerinin iris taraması ve kan gruplarının da bir veritabanını oluşturuyor. Devlet ajansı Şinhua’ya göre ise tıbbı testler hükümetin checkup ve yolsuzlukla mücadele programı kapsamında, gönüllü olarak yaptırılıyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear