26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 24 Kasım 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ boşaltKtoı,letuşği outsuarvdcuıYAETNAİBMTİRÜARGHKAİKİRYÂİEPY’DEESNİ FETÖ ve DHKP/C üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan ve geçen aylarda tahliye edilen Ba kırköy Cezaevi hekimi Alp Çetiner’le ilgili soruşturmayı yürüten dönemin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Veki li Ömer Faruk Aydıner’in doktor olan eşi Nermin Aydıner’in, yaklaşık bir ay önce Çetiner’in yerine atandığı or taya çıktı. İstanbul Ta bip Odası (İTO) avuka tı Meriç Eyüboğlu, bu olayın hukukun kâğıt üzerinde kaldığını gös teren çarpıcı bir örnek SEYHAN AVŞAR olduğunu söyleyerek, “Soruşturma savcısı sizi FETÖ ile ilişkilendi recek, hakkınızda tutuklama kara rı çıkacak. Sizden boşalan koltuğa eşi oturacak. İşte yeni Türkiye” de di. Ömer Faruk Aydıner, geçen gün lerde vekâleten yürüttüğü Adalet Ba kanlığı müsteşar yardımcılığı görevi ne asaleten atanmıştı. Yangına bakınca yandı Bakırköy Kadın Cezaevi’nde kalan 29 siyasi kadın tutuklu, 1 Ağustos 2016 tarihinde, sohbet hakkı, kitap yasakları gibi uygulamalara tepki vermek amacıyla koğuşlarını ateşe vermişti. Olayın ardından Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatarak cezaevi doktoru Alp FETÖ ve DHKP/C üyesi olduğu iddiasıyla bir süre tutuklu kalan ve görevinden uzaklaştırılan Bakırköy Cezaevi hekimi Çetiner’in yerine, Çetiner hakkında soruşturma yürüten savcının eşi getirildi Çetiner’in de aralarında bulunduğu 10 kişiyi gözaltına almıştı. Adliyeye çıkarılan Alp Çetiner, “Tutukluların ayaklanmasına iştirak etmek”, “FETÖ ve DHKP/C silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla tutuklanmıştı. Mahkeme kararında, koğuşta çıkan yangın sırasında gardiyanlara pet şişe fırlatan mahkumların Çetiner’e şişe fırlatmadığı iddiası ile gizli tanık beyanları da ‘delil’ olarak gösterilmişti. ‘Görevine dönemedi’ 33 yıllık doktor Çetiner, ifadesinde, hakkındaki suçlamaların iftira olduğunu, mahkumların yangından çıkan dumandan zehirlenebileceği düşüncesiyle koğuşlara bakmaya gittiğini söyledi. Çetiner, “Şimdiye dek birçok cezaevinde doktorluk yaptım. Hekimlik dışında hiçbir ilişki kurmadım” dedi. Çetiner’e soruşturmayı yürüten Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ömer Faruk Aydıner’in, “Yangın esnasında koğuşların oraya neden geldiniz?”, “Siz itfaiyeci misiniz?” gibi sorular yöneltildi. Bu soruşturma nedeniyle açığa alınan Çetiner ise hâlâ Aydıner Çetiner görevine geri dönemedi. Koltuğu doldurdular Ömer Faruk Aydıner’in doktor olan eşi Nermin Aydıner’in Bakırköy Cezaevi’nde Çetiner’den boşalan koltuğa oturduğu ortaya çıktı. İTO avukatı Meriç Eyüboğlu, Alp Çetiner’in gözaltına alındığı süreçte Bakırköy Adliyesi’nin alt katındaki nezarette tutulduğunu anımsatarak, şunları söyledi: “15 Temmuz darbe girişiminin ardından anlaşılmaz bir şekilde Bakırköy Cezaevi’ne yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. O günlerde koşullar daha da sertti. Alp Bey’in eşi, ailesi, kendisinden haber almak isteyenler nerede tutulduğunu dahi bilmiyordu. Alp Bey kendi dünya görüşüne ters bir biçimde, ‘FETÖ’ ile ilintili olduğu suçlamasıyla tutuklandı. Karanlık bir sürecin sonunda tahliye edildi. Soruşturmayı yürüten savcının eşinin Bakırköy Cezaevi’ne atanması hukuka dair tartışmalar yaptığımız bu günlerde çarpıcı bir örnek olmuş. Alp Bey’in kıymetle yürüttüğü görevine soruşturma savcısının eşinin oturması hukuki olarak, bir yurttaş olarak çok üzücü. Hukuk yok derken boş yere konuşmuyoruz” Anlaşmazlık yaşandı Nermin Aydıner’in cezaevi doktoru olarak atanmasının ardından, revirdeki sedyeler kaldırıldığı için hastaların ayakta tadavi edildiği, psikologların odasına bebek emzirme odası açmaya çalışıldığını ancak psikologların meslek etiği gereği bunu kabul etmediği, bu nedenle Dr. Nermin Aydıner ile psikologlar arasıda anlaşmazlıkların yaşandığı iddia edildi. TBMM’de konuşan CHP’li Yarkadaş, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini gündeme getirdi ‘Silivri’de zorla saç kestiler’ CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Habertürk editörü Oğuz Usluer’in saçlarının bir genelgeye dayanılarak zorla kesildiğini söyledi. TBMM Genel Kurulu’nda ‘Torba Yasa’ görüşmelerinde söz alan Yarkadaş, İktidarın ülkeyi yönetmeye çalışırken sürekli yanlış yaptığını dile getirdi. Cezaevlerinden gelen haberlerin bunun kanıtı olduğunu söyleyen Yarkadaş, Elimize ulaşan bir habere göre Silivri Cezaevi’nde bulunan Habertürk Editörü Oğuz Usluer’in saçları bir genelgeye dayanılarak zorla kesildi. Elazığ Cezaevi’nde hak gasplarına karşı açlık grevi yapan tutuklular, yirminci güne ulaştı. Bafra T Tipi Cezaevi’nde günlerdir gazete ve dergi verilmiyor. Gelin bu uygulamalardan vazgeçin. Bunlar 12 Eylül artığı uygulamalardır. 12 Eylül’le güya hesaplaştığını söyleyenler ne yazık ki bu uygulamalarla Kenan Evren’in sıkı bir takipçisi olduklarını da göstermişlerdir. Sorunlar sadece cezaevleriyle sınırlı değil, yargı da aynı durumda” diye konuştu. Adalet yerle bir Cumhuriyet.com.tr Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’in yargılandığı davaya dikkat çeken Yarkadaş, “Bu bir utanç davasıdır. Talimatla verilen bu tür kararlar yargının sefaletidir. Hâkimin 52 saniyede okuduğu bu karar aslında adaleti yerle bir etmiş, hukuku çürütmüş ve hukuku biçmiştir. Sırf muhalif oldukları için yandaş medya tarafından hedef gösterilen ve ağır hapis cezalarına çarptırılan gazeteciler, ülkenin tarihine altın harflerle yazılacaktır” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ DÜN 34. KEZ TUTULDU Demokrasi ve özgürlük için Gazetemizin tutuklu İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay nezdinde, haksız tutuklamalara karşı sürdürülen Adalet Nöbeti’nin 34’üncüsü, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin C kapısı girişindeki Themis heykellerinin bulunduğu alanda tutuldu. Nöbete, Sakarya Barosu Başkanı avukat Zafer Kazan, Kartal Hukukçular Derneği adına avukat Sibel Aydın, gazetemizin avukatları Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, çizerimiz Musa Kart ve çok sayıda hukukçu katıldı. Avukatlar bir saatlik sessiz nöbetin ardından adliyenin C kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Avukat Sibel Aydın, 34 haftadır ısrarla inatla aynı yerde olduklarını belirterek tutuklu Cumhuriyetçilerin FETÖ ile anılmasının akla mantığa sığmadığını dile getirdi. Ge çen hafta Soma, Suruç, Ankara Garı katliamı davalarının avukatlarının tutuklandığını hatırlatan Aydın, “Cumhuriyet gazetesi internet yöneticisi Oğuz Güven 52 saniye kalan ve silinen bir tiweet nedeniyle 3 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Unutulmamalıdır ki toplumsal barışın temeli hak, hukuk ve adaletten geçer. Arkadaşlarımız serbest kalana kadar Adalet Nöbeti’ne devam edeceğiz” dedi. Zafer Kazan ise adalet, hukuk, basın özgürlüğü, Cumhuriyet için nöbette olduğuna değinerek, “Her mahkemenin üzerinde, her yargıcın arkasında ‘adalet mülkün temelidir’ diye yazar. İşte biz 34 haftadır tüm yargıçlara bunu hatırlatmak için buradayız! Hukuk diyoruz. Çünkü hukuk, adaletin kaidesidir” dedi. Hukuksuzluğun en fazla gazetecilik mesleğine yapıldığını söyleyen Kazan, şöyle devam etti: “Bu ülke kahpe kurşunlarla öldürülen nice gazetecinin tabut içinde taşınmasına, hapishane hücrelerine tıkılmasına tanık olmuştur. Kimileri ‘hoşgörü’ ile satın alınmak istenmiş ve yazarları yazarkasaya dönüştürülmüş, kimileri tehdit edilmiş, kimileri hücrelere atılmış ve birçoğu da Hasan Fehmi gibi, Metin Göktepe gibi, Abdi İpekçi gibi, Ahmet Taner Kışlalı gibi, Çetin Emeç gibi, Uğur Mumcu gibi ve daha niceleri korkakça öldürülmüş ve susturulmuştur. Hasan Fehmi’lerden devralınan bu onurlu koşunun nöbet bayrağını adalet için, hukuk için, demokrasi için, basın özgürlüğü için taşımanın tam zamanıdır diyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet ADALET BAKANI GÜL’ÜN VAADİ: 38 yeni cezaevi, 275 bin kapasite TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlığının 2018 yılı bütçesine ilişkin sunum yapan Adalet Bakanı Gül, FETÖ soruşturmaları kapsamında meslekten ihraç edilen hâkim savcı sayısının 3 bin 945 olduğunu açıkladı. 17 Kasım itibarıyla 384 ceza infaz kurumunda toplam 232 bin 132 kişinin bulunduğunu kaydeden Gül, 2018’te cezaevlerinin kapasitesini, 275 bine çıkarılacağını anlattı. 36 bin bin 529 hükümlü ve tutuklunun cezaevlerinde eğitimlerini sürdürdüğünü ifade eden Gül, 2017 yılında 9 cezaevi yapıldığını, 2018 yılında ise 38 yeni cezaevi yapılacağını kaydetti. İdare ile vatandaşlar arasındaki adli uyuşmazlıklar ile idarelerin taraf olduğu bir kısım idari uyuşmazlıklarda dava yoluna buşvurulmadan veya icra takibine başlanmadan önce sulh yönünün denenmesinin zorunlu hale getirileceğini açıklayan Gül, icra ve iflas sisteminin yeniden yapılandırılacağını ve iflas mahkemelerinin kurulacağını kaydetti. l ANKARA / Cumhuriyet MAHALLİ HÂKİM KARŞISINDA: Suriye’de otuz akrabam öldü ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ ve ‘Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret’ suçlamasıyla hakkında 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası talep edilen gazeteci Hüsnü Mahalli’nin yargılanmasına İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahalli, savunmasında Suriye’deki savaşta 30’a yakın akrabam ölmüştür. Yargılanmama neden olan ifadelerimde bir sertlik varsa anlattığım bu durumlardan kaynaklanmaktadı. Diktatör kelimesini kullandığım için suçlanmam da yerinde değildir. Bu kavram felsefi bir içerik taşımaktadır ve sayın Cumhurbaşkanı’nın çok yakınında olan Burhan Kuzu da bunu ifade etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı’na hakaret etmeyeceğimi, 2011 yılından önce kendisi ile ne kadar yakın olduğumu herkes bilir.” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hatice Özay şikâyetlerinin devam ettiğini belirterek “Sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz” dedi. Duruşma ertelendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet GAZETECİLER YİNE SANIK Takipsizlik kalktı acele dava açıldı Evrensel Gazetesi eski Sorumlu Yazıişleri Müdürü Vural Nasuhbeyoğlu ile gazetenin eki imtiyaz sahibi Mehmet Arif Coşar’ın, Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı dava başladı. Gazetecilik faaliyeti nedeniyle yargılandığı söyleyen Nasuhbeyoğlu, “Ankara saldırısı olmuştu. Bunun üzerine Latin Amerika’daki üç ülkede bulunan siyasi partiler çeşitli açıklamalar yaptı. Gazeteci olarak olayları haberleştirdik, kendi yorumumuzu katmadık. Sansür yapamazdık. Beraatimi talep ediyorum” dedi. Gazeteci Mehmet Arif Coşar da “Dünyanın pek çok ülkesinde bu haber yayımlanmış, hiçbir yerde dava konusu olmamıştır” diye konuştu. Gazetecilerin avukatı Devrim Avcı Özkurt, söz konusu haber metninin aslının Türkçeye çevrilmesini talep etti. Savcılığın takipsizlik kararının sulh ceza hâkimliğince kaldırılmasının ardından davanın açıldığını anımsatan Özkurt, “Süre kaçırılmasın diye alel acele dava açıldı” dedi. Duruşma ertelendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber 13 Öğretmenler, aslanlar ve akbabalar “Değişik bambaşka bir öğretmen olacağım. İçimdeki aslanlar bana güç verecek. Gideceğim köydeki geriliği, yoksulluğu yere sereceğim. Kahvede oturup oyuna dalmayacağım. Köy çocuklarını kızerkek ayırmadan okutacağım. Halkı aydınlatacağım.” Bunlar Fakir Baykurt’un neredeyse yetmiş yıl önce, mesleğine başlarken kendi kendine verdiği ve hayatı boyunca harfiyen yerine getirdiği büyük sözün cümleleri. “Öncelikle hepinizden ailemden arkadaşlarımdan yakın dostlarımdan, böyle bir üzücü durumu yaşattığım için özür diliyorum. Üzgünüm. Uzun zamandır mutsuzum. Mutlu nasıl olunur onu bile bilmiyorum aslında. Hayatımın geri kalanını devam ettirmek için umudumu, ışığımı kaybettim. Bu paradoksu kıramadım. Başka bir sebep aramanıza gerek yok. Kendi irademle, kararımla aranızdan ayrılıyorum. Bu not yayınladıktan hemen sonra hayatımı sonlandırıyorum.” Bunlar da ataması yapılmadığı için bunalıma giren ve birkaç ay önce evinde kendini asarak intihar eden genç öğretmen İsa Erdoğan’ın son sözleri. HHH Bugün Öğretmenler Günü. 70 yıl öncenin öğretmenleriyle bugünün öğretmenleri arasında dağlar kadar fark var. Artık onların içinde aslanlar, kaplanlar, yırtıcı kuşlar barınmıyor. Çoğunun kafasının üzerinde akbabalar dolaşıyor. Çocukların karşısına baştan yılgın çıkıyorlar ve sadece hayatta kalmaya çalışıyorlar. İdeallerden beslenmiyor, umutsuzluktan ölüyorlar. “Değişik” ya da “bambaşka” olmak genç öğretmenlerin şimdilerde kolay kurabileceği bir hayal değil. Bir bıçak gibi enselerine dayalı duran tehditkâr sistem büyük hayallere geçit vermeyecek kadar gaddar ve tehlikeli. Ülkedeki geriliği, yoksulluğu yere serecek güçleri olduğunun farkında değiller. Aksine, hızla o geriliğin ve yoksulluğun bir parçasına dönüşmeyi kader bilmekteler. Çocukları kızerkek ayırmadan okutmak gibi bir idealin ne anlama geldiğini hissedemeyecek kadar “dindar”lar. O yüzden öğretmenlerin içindeki aslanlar... Daha en baştan ölü doğuyorlar. Bugün Öğretmenler Günü... Bugün Fakir Baykurt’u özleme günü... Ülkenin çeşitli köşelerinde her şeye rağmen hâlâ onun gibi olmakta direnen bir avuç öğretmeni kutsama günü... Bir de; İdealist Çalıkuşu efsanesiyle başlayan... Oradan, ömrü kısa ama etkisi derin Köy Enstitüleri ütopyasına uzanan... Nihayetinde ataması bir türlü yapılmadığı için bunalıma girip intihar eden; KHK ile işten atıldıktan sonra açlık grevine başlayıp ölüme yatan; Hakkında soruşturma açılınca çocukları ve karısıyla ülkeden gizlice çıkmaya çalışırken ailesiyle birlikte boğulup ölen öğretmenlere varan korkunç hikâyenin yasını tutma günü. TAYBET İNAN’IN OĞLU: Dünya duydu onlar duymadı! MAHMUT ORAL Şırnak’ın Silopi ilçesinde 2015 yılında sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sırasında 57 yaşındaki Taybet İnan ve kayınbiraderi Yusuf İnan (53) sokak ortasında vurularak yaşamını yitirdi. Taybet İnan’a yardım etmek isteyen eşi Halit İnan ise kolundan vurularak yaralandı. Taybet İnan’ın cenazesi tam 7 gün boyunca sokak ortasında yerde kaldı. Olayla ilgili soruşturma başlatan Silopi Cumhuriyet Savcılığı, ilçe emniyetinden bilgi istedi. Silopi Emniyet Müdürlüğü, savcılığa, 24 Aralık tarihinde, yani olaydan 6 gün sonra durumdan haberdar olduklarını, askeri yetkililerin yerde yatan bir şahsın olduğu bilgisi üzerine olay yeri inceleme ekiplerinin bölgeye gittiğini, yolda barikat ve hendeklerin olması, olay yerinde inceleme yapacak olan polislerinin can güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle olay yerinde inceleme yapılamadığı yönünde yazı gönderdi. Oğlu Mehmet İnan, “Annemin hayatını kaybettiğini ve cenazesinin yerde yattığını dünya duydu da nasıl oldu onlar duymadı? Ben 155’i aradım. Kayıtlarıma baksalar, milyonlarca kez Emniyet’i, milletvekillerini aradım. Gazetecileri aradım. Milletvekillerini aradım. Hatta MHP’nin o dönem sözcüsü olan Oktay Vural’ı aradım. Dedik ki cenazeyi bu çatışmanın ortasından kaldıralım. Bizzat ben gitmek istedim, beni de geri çevirdiler polisler operasyon var diye ilçeye almadılar. Bizzat Şırnak Savcısı’na söyledim. Onlar ne dese boştur. Annemin cenazesinin yerde yattığını dünya duydu” dedi. l DİYARBAKIR C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear