26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 19 Kasım 2017 6 Dünyada, onun ayrılmaz bir parçası olarak Türkiye’de siyasi durumu çözümlemek gittikçe çe saldırganlaşan Suudilerin İran’la vesayet savaşlarını bırakıp doğrudan kapışması olasılığı güçlendi. Rusya ile zorlaşıyor. Ya da başka türlü söyleye ABD ise “kaosu yönetme strateji lim; karmaşık, kaotik bir tablonun için sinde” anlaşarak bölgeye yerleştiler. den ihmal edilebilir olanları ayıklamak, Batı’nın diğer ülkeleri aktif olarak öne çıkanları kuşkuyla gözden geçir sahada görünmeseler de oradadırlar. mek, kaotik durumun ne zamandan NATO hem Rusya sınırlarında güç beri siyaseti belirlediğine karar vermek, nihayet analizin, tahlilin pratik anlamı üzerinde kafa yormak gerekiyor. Kaos Günlerinde biriktirmekte hem de bölge jandarması olarak dolaşıp durmaktadır. HHH Deneyelim. HHH Politikaİlk sorumuz ipin nerede koptuğu ol Türkiye bu kargaşanın ortasında politikasızlık hastalığına tutulmuş, her tarafa saldıran, her taraftan saldırılan, malı. Belki de yanıtı en kolay soru budur. kuşatılan, attığı her adım geri çevrilen Sovyetler Birliği’nin dağıldığı, denge Giderek kapitalist dünyanın sorunlarının ülkedir. Bu durumun şimdilik çaresi durumunun ortadan kalktığı, halk sınıfla çığ gibi büyümesi, bunalımların kalıcı yoktur. Çaresizliğin kaynağı, içeride rının geleceği açısından umudun, sına laşması, Asya’nın daha fazla diş göster güç dengelerinin bu politikasızlığa son nan, olumlu sonuçları görülen programın mesi, eski sosyalist dünyada denetimi verecek noktaya gelememiş olmasıdır. gündemden kalktığı andır. Kapitalist zor güçlerin kendini göstermesi, denge Türkiye’yi her türlü yöntemi kullanarak dünyanın; “tarihin sonu”, “küreselleş durumunun önemli aktörü Rusya’nın bu iktidarını korumaya yeminli bir parti yö menin kesinliği” teorileriyle hayaller kez kaotik durumun güçlü bir aktörü ola netiyor. Bu güç aynı zamanda zaaflarıy kurduğu yıllar da denilebilir. Bu zaman rak sahneye çıkması tablonun daha da la her an tökezleyebilecek bir güçtür. dilimi neoliberalizmin, monetarist po karmaşıklaşmasına yol açtı. Görüntü ile gerçek arasında derin bir litikaların ekonomide, siyasal ve sosyal HHH uçurum var. alanda egemen olduğu yıllardır. Sadede ve Türkiye’ye gelelim; Irak’la HHH HHH başlayan, Arap Baharı operasyonu ile Kaotik dünya tablosunun ortasında İp koptuktan sonra kaotik bir döne süren, Libya, Suriye işgalleri ile büyüyen her ilişkiden, kıpırdanmadan etkilenen min gelmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. karmaşa yaygınlaşıyor. Çaresizleştik Türkiye’de öteki siyasal güç odakları güçlerinin farkında değiller, ne yapacaklarını bilemiyorlar. “Sağa doğru giderek solu bulacağını” düşünen “İdrisyen” politikalar ana muhalefeti etkisizleştiriyor. AKP’yi ise “Metal yorgunluğu” sarmıştır. Oyların eriyor olması onları fena korkutuyor. Çıkışsızlığa dayalı korku her zaman tehlikelidir. Otoritesi sarsılan partilerin iktidarı bırakmamak için her yolu denediklerini tarih yazmıyor mu? HHH Sosyalist sol ise dağınıktır. Kaotik tablonun içinde varolmaya, güç toplamaya çabalıyor. Şimdilik halk için olumlu bir çıkış programında, stratejisinde birleşmiş görünmüyor. İktidar perspektifine sahip olmakta zorlanmak, kendine güvensizlik sosyalist solu etkiliyor. Geniş bir birliğin harcını karma görevini, kimi ideolojik kaygılarla reddetmek, sessizlikle geçiştirmek, iktidar hedefiyle uyumlu çıkış yolunu tıkamaktan başka bir anlam taşımıyor. Oysa çözümsüzlüğünü itiraf eden kapitalist tahakkümden Türkiye’yi kurtarabilecek başka bir potansiyel, hızla kinetik enerjiye dönüşebilecek başka bir güç yoktur. ‘Herkese eşit hizmet’ Bakırköy Belediye Başkanı, sosyal demokrat belediyeciliğin gereği olarak ilçedeki her yurttaşa eşit hizmet verdiklerini söyledi ve projelerini anlattı İstanbul’un en güzel, tarihi yapılarla süslü ve denize sırtını yaslamış ilçelerinden birisi Bakırköy’ü ve sorunlarını, CHP’li Ba kırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu ile konuştuk. Kerimoğlu, yakın zamanda tepki çektiği Bakırköy Spor Vakfı tesislerinin yıkılmasından, sahil yolunun imara açılmasına; aday olmasından verdiği sözlerin ne kada rını hayata geçirebildi ğinden, ilçede yaşayan gayrimüslimlerin refa hına kadar birçok has sas konuyu açıklığa ka ALİ AÇAR vuşturdu. n Ataköy’de bulu nan Bakırköy Spor Kulübü’ne ait tesislerin yıkılma sı kamuoyunda sesli biçimde tartı şıldı. Burada neler yaşandı? Çıkar gruplarından bahsetmiştiniz, kim dir bunlar? Bakırköy Spor Vakfı’nın kuru luş amacı; Bakırköy Spor Futbol Kulubü’nü maddi olarak desteklemek, Kas Hastalıkları, Görme Engelliler, Zi hinsel Engelliler ve Omurilik Felçli ler Derneği gibi ilçemizdeki sosyal so rumluluk üstlenen 10 derneği destek lemek ve aynı zamanda çocuklara ve gençlere ücretsiz olarak spor yaptır mak. Fakat vakıf 25 yıldır bu amaçla rının tamamından uzaklaşmış durum daydı. Üstelik izinsiz ek inşaatlar da yaparak düğün salonu, ocakbaşı resto rant, masaj salonu, sauna ve otopark işletmeciliği gibi kâr amacı güden çe şitli faaliyetlerle uğraşır durumda. Bir de üstüne çocuklara ve gençlere ücret karşılığı spor yaptırınca bizde vakıf amacının dışına çıktığı için kaçak yer leri mahkeme kararı ile yıktık. n Galiba ilçedeki bir diğer tartış ma konusu da Ataköy sahillerinin imara açılması. Sahilin yurttaşlara kapatılacağı konuşuluyor? Bakırköy Ataköy sahilindeki arazi nin Turizm Bakanlığı ve TOKİ işbir liği ile satışı yapılmış. İmar ve ruh sat planları ise Çevre Şehircilik ve Turizm Bakanlığı tarafından yapıl dı. Ruhsat işleri ise 20102012 yılları arasında verilmiş. Biz bu konuyla il gili çok ciddi hukuki mücadele veri yoruz. Söz konusu inşaat firmaları ba kanlıkların projelerine uygun davran dıklarını söyleyip hukuku da arkala rına alarak yapılaşmayı devam ettir diler. Buralarla ilgili hukuki müca delemiz sürüyor. Baruthane Yapılar Topluluğu’nda, Kültür ve Tabiat Var lıklarını Koruma Vakfı’nın desteği ile hukuk mücadelesini kazanarak inşaat ruhsatlarını iptal ettik. Ama diğer alanlarda hukuk bize pek destek olmadı. Hukuku eleştirsek de verdiği kararlara göre hareket etmek zorundayız. Yani ruhsat benden önce verilmiş, bana da işin hukuki mücadelesini vermek kaldı. n Adaylık sürecinde 5 yılda 100 proje ve 5 prestij projesinden bahsetmiştiniz. Bu vaatlerinizin ne kadarını yerine getirebildiniz? Bazı projelerin yapılabilmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) alanına giren yerlerde destek almak zorunda olduğumuzu söylemiştim. İncirli Caddesi’nde hafif raylı sistemle oranın trafiğe kapatılmasını planlamıştık ancak o yol, İBB’nin alanına girdiği için destek alamadık. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nı büyük bir kent meydanına dönüştürülmesi çalışması olacaktı yine orası içinde Ulaştırma Bakanlığı ve Büyükşehir’den destek alamadık. Yine Kenedy Caddesi’ndeki trafiğin ye DEVAM ETMEK İSTERİM n 2019 için adaylığınız söz konusu mu? CHP’nin yetkili organları ne görev verirse onu şeref sayar yerine getiririz. Bu; sokak görevlisi olur, ilçe yöneticiliği olur ya da mevcut görevimiz olur... Kişisel olarak yarım kalan işlerimi tamamlamak isterim. İyi bir yöneticilik yaptığımı ve partimi iyi temsil ettiğimi düşünüyorum. Bu görevi yaparken örgütü ile uyumlu parti disiplinine bağlı bir belediyecilik yaptığım kanısındayım. raltına alınması ve sahilin halkla buluşturulması planı vardı; onun için de izin alamadık. Kentsel dönüşüm konusunda merkez mahallelerde yapıların yüzde 6570 orta ve ağır hasarlı olduğunu söyledik. Bunun içinde ada bazlı kentsel dönüşüm önerisini getirdik ve binayı yıkıp yenilemek yerine kentin estetiğine uygun yeşil alanları olan ve otopark sorununun çözen bir hedef koyduk maalesef bu da onaylanmadı. Bunu yaparken yüzde 1520 imar artışı talep ederek yurttaşların cebinden para çıkmadan çözmeyi planladık. Ancak Zeytinburnu, Bahçelievler, Küçükçekmece, Bağcılar ve Esenler için yapılan imar artış hakkı Bakırköy’den esirgendi. n Peki neleri gerçekleştirdiniz? Annelerin çocuklarını bırakacakları kreş sözü verdik şu an 9 kreş, 40 sınıfta 800 çocuğa hizmet veriyoruz. 7 mahallede halk kütüphanesi ve etüt merkezi kurduk, Kartaltepe Mahallesi’nde önümüzdeki hafta mahalle evini açacağız. Yeşil oranını artıracağımızı söyledik 3,.5 yılda 30 bin mektrekare ek yeşil alan sağladık. Abdullah Cömert, Nazım Hikmet, İskender Iğdır ve Soma’da kaybettiğimiz 301 maden işçisi adına parklar yaptık. Her yıl 7 bin çocuğa ücretsiz spor yaptırıyoruz. “Bakırköy’ü Kültür Sanat Merkezi yapacağız” demiştik; 5 tiyatro salonu ve 1 opera salonu ile her yıl ortalama tiyatro ve opera gibi 600 etkinlik yapıyoruz. 3 tane yeni müze kazandırdık. 19 branşta Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan tek belediyeyiz. SGK ile yaptığımız anlaşma ile ücretsiz sağlık hizmeti veriyoruz. Evde sağlık hizmeti ile 7 bin hastaya ulaştık. Aile sigortasını hayata geçirerek her ay düzenli olarak 1300 aileye 350 TL nakit ve 200 TL ayni yardım yapıyoruz. Bunu yaparken evin annesinin hesabına yatırırız ve kimse nereden geldiğini bilmez. Bakırköy Belediyesi Çocuk Masası’nı hayata geçirdik. O masada psikolog ve sosyoloğun yanında baronun da desteği ile aile için şiddet gören ve sokakta sosyal şiddete maruz kalan çocuklara terapi veriyoruz. Kısaca bürokratik engellerin dışındaki sözlerin büyük çoğunluğunu yerine getirdik. n Bölgenizde çeşitli dini inançlara sahip yurttaşlar yaşıyor. Bunlar için neler yapıyorsunuz? Bakırköy bir çok etnik ve kültüre sahip yurttaşlarımızın yaşadığı bir yer. Sosyal demokrat belediyeciliğin gereği herkese eşit davranıyoruz. Bölgede yaşayan yurttaşlarımızın desteği ile 6 bin 300 metrekare kapalı alanda 3.5 dönüm üzerine bir cemevi yapıyoruz. Bu cemevini haziran ayında tamamlamış olacağız. Yine Süryani cemaati için bir kilise yapılması planlanıyor. Vatikan Büyükelçisi beni ziyaret ederek kendilerinin de yardımcı olacağını söyledi. Önümüzdeki ay inşaatına başlanacak olan Kilise Cumhuriyet’in kuruluşunun ardından yapılan ilk kilise olacak. Yine camilerimizin de talepleri doğrultusunda ihtiyaçlarını karşılıyoruz. n Görev süreniz içinde iyi ki yapmışım ya da keşke yapmasaydım dediğiniz bir şey varmı? Gezi direnişçisi Abdullah Cömert adına ve Soma’da yaşamını yitiren maden işçileri adına yeşil alan yapılanmaları yaptığımız için çok mutluyum. Keşke yapmasaydım dediğim bir şey ise yok ama Bakırköy halkına söz vermeme karşı kentsel dönüşüm sorununda adım atamamaktan dolayı üzgünüm. l İSTANBUL CHP SAĞLIK KOMİSYONU DİYARBAKIR’DA SAĞLIK ÇALIŞTAYI DÜZENLEDİ ‘Özgürlük olmadan sağlık olmaz’ CHP Sağlık Komisyonu’nun 5. Bölge Çalıştayı, Diyarbakır’da düzenlendi. Çalıştaya CHP Milletvekilleri Nurettin Demir, Hüseyin Çakmak, Niyazi Nefi Kara, Ali Şeker, Çetin Arık ve Erkan Aydın ile sağlık alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve üyeleri katıldı. Muğla Milletvekili Nurettin Demir, çalıştayda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun sağlık sorunlarını tartışacaklarını söyledi. Diğer bölgelerdeki çalıştayları bitirdikten sonra Ankara’da son bir çalıştay yapacaklarını belirten Demir, “Amacımız, Türkiye’deki sağlık sisteminin daha iyi noktaya getirilmesidir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve Türkiye’nin olağanüstü bir hal içerisinde bugüne kadar neler yaşadığını izliyoruz. Özellikle toplumu ayrıştıran ve kendisine muhalif olduğunu tahmin ettiği ya da insanların doğduğu yere göre tavır alan bir iktidarın, özellikle bu bölgede, özgürlük ve demokrasilerde ne kadar sıkıntı çektiğini biliyoruz. Bu olağanüstü durumda özellikle devlet memuriyetine girişte ve hizmette bölgemiz insanının ne sıkıntılar çektiğini biliyoruz” dedi. Türkiye’nin özgürlük ve tam demokrasiyi getirecek bir sürece doğru gittiğini kaydeden Demir, “Özgürlük paydasında neler yapabiliriz, nasıl bir ortam yaratabiliriz? Özgürlüklerin olmadığı yerde sağlık da olmaz, dolayısıyla sağlığın olabilmesi için öncelikle özgürlük gerekiyor, demokrasi, tam demokrasi gerekiyor. Bunun bilinciyle biz sağlık komisyon üyeleri ve milletvekilleri olarak sizlerin düşüncelerini almaya geldik” diye konuştu. Konuşmanın ardından milletvekilleri, katılımcıların sorunlarını dinledi ve notlar aldı. l DHA CHP’li Nurettin Demir, katılımcılardan sorunlarını çekinmeden anlatmalarını istedi. haber TASARIM: EMİNE BİLGET NATO’ya ‘hadi eyvallah’ kapıda mı? Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en önemli ikinci bir aşamasına geldi dayandı. ABD ve NATO ile yaşanan sorunlar bir ayrılık eşiğine getirdi ülkeyi. Kapıyı açıp hadi eyvallah denecek mi? İkinci bir aşama dedim, çünkü tarihimizin önemli ilk kilometre taşı NATO’ya girmekle döşendi. Ülkemizin İkinci Dünya Savaşı sonrası en önemli kararıydı bu ve bugüne kadarki kaderimizi belirledi. Şimdi ise yine tarihi bir an daha göründü sanki: çıkış... Girişçıkış arasındaki yaşadıklarımızın tümü, büyük ölçüde, NATO üyeliğinin ve üstlendiğimiz görevlerin sırtına bindirilebilir. Evet, öyle. 65 yılın bağımlılığı Bu dönemi belirleyen 65 yıldan bahsediyoruz. Ve soğuk savaş ve ileri cephe ülkesi olmaktan. Pek çoğunuz, eee üye olduksa neden kaderimiz belirlenmiş olsun ki, diye soruyorsunuz biliyorum. Türkiye normal, doğal gelişiminin dışında yaşadı. Bize yüklenen ana görev “cephe ülkesi” olmaktı. Yani o zamanki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı Batı’nın caydırıcı gücü, atom füzeleriyle donatılı ileri cephe ülkesi olmaktı. Bu ülkemizin siyasi ve askeri yönetim kurgusunu da belirledi. 1) Ordu NATO’laştırıldı. Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak, kollamak ve varlığını savunmak amacından çıktı ve hemen hemen tümüyle NATO hedef ve amaçları doğrultusunda örgütlenmiş bir ordu karakterine sahip oldu. Siyasal yapı olarak sapına kadar antikomünist ve ABD’nin hedefleri doğrultusunda davranan ordu.. Sözde işgal durumuna göre şekillenmiş, ama tamamen iç siyasette ABD’nin öngördüğü şekilde davranan kontrgerilla yapılanması... Siyasal ve askeri vesayet 2) Siyasal yönetim yapısı da buna göre biçimlendi. ABD ve ordunun vesayeti doğrultusunda bir siyasal yapı. Büyük ölçüde ABD’den icazet alarak iktidar olunabilen bir aşağılık durum. ABD’yi ziyaret ederek iktidar olunabilen bir ülke.. Bazı ayrık durumlar olmasına rağmen, bu temel yazgı oldu... 3) Askeri vesayet esas bu sürecin ürünüdür. Ve ABD’nin ülkede esas dayanak olarak orduyu temel almasıyla oluşmuştur ve ABD tarafından oluşturulmuş bir yapıdır. Nitekim 1971 ve 1980 darbeleri, tamamen Amerikancı askeri vesayet yapısının sonuçlarıydı.. 1960 askeri darbesi ve 1997 postmodern müdahale, diğer ikisinden biraz ayrılırlar. İradeyi teslim etmek Çok daha önemli bir noktanın altını çizeyim, bunu sık sık dile getiriyorum: NATO üyeliği ve kapağı “Batı’ya atmak”, yani Batı himayesine girmek ve Batı’nın askeri vurucu gücü olmak, ülkeyi Atatürk’ün hedeflerinden uzaklaştırdı. Atatürk’ün bu ülkeye en büyük mirası, kendi ülkeni kalkındırmak ve bu amaca uygun insan kaynaklarını, eğitimini, çok önemli ileriye yönelik projelerini bizzat geliştirme ve gerçekleştirme kararıydı. NATO ve Batı bize, ne gerek var, her şeyini ben veriyorum ve vereceğim dedi. Mala, traktöre, makineye, silaha vb. ihtiyacın mı var, al sana para bizden satın al.. Basitleştirerek özetliyorum... Türkiye’nin çöküşü böyle başladı. Bunun sonuçları feci oldu Ağır bir bedel ödedi Türkiye. Ülke kendi bilimsel, ekonomik, kültürel güçlerini gerektiği gibi geliştiremedi. Çağdaşlığın en büyük ölçütlerinden demokrasi ve hukuk devleti olmak süreçlerini yarım yamalak yaşadık, ortaya ucube bir yapı çıktı. Ve hâlâ bu süreci yaşıyoruz. Tüm siyasal partiler ve şüphesiz ki AKP, dünkü ve bugünkü çalkalanmaların ürünüdür. Yakın geçmişin siyasal askeri vesayet kültürünün... Kendi demokratik gelişmesi yarım kalmış bir ülkenin ürünleri. Geçmişin siyasal ve ekonomik başarısızlıkları, AKP’yi iktidara getiren güçleri besledi. çÇn oldu. Bilimsel düşünme, davranma, inşa ve demokratik ortak akıl hak getire... HHH Peki çok ağır bedeller ödediğimiz NATO üyeliğine eyvallah mı denecek? İki yazı ile inceleyeceğiz. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear