28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 15 Kasım 2017 10 Şinasi Ağabeyim de bizi bırakıp gitti Biliyorum biliyorum, gazetede günlük yazı yazanlardan güncellik beklenir. Mesela Trump – Putin görüşmesinin hemen ardından önceki gün Soçi’de buluşan Putin ve AKP Reisi’nin ortak açıklamalarından söz etmesi beklenir. Her iki liderin “çok şey söyleyip hiçbir şey söylememeleri”nin ardındaki “hikmet”ten söz etmesi istenir. Ama öyle olmayacak... Putin ile Trump’ın Suriye’de askeri değil siyasal çözüm gerektiği üstüne anlaştıklarını söyleyip, bununla yetinmeyip PYD üstüne tek kelime etmemelerinden sonra, bir zamanlar “Şam’ın Emevi Camii’nde cuma namazı kılma” nutukları atanların sus pus kalmalarını tırmıklayıp yazarken bile keyif almak var... Ama öyle olmayacak... İran ve Irak toprakları içinde kalan Kürdistan bölgesini yerle bir eden depremin ardından sosyal medyada salyaları akarak Twitter’da mwitter’da “Hepsi Kürt onların, gebersinler” yazan “insansı yaratıklar”a hiç olmazsa gazete sayfalarında iki çift laf etmek gerekir. Ama öyle olmayacak... Sözcü gazetesinden haberci meslektaşımız Veli Toprak nice habercinin ağzını sulandıracak bir haber yakaladı. AKP iktidarında Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmuş, sonra gözden düşmüş siyasetçi Sadullah Ergin’in oğlunun düğününde bir zamanlar AKP’nin “A takımı”nda yer almış, sonradan Reis tarafından üstleri çizilmiş ağır top AKP’li siyasetçiler, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Cemil Çiçek, Ali Babacan, Beşir Atalay tam takım boy göstermiş ve bugün AKP’nin tepelerinde yer alan “Reis gözdeleri”nin hiçbiri düğüne katılmamışlardı. Bunun bir anlamı olsa gerek. Tırmıklamak için avuçların kaşınır... Ama öyle olmayacak... HHH Bu Tırmık’ta Şinasi Ağabeyim’den söz edilecek. Birkaç gün önce bizi bırakıp giden Şinasi Yeldan’dan. Yaşınız tutmuyorsa tanımayabilirsiniz. Ama 1960’lı yıllarda, sosyalizm rüzgârlarının püfür püfür estiği, Türkiye İşçi Partisi sözcülerinin “İşçiler, köylüler, emekçiler, marabalar” diye başlayan çağrılarının dört bucakta yankılandığı, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) sendika seçme özgürlüğünü mızmız yakınmalarla değil fabrika işgalleriyle, 1516 Haziran’larla ete kemiğe büründürdüğü günlerde yolunuz Kocaeli’ne düştüyse Şinasi Yeldan’ı mutlaka tanımışsınızdır. Ben onlardan biriyim. HHH Tek bir yazıda Şinasi Ağabeyimi anlatamam. Hoş, üç yazıda, beş yazıda da anlatamam ya. Öyleyse bugün bile gözlerimi yaşartan bir anı: Pirelli Lastik Fabrikası’nda DİSK’e bağlı Lastikİş’in grevinin, fabrika önünü bayramyerine çevirdiği ilk gün “yasadışı propaganda” yapan TİP bildirisi dağıttığımız için iki arkadaşımla birlikte gözaltına alındık. Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nün sidik kokulu, karanlık nezarethanesine konulduk. Birkaç saat sonra kapı açıldı; gardiyan polisin “Sadece beş dakika bey. Bizi zora sokma n’olur” ricası eşliğinde Şinasi Yeldan girdi. Sırtında avukat cüppesi. “Avukatınız benim çocuklar. Korkmayın” dedi. Genciz; korktuğumuz filan yok. Sadece “Bizi sırf nezarette mi tutacaklar, yoksa bir de falaka var mı ucunda” sorusuna cevap arıyoruz. Cevabı verdi: Yarım saat, bilemedin bir saat sonra bırakacaklar. Akşam geç vakit de olsa evinizdesiniz yani... Ardından gözlerinin içi gülerek ekledi: Ama bugün eve gitmeyin çocuklar, Pirelli’nin önüne gelin. Grev çadırında şenlik var... HHH Sosyalizmin ne olduğunu bile pek bilmeden girdiğimiz TİP’te iyi öğretmenlerimiz oldu. Cemal Hakkı Selek, Behice Boran, Sadun Aren bizi Marksizmle tanıştırdılar; bize “Sosyalizmin fakir fukaraya duyulan merhamet olmadığını” öğrettiler. Şinasi Yeldan Ağabeyim ise işçiler, emekçiler arasında, grev çadırında, mitingde, yürüyüşte bir sosyalistin ödevlerini öğreten, anlatan, gösteren öğretmenlerimizden biriydi. İşçi yatağı Kocaeli’nin çınarıydı. 87 yaşında bizi bırakıp gitti. Bana da yazarken sık sık gözlüğümü silmek zorunda kaldığım bu Tırmık’ı kotarmak düştü... haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK FREEDOM HOUSE’UN RAPORUNA GÖRE YASAKLAR HIZLA ARTIYOR Türkiye’de internet özgürlüğü de yok Washington merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un “İnternette Özgürlük 2017” raporuna göre, Türkiye’deki internet özgürlüğü hızla geriledi. Türkiye, Mısır ve Ukrayna ile bilirkte bu yıl internet özgürlüğünün en belirgin biçimde kısıtlandığı ülkelerden biri oldu. Freedom House, küresel çapta internet kullanıcılarının yüzde 87’sini oluşturan 65 ülkede internet özgürlüğünün durumunu değerlendiren raporunu açıkladı. Rapora göre internet kullanıcılarının sadece yüzde 23’ü özgür internet imkânına sahip. İnternet özgürlüğünde en kötü notu alan ülkeler listesinin başında Çin yer alıyor. Çin’i, Suriye ve Etiyopya takip ediyor. Değerlendirilen 65 ülkeden 32’sinde internet özgürlüğünün kısıtlandığına dikkat çekilen raporda, geçen yıl en belirgin kısıtlamaların Ukrayna, Mısır ve Türkiye’de yaşandığına dikkat çekildi. Ülkelerin 2016 yılının haziran ayı ile 2017 yılının mayıs ayları arasındaki gelişmelere göre değerlendirildiği raporda, Türkiye’de telekomünikasyon ağının ve sosyal medyaya erişimin sık sık askıya alınması nedeniyle internet özgürlüğünün ciddi bir şekilde gerilediği belirtiliyor. Türkiye’ye 2017 raporunda 100 üzerinden 66 puan verildi. 2016 yılın AKP DESTEKLİ ALTI BİN TROLL VAR Raporda hükümetlerin ücretli yorumcular, troller, botlar, yalan haber siteleri, liderlerin popülerliğini artırmak için propaganda merkezleri gibi yöntemlere başvurduğu aktarıldı. Bu konuda Türkiye’deki duruma ilişkin “Türkiye’de ‘AK Trol ler’ olarak adlandırılan ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından desteklendiği iddia edilen 6 bin kişi sosyal medyada tartışmaları manipüle etti, gündem yarattı ve muhalif isimlere karşılık vermek için çalıştı” değerlendirmesi yapıldı. dan bu yana internetin özgür olmadığı ülkeler kategorisinde kabul edilen Türkiye’nin notu Freedom House’un geçen yılki raporunda 61’di. Raporda, Türkiye’nin internet özgürlüğünün ciddi bir biçimde kısıtlanmasına örnek gelişmelerden biri olarak Güneydoğu’da yaklaşık 28 belediye başkanının görevden alınmasının ardından bölgede neredeyse 12 milyon kişinin internet erişiminin engellenmesi gösteriliyor. Muhalif gazetecilerin sosyal medya hesaplarının da hacklendiğine dikkat çekilen raporda, “Hacklenen hesaplardan sahte mesajlar yayımlandı ve hükümetten özür dilendi” deniliyor. Erişimin kısıtlanması ya da bilinçli olarak yavaşlatılması konusunda Türkiye’den örneklere yer verilen raporda, “Siyasi anlamda zorlu dönemlerde hükümet WhatsApp sohbet uygulamasına erişimi ya yavaşlattı, ya da tamamen uygulamayı ulaşılamaz hale getirdi” ifadelerine yer veriliyor. Raporda, VPN aracılığıyla sanal ağlardan erişim yollarının da hükümet tarafından tıkandığını söylüyor. Sosyal medyaya sansür Raporda dünyada internet özgürlüğünü tehdit eden en önemli gelişmelerden biri olarak, hükümetlerin sosyal medyada bilgileri manipüle etmek için gösterdiği çabaya işaret edildi. Geçen yıl 65 ülkeden 30’unda hükümetlerin demokrasiyi zayflatmak için internetteki tartışmaları kontrolü altına almaya çalıştığı belirtilen raporda uygulamanın giderek yaygın hale geldiğine dikkat çekildi. Seçimleri etkiliyor Sosyal medyadaki dezenfarmasyonun geçen yılki ABD seçimleri dahil toplam 18 ülkede seçim sonuçlarında önemli bir rol oynadığı da vurgulandı. Devlet sansürünün daha ziyade mobil bağlantıyı hedef aldığına yer verilen raporda, geçen yıl internet kapatmaya yönelik girişimlerin yaklaşık yarısının doğrudan mobil bağlantıyı, diğer yarısının ise hem mobil hem de sabit bağlantıları hedef aldığı bildirildi. l Haber Merkezi İstanbul Tabip Odası’nın eski ve yeni yöneticileri duruşma sonrası açıklama yaparak kararı değerlendirdi. Hekimlik kazandı bakanlık kaybetti ZEHRA ÖZDİLEK Sağlık Bakanlığı’nın, Gezi Direnişi sırasında yaralananlara sağlık hizmeti verildiği gerekçesiyle dönemin İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu ve Onur Kurulu üyelerinin görevden alınması talebiyle açtığı dava reddedildi. İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yapılan duruşmada savunma adına söz alan avukat Meriç Eyüboğlu, “Bu dava kapsamında doktorlar hekimlik faaliyeti yapmakla suçlandı. Deliller arasında hekimlerin yaralılara sağlık hizmeti sunması var. Tüm hekimlerin sağlık hizmeti sunması zorunludur” dedi. İş yoğunluğu nedeniyle, gerekçesi sonra yazılacak olan kararda, İstinaf Mahkemesi yolu açık tutuldu. Üç buçuk yıl süren yargılama sonrası kapanan dava için hekimler ve hukukçular bir basın açıklaması yaptı. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel, hekimliğin kazandığını Sağlık Bakanlığı’nın kaybettiğini belirterek, “Bu ilk ret kararı değil, daha önce Ankara Tabip Odası ve Hatay Tabip Odası’na da aynı şekilde Gezi sürecinde hekimlik yaptıkları için gö Gezi Direnişi sırasında yaralılara sağlık hizmeti verildiği gerekçesiyle İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu ve Onur Kurulu’nun görevden alınmasını isteyen Sağlık Bakanlığı’nın açtığı dava reddedildi. revden alma davaları açılmış, reddedilmişti. Onlar bu davayı açarken Gezi protestoları sırasında acil tıbbi yardım ihtiyacı olanlara Tabip Odası üyelerinin bu yardımı vermeleri nedeniyle bunu amaç dışı faaliyet olarak değerlendirerek bu davayı açmıştı. Gerek Türk Tabipleri Birliği yasası ve tüm hekimlik değerleri gereği, hangi koşulda olursa olsun hekimler bireylere sağlık hakkını sunmakla yükümlüdür. Görevi yerine getirmediği için aslında yargılanması gerekenler bunu yerine getirmeyenlerdir” dedi. İstanbul Tabip Odası Başkan Selçuk Erez ise “Uygar bir ülkede, hekimlere, sokakta, cephede nerde olursa olsun her yerde, sağlık hizmeti isteyen bir vatandaşa müdahalede bulundu diye dava açılmaz. Sevinelim mi sevinmeyelim mi bilemiyoruz” diye konuştu. Gezi Direnişi döneminde İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu’nda gö rev yapan Ali Çerkezoğlu da “İstanbul Tabip Odası demokratik bir kitle örgütü olarak diğer kardeş örgütlerle birlikte sadece yaralıları tedavi etmekte değil, evrensel tüm değerlerde tutarlığın simgesidir. Burada tereddüt, burada ikircilik, burada taraf tutma, burada insan kayırma olmaz” dedi. Gerekçe açıklanmalı Avukat Meriç Eyüboğlu da “Davanın reddedilmesi yetmez davanın hangi gerekçeyle reddedildiğini de açıklamamalılar çünkü Sağlık Bakanlığı sadece İstanbul Tabip Odası’na değil Eczacılar Odası’na ve Diş Hekimleri Odası’da da dava açmıştır. Ama sudan sabundan gerekçelerle açılan bu davalara emsal olacağı için red kararı yetmez, mahkemenin gerekçesi ve toplanan delillerin de hukuka uygun olması gerekir” diye konuştu. AYM: 6 AY CEZA AZ Çocuğa polis dipçiğine ihlal kararı ALİCAN ULUDAĞ Anayasa Mahkemesi, 2009 yılında 14 yaşındaki Seyfullah Turan’ı, başına uzun namlulu silahın dipçiğiyle vurarak ağır yaralayan özel harekât polisi Bahadır Turan’ın eyleminin, “işkence ve kötü muamele” olmadığına karar verdi. Mağdur çocuğun “yaşam hakkının” ihlal edildiğine hükmeden yüksek mahkeme, polise verilen 6 ay 7 günlük hapis cezasını az bularak, yeniden yargılama kararı verdi. Kapatılan DTP’nin 23 Nisan 2009’da Hakkâri’de düzenlediği eyleme polis müdahale etti. Seyfullah Turan, polis müdahalesi sonucu alandan ayrıldı. Özel harekât polisi Bahadır Turan, yakaladığı çocuğun başına defalarca uzun namlulu silahının dipçiği ile vurdu. Kafatasında kırık ve çatlaklar oluşan, hayati tehlike yaşayan Seyfullah Turan, yerden kalkamadı. Şüpheli polis ise çocuğu yerde bırakarak alandan kaçtı. 4 gün yoğun bakımda kalan Seyfuhlah Turan, hayata tutundu. Bahadır Turan’a “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan değil, “kasten yaralama” suçundan dava açıldı. Hakkâri’den Isparta’ya taşınan dava sonucunda mahkeme, 2011’de “taksirle yaralama” suçundan 6 ay 7 gün hapis cezası verdi. İyi hal indirimi de uygulayan mahkeme, sanık polisin cezasını erteledi. AYM ‘ihlal’ dedi ama... Seyfullah Turan’ın avukatları, kararın Yargıtay tarafından onanması üzerine 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, başvuruyu yaklaşık 3 yıl sonra karara bağladı. 9 Kasım’da toplanan AYM Birinci Bölüm, Seyfullah Turan’ın işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasını kabul edilemez buldu. Turan’ın anayasanın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna hükmeden mahkeme, başvurucunun yaşama hakkının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna vardı. Mahkeme, yeniden yargılama yapılması amacıyla kararın bir örneğini Isparta’daki mahkemeye gönderdi. l ANKARA NAZLIAKA’DAN ÖNERGE Ali İsmail yasağı TBMM gündeminde Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de sivil giyimli kişiler tarafından saldırıya uğrayıp 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi pazar günü düzenlenen İstanbul Maratonu’na katılmış, Ali İsmail Korkmaz Vakfı’na burs fonu sağlamak için koşmuşlardı. Ancak bazı katılımcıların Ali İsmail Korkmaz’ın fotoğrafının basılı olduğu tişörtlerle koşmalarına izin verilmemişti. Bağımsız Ankara Milletvekili Nazlıaka, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi vererek konuyu Meclis gündemine taşıdı. Nazlıaka önergesinde, “Gerekçe olarak 19 yaşında yitirdiğimiz çocuğumuzun resminin ‘siyasi simge’ olduğu söylenmiştir. Milletvekili olma sorumluluğu ile benim de arasında olduğum bir grup tişortlerde alana sokulmamış, güvenlik güçleri tarafından ‘provokatör’ olduğumuz gibi mesnetsiz iddialara maruz kalmıştır. ‘Ali İsmail bu ülkenin evladı’ dediğimizde, güvenlik güçleri ‘bizim evlatlarımız Hakkâri’de, Şırnak’ta şehit düşüyor’ gibi bölücü, ayrıştırıcı ve sporun birleştirici gücüne aykırı beyanlarda bulunmuştur” dedi. Nazlıaka, “Talimatı kim vermiştir, talimatın kanuni dayanağı nedir, yasal bir dayanak yoksa, yetkililer hakkında idari ve adli soruşturma açılacak mıdır; polis, yetkisini aşarak koşu esnasında sporcuların önüne çıkmış, tişörtleri çıkarttırmış ve bitiş noktasına yarı çıplak halde varmalarına neden olmuştur. Bu durum spora sürülmüş kara bir leke değil midir? Yaşananlar, demokrasimizin OHAL’e ve gericiliğe teslim edildiği iddialarını kanıtlamıyor mu, iktidar bu hastalıklı ruh halinden ne zaman kurtulacaktır” sorularına yanıt aradı. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear