26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Notre Dame de Sion’da Bach şöleni Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde bu akşam saat 19.30’da başlayacak klasik müzik konserinde müzikseverler Johann Sebastian Bach’ın eserlerini dinleyecek. Orçun Orçunsel yönetimindeki Orchestra Sion Senfonik Topluluğu Bach’ın Brandenburg Konçertoları’nın 4’ünü (3, 5, 6 ve 2) seslendirirken orkestraya solist olarak Konzertmeister Ni lay Sancar, Obua’da Sezai Kocabıyık, trompette Timuçin Abacı, flütte Zeynep Keleşoğlu, kemanda Özgecan Günöz Kızılay eşlik edecek. Klavseni ise Orçun Orçunsel çalacak. Perşembe 19 Ocak 2017 kultur@cumhuriyet.com.tr En güzel aşk EDİTÖR:ÖZNUROĞRAŞÇOLAK hikâyesi... 15 Charles Gounod’un operaya uyarladığı Shakespeare’in ölümsüz yapıtı “Romeo ve Juliette” New York’tan canlı yayın ile 21 Ocak’ta saat 20.55’te Akmerkez Cinema Pink Salonları’ndan gösterilecek. 130 yıldır dünyanın en ün lü sanatçılarını sahnesine taşıyan Metropolitan Opera canlı yayınla İstanbullu operaseverlerle buluşmaya devam ediyor. Daha önce de aynı sahneyi paylaşan Diana Damrau ve Vittorio Grigola bu kez de Shakespeare klasiği Romeo ve Juliette’deki âşıkları oynuyor. Orkestranın şefliğini Gianandrea Noseda üstleniyor. ‘Daha çok, daha iyi yazmak yakışır bize’ Faruk Duman, Ercan Y. Yılmaz ve Zeynep Gülçin’in yayına hazırladığı ‘Öykü Gazetesi’’nin 4. sayısı çıktı. Bu sayı itibarıyla Can Yayınları etiketiyle yayımlanan gazeteyi Faruk Duman anlattı. n Öykü gazetesi çıkarma fikri nasıl doğdu? Ayrıca neden ‘dergi’ değil de ‘gazete’? Öykü, ilginç biçimde, Türkiye’de pek çok başka ülkeye göre çok daha fazla yazılıyor ve yayımlanıyor. Bunun sonucunda da gittikçe daha nitelikli bir edebiyat geleneği oluşuyor elbette. Ama basılı yayın sıkıntısı nedeniyle bu, fark edilir hale gelemiyor. Genç yazarların, yazdıklarını okura ulaştıracakları yayın çok az. Biz arkadaşlarımızla birlikte daha önce de öykü dergileri yayımladık. Ama böyle bir yayını ayakta tutabilmenin formüllerini araştırıyorduk hep. Benim, öteden beri, yalnızca öykü yazanların değil, her kesimden okurun da sevebileceği, vapurda, otobüste, bekleme salonlarında okuyup sonra katlayıp cebine koyabileceği ya da okuduğu yerde bırakıp gidebileceği, yalnızca öykü yayımlayan bir yayın hayalim vardı. Yaz ortası Ercan Y. Yılmaz’la oturup az sayfalı, ama içine çok öykü sığdırabileceğimiz bir tasarım düşündük, boyut nedeniyle adı da gazete oldu. Öykü Gazetesi aylık olsun ve bol bol öykü yayımlasın dedik. Çeviri öyküye bile yer vermeyeceğiz. İyi öyküler yazan arkadaşlarımız öncelikli yani... n İleride kitap fotmatında bir seçki yayımlamayı planlıyor musunuz? Bazı tasarılarımız elbette var. Ama Faruk Duman hepsi yavaş yavaş... Önceliğimiz gazetenin başta istediğimiz gibi öykünün yaygın yayın organı li bir öykücü kuşağını yetiştirmiş olması. Etkinlikler, yıllıklar daha sonra. tir. Dergi ya da gazete, iyi bulduğu yazarlara yer verir, ona fırsat n Dergilerin öykü yazarı ye tanır. Bir genç yazar, önemli bir tiştirme misyonu bugün de de EZGİ dergide yer aldığı zaman yürekle vam ediyor mu? Öykü dergile ATABİLEN nir, belki daha çok çalışır. Edebi ri, gazetelerinin bugünü ve dünü yat dünyası dediğimiz soyut yaşa arasında bir kıyas yapacak olsanız neler mın içine girer. Ama sonuçta unutma söylersiniz?  mak gerekir, bir yazarı en iyi yine ken Dergiler yazarı doğrudan nasıl ye disi yetiştirecektir. Bizim öyküye baş tiştirebilir? Eskiden bir Varlık’ta, bir ladığımız yıllarda Adam Öykü dergisi Yeditepe’de öyküsü basılan yazar nere vardı sözgelimi, hep okuyorduk. Bence deyse ünlü olurdu. Çok yaygın, çok etki iyi sezgisi olan bir yazar için öykü ya li yayınlardı onlar. Bütün Türk edebiya yınlamak değil, o dergilerde yayımla tı buralarda yetişmiştir. A Dergisi örne nan öykülerden ayrılmak, başka şeyler ğin, çok kısa ömürlüdür ama çok önem yazmak önemli olmalı. n Tanınan yazarlardan kitabı olmayan öykücülere dek geniş bir skalanız var. Gelen öykülerden yaptığınız seçkide nelere dikkat ediyorsunuz? Öykü göndermek isteyenler ne yapsın?  Gazetenin künyesinde bir mail adresimiz var: oykugazetesi@gmail.com... İsteyen herkes buraya öyküsünü gönderebilir. Öyküleri okuyup herkese olumlu ya da olumsuz bir yanıt veriyoruz. Yalnız, mail’den çok sorulduğu için bu fırsatla söyleyeyim, “neden reddettiniz” sorusuna yanıt veremiyoruz, çok fazla okunacak dosya var. Dostlarımız alınmasın lütfen. Bunun dışında, usta ya da amatör yazar gibi bir ayrım gözetmiyoruz. Bu ayrım benim için gazete dışında, günlük hayatta da yoktur. Aynı şekilde, erkek yazar, kadın yazar, genç, yaşlı yazar gibi ayrımlar da. Sadece öykü... Öykü Gazetesi bu... n Türkçe öyküde yeni yönelimler neler peki? Öyküye yaklaşımda da, öyküyü seçmede de çeşitlilik var. Dili kullanmada, biçim oluşturmada... Ama bana sorarsanız, Sait Faik’lerden, 50 Kuşağı’ndan gelmiş bir öykü yazınımız var. Bu nedenle, daha çok yazmak ve daha iyi yazmak yakışır bize. En çok adaylık alan filmler: ‘Ana Yurdu’ ve ‘Tereddüt’ Sinema Yazarları Derneği (SİYAD), 2016 Türkiye sineması ödüllerinin adaylarını belirledi. SİYAD üyelerinin yaptığı seçimde 2016 yılında Türkiye’de sinemalarda viz yona giren uzun metraj yerli ya pım filmler için den En İyi Film başta olmak üze re 11 kategori de beşer aday be lirlendi. 11 kate gorinin sekizin de adaylık elde eden “Ana Yur du” en fazla kate goride aday olan film oldu. En ‘Ana Yurdu’ İyi Kadın Oyun cu Performansı kategorisinde iki oyuncu su birden aday seçilen “Tereddüt” ise yedi kategoride toplam sekiz adaylık elde etti. “Ana Yurdu” ve “Tereddüt”ü yedi aday lıkla “Babamın Kanatları”, altı adaylıkla “Rüzgarda Salınan Nilüfer” ve beş katego ride toplam altı adaylıkla “Kalandar Soğuğu”, beş adaylıkla “Albüm”, dört adaylıkla “Toz Bezi”, ikişer adaylıkla “Hasret” ve “Kor”, birer adaylıkla “Annemin Yarası”, “Baskın: Karabasan”, “Ekşi Elmalar”, “İftarlık Gazoz”, “İkimizin Yerine”, “Kasap Havası” ve “Saklı” filmleri izledi. En İyi Film dalında ödüle aday gösterilen 5 filmse şöyle sıralandı: “Ana Yurdu, “Babamın Kanatları”, “Rüzgârda Salınan Nilüfer”, “Tereddüt” ve “Toz Bezi”. Ödüller, bu adaylar arasından SİYAD üyelerinin yapacağı 2. tur oylamanın ardından 15 Mart’ta Şişli Belediyesi Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan ve sunuculuğunu oyuncu Tuğrul Tülek’in üstleneceği bir törenle sahiplerine verilecek. ‘Tereddüt’ SİYAD üyelerinin yaptığı seçimde, 2016 yılında Türkiye’de sinemalarda vizyona giren uzun metraj yerli yapım filmler için den En İyi Film başta olmak üzere 11 kategoride beşer aday belirlendi. Hrant Dink’i özlüyorum Hrant Dink’i elbirliğiyle kinle, nefretle, cehaletle, söylediğini anlamamakla, ihbarla, kışkırtmayla, bağnazlıkla katlettiğimizden bu yana 10 yıl geçti. Bu on yılda ülkemde hukukun nasıl katledildiğine de tanık olduk. Adaletsizliğe, hükümet, kamu görevlileri, yetkililer eliyle adaletin göreceliğine, yozluğuna, keyfiliğine de... On yıldır, Rakel Dink’in unutulmaz deyişiyle “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan”; sanki hak hukuk varmış gibi, bizleri aptal yerine koyan, bizle alay edenleri, birbirini suçlayanları seyrettik. Bugün 19 Ocak. Canım arkadaşım Hrant’ı çok özledim. Onun, bugünü de aydınlatan 1 Kasım 2004 Agos gazetesindeki yazısını sizlerle paylaşıyorum: ‘Bendenizin Ruh Hali’ “Türkiyeliyim... Ermeniyim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip, geleceğimi ‘Batı’ denilen o ‘Hazır özgürlükler cehennemi’nde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali, yamanmayı düşünmedim. Ülkem Sivas için ağlarken ağladım. Ülkem çeteleriyle boğuşurken, boğuştum. Kendi kaderimi ülkemin özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum. Ama artık... Birilerinin ‘Bizim Ermenilerimiz’ pohpohlamalarından da, ‘İçimizdeki hainler’ kışkırtmasından da bıktım. Normal ya da sıradan yurttaş olduğumu unutturan dışlanmışlıktan da, boğarcasına kucaklanılmaktan da usandım... Ne 24 Nisan’larda yürüyebildim, ne de atalarımın anısına anıtlar dikebildim. Ama ne onları o günlerde bıraktım, ne de bugünlerde taşlaştırdım. ‘Onları yaşamımda yaşamayı’ sırtladım... Gücümün yettiğince de geleceğime taşıdım. Bu taşımama sekte vurmaya ‘Ne?’ ya da ‘Kim?’ yeltendiyse onlarla amansızca boğuştum. Ne sanıyorsunuz! Tabii ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kiminiz ‘Katliam’, kiminiz ‘Soykırım’, kiminiz ‘Tehcir’, kiminiz de ‘Trajedi’ diyorsunuz. Atalarım Anadolu diliyle ‘Kıyım’ derdi... Ben ise ‘Yıkım’ diyorum. Ve biliyorum ki eğer bu yıkımlar olmasaydı, bugün benim ülkem çok daha yaşanılır, çok da imrenilir olurdu. Yıkıma sebep olanlara da, maşa olanlara da lanetim bundandır. Lakin lanetim geçmişedir. Elbette tarihte olan biten her şeyi öğrenmek istiyorum ama o nefret, ne menem bir rezillikse o... Onu tarihteki karanlık inine bırakıyor, ‘Olduğu yerde kalsın, onu tanımak istemiyorum’ diyorum. Benim geçmiş tarihimin ya da bugünkü sorunlarımın, Avrupa’larda, Amerika’larda, kimi zaman sermaye, çoğu zaman da meze yapılması zoruma gidiyor. Bu öpmelerin ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum. Geleceğimi geçmişimin içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin, alçak hakemliğini kabul etmiyorum artık. O hakemler geçmiş çağlarda arenalarda köle gladyatörleri birbiriyle vuruşturan, onların vuruşmasını büyük bir iştahla seyreden, sonunda da kazanana, yaralananın işini bitirmesi için başparmaklarıyla işaret veren diktatörlerin ta kendileridir. Bunun için de, bu çağda, ne bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum, ne de bir devletin. Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. Benim vicdanımda ise hiçbir devlet erkinin vicdanı, hiçbir halkın vicdanıyla boy ölçüşemez. Benim tek isteğim canım Türkiyeli arkadaşlarımla ortak geçmişimi alabildiğine etraflıca ve de o tarihten hiç de husumet çıkarmamacasına özgürce konuşabilmek. Bunu bir gün tüm Türklerle Ermenilerin de kendi aralarında konuşabileceklerine yürekten inanıyorum. Özellikle de Türkiye ile Ermenistan’ın kendi aralarında her şeyi rahatlıkla konuşabilecekleri ve düzeltebilecekleri ve onlar konuşurken, benim ilgisiz üçüncülere dönüp ‘Ulan size de üç nokta düşer’ diyeceğim günleri iple çekiyorum. Dünya Ermenileri 1915’in 90. yılını anmaya hazırlanıyor. Ansınlar... Haklarıdır. Yukarıdaki satırlar da bendenizin ruh halidir.” Pinhani, Ataşehir’de konser verecek Alternatif Rock’ın sevilen sesi Pinhani 21 Ocak’ta saat 19.00’da Palladium Ataşehir’de konser verecek. adı altında ‘Music On The Bridge’ gerçekleşecek konserde Pinhani sevilen şarkılarını seslendirecek. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear