26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 22 Mayıs 2016 10 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Pornoya da alışılır! Bir başka yazımda pornonun sadece bir film türü olmadığını, insana aykırı her davranışın porno olarak nitelendirildiğini yazmıştım. O gün ülkemin porno hallerini anlatmıştım, şimdi de pornoya nasıl alıştığımızı anlatmak istiyorum. Bostancı semtinde tenha bir yolda yürüyorum. Arkamda bir adam yüksek sesle telefonda konu şuyor, kulak misafiri olmamam imkânsız. Şöyle di yor: “Biz sana beş milyon doları önce verelim, ar dından iki milyon doları da kârdan öderiz.” Bende niz, beş milyon dolar sözünü duyunca ister istemez adama bakıyorum. Sıradan biri, elinde kocaman si yah bir çöp torbası, onu sürüklüyor. Ben mi yanlış duydum, yoksa adam mı latife yapıyor! Hayır, adam herhangi bir ofiste bile rahat konuşulamayacak pa ralardan söz ediyor. Vay canına, ben nerdeyim, ülke nerede. Artık 5 milyon do lar sıradan bir para olmuş. Herhangi bir batı ülkesin de böyle bir konuşma ada mın doğruca vergi dairesine Bu gülmeler ne? götürülmesine neden olur: “Gel bakalım arkadaş, bu parayı nereden buldun?” Meclis’e bir öneri paketi sunuluyor. Meclis Bo şanma Komisyonunun Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştır ması ve Aile Kurumu’nun güçlendirilmesi için alın ması gereken önlemler. Buyrun başlayalım. “Çocuk lar tecavüzcüleriyle evlendirilecek!” “Hadım cezası uygulanacak!” “Şiddet gören kadın uzaklaştırılacak!” “Şiddet gören kadın mesai saatlerinde şikâyetçi ola mayacak!” “Şiddette tedbir süresi kısalacak!” “Da valarda ‘aile mahremiyeti’ iddiasıyla kadın örgütle ri sürecin dışına çıkarılacak!”. “Nafaka hakkı kısıtlana cak. 1 2 yıl içinde paylaşım davası açılmazsa nafaka hakkı ortadan kalkacak.” “İlahiyat fakültesi mezunları aile danışmanlığı yapacak.” İşte porno bu ve biz bu na alıştık. Meclis’te çocukların kendi tecavüzcüleriy le evlendirilmesi konuşuluyor. Ve hiç kendimizi kan dırmayalım, tecavüzcülerin büyük bir oranı aileden dir. Bu nasıl bir düşünce sistemi ki, ağabeylerle ba baların, amcaların küçük kızlarla evlenmesini öngö rüyor. Üstelik daha da pornosu, din adamları çıkıyor ve İslamda erkek çocuklarıyla eğleşmenin bir çeşit ibadet biçimi olduğunu söylüyorlar. Biz nasıl bir ül keyiz ki, bu kadar porno sever olduk ve alıştık! O da ne, bir kadın gazeteci (Arzu Yıldız) silah ta şıyan TIR’larla ilgili mahkemenin kayıtlarını yayımla dığı için hapis cezasına çarptırılıyor ve annelik hakkı elinden alınıyor. Ey buna karar veren hâkim, hiç dü şünmüyor musun, güvendiğin sultanlar bir gün ölür. Evet, şaşılacak bir şey, bu ülke sultanların ölmeye ceğini düşünüyor! Öylesine hayâsızca, öylesine ah laksızca davranıyorlar ki, sanıyorlar bir ölümsüzün ardından gidiyorlar. Hayır, doğanın şaşmayan tek bir kuralı vardır: Herkes ölür! Sonra o ne fotoğraf öyle, AKP milletvekilleri beş milyon yurttaşın oyunu alarak Meclis’e gelmiş, HDP milletvekillerini Meclis dışına itecek oylamada, elle rinde oy pusulaları kahkahalar atıyorlar. Bu ülke ne zaman bu kadar hayâsız insanı yetiştirdi? Bir kor ku pornosunun kahramanları gibi tüm ülkeyi ele ge çirdiler. Evet bu ülkenin büyük çoğunluğunun diş lerine kan değdi. Uyuşturucu bağımlıları gibi, “kan, kan, kan!” diye haykırıyorlar! Bir takım, şampiyonluğunu kutlar! Bu bütün dün yada böyledir. Çocuklar sevinç içinde üstlerinde ta kımlarının üniformaları sokakları doldururlar. Ama ne oluyor, BJK Kulübü taraftarları kutlama yapar ken polis biber gazı sıkıp fişek atıyor. Nasıl bir ro bot ordusu yetiştirildi ki, sultanın dışındaki herkes düşman! Sizlere de sözüm var polisler, gün gelir sultan ölür! Pervasızca öldürdüğünüz kadınlar, ço cuklar sanmayın ki sizi rahat bırakır. Madem bir kö tü porno filmdeyiz, onlar da ayaklanıp teker teker sizi bulurlar! Öldürdüğünüz her çocuk gün gelir, rü yalarınıza girer, istemeseniz de girer! Gelelim asıl pornoya, biz bu pornoda rol alan, koskoca bir ülkenin yurttaşlarıyız. Bunca rezillik, bun ca talan, bunca cinsel istismar olurken, küçücük ço cuklar başları bağlanıp çeşitli kutlamalara götürülür ken susan büyük çoğunluk, bu pornonun asıl aktör leri biziz. Bitmeyen korkumuz ve üşengeçliğimizle! 22 MAYIS 2016 SAYI: 33100 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.41 03.33 04.44 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.33 13.08 17.03 05.21 12.52 16.46 05.48 13.15 17.05 Akşam 20.30 20.11 20.30 Yatsı 22.12 21.50 22.05 Fas, 15 Mart 2016 günü bir genç kızın ölümüyle sarsıldı. Amina Filali’nin başına gelenler, aslında Müslüman bir ülke için olağan sayılırdı. Fas halkının vicdanını titreten Amina’nın yaşadıkları değildi. Yaşadıklarından sonra kendisine sunulan “kurtuluşu” reddedip, üstelik İslam dinine göre günaha girerek intihar etmesiydi. On altı yaşındaki Amina, yirmi yedi yaşındaki Mustafa Fellah’ın tecavüzüne uğramıştı. Hem de kaçırılıp feci biçimde dövülerek. Amina’nın ailesi, tecavüzcüden şikâyetçi oldu. Ama Mustafa Fellah gözaltına alındıktan bir gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Mustafa’yı olduğu gibi bırakın. Koyun Amina’nın yerine Emine’yi. Anlattığım olay bir Türkiye klasiği, değil mi? Ama Fas’ta davaya asliye, ceza falan değil: Aile Sulh Mahkemesi baktı. Fas Ceza Yasası’nın 475. maddesine göre, 18 yaşından küçük bir kızı kaçıran, taciz ya da tecavüz eden sanıklar eğer mağdurlarıyla evlenirse ceza almıyordu. Mustafa Fellah da önce kaçırıp sonra döverek ırzına geçtiği Amina’yı “almaya” hazırdı. Yargıç, genç kıza tecavüzcüsüyle evlenmesini önerdi. Kızlık zarı zaten yırtılmış, komşular da dedikoduya başlamıştı, en iyisi kaderine razı olmak ve geriye kalan zavallı ömrünü işkencecisiyle geçirmekti, değil mi? HHH Amina çaresizdi. Önce kabul etti yargıcın önerisini. Sonra fare zehri içerek intihar etti. Fas’ta böyle binlerce genç kıza, çocuğa; hatta eşeğe, davara, köpeğe, uçan kuşa, uçamayan tavuğa, yüzen kaza tecavüz ediliyor. Yalnız Fas’ta mı? Evlilik öncesi cinsel ilişkinin yasak olduğu her yerde sapıtıyor insanlar ve o yerlere hangi din, hangi ataerkil kültürün egemen olduğunu siz de, ben de çok iyi biliyoruz! Türkiye’deki taciz, tecavüz, pedofili, zoofili ve nek Faslı Türkiye rofili oranları ait olduğu kültür âleminden farksız olsa da, bu suçlar bugüne değin daha uygar diyebileceğimiz bir ceza hukuku çerçevesinde yargılanıyordu. TBMM’de “aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar ile boşanma olaylarının araştırılması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için alınması gereken önlemleri” belirlemek için kurulan Araştırma Komisyonu’nun 479 sayfalık raporuna bakılırsa, AKP yargısı Fas’tan feyz alıyor. HHH Evrensel ve Cumhuriyet gazetelerinde yer aldığı biçimiyle bu rapor; Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve 6284 sayılı Şiddeti Önleme Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öneriyor. Eğer öneri kabul görecek olursa ki TBMM’deki çoğunluğa pek uyar! çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanması öngörülüyor, bir. Eğer istismarcı 15 yaşın altında olursa, istismar suç olmaktan çıkarılıyor, iki. Böyle bir yasama da ailelerin 15 yaş altı çocuklarını “fiilen” evlendirmelerinin yolunu açıyor. Ama cinsiyet ayrımcılığında Hıristiyanlığın ortaçağ hukukundan bile daha gerici bu önerileri içeren 479 sayfalık “araştırma” komisyonu raporunun hiçbir sa tırında, cinsel şiddetin niçin hayvanlara bile yöneldiği sorgulanmıyor! Taciz, tecavüz ve sapkın “İydinibkinMiöyzt.Goiürnkv.Kteü.unsri.v” ar, lığın ana kaynağı olan ya saklı cinsellik, kızlık zarı tabusu, dinsel ve ata erkil kültürün eğitimle değişmesi gerektiğinden söz edilmiyor! Başka bir deyişle Türkiye, zaten abazan tecavüz cüleri mağdurlarıyla evlendirerek ödüllendirmek; mağdurları da namuslarını temizlemek adına istis marcısıyla evlendirip ömür boyu cezalandırmak yo lunda hızla Fas’laşıyor. HHH Niçin illaki Fas’tan ilham alınıyor? Çünkü AKP, şiarından adına varıncaya kadar tüm kaynak fikir ve simgelerini Faslı İslamcılardan aldı. Faslı Dr. Abdülkerim Hatip, Milli Nizam Partisi’ni 1967’de kurdu. Türk Prof. Necmettin Erbakan, Milli Nizam Partisi’ni 1970’te... Fas’taki Adalet ve Kalkınma Partisi (Al Adala va Tanmiya) 1992’de kuruldu. Logosu, gaz lambası. Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisi 2002’de ku ruldu, logosu Fas’tan bir gıdım ilerde, eski model ampul. Tarihlere bakacak olursanız, kimin kimden kopyaladığı açık! Faslı AKP’nin siyasal şiarı, “İslamiyetin özüne ve geleneksel kültüre uyarlanmış bir modernite”, gizli yemini “laiklere karşı zafere kadar savaş” olup; Türki yeli AKP tarafından birebir klonlandı. Hal böyle olunca, ceza hukukunda Japonya örnek alınacak değil ya, elbette Fas’a özenilecek! Ancak… Daima bel altına konuşlanan namus dünyasında, ırza geçen tür tek ve besbelli. İnsanın erkek olanı. Irzına geçilen değişik canlı türleri arasında ise hay vanlar ve erkek çocuklar, şimdilik kız çocukların dan daha şanslı: Eğer tecavüz sırasında ölmedilerse, mağdur olmakla kalıp tecavüzcüleriyle karı koca ha yatı sürmek zorunda bırakılmıyorlar! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Lafın tamamı aptala söylenir!! Tayyip Erdoğan’a kızıp, Kemal Kılıçdaroğlu’nu döven dövene! Bu, büyük bir haksızlık. “Vermeyince mabut. Ne yapsın Mahmut!” Liderlik denen şey, fıtratta var ise, var. Sonradan kazananılamıyor. Yaparak belki biraz gelişebiliyor. Ki Allah’ı var, Kemal Bey de kendisini altı yılda epey geliştirdi. Zaten “Lider olacağım” diye de üstünü başını yırtarak oraya tırmanmış değildi. Rüzgâr esti... Zamanın ruhu destek oldu... Ve oldu! HHH Kaseti öne saralım. ABD’nin (G.W. Bush) ilan ettiği “Ortadoğu’da harita değişecek!” ve “BOP gerçekleşecek!” dönemi... Ve “Ak akçe kara gün içindir!” misali, paketlenip teslim edilen Öcalan’ın devreye sokulması. Çoktan Oslo’larda başlatılan “Süreç” ve kurulan “Çözüm Masası” gibi dış nedenler... Buna karşı çıkacağı aşikâr olan “Ulusalcıların” ve TSK’nin hizaya getirilmesi dahil gerçekleşen çeşitli iç etmenler... HHH Özetle, kusur da marifet de Kemal Bey’i oraya getiren rüzgârın!. (Ve mesela Bahçeli’yi hâlâ orada tutan zamanın ruhunun!) Bahar’a maruz kalanbırakılan ülkelerde halk, mezhep ve ırk ekseninde çatışmaya, cepheleşmeye sürüklenmişti. Bunun tek istisnası yok. Erdoğan’a yer açanlar, onu milletvekili bile değilken Beyaz Saray’da ağırlamışlardı. Bunu “Damardan bir Sünni” olduğu ve “Sünniciliğe” fazlasıyla teşne olacağını tahmin ettikleri için yaptılar. Ayrıca Türkiye’den başka Ortadoğu için de biçilmiş kaftandı. Nitekim o da bunu hissettirmiş olacak ki, yıllarca “Ben BOP’un Eşbaşkanıyım!” diye şişindi durdu. Cepheleşme için keskinlik gerekiyordu. Kemal Bey, laik devletin yetiştirdiği makul, dürüst ve yetenekli bir bürokrattı. Ama Tuncelili idi. CHP ve laik devlet geleneğinde mezhep lafı etmek âdetten değildi. Ama Erdoğan, ne laikti ne de CHP’li. “Küresel üst akıl”ın beklentisine uygun olarak “Aleviliği”ni açıkça kullanmaya, ilan etmeye yöneldi.Baykal’ın “tesirsiz hale getirilmesi” şarttı. Deneyimi, birikimi, meşrebi ve mezhebi yeni bir “Açılım” ve “Süreç” için uygun değildi. Onunla ne Ortadoğu’ya “açılmak” mümkün idi, ne de Arap Baharı ile “Kürt Baharı”na! Bu yüzden de tıpkı MHP’den tam 10 parti kurmayı ile birlikte bir kasetle siyaseten “infaz” edil di. Yerine de alelacele Kemal Bey seçildi. Çünkü, o sırada hem Istanbul belediye başkan adaylığı, hem de her gün TV’lerde sergilediği yolsuzluk dosyaları nedeniyle en popüler ve en önde gelen CHP’li o idi. HHH Rüzgâr (ruzigâr) Farsça. Anlamı açık: Havanın yer değiştirmesi ile ortaya çıkan esinti. Ama rüzgâr, bu dilde “kader”, “kısmet” anlamına da geliyor. Birkaç kasetin yarattığı rüzgâr ile hem CHP’nin hem de MHP’nin kaderi kısmeti belirlenmiş oldu. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin de. CHP liderliğinin Kemal Bey’in, üstüne kaldığı ve üstesinden gelemediği orada. Ama karşısına yetkin bir rakip çıkmadığı için de 7. yıla giriyor ki hâlâ yerinde. (6 kez kurulan sandık seçmenin ve delegelerin sorunu!) Kendisine kızmanın âlemi yok. Beterin beteri var. Ya şükür ki bir Bahçeli değil. HHH Tren, Kemal Bey için çoktan kaçtı. Çünkü son 70 yıllık çok partili siyasi hayatımız ve CHP tarihi şaşmaz bir kuralı kanıtladı. Bir genel başkan, seçilmesini izleyen ilk seçimde iktidar olamıyorsa bir daha hiç olamıyor. Bunun bir tek istisnası yok. HHH Alın bir kenara lütfen yazın: Adnan Menderes ve Celal Bayar CHP’den koptular (1945). 1950’deki ilk seçimde iktidar oldular. 1964’te Süleyman Demirel Adalet Partisi lideri seçildi. 1965’teki ilk seçimde Başbakan! 1972’de Bülent Ecevit CHP Genel Başkanı oldu. 1973’teki ilk seçimde Başbakan! 1982’de Turgut Özal ANAP’ı kurdu. 1983’teki ilk seçimde Başbakan! Tayyip Erdoğan 2001’de AKP’yi kurdu. 2002’de iktidar 3 ay sonra da Başbakan! HHH Merhum Demirel’in sözünü bilen bilir: “Lafın tamamı aptala söylenir!” SAYISAL LOTO 4, 8, 15, 27, 33 ve 47 6 BİLEN: 1 milyon 494 bin 973 TL (Devretti) 5 BİLEN: 3 bin 41 Lira 90 Kuruş 4 BİLEN: 47 Lira 20 Kuruş 3 BİLEN: 7 Lira 35 Kuruş Sıfır enerji evler Elektrik ve doğalgaza gelen zamların artık “ilgi alanınızın dışına çıktığı” bir dünya hayal edin. Elektrik parası yok. Kışın ısınmak, yazın serinlemek için para ödemeyeceksiniz. Kulağa nasıl geliyor? Düşünün ki, oturduğunuz ev, kendi enerjisini üretiyor. Bırakın enerji için para ödemeyi, evinizin ürettiği enerjiyi satıp para bile kazanabiliyorsunuz. Hem de parmağınızı bile kıpırdatmadan. Nasıl olurdu? HHH Geleceğin dünyasından söz ederken genellikle bilgisayarlardan, yapay zekâdan, dijital gelişmelerden söz edilir. Oysa başka pek çok şey var. Önümüzdeki 2030 yıl içinde yaşantımızın önemli ölçüde değişeceğini vurguluyor bilim insanları. Büyük olasılıkla 2030 yıl sonra yukarıda sözünü ettiğim “sıfır enerji evler”de oturacağız. Dünyada bu konuda ciddi gelişmeler yaşanıyor. Ayrıca yine büyük olasılıkla evlerimizde çatıda, balkonda, bodrumda topraksız tarımla uğraşacağız, kendi sebzelerimizi üreteceğiz. HHH Eskiden “pasif evler”den, “güneş mimarisi”nden söz edilirdi. Yüzde 8090’lara varan enerji tasarrufu sağlayan binalar. Sonra çevre dostu evler, yeşil binalar gündeme geldi. Teknoloji giderek gelişti. Bugün “sıfır enerji evler”i konuşuyoruz. Bu evler ağırlıklı olarak güneş enerjisi ve yeraltı ısısından yartaanrlaahnmmet@agkmiaçili.ncoımsı pompası kullanıyorlar. Evde otuwrawnw.laahrmınettbanü.ctoümn enerji gereksinimlerini karşılayabiliyorlar. Türkiye’de enerjinin yüzde 35’i konutlarda kullanılıyor. Bütün konutları “sıfır enerji evlere” dönüştürdüğünüzü düşünsenize. Elbette evimizde ürettiğimiz güneş enerjisini satabilmek için “akıllı şebekelere” ihtiyacımız var. Türkiye’deki enerji şebekelerinin bir an önce “akıllanması” gerekiyor. Enerji politikalarını oluşturanların da “fosil saplantılardan” kurtulup yenilenebilir enerjiye yönelmesi gerekiyor. Almanya’da fotovoltaik solar tesisi sayısı 1.5 milyonu aşmış durumda. Güneş sistemleriyle enerji üreten binlerce kooperatif var. Dünya hızla değişiyor. Enerjide “yerelde üret, ürettiğin yerde tüket” mantığı ağırlık kazanıyor. HHH Arada internette yeşil binalar konusunda ilginç örneklere rastlıyorum. Son örnek, “The Edge”. Amsterdam’da Deloitte şirketi için yapılmış bir bina. Çok güzel bir tasarımı var. Bina tükettiğinden fazla enerji üretiyor. Kimisi onun için geleceğin binası demiş. Dünyadaki en yeşil bina diyen de var. 40 bin metrekarelik 15 katlı binada bin kişi çalışıyor. Bina için internette sayfa hazırlanmış. Binada güneş enerjisi ve ısı pompası kullanılıyor. Yağmur suyu biriktiriliyor. Biriken su bitkilerin sulanmasında ya da tuvaletlerde kullanılıyor. Aydınlatma ledlerle yapılmış. Ciddi tasarruf sağlanmış. Hareket sensörleriyle aydınlatmayı kontrol ediyorlar. Işıklar gereksiz yere yanmıyor. Bina sadece çevreci değil aynı zamanda en “akıllı” binalardan biri. Böyle teknolojiler görünce insan geleceğe ilişkin umutlanıyor. Tam o sırada binada 40 bin sensör olduğunu okuyorum. “Biraz fazla değil mi” diye düşünürken “Bu bina çalışanları hakkında her şeyi biliyor” tümcesi biraz keyfimi kaçırıyor: “Her şey ne demek?” Meğer bina çalışanların günde kaç defa tuvalete gittiklerini de biliyormuş. O muhteşem “akıllı bina”, birden “fazla meraklı” bir binaya dönüşüveriyor gözümde. Ne gerek var böyle bir bilgiye? Bizim insan türü olarak sanıyorum bir türlü çözemediğimiz bazı sorunlarımız var. Bir çözebilsek şunları, rahatlayacağız. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden almış olduğum okul kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ILGIN HANCIOĞLU C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear