26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 Pazar 6 Mart 2016 Kadın fotoğrafçının gözünden serhat illeri: Serhat Kalkınma Ajansı’nın (SERKA) davetlisi olarak Kars ve Ardahan’a giden belgeselci Bilge Egemen, oyuncu ve yazar Pelin Batu, fotoğraf sanatçısı ve senarist Ebru Ceylan ile fotoğraf sanatçıları Defne Sesin Okay, Bennu Gerede, Ayten Hatice Yılmaz, Sezgi Olgaç, akademisyenler Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğ EDİTÖR: EMİNE ÖZCAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ retim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuğba Taş, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülbin Özdamar Akarçay, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Nihal Gündüz ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Derya Kılıç üç gün boyunca “Büyüleyici ve masalsı bir coğrafya” olarak nitelendirdikleri iki kentin tarihi, turistik ve sosyal yaşamını fotoğraflamak için deklanşöre bastı. Gülbin Özdamar Akarçay DEFNE SESİN Kars’ta ışığa yolculukOKAY Sezgi Olgaç Kars’ın en ihtişamlı hali, beyaz... İnsanı bir tablonun içinde yüzüyormuş gibi hissettiriyor... Roland Barthes’in dediği gibi, bazen bir fotoğrafı iyi görebilmek için gözlerimizi kapatmamız gerekiyor PELİN BATU “Kelimeler bulanıklaşınca, fotoğraflara odaklanacağım. İmgeler kifayetsiz kalınca, sessizlikle yetineceğim.” Ansel Adams Yollara meftun bir insan olarak bu sefer ışığın izinden gittim. Fotoğraf sanatçılarıyla yollara düşünce, sabahın ilk limoni zerreleri ile başlayıp akşamın mai ve mavi soğukluğunu kovalıyorsunuz kovaladım ben de, Kars’ın donmuş göllerini, boncuklu atlarını, kızgın kazlarını... Bin yıl evvelin 1001 Kiliseli diyarını keşfederken tarihin taş ve karakuşları harabelerden fısıldadı bizlere: “Geçmiş bazen hiç geçmez.” Zamanın ne içinde ne de dışındayken keşfine çıktık Kars’ın katmanlarını. Urartu üstüne, Pers üstüne, Bizans üstüne, Selçuk üstüne, Osmanlı üstüne 40 yıllık Rus uygarlıklarını... Belki de bu ürpertici zamansızlık hissi fotoğrafçılarla gezdiğim için uyanmıştır içimde. Ne demişti muhteşem Sontag? Her fotoğrafın bir “memento mori’” yani “ölümü çağrıştıran nesne” olduğunu söylemişti. Dolayısıyla fotoğraf çektiğimizde aslında o ki BENNU GEREDE şi ya da şeyin ölümlü laylı olarak bir çocuğu lüğüne, kırılganlığı mutlu etmesi, bir na, değişkenliğine zulmü engelleme iştirak ediyoruz. si bana göre pek Anı dondurdu muhterem bir ğumuz anda za gaye. manın saatlerini Gelelim seya eritiyoruz. Ama hatin incilerine. bir taraftan fanili İlk durağımız Ani ğimizi hatırlıyoruz; o an, bir daha asla gel Bennu Gerede ve Pelin Batu harabeleri. Yıllar yılı merak ettiğim meyecek. Oysa Kars’ın yontulmuş bu olağanüstü coğrafyada yürür kara kayaları bize meydan okur ken, geçmişte 10,000 insanın ya casına duruyor. Geçmişin bir kur şadığı Ani’yi hayal etmeye çalı şununu, elini, öpüşünü almış bir şıyorum. Ejderli kapıdan giriyo duvar yükseliyor. Yaşlı bir ağaç rum, satrançlı kapıdan çıkıyorum, sussa da konuşuyor...İşte bütün bozkırda yankılanan rüzgârın se bunlar kafamda yüzüyor Kars yol sini dinliyorum. Eskiden, kapıla larında. rın üstüne Probis Pateo (Sadece Kars’ın çocuklarına dürüst insanlara açılırım) gibi vecizeler kesilirmiş. Bugünden ne Ama yanlış anlaşılmasın, Kars uzak geliyor, değil mi? Ortaçağlar gezimizin amacı fotoğraf felsefe da İpek Yolu’nun önemli bir uğ si üzerine lügat paralamak değil! rak noktası olarak ne alalı kervan Yukarıdaki sayıklamalarımın mü lar ve hikâyeleri akmış bu sular sebbibi Kars’ın görkemli doğası. dan. Çay, geçmişin yeşiliyle akı Seyahatimizin amacı ise pek ul yor. Aziz Grigor’un kilisesine gel vi. 10 kadın ve bir Ercan (Arslan) diğimde, sarı gagalı bir karakuş Serhat Kalkınma Ajansı’nın davet karşılıyor beni. Kubbenin tam te lisi olarak Kars’ın dağları ve taşla pesinde, sanki bir rüzgâr fırılda rıyla birlikte güzelim insanlarını ğı gibi dikilmiş, tuhaf tuhaf gakla da resmedecekler ki sonrasında yınca eşi geliyor. bir kitaba ve sergiye evrilsin. Elde edilecek gelirler de Kars’ın çocuk ‘Abla, kargadır’ larına devredilecek. Amaç bu. Ha Yuvarlak hatlı uçurumun üs yalimiz, bu anlamlı gezilerin Kars tünde raks ediyorlar. Bir saat son ve Ardahan’la sınırlı kalmama ra 1071 yılında Selçukluların sı ve akabinde gittiğimiz yerlere Anadolu’da ilk inşa ettiği Ebu’l de dokunması. Bir fotoğrafın do Manuçehr Camii ve türbesinin kö Belgeselci, yazar, fotoğrafçı ve akademisyen 11 kadın tarihi, turistik yaşamını gözlemledikleri Kars ve Ardahan’da karşılaştıkları köylü kadınların günlük yaşamlarını da fotoğrafladılar. MUKADDER YARDIMCIEL Buzla kaplı Çıldır Gölü’nde köylülerin Eskimo usulü balık avını izleyen kadınlar en iyi anı yakalamak için uğraştı. şesinde, turistlere rehberlik yapan çocuklarla karşılaşınca, heyecanlı bir kuşbilimci edasıyla gördüğüm kuşu soruyorum. Çocuklar, “Abla, kargadır” diyorlar. Bu, yıllar önce bir İz TV belgeselinde bir çobana çiçeklerin ismini sorup da “papatya” cevabını almamı anımsatıyor! Ani’den sonra kömür kokulu köylerde geziyor, büyük şehirlere göç etmemiş üç beş sakinle sohbet ediyoruz. Onlar ne kadar misafirperver ve güler yüzlü ise zincire bağlı köpekler ve kazlar o kadar kızgın ve gürültülü. Akşamımızı âşıkların atışmasıyla taçlandırıyoruz. Ozan, her yerde özgürdür, hürdür ve hakikati söyler ya, âşıklar bize Bektaşi felsefesiyle yoğrulmuş mitoslarını dillendirdikçe, aşkın narıyla küle çevriliyoruz. Leb değmez namelerle “kavga bulutları sarmış her yanı” gibi güfteler söylenirken, antik çağlara, Homeros’un savaş şarkılarına gidiyorum. Yine zamansızlık. Yine geçmişin günümüze akması. Âşık geleneğini yaşatan bu ozanlara müteşekkirim. Ama bundan sonrası meçhul zira gençler bu kadim geleneğe sahip çıkmıyorlar. Cirit, Çıldır, Şeytan Kalesi Ertesi sabah saat 6.30’da hazıroldayız. Gün uzun. Cirit izleyeceğiz, Çıldır’a gideceğiz, kimi fotoğrafçı arkadaşlarımızın takıntısı olan trenleri kovalayacağız...Bütün bunları yapıyoruz. Donmuş gölün üstünde bisiklete binen çocuğu da, sarı balığı da, atlı kızağı da tadımlıyoruz. Kars’ın en ihtişamlı hali, beyaz. Küresel ısınma sağolsun, karsız Kars’ta akı ancak dağların tepelerinde görebiliyoruz. Bütün bu pastoraller insanı empresyonist bir tablonun içinde yüzüyormuş gibi hissettiriyor. Ama benim için asıl doruk, Şey BİLGE EGEMEN Karslı gençler atlı cirit müsabakasında kıyasıya yarıştılar. tan Kalesi. Daha birkaç se ne öncesine kadar unutul muş vaziyette bir vadinin or tasında yatan bu kale, uzak tan Drakula’nın şatosunu an dırıyor. Rivayet o ki, şeytana benzeyen bir varlık bölgede fink attığı için böyle bir isim almış. Acaba çatallı ve kuy ruklu bir yaratık görebilecek TUĞBA TAŞ miyiz diye espri yapıyorum. Pek gülen olmuyor. TürkiyeErmenistan sınırında bulunan Şeytan Kalesi’nin tari Ani Antik Kenti 5 bin yaşında. hi tam olarak bilinmemekle birlikte Urartu döneminden kaldığı varsayılıyor. Belki de hava bu kadar ılıman olmasa, hiç göremeyecektik. Sıcak havalardan şikâyet eden ben, bu sefer bütün bu macerada ışığın kılavuz ve kronometremiz olduğunu not ediyorum. Ama iyi bir karenin ötesinde bir fotoğrafın içinde okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz müzik nikbinliğimle susuyorum. ler, sevdiğimiz insanların barına Yolculuğumuzun son gününde bildiğini anlıyorum. Peki, bir fo Kars’ın içinde geziyoruz. Kilise toğraf, bin kelimeye bedel mi? Bil den devşirme camii, kale, bitiril miyorum. Bildiğim şey, Roland meden dozerlenmiş “ucube”, hay Barthes’ın Camera Lucida’ında de van pazarı, peynir ekseninde ge diği gibi, bazen bir fotoğrafı iyi gö çen son günümüz böylece sonlanı rebilmek için gözlerimizi kapat yor. Kelimelerin arkeolojisine me mamız gerekiyor. Gözlerimi kapa raklı bir insan olarak “photo” keli tıyorum. Ardında, donmuş göller, mesinin ışık olduğunu hatırlıyor, yitik uygarlıklar. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear