24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 4 Mart 2016 EDİTÖR: EMİNE ÖZCAN Jandarmanın telefon sinyali Dink’e 5 dk mesafede! Jandarma İstihbarat görevlilerinin telefonlarının cinayetten önce Dink’in Bakırköy’deki evine 5 dakika mesafede sinyal verdiği tespit edildi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinde ihmal Kendileri bana hep Yasin’in kontrol altında olduğunu, Yasin’e silah bulmak üzere olduğumu söyleyip ler zincirinin ilk halkalarından geçiştirmeye çalışmamı söylüyor biri olan Trabzon ayağında Jan lardı” dedi. İğci, 2006 Eylül ayın darma İstihbarat görevlilerinin cinayetin azmettiricisi Yasin CANAN COŞKUN da Jandarma İstihbarat görevlilerine Yasin’in kendisini sıkıştırdığını Hayal ile irtibat halinde oldukla söylediğini, onların da kendisine rı ortaya çıktı. 9 yıllık davanın ek klasör “Silah bulamadığını söyleyerek parayı ia lerindeki belgelere göre Hayal’in halası de et” dediklerini söyledi. İğci, bu görev nın eşi Coşkun İğci’nin 13 Mayıs 2013’te lilerle daha sonraki görüşmelerinde artık İstanbul TEM Şube Müdürlüğü’nde so görüşmediği Hayal’in durumunu sordu ruşturma kapsamında ifadesine baş ğunda kendisine, “Yasin Hayal bu işi yap vuruldu. İğci ifadesinde, 2006 yılının maz. Gözetimimiz altında. Biz o işi hallet yaz aylarında Hayal’in arkadaşlarından tik” diye söylediklerini anlattı. Yasin’in bir gazeteciyi öldüreceğini duyduğunu belirterek, “Bunun üzerine Ya ‘Postu deldirecektin’ sin Hayal ile görüştüm. ‘Hrant Dink di İğci, Dink öldürüldükten sonra 22 ye bir Ermeni yazar var. Agos gazetesin Ocak 2007’de Jandarma İstihbarat görev de Türkler hakkında ileri geri yazılar ya lisi Başçavuş Okan Şimşek, uzman ça zıyor. Bundan dolayı da Hrant Dink’i öl vuşlar Veysel Şahin ve Önder Araz’ın iş düreceğim’ dedi” ifadelerini kullandı. İğ yerine geldiklerini belirterek şunları ci, Hayal’in kendisine silah bulup bula söyledi: “Okan Şimşek polisin beni alma mayacağını sorduğunu kaydederek, “Ya sı durumunda kesinlikle bu konulardan sin ile ayrıldıktan sonra tanışıklığım bu bahsetmemem gerektiğini söyledi ve iş lunan ve ismini Engin olarak bildiğim yerimden ayrıldılar. Bir sonraki gün iş Uzman Çavuş Veysel Şahin’i aradım. Du yerimi arayarak benimle buluşmak is rumu ilettim. Akabinde Okan Şimşek tedikleri şeklinde not bırakmışlar. Ben ve Veysel Şahin ile bir parkta görüştük. de daha sonra bana vermiş oldukları nu Okan Şimşek bilgileri detaylı olarak not maradan kendilerini aradım ve 24 Ocak etti. ‘Sen parayı al biz sana döneceğiz’ 2007 günü akşamı Trabzon Otogarı’na dedi ve ayrıldık” dedi. gittim. Beni minibüsün içerisine davet ‘Yasin’i geçiştir’ ettiler. Otogardan Arsin’e kadar bir müddet gittik. Okan Şimşek arabada bana bu Hayal’in parasını aldıktan sonra Jan olayı kimseye anlatmamam gerektiğini darma İstihbarat görevlileri ile tekrar aksi halde benim için kötü olacağını, bu buluştuğunu anlatan İğci, “Kendilerine durumun hayat memat meselesi oldu Yasin’in bana gösterdiği bilgi ve belgeleri ğunu, bildiklerimi anlatmam durumun anlattım ve Yasin’den aldığım bu parayı da can güvenliğimin tehlikeye gireceğini ne yapacağımı sordum. Okan Şimşek ba söyleyerek üstü kapalı bir şekilde beni na ‘Para sende kalsın, biz sana haber ve tehdit etti. Beni aldıkları yer olan Trab receğiz, Yasin’i ve arkadaşlarını biz takip zon otogarına bıraktılar. Beni bırakmala ediyoruz’ dediler. Bu tarihten sonra ara rından hemen sonra siyah renkli pikap ara Jandarma görevlileri ile görüştüm. yanıma gelerek durdu. Pikabın içerisin de bulunan erkek şahıs bana ‘hemşerim az kalsın postu deldirecektin’ dedi ve ayrıldı. Bu duruma oldukça şaşırdım ve bir anlam veremedim.” ‘İfadeni yalanla’ Cinayet sonrası yine Jandarma İstihbarat görevlilerinden olan Gazi Günay’ın sık sık yanına geldiğini belirten İğci, “Bu geliş gidişlerinde bildiklerimi anlatmamam hususunda birçok kez uyarıda bulundu. Hiç ummadığım yerlerde karşıma çıkıyordu. Bu görüşmelerde bana emniyet ve savcılıkta verdiğim ifadeyi yalanlamamı, vermiş olduğum ifadeyi polisin uydurmuş olduğu senaryoyu bana ezberlete İşte o işhanı Ek klasörlerdeki HTS kayıtlarına ilişkin hazırlanan raporda Trabzon Jandarma İstihbarat görevlilerinin Yasin Hayal ile olan ilişkisiyle ilgili grafikler de yer aldı. Raporda, Jandarma İstihbarat görevlilerinin telefonlarının Dink cinayetinden önce 911 Ağustos 2006’da Dink’in Bakırköy’deki evine 5 dakika mesafede sinyal verdiği tespit edildi. Raporda, telefonların sinyal verdiği iş hanının da fo rek üzerimde baskı kurmaları sonucu bu ifadeleri verdiğimi söylememi istiyordu” dedi. İğci Başbakanlık ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan müfettişlerin ifadesini aldığını aktararak, “Bu ifadem sırasında Jandarma müfettişleri Süleyman Doğan ve İsa Öztürk anlattıklarımın ısrarla polisini uydurması olduğunu, bu anlattıklarımın benim kurgulayamayacağımı ancak polisin kurgulayabileceği bir senaryo olduğunu ve yalan konuştuğumu söylediler. Albay Süleyman Doğan bana ‘Bu iş senin işin değil, polisin işi, sen bu işi polisin baskısı ile yapıyorsun. Korkmasana bir şey olmaz gereken iyiliği sana yapacağız merak etme’ dedi” ifadelerini kullandı. toğrafına yer verildi. Raporda, bu tarihler arasında Jandarma İstihbarat görevlileri Okan Şimşek, Ergün Yorulmaz, Gazi Günay’ın telefonlarının İstanbul’dan sinyal verdiği kaydedildi. Bu tarihlerde Zekeriya İkram adına kayıtlı numaralarla irtibatlı oldukları, bu numaralardan bir tanesinin İstanbul’a gelmeden önce açıldığı ve sadece İstanbul’da kullanıldığı tespit edildi. l İSTANBUL MİT’e göre Dink davası ‘bölücü faaliyet’ Hrant Dink cinayeti davası için hazırlanan yeni iddianamenin ek klasörlerindeki bir belge, MİT’in 2011 yılında Ermeniler, Rumlar ve diğer gayrimüslim cemaatleri ‘Etnik Bölücü Faaliyetler’ başlığı altında izlediğini ortaya çıkardı. Agos gazetesinin haberine göre; emniyet genel müdürlüğü ve diğer emniyet istihbarat birimlerine gönderilen gizli ibareli bültende, faaliyetleri takip edilen Ermeni, Rum, Süryani ve diğer gayrimüslim cemaatlere dair değerlendirmeler yer alıyor. MİT, aynı dönemde Dink cinayeti davasında yaşanan gelişmeleri de yine ‘Etnik bölücü faaliyetler’ başlığı altında, ‘Ermenilik’ alt başlığında izlemiş. Raporda, AİHM’nin Türkiye’yi Dink’in yaşam hakkı ihlal edildiği için 105 bin Avro tazminata çarptırdığı ve Dink ailesinin bu parayı eğitim kurumlarına bağışladığı bilgisi de yer alıyor. STK ve partiler raporda MİT’in 130 Mart 2011 tarihlerini kapsayan raporunda Halkevleri, Barış Anneleri İnisiyatifi, Derelerin Kardeşliği Platformu, ÖDP, GençSen gibi pek çok yasal kurum ve sivil toplum örgütüne dair izleme bilgileri bulunuyor. Raporda, bölücülük faaliyeti olarak nitelendirilen sadece ‘Ermenilik’ de değil. ‘Rumluk’ başlığı altında da ‘Ekümenik Rum Patrikhanesi’nin çalışmaları ve Sen Sinod Meclisi’nin toplantı kararları detaylarıyla yer alıyor. l Haber Merkezi ‘Saygı duruşunu ıslıklamak saygısızlık ama suç değildir’ Savcılık, IŞİD’li canlı bombanın saldırısı sonucu barış mitinginde hayatını kaybedenlerin anıldığı Konya maçında ıslık çalınıp yuhalamanın suç teşkil etmediğine karar verdi Berkin’i vuran polis tespit edildi Gezi direnişi sırasında polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle yaşamını yitiren ve vurulmasının bininci gününe yaklaşılan Berkin Elvan’ın öldürülmesine ilişkin soruşturmada sona gelindi. Savcılık gaz fişeği silahını ateşleyen polisin eşkâline ulaştı. Başka ile tayin edilen polisin önümüzdeki günlerde ifadesi alınacak. Soruşturma kapsamında olay gü nü bir TOMA’ya monte edilmiş kameranın görüntüleri, Jandarma Kriminal Laboratuvarı’na gönderilmişti. Görüntülerde Elvan’ın vurulduğu bölgede bir komiser ve bir polisin gaz fişeği ateşlediği tespit edilmişti. Komiserin atış yaptığı yönün Berkin’in vurulduğu yön olmadığı, ancak polis memurunun Berkin’e doğru atış yaptığı belirlenmişti. l İSTANBUL/Cumhuriyet ALİCAN ULUDAĞ Konya’da Türkiye ile İzlanda arasında oynanan milli maçın başında Ankara katliamında ölenler için yapılan saygı duruşunun tribünler tarafından yuhalanması ve ıslıklanmasıyla ilgili yapılan suç duyurusu takipsizlikle suçlandı. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı kararında ilginç gerekçeler yer aldı: “İddiaya konu ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez. Ya Allah Bismillah Allahu Ekber’ şeklindeki tekbir ve sloganın ülkemizin milli birlik ve beraberliğini tehdit eder bir saldırı gerçekleştiğinde buna tepki olarak vatandaşlarımız tarafından sıkça kullanıldığı, tüm şehit cenazeleri sırasında ve terör eylemleri sonrasında gerçekleştirildiği herkesçe bilinen bir vakadır. Belirtilen slogan sırasında iddia edildiği gibi DAEŞ terör örgütünün propagandasını içerir mahiyette şiddet eylemlerini övücü nitelikte herhangi söz ve davranışta bulunulmadığı, belirtilen tekbirin örgüt propagandası olarak kabul edilemeyeceği...” “Eylemin saygı duruşunu protesto amacıyla gerçekleştirildiği bir an için kabul edilse dahi yapılan saygı duruşuna saygısızlık mahiyetini taşıyabileceği, bundan fazla bir anlam yüklemenin hukuka aykırı olacağı atılı suçların işlendiğine dair yeterli, kesin delililin bulunmadığı anlaşılmıştır.” l ANKARA haber 7 Teori Sabırlıdır Zaman Beklemez AKP yandaşı gazeteci yüzünde gülücükler açarak anlatıyor: Başkanlık anayasası tamam gibiymiş; 330 çoktan bulunmuş, eksik gedik tamamlanmış, MHP “ulusal” görevini yerine getirmeye hazır, Arınç’lı Arınç’sız iç muhalefetten kaynaklanacağı varsayılan fire ise hayaliymiş. Öyleyse bizler de başkanlık sistemi karşıtları olarak rüya görmekten vazgeçmeli miymişiz. Başımıza ne gelecekse boynumuz kıldan ince miymiş; karalar bağlama zamanı gelmiş mi çoktan! HHH Kazın ayağı öyle midir bilemiyorum. Gerçekten de MHP dışındaki iki muhalefet partisi “hem ağlarım hem giderim” diyen yeni gelin pozunda, “Komisyona girseler mi girmeseler mi” bilemiyorlar. “Başkanlık olacaksa, peki nasıl olsun?” tartışmasına yeşillendiklerini zarif demeçlerinden, politik kıvraklıklarından anlıyoruz. Uzun söze gerek yok, söyleyelim geçelim; başkanlık sistemi yurttaşın elini kolunu doksan dokuz yerden bağlama düzeni, dümenidir. Uygulandığı bütün ülkelerde öyledir; hele “Türk Tipi” olanı, piyasada alıcısı bol, “otoriter demokrasi”nin pek berbat bir biçiminden başka bir şey değildir. HHH Size yer yok yani o “demokrasi”de. Bugüne kadar “Türkiye’nin temel sorunlarını Parlamento’da tartışalım, orada karara bağlayalım” mantığıyla hareket ettiniz. Bu “ilkeyi” Meclis’te çoğunluğa sahip olmadığınız halde “halisane” savundunuz. Pek sevdiğiniz, hayran olduğunuz “Temsili Demokrasi”nin ancak halkın aktif katılımı ile az buçuk temsil yeteneği kazanabileceğini ise hep es geçtiniz, geçiyorsunuz. Peki, halk nerede? Halkın kendi sorunlarına nerelerde kararlı bir şekilde sahip çıktığına bakar, haklar için kavga etmenin Meclis kulislerinde tartıştığınız anayasa sorunu ile bağını kurabilirseniz es’i atlayacak, heyecanlı, devrimci bir marşın notalarına geçebileceksiniz. HHH Şimdilik o direnişlerle Meclis’teki mücadelenizi birbirinden ayırmaya özen gösteriyor, parlamenter sistemin erdemleri üzerinde dans etmeyi yeğliyorsunuz. Oradaki niceliğiniz ve niteliğiniz, başkanlık sistemini, bu büyük felaketi önlemeye yetmiyor. Umudunuzu pek çokları gibi AKP içinde başgösteren “muhalefete” bağlıyorsanız, onun da hiç değilse bir kulağının, kullanabiliriz fırsatçılığıyla, haklarına sahip çıkan halkta olduğunu bilmelisiniz. İşin özeti, kısası ve kıssası Cerattepe’ye sahip çıkmayan, Güneydoğu’da olup bitenle bağ kuramayan siyaset, başkanlıkta ısrarlı zorbalığın çıkışsız kulvarında tur atar. HHH Bu arada muhalefet Meclis’teki partilerden ibaret değildir. Dışarıda da kendi aralarındaki bitmez tükenmez tartışmanın esasa ilişkin olduğunda ısrarlı muhalefet partileri, hareketleri bloku var. Olabilecek etkileri tek tek niceliklerinden fazladır. Kendi aralarındaki tartışmanın teorik kısmını çabuk geçip pratik kısmına, politik eyleme, birlikte davranmaya yoğunlaşabilirlerse etkilerinin geometrik bir şekilde büyüyeceği, hemen her alanda, işçi sınıfı eyleminde, artık yalnız çevre olmayan çevrede ve politikada etkin olabilecekleri kesindir. HHH Benzer sözleri, programları birbirinin karşısına dikmekteki ustalığın bu çabaya engel olduğu zengin tarihimizin kara kitabında yazılıdır. Gericiliğe karşı aydınlanma için eyleme geçmek, Haziran’dan, Gezi Direnişi’nden bize kalan ışıltılı miras değil miydi? Öyleyse, ki hâlâ öyledir, karşılıklı kılıç şakırdatmanın ne âlemi var? TAHLİYE TALEPLERİ REDDEDİLDİ Başbakanlık TIR davasına müdahil Hatay ve Adana’da MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına ilişkin haklarında dava açılan 4 savcı ile bir albayın yargılandığı davanın 5. duruşmasına tutuklu savcılar Aziz Takçı, Ahmet Karaca, Süleyman Bağrıyanık ve Özcan Şişman ile dönemin Adana İl Jandarma Komutanı Albay Özkan Çokay katıldı. Duruşmada Başbakanlık’ın üç avukatı, davaya katılma talebinde bulundu. Sanık avukatları, suçtan zarar gördüklerine ilişkin delil olmadığı gerekçesiyle Başbakanlık’ın avukatlarının katılma talebine karşı çıktı. Heyet, Başbakanlık’ın talebini kabul ederek davaya katılmalarına karar verdi. Sanıkların tahliye talebi reddedilirken duruşma ertelendi. l ANKARA Nişanyan’a hücre hapsi Yazar Sevan Nişanyan, “Cezaevi infaz memurlarına rüşvet teklif etmek” suçundan açılan davada 6 gün hücre hapsine çarptırıldı. Söke Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olan ve duruşmaya cezaevinden telekonferans sistemiyle katılan Nişanyan, suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Ancak mahkeme, Nişanyan’ın 6 gün hücre hapsiyle cezalandırılmasına karar verdi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear