26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Kıdemli gazeteci Mete Akyol, herkesin birbirinin altındaki sandalyeyi çekmeye çalıştığı bir dönemde sandalyesini alıp Silivri’de Pazar 28 Şubat 2016 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK 21 85 gün süren ‘Umut Nöbeti’ni başlattı TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU Osman Bölükbaşı ile birlikte avda. İsmet İnönü ile Pembe Köşk’te röportaj yaparken. Yazı dizisi için bir resepsiyona garson olarak giren Akyol ile Silivri’deki Gandi direnişiAdnanMenderes. 3aydır Silivri Cezaevi’nde olan Gazete miz Genel Yayın Yö netmeni Can Dün CEREN ÇIPLAK dar ile Ankara temsilcimiz Erdem Gül artık özgür... Onla rın özgürlüğü için 92 gün boyunca tutulan “Umut Nöbeti”ni başlatan kıdemli gaze teci Mete Akyol ile telefonda söy leştik. Akyol, herkesin birbiri nin altındaki sandalyeyi çekme ye çalıştığı bir dönemde sandal yesini alıp 3 Aralık’ta Silivri’nin önünde sabah 08.30’dan akşam hava kararana kadar nöbet tuttu. Silivri’nin Gandi’si Mete Akyol ile “Umut Nöbeti”ni ve nöbetin sem bolü sandalyeyi konuştuk. l Umut Nöbeti’ni nasıl başlat tınız? Bu nöbet her gün bir hatır latla eylemi miydi? Dündar ve Gül’ün yalnız olma dıklarını anımsatmak istedim ve onların kamuoyunun vurdumduy mazlığına kurban olmalarını en gellemeye çalıştım. Devlet yöneticilerinin de za man zaman söyledikleri gibi “Türkiye’de her olay iki gün konu şulur, üçüncü gün unutulur”. Ay nı biçimde bu olayın da ilk günkü yayınlardan sonra unutturulaca ğını görmek için falcı olmaya ge rek yoktu. Meslektaşlarımızın tu tuklanma öyküleri iki üç gün med yada yer alacak ve halkın gözü ku lağı sesi olduğunu varsaydığımız medya daha önceki olayların tü münde olduğu gibi yine gözlerini, ağzını, kulaklarını tıkayacaktı. Ve meslektaşlarımız kendilerini tu tuklayanların gönüllerindeki niye tiyle orada “unutulmaya” terk edi lecekti. Biz bunun örneklerine da ha önceki yıllarda Ergenekon, Bal yoz, Odatv gibi sözüm ona davalar da çok yakından tanık olmuştuk. Dündar ve Gül için de aynı yönte min uygulanacağı apaçık ortaday dı. Ben kamuoyonun bu umarsa mazlığına son vermeyi de düşün düm. Direnerek bu olayın kamuo yunda canlı kalmasını sağlamaya çalıştım. Direnişin böylesine pasif olanını seçmek bir Gandi direnişi yöntemidir. Günde bir bardak por takal suyuyla 70 gün açlık grevi tutan Gandi, bir ülkeyi emperya lizm karşısında dimdik ayağa kal dırabilmiştir. l Umut Nöbeti’nin bir zincir leme olarak devam edebileceğini düşündünüz mü? Bu zincirin birinci değil, bir halkası olduğumu açıkladım ilk gün. Hiçbir meslektaşıma katıl maları çağrısında bulunmadım. Benim gibi düşünen kişiler gelir ler, zincirin birer halkaları olabi lirlerdi. Öyle de oldu. Ve tek hal ka, üç ayda kocaman bir zinci re dönüştü. Direnişimiz de, o bir halka zincir olduğunda gerçek anlamına kavuştu. Sandalyeyi Dündar’a hediye edecek l Bir sandalyede oturup nöbet tuttunuz. O sandalyenin hikâyesi nedir? Mutfakta, kahvaltı masamızda eşimle karşılıklı oturduğumuz iki sandalyemiz de, rahmetli anneannemden bize kalmıştır. Aralık ayının ikinci günü önce, merhum Hasan Pulur’un cenazesine gittim, sonra eve döndüm ve o iki sandalyeden birini alarak eşimle birlikte akşamüstü Silivri’ye gittik. Silivri’de o gece, Ergenekon, Balyoz, odatv günlerinde kal İŞTE O sandalye l Can Dündar, Umut Nöbeti için “Bir tahta sandalye sarayı devirdi” dedi. Siz ne dersiniz? Ödülün bu denli yüce olanını hak edip haketmediği tartışılır ama... Bugüne değin bana verilen kimbilir kaç ödülle yan yana getirildiğinde Can Dündar‘ın bu yargısının en büyük ödülüm olduğu kuşkusuzdur, tartışma dışıdır. l Siz başka bir örnek verecek olsanız ne dersiniz? Prusya Kralı II. Frederick, sarayını yaptırmak için alandaki değirmeni de satın almak ister, ancak değirmenci satmaz. Frederick de “Ben kralım, alırım” der. Değirmenci de “Siz kralsınız ama Berlin’de hâkimler var” der. İstediğiniz kadar kral olun, ülkede hukuktan üstün olamazsınız. Bir toplumda en geçerli kural, hukuk kuraldır. Nöbetteki o sandalyenin Prusya’daki değirmenden farkı yoktur. O değirmeni bugün davranışlarımızda örnek olarak gösteriyorsak, hâlâ varlığını sürdüyor demektir. Bizim sandalyemiz de haksızlık karşısında sergilenen bir “dik duruş” örneği oluşunu sürdürecektir. dığımız otelde kaldık. Ertesi sabah 08.00’de otelden çıktığımızda hava kapalıydı. Çarşıya gittik, bir şemsiye satın aldık cezaevine gittik. Eşim park yerinde arabada kitap okurken, ben de cezaevinin çıkış kapısı önüne koyduğum sandalyemde “Umut Nöbeti”ne başladım. Şu günlerde çok da önemsemediğim bir rahatsızlığım nedeniyle Ankara’da hasta nedeyim. Burada bir süre daha kalmam gerekiyor. Çıkınca eşimle ilk işimiz, evimizdeki bu iki sandalyemizi Can ve Erdem’e armağan edeceğiz. l Malum, her daim her yerde koltuk yarışı var. Sandalye sahibi olmak koltuk sahibi olmaktan daha kıymetli olduğunu bu nöbetle mi anladık? Sandalye, koltuktan nasıl daha güçlü oldu? Bizde koltuk ve sandalye her zaman karıştırılır. Aslında ikisi de ‘makat’ demektir. Makat, Arapçada, üstünde oturulan demektir. Koltuk da, sandalye de, ne denli süslü olurlarsa olsunlar, ne denli yumuşak olurlarsa olsunlar, gerçekte birer ‘makat’tırlar. Uçaklarda koltukların arkasındaki şu uyarıyı anımsayınız: “Tehlike anında can kurtaran yelekleri koltuğunuzun altındadır.” Koltuk ya da sandalye, kullanıldığı amaca ve üzerinde oturan kişiye göre önem ve anlam kazanır. Onun dışında koltuk ve sandalye yalnızca birer mobilya dükkânı süsüdür ya da yalnızca “makat”tır. l Tutukluluğu devam eden gazeteciler için ‘Umut Nöbeti’nin sürmesi gerekmez mi? Aynı direnişin sürdürülmesi gerekir. Suçlu benim ve benden sonra 92 gün ‘Umut Nöbeti’ni sürdüren meslektaşlarımızdır. Demek ki yeterince örnek oluşturamamışız, herkes bu görevi benimseyip sandalyesini alıp direnişini sürdürmeli. l Gazetecilerin çoğu soru sorduğunda fırça yiyor. Bu manzarayı nasıl görüyorsunuz? “Bu soru sorulur mu” diyene “Evet efendim sorulur” demek gerekir. Bu mesleğin onuruna sahip çıkılmalı. Turgut Özal’ın bakanlarından birine “Bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye soruldu, bakan da “Sayın Başbakan bu konuda düşünüyor” deyince ben de “Peki siz başınızı bir yük olarak mı taşıyorsunuz” dedim. Gandi yöntemi “Meslektaşlarımız kendilerini tutuklayanların gönüllerindeki niyetiyle orada ‘çürümeye’ terk edilecekti. Ben kamuoyonun bu umarsamazlığına son vermeyi de düşündüm. Direnişin böylesine pasif olanını seçmek bir Gandi direnişi yöntemidir. Günde bir bardak portakal suyuyla 70 gün açlık grevi tutan Gandi, bir ülkeyi emperyalizm karşısında Gandi dimdik ayağa kaldırabilmiştir.” ‘yHuekragrüı nçıkoakraıyyoaryuız’ l Bir yazınızda ‘Umut Nöbeti’nde Sisyphos efsanesine gönderme olduğunu söylemiştiniz. Sisyphos’taki inat, ısrar ve azmi mi temele aldınız? Sisyphos, Tanrılar tarafından cezalandırılmıştı. Cezası, koca bir kayayı sabah gün ışıyıncaya değin bir dağın tepesine çıkarmaktı. Sisyphos, koca kayayı dağın tepesine çıkardığı an, görünmeyen bir gücün itmesi sonucu, kaya dağın eteklerine yuvarlanıyordu. Sisyphos kendine biçilen gerçek cezayı an ladı. Cezası kayayı defalarca dağın tepesine çıkararak fiziksel gücünün yıpratılması değildi, umudunu kırmaktır. Sisphos bu gerçeği anladıktan sonra yüksünmeden kayayı dağın tepesine çıkardı, umudunu sağlam tutarak. Evet, Umut Nöbeti’nin temelinde bu felsefe yatar. Fiziksel ceza ile umut kırılmak isteniyor ama o fiziksel cezayı yok sayarak kimsenin umudumuza, inancımıza bir şey yapamayacağını gösteriyoruz, her gün o kayayı tekrar yukarı çıkarıyoruz. ‘dSeeğnilnseind?e’nslbougraandı.a.. l O gün bir sandalyede nöbet tutarken neler geçti aklınızdan? O gün ziyaret günüydü. Ziyaret kapısında ilk olarak nöbet tutmaya başladım, ama daha sonra gazeteci arkadaşlar nöbet başlattığımı duyunca geldiler, benle konuşmak istediler. Cezaevinin dış kapısından kamera ve fotoğraf makinesi sokulması yasaktı. Benim dış kapı önüne gelmemi istediler. Yine sandalyemi aldım, bu kez dış kapı önünde devam ettim nöbete. Tarihte benzeri olayları gözümün önünden geçiriyordum. İçinde bulunduğumuz günleri, tarihte yaşanan benzerlerine, kendimi de o olaylara karşı direnen kişilerden biri gibi görüyordum. İsim vermem gerekirse ortaokulda derslerinde tanıdığım ABD’li yazarlar Hawthorne ile Emerson’ın, ilerde çok anılan bir karşılıklı konuşması geçtim aklımdan. Hawthorne, ABD’deki vergi adaletsizliğine karşı direnmiş karşılığında cezaevine kapatılmıştı. Arkadaşı Emerson onu ziyarete geldiğinde sorar; “Neden buradasın?” Hawthorne da “Sen neden burada değilsin?” diye karşılık verir. Bu konuşma ABD sivil toplum yaşamında bir slogan olarak kullanılır. Sevgili DENİZ GEZMİŞ 69. Yaş Günün Kutlu Olsun. “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” İlkesi Yolunda Seni Özlemle Anıyoruz. DENİZ GEZMİŞ BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK VAKFI C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear