28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 15 Aralık 2016 4 Ismarlanmış nefret Pazar ve pazartesi günü maçları izledim. Halkın, İstanbul ve Ankara’da statlardaki görevlilere gösterdikleri ilgi, sevgi, son terör olayında, şehit düşen ve gazi olanlar için duyulan derin ve içten acının ifadesiydi. Aile ve dost sohbetlerinde de durum aynıydı. Bana sanki, duyulan acı her defasından daha da büyüktü gibi geliyor deyince karım itiraz etti: Sana her sefer öyle geliyor. Belki de haklıdır. Ama o bir yandan bana bunları söylerken, ölenler için gerçekten gözyaşı döküyordu. Her yerde görülen o ki toplum şehitlerine ve gazilerine derinden yandı, onların arkadaşları olan görevli polisleri içtenlikle kucakladı. Doğru olanı da buydu. Kör ve hain terör, din, dil, etnik köken, uğraş, dünya görüşü, siyasi parti ayrımı yapmaksızın herkesi birlikte vuruyor. Terör toplumsal bir musibet, toplumsal bir felakettir. Atalarımız, bir musibet bin nasihatten evladır, demişler. Ulus devlet kavramının 19. yüzyıldaki öncülerinden Ernest Renan da, ulus harcının oluşmasında kimi zaman büyük toplumsal acıların, zaferlerden bile daha birleştirici, bütünleştirici etkileri olduğunu ileri sürer. HHH Yani kimi zaman toplumsal felaketler, yengilerden de daha büyük zaferlere dönüşebilmektedirler. Bunun örneklerine tarihte çok rastlamak mümkündür. Biz de son olarak 1999 depremi sonrasında halkın kenetlenmesi ve insanların birbirlerinin yardımlarına koşmaları olayında bu olgunun örneğini yaşadık. Ama her toplumda her zaman olaylar böyle gelişmiyor, hatta tam tersi bile olabiliyor. Yani kimi yerde felaket zafere dönüşürken, kimi yerde de zaferler bile hiçbir anlam taşımıyor. Burada belirleyici öğe toplumun birleşme bütünleşme iradesi oluyor. Şimdi böyle bir yol ayrımındayız. Terörün doğurduğu acılar, toplumda büyük bir kaynaşma havası oluşturdu, tabii bunun yanı sıra da çok büyük bir öfke... Şimdi bütün sorun, toplumun hangi yana meyledeceğidir. Yaşadığı büyük acı, masum insanların hiç de hak etmedikleri akıbet karşısındaki hep birlikte haksızlığa uğramışlık duygusu, toplumu birleşmeye, kucaklaşmaya, bütünleşmeye sevk edebilecek mi acaba? Eğer böyle olabilirse terör en büyük bombayı patlattığına sevindiği anda en büyük şamarı yiyecek, terörün hedef aldığı toplum birleşmiş bütünleşmiş bir halk olarak, yenilmezliğini kanıtlayarak en büyük zaferi kazanacaktır. Yok eğer, bilinçsiz ve kontrolsüz öfkesi üstün gelirse, bir kin ve nefret topuna dönüşerek terörün amacını gerçekleştirecektir. HHH Bütün göstergeler, ikinci olasılığın gerçekleşmesine doğru gittiğimiz yönünde. Devletin bakanları, resmi ağızları intikam istiyor (bu konuda Tayfun Atay’ın dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan enfes yazısını mutlaka okuyun derim), en yüce makam merhametsizlik tavsiye ediyor, devletin okulunda, devletin öğretmeni, körpe fidanların eline, darağacı ipleri tutuşturuyor. Toplum hızla bir kin, nefret ve intikam tutkusu çukuruna doğru itiliyor. Toplumun her kesiminde kin ve nefret egemen olmuş durumdadır artık. Bu bilerek, isteyerek, inceden inceye planlanıp kışkırtılarak, yukarıdan ısmarlanmış bir nefrettir. Vatandaş iktidarın ısmarladığı bu nefreti oluşturup geliştirerek etrafa saçmakla kalmayıp, ona kendi katkısını da eklemekte, durumdan vazife çıkararak onu daha da yaygınlaştırmaktadır. Ismarlanan bu nefret dalga dalga yayılmakta, yurdun dört bir yanında parkta yürüyüş yapan gebe kadına darp, otobüste şortla yolculuk yapan hemşireye tekme, Tophane’de, Cihangir’de sergide içkisini yudumlayan insana yumruklu saldırı, Fazıl Say konserine satırlı baskın şeklinde tezahür etmekte. Bu ısmarlanmış nefret terörün kendisinden bile daha tehlikeli, giderek yıkıcıdır. Artık insanları yıldırıp sindirmek, toplumu birbirine düşman etmek için terörün kurşununa, bombasına ihtiyaç yoktur. Resmen ısmarlanmış nefret hiçbir iç veya dış şer gücüne ihtiyaç kalmadan felaketi kendi başına yaratmaktadır zaten. Erdoğan verdiği sözü tutmadı 15Temmuz darbe girişiminin ardından ken disine yönelik hakaret davalarındaki şikâyetini geri çekeceğini açıklayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu “sözü” mahkemede yerini bulmadı. Ünlü karikatürist Carlos Latuff’un, Tahir Elçi’nin katledilmesine atfen yaptığı yerdeki kurşunların üzerinde “Erdoğan” yazan karikatürünü paylayan hemşireye açılan davada mahkeme başkanı, Erdoğan’ın avukatına “şikâyetiniz sürüyor mu” diye sordu. Erdoğan’ın avukatı ise “Sanıktan şikâyetçiyiz” dedi. Savcı esas hakkındaki görüşünde sanığın cezalandırılmasını istedi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen ilk duruşmada savunmasını yapan sanık Cevahir Akbaş, “Bu sadece bir karikatür. Mizah için çizilmiş. Ben de eleştiri niyetiyle paylaştım” dedi. lALİCAN ULUDAĞ/ANKARA haber EDİTÖR: ALPER İZBUL / ASLAN YILDIZ AB liderleri, Türkiye’nin gereken reform Vizesiz Avrupavedüzenlemeleri yapması halinde vizesiz seyahat anlaşmasına bağlı kalınacağını 2017’ye kaldıaçıklayacak ABliderleri bugün yapılacak zirvede, 18 Mart’ta Türkiye ile mülteci anlaşmasına karşılık vize ser bestisini öngören mutabakata bağlı olacağını tekrarlayacak. Böylece 2016’da tamamlanması planlanan ancak Türkiye’nin baş ta terörle mü DUYGU GÜVENÇ cadele yasasındaki değişiklikleri yapmama sı nedeniyle hayata geçirile meyen ‘vizesiz Avrupa’ haya li resmen 2017’ye bırakıla cak. 2017’ye bırakılan umut lar arasında Kıbrıs sorununun çözülmesi de var. Zirve sonuç bildirgesi tasla ğında TürkiyeAB mutabakatı şu şekilde yer alıyor: “AB, TürkiyeAB açıklamasına taahhüdünü tekrarlar ve tamamen ve tam ve ayrım yapılmaksızın tüm yönleriyle uygulanmasının altını çizer.” Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz’un Şansölye olma hayaliyle, Türkiye ile ‘müzakerelerin dondurulmasını öngörmeyen’ kararı veto ettiğini belirten bir Avrupalı diplomat, “Bu tek adam şovuydu” yorumunu yaptı. Bugün yapılacak zirvede Avusturya Şansölyesi Christian Kern’den bir veto daha beklenmezken, Brüksel’de Kern’in Kurz’a destek olabileceğini ancak anlaşmaya mutabakatı sürdüreceği beklentisi hâkim. Üst düzey bir konsey yetkilisi de Türkiye ile vize serbestisi için varılan mutabakatın net olduğunu belirterek, “Kriterler yerine getirildiğinde, top AB’de olacaktır. Devam eden bir diyalog var. Terörle Mücadele Yasası’na dönük düzenlemeler ele alınıyor. Bu görüşmeler için nihai bir tarih yok” dedi. 18 Mart mutabakatı Türkiye’nin 72 kriteri bu yıl içerisinde, önce haziranda sonra da ekimde tamamlamasını öngörüyordu. Ancak Ankara TMK’de değişiklik yapıp yapmama konusunda sürekli Brüksel’e çelişkili mesajlar verdi. Son olarak AB Bakanı Çelik’in kalan 7 kriterin nasıl gerçekleştirileceği yönünde bir ‘yol haritası’nda anlaştığı, ancak İçişleri Bakanı Soylu’nun bu mutabakata karşı çıktığı Brüksel’deki kulisler arasında. Gözler Kıbrıs’ta Türkiye, AB’den her geçen gün daha da uzaklaşırken, Türk kaynakların da AB’li diplomatların da gözü Kıbrıs görüşmelerinde. Kıbrıs’ta sağlanacak bir mutabakatın “oyun değiştirici” olacağı nı vurgulayan bir Batılı diplomat, “Bu tüm bölgede oyunu değiştirecektir ve Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini de olumlu etkileyecektir ki bu da Türkiye’yi reformlara dönüş yolunda yeniden tetikleyebilir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Daha ileri giderseniz, sınır kapıları açılır” diyerek tehdit ettiği AB’de 18 Mart psikolojisinin değiştiğini, başta Dublin mutabakatıyla alınan sınır önlemlerini anımsatan diplomat, “Anlaşma yapıldığında bizim Türkiye’ye daha çok ihtiyacımız vardı; bugün bu oran yüzde 5050. Ama yarın Türkiye’nin daha çok ihtiyacı olacak” mesajını verdi. l BRÜKSEL ‘O askerleri dinleyelim’ Darbe Araştırma Komisyonu’nun CHP’li üyeleri, komisyonun darbenin aydınlatılması yerine zaman öldürmek üzere kurgulandığını söyledi Milli seferberlik ilanı! Muhtarlarla 32. kez bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasanın 104. maddesine atıf yaparak ‘milli bir seferberlik ilan ettiğini’ açıkladı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, terör saldırıları karşısında “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başı olarak, PKK’siyle, DEAŞ’ıyla, FETÖ’süyle, DHKPC’siyle tüm terör örgütlerine karşı milli bir seferberlik” ilan ettiğini açıkladı. Türkiye’nin adı konmamış bir Sevr ile karşı karşıya olduğunu belirten Erdoğan, muhalefete “Gün, çekişme günü, çatışma günü, husumet günü, eski defterleri karıştırma günü değil” mesajını verdi. Erdoğan, 32. muhtarlar toplantısında çeşitli illerden gelen gelen muhtarlara seslendi. Türkiye’nin 20 Temmuz 2015’ten bu yana PKK ile mücadelede 843’ü güvenlik görevlisi 1178 kişiyi şehit verdiğini belirten Erdoğan şöyle konuştu: “Buradan tüm vatandaşlarıma sesleniyorum, anayasamızın 104. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başı olarak, PKK’siyle, DEAŞ’ıyla, FETÖ’süyle, DHKPC’siyle ve tüm diğerleriyle, adı, söylemi, yöntemi ne olursa olsun, tüm terör örgütlerine karşı milli bir seferberlik ilan ediyorum. DEAŞ saldırılarında verdiğimiz kayıp sayısı 300’e yakındır. Fırat Kalkanı harekâtında 17 şehidimiz ‘o karar muhtarlara açıklanmaz’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Milli bir seferberlik ilan ediyorum” sözlerine muhalefet partileri sert tepki gösterdi. TBMM’de düzenlediği basın toplantısında konuşan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Seferberlik ilanı Cumhurbaşkanı'nın saygıdeğer muhtarlarla sohbet ederken yapabileceği bir açıklama değildir. Seferberlik ilanı kararının nasıl ve hangi şartlarda alınacağı anayasa ve ilgili kanunda düzenlenmiştir. TBMM’ye karşı bu konuda sorumlu olan Cumhurbaşkanı değil, Sayın Başbakan’dır” ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın bu açıklamasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin savaş halinde olduğunu iddia ettiğini söyleyen Altay, “Biz böyle düşünmüyoruz. Devletler terör örgütleriyle savaşmaz. Devletler terör örgütlerinin tepesine çöker. Siz koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, ‘Biz bunlarla savaşıyoruz. Bunlarla savaşmak için Anayasa’nın 104’üncü maddesine göre seferberlik ilan ediyoruz’ derseniz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni terör örgütüne muhatap etmiş olursunuz” dedi. Altay, Başbakan ile CHP ve MHP liderlerinin dünkü terör gündemli görüşmesini hatırlatarak şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı öyle anlaşılıyor ki; bugün yapılan ve kamuoyunun kısmen de olsa biraz rahatlamasına imkân veren liderler zirvesinin üzerine çökmüştür bu açıklamasıyla. Sayın Cumhurbaşkanı; liderler zirvesini de istismar etmeyin. Bırakın herkes işini yapsın.” Erdoğan, Başkanlık kampanyasını başlattı HDP sözsücü Bilgen ise konuşmasında anayasanın Cumhurbaşkanına böyle bir yetki vermediğini belirterek “Seferberligin kim tarafından nasıl ilan edileceği anayasada net biçimde tanımlanmıştır. Seferberlik ilanını muhtar toplantısında yaparak fiili durum oluşturuyor. Sonra hukuk uydurulur! Toplumda kamplaşmayı derinlestirecek seferberlik ilanı henüz Meclis’ten geçmeyen başkanlık anayasasının referandum kampanyasının başlangıcı” diyerek Erdoğan’ın açıklamalarına tepki gösterdi. var.” Erdoğan, şöyle devam etti: “Yaşadığımız dönem, en az İstiklal Harbi kadar önemlidir, kritiktir. Hayati sonuçlar doğuracak ehemmiyettedir. Birinci Dünya Savaşının ardından dönemin güçleri, Türkiye’yi İç Anadolu’da sıkıştırarak, Sevr’de tasarladıkları bir avuç toprağa mahkum etmek istiyorlardı. Aynen bugün Halep’te olduğu gibi. Bugün de adı konulmamış bir Sevr tehdidi ile karşı karşıya yız. Gezi’de sokaklarda başaramadıklarını emniyet yargı darbesiyle elde etmek istediler. Seçimlere umut bağladılar. Orada da olmayınca darbe ihaneti ile sonuca ulaşmaya çalıştılar başaramadılar.” ‘Halep olmayacağız’ Erdoğan, bölge ve Türkiye üzerinde çok sinsi, alçak, kanlı oyunlar oynandığını, “üst akıl”ın her gün yeni şeytanlıklara başvurduğunu savunarak, “Şu gerçeğin farkındayız, bu bir güç savaşıdır, bu bir güç yarışıdır. Yıkıntıların arasında kucağımızda çocuklarımızın cansız bedenleriyle ağlamamızı bekleyenlere o günleri göstermeyeceğiz. En son Halep’te bunu yaptılar, yapıyorlar. İnşallah bizim hiçbir şehrimizde bunu başaramayacaklar. Bu acıların yaşanmaması için elimizden geleni yaptık yapmaya devam edeceğiz” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun CHP’li üyeleri komisyonda AKP tarafından reddedilmesinden sonra; aralarında Mehmet Dişli ve Akın Öztürk gibi isimlerin de bulunduğu darbeci askerlerle cezaevinde görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Komisyonun CHP’li üyeleri Aytun Çıray, Aykut Erdoğdu, Sezgin Tanrıkulu ve Zeynel Emre TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Emre, darbenin araştırılması için Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, Başbakan ve MİT müsteşarının dinlenmesinin gerektiğini belirterek, “Bunlar yapılırsa ‘Yurtta Sulh Konseyi’nin kimlerden oluştuğu konusunda, darbenin siyasi ayağının tespitinde önemli mesafe kat edilmiş olur” diye konuştu. Darbeye katıldığı kesin olan bazı darbeci generallerin de dinlenmesinin yararı olacağını kaydeden Emre, “Darbenin direkt muhattabı olmuş Erdoğan’ın Darbe Araştırma Komisyonu’na yönelik ‘bir an evvel görevini tamamlasın, raporunu yazsın’ beyanını da hayretle karşılıyoruz” dedi. ‘Milletin davetine uymamış olurlar’ “Kimseye yazılı soru göndermeyeceğiz. Davete icabet etmeyenler milletin davetine icabet etmemiş olurlar” diye konuşan Emre, komisyonun İstanbul’da yaptığı ve Marmaris’te gelecek hafta yapacağı ziyaretleri, çalışma süresini geçirmeye yönelik hamleler olduğunu kaydetti. l ANKARA / Cumhuriyet İbrahim Okur ‘bildiklerini’ anlattı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, savcılığa verdiği “bildiklerimi anlatmak ve tahliye olmak istiyorum” dilekçesi üzerine Ankara Adliyesi’nde ifade verdi. İhraç edilen HSYK Üyeleri Kerim Tosun, MHcmiS,uaYisattKitraaöfBfaraçgKışükoetallmemnnavumleşÖkevizsleiçi eAyklaohikrnmguvıedsetuaeHnksiadkcmaieİsbirahim Okur’u suçlamışlardı. haCkuamrehteurAbYaşMkaknaılnkaanı Anayasa Mahkemesi, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçu nu düzenleyen TCK’nin 299. mad desinin iptal istemini oybirliğiy le reddetti. Söz konusu maddeye göre, “Cumhurbaşkanına hakaret eden hapis kişi, bir yıldan dört yıla kadar cezası ile cezalandırılır. Su yrlçeıaulcıpnre.ılkaBmluceaensszeıua,nçAatidaşltanlıedlendatmobBlaeiarysikıioakhrnoaaıvlnniunıınnşddteiuza,nrvmaienrarteıi bağlıdır” hükmünü içeriyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear