28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 7 Kasım 2016 6 En olumsuz raporYARGI BAĞIMSIZLIĞI, HUKUK DEVLETİ, İNSAN HAKLARI, İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GERİLEDİ teslim olmayız EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Avrupa Komisyonu’nun çarşamba günü açıklayacağı İlerleme Raporu’nun Türkiye’ye ilişkin bugüne kadarki en negatif rapor olacağı öne sürüldü Avrupa Birliği’nin (AB) yürütme organı olan Avrupa Komisyonu’nun 9 Kasım Çarşamba günü açıklanması beklenen İlerleme Raporu’nun Türkiye’ye ilişkin bugüne kadar yayımlanan en olumsuz rapor olacağı öne sürüldü. Frankfurter Allgemeine’nin (FAZ) pazar gazetesine göre 102 sayfalık rapor taslağında Türkiye’ye çok kötü bir karne verilerek yargı bağımsızlığı, hukuk devleti, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü alanlarındaki gerilemeler sert dille eleştiriliyor. Ancak geçen yıl Komisyon, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile sığınmacı anlaşmasına varılması uğruna İlerleme Raporu’nu yayımlamayı bile ertelemişti. FAZ’a göre bu kez darbe girişimine OHAL ve KHK’lerle verilen sert tepkiyi ziyadesiyle eleştiren İlerleme Raporu, Türkiye’de ulu avrupa değil türkiye uzaklaşıyor AB Komisyonu Başkanı lardan uzağa sürüklendiği” JeanClaude Juncker, darbe uyarısında bulundu. girişi sonrasında Ankara hükümetinin tutumunun “aşırı” Ankara’nın hatası olduğunu söyledi. Belçika Juncker, Ankara’dan gelen gazetesi Le Soir’a verdi “vize muafiyeti sağlanmazsa ği demeçte “Türkiye’nin mülteci anlaşması sona erer” Avrupa’dan uzaklaştığını not etmekten üzüntü duyuyo Juncker çıkışlarıyla ilgili de “Tehditlerden etkilenmiyorum. Eğer rum. Türkiye’den uzaklaşan Türkiye koşulları yerine ge Avrupa değil” ifadesini kullanan tirmezse vize konusunda ilerleme Juncker, “Türkiye’nin demokratik olmayacak. Eğer anlaşma çökerse değerler ve Avrupa ile yakın bağ bu Türkiye’nin hatası olacak” dedi. sal güvenlik ve terörle mücadeleye ilişkin yasaların uygulanmasında keyfi davranıldığını belirtiyor. “Hiçbir kriter olmadan” çok sayıda kişinin Fethullah Gülen taraftarı suçlamasıyla görevden alındığı ve tutuklandığına dikkat çekerek bunun “çok geniş çaplı olması” ve“ kollektif doğasının” “çok ciddi soru işaretleri” yarattı ğını dile getiriyor. Darbe girişimi sonrasında hâkim ve savcıların yaklaşık beşte birinin görevden uzaklaştırıldığı aktarılıyor. Kaygıyla izleniyor Bağımsız medyaya yönelik muameleyi mercek altına alarak darbe girişiminden bu yana çok sayıda gazetecinin tutuklanması ve med ya kuruluşunun kapatılmasının ciddi bir kaygıyla izlendiğini vurguluyor. Artık bağımsız TürkçeKürtçe radyo ve televizyon kanalı kalmadığına, hükümetin yayınlarını beğenmediği medya organına kayyım atadığına dikkat çekiyor. 30 güne eleştiri OHAL döneminde zanlıların hâkim karşısına çıkartılmadan 30 güne kadar gözaltında tutulmasını eleştiriyor. Tutuklu ve mahkumlara yönelik işkence iddiaları dile getiriliyor. Bu konuda uluslararası sivil toplum kuruluşları tarafından yayımlanan raporlara atıf yapıyor. Sığınmacı anlaşması karşılığı Türkiye vatandaşlarına vize serbestisi konusunda terörle mücadele yasasının değişmesi şartını tekrarlıyor. Taslak hazırlandığında henüz Cumhuriyet gazetesine ve HDP’ye yönelik operasyonlar yapılmamıştı. AB ile farklı dilden Ankara strateji değiştirdi: Türkiye, AB’nin diyalog ve uzlaşı aradığı süreçte, bilgilendirmede atağa geçti. Bakan Çelik, AB büyükelçilerini kahvaltıya çağırdı DUYGU GÜVENÇ Cumhuriyet’e operasyon ve ardından da HDP’lilerin tutuklanması üzerine AB ile Türkiye arasındaki gerginlik tırmanırken Ankara taktik de ğiştirdi. Türkiye, AB’nin diyalog ve uzlaşı aradığı süreçte, bilgi lendirmede atağa geçti. AB üye si ülkelerin bu hafta da Türk Büyükelçilerine yönelik giri şimlerine devam etmesi bekle nirken AB Bakanı Ömer Çelik, AB Büyükelçilerini bugün sa bah kahvaltıya çağırdı. Ankara’nın, AB’ye karşı diplo matik taktik değişimindeki işa ret AP Başkanı Martin Schulz ile Başbakan Binali Yıldırım’ın görüşmesinin ardından da or taya çıktı. Yıldırım’ın, Schulz’a “Rahatsızız” mesajı verdiği Baş bakanlık kaynaklarınca duyu rulurken, AP Türkiye Rapor törü Kati Pi ri ise bu gö rüşmeye da ir farklı bir içe rik paylaştı. Pi ri, twitter’da, Schulz ile Yıldırım’ın Kati Piri “ilişkilerde gerginliğin da ha da tırmanmaması için istişa re süreci başlatmakta anlaştığı nı” duyurdu. Piri bu süreçte he defin tutuklu siyasiler ve gaze tecileri “serbest bırakma” amacı taşıması gerektiğini belirtti. BATI NE DÜŞÜNÜYOR? Türkiye’deki gelişmelerin ardından Batı’da öne çıkan değerlendirmeler şöyle: n Seçilmişlerin tutuklanması demokratik bir adım değil. Kürtlerle Erdoğan arasında çatışma artacak. n Parlamentosu bombalanmış bir ülkenin yargısal bir temizlik yapmasını anlıyoruz ancak bu hukukun üstünlüğü ilkesine dayanmalı; parlamenterlerin dokunulmazlığını ve ifade özgürlüğü korunmalı. Atılan adımlar darbe girişimine karşı orantılı değil. n Bazı muhalefet partileri de bu çerçevede Erdoğan’a desteklerini çekti. n Ölüm cezası AB için kırmızı çizgi. Ama Türkiye’yi diyalog yoluyla olumlu etkilemek daha önemli n Türkiye’nin şantajına boyun eğmemeliyiz. AB’nin Suriyeli mülteciler için verdiği ekonomik desteği sürdürmek Türkiye’nin çıkarına. Birlikte çalışmak iki tarafın da çıkarına. Son seçimlerde Erdoğan’a oy vermeyen yüzde 52’lik bir kesim var. n HDP, kendisini PKK’dan ayrıştırmalı. l ANKARA RSF genel Sekreteri Deloıre’den Cumhuriyet’e destek Tosunoğlu Johann Bihr Christophe Deloire Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Genel Sekreteri Christophe Deloire, gazetemizin “Yıkamazsınız” manşetiyle çıkan birinci sayfasını göstererek “Gazetenizi teslim alamayacaklar” dedi. ‘YANINIZDAYIZ’ Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü gazetemize yönelik baskı ve tutuklamalara sert tepki gösterirken güçlü dayanışma mesajı verdi SÜLEYMAN TOSUNOĞLU Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Genel Sekreteri Christophe Deloire, “RSF olarak yanındayız. Cumhuriyet gazetesine yönelik baskı Erdoğan’ın bu gazeteye olan şahsi düşmanlığıdır. Türkiye’de halkın haber alma hakkı katlediliyor. Bu kabul edilemez” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin kendilerinden yana olmayan medyayı hedef aldığını, susturmaya çalıştığını, bütün medyayı kendilerine bağlamak istediklerini söyleyen Deloire şu görüşlerini dile getirdi: “Biz RSF olarak Cumhuriyet gazetesine yapılan bu hukuksuz baskı ve saldırıları ABD, AB’de de olmak üzere dünyanın pek çok ülke parlamentolarında dile getiriyoruz, Türkiye’de basına yapılan baskıları şiddetle kınıyoruz. Cumhuriyet gazetesine yapılan bu saldırıları yakından takip ediyoruz.” Türkiye’de medyaya karşı artan baskı ve sindirme politikalarının son olarak Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarları, çizerine yönelik operasyonlara uzandığına işaret eden Sınır BIHR: ERDOĞAN’IN YANINDA OLMUŞTUK RSF’nin Avrupa ve Orta Asya Ülkeleri sorumlusu olan Johann Bihr ise “Biz RSF olarak Erdoğan’ın demokratik basına yönelik açıklamaları savunduğu yıllarda yanında olmuştuk. Erdoğan yıllar önce Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün olmadığından yakındığı zaman onun yanında durduk” dedi. l PARİS Tanımayan Gazeteciler Örgütü Genel Sekreteri Christophe Deloire, “Bu yaşananlar ülkedeki baskı rejiminin açık bir göstergesidir. Bu gelişmeler, kesin bir delil göstermeksizin gerçekleşen bu baskıları yaptıran Erdoğan’ın neden korkuyor sorusunu sormamıza neden oluyor” ifadelerini kullandı. ‘Basın düşmanı’ “Bu ay RSF’nin genel toplantısı sonrasında dünya basın düş manları arasına ne yazık ki, demokratik bir rejimde iktidara gelen Erdoğan’ı ekledik. Çünkü yarı askeri, baskı rejimleri ile yönetilen ülkelerde bile basına bu denli baskı uygulanmıyor” diyen Deloire, gazetemize yönelik hukuksuz saldırıları dünyanın bütün ülkelerinde kınayarak mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı. ‘Teslim alamayacaklar’ “Türkiye’de de RSF temsilcilmiz olayları yakından takip ediyor. RSF olarak Cumhuriyet’teki arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu bir kez daha söylüyoruz. Gazetenizi teslim alamayacaklar” mesajını verdi. RSF olarak AKP’ye yakın olan gazetecilerin haklarını da yıllarca aradıklarını söyleyen Deloire şöyle devam etti: “Askeri baskıcı rejimlerin ifade ve basın özgürlüğüne yönelik tutumlarını her zaman sert ifadelerle eleştiren Erdoğan ne yazık ki şu an kendisi askerlerden daha fazla biçimde basına düşmanca tavır alıyor. Basını susturuyor. RSF, Erdoğan ve Türkiye’nin düşmanı değildir. Türkiye halkı bu baskıyı hak etmiyor.” l PARİS ‘Duruma tarihçi olarak baktığım için karamsar değilim...’ Geçen cumartesi İki Bilge Konferansı “Yakın Geçmişe Saygı” temalıydı. Bozkurt Güvenç ve Doğan Kuban konuya yaklaşımlarında birbirlerini tamamlayarak, nefis bir üniversite konferansı sundular. Salon bu kez üniversiteli gençlerin hücumuna uğrayınca doldu taştı! Şüphesiz günümüzün moda siyaseti olan, geçmişi silme ve yerine Osmanlı’yı geçirme veya yakın geçmiş diye de sahtekâr tarih yazılımını geçirme çabası ilginç bir konudur. İktidar kendisine bütünüyle yeni bir geçmiştarih inşası çabasındadır. Ve ilginç bir şekilde 100 yıl öncesinin hesabını, çökmüş ve dağılmış bir Osmanlı İmparatorluğu’nun yanı başımızdaki “parçalarını” ele geçirmeye yönelik bir politika izlemektedir. 100 yıl öncesinin her türlü mevtasını canlandırma gibi.. Adeta bir zombi yaratma politikası! Olay öbür dünyada geçmiyor, yeryüzünde geçiyor! Konuya bu girişten sonra bilgelerimizin söylediklerine kısaca göz atacağız. İflah olmaz bir iyimser Doğan Kuban “Duruma tarihçi olarak baktığım için karamsar değilim” dedi. O iflah olmaz bir iyimser! Geniş kitleler ise günün siyasi kuşatması ve saldırısı karşısında köşeye sıkışmışlığın umutsuzluğu içinde. Her zaman söylerim, geniş açı bakışı çok önemli. Bugünler eninde sonunda geçecek. Tabii süreçte ülkenin ve insanımızın ne bedeller ödeyeceğiyle ilgili bir yönü var. Bizi bunaltan bu! Peki, bu yaşadıklarımızın kökeni nedir? Niye ülke her bakımdan bu yer yer arkaik yönetimi ve sorunları aşamıyor,yeniden yeniden önümüze geliyor? Kuban’ın yanıtı şu: Osmanlı toplumunun tarihsel mirasını sırtladığımız için cahil toplumu aşamıyoruz. Demokrasi bir moda, bizde yok ama moda olduğu için ağızlardan düşmüyor. Tıpkı bir güzel kadın resmi gibi bir şey. Kuban bu konuyu şöyle açımlıyor: Osmanlı ile Avrupa’nın karşılaştırmalı uygarlık tarihini yazmak için 5 yıl uğraştım. Ama yazamadım. Çünkü Avrupa’da yapılanların, üretilenlerin Osmanlı’da karşılığı yoktu. Koca bir sıfırdı! Osmanlı Türklerinin düşünce, buluş, büyük insan olarak insanlığa mal ettikleri kimse olmadı. Ne matematikçi ne filozof ne başka bir şey. Tabii dikkat çekici bir örgütlenme yapısı vardı. 700 yıl, ama elde var sıfır Kuban devamla: Osmanlı tarihte 700 yıl sürmüş tek imparatorluk! 700 yıl, ama geride insanlığa ve bize bıraktığı bir şey yok. Dünya tarihinin en acayip sonucudur bu! Elimizde ondan kalan sadece Türkiye’dir. Türkiye’yi de Osmanlı’nın yıkıntıları arasında çekip kurtaran, kuran ve yaşatan büyük bir dâhi adam, Mustafa Kemal ve arkadaşlarıdır! Osmanlı tarihinde bir tek kitap yazan padişah var mı diye soruyor Kuban. Ama yıkıntılar arasından arkadaşlarıyla Türkiye yaratan Mustafa Kemal 4 bin kadar kitap okumuş, altlarını çizmiş, Avrupa uygarlığının temel eserleriyle modern bir ülke inşasına girişmiştir. Böyle başka bir lider politikacı göremezsiniz. Üstelik kitap da yazmıştır. Felsefe, bilim, teknoloji, düşünce, sanata baktığımızda evrensel bir mirası bize kalabilmiş değil.(*) Miras: ‘Cahil toplum’ Avrupa uygarlığı ise ortaçağdan itibaren yarattıklarını miras alarak geliştirmiş, taş üzerine taş koymuş, Rönesans’ı, aydınlanmayı, türlü çeşitli düşünce ve ekonomi siyaset akımlarını, edebiyatı, romanı, öykü sanatını, felsefeyi, müziği, sosyolojiyi geliştirdi, üretti ve bugünkü uygarlığını tamamen bunlar üzerinde, üstelik oldukça kesintisiz bir tarihsel kronolojisi içinde kurdu. Osmanlı’da üstelik insan yaratıcılığının diğer boyutu olan ne resim ne heykel vardı. Yasaklar listesindeydi. Dolayısıyla insanın yaratıcı faaliyetlerinin adeta tümden dumura uğratıldığı bir toplumsal yapıdan bize miras olarak kalan, Kuban’ın durmadan ve sık sık vurguladığı “cahil toplum mirası”dır. Bu miras tüm toplumsal yapının hâlâ içselleştirdiği bir köktür. Sinir savaşı ve öfkeli siyasi yazılar yerine, bugünkü durumu anlamanın köklerine yarın devam... (*) Osmanlının en büyük adamı belki de Mimar Sinan’dır. Kuban diyor ki, “Sinan bir büyük bir kültürel ortamda ortaya çıkmış ve desteklenmiş bir mimar değildi, kişisel büyük yeteneği mimari dehası üstün eserler vermiştir.” Kuban’ın hem Türkçe hem İngilizce Sinan’ın Sanatı ve Selimiye incelemesini anımsatırım. Kuban bir Selimiye uzmanıdır da! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear