24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 7 Kasım 2016 teslim olmayız Gezi’ye selam2 EDİTÖR:MÜNEVVEROSKAY/ELİFTOKBAYTASARIM:ŞÜKRANİŞCAN Her yaştan ve her kesimden insan Cumhuriyet’e destek için bir arada Gazetemizin Şişli’deki merkezinde altı gündür süren gece nöbeti, Gezi Direnişi’nin bir yan sıması gibi. Farklı görüşten insanların buluştuğu, fikir alışverişinde bulundu ğu bir platforma dönüş tü. Öğrenciler, kadınlar, erkekler, işçiler, işsizler, çocuklar, kimsesizler, partililer, aktivistler ve toplumun farklı kesim SEYHAN AVŞAR lerinden çok sayıda kişinin uğrak noktası oldu. CHP İstanbul Milletve kili Didem Engin, önceki gece nöbet tu tan yurttaşları ziyaret etti. Halkevleri, üzerinde “Faşizme teslim olmayacağız” yazılı kocaman bir pankartla geldi. ‘Faşistlerden dayak yerdik’ Metin Öcalan ve eşi Gülseren Öcalan da ‘40 yıllık Cumhuriyet okuru’ olarak nöbete gelenler arasındaydı. Mimar Metin Öcalan, 1973 yılından beri Cumhuriyet okuyor. Gülseren Öcalan ise, “Gözümü açtığımdan beri Cumhuriyet okuruyum” diyerek özetliyor durumu. “Biz Cumhuriyet yazısını saklayarak gazetemiz ile fakülteye girerdik. Çünkü faşistlerden dayak yerdik. Cumhuriyet gazetesini korumak, Cumhuriyeti korumaktır” diyor. Metin Öcalan da Cumhuriyet okumanın anlamını şu sözlerle ifade ediyor: “Türkiye’de, Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyetin eseridir. 1970’li yıllarda, üniversite öğrencisi Cumhuriyet gazetesi olmadan okula gittiği zaman, ilk duyduğu şey ‘Faşist misiniz?’ sorusu oluyordu. Cumhuriyet okumak bir alışkanlıktır. Koltuğunun altında Cumhuriyet gazetesi gördüğümüz bir insanın aydın bir insan olduğunu anlarız.” Nöbet için yurttan kaçtı Yetiştirme yurdunda büyüyen K.K. (18), geçen yıl anne ve babasına kavuşmuş. Yurtta kalmaya devam ediyor. Elektrik mühendisi olmak isteyen K.K., geçen yıl Halkevi’nin yaz okuluna da katılmış. Şimdi Liseli Genç Umut’un bir üyesi. K.K., önceki gece yurttan kaçıp nöbete gelmiş. Yönetimden izin alamayacağını düşündüğü için kaçtığını söylüyor. “Özgür basına yapılan saldırıya direnmek gerekiyor. Direnmek için buradayım” diyor. Liseli Genç Umut’tan H. D. (17) ise şunları söylüyor: “Bize düşen direnmek. Gündüz okulda direniyoruz. Okul çıkışı da buraya geliyoruz. İktidarın amacı muhalif kesimi susturmak. Buna izin vermeyeceğiz.” Gezi Direnişi anıları... Kaldırma oturan bir grup, Bandista’nın “Haydi Barikata” şarkısını söylüyor. Ağızlarda hep aynı söz: “Gezi Direnişi’nde ne çok söylerdik...” Berkin Elvan unutulmuyor. Grup Yorum’un bestelediği, “Uyan Berkinim”, Berkin Elvan anısına söyleniyor. Hüzün, bir süre sonra, yerini direniş halayına bırakıyor. Saatler ilerledikçe, köşelerde kümeleniyor nöbetçiler. Banklarda oturan gençler, tabu oyununa dalıyor. İçlerinden birinin ‘Frappe’yi anlatma çabası ise görülmeye değer. Herkes kahkaya boğuluyor. Geyikler dönüyor: “Bizim kahvede Frappe vardı da biz mi içmedik...” Forum bölümünde gündem, yazarlarımızın, HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklanması. Birileri ‘Nasıl olur’ diye tepki gösterirken, karşıdan yanıt geliyor: ‘Faşizm bu her şey olur!” Söz, dönüp, dolaşıp, sol muhalefetin birleşmesi konusuna geliyor. O birleşmenin nasıl sağlanacağı ise merak konusu... l İSTANBUL Genco Erkal, Nâzım Hikmet’in ölümünün 50. yıldönümü için uyarlayıp yönettiği “Yaşamaya Dair” oyunundan uzun bir bölümü bu kez Cumhuriyet’in bahçesinde oynadı. Dikkatlerin bir noktaya odaklanmasının oldukça zor olduğu ortamda insanlar bir saate yakın süre boyunca gözlerini bile kırpmadan izlediler Erkal’ı. Güneşin zaptı yakın Önceki gece gazetemize desteğe gelenler arasında Ahmet Ümit, Oya Baydar, Defne Halman, Tiyatro Simurg adına Mehmet Esatoğlu ile Hale Üstün, İlkay Akkaya ve Genco Erkal da vardı EZGİ ATABİLEN Evvelki gün daha önce pek çok sanatçının hem ziyarete geldiği hem de dayanışma amacıyla performanslar sergilediği ‘Cumhuriyet sahnesi’nde bu kez başka sanatçılar vardı. Önce tiyatro sanatçısı Defne Halman ve yazarlar Oya Baydar ile Ahmet Ümit’in katıldıkları okuma etkinliği düzenlendi. Oya Baydar, kendisini “Batıdan gelen Türk” hâliyle “bölgede yaşayan Kürt”ün karşısına koyup söyleştiği “Surönü Diyalogları” kitabından seçtiği bölümleri okurken destekçilerimize, hem düşünce, ifade ve basın özgürlüğü mesajları verdi hem de dilinden eksik etmediği ‘barış’ı bir kez daha seslendirdi. Aslı Erdoğan’a ses oldu Ardından sözü devralan Defne Halman, “Arkadaşlar baskılar arttıkça dayanışmamız büyüyecek. Sindirilmeye çalışıldıkça seslerimiz yükselecek. Zorbalık arttıkça direnişimiz tırmanacak. Hukuksuzluklar sürdükçe mücadelemiz devam edecek” sözleriyle selamladı dinleyicileri. Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay gibi nice yazarların, gazetecilerin, akademisyenlerin haksızca, hukuksuzca içeride tutulduğunu, onlar çıkana kadar “Özgür Basın Susturulamaz” diye haykırmaya devam edeceğimizi söyleyerek, Aslı Erdoğan’ın “Bir Delinin Güncesi” kitabından seçtiği “Ayakta Yaşamak” adlı yazıyı seslendirdi. Ahmet Ümit: Bugünler geçecek Okuma etkinliğinde “Çıplak Ayaklıydı Gece” kitabında yer alan “Bir Akdeniz Düşü” başlıklı bölümü seslendiren Ahmet Ümit ise, İlkay Akkaya Mehmet Esatoğlu ve Hale Üstün Defne Halman, Oya Baydar, Ahmet Ümit okumasına başlamadan evvel şu konuşmayı yaptı: “Cumhuriyet gazetesi geçmişten bugüne demokrasinin, özgürlüğün yanında yer aldı, basın özgürlüğünü savunduğu için bedeller ödedi. Bugün içimiz buruk. Çünkü gazeteci dostlarımız tutuklandılar. Bu bizi üzüyor. Ama bugünlerin geçeceğini biliyoruz. Çünkü 14 yaşından beri bu ülke de bundan farklı sahneler görmedim ben. Ama karanlık ortamları yaratanlar gittiler ve özgürlüğü, demokrasiyi savunanlar, bu ateşi yakanlar hâlâ varlar ve devam ediyorlar. Sıkıntılı, karanlık, bunaltılı bir dönem ama geçecek. O geçerken biz de ona omuz vermeliyiz. Bugün hep beraber Cumhuriyet gazetesindeyiz. Dayanışmamız var olsun, daim olsun!” Genco Erkal, Nâzım Hikmet’le kol kola Daha sonra Tiyatro Simurg’dan Mehmet Esatoğlu ve Hale Üstün, Türkiye köylerinden Küba’ya kadar pek çok coğrafyada sergiledikleri sokak tiyatrosu performanslarından birini destekçiler arasına yerleştirilen bir masanın üzerine çıkarak sergilediler. Usta şarkıcı İlkay Akkaya da gecede Cumhuriyet gazetesiyle dayanışma gösteren sanatçılar arasındaydı. Akkaya sevilen şarkılarını seslendirdikten sonra, yerini Genco Erkal’a bıraktı. Erkal, biraz evvel Tiyatro Simurg’un indiği masanın üzerine yerleştirilen bir sehpa ve onun da üzerine koyulan bir bar taburesinin üzerine yerleşti. Nâzım Hikmet’in ölümünün 50. yıldönümü için uyarlayıp yönettiği “Yaşamaya Dair” oyunundan uzun bir bölümü bu kez Cumhuriyet’in bahçesinde oynadı Genco Erkal. Dikkatlerin bir noktaya odaklanmasının oldukça zor olduğu ortamda insanlar bir saate yakın süre boyunca gözlerini bile kırpmadan izlediler Erkal’ı. Bunda Erkal’ın ustalığının yanı sıra Erkal’ın dilinden “Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!” sözleriyle destekçilerimize seslenen Nâzım Hikmet’e duyulan dinmez özlemin de payı vardı. Cumhuriyet, ‘diğerkâm’lık ve cemaat Cumhuriyet, insanda “birey”i arar. Birey, modern toplumun, yani “cemiyet”in (“gesselschaft”) insanı. Cemaatte (“gemeinschaft”) birey yoktur. Çünkü cemaatte insan, bağımsız bir varlığa sahip olmayıp bütüne aittir. Karşılık olarak da birinin (“birey”in değil) yaptığı herkesi bağlar, ilgilendirir, etkiler. Cumhuriyet’te cemaat olmaz. Ve Cumhuriyet, “cemiyet” var etme yolunda insanda ilkin “birey”i arar. “Birey”i bulmaya, eğer yoksa var etmeye çalışır. HHH Cumhuriyet, insanda “yurttaş”ı arar. Cumhuriyetin “modern birey”den oluşan insanının kimliği yurttaştır. Yurttaş da cemaat toplumsallığında bulunmaz, onun içinde yetişmez. Cemaatteki insanın kimliğini soysop, aile, aşiret, din, mezhep, yörebölge belirler. Bu aidiyetlerin aşılması ve sınırları siyasal olarak belirlenmiş bir coğrafyaya, yani “yurt”a bağlılığın insanda yaratılması, Cumhuriyet için elzemdir. Bunun için bir aile ocağına ve ana kucağına doğmuş insanı alıp onu yeni bir ocakta ve başka bir “ana”nın kucağında yetiştirip yurttaş kılmak gerekir ki okul ve öğretmen bu işlevi üstlenir. Dünyada da böyle olmuştur. Örgün eğitim, modern ulusdevletin yurttaş ihtiyacını karşılamak gibi aslî bir işlevle ortaya çıkmıştır. HHH Cumhuriyet, insanda aklı arar. Cemaatte aklı “gelenek” temsil eder. Bir başka deyişle gelenek, “cemaat aklı”dır. “Cemiyet” denilen modern toplumda ise akıl, bireydedir. Aklîlik ya da ussallık, hayatın her alanında “bireyinsan”ın yaşamına yön veriyorsa eğer, Cumhuriyet kurumsallaşır. HHH Cumhuriyet, insanda profesyonelliği, yani meslek sahibi olmayı arar. Meslekî iş bölümü, modern ulusdevletin iktisadi örgütlenmesinde esası oluşturur. İnsanın birey olması da, yurttaş olması da, aklî olması da ancak meslek sahibi olmasıyla imkân dâhiline girer. Cemaat toplumsallığında insanların kahir ekseriyeti mesleksizdir. Cumhuriyet, esasen kentli, okuryazar ve meslek sahibi (profesyonel) insan peşindedir. HHH Cumhuriyet, insanda “özgecilik”, yani diğerkâmlığı arar. Cumhuriyetin ihtiyaç duyduğu birey, bencil değil “özgeci”dir. Cumhuriyetin bireyi, hem bireysel bağımsızlığını kazanmış, ama hem de toplumsal sorumluluğa sahip insanı temsil eder. Bu anlamda özgecilik, yani gerektiğinde kendi ihtiyaçlarını öteleyip diğer insanların sorunlarına duyarlılık, bu bireyin aslî motivasyonu olmalıdır. Başka türlü ne toplum, ne ulus, ne de yurttaş olunabilir. HHH Bu beş nokta, bana göre ulusdevlet Cumhuriyet’in insan arayışının idealleri… Türkiye’de olduğu kadar dünyada da modern zamanların başlangıcından beri böyle bu… Ulusdevlet Cumhuriyet’in insana dair bu arayışları, onunla yaşıt gazetemiz/gazeteniz Cumhuriyet’in de kuruluşundan beri gözettiği, üzerine titrediği temel prensiplerdir. Birey olmak, yurttaş olmak, akılcı olmak, “profesyonel” olmak… Ve “diğerkâm”, yani önce kendini değil başkasını, ötekini ve ötekileştirilenleri, okurunu, toplumunu, memleketini düşünür olmak… HHH Şimdi Silivri’de özgürlüklerinden mahrum bırakılmış 9 arkadaşımız, işte bu prensiplerin ve onlar arasında en çok da diğerkâmlığın bedelini ödemekteler. Seve seve, fedakârca, gururla ödeyeceklerdir!.. Başka türlü “Cumhuriyet” olunmuyor çünkü. Başka türlü gazeteci olunmuyor çünkü. Başka türlü insan da olunmuyor çünkü!.. HHH Son sözümüzü, ilk sözümüze bağlayalım: Cumhuriyet’te cemaat olmaz. Cumhuriyet de “cemaatçi” olmaz!.. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear