28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 28 Kasım 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OlağanlaşmakTeTmÜsSçiİlaAcğiDsriı’A:ndBen Türkiye için elzem Bahadır Kaleağası: Çok hassas bir dönemdeyiz. Türkiye AB sürecinde soğukkanlı olmalı. Yatırımlar açısından temkinli bekleme dönemi söz konusu Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Uluslararası Koordina törü ve Avrupa Birliği (AB) Tem silcisi Bahadır Kaleağası, Avru pa Parlamentosu’nun (AP) Türki ye ile müzakereleri dondurma kararıy la ilgili olarak son zamanlardaki siya sal gerginlik ve be lirsizliklerin AB ül ŞEHRİBAN keleri kamuoyun KIRAÇ da olumsuz hava yarattığını ve böyle bir karar alındığını söyledi. Olağanlaşmanın Türkiye için uluslararası ilişkilerde güçlü ol mak için elzem olduğuna dikkat çeken Kaleağası, “Olağanlaşma, dış politikadan ihracata, yatırım lardan turizme her alanda önem li. Çok hassas bir dönemdeyiz. Ta bii ki teröre karşı en sert önlem ler alınmalı. Bunu yaparken dü şünce özgürlüğüne uzanan bir gri alandan sakınmak doğru olur. Türkiye’nin olağanlaşması, bir de mokrasi, özgürlükler ve teknoloji toplumu olarak dünyada etkisini artırması gerekiyor. Türkiye AB sürecinde soğukkanlı olmalı ve zamanı iyi kullanmalıyız” ifadesi ni kullandı. TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü ve AB Temsilcisi Ba hadır Kaleağası ile AP’nin Türki ye kararı ve ekonomiye etkilerini konuştuk. Soğukkanlı olmalıyız n AP’nin Türkiye ile müzakereleri dondurma kararı hakkında ne düşünüyorsunuz. Türkiye nerede yanlış yaptı? Avrupa Parlamenterleri diğer AB kurumları olan AB Bakanlar Konseyi ve AB Komisyonu’na uzak görüş, yasal etki ve çözüm içermeyen bir tavsiye ilettiler. Doğru tutum hukuk devleti, yargı sistemi ve özgürlükleri içeren 23 ve 24 numaralı müzakere başlıklarının açılmasını talep etmek olurdu. Diğer taraftan analizimiz dengeli ve dürüst olmalı. AP, PKK ve IŞİD terörünün kınanması, 15 Temmuz’da demokrasinin kazanmasına destek, Türkiye’nin mülteci krizindeki başarılı yönetimi, Türkiye’nin Avrupa’daki yeri ve Türk halkının sosyal hakları gibi milli menfaat konularımızda bizden yana bir tutum almak tadır. Son zamanlardaki siyasal gerginlik ve belirsizlikler AB ülkeleri kamuoyunda olumsuz hava yaratınca böyle hatalı bir tavsiye kararı çıktı. AB sürecinde soğukkanlı olmalı ve zamanı iyi kullanmalıyız. Özellikle son Avro krizi ve İngiltere’nin Brexit meselesi ile AB artık çok çemberli bir yapıya doğru gidiyor. Avrupa bir barış ve refah projesi olarak 21. yüzyıla uyum sağlıyor, yine önde gidiyor. Akılcı ve soğukkanlı olalım, zaman lehimize işliyor. Hassas dönemdeyiz n 1516 Aralık’taki AB zirvesinde kararın geçmemesi için Türkiye hangi adımları atmalı? AB Zirvesi bu tavsiyeyi sadece not etmekle yükümlü. Türkiye ise zaten kendi halkı ve dünyadaki rekabet gücü gerekli olan demokratik, ekonomik ve sosyal ilerlemelere odaklandığı sürece, her alanda olduğu gibi AB ile de ilişkilerde güçlü olur. n AP özellikle OHAL, idam ve Lozan tartışmaları vurgulanıyor. Bu konuda olumlu yönde adım bekliyor musunuz? Olağanlaşmak Türkiye için uluslararası ilişkilerde güçlü olmak için elzem. Dış politikadan, ihracata, yatırımlardan, turizme her alanda önemli. Bu yönde Türkiye’nin istikbalini belirleyecek gündem sanayi devrimi 4.0, dijital dönüşüm, temiz enerji, akıllı kentler ve eğitimdir. Bu arada, hassas bir dönemdeyiz. Tabii ki cani teröre karşı en sert önlemler alınmalı. Bunu yaparken düşünce özgürlüğüne uzanan bir gri alandan sakınmak doğru olur. Türkiye bu konuda dikkatli olduğu her dönemde teröre karşı çok başarılı oldu. Son 15 yılın deneyimi bu. Şanghay Beşlisi AB’nin alternatifi olamaz n Şanghay Beşlisi, böyle bir dönemde Türkiye için alternatif olur mu? Hayır. Şanghay İşbirliği Örgütü esas olarak Rusya ve Çin’in kendi aralarında ve et raflarındaki ülkelerle geliştirdikleri güvenlik ko nularını konuşma platformu. Türkiye tabii ki bu tür oluşumlar ile çok iyi ilişkilerde olmalı. Asya ve diğer kıtalarda derin ilişkiler geliştirdikçe, Avrupa’da da gücümüz artıyor. Simetrik olarak, AB sürecinde ilerlediğimiz derecede dünyanın diğer ülkeleri gözünde daha muteber ve etkili oluyoruz. n Bu dönemde özellik le 1516 Aralık’a kadar kararın geçmemesi için TÜSİAD olarak ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz? Türkiye’nin gerçeklerini, 15 Temmuz’daki hain teşebbüsü, teröre karşı haklı mücadelemizi ve mevcut sorunları aşmak için dışlayıcı değil yapıcı politikaların önemini seferberlik içinde anlatıyoruz. Yatırımcı bekleme döneminde Bahadır Kaleağası n Son dönemde Avrupa iş dünyası Türkiye ile ilgili ne tür de ğerlendirmeler yapıyor, yatırımları geri çekme gündeme geliyor mu? Avrupa özel sektörünün çatı temsil kuruluşu olan BusinessEurope Türkiye’nin AB sürecine desteği ve demokratik ve ekonomik reformlarına geçmişte verdiği önemi devam ettiriyor. Önü müzdeki dönemde müzakerelerin devamı ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi Avrupa iş dünyasının gündeminde. Yatırımlar açısından ise genel olarak bir temkinli bekleme dönemi var. Devam eden yatırımlar da var fakat olağanlaşma beklentisi baskın çıkıyor. Büyük kriz çıkabilir Zeybekci ‘Merkez’in kararını onaylıyorum’ Merkez Bankası geçen haftki Para Politikası Kurulu’nda, doların tırmanışını durdurmak için faiz artırırken, bugüne kadar Merkez’e ‘faizleri indirmesi’ yönünde baskı yaparak özerkliğini tartışan hükümet çark etti. 50 baz puanlık faiz artırımının Banka’nın tamamen kendi kararı olduğunu vurgulayan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “Yani 2.5 düşürürken aferin, 0.50 artırırken kötü Merkez Bankası demeyeceğim. Bu anlamda bağımsız karar alma yetkisini ben onaylıyorum” dedi. Zeybekci, ayrıca Merkez Bankası’nın döviz satarak piyasalara müdahalesini doğru bulmadığını sözlerine ekledi. Zeybekci, devlet kurumlarının satın alma ve ihalelerde yabancı para birimi yerine TL kullanması gerektiğini de aktardı. l Ekonomi Servisi Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz: Büyüme istikrarsız olunca büyümede dalgalanma arttığı için sanayiciler önünü göremiyor Durmuş Yılmaz Sanayici önünü göremiyor Kocaeli’nde düzenlenen ‘2017’ye girerken Türkiye ekonomisi, Riskler ve Fırsatlar’ toplantısında konuşan Durmuş Yılmaz, büyümenin olabilmesi için bir ortamın olması gerektiğine işaret ederek, “O ortam müsait değilse, büyüme de olmuyor. Büyüme istikrarsız olunca büyümede dalgalanma arttığı için sanayiciler ve işadamları önünü göremiyor. Hızlı büyümek istiyorum diyorsanız, ithalat yapmak zorundasınız, çünkü ara mal ve hammaddeye çok bağımlısınız ve cari açık vermek zorundasınız. Bi raz frene basayım dediğinizde, büyümeyi düşüreyim dediğinizde işsizliğiniz artıyor. Bu son derece önemli ve yapısal bir sorun. Türkiye bunun üstesinden gelemediği sürece biz dur kalk, frene bas gevşet sorunlarına devam edeceğiz” diye konuştu. Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye’de büyümenin istikrarsız olduğunu “Cumhuriyetten bu tarafa Türkiye’nin büyümesitestere dişi gibi gözüküyor” dedi. Yılmaz, hükümetin geçmişte Merkez Bankası’nı (TCMB) İstanbul’a taşımak istediğini anımsattı. Yılmaz, “Merkez’in İstanbul’a taşınmasına itiraz ettim. TCMB bir yangın söndürme aracıdır. Günün birinde bir ekonomik kriz çıkabilir. Çıktığı gün bunun yükü toplumun üzerinde kalıyor. Bunu çözmek TCMB ve Hazinenin koordinasyonu gerekiyor. TCMB İstanbul, Hazine Ankara’da kalırsa, bakın son 50 yılda 90 ülkede ekonomik kriz çıktı. Büyük bir kriz çıkabilir. Bir grup Hazineci İstanbul’a gelecek. Bir grup TCMB yöneticisi Ankara’ya gidecek. Bu trafikle bile olmayan bir krizi yaratabilir ya da hafif bir krizi derinleştirebilirsiniz” dedi. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 ‘Birine diktatör mü diyorlar!..’ Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ı savunmaya karar vermiş. “Bunlar birilerine diktatör mü diyor, orada tam tersini düşünüyorum. Bizim ecdadımız da böyle düşünüyordu. ABD’de seçimi Trump kazandı. Trump’a diktatör demeye başladılar… Hani, demokrasi sandık değil mi? Sandıktan çıkan neticeye niye saygı duymuyorsunuz”... “Birine diktatör mü diyorlar, o zaman tersini düşünmelisiniz, o insan iyidir, çünkü o onların çıkarlarına karşı hareket ediyordur”. “Ecdadımız” kısmına bir anlam veremedim. “Demokrasi sandık değil mi” sorusuna da kısaca “Hayır değil, onun adı genel seçimler. Demokrasi kavramı biraz daha farklı” cevabı verilebilir. Hatta, oyların çoğunluğunu Clinton’ın aldığını da anımsatabiliriz. “Diktatör mü diyorlar o zaman tam tersini düşüneceksiniz, o iyi insandır” uyarısıysa hepten kafamı karıştırdı. Franko, Pinochet, Hitler... Hepsi diktatör olarak tanımlanıyor. Şimdi bunlara, iyi insanlardı mı diyeceğiz? Karışık işler... Belli ki bu “diktatör” kavramını hakkıyla kullanabilmek için bazı somut ölçütler gerekiyor. Harvard Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü, o disiplinin önde gelen isimlerinden Stephen M. Walt, geçen hafta Foreign Policy dergisinde, “Başkanınızın diktatör olup olmadığını anlamanın 10 yolu” başlıklı yazısına, “ABD şimdi bir demokrasidir. Bu onun hep böyle kalacağı anlamına gelmez” saptamasıyla başlayarak, Brown Üniversitesi’nden Prof. Jeff Colgan’ın, demokrasinin yerini diktatörlüğe bırakma sürecine ilişkin bir araya getirdiği 10 göstergeyi aktarıyordu. 10 somut gösterge Bu 10 gösterge kısaca şöyle: 1) Medyayı yıldırmak, sınırlamak; yandaş bir medya oluşturmak için sistemli girişimler. 2) Olağanüstü önlemler alabilmek için krizlerden ve siyasi tıkanıklıklardan yararlanmak. 3) Azınlıkları hedef almak, yabancıları suçlamak. 4) Sivil toplum alanını, kaynakları kısarak, dava açarak, baskın yaparak, tutuklayarak daraltmak. 5) Var olan siyasi sistemi reddeden bir dil kullanmak; egemen söylemde değişiklik yapmaya başlamak. 6) Mahkemeleri, diğer kurumların çapını genişletmek, içlerini kendi taraftarı partizan hâkim ve savcılarla doldurmak. 7) Seçilmiş görevlilerin görevde kalma süresini değiştirmek, uzatmak ya da hepten ortadan kaldırmak. 8) Yasamayı zayıflatmak, yasama meclisi üyelerini baskı altına almak. 9) Siyasi muhalefeti susturmak 10) İç güvenlik güçlerinin sayılarının yetkilerini belirgin biçimde genişletmek. George Washington Üniversitesi’nden, Prof. Michael, bunlara toplumsal kutuplaşmayı teşvik etmeyi, ekonomide ve siyasette ahbap çavuş ilişkilerini öne çıkarmayı, yolsuzlukları da ekliyor. Bu göstergelere bakarak kim diktatör, kim değil, karar verebilir; hatta belki de diktatörlüğe giden süreçleri önceden görmeyi başarabiliriz Prof. Colgan, “Unutmamak gerekir ki” diyor ve ekliyor “demokrasinin yıkılmaya başladığına ilişkin iyi, güvenilir işaretler varsa, demokrasi genellikle yıkılmaz. Yıkım genellikle beklenmedik bir anda, demokratik güçler harekete geçmeyi başaramazlarsa gerçekleşir.” Peki, ya birileri “yıkılıyor” derken, bir başkaları uyaranların sesini, “yok canım, niyet okumayın, aslında demokrasi gelişiyor” çığlıklarıyla bastırıyorsa... Prof. Walt da, “ABD bugün demokratik bir ülke” diyor, ama “Trump’ın, intikamcı kişiliği, karşıtlarına kindarlığı, hiç pişman olmadan verdiği sözden kolaylıkla cayması, etrafını ABD’nin liberal seçkinler, göçmenler, dış güçler tarafından kuşatılmış olduğuna inanan insanlarla doldurması, derin kaybetme ve aşağılanma korkusuna bakarak, yönetimde, hele popülaritesi düşmeye başladığında, ya da tahvil piyasası faizleri yukarı itmeye başladığında yapabilecekleri” konusunda kaygılanıyor. Walt, Trump’ın zamanla ABD’nin anayasal sistemini zayıflatabileceğini düşünüyor. Sanırım, bu göstergelerden hareketle hem günümüzdeki, hem de gelecekteki diktatörleri tanıyabiliriz. Biletlere yüzde 10 kur zammı geliyor Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanı Murat Ersoy, kurdaki yükselişin havacılık sektörüne yansımalarına ilişkin, “Yakıt gideri, uçuş maliyetinin yüzde 35’ini oluşturduğu için yakıttaki artış yüzde 35 etkiliyorken, kurdaki artış yüzde 100 etkiliyor. Kurdaki bu kadar hızlı yükselişe cevapsız kalma şansımız yok. Bilet fiyatlarında yüzde 10’luk bir artış olabilir. Kışın düşük sezon olduğu için olmaz ama bu, 2017 yaz sezonu itibarıyla fiyatlara yansır” dedi. l Ekonomi Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear