28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 21 Kasım 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY 2017 için vahim tablo Işçı çıkarma başlayacak TGSD Başkanı Şeref Fayat: Müşteri getirmekte zorlanıyoruz. 2017 hiç kolay bir yıl olmayacak. Maliyetler düşürülmezse en vahimi de işçi çıkarmalar başlayacak Türkiye’de ihracatın ve istihdamın ana sektörü tekstil ve hazır giyimi 2017’de daha zor bir dönem bekliyor. 2016 sonunda 18 milyar dolar ola rak hedeflenen tekstil ve hazır gi yim ihracatının bu yıl 17.5 mil yar dolarda kalması bekleniyor. Özellikle 15 Temmuz darbe girişi mi ve artan terör olayları nedeniy le yabancı alıcıları getirmekte zor lanan sektör, her geçen gün artan maliyetler nedeniyle yeni yıla işçi çıkarmayla girecek. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre son 1 yılda si gortalı ücretli çalı şan sayısı en fazla ŞEHRİBAN azalan ilk 10 sektör KIRAÇ arasında tekstil ve giyim eşyası ima latı sektörleri yer alıyor. Temmuz 2015 ile Temmuz 2016 arasında tekstil ürünleri imalatında 10 bi ni aşkın, giyim eşyaları imalatın da ise 16 bini aşkın kişi sigortalı işini kaybetti. Türkiye Giyim Sanayicileri Der neği (TGSD) Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Hazır Giyim ve Konfeksiyon Mec lisi Başkanı Şeref Fayat, “Müşteri leri getirmekte zorlandığımız bir dönem yaşıyoruz. Maliyetler sü rekli artıyor. 2017 hiç kolay bir yıl olmayacak. Maliyetler düşü rülmezse en vahimi de işçi çıkar malar başlayacak” dedi. Fayat ile sektörün 2016 performansı ve ge lecek hedeflerini konuştuk. İşte TGSD Başkanı Şeref Fayat’ın soru larımıza verdiği yanıtlar: ‘Deplasmandayız’ n 2016 nasıl geçiyor, artan şiddet olayları ve darbe girişiminin sektöre etkisi ne oldu? Müşterileri getirmekte zorlandığımız bir dönem yaşıyoruz. Daha proaktif bir pazarlama yapıyoruz. Müşteri için yaptığımız koleksiyonları çok daha onların yerinde, onların şirketlerinde götürüp sergiliyoruz. Tüm showroomu götürmemiz mümkün değil. Buraya geldiklerinde daha çok şansımız olabiliyordu. Eskiden masadan iş alıyorduk. Şimdi biz götürüyoruz. Siz bırakın malları biz size döneceğiz dönemine girdik. Daha sonra sipariş vereceğiz diye zamana yayılıyor. Artık deplasmandayız. Bu önemli. Size gelen bir alıcıyla ben malımı satıyorum diye gittiğim bir alıcı arasında psikolojik bir fark var. Bunu iyi birşey olmadığını biliyoruz. Tabii bu fiyat baskısı da yaratıyor. Normalleşmeyi her gün bir iki müşterimizin burada olduğu günleri özlüyoruz. n Deplasmanda olmak satış miktarını etkiledi mi? Otomotiv ile tekstil hazırgiyim ihracatı devam ettiren iki ana sektör. Ama yılı 18 milyar dolarda biter dediğimiz ihracat 17.5 milyar dolarda bitecek gibi görünüyor. Üçüncü çeyrekle birlikte bir yavaşlama olduğunu söyleyebiliriz. Bir küçülme olacak. n 2016 sektör açısından kötü başladı, asgari ücret, darbe girişimi, terör, her şey aleyhinize gelişti, nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğru. TGSD başkanlığını devraldığım 2015’in başından bu yana kötü bir dönem var. Gerçekten çok zorlu bir dönem yaşıyoruz. Avrupa’daki daralma, seçimler, darbe girişimi, çok zorlu bir dönem. Darbe girişimi çok vahim bir olay oldu. Şu anda 15 Temmuz sonrasındaki durumu anlamakta anlatmakta çok zorlanıyoruz. Müşteriler özellikle güvenli bulmuyorlar. Bu sadece güvenlikle değil siyasi boyutu da var. Türkiye’ye tavır alan ülkeler var. Türkiye’ye dönük yapılan yayınlar da bunun gösteriyor. BBC’nin Türkiye hazırgiyim sektörü aleyhine yaptığı Suriyeli çocuk işçi çalıştırılıyor haberlerini Türkiye’ye ticaretine yapılmış ciddi bir ceza vermek gibi algılıyorum. Bu bizim açımızdan kötü bir süreç. n Bu yayın sizin karşınıza yeni bir zorluk olarak çıktı mı? Biz seyahatlerimizde Türkiye normalleşti, sorun yok artık gelin derken, bunun çıkması hiç iyi değil. Ama bununla savaşacağız. Yüzde 44 kayıt dışı n Denetimlerde eksiklikler mi yapılıyor? Yurtdışındaki dev firmalara üretim yapanlar bizler o kadar önemli kontratlara imza atıyoruz ki, olası cezaları düşününce, bu tür şeylere yeltenmeniz mevzu bahis değil. Yaptırımlar çok ağır. Fayda zarar analizi yaptığınızda hiçbir kurumun buna yeltenme ihtimali yok. Merdivenlerin genişliği, tuvalet kâğıdı çektiğinizde rahat kopmuyor gibi kriterler var. Bunlarla sınanan bir sektörden bahsediyoruz. n Bu kadar sıkı denetimin olmasına rağmen, sektörde kayıt dışılık çok yaygın, oraya dönük bir çalışma var mı? Devletin rakamlarına göre sektörde yüzde 44 kayıt dışılık var. Bunun nedenlerinden biri yükseltilen asgari ücret. Emek yoğun sektörler asgari ücreti ödeyemiyor. Önümüzdeki yılbaşı durum çok daha zor. Sektörümüz dünyadaki rakipleriyle rekabet edecek bir maliyet yapısına kavuşturulmalı. Şimdi bakıyorum 2015’ten 2016’ya ihracat yaparken birim başı ihracat fiyatını artırmamışım geri gelmişim. Yüzde 5 birim fiyatları daha da ucuzlatmışız. Buna karşılık maliyetler yüzde 10 daha da artmış. Bu sektör ayakta durabilir mi rekabet edebilir mi? Bu sektörün desteklenmesi gerekiyor. Asgari ücretteki devlet desteğinin 2017 ve 2018’de de devam etmesi gerekiyor. İşçilik üzerindeki vergiler ve maliyetler kayıt dışılığı besliyor. Yatırım iştahı yok n Sektörde uzun vadeli plan yapabiliyor musunuz? Şu anda yatırım iştahı yok. Belirsizlikler yüzünden yatırım iştahı kalmadı. Zaten teşviklerin de bu kadar ardı ardına açıklanmasının nedeni de bu. Ülkenin yeniden bir yatırım hamlesine bir moral motivasyona ihtiyacı var. Başkanlık tartışmalarının da artık bir neticeye erişmesi gerekiyor. Ülke 2017’de üç seçim daha görecek. Ülkenin artık önünü görecek bir yatırım iklimine girmesi gerekiyor. Türkiye’nin siyaseten önünü Şeref Fayat görmesi gerekiyor. Ülke birçok badire atlatmışken belirsizlikler içinde yaşamaması gerekiyor. n 2017 kolay olmayacak dediniz, neler bekliyorsunuz? Darbe girişimi, artan terör, işverenin üzerindeki yükler, bunların hepsini üst üste koyduğumuzda 2017 kötü bir yıl olacak. Gerçekten önemli destekler sunmaz ise işsizliğin çok daha yükselme ihtimali var. Bu da siyaseten zor yönetilir. Tedbir alınmazsa açıklanan teşviklere rağmen yönetilmesi zor bir işsizlikle karşı karşıya kalabiliriz. Sektörümüz aleyhine Avrupa’da o kadar propaganda yapılırken, Avrupa artık bu sektörde kendisi üretimi düşünürken, Çinliler Doğu Avrupa’da üretimi araştırırken tüm bunları üst üste koyduğumuzda işsizlik kaçınılmaz hale gelecek. Gerçekten 2017’de bizi iyi şeyler beklemiyor, Çok zor olacak. 1 milyon çalışan n Peki şu anda sektörde kaç kişi çalışıyor, kaç kişi işsiz kalabilir? 500 bin kayıtlı çalışan var. Kayıtsız çalışanlarla 1 milyona yaklaşıyor. Böyle giderse gelecek yıl tarım dışı işsizlik en az iki puan artar. Maliyetler daha da artarsa Türkiye rekabet şansını kaybedecek ve yabancı alım grupları gerçekten gelmeyecek. Bu da kayıtlı kayıtsız 1 milyon civarında kişiye istihdam sağlayan sektör için hiç iyi değil. Güvenlik önemli n Doğu’ya dönük yeni teşvik paketi açıklandı, sektörel kümeleşmede tekstil ve hazır giyim öne çıkıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz? Paketle ilgili mevzuat hâlâ açıklanmadı. Sektörel kümeleşme olsun diye tekstil ve hazır giyimi terörün zirve olduğu illere koymuşlar. Yatırım iştahının olmadığı bir dönemde sektörel ayırım yapmayın diyoruz. Güvenlik yoksa değil 6. bölge 18. bölge teşviği yapsanız da kimse gitmez oralara. Adam parasını, malını canını güvende hissetmiyorsa nasıl yatırım yapacak? Niye Doğu’ya gitmiyor yatırımcı güvenlik ve belirsizlik nedeniyle gitmiyor. Tek bir koordinasyon olması gerekiyor. Nerden tutarsanız sıkıntıları var. Yani yatırıma gideni pamuklara sarmak gerekiyor. Ne eksiğin var demek gerekirken, oraya gittiğine pişman olan o yatırımı yaptığından verim alamayan yatırımcı var. n Doların yükselmesi sektörü nasıl etkiliyor? Çok işimize gelen bir durum değil. Türkiye dolarla ithal edip Avro ile ihracat yapıyor. Parite sürekli dolar lehine yükseliyor. Dolar daha da güçlenecek. Bu bizim sektör için rekabet etmeyi zorlaştırır. Gençler için umut kalmadı 1529 yaş arası nüfusun önemli bir bölümü çalışma yaşamına katılmıyor. İşsizlerin büyük bölümünü de üniversite mezunları oluşturuyor Türkiye’de son verilere göre genç işsizliği yüzde 19.9 civarında. MUSTAFA ÇAKIR Kalkınma Bakanlığı’nın verileri acı bir tabloyu daha ortaya koydu. Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlık bütçesinin görüşmeleri sırasında verdiği bilgiye göre, Türkiye’de 2015 yılında eğitimde de istihdamda da yer almayan 1529 yaş nüfusunun oranı yüzde 28.8. Elvan da oranın yüksek olduğunu kabul etti. Bakan Elvan, “Söz konusu oran, elbette, bu yüzde 28.8’lik oran yüksek bir oran ancak söz konusu oran 2005 yılında yüzde 43.6 iken 2013 yılında yüzde 31.2’ye, 2015 yılında ise yüzde 28.8’e gerilemiştir. Dolayısıyla, ülkemizde eğitim ve istihdamda olmayanların oranı aşağı yukarı yüzde 50’de iken yüzde 28.8’e düşmüş ancak halen yüksek olduğunu ifade etmek istiyorum” dedi. Milletvekilleri işsizlerin eğitim durumları hakkında da bilgi istedi. Elvan, bu konuda şu bilgileri verdi: “Yükseköğretim mezunlarında Ağustos 2016 için işsizlik oranı yüzde 14, mesleki ve teknik lise mezunlarında yüzde 11.7, lise mezunlarında 12.9, lise altı eğitim durumunda ise 10.01. 2004’te yüzde 20.6 olan genç işsizliği oranı Ağustos 2016 rakamlarına göre yüzde 19.9 olmuştur.” Genç işsizliği oranı Yunanistan’da yüzde 49.8, İspanya’da yüzde 48, Hindistan’da yüzde 43, Portekiz’de yüzde 32, Fransa’da yüzde 24.7, Avrupa Birliği ortalaması ise yüzde 20.3. Elvan, Türkiye’deki genç issizlikle ilgili olarak, “AB ülkelerinin ortalamasının oldukça altında ama yine de yüksek” dedi. l ANKARA ekonomi 9 Kapitalizmin ‘ruhu’ yine değişiyor Kapitalizmin “ruhu” sanırım yine değişiyor. Brexit, Trump, popülist dalga bu değişimin öncü sarsıntıları. Kapitalizmin üç ‘ruhu’ Boltanski ve Chiapello’ya göre (Le Nouvel esprit du capitalisme 1999) sınırsız sermaye birikimi gereksinimi dürtüsüyle hareket eden, ahlak kaygısından yoksun bir sistem olarak kapitalizmin işleyebilmesi için gerekli insan kitlesi (ki çoğunun sistemden pay alma şansı son derecede sınırlıdır) salt maddi teşviklerle, baskıyla harekete geçirilemez. Bireyin kişisel çıkarıyla, toplumun çıkarını bağdaştırabilmesi için, bu ikisi arasında ahlaken doğru, inanılır bir bağ kurulabilmelidir. Kapitalizmin “ruhu” işte bu bağın belli bir dönemde aldığı biçime ilişkindir Tarih boyunca bu “ruhu”un üç farklı biçimini görebiliyoruz. (1) 19. yüzyıl: Risk alan, yaratıcı birey. Bunu dengeleyen tutumluluk, sade, mazbut bir aile yaşamı. (2) Bir yapısal krizin içinde, 1930’lardan başlayarak 1960’ların sonuna kadar süren dönem: Büyük, merkezi, bürokratik korporasyonlar; plancıların uzun dönemli, akılcı planlamayla dünyayı değiştirme rüyası. Uzun, sürekli yükselmeye açık bir meslek yaşamıyla, tüketiciyi memnun etme, kıtlığı ortadan kaldırma amacı arasında bir bağlantı; fordist sermaye birikim rejimi, ulusal refah devleti, devletçe denetlenen piyasa... (3) 1970’lerde başlayarak 1980’lerde hızlanan yeni bir yapısal krize bağlı olarak, kapitalizmin var olan ruhunun etkisi kırıldı giderek yeni bir ruh gelişti. Boltanski ve Chiapello’nun çalışması, kapitalizmin bu üçüncü “ruhu”nun ortaya çıkış sürecine ilişkin. Bu zengin, kapsamlı çalışmayı burada özetlemek olanaklı değil. İki noktayı vurgulamakla yetineceğim. Birincisi 1970’lerde başlayan yapısal kriz, kapitalizmin var olan “ruhu”nu meşrulaştıran değerleri gözden düşürdü. Artık, kapitalizme yeni bir “ruh” gerekiyordu. İkincisi, kapitalizm krizde kendini yenilemeye başlarken, sermaye birikim rejiminin (statükonun) yenilenmeye direnen kısımlarını tasfiye etmek için, kapitalizme yönelik artistik ve toplumsal eleştirilerden yararlandı. Ve yeniden Kapitalizm, fordist rejimin refah devleti, sendikalar, planlama gibi değişime direnen özelliklerini tasfiye etmek için 196873 devrimci dalgasının, fordizmin bürokratik, ataerkil yapısını, genel olarak otoriteyi hedef alan eleştirilerinden, bireysel, cinsel özgürlük, özgünlük taleplerinden yararlandı: Serbest piyasa ve özgürlük, küreselleşme ve demokrasi arasında özdeşlik kuran, sendikaları kötüleyen, esnek çalışmayı, yatay örgütlenmeyi yücelten, toplumsal dayanışmanın bireysel özgürlükleri sınırladığını varsayan bir yeni “ruh” şekillendi. Bu dönemde kapitalizm adeta “kapitalizmin idamını sergileyen gösterilere bilet” (Thomas Frank)... bir “isyancılar piyasasına mal satarak” (Joseph Heath, Andrew Potter”) para kazandı. Biz bunu postmodernizm, çokkültürlülük, ulus devlet düşmanlığı, küreselleşmecilik, kimlik siyaseti, liberal demokrasi fantezileri olarak yaşadık. Son mali kriz kapitalizmin bu “ruhunu” da gözden düşürdü. Şimdi küreselleşmecileri, serbest piyasacı seçkinleri, liberal demokrasiyi, çokkültürlülüğü suçlayan bir popülist dalga yükseliyor. Bu dalganın biri sağ “reaksiyoner”, diğeri sol “reformist” iki yüzü var. Bu iki yüz ahlaka, adalete ilişkin konularda farklı yönlere bakıyorlar ama küreselleşmenin, gelir dağılımındaki bozulmanın, yönetici seçkinlerin beceriksizliğinin eleştirisi, devletin ekonomiye müdahalesi söz konusu olduğunda bakışları kesişiyor. Kapitalizm de kendini yenilemeye çalışırken “statükonun” direncini, yine entelektüellerin, işçi sınıfının kapitalizme yönelik eleştirilerinden yararlanarak kırmaya hazırlanıyor. Yeni “ruhun” nasıl bir şey olacağını henüz bilemiyoruz, ama Brexit’e, Trump’a, Marine le Pen’e, Orban’a bakınca bir fikir edinebiliyoruz. Mahmutbey gişeleri serbest geçişe açıldı İstanbul trafiğinin en önemli tıkanma noktalarından olan Mahmutbey gişelerinde elektronik serbest geçiş sistemini kullanarak geçişler test amaçlı başladı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan “Önceki gece itibarıyla Mahmutbey gişelerinin güney tarafında dün öğle saatleri itibarıyla da kuzey tarafında serbest geçiş sistemine geçildi. Böylece Mahmutbey’deki gişeler kalkıyor. İstanbulluların trafik sıkıntısını en az yüzde 30 azaltacak bir sistemi başlatmış oluyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear