26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Levent Özdilek Bo Studio Sahne’yi açıyor Tiyatro oyunları ve gösterilere ev sahipliği yapan BO Sahne’nin ikincisi Bo Studio Sahne geliyor. Genel Sanat Yönetmeni Levent Özdilek ve Nilüfer Bıyıklı, yoğun talep sebebiyle BO Sahne’de etkinlik yapacak tarih bulamayan gruplar için BO Studio Sahne’yi açıyorlar. BO Studio Sahne 2 Aralık’ta Nuri Gökaşan’ın tek kişilik oyunu ‘ADAM ADAM’ ile perdelerini açacak. BO Studio Sahne, BO Sahne’nin bir alt katında yer alıyor. 80100 kişilik seyirci kapasitesi ile BO Studio Sahne de yer almak isteyen gruplar için başvurular açıldı. (bosahne@gmail.com) Pazartesi 21 Kasım 2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr 15 GAZETEMİZ YAZARI ORAL, ÖDÜLÜNÜ HAPİSTEKİ CUMHURİYET MENSUBU ARKADAŞLARINA ADADI Katalan PEN’den Zeynep Oral’a ‘Özgür Ses Ödülü’ Menorca Adası’ndaki törende ödülünü İspanya’nın Katalonya Özerk Bölgesi Kültür Bakanı Miquel Angel Maria ve PEN Başkanı Carme Arenas’ın elinden alan Zeynep Oral, “Ülkemde eğer bir tek yazar bile haksız yere hapisteyse hiçbirimiz özgür olamayız” dedi. Katalan PEN Yazarlar Birliği, her yıl verdiği “Özgür Ses Ödülü” nü bu yıl yazarımız Zeynep Oral’a verdi. Önceki akşam Menorca Adası’ndaki törende ödülünü İspanya’nın Katalunya Özerk Bölgesi Kültür Bakanı Miquel Angel Maria ve PEN Başkanı Carme Arenas’ın elinden alan Zeynep Oral, “Ülkemde eğer bir tek yazar bile haksız yere hapisteyse, hiçbirimiz özgür olamayız” diyerek, ödülünü hapisteki Cumhuriyet yazarlarına, on arkadaşına adadı. Bu yıl yedincisi verilen “Özgür Ses Ödülü”, düşünce ve ifade özgürlüğü sınırlanan ya da engellenenlerin sesini duyurma çabasındaki, insan hakları savunucusu bir yazara veriliyor. Aynı zamanda, o ülkedeki insan haklarına ilişkin duyarlık geliştiriliyor. 15 Ka sım Dünya Hapisteki Yazarlar Günü çerçevesinde gerçekleştirilen ödül törenini, Katalunya’nın başkenti Barcelona’da bir dizi konferans izliyor... Bu ödülü daha önce alanlar arasında İranlı gazeteci yönetmen Ahmaf Jalali Farahani; Eritrealı şair Dessale Berekhet; Çadlı yazar Koutsy Lamko, Cezayir’den yazar Salem Zenia, Balear Adaları Öğretmenler Kolektifi ve Kübalı gazeteci Hernandez Gonzales ve var... Katalan PEN’ine ödül için teşekkür eden Zeynep Oral, son açıklamalara göre Türkiye’de hapisteki yazar ve gazeteci sayısının 144’e ulaştığını; çoğunun “terörizmle” suçlandığını; oysa bu 144 yazarın da tek silahının kalemleri olduğuna dikkati çekti. Düşünce özgürlüğüve ifade özgürlüğü olmadan demokrasi ye geçilemeyeceğini; hiçbir hakkın olamayacağını, bilgi üretilemeyeceğini, tartışma açılamayacağını, ileriye bakılamayacağını, herhangi bir umut beslenemeyeceğini; baskıyı, şiddeti, hukuksuzluğu geriletmek için daha çok özgür sese gereksinim olduğunu vurguladı. “Ülkemde eğer bir tek yazar bile haksız yere hapisteyse, hiçbirimiz özgür olamayız” diyen Zeynep Oral, başkanı olduğu PEN Türkiye Merkezi yönetim kurulundaki arkadaşlarına teşekkür etti. Bu ödülü hapisteki Cumhuriyet yazarlarına, on arkadaşına adadı. Hepsine, Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’a güç diledi. Oral, Menorca Kent Müzesi’ndeki ödül töreninde ayrıca ünlü Katalan yazar Miquel Angel Llauger’den ve salondan gelen soruları yanıtladı. l Kültür Servisi ‘Gerçek ve samimi’...Altın Palmiye ödüllü Christian Mungiu’yla gösterime giren son filmi ‘Mezuniyet’i konuştuk ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Doktor bir baba, kızının geleceği adına ‘küçük bir taviz’ veriyor ve Romanya dekorunda insanlığın ve toplumsal yozlaşmanın devasa boyutları ortaya çıkıyor. “Mezuniyet” ile bu yıl Cannes’da en iyi yönetmen ödülünü Oliver Assayas ile paylaşan Rumen sinemacı Christian Mungiu dönüp dolaşıp “Önemli olan bireysel sorumluluğumuz” diyor: “Kim sürekli erdem ve namustan söz ediyorsa bilin ki arkasında fena tatsız ve kötücül şeyler oluyordur!” Altın Palmiyeli “4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün”den (2007) bu yana bildiği yoldan şaşmıyor ve kendi deyişiyle ‘gerçek ve samimi olana’ ulaşmaya çalışıyor. Cannes’daki yuvarlak masa söyleşisinde buluştuğumuzda Nuri Bilge Ceylan sinemasına olan hayranlığından söz ediyor ve elbette mevzu insan ruhunun ikircikli hallerine geliyor. n “Mezuniyet” fikri nasıl oluştu? Uzun yıllar gazeteci olarak çalışmanın etkisiyle haberleri izler, araştırırım. Romanya’da her daim iki konu tartışılır, eğitim ve yolsuzluk! Geleceğimiz adına çocuklarımızı önemseriz ve yolsuzluğun nasıl da her kademeye hâkim olduğunu tartışırız. Bir baba, bir insan olarak bir öğrencinin okulun yakınında saldırıya uğradığını ve kimsenin müdahale etmediği haberini okuyunca sarsıldım ve bu iki konuyu birleştirerek anlatmayı istedim. Yani toplumsal yozlaşma ile ahlaki olarak verdiğimiz ödünler arasındaki bağlantıyı ortaya koymak istedim. Üstelik bunu günlük hayatta nasıl da farkında olmadan yaptığımızı göstermek önemliydi. n “Mezuniyet” paranoyak bir toplumu resmediyor. Filmin başlarında evin camına atılan taş misali ortalıkta adı konulmayan sinsi bir tehdit var sürekli. Bu hissiyat kendi ülkemde de mevcut ama aynı zamanda dünyanın geneline ait bir endişe hali değil mi? Sanırım bizim coğrafyada yani demokrasi pratiğinin az olduğu bu taraflarda “Mezuniyet” ile bu yıl Cannes’da en iyi yönetmen ödülünü Oliver Assayas ile paylaşan Rumen sinemacı Christian Mungiu dönüp dolaşıp “Önemli olan bireysel sorumluluğumuz” diyor. Christian Mungiu hayal kırıklığı ve yenilgi hissi daha fazla. Refahı başka ülkelerde arama ve beyin göçü gibi memleketini bırakıp gitme hali daha baskın bizde. Ama bunun sadece Romanya’ya, Balkanlara dair endişeler olmadığı ortada. Filmimin de böyle anlaşılmasını istemem zaten. Dünyada bir kaygı dalgası var ama dön dolaş toplumun yapısına baktığınızda bireyi görüyorsunuz. Kendi kişisel sorumluluğumuzu üzerimizden atmak için bahane bulamayız. n Doktor baba çocuğunun iyiliği adına ‘küçük’ bir hata yapıyor ve yolsuzluk zincirine bir halka daha ekle miş oluyor. Kötülük böyle bir şey midir? Kötülük nedense bize canavar gibi kalın çizgilerle tanıtılmış. Oysa biliyoruz, kötücüllüğün türlü tasviri var. Hatta en fena şeylerin sakin ve yumuşak konuşan kişilerden gelebileceğini de biliyoruz. Filmdeki doktor baba gibi iyilik adına prensiplerimizi ‘bir kereliğine bozuyoruz ve bunların sa yılmayacağını farzediyoruz. Büyük bir akıl kayması bu! Dürüstlükten bir kez feragat edip diğerinin hakkını yediğinizde kötülük gerçekleşmiştir. Bahanesi yok. Yolsuzluk sadece üst sınıfa ait şey değil, toplumun sıradan insanları da isteyerek veya istemeyerek parçası oluyor ve dalga dalga büyüyor. n İstemeyerek bölümü bize sistemin üzerimizdeki baskısını göstermiyor mu? Zaten sistemin parçası olmak böyle bir şey, bizden bunu istiyor ve köşeye sıkıştıryor. O incecik sınırda kendi mize bakmak gerek. Romanya 50 yıllık komünizmden sonra demokrasi gelecek ve her şey anında düzelecek sandı ama geçiş dönemini hesaba katmayarak çok şey bekledi, yanıldı. Benim gibi 40 yaşını aşanlarda büyük hayal kırıklığı var. Çocuklarımıza kendi bildiğimiz doğruları aktarmaya çalışıyoruz ama acaba onlar için doğru mu sorgulamak gerek. n Filmde herkes birbirine sürekli ‘terbiyeli, dürüst, iyi adamdır’ diyor. Sanki açığı kapatmak ister gibi değil mi? Aynen, eksiğiniz neyse o dilinize pelesenk olur. Zaten verdiğiniz kararların yanlışlığını bildiğinizde kendinizi suçlu hissedersiniz ve bu da endişeyi tetikler. Bunu saklamak için de olmayan erdemleri ortalığa saçmaya kalkarsınız. Kim sürekli erdem ve namustan söz ediyorsa bilin ki arkasında fena tatsız ve kötücül şeyler oluyor! Buna seyirci kalmak da suça ortak olmaktır. Kendimizi kandırmayalım, böyle masum kalamayız! Carrie Fisher yeni yayımlanan anı kitabında kendisi hakkında az bilinen gerçekleri anlattı Prenses Leia’nın bitmeyen aşkı Carrie Fisher ve Harrison Ford “Star Wars”ın setinde. Henüz 19 yaşında “Star Wars”da oynadığı Prenses Leia rolüyle adını sinema tarihine yazdıran ve gelmiş geçmiş en unutulmaz karakterlerden birine can veren Carrie Fisher yeni yayımlanan anı kitabında kendisi hakkında az bilinen gerçekleri anlattı. Ünlü oyuncu daha önce kendisine sorulan ve kesin bir dille reddettiği “Harrison Ford ile ilişkiniz oldu mu” sorusunu bu kez olumlu yanıtlıyor. Daha önce aralarındaki 14 yaşlık farkı öne sürerek temelden reddettiği iddiayı ‘The Princess Diarist’ kitabında yeniden ele alan Fisher, ‘Han Solo’ ile perdede yaşadıkları aşkın gerçek hayata taşındığını da itiraf ediyor. Carrie Fisher’ın Star Wars filminin perde arkasını anlattığı anı kitabı “The Princess Diarist”te anlattıklarından o sıralar Mary Marquart ile evli olan Harrison Ford’a çılgıncasına tutkun olduğu, Ford’un ise ilişkinin daha çok fiziksel boyutuyla ilgili olduğu anlaşılıyor. Fisher bugün “Başarısız bir ilişki, karşılıksız bir aşk” diye nitelediği macerayı anlattığı kitabı Harrison Ford’a da yolladığını ama herhangi bir yanıt almadığını söylüyor. O günlerde çok acı çektiğini de gizlemeyen Fisher hâlâ Ford’u sevdiğini de söylüyor ve ekliyor: “Her zaman da ona karşı bir şeyler hissedeceğim.” Ford ile yaşadığı ilişkinin ardından Carrie Fisher bir başka ünlü isimle, şarkıcı Paul Simon ile beraber olmuş ve kendisinden 15 yaş büyük Simon ile 11 ay evli kalmıştı. l Kültür Servisi ‘Beethoven Ödülü’ Fazıl Say’a Dünyanın en prestijli müzik ödüllerinden biri olan “Beethoven Ödülü”, 17 Aralık’ta Almanya’da Fazıl Say’a verilecek. Almanya devleti onaylı ve dünyanın en prestijli müzik ödüllerinden “Beethoven Ödülü”ne ünlü piyanist Fazıl Say layık görüldü. Almanya’da Beethoven Academy tarafından verilen ödül 17 Aralık’ta düzenlenecek törenle Fazıl Say’a sunulacak. Ödül töreninde Fazıl Say, Âşık Veysel’in Kara Toprak isimli eserini seslendirecek. Fazıl Say’ın ödülünü alacağı törende, Suriyeli genç mülteci müzisyenler ve Filistinli klasik müzik sanatçıları da eserlerini seslendirecek. Her şey bir ‘karyola’ ile başlıyor... Ferhan Şensoy’un yazdığı, Zeliha Berksoy’un yönettiği “Hayrola Karyola” bu akşam Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde sahnelenecek. Ferhan Şensoy’un yazdığı, Zeliha Berksoy’un yönettiği “Hayrola Karyola” bu akşam saat 20.30’da Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde sahnelenecek. Oyun evli bir çiftin ekonomik sıkıntı sonucu kredi alıp bir karyola satın alması ve tekrar onu satarak çocuklarının okul kredisini ödemek istemeleri ile başlar. Ancak evdeki hesap çarşıya uymaz. Oyunda, Gürgen Öz, Ece Özdikici, Can Yılmaz, Utku Çorbacı rol alıyor. Oyunun müzikleri Taylan Erdağ’a, ışık tasarımı ise Yakup Çartık’a ait. Ayrıca oyun, 28 Kasım’da D.T. Şişli Cevahir Sahnesi’nde saat 20.00’de, 8 Aralık’ta Akatlar Kültür Merkezi’nde saat 20.30’da, 16 Aralık’ta ise 20.30’da Mall of İstanbul MOİ Sahne’de tiyatroseverlerle buluşacak. l Kültür Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear