24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 8 Ekim 2016 4 Ha FETÖ, ha M. Metiner Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin cezaevlerinde kötü muamele ve işkence uygulamalarına karşı, bu konuları araştırmayla yetkili bir Cezaevleri Alt Komisyonu var. Bu komisyonun başkanı ise, iktidar partisi AKP’nin milletvekillerinden, eski gazeteci Mehmet Metiner. Metiner, geçen gün, FETÖ üyeleriyle ilgili kötü muamele ve işkence iddiaları konusunda inceleme yapmayacaklarını, bunları cezaevlerinde ziyaret de etmeyeceklerini açıkladı, arkasından da ekledi: Darbe gecesi benim insanımı yanı başımda öldürecek. Ben yakaladığım yüzbaşıya iki tokat attım diye kötü muamele yapmış sayılacağım öyle mi? Gözünün altı niye morarmış, diye soruyorlar. Ben kafasını patlatırım o anda. Orada savaş hukuku var. Mehmet Metiner, bu beyanıyla kimi çevrelere şu mesajı vermiş olmuyor mu: Haydi koçum, haydi aslanım, kötü muamele ve işkenceyi dilediğince yap! Atış serbest korkma, arkanda ben varım! Bu sözlerin neresinden başlamalı bilmem ki? Bir kere orada savaş hukuku yok. Kaldı ki, savaş hukukunda bile yönetimlerin cezaevlerindekilerin kafalarını patlatmak hakkı yoktur. Çağdaş dünyada, ister tutuklu ister hükümlü sıfatıyla, hangi suçlamadan ya da karardan olursa olsun, cezaevine düşenin de kimi hakları ve güvenceleri vardır, tıpkı çağdaş insan topluluklarında isterse hain olsun, bütün insanların öldükten sonra gömülme haklarının olması gibi. Ama Mehmet Metiner kafası bunu kabul etmez. HHH Bakın Mehmet Metiner kafasının yansımaları nerelere kadar varıyor: Darbe girişimi sırasında ilk çatışmayı başlatan ve yöneten, o sırada da, Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir tarafıdan alnından vurulan (o sırada Halisdemir de darbeciler tarafından şehit edilmiştir) Tuğgeneral Semih Terzi’ye memleketi Erzincan’ın belediyesi tarafından gömülmek üzere mezar yeri verilmiyor. Gerekçe Terzi’nin hain olmasıdır. Aynı kafa yarın öbür gün, bir başkasını, bir başka gerekçeyle hain olarak ilan edip gömdürmeyebilir. Demokrasilerden bahsetmiyorum, çağcıl diktalarda bile insanların gömülmesini engelleyen uygulama yoktur. Cenazesini gömdürmeme diye bir yaptırıma diktalarda bile yer yok. Nefretin bu kadar büyüğü, bir toplum için en ağır cehennem ateşinden bile beterdir. İşte Erzincan Belediyesi’nin bu uygulaması Mehmet Metiner kafasının nerelere kadar varabileceğinin en güzel göstergesi. Aynı kafanın örneğini, Kasım 2015’te Trabzon Kapalı Cezaevi’nde intihar eden 14 yaşındaki, Emirhan Nas’ın annesi Semra Omak’ın, “Çocuğum ölürken neredeydiniz? Hepinizden şikâyetçiyim” demesi üzerine kendisine yanıt veren devletin savcısının şu sözlerinde buluyoruz: Senin çocuğunu ben mi gözeteceğim? Sen çocuğuna niye sahip çıkmadın? Sen orayı park mı zannettin? Orası eğlence yeri değil, cezaevine girmişse cezasını çekecek. Bu sayın savcıya, devletin 14 yaşındayken hangi nedenle olursa olsun, alıp içeri tıktığı çocuğun yaşamından sorumlu olduğunu, insanların cezaevlerinde, yargı hükmünü bekler ya da aldığı cezayı çekerken, kötü muamele ve işkenceye tabi tutulamayacağını, tutuklu ve hükümlülerin de, hakları ve güvenceleri bulunduğunu, bunların uygulanmasının da devletin sorumluluğunda olduğunu kim anlatabilecek? HHH İşte Mehmet Metiner kafasının bizi nerelere kadar vardırabileceğinin örnekleri. Görüyorsunuz ki, FETÖ kafası ile Mehmet Metiner kafasının arasında hiçbir fark yok. Toplumsal yaşam, demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet, nefret söylemi ve eyleminden kaçınma konularında, ha FETÖ kafası ha Mehmet Metiner kafası. Türkiye, Mehmet Metiner’in AKP milletvekili olarak görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ’nün darbe girişimini atlattı. Şimdi bunlardan biri hapiste, öbürü ise iktidarda. Her ikisinin de kafası aynı olunca, hangisinin iktidarda, hangisinin hapiste olduğu neyi değiştirir ki? haber EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘OHAL son bulmalı’AVRUPA KONSEYİ’NDEN ‘MUHTIRA’ GİBİ TÜRKİYE RAPORU Türkiye’deki sürece ilişkin getirilen eleştiriler Avrupa Birliği tarafından gelecek ay yayımlanacak İlerleme Raporu’na da temel teşkil edecek 5 Temmuz’un ardından ilk defa bir Avrupa kurumu OHAL, KHK’ler 1 HRW: OHAL sansür fırsatıve bu dönemin uygulamaları hak temmuzdan bu yana yayımlanan bir dizi KHK’lerle sınırın aşıldığı, adeta idari ve yürütmeden sorumlu yetkililer için sınır kında resmi bir rapor yayımladı. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Türkiye’de uzatılan OHAL’in medyaya oldu. Televizyon ve radyo kanallarının kapatılması Türkiye’yi eski günlere geri sız takdir yetkisi veren güçler yarattığını, hukukun üstünlüğü ve insan hakları Muiznieks, Türkiye’deki OHAL ve uygulamalarının sonuçları üzerine yayımladığı memorandumda OHAL’e son verilmesini ve sansür için kullanıldığını açıkladı. Örgütün Türkiye araştırmacısı Emma SinclairWebb, “Hükümetin OHAL ilanını, 15 Temmuz ile ilgisi olmayan muhalifleri susturmak için kullanacağına yönelik korkular gerçek götürdü ve hükümetin kendi versiyonları dışında haberleri istemediğini gösterdi” dedi. SinclairWebb, kanalların kapatılmasını sansür olarak nitelendirerek halkın bilgi alma hakkına dikkat çekti. temel ilkelerinden uzaklaşıldığı gözlemledi. AİHS’nin garanti altına aldığı insan haklarına yönelik müdahalelerin büyük kısmı da doğrudan bu takdir yetkisinin kullanılmasındandır” denildi. Komis hızla olağan sürece dönül DUYGU GÜVENÇ mesini istedi. KHK’lerin “sınırsız takdir yetkisi” verdiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milat ola rak kabul ettiği 17/25’in aksine komiser, memorandumunda miladın 15 Temmuz olduğunu savundu. Hükümetin tezinin aksine Fransa’daki OHAL’in hükümete kararnameler ile idare hakkı tanımadığı ve Türkiye’dekinden çok farklı olduğunu savunan Muiznieks, AYM önünde 20 bin başvuru olduğunu anımsattı. Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin ge nel kuruluna önümüzdeki hafta Dışiş leri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katı lacak. Konsey’in Türkiye ile dayanışma göstereceği oturum öncesinde ise pazartesi günü Muiznieks Siyasi İşler Komisyonu’na bilgi verecek. Türkiye’nin Konsey’de izleme sürecine yeniden alınıp alınmamasına dair ocak ayına kadar zaman verilirken bu memorandum artık Türkiye’nin Avrupa ilişkilerinde de kritik önem taşıyacak. İşte Türkiye’deki OHAL sürecine dair ilk defa bir Avrupa kurumunun yayımladığı ve AB’nin önümüzdeki ay yayımlayacağı İlerleme Raporu’na da temel teşkil edecek memorandumun satır başları: Keyfi güç yarattı: Türk yetkililerin OHAL’in sadece devlet kurumlarını he def alanları etkileyeceğini, temel insan haklarını sınırlamayacağına dair sözlerini anımsatan Muiznieks, memorandumda şu ifadelere yer verdi: “Bu KHK’lerin kapsamı ve uygulaması kamu sektörüyle sınırlı kalmadı. Kararnameler onların (kamu görevlileri) yanı sıra, sivil toplumu, belediyeleri, özel okulları, üniversiteleri, tıbbi kurumları, medyayı, iş ve finans çevreleri ve şüphelilerin ailelerini de süpüren bir etki yaptı. Ayrıca bu KHK’lerle oluşturulan yöntemler idari ve ceza kanunu ile olağan dönemdekilerden önemli bir sapma gösteriyor.” Sınırsız takdir yetkisi var: OHAL sürecindeki uygulamalar için “Komisyoner, yoner, yönetimlerin takdir yetkisinin gelişigüzel kullanılmasının, hukukun üstünlüğünü yıpratacağını belirterek “hukukun üstünlüğü olmadan insan haklarının korunması imkânsız” dedi. ‘Artık normale dönün’: Çok sayıda tutuklama, gözaltı, işten uzaklaştırma, atma gibi tedbirlerin acil durum yetkileri ve prosedürleriyle yapıldığını anımsatan memorandumda, “Türk demokrasisine açık ve mevcut tehdidin, ki darbe girişimi sırasında inkâr edilemeyecek şekilde protesto edilmişti, iki buçuk ay geçtikten sonra, ufacık bir miktar bile azaltılmaması Komisyoner için anlaşılmaz. Komisyoner, öncelikli olarak OHAL mantığının bir kenara bırakılması ve adli ve idari prosedürlerin ve OHAL’i gerekli kı TBMM DARBE ARAŞTIRMA KOMİSYONU lan hedeflerin uygulanmasında normal mevzuata (yasama) dönülmesi zamanı geldiğine inanmaktadır” denildi. ‘KHK’leri iptal etmeye başla’: OHAL’in 90 gün daha uzatılacak olma sından duyduğu üzüntüyü de vurgula yan ve kısaltılmasını umduğunu belirten Muiznieks, “Her halükârda Türk yetkili ler, uygulamasında büyük oranda keyfi lik yaratan ve olağan garantilerden uzak laşan OHAL kararnamelerinden başlaya rak bunları hemen iptal etmeye başlama lı” dedi. Komisyoner, Türkiye’nin bu mü cadeleyi insan hakları, hukukun temel ilkelerine ve “masumiyet karinesi, suçun Komisyonun salı, çarşamba ve perşembe günlerinde çalışması benimsendi. ve cezanın şahsiliği, kanunsuz ceza olmaması, ceza hukukunun (yasaların) geriye yürümemesi, yasal kesinlik, savun Gülen dinlensin önerisi ma hakkı ve kuvvetlerin eşitliği” presiplerine uyarak vermesinin çıkarına olacağına işaret etti. ‘Acil olarak OHAL öncesine dönün’: İşkence iddialarına Muiznieks’in baştan kre MAHMUT LICALI TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nda; 15 Temmuz darbe girişimini aydınlatmak üzere dinlenecek isimler arasında Fethullah Gülen’in ismi öne çıktı. AKP’nin gündeme getirdiği öneriye CHP de destek verirken; bu talebin benimsenmesi durumunda Gülen’in gelerek komisyona bilgi vermesi talebiyle ABD’li makamlara yazı yazılacağı; bu talebe karşılık verilmemesi durumunda ise komisyonun ABD’ye gidip dinleme talebinde bulunabileceği belirtiliyor. Komisyonun dünkü toplantısı kamera tartışmasıyla başladı. Komisyon Başkanı Reşat Petek’in toplantının başında toplantının kamerasız bir şekilde diğer basına açık olacağını dile getirdi. Muhalefet buna itiraz etti. Bunun üzerine başlayan usul tartışmasında Petek’in, üyelerin konuşma sürelerini 3 dakika olarak belirlemesi de gerginliği artırdı. CHP’li Aykut Erdoğdu, “Burası şirketiniz değil. Ne kadar konuşacağına siz karar veremezsiniz” diye tepki gösterdi. CHP’li Aytun Çıray da “Yenikapı ruhunu nane ruhuna çevirdiniz” dedi. AKP’li üyelerin oylarıyla kameraların salondan çıkması kabul edildi. CHP 41 isim sundu CHP; komisyonda bilgilerine başvurulmak üzere 41 kişiden oluşan bir liste sundu. Listede şu isimler yer aldı: Eski Cumhurbaşkanları Ahmet Necdet Se Özel: FETÖ hayranı başkan tesadüf değil CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu başkanlığına Reşat Petek’in seçilmesini eleştirdi. Meclis’te gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, “Komisyonun başına Fethullah Gülen hayranı olan bir ismin getirilmesi tesadüf değil. AKP’nin bu işteki sorumluluğunun komisyon raporuna girme ihtimali belirirse, bir anda ipini çekebilecekleri biri varsa o da FETÖ konusundaki en kaygılı kişidir” dedi. zer ve Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Hulisi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, eski bakanlar Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik, Efkan Ala, Yalçın Akdoğan, Bülent Arınç, İdris Naim Şahin; eski Genelkurmay başkanları Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, Necdet Özel, Işık Koşaner, belediye başkanları Melih Gökçek, Kadir Topbaş, işadamı Rifat Hisarcıklıoğlu; Mehmet Kılıçlar, Ümit Dündar, Yaşar Güler, Salih Zeki Çolak, Ali Suat Ertosun, Osman Ak, Cevdet Saral, Hanifi Avcı, Hasan Atilla Uğur, İsmail H. Pekiner, gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Yavuz Selim Demirağ, Fehmi Koru, Yıldıray Uğur, Henry Barkey, Gönül Tol, Şaban Kardaş, Mensur Akgün, Zeki Üçok. HDP de Erdoğan, Yıldırım, Akar ve Fidan’ın yanı sıra Rusya Devlet Başkanı Putin’in özel temsilcisi Aleksander Dugin’in de aralarında bulunduğu 16 kişinin dinlenmesini talep etti. AKP’den ise FETÖ’nün 40 yılının incelenmesi yönünde öneri yapıldı. AKP’li Selçuk Özdağ, Saidi Nursi’nin hayatta kalan talebelerinin, Gülen’e yakınlık gösteren eski siyasetçilerin dinlenmesini talep etti. Eski Başbakan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in dinlenmesini öneren Özdağ, ayrıca Üzeyir Garih ve İshak Alaton gibi işadamlarının aileleriyle de görüşülmesini talep etti. Özdağ ayrıca eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in de dinlenmesi gerektiğini ifade etti. Özdağ, eski CHP yöneticisi Kasım Gülek’in ailesi ile DBP’li Gültan Kışanak’ın da dinlenmesi gerektiğini ifade etti. AKP’li üyelerden Mehmet Görmez, Hüseyin Gülerce, Nurettin Veren dinlensin önerileri geldi. CHP’den destek AKP’li Serkan Bayram, Fethullah Gülen’in dinlenmesini talep ederken bu öneriye CHP’den de destek geldi. CHP’li Aykut Erdoğdu, “Gülen’i dinleyilim” dedi. AKP’li Hüseyin Kocabıyık da darbenin dış desteğiyle ilgili de araştırma yapılması gerektiğini ifade etti. Bunun üzerine Erdoğdu; ABD Büyükelçiliği ve İncirlik Üssü’nün kamera ve HTS kayıtlarının incelenebileceği önerisinde bulundu. Erdoğdu, 15 Temmuz öncesi kimlerin yüksek oranda döviz aldığının da belirlenmesi gerektiğini kaydetti. di vermediğini anımsatan memorandumda 30 günlük gözaltı süresinin, tıbbi rapor alımında yapılan değişikliklerin, avukatlarla görüşme hakkının kısıtlanmasının ve avukat ile müvekkil arasındaki ilişkinin gizliliği ilkesine getirilen kısıtlamaların bu iddiaları artırdığını anımsattı ve “Komisyoner Türk yetkilileri acil olarak OHAL’den önceki duruma dönmeye çağırır” denildi. HSYK’den ihraçlar basmakalıp: “Komisyoner’in düşüncesi, HSYK’nin aldığı bu kararlar (meslekten ihraçlar) bu standartları karşılamamaktadır.” Muiznieks, 2845 ve 543’lük listeler halinde yapılan ihraçların basmakalıp ve kişisel nedenler belirtmekten uzak olduğunu vurguladı. Komiserin, hayat boyu kamu sektöründen yasaklanma, pasaportların askıya alınması veyahut da voralan anlaşmaların askıya alınması gibi uygulamalardan duyduğu rahatsızlık vurgulanırken, bu kişilerin ve şirketlerin isimlerinin KHK’lerle yayımlanmasından da derin endişe duyulduğu belirtildi. Geri dönüşü yok! Komisyoner için “Basit bir idari veya yürütme kararıyla gazetelerin, televizyonların, derneklerin, özel şirketlerin kapatılmasına ve mal varlıklarının Hazine’ye devrine acilen son verilmesi gerektiğini düşünür” denilen memorandumda, bunların geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar bırakabileceğine de işaret edildi. CPT raporunu yayımla: İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) raporu kabul edilir edilmez Türkiye’ye bunu yayımlaması ve CPT’nin tüm tavsiyelerine acilen uyulmasını istedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear