26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 7 Ekim 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL Gol, tahrik etmiş haber 11 Amedsporlu yöneticilerin neredeyse linç edildiği Ankaragücü Amedspor maçı soruşturmasında şüphelilerin verdiği ifadelerde ‘tahrik savunması’ yapıldı BOĞAZİÇİ DAVASI 3 öğrenciye tahliye kararı “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 5’i tutuklu 14 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin kampusta 24 Şubat’ta bulunan bombalı araçla ilgili yargılandığı davada mahkeme 3 tutuklu öğrencinin tahliyesine karar verdi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada tutuklu öğrenciler Çağrı Kurt, Heja Türk, Şilan Okut, Barış Çiçek de hazır bulundu. Duruşmayı öğrencilerin aileleri, arkadaşları ve akademisyenlerin yanı sıra İngiltere Barosu’ndan bir temsilci ve yabancı gazeteciler de izledi. Türk’ün torunu serbest Mahkeme tutuklu öğrencilerin avukatlarının taleplerinin ardından Barış Çiçek, Çağrı Kurt ve Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün torunu Heja Türk’ün tahliyesine hükmetti. Heyet, diğer tutuklular Sinem Oğuz ve Şilan Okut’un tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. 14 kişinin 10 yıla kadar hapsinin istendiği iddianamede Boğaziçi Üniversitesi otoparkında ele geçirilen ikiz plakalı otomobile Diyarbakır’da bomba düzeneği hazırlandığı, İstanbul’a getirilen otomobili, iki şüphelinin üniversitenin otoparkına bıraktığı ileri sürülüyor. l DHA CHP’Lİ SARIHAN: Meclis değil cezaevi Kapatılan radyo ve televizyonların temsilcileriyle birlikte, TBMM’nin basın koridorunda bulunan toplantı salonunda açıklama yapmak isteyen CHP milletvekillerine izin verilmedi. Genel Sekreterlik gerekçe olarak misafirle birlikte açıklama yapılmasının yasak olduğunu gösterdi. CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, duruma “Cezaevleri Meclis’e mi taşındı” diye tepki gösterdi. İzin çıkmaması nedeniyle basın açıklamasını basın binası önünde okuyan Sarıhan, “Bu kanalların OHAL ilanı ile bağlantısı nedir?” diye sorarak, hükümetin, olağan dönemde bu yayınların hiçbiri hakkında işlem yapmadığını belirtti. Sarıhan, başlatılmış işlem varsa, bunun da sonucunun beklenmesinin ve kesin bir hükme dayalı olarak yayınlara son verilmesinin hukukun gereği olduğunu söyledi. l ANKARA/ CUMHURİYET 19 AVUKAT YARGILANIYOR Katliamı kınamak suç kabul edildi Çağdaş Hukukçular Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği üyesi 19 avukat, 10 Ekim Ankara katliamını İstanbul Adliyesi’nde protesto ettikleri gerekçesiyle dün hâkim karşısına çıktı. Duruşmada avukatların müdafiilerinden Ebru Timtik, iddianamede hangi davranışlarla hangi suçu işlediklerine dair bir isnat olmadığına dikkat çekti ve heyete, “Savcı katledilenlerin PKK üyesi olduğunu mu sanıyor ki buradaki insanların örgüt propagandası yaptığını düşünüyor” diye seslendi. Beraat talebini reddeden heyet duruşmayı 20 Aralık’a erteledi. 7 ÖĞRETMEN SERBEST Özyaşar ve 11 kişi hâlâ Emniyet’te Diyarbakır ve İstanbul’da geçen pazar günü gözaltına alınan Eğitim Sen üyesi 20 öğretmenden 9’u dün adliyeye sevk edildi. Şair Renas Jiyan savcılıktan, 6 öğretmen mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Edebiyatçı ve öğretmen Murat Özyaşar’ın da aralarında bulunduğu 11 öğretmenin ise Emniyet’teki sorgusu sürüyor. Ankara’da 24 Nisan’da Amedspor ile Ankaragücü arasındaki maçta Amedspor yöneticile rinin linç edilmesi ile ilgili soruş turma kapsamında şüphelilerin ifadeleri ortaya çıktı. Şüpheli Ali Ertürk ifadesinde, beraberlik go lünden sonra Amedspor taraftarı nın aşırı sevinerek küfrettiklerini iddia etti. Ertürk, “Maçın devamında misafir takımın oyuncuları CANAN COŞKUN saha içindeki hareketleri ile taraftarı mızı tahrik ettiler” dedi. Kulüp başkanının işareti Olaylı maça ilişkin soruşturma kapsamında emniyette müşteki olarak ifade veren Amedporlu yönetici Ekrem Yeşil’in maça davet ettiği arkadaşı Mevlüt Aslan ifadesinde, “Maçın 85. dakikasında bizim takım ikinci golü attıktan sonra Ankaragücü yöneticilerinin bulunduğu kısımdan Kulüp Başkanı olarak bildiğim şahsın ayağa kalkarak eliyle işaret vermesi ile benim ön sıramda oturan Ankaragücü yöneticisi ya da taraftarı olan kilolu açık tenli 4045 yaşlarında kirli sakallı bir şahıs ‘Eğil sana bir şey söyleyeceğim’ dedi. Ben de şahsın yanına eğildim ve bana bir şey soracak zannettim. Eşkalini verdiğim şahıs benim sol gözüme bir yumruk attı” dedi. Başkan tekmeledi Aslan, bu esnada protokol tribününün iyice karıştığını aktararak, “Ankaragücü Spor Kulübü yöneticiler Amedspor’un bulunduğu yerde, arkadaşları darp ediyorlardı. Ben yerdeyken Ankaragücü Kulüp Başkanı olarak bildiğim şahıs bana tekme attı ve üzerime çıktı” dedi. Arbede esnasında Ankaragücü taraftarlarının kendilerini küfürlerle tehdit ettiğini ifade eden Aslan, Ankaragücü Spor Kulübü Başkanı Mehmet Yiğiner’den şikâyetçi olduğunu söyledi. 24 Nisan’da AnkaragücüAmedspor maçı sırasında tribünlerde çıkan olaylarda Amedspor’lu yöneticiler saldırıya uğramış ve linç edilmekten zor kurtulmuştu. Şüpheli sıfatıyla ifade veren Ankaragücü Spor Kulüp Başkanı Mehmet Yiğiner ise Aslan’ın iddialarına karşı, “Suçlamalar tamamen asılsızdır ve iftiradır. Türkiye’nin köklü takımlarından olan Ankaragücü Spor Kulübü Başkanıyım. Bu şekilde bir şahsı darp etmem imkânsızdır. Konumum itibarıyla hem kulübüme hem de kamuoyuna yakışır bir şekilde davrandım” dedi. Yiğiner ifadesinde, maç başlamadan önce stadın altındaki odalarında Amedspor Başkanı ve diğer yöneticilerle çay içip sohbet ettiklerini söyledi. Yiğiner, “Maç normal olarak başladı ve ilk yarıyı başkanı olduğum takım 10 önde bitirdi. Maçın 2. yarısı için tribüne çıktık. Amedspor başkanı ile birlikte yan yana oturuyorduk. Amedspor Başkanı Ali Karakaş ayağa kalktı ve bana dönerek ‘Başkanım orada olay oluyor. Bir müdahale eder misiniz’ dedi. Ben hemen protokolün sol tarafındaki arbede yaşanan yere Amedspor Başkanı ile birlikte yürümeye başladım. O esnada yanıma baktığımda Ali Karakaş’ı yanımda göremedim” dedi. Yiğiner, o sırada statta bulunan Amedsporlu yöneticilere herhangi bir darp olayı olmasın diye elinden geleni yaptığını savundu. ‘Aşırı sevinmişler’ Şüpheli sıfatıyla ifade veren maçı protokol tribününden izleyen Ali Ertürk ise “Amedspor’un beraberlik golünden sonra misafir takım yönetici ve beraberinde olan kişiler aşırı sevinç gösterileri ile beraber ‘TC’nin ortasında böyle koyarız’ diye bağırdılar. Kendi aralarında yüksek sesle ve bizi tahrik edecek seste bu tür küfürlü sözler söylemeye devam ettiler. Maçın devamı sırasında misafir takım oyuncuları saha içindeki hareketleri ile kendi taraftarımızı tahrik ettiler. Maçın son dakikalarına doğru 85. dakikada rakip takım golü attı ve gol sevinçleri ile beraber bize dönerek küfürler etmeye başladılar. Bundan sonra tribünde arbede yaşanmaya başladı. Ben kimseye vurmadım, kimseye küfür ve hakarette bulunmadım” dedi. Vedat ARIK MESLEK ÖRGÜTLERİ VE SENDİKALAR OHAL’e KARŞI NÖbet BAŞLATIYOR Özgürlüğe sahip çıkacaklar KHK ile işten atılanlar ile kapatılan kurumlara destek amacıyla aralarında İnsan Hakları Derneği, İstanbul Tabip Odası, KESK İstanbul Şubeleri, TGS, DİSK Basınİş Sendikası’nın da bulunduğu çeşitli dernek ve emek örgütleri ‘Adalet ve Özgürlük’ nöbeti başlattı. 18 Ekim’de başlayacak olan “Adalet ve Özgürlük” nöbeti öncesinde dün öğlen Çağlayan Adliyesi’nin bahçesinde toplanan gruptakiler, “Adalet ve Özgürlük İstiyoruz”, “OHAL Kaldırılsın”, “KHK uygulamalarına son verilsin” yazılı pankart ve döviz açtı. Grup adına açıklamayı okuyan TGS Genel Başkanı Uğur Güç, KHK ile 154 basın kuruluşunun kapatıldığını, 3 binden fazla basın emekçisinin işsiz kaldığını, 37 gazetecinin tutuklanması ile birlikte tutuklu gazeteci sayısının 93’e çıktığını söyledi. Güç, kapatılan basın kuruluşlarının bazılarının cemaate yakınlığıyla bilinen kurumlar olmasına karşın geri kalanının Kürt halkının ve ezilenlerin taleplerini dile geti ren, halkın haber alma hakkını savunan ve gerçekleri yazmaya çalışan kurumlar olduğunu, iktidarın bu haberlerin görülmesini istemediği için baskılara maruz bıraktığını belirtti. DİSK Basınİş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren de KHK ile binlerce kişinin işinden ve ekmeğinden olduğunu belirterek, “Devlet adeta ya benimsin ya toprağın diyor. Biz bu nöbeti adalet, özgürlük, haksızlığa uğrayanların sesi olmak için başlatıyoruz” dedi. Kızılkaya: İşkence yapılıyor Özgür Gündem gazetesinin yazıişleri müdürü, Silivri’de ‘gardiyanların kötü muamelesine’ ilişkin dilekçe yazdı. Mahkeme ‘güvenlikli şekilde duruşmaya getirilmesine’ karar verdi Gazeteciler Yıldırım Türker ve Fehim Işık, Özgür Gündem gazetesine yönelik baskılar nedeniyle başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldıkları gerekçesiyle hâkim karşısına çıktı. Fehim Işık İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadesinde, “Gazeteciler ve gazeteler üzerindeki baskılar nedeniyle destek verdim. O dayanışmanın şimdi ne kadar haklı olduğunu görüyoruz. Onlarca radyo, televizyon kapatıldı” dedi. Özgür Gündem gazetesinin tutuklu yazıişleri müdürü İnan Kızılkaya da ifade sinde, duruşmalara getirilirken infaz memurları tarafından “Siz teröristsiniz, gazeteci değilsiniz” gibi sözlere maruz kaldığını söyleyerek bu durumun duruşmalara gelme isteğini engellediğini belirtti. Kızılkaya mahkemeye sunduğu dilekçede, Silivri’de gardiyanlarca zorla çıplak aramaya ve tecrit altında işkenceye maruz kaldığını söyledi. Mahkeme de Kızılkaya’nın talebi doğrultusunda güvenlikli bir şekilde duruşmaya getirilmesi için cezaevine yazı yazılmasına karar verdi. Heyet, sanıklar hakkındaki pasaport iptalinin geri alınması ile ilgili ya zının tekrar edilmesine hükmederek duruşmayı 24 Kasım’a erteledi. Yargılanan gazetecilere çok sayıda meslektaşları da adliyeye gelerek destek verdi. Evrensel muhabiri tutuklandı Öte yandan Mersin’de haber takibi sırasında gözaltına alınan ve 16 gün sonra adli kontrolle serbest bırakılan Evrensel gazetesi muhabiri Cemil Uğur, gittiği karakolda gözaltına alındı. Adliyeye çıkarılan Uğur, “örgüte üye olmak” ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla tutuklandı. l İSTANBULMERSİN / Cumhuriyet Bizim suç kaç kuruş? Kendi çocuğumuzu yoksulların asla ulaşamayacağı özel okullarda okutmak için canımızı dişimize takıyoruz. Çünkü diğerlerinin devlet okullarında artık ne kadar korkunç bir eğitim göreceğini ve geleceklerinin nasıl tehlikeye düşeceğini biliyoruz. Özel sağlık sigortası primlerimizi ödemeyi aksatmıyoruz. Çünkü devlet hastanelerinin kötü işlediğinden ve orada insan gibi muamele görmeyeceğimizden adımız gibi eminiz. Yeni yapılan modern konutlarda bir daire almaya can atıyoruz. Eski mahallelerin yok olması, ağaçların kesilmesi, yeşil alanların istila edilmesi, inşaat ekonomisine yüklenen sermayenin cebimizdeki paraya göz dikmesi umurumuzda değil. Parayla konfor satın almayı her alanda doğal sanıyoruz; Hassasiyetlerimizi konforumuza kurban veriyoruz. Bu sayede hayvanları çok sevdiğiniz halde banyomuz hayvanlar üzerinde denenmiş kozmetiklerle dolu ve fotoğrafına bayıldığınız küçük beyaz kuzuyla tenceremizdeki kuzu arasında bir bağ kurasımız yok. Tüketimi pohpohlayan sistemin beynimizi yıkamasına izin verdik vereli mutfağımız kanserojen yiyeceklerden geçilmiyor. Soluduğumuz hava zehir içinde ama ne yapacağız, karbon salımına dertlenip araba kullanmayacak, uçağa binmeyecek miyiz? Bu kadar enerji tüketmek evet intihar ama elektrikli aletler olmadan yaşamayı artık beceremeyiz. Hele akıllı telefonsuz artık şuradan şuraya adım atamayız. Geniş caddelerde, metro girişlerinde, mağaza önlerinde yerlerde dilenen küçük çocukların üzerinden hoplayarak işe gidip geliyoruz; herhalde onları evimize alacak halimiz yok. Dibinde sokak insanlarının battaniyelere sarılıp uyuduğu bankamatiklerden para çekiyoruz; e herhalde çektiğimiz parayı onlara dağıtacak halimiz hiç yok. İnandığımız şeylerle yaptığınız şeylerin çelişkisi çığ gibi... Biz bu çelişkiyi rasyonelleştirmeye eğitilmişiz. Trafik polisine rüşvet verip cezadan sıyrılma hikâyelerimizi masum bir marifet gibi bellemişiz. Üstüne üstlük “Dünyayı bir ben mi değiştireceğim” aklıyla çocuk yetiştirmişiz. Oğlana mavi, kıza pembe. Oğlana tabanca, kıza bebek. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyerek sandığa gidiyoruz. “Öteki berikinden daha mı iyiydi; bunların hepsi aynı” diye diye neyin neden daha iyi olduğunu iş işten geçtikten çok sonra görüyoruz. Derken bir gün... Bir kadının, kocasını arabasıyla ezip öldüren “şımarık zengin çocuğu” hakkındaki şikâyetini yüklü bir para karşılığı geri çektiği konuşulmaya başlanıyor. “Zengin çocuğu” az bir cezayla hapisten kurtuluyor. Ve biz dünyanın gelmiş geçmiş bütün günahlarını, katilin az cezayla kurtulmasına vesile olan o kadına yüklüyoruz. Bizi biçimlendiren ve kendi ahlakını bize benimseten o korkunç sistemi sorgulamak nasıl işimize gelmiyorsa; Hukuk sistemini sorgulamak da aklımıza gelmiyor. Bir cinayetin cezasını, ölünün yakınının vicdanına, zaafına, ihtiyacına, aklına, mantığına terk eden ve asırlardır egemenlerin çıkarlarını kollayarak şekillenen hukuk sistemi üzerine düşünesimiz yok. Bizim... Bizi şekillendiren hiçbir şey üzerine düşünesimiz yok. Şu durumda... Bizim suç kaç kuruş? Basın İlan Yönetmeliği Danıştay’a taşınacak CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Resmi İlan ve Süreli Yayınlar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle medyaya yönelik yeni ve çok büyük bir tehdidin devreye sokulduğunu söyledi. Yarkadaş, “Bir gazetenin ortağı hakkında Terörle Mücadele Kanunu’na muhalefetten dolayı soruşturma açıldığı takdirde, resmi ilan ve reklam yayımlama hakkı gasp edilecek. Birçok gazeteci işsiz kalacak. Kendilerine biat etmeyen hiçbir aykırı sese tahammül edemeyen AKP hükümeti bu yönetmelikle yerel basını da boğacak” dedi. Yönetmeliğin iptali için avukatı Turan Aydoğan aracılığıyla Danıştay’a başvuracaklarını söyleyen Yarkadaş, “Tüm medya, tıpkı Goobels’in dediği gibi, bir piyanonun tuşlarına çevrilmek isteniyor. Hangi tuşa basarlarsa, istedikleri sesin çıkmasını istiyorlar. Bu yönetmelikle asıl amaçlarının tüm muhalif sesleri kısmak olduğunu bir kez daha gösterdiler. Yönetmeliğin yürürlüğe giren maddeleriyle birlikte birçok gazeteci işsizliğe terk edilecek”ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear