24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 31 Ekim 2016 ‘AMAN HOCAM KOORDİNATLARI ŞAŞIRMASIN’ DİYE ŞAKALAŞTIK Prof. Dr. Fatih Ağalar Mustafa Kudu Organları ters hastayı robot ameliyat etti Tüm organları ters tarafta olan hastanın ameliyatı robot cerrahla yapıldı. Bu tür ameliyatlar ‘insan cerrahta’ stres yaratabiliyor SİBEL BAHÇETEPE Tüm organları ters olan 51 yaşındaki Mustafa Kudu, robotik cerrahi yöntemiyle tek delikten safra kesesi ameliyatı oldu. Ameliyatı yapan Prof. Dr. Fatih Ağalar, Kudu’nun, Türkiye’de organları ters hasta olarak robotik cerrahi ameliyatı olan ilk ve tek hasta olduğunu söyledi. Organlarının ters olduğunu 25 yaşında tesadüfen öğrendiğini belirten Kudu “Şirketteki doktorun rutin kontrolü sırasında organlarımın ters tarafta olduğunu öğrendim” dedi. Günlük hayatında hiçbir sağlık sorununun olmadığını anımsatan Kudu “Hocam robot koordinatları şaşırmasın’ diye takıldım. Hocam da bunun mümkün olmayacağını belirtti. Çok rahat bir şekilde ameliyat oldum” dedi. Aynaya bakıp yazmak gibi Ameliyatı gerçekleştiren Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar ise organları ters tarafta olan hastalarda laparoskopik ameliyat yaparken zorluk çıkabildiğini çünkü ayna görüntüsü olduğu için ters elin kullanılması gerektiğini vurguladı. Ağalar şöyle devam etti: “Bu hastaları ameliyat etmenin zorlukları var. Aynaya bakarak yazı yazmak gibi. Bu durum cerrah üzerinde ciddi stres kaynağı. Biz burada bu ameliyatı daha sağlıklı olması açısından robotik cerrahi ile tek delikten gerçekleştirdik. Robotun avantajından yararlanarak tek delikten safra kesesi ameliyatı yaptık. Dolayısıyla bu koordinasyon kaybını, robotun üstün teknolojisi sayesinde hiç yaşamadık ve çok rahat bir ameliyat oldu. Robotik cerrahinin hem hasta hem de cerrah açısından pek çok avantajı var. Özellikle de aynaya bakar gibi ameliyat edilmesi gereken organları ters olan bu hastalarda robot, yaptığı ayrıntılı hesaplarla organların ters olduğunu tespit edip, sağ eli sol el gibi, sol eli de sağ el gibi algılayarak cerrahın işini kolaylaştırıyor ve ameliyatın başarı oranını yükseltiyor. ” Soyuz böyle indi Soyuz kapsülü dünyaya indi. 7 Temmuz’da Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) gönderilen uzay aracında bir Rus kozmonot, bir Japon ve bir ABD’li astronot bulunuyordu. 115 gündür UUİ’de görev yapan ekip Kazakistan’ın Jezkazgan şehri yakınlarına başarılı şekilde indi. Amerikalı Kate Rubins, Rus Anatoli İvanşin ve Japon Takuya Onişi’nin sağlık kontrolleri yapıldı. Yer çekimine yeniden alışmaya başlayacak astronotlar testlerden geçirilecek. l Haber Merkezi ÇİFT KOL NAKLEDİLMİŞTİ Eliyle bardak tutabiliyor Çift kol nakli yapılan Mustafa Sağır, ameliyattan 8 ay sonra parmaklarını açıp kapatmaya, ellerini kullanarak bardak tutmaya başladı. Antalya’da 31 Ocak’ta geçirdiği trafik kazası sonrasında tedaviye alındığı Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hastanesi’nde beyin ölümü gerçekleşen Emin Konar’ın kolları, AÜ Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan ve ekibi tarafından başarılı bir operasyonla Mustafa Sağır’a nakledildi. 2 Şubat’ta çift kol nakli yapılan Sağır’dan iyi haber geldi. Mustafa Sağır, her iki kolunu da eski kolları gibi hissettiğini anlattı. l DHA SAKAR MI? GÖZLERİ BOZUK OLABİLİR Küçük yaştaki çocuğunuzun çok sakar olduğundan ve sürekli düştüğünden yakınıyorsanız çocuğunuzun görme sorunu olabilir. Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şeyda Atabay “Çocuklar az gördüklerinin farkında değildir. İyi göremediği için darbeler ve düşmelerle daha sık karşılaşır. Çabuk sıkılan, dikkat eksikliği olduğu düşünülen çocukların da mutlaka göz hastalıkları doktor kontrolünden geçirilmesi gerekir” dedi. l İHA EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İLKNUR FİLİZ 115 yıllık Pandeli geleceğini arıyor 1910’lu yıllarda Mustafa Kemal’in de gittiği, şimdi Mısır Çarşısı’nın girişindeki tarihi Pandeli Lokantası kötü günler yaşıyor Niğdeli bir ailenin oğluydu Pandeli Çobanoğlu. Genç yaşta İstanbul’a geldi. Bulaşıkçılık, berberlik, bakkal çıraklığı yaptı. Ama en çok bir lokantada aşçılık yapma ya başladığında mutlu oldu. Aşkla ya pacağı hayatının işini bulmuştu. Giri şimci ruhuyla önce seyyar arabayla pi yaz satmaya başla dı. Ardından ken di dükkânını aç tı. Yıl 1901’di. Çu kur Han’daki köf te dükkânı kısa sü AYIyldşeırım rede müdavimleri olan bir yere dönüştü. 1910’lu yıllarda genç bir Kolağası olan Mustafa Kemal de onlardan biriy di. Maaşı azdı Mustafa Kemal’in ama Pandeli ile aralarındaki dostluk bir so run oluşturmuyordu onun için. Ba zı akşamlar Pandeli’ye uğrar yer, bi raz içer ve hesaba yazdırır, ay sonun da öderdi. Bazen ay sonunda da pa ra sıkıntısı çekerdi. O zaman Pandeli “Öbür ayın sonunda ödersin” derdi. Yıllar içinde Pandeli’nin dükkânı farklı yerlere taşındı; Fıçıcılar Han, Arabacılar Caddesi... Dükkânı yer değiştirse bile şöhre ti hızla artıyordu. Dönemin ünlü lo kantalarıyla rekabet ediyor, yurtdı şından önemli isimleri ağırlıyordu. Dünya markası olmuştu. Seyyahlar, Türkiye’ye gelecek turistlere mutla ka Pandeli’nin yemeklerini tatmalarını öneriyorlardı. 1936 yılında Atatürk’ün bu fotoğrafını çeken yabancı fotoğraf sanatçısı arkasını imzalayıp Pandeli’ye hediye eder. Fotoğraf ailenin özel koleksiyonunda yer alıyor. ATİNA’DAKİ PANDELİ Çobanoğlu ailesinin bir ayağı İstanbul’da, bir ayağı Atina’da. 2003 yılında Atina’da da Pandeli açtılar. O da kısa sürede çok tutulan bir lokanta haline geldi. Ne yazık ki Yunanistan’daki ekonomik kriz nedeniyle açıldıktan 10 yıl sonra kapanmak zorunda kaldı. Özel konuklar Pandeli’ye Mustafa Kemal ne zaman İstanbul’a gelse uğruyordu Pandeli’ye; Cumhurbaşkanı olduğu günlerde de... Pandeli’nin oğlu Hristo Çobanoğlu, babası ile Atatürk’ün bir anısını şöyle anlatmıştı: “Atatürk Cumhurbaşkanı olunca bir gün yemeğe geldi. Yemeğin sonunda babama dönüp, ‘Pandeli, emret de şu hesap gelsin’ dedi. Babam para almak istemiyordu Cumhurbaşkanı’ndan. ‘Paşam bırak ay başında ödersin’ diyerek geçiştirmeye çalışınca Atatürk’ün hoşuna gitti.” Atatürk, yurtdışından gelen kimi özel konuklarını da Pandeli’ye götürürdü. Pandeli’nin torunu, şu sıralarda üçüncü kuşak olarak lokantayı işleten Sofya Çobanoğlu, “İstanbul Atina arasında bir barış köprüsüdür Pandeli. Düşünün iki siyasetçi Atatürk ve Venizelos’un barış görüşmelerinden biri Pandeli’nin mekânında bir sofrada yapılmıştır” diyor. Atatürk’ün kimi zaman Ankara’da ağırlayacağı misafirleri için Pandeli’ye sipariş verdiği de oluyordu. Yemekler bir gün önce akşam treniyle İstanbul’dan Ankara’ya gönderiliyordu. 1930’larda Hüseyin Cahit (Yalçın), Necmeddin Molla, Orhan Seyfi (Orhon), Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmed Haşim’lerin en sevdiği lokantaydı Pandeli. 1950’lerde Celal Bayar, Adnan Menderes, Fahrettin Kerim Gökay gibi siyasiler; Ağa Han, Von Papen, Venizelos, Finlandiya Kralı, İspanya Kralı gi Baba Pandeli oğlu Hristo ve bir garsonla birlikte. ÜNLÜLER GEÇİDİ Audrey Hepburn, Robert De Niro, John Malkovich, Pe ter Ustinov, Roman Polanski, Sarah Jessica Parker, Daniel Day Lewis, Burt Lancester, Kraliçe Sofya, Melina Merkuri, Sean Connery bu mavi çinili lokantanın sandalyelerinde oturan, yemeklerini tadan, fotoğraflarıyla duvarlarını süsleyen isimler arasında yer aldı. Pandeli’nin ününü dünyaya yaydı. bi yabancı konukları vardı. Ne yazık ki 1955 yılında yaşanan 67 Eylül olaylarından o da nasibini alır. Dükkânı yağmalanır. Çok üzülür ve kırılır Pandeli. Kendini evine kapatır, aşkla yaptığı işinden vazgeçer. Sofya Pandeli, o günleri şöyle anlatıyor: “Bu sırada oğlu yani babam Hristo, tıp fakültesini bitirip hekim olmuştur. Uzmanlığını yapmak için Amerika’ya gitme planları yapmaktadır. Ama kendisi gibi hekim olan Vali Fahrettin Kerim Gökay’dan yardım gelince Amerika’ya gitmekten vazgeçer. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakanı Adnan Menderes de devreye girer, Pandeli’ye destek olurlar. İstanbul’un kalbi olan Eminönü Mısır Çarşısı içinde güzel bir mekân tahsis ederler.” İşte o günden beri de Mısır Çarşısı’nın girişindedir Pandeli. Hem de o günkü dekoruyla birlik te. Ve belki de en önemlisi Pandeli’nin menüsüyle. “Dedemin dünyaca ünlü icatları var” diyor Sofya Çobanoğlu, “Başta gelen de kâğıtta levrektir. Yine kendi tarifi olan kurabiyeleri, patlıcanlı döner böreği... Her yemek Pandeli ustanın tarifiyle yapılır. Yani eski tekniklerle pişirilir.” Tarihi mekânda tarihi lezzetleri sunmayı sürdüren 115 yıllık bir marka olan Pandeli, bugün kötü günler geçiriyor. Caddebostan’da, İstiklal Caddesi’nde, Nişantaşı’nda, Mısır Çarşısı’nda dükkânlar bir bir kapanırken o da ayakta kalmak için büyük bir mücadele veriyor. BOĞAZ GEZİLERİNİN CAZİBE İSMİ 1937 yılında Şirketi Hayriye’nin Cumartesi günleri Boğaz’da başlattığı ‘lüks seferler’de de yerini almıştı Pandeli. Boğaz gezilerini duyurmak için gazetelere verilen ilanda “San’atındaki ihtisasiyle meşhur lokantacı Bay Pandeli tarafından çok mutedil fiatla mükemmel bir büfe hazırlanmış olduğunu meraklılara sureti mahsusada bildiririz” cümleleri dikkat çekiyor. 100 yıllık 30 markadan biri Sofya Çobanoğlu Sofya Çobanoğlu anlatıyor: “100 Yıllık Markalar Derneği adı altında kurulmuş ciddi bir kurum var, geçen yaz İstanbul’da bir toplantımız oldu. Gördüm ki ülkemizde kurumsallaşmış topu topu yaklaşık 30 markamız var. Bir dünya şehri olan İstanbul’da böyle bir mekânı her şeye rağmen yaşatıyor olmak büyük bir gururdur. Biz İstanbulluyuz. Dünyanın en büyük kültürlerinin içine doğduk. O kültürü yaşatmak görevimiz. Bu yüzden bütün zorluklara göğüs gerdik. Mesela Mısır Çarşısı tarihi bir yer olduğundan akşam yemeği servisimiz yok. Biz, para kazanma derdimiz olmadığından haydi buradan taşınalım daha modern bir yere gidelim, akşam yemeği çıkartıp para kazanalım diye hiç düşünmedik. Kriz başladığında İstanbullu birçok dostumuz yardımımıza koştu. Şu anda babam ve annem artık çok yaşlılar ve bu durum onları çok üzüyor. Pandeli bir müzedir Ekonomik kriz bütün dünyayı sarsıyor. Pek çok işyeri, dükkân kapanıyor. Ama Pandeli bir işyeri, ticari bir mekân değil, sadece bir lezzet şöleni de değil. Bizim tarihimiz, kültürümüzdür. Aslında bir müzedir. Değerlerimize sahip çıkmak adına yaşatalım diyorum.” 4. nesil heyecanı Pandeli’de gastronomi atölyeleri, tarih buluşmaları yapılabileceğini söylüyor Çobanoğlu, “Çok amaçlı, çok hedefli bir değer olabilir. Dünya başkentlerinin, imparatorlukların mutfak kültürünü yansıtan bir müze haline de gelebilir.” Bunun yanı sıra başka bir hayali daha var Çobanoğlu’nun: “İki çocuğum var. En büyük arzum şimdi Londra’da bulunan oğlumun Pandeli’yi yaşatmasıdır. Aynı markayı yaşatan dördüncü nesil olacak, çok heyecan verici değil mi?” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear