26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 25 Ekim 2016 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ZARİFE SELÇUK 13 büyük utanç İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün darbe girişimi sonrası gözaltı merkezlerinde işkence ve kötü muamele yapıldığı iddialarını içeren raporunda tüyler ürpertici örnekler var İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch HRW), kence iddialarının yer aldığı anlatımlarda, bir avukatın müvekkiline işkence darbe girişimi sonrası Tür yapılmasına şahit olması kiye’deki gözaltı merkezle na rağmen müdahale ede rinde işkence ve kötü muamele yapıldığı iddiaları KEMAL GÖKTAŞ nı içeren bir rapor hazırla mediğine ilişkin ifadeleri de yer aldı. Darbe girişimi sırasın dı. “Açık Çek Türkiye’de Darbe da meydana gelen cinayetleri ve Girişimi Sonrası İşkenceye Kar diğer suçları soruşturmanın ve şı Koruma Tedbirlerinin Askıya sorumlulardan hesap sormanın Alınması” başlıklı raporda, işken Türkiye yetkililerinin hakkı ve ce ve kötü muamele yapıldığına yükümlülüğü olduğu vurgulanan ilişkin 13 ayrı örnek verildi. İş raporda, “insanlık suçu” olan iş kenceye hiçbir koşulda başvurulamayacağı belirtildi. Raporda gözaltındakilerin vücutlarındaki yara izlerinin darbe girişimi gecesi çıkan olaylardan meydana gelme ihtimalinin bulunduğu da belirtilerek “Ancak bazı fotoğraf ve videolardaki kötü muamele ve yaralanmaların ise gözaltında olduğunun anlaşıldığı” ifade edildi. HRW raporunda bir spor salonunda tutulan darbecilerden birinin başına silahla vurulmasına ilişkin vi deo örnek gösterildi. Raporda hükümet yetkililerinin darbe girişiminden sonra işkenceye sıfır tolerans göstereceklerini ilan ettiklerini ve 2003’ten bu yana resmi politikası olduğunu vurguladıkları hatırlatılarak “Ne var ki, yetkili makamlar son işkence iddialarına gereğince yanıt vermek yerine bu iddiaları dile getirenleri taraflı ve darbe yanlısı olmakla veya Gülen hareketinin propagandasını yapmakla suçladılar” denildi. l ANKARA Neden ‘Açık Çek’? Raporun başlığında “Açık Çek” ifadesinin yer almasına ilişkin olarak raporda şu ifadeler yer aldı: “Olağanüstü hal ilan etmek hükümete haklara ilişkin yükümlülüklerini azaltma konusunda açık çek vermez ve bilhassa, aykırı tedbirler alınması mümkün olmayan, dokunulmaz belli hak ve yükümlülükler vardır.” l TAVSİYELER KHK iptal edilmeli Raporda Türkiye’ye şu tavsiyelerde bulunuldu: l Kötü muameleye olanak sağlayan 30 günlük gözaltı süresi ve 5 gün avukat yasağı başta olmak üzere KHK hükümleri iptal edilsin. l Tüm işkence ve kötü muamele iddiaları vakit geçirmeden, tarafsız biçimde soruşturulsun. l KHK’ler kapsamında görevini yerine getiren kişinin bu fiilleri nedeniyle cezai sorumluluktan korunması hükmü iptal edilsin. l Kolluğun gözaltındakilerin sağlık muayenesi sırasında müdahale etmemesini sağlayın. l BM İşkenceye Karşı Özel Raportörü, baro temsilcileri, hükümet dışı kuruluşların temsilcileri, avukatlar ve sağlık personeli dahil, bağımsız gözlemcilerin tüm polis ve jandarma gözaltı merkezlerine ve hapishanelere erişimine izin verilsin. l Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne ilk fırsatta, Türkiye’ye yeni bir ziyaret gerçekleştirmesi istenilen raporda BM’den de ziyareti hükümetçe ertelenen İşkence Özel Raportörü’nün, 2016 sona ermeden kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirmesi için Türkiye’nin zorlanması istendi. HRW, Türkiye’nin uluslararası ortaklarından, Türkiye hükümetini, işkenceye karşı uyarması ve uluslarararası bağımsız gözlemcilerin gözaltı merkezlerine erişimine izin vermesi için baskı yapmasını talep etti. l DARBE TEŞEBBÜSÜ O gece de raporda Raporda 1516 Temmuz’da “ordu içindeki bazı unsurların” bir darbe girişiminde bulunduğu belirtilerek “Çatışmalar sırasında en az 241 vatandaş ve emniyet personeli hayatını kaybetti. Darbe girişiminde yer alanlar İstanbul ve Ankara sokaklarına tanklar çıkardı, savaş uçaklarıyla Meclis’i bombaladı ve darbe girişimini protesto için sokaklara dökülen halkın üzerine helikopterlerden ateş açtı” denildi. Raporda darbe girişimi sırasında yaşananlardan da örnekler verildi: “Bir seyahat acentasında çalışan 39 yaşında bir erkek o gece, Meclis’in bombalandığı sırada Kızılay’da olduğunu söyledi: Sabah 02.00 sularında bir helikopter Meclis’e saldırdı. 10 dakika sonra insanlara makineli tüfekle ateşe başladı. Solumda bir grup kız çocuğu, sağımda bir baba, arkamda bir adam vuruldu, bacağı çok ciddi yaralanmıştı. Başka bir adamla birlikte ayağı yaralı olan kişiyi taşıdık. Kaldırımda, yerde yatan birçok ölü insan vardı.” “Bir başka erkek de önce yaralıların ambulansa taşınmasına nasıl yardım ettiğini ve ardından helikopterden açılan ateşle kendisinin de yaralandığını şöyle anlattı: Helikopterin makineli tüfeğiyle ateş ediyorlardı. Mermiler arabamın hemen yanına isabet etti ve yaralandım. 20 metre ileride üç ambulans vardı. Oraya doğru yürüdüm. Uyandığımda hastanedeydim.” İsimleri gizli tutuldu 46sayfalık raporda “Avukatlar, sağlık personeli, gözaltından bırakılmış kişiler ve gözaltında tutulanların ailelerinin gözaltında işkence ve kötü muameleyle ilgili 13 vaka anlattıkları” belirtilerek görüşülen 40’ı aşkın kişinin isimlerinin “güvenlik gerekçesiyle” gizli tutulduğu ifade edildi. Raporda görüşmelerin, bu kişilerin “kapsamlı gözaltılarda sıranın kendilerine gelmesinden korktuklarını söyle dikleri bir ortamda gerçekleştirdiği” ifadesi de yer aldı. Raporda yer alan 13 örnek vakanın 17 farklı kaynaktan alınan bilgilere dayandığı ve birkaç vakada bilginin başka kaynaklarca da doğrulandığı belirtildi. “HRW, bu vakalarla ilgili verilen detaylı bilgilere ve anlatımlardaki iç tutarlılığa dayanarak bu öykülerin güvenilir olduğuna hükmetmiştir” denilen raporda yer alan 13 vaka özetle şöyle... İŞTE RAPORDA YER ALAN O 13 VAKA 1İstanbul’dan bir avukat, subay müvekkiliyle Vatan Emniyet’teki görüşmesinde ‘sol omuzunda berelenme, yüzünde yara ve izler ve bileklerinde kelepçe izleri’ gördü. Müvekkili, avukata suçlamaları reddettiklerinde polisin hakaret etmeye, vurmaya ve tekmelemeye başladığını, kendilerine ve eşlerine tecavüzle tehdit edildiklerini söyledi. Avukat ise “Bunu yapmayacaklarına güvenemezsiniz. Bir defasında adam gelip teslim olsun diye polisin bir çocukla annesini re 2hin olarak tuttuğunu gördüm” dedi. Yüksek rütbeli bir subaya adli yardım için atanan bir avukat, müvekkilini Ankara Emniyeti’nde vücudunda yara izleri ve bacağında kopmuş et gibi duran bir yarayla gördüğünü anlattı. Avukat, müvekkili hâkim karşısına çıkarıldığında yanında oturan polisin silahını masanın üstüne koyduğunu ve bunu tehdit olarak algıladığını ifade etti. Müvekkili, hâkime, polisin başını yere vurduklarını anlattı. Avukat, hâkimin kararını açıklamadan önce verdiği arada, kötü muameleyle ilgili şikâyette bulunduğu esnada bir kıdemli polisin kendisine ‘senin de gözaltına alınmanı sağlamak çok ko 3lay’ dediğini aktardı. Bir adli yardım avukatı, polisin, subay olan müvekkilini Ankara Emniyeti’ndeki sorgu sırasında defalarca dövdüğünü şöyle anlattı. “Arkasında birkaç polis ayakta duruyordu. O da masanın önündeki bir sandalyede oturuyordu. Konuşması için normalde kelepçe olarak kullandıkları plastik bantlarla kırbaçlar gibi vurmaya başladılar; yumruklarıyla da başına ve vücudunun üst kısmına vurdular. Elleri kelepçeli olduğundan kendini korumak için hiçbir şey yapamıyordu. Bir aşamadan sonra artık sırtımı döndüm. Ona kaç kez vurduklarını bilmiyorum. Daha fazla bakamadım. Durdurmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum. En sonunda ifade verdi. O saatte oradaki tek avukat bendim. Her yerde şiddet vardı ve polis benim orada olmamdan memnun değildi. ‘Bu insanların neden avukata ihtiyaçları var ki’ diyorlardı.” Avukat, normalde bu koşullar altında ifade tutanağını imzalamayacağını ya da koşullarla ilgili not ekleyeceğini, ama bu kez ikisini de yapamayacak kadar korktuğunu söyledi. Avukat, müvekkilinin mahkemede kötü muame leden söz etmediğini anlattı. Avukat o zamandan beri adli yardım müvekkili al 4mayı reddediyor. Yüksek rütbeli bir subayın duruşmasına katılan bir adli yardım avukatı, subayın duruşma sırasında hâkime Ankara Emniyeti’nde polisin kendisini dövdüğünü anlattığını ve vücudun 5daki morlukları gösterdiğini söyledi. Bir adli yardım avukatı, subay olan müvekkiliyle Ankara Emniyeti’nde görüştüğünde, polis karakolunda kötü muamele gördüğünü söylediğini ve gömleğini sıyırarak sırtındaki büyük bir morluğu gösterdiğini anlattı. Subay şikâyetini sorgu sırasında tekrarladı. Ancak polis bu yaraları darbe gecesi kavga sırasında almış olabileceğini söyledi. Avukat, ifade tutanağında kötü muamele iddialarına yer verilmediğini, kendisinin de tutanağa bunu not düşemeyecek ka 6dar korktuğunu söyledi. Avukat Gülhan Kaya, Urfa’da polisin MLKP üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınan Mehmet Ali Genç ve Metin Kösemen’e işkence yaptığını söyledi. Kaya, “Anlattıkları şeyler dayanılmazdı. Sanki 1990’lar geri gelmişti” dedi. Kaya, müvekkillerinin “polisin soyunmaya zorladığını, güneş altında saatlerce tuttuğunu, testislerini sıktıklarını, dayak atıp copla tecavüz etmek 7le tehdit ettiğini” anlattı. Bir adli tıp uzmanı. bir subayın gözaltında 36 saat elleri arkadan bağlı, alnı yere değecek şeklide dizleri üstünde oturttulduğunu, ne zaman hareket etmeye kalkışsa sırtına ve başına kemerle vurduklarını anlattı. Subay, adli tıp uzmanına, polisin kendisini erlerin bulundu ğu bir hücreye yerleştirdiğini ve askerlerin de kendisini ciddi şekilde dövdük 8lerini anlattı. Aynı adli tıp uzmanı, bir işadamının üçüncü muayenesinde sırtında morluklar gördüğünü anlattı. Uzman “Morlukların sert zeminde yatmaktan kaynaklandığını söyledi, ama buna imkân yoktu. Birisi sırtına künt bir cisimle 9vurmuştu” dedi. Ankara’da bir avukat, işsiz öğretmen olan müvekkilinin kendisine “Polis ilk önce arkadaşını gözaltına almış ve işkence yaparak kendisini ihbar etmesini sağlamış. Polis müvekkili karakolda yoğun olarak dövmüş. Karısına tecavüzle tehdit edince, suçlamaları kabul etmiş. Doktor kendisini karakolda muayene etmiş ve iyi olduğunu yazmış” dediğini anlattı. 10Darbe girişiminden sonra gözaltına alınan bir kadın, polisin yeterince su ve yemek vermediğini, uzun süre aynı pozisyonda oturmaya zorladığını ve uykusuz bıraktığını anlattı. Kadın “Uyumayalım diye odaya gürültü yapan bir telsiz getirdiler ve televizyonun sesini sonuna 11kadar açtılar” dedi. Antalya’da gözaltına alınan öğretmen Eyüp Birinci savcıya verdiği ifadede şunları anlattı: “Gözlerim bağlı idi. ‘Bildiklerini anlat, Antalya’da ne işin var’ diyerek çırılçıplak soydular. Yüzüme, gözüme, ayaklarımın altına, karnıma vurarak, hayalarımı sıkarak ‘seni hadım ederim’ diyerek işkenceye devam ettiler. Ayaklarıma, kollarıma ve boynuma önce ıslatarak copla vurdular. Her vurduktan sonra dik dur diyerek karnı ma dakikalarca vurdular.” Birinci, gözaltına alındığı gün götü rüldüğü doktorun vücudundaki kanıtları “basit, ciddi değil” diyerek görmezden geldiğini, ancak sonraki günlerde sorgu esnasında bayıldığında doktorun iç kanama teşhisi koyması üzerine hastaneye götürüldüğünü ve ameliyat edildiğini anlattı. Birinci’nin eşi de doktorun kendisine bağırsaklarından 10 santimetre aldıklarını anlattı. Hastane ameliyata ilişkin tıbbi belgeleri göstermeyi reddetti. HRW, bu ameliyatın kötü muamele yüzünden mi ge 12rektiğini doğrulayamadı. Ankara’da bir avukat, bir müvekkilinin polisin kendisine işkenceye varan kötü muamele yaptığını, bu yüzden iç kanama geçirdiğini anlattığını söyledi. Avukat doktor raporu aldıklarını, ancak serbest kalan müvekkilinin, darbe davaları bitene kadar şikâyette bulunma 13maya karar verdiğini söyledi. İstanbul’dan üç avukat PKK operasyonunda gözaltına alınan 19 kişinin işkence gördüğünü ileri sürdü. Avukatlardan biri, Atışalanı Karakolu’nda tutulan 7 kişi ile yaptıkları görüşmede ‘polisin dövdüğünü, küfrettiğini ve tehdit ettiğini, ilk üç gün çok az yemek verildiğini’ anlattıklarını aktardı. Diğer avukat da Vatan Emniyet’te tutulan 5 beş kişinin, ‘gözaltında dövüldüklerini, çırılçıplak soyulduklarını, copla testislerine vurulduğunu ve copla tecavüz tehdidine maruz kaldıklarını’ anlattı. Şüpheli İ.B., hapishaneden avukatına yazdığı mektupta “Soyarak cinsel organlarımızı sıkma, darp etme, iğrenç yönelimlerde bulunarak, tehditler savurdular. Biri ‘Anneni buraya getirdim, konuşmazsan gözünün önünde tecavüz edeceğim’ dedi. Kafama torba geçirip kafamı yere, duvara vura vura beni, alçakça gülerek, domalık dedikleri bir pozisyona getirerek ‘yok mu buna tecavüz edecek babayiğit’ diye bağırıp gülüyorlardı. İşlemediğim bir suçu (kabul etmem için) hakaret ve tekmelerle üstüme geliyorlardı. Darp raporları aldığım her gün beni bir kez daha darp ediyorlardı. ‘istediğin kadar al, bize sökmez, her şey elimizde’ dediler” diye yazdı. F.P. de polislerin ‘Haydar Dayı’ dedikleri copla tecavüzle tehdit edildiğini anlattı. Tüm şüpheliler hâkimlikte şikayetçi oldular. haber 7 Nasuh Mahruki, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Cadı avında sıra Mahruki’de AKUT Başkanı ve yazar Nasuh Mahruki, bir televizyon programındaki, ‘devran dönecek, hükümet vatana ihanetten yargılanacak” sözleri nedeniyle, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan dün tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Adli kontrol kararıyla serbest bırakılan Mahruki, her hafta pazartesi günleri en yakın karakola imza verecek. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği’nce sorgulanan Mahruki, “Devran değişecek diye bir ifade kullandım diye savcı bey ‘FETÖ’cü ağzı’ diyerek, niyet okuma yaparak mahkemeye yolladı. Devran değişecek FETÖ’cülerin kodu mu? Nereden bileyim. O lafı, bu hukuksuz dönem değişecek, haklı haksız, suçlu suçsuz ayrımı yapılacak anlamında söyledim. Cumhurbaşkanı’na hakaretle ilgili savunmamı yaptım. Savcı ‘orası tamam ama şu lafı söylemeseydiniz’ dedi. İyi niyet olmadığını düşünüyorum.” CEMEVİNE SALDIRI Sultangazi Emek ve Demokrasi İçin Güç Birliği’nin “OHAL’de Gazi’de yaşıyoruz. Sorunlarımızı tartışıyoruz” başlığıyla önceki gün Gazi Cemevi’nde yapacağı halk toplantısına katılmak için gelenlere, polis plastik mermi ve gaz bombalarıyla müdahale etti. Binanın içine atılan gazlar nedeniyle çok sayıda kişi fenalık geçirdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Onur’suz’ vicdan Onur Önal’ın koğuşta öldürülmesiyle ilgili davada görevliler ve avukatlarından skandal açıklamalar. HİLAL KÖSE Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde, 15 yaşındaki Onur Önal’ın, koğuştakiler tarafından dövülerek öldürülmesiyle ilgili yargılanan dönemin cezaevi müdürü Naci Yıldız, dün ilk kez yargıç karşısına çıktı. Sivas Açık Cezaevi Müdürü olan Yıldız, İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki savunmasında, “15 yaşında bir gencin bu şekilde ölmesi beni üzdü. Kabul edilecek durum değil. Maalesef insan hayatında çoğu zaman böyle istenmeyen, üzücü olaylar söz konusu olmaktadır” dedi. Personele disiplin cezası vermemekle suçlandığını ancak vicdanının rahat olduğunu belirten Yıldız, “Bilirkişi de olayın personel eksikliği ve teknik aksaklıklar nedeniyle yaşandığını belirtmiştir. Hakkımda, gazetede haber olmasından sonra dava açıldı” dedi. Onur’un koğuşunun üç kez değiştirildiğini dile getirerek, son koğuşuyla ilgili değiştirme talebinin olmadığını söyledi. Anne Nurcan Önal, Yıldız’a “Onur’un koğuşunun değiştirildiğine inanmıyorum. 40 aydır cezaevindeyim. Oralarda neler yaşanıyor biliyorum” diye tepki gösterdi. Maltepe’nin ikinci müdürü, sanık Suat Karhan da o gece yıllık izinde olduğun belirterek, “Disiplin cezası verilmedi. Delil yokluğundan böyle kanaat oluşmuştur. İdari bir karardır. Vicdani bir karardır” dedi. Sanıkların avukatı Gizem Gençoğlu ise müvekkilinin kurban edilmek istendiğini savunarak, “Ceza yargılamasının amacı kamu vicdanını rahatlatmak değil” dedi. Nurcan Önal’ın avukatları Gülizar Tuncer ve Selmin Cansu Demir, itiraz ederek “Ceza yargılamasının amacı tam da budur. Biz cellat değiliz, hukukçuyuz. Kurban aramıyoruz ama kurbanların avukatlığını yapıyoruz. Onur’dan sonra da cezaevlerinde çocukları ölmeye devam ediyor” dediler. l İSTANBUL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear