23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 4 Mayıs 2015 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Türkiye’de ekonominin kötü yönetildiğini düşünenler hızla yükseliyor. Metropoll’e göre kötüye gidiş görenlerin oranı nisanda yüzde 13 arttı. etropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar’ın “Türkiye’nin Nabzı Nisan 2015” araştırmasına göre, son dönemde ekonominin kötü yönetildiğini düşünenlerin oranı yüzde 57’ye çıktı. Araştırmaya göre, “Son zamanlarda ülkemizde ekonominin iyi mi yoksa kötü mü yönetildiğini düşünüyorsunuz?” sorusuna geçen yıl nisan ayında “Kötü yönetiliyor” diye cevap verenlerin oranı yüzde 44.4’ken bu yıl nisanda aynı cevabı verenlerde yaklaşık 13 puanlık bir artış görüldü. Ekonominin iyi yönetildiğini düşünenlerin oranı ise geçen yıl nisan ayında yüzde 45.8’ken, bu yıl nisanda yüzde 33.5’a düştü. Aynı soruya cevap vermeyen ya da “Fikrim yok” diyenlerin oranı yüzde 9.4. Ekonominin iyiye gittiğini düşünenlerle, kötüye gittiğini düşünenlerin oranının birbirine en fazla yaklaştığı dönem ise Aralık 2014 oldu. Bu dönemde yüzde 45.7 olumlu yanıt verirken, yüz Krizin ayak sesleri M de 46.2 gidişatı kötü gördüğünü söyledi. ekonomi 9 AKP kapatıyor! eçen hafta YÖK Başkanı Yekta Saraç tarafından açıklanan ancak kamuoyunda önemi ölçüsünde değerlendirilmeyen haberin bir bölümü şöyleydi: “2014 yılında 11’den az öğrenci kaydolan devlet üniversitelerindeki programlara bu yıl kontenjan verilmeyecek. Bu kapsamda 36 üniversitenin kimya bölümüne, 31 üniversitenin fizik bölümüne, 22 üniversitenin biyoloji bölümüne, 7 üniversitenin de matematik bölümüne öğrenci alımı yapılmayacak” (Vurgular benim). Böylece öğrenci kontenjanı verilen temel bilimler programlarının sayısı 241’den 145’e düşürülüyor! Bu açıklamanın dayandığı son beş yılın sayısal gelişmeleri ise şöyle (Hürriyet, 29 Nisan): G Mali disiplin zayıfladı Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu da (TİSK) nisan 2015 ekonomi bülteninde, mali disiplinin zayıfladığı bir ekonomide Merkez Bankası’nın tek başına fiyat istikrarını sağlamasının imkânsız olduğunu vurguladı. TİSK enflasyon oranının Türkiye’de iktisat politikası açısından kritik değişken haline geldiğini belirterek, seçim nedeniyle 2015’in enflasyonda dönemeç olabileceğine dikkat çekti. Yükselen ekonomiler için finansal risklerin arttığı aktarılan bültende, finansal olmayan şirketlerin döviz cinsinden borçlarının GSYH’ye oranının çok yüksek olması nedeniyle Türkiye, Rusya ve Brezilya açısından döviz kuru riskinin daha fazla olduğu ifade edildi. l Ekonomi Servisi Finansal risk de kur riski de artıyor İSK, yükselen piyasa ekonomileri için finansal risklerin de arttığına dikkat çekti. TİSK bülteninde, Türkiye, Rusya ve Brezilya açısından döviz kuru riskinin daha da arttığına, finansal olmayan şirketlerin döviz cinsinden T borçlarının GSYH’ye oranının çok yüksek olmasına dikkat çekildi. 2015’in ilk 2 ayında yabancıların doğrudan yatırımları ve portföy yatırımlarının da azaldığına işaret edilen bültende, “Yabancıların doğrudan yatırımları geçen yılın OcakŞubat dönemine göre 534 milyon dolarlık azalışla 713 milyon dolar olarak gerçekleşti. Cari açığın bir başka finans kalemi olan portföy yatırımlarında ise 168 milyon dolarlık bir net çıkış oldu” denildi. Fındık fiyatı el yakıyor Sezonu 10 liradan açan fındık fiyatı 19 liradan işlem görmeye başladı. Son üç ayda kuruyemiş fiyatları da yüzde 200 arttı. PINAR YILDIZ Haksız frekans büyüme için engel lirten Enginyurt, “İç piyasada orta kalitede kavrulmuş fındığın kilosu 5060 lira arasında değişiyor. Ramazan döneminde iç piyasada bir talep artışı beklesek de şu an için tüketicinin fındık alımında zorlandığını söyleyebiliriz” dedi. Enginyurt, yurt içi pazarındaki daralmaya rağmen, çikolata sanayiinden ve Avrupa’dan talebin sürdüğünü kaydetti. MayısHaziran döneminde fiyatların artmaya devam edeceğini söyleyen Yeşilyurt, fındığın kilosunun 25 liraya çıkmasını beklediklerini açıkladı. egasus Havayolları Genel Müdür Sertaç Haybat, şirketin 2015 ilk çeyreğinde yüzde 10.8 büyüdüğünü belirterek “Daha fazla büyümemiz mümkün. Ancak trafik hatları konusunda hâlâ şeffaflaşamadık. Frekans dağıtımı en büyük engel” dedi. Haybat, ilk çeyrekte bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam misafir sayısını 4.52 milyona, koltuk arzını yüzde 12.1 artışla 5.81 milyona çıkardığını belirtti. P ylül başında serbest piyasada 12 lira olan kabuklu fındığın fiyatı ocak ayında 15 lira seviyelerine kadar yükseldi. Fındık son günlerde ise 19 liradan işlem görmeye başladı. Son üç ayda kuruyemiş fiyatları yüzde 200 artarken, yüksek kalitede kavrulmuş fındığın fiyatı da 85 liraya kadar çıktı. Fiyatların don olayları ve buna bağlı olarak 2015 rekoltesinin düşük olmasından kaynaklandığını fiade eden Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkan Vekili Evren Enginyurt, fiyat artışında doların yükselişinin de etkili olduğunu kaydetti. Enginyurt, sezon başında dile getirilen fındık fiyatının 20 liraya yükselebileceği iddialarının bugün gerçek olduğunu söyledi. Kabuklu fındığın fiyatının 1920 lira arasında değiştiğini be E Sertaç Haybat üçüncü havalimanından sonra Atatürk Havalimanı’nın kapatılmaması gerektiğini söyledi. Doluluk yüzde 77.8’e çıktı Doluluk oranının yüzde 77.8 olarak gerçekleştiğini, geçen yılın ilk çeyreğinde 80 olan uçulan nokta sayısını da 89’a çıkardığını anlatarak, daha hızlı büyüme imkanlarının olduğunu ancak bunun önündeki engelin ise yine trafik hatları olduğunu açıkladı. Frekans dağıtılmasında hâlâ şeffaf hareket edilmediğini dile getiren Haybat, “İstediğimiz yere uçamıyoruz. Uçacağımız hatlar konusunda seçici olamıyoruz. En istenmeyen yeri bize teklif ediyorlar. Frekans dağıtımı da ha şeffaf olsa daha hızlı büyüyebilirdik. Trafik hatları konusunda liberal olan ülkelerde sorun yok. Ancak Rusya, Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkelerinde sıkıntı oluyor” dedi. Yeni hatlar Hedeflerinin Orta Asya’ya daha çok uçmak olduğunu ve potansiyelin yüksek olduğunu söyleyen Haybat, “Beyrut’a ve Kuveyt’e iki frekansa çıkacağız. İngiltere Gatwick’e ilk uçuş 1 Mayıs’ta başladı. Oslo’ya ilk uçuş 14 Mayıs, Gürcistan Kutaisi’ye ilk uçuş 19 Mayıs’ta. Kastamonu’ya ise ilk uçuş Don üzümü de vurdu Manisa’da geçen hafta meydana gelen don olayının üzüm bağlarına faturası ağır oldu. Filizlenme aşamasındaki 320 bin dönüm bağ zarar gördü. 13 bin üreticinin olumsuz etkilendiği don olaylarında bu yıl toplam üzüm üretiminde yüzde 25’lere varan azalma olabileceği açıklandı. Tüketici alamıyor 16 Mayıs’ta. Giresun OrGi’yi de istiyoruz ama henüz başlama tarihi belli değil” diye konuştu. Sertaç Haybat, Üçüncü Havalimanı’nda kazara bir gecikme olması durumunda İstanbul’un ikiüç yıl içinde tıkanacağını da belirtti. 2005’te ilk uçuşa başladıklarında boş olan Sabiha Gökçen Havalimanı’nın kapasitesinin de dolmak üzere olduğunu belirten Haybat, “Aslında doldu da. İstanbul’da Atatürk Havalimanı zaten doldu. Londra’da 5 tane havalimanı var. İstanbul’da üç tane havalimanı fazla değil” dedi. l Ekonomi Servisi Mayıs, bu yıl da AKP hükümeti için tam anlamıyla bir yenilgi oldu! Çünkü Taksim salt bir mekân değil. 1977 saldırısı ve katliamı, hükümetin ısrarla “1 Mayıs” günü bu mekâna girişi engelleme çabaları bu mekânı salt fiziki bir mekân olmaktan çıkardı, onu içi doldurularak anlamlandırılmayı bekleyen bir simge düzeyine yükseltti. Hükümetin başarılı olabilmesi için bu içini doldurma sürecini kontrol ederek anlamı belirlemesi gerekiyordu. Bu belirleme işleminde başarılı olabilmesi için hükümetin iki şeyden en azından birini başarması gerekiyordu. Ya hükümetin, “1Mayıs” günü, işçi hareketinin, sosyalist hareketin demokrasi güçlerinin bu meydana girişini değil, esas olarak bu meydana giriş arzusunu, giriş için mücadele etme arzusunu ortadan kaldırması, “meydanı” işçi hareketinin ve sosyalist hareketin, genelde muhalefetin “arzu nesnesi” olmaktan çıkarması gerekiyordu. Ya da 1 Mayıs’ta, işçi hareketinin tarihini anmak, varlığını göstermek, dayanışmasını ve kapitalizme yönelik eleştirilerini tekrarlamak için Taksim’de toplanmak isteyenlerin varlığından rahatsız olmayan, korkmayan, bunu bir tehdit olarak algılamayan, hatta önemsemeyen, böylece sıradanlaştıran bir özgüvene sahip olduğunu sergileme 1 Bir ‘1 Mayıs’ yenilgisi daha... si gerekiyordu. AKP hükümeti, bu iki alanda da tam anlamıyla başarısız oldu. Hükümetin, Taksim Meydanı’na girişi engellemek için, aldığı yaygın önlemler, ulaşımın kapanması, İstanbul’da halkın huzurunu bozdu, ekonomik yaşamı aksattı. 20 binden fazla polis, TOMA’lar, tazyikli su, biber gazı, boyalı mermi, meydana girmek isteyenlere yönelik hınçlı ve acımasız saldırı kısacası fiziki bir şiddet uyguladı. Dahası hükümet, Taksim Meydanı’nın bir muhalefet mekânı olarak canlanmasını engellemeye çalışırken, İstanbul’un çok daha geniş bir alanının protesto / muhalefet mekânına dönüşmesine yol açtı. Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı “işçilerle buluşma” adına yaptığı konuşmada, “Siz asgari ücretin ne olduğunu biliyor musunuz” gibi en azından garip sorular soruyor, Ferguson ve Baltimore ayaklanmalarının dünya medyasında yer almadığına ilişkin gerçekle uyuşmayan iddialarda bulunuyor, protesto eden, haklarını arayan işçileri işine ihanet etmekle suçlayan ifadeler kullanıyor, kısacası simgesel bir şiddet uyguluyordu. Ancak, ne güvenlik güçlerinin fiziksel şiddeti, ne de Devlet Başkanı’nın konuşmasının simgesel şiddeti, meydana girmek isteyenlerin arzularını azaltacak bir etki yapamadı. Taksim derken, tüm İstanbul... Aksine, hem uygulanan fiziksel şiddet, hafızalara kazınacak, gelecek yıllarda Taksim’in işçi hareketi ve sosyalist hareket açısından bir “arzu nesnesi” olmaya devam etmesini güvenceye alacak olan görüntüler, gelecek günlerde, yıllarda kullanılacak anlam yüklü fotoğrafların oluşmasına olanak sağladı: 1 Mayıs günü Taksim’e girmek için çabalarken, fiziki ve simgesel şiddete göğüs gerenler, “Copu, mermiyi, gazı bilerek geldik ve bir kez daha denedik” diyebilen bir özgüveni sergilediler, gelecekte konuşulacak anıları, deneyimleri ürettiler. Taksim Meydanı, “1 Mayıs”ın fiziki ve simgesel mekânı olarak anlamını ve varlığını korudu. İşçi hareketi ve sosyalist hareket, bu meydana girmekteki kararlılıklarını bir kez daha sergiledi. Hükümet 1 Mayıs olayından, diğer bir deyişle işçi hareketinden, sosyalist hareketten, bu ikisinin bir meydanda bir araya gelmesinden, dahası Kürt hareketiyle buluşmasından, halkın iradesini bir meydanda bir gün için bile olsa kristalize etmesinden, ne kadar korktuğunu, uygulamaya çalıştığı acımasız, ölçüsüz fiziksel ve simgesel şiddetle sergiledi. Hükümetin ve güvenlik güçlerinin tüm engelleme çabalarına karşın, hatta bunların da katkısıyla, tüm ekranları, sosyal medyayı, ertesi gün gazeteleri dolduran, şiddet ve direniş dolu imajlarla, “1 Mayıs” simgesel olarak tüm İstanbul’u kapsayacak biçimde genişledi. Kısacası hükümet amacına ulaşamadı, “1Mayıs’ta”, bu günün önemini anlamını anma, anımsatma ve gösterme çabalarını engelleyemedi. Hükümet 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda bir kez daha daha yenildi. HHH Burada yok olurcasına bir düşüş var. YÖK de yeteri kadar başvuru olmadı gerekçesiyle kimi bölümleri kapatıyor. Tabloda, kontenjan ve yerleşen sayılarının, 2010’dan 2014’e, yani beş yılda biyolojide yüzde 17; fizikte yüzde 10; kimyada yüzde 20 ve matematikte yüzde 40 gibi akıl almaz düzeylere düşmesi, en hafif deyimiyle, bilimsel bir çöküntüdür ve bu toplumun geleceğinin nasıl karartıldığının çok somut bir kanıtıdır. Dikkat edilirse matematik dışında en büyük kontenjan düşüşlerinin yaşandığı yıl 2012’dir. Bu yılın eğitimde çok özel bir yeri var; ünlü 4+4+4 uygulaması ile ilgili yasa 11 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. Doğrudan bağı olmasa da yaratılan eğitim anlayışının, özellikle de üniversitelerin temel bilim bölümlerini bitirenlerin çok büyük bir bölümünün ortaöğretimde öğretmen oldukları göz önünde tutulursa, üniversite adaylarının bölüm seçmelerini bu sonuçları doğuracak yönde etkilemiş olduğu söylenebilir. Ayrıca, kapatılan bölümlerde çalışan öğretim üyesi sayısı yedi bin dolayındadır. YÖK Başkanı aynı gün bu öğretim üyelerinin başka alanlarda görevlendirilmeleri için çalışmalar yapılacağını açıkladı. Daha sonra da temel bilimleri daha çekici kılmak amacıyla öğrencilere sağlanan burs olanaklarının artırılacağını belirtti. Ancak bu tür küçük düzeltmeler, açılan bu ağır yarayı kapamaya hiçbir biçimde yetmez. Çok daha kapsamlı, giderek köklü önlemler alınması gerekiyor. HHH Tümüyle eğitimde, özellikle de temel bilimlerde, isteyen öğrenci bulunmadı mantığıyla öğrenci yerleştirme işlemi yapılamaz. Bu iş, alıcısı yok diye bir piyasa ürünü, örneğin mantar yetiştirmemeye benzemez! Söz konusu olan, daha doğrusu gelişmesi gereken, bireysel olduğu kadar toplumsal yararı da olacak olan insan beynidir. Kesilip atılanlar, adları üstünde temel bilimlerdir. Çağımızda her düzeyde araştırmacı ve bilim insanı yetiştirilmesinde temel bilimler eğitimi vazgeçilmez bir öncelik taşır. Sayıları hızla artan üniversitelerin nitelikli öğretim üyesi eksiği ve daha genelde ülkenin araştırmacı açığı olduğu da biliniyor. Araştırmacı sayısını artırmadan da ekonomik ve toplumsal gelişme olmuyor. Günümüzde bilimler iç içe geçerek güçlenebiliyor. Temel bilim altyapısı olmadan, tıptan mühendisliğe teknik ağırlıklı uygulamalı bilimler; ekonomiden psikolojiye sosyal bilimler ve giderek hukuk ve tarih bilimleri sağlıklı gelişemiyor. HHH Temel bilimler eğitiminin üniversitelerde içine düşürüldüğü durum aslında bu ülkede bilimsel gelişmenin geleceğinin temellerinin çökertildiği anlamına geliyor. AKP’nin eğitim anlayışının doğrudan bir sonucu olan bu tablo, yalnızca ülkeyi bilimin aydınlığına kapatmakla kalmıyor; toplumun aklını körelterek geleceğini karartıyor! Kira beyanında yüzde 11 artış var Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, beyanname veren mükellef sayısı ve beyan edilen kira gelirinde en yüksek rakama ulaşıldığını açıkladı. Şimşek, ilk kez 2012’de hayata geçirilen “Önceden Hazırlanmış Kira Beyanname Sistemi”nin vatandaşlarca benimsendiğini söyledi. Şimşek, “Bu yıl mart ayında beyanname veren mükellef sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11 artarak, 1 milyon 311 bin 289’a yükseldi. Kiraya verilen ve elde edilen geliri beyan edilen gayrimenkul sayısı da geçen yıla göre yüzde 10 arttı ve 2 milyon 865 bin oldu” dedi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear