14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 17 Mayıs 2015 EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 7 Adalet yerini bulur MHP’nin İstanbul 2. sıra milletvekili adayı İhsanoğlu, ağustos seçimlerinden sonra Kılıçdaroğlu ile temasının olduğunu ve CHP’den adaylık teklifi aldığını açıkladı HP ve MHP’nin uzlaşısıyla Cumhurbaşkanlığına aday olan ve şimdi MHP’den milletvekilli seçilmesi beklenen Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP’den de adaylık teklifi aldığını ilk defa açıkladı. İhsanoğlu, Cumhurbaşkanlığı adaylığının ardından baskı gördüğünü de söyledi. İhsanoğlu, yüzde 10 barajıyla karşı karşıya olan HDP için de gönlünden geçeni açıkladı: “Meşru yolu deniyorlar; bence ön kapıdan girmek arka kapıdan girmekten DUYGU GÜVENÇ daha iyidir.” Sizce Davutoğlu nasıl bir lider? Onu AKP’lilere sormak lazım. Polemiğe girmem . CHP’den aday olmak istediğiniz ama teklif gelmedi yönünde dedikodular var Ankara’da? Hayır, hayır. Ağustos seçimlerinden sonra Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile yakın temasım oldu; ziyaretime geldiler, siyasete devam etmeye karar vermem halinde partilerinin açık olduğunu söylediler. MHP’ye gidişimin nedeni, biz bu çizgide bir aileyiz. Ama ben CHP’deki arkadaşların çalışmalarını çok takdirle karşılıyorum. Yani iki partiden de teklif aldınız? Evet 7 Haziran akşamı nasıl bir tablo çıkacak? Bugün Türkiye’de 2002’deki koalisyon çatırdamıştır. Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP gibi büyük koalisyonla geldiler. AKP koalisyonuna katılan değişik unsurlar, AKP’yi terk ediyor. Bugün muhafazakâr ve milliyetçi grup terk ediyor. Çünkü 2002’den 2015’e kadar olan sürede parti farklı söylemler geliştir İHSANOĞLU’NUN ‘AKP’LİLER 17 25 ARALıK DOSYASıYLA YARGıLANACAKLAR Mı?’ SORUSUNA YANıTı: C Kadınlar, işçiler, ötekiler ükselişi görmeyen göz kördür. Seçimler nedeniyle hesap kitap işleri ile kendimizi fazlaca yorduğumuz için olsa gerek halk sınıfları arasındaki kaynamayı pek iyi göremiyoruz. Pek çok gelişmenin birbiri ile şimdilik kendiliğinden ilişkisi, bağlantısı da görmek istemeyenlere pek bir şey söylemiyor. Bu aldırışsızlığın ya da körlüğün nedeni daha baştan, 1970’li yıllarda afra tafrayla, davul zurnayla egemenliğini hemen her alanda ilan ettiğini duyuran neoliberal saldırıdır. Aslında içeride de dışarıda da barutları bitti; ideolojik hegemonya çoktan sona erdi. Hâlâ uçtuklarını sanıyorlar ya bakmayın siz gerçekte düşüyorlar. HHH Politik alanda tarihte hiç görülmemiş yozlaşma, bu savrulmanın sosyal yaşamdaki izdüşümü, somut durumun kanıtıdır. Uzun bir süredir, ek olarak iktidar yılları boyunca hemen her işte birbirini tamamlamış, desteklemiş, kullanmış iktidar blokundaki üçlü çatlamanın ortaya çıkardığı yozluk, pislik artık bir irin halinde sokaklarımızda akıyor. Geçmişin zorbaları bugün eski ortaklarının baskısı altındadır; hukukun kalmadığı feryadındalar. Doğru; gerçek tamı tamına budur. Eksik olan bu yozlaşmanın tarihinin epeyce eski olması, kendilerinin de asıl failler arasında yer almış olmalarıdır. Umut verici olansa ortaya çıkan gerçeklerden güç alan itirazın, toplumsal hareketlenmenin her alanda yükselişidir. HHH Batı’dan gelen rüzgâra kapılan neoliberaller AKP iktidarının yükselişine destek verirken asıl bağlamından kopartılan özgürlük kavramının nasıl iğdiş edildiğini, bu bilinçli eylemin özellikle kadınlara yöneldiğini anlamakta da zorlandılar. Hâlâ da akılları başlarında değildir. Türban bir “özgürlük sembolü” olarak piyasaya sürüldüğünde yeri göğü birbirine katanlar, gerçekte kadınların eve kapatılma sürecinin başlatıldığını da anlayamadılar. İktidar bloku sureti haktan görünerek, pek özgürlükçü, pek eşitlikçi olduğunu türlü manevralarla, “liberal milletvekili”, “sol görünümlü bakan” gibi stratejiler, taktikler uygularken aşağıda cemaatler aracılığıyla mobilize edilen ideolojik saldırıyı es geçtiler. Şimdi kadın evde oturması, çocuk doğurması, gülmemesi, koşmaması, 9 yaşından sonra “hizmete” girmesi gereken ikinci sınıf insandır. HHH Özgürlüğün sınıfsal özünü, halk tabakaları açısından gerçek anlamını bir yana bırakırsanız, içi boşaltılmış kavramın başkaları tarafından pek güzel doldurulduğunu görürsünüz. Neyse ki, nesnel gerçeklerin de bir direnme, kendilerini ilk fırsatta kanıtlama, gösterme özelliği var. Artık olmadıkları varsayılan sınıflar, akademinin dışına sürülen düşüncenin sahipleri, birden bire “biz buradayız, hep buradaydık” deyiveriyor. Bizim neoliberaller yerle bir edilmiş sendikal hareketteki sessizliğe, boyun eğmişliğe dahası satılmışlığa bakarak “elveda” teorileri üretirken Tekel direnişini, Soma’yı, Ermenek’i de, Gezi isyanını da arızi olaylar olarak algılamayı tercih ettiler. HHH Ama rüzgâr dönüyor. Büyük ustaların, onları izleyenlerin çabalarını, kitaplarını modası geçmiş, eskimiş, tarih olmuş saymayı pek seven bu arkadaşlar bundan böyle hiç kuşku duymuyorum, örneğin Prof. Tülin Öngen’in Prometheus’un Sönmeyen AteşiGünümüzde İşçi Sınıfı (Yordam Kitap) çalışmasına bir göz atmayı ihmal etmeyeceklerdir. Onlar her zaman yükselen dalgayı sezerler; sezmelerini umuyorum, bekliyorum. Unuttuklarını hatırlayacaklardır. Çünkü biliyorlar aslında; politik sıkışıklıklarının arkasında her zaman sınıfların kavgası bulunur. Kavga sesleri ise bilmem duyuyor musunuz, şu sıralarda Bursa taraflarından geliyor. HDP meşru yolda Cumhurbaşkanlığı sürecinde çözüm sürecinden yanaydınız. Ama MHP’nin farklı bir çizgisi var. Bu görüşleriniz değişti mi? İki muhalefet partisinin ortak adayı olarak fikirlerimi hür bir şekilde ifade etme hakkına sahiptim. Şimdi tabii MHP gibi milliyetçi bir partinin adayı olarak, herşeyden önce o partinin tüzüğüne sadık kalmak durumundayım. Bu ahlaki bir tavırdır. MHP’nin tüzüğünde der ki; MHP’nin temel zemini meşruiyettir. İkincisi ise milliyetçiliktir ve bazılarının yanıldığı gibi ırkçı bir milliyetçilik değildir. Buradaki milliyetçilik; kapsayıcı, bütünleştiren, herkesi kucaklayan, ırkçılığı reddeden bir anlayış. Bu anlayıştayım. Tabii Türkiye’nin o bölgesinin sorunlarının olduğunu biliyoruz ama bunların kilitli kapılar arkasında, Meclisin dışında yapılması ve iki taraf arasında siyasi pazarlık konusu yapması kabul edilemez. HDP’nin barajı aşmasını mı istersiniz, aşamamasını mı? HDP zaten Meclisin içerisinde ve Meclisin içerisine arka kapıdan giriyor. Yani bağımsız adaylar seçiliyor, bağımsız giriyorlar ve sonra parti grubu kuruyorlardı. Şimdi, yine şahsi görüşüm, parti amblemi altında girmeyi deniyorlar. Meşru yolu deniyorlar; bence ön kapıdan girmek arka kapıdan girmekten daha iyidir. Y Türk vatandaşının artık yargıya güveninin sarsıldığını söyleyen İhsanoğlu, ‘Güven olmayınca adalet olur mu?’ diye soruyor. İhsanoğlu, AKP’nin de ikitidar yorgunu olduğunu söyledi. di. Büyük konsensus içerisinde değil, çekirdek liderliğin hedefleri doğrultusunda gidiliyor. Burada iki büyük kayış var, Türk oylarında MHP’ye, Kürt oylarında da HDP’ye. Ayrıca AKP, iktidar yorgunu bir parti, her yerde olduğu gibi atalet içerisinde. Bir de, iktidarın lider kadrolarında başkalarının iktidara talip olması suç gibi görülüyor. Koalisyonu suç gibi sunulması bana 2. Meşrutiyette, İttihatçı birinin, “Siz iktidarı ele geçirmek istiyorsunuz” diye suçlamalarına verdiği Hürriyet ve İtilaf Partisinin bir mensubunun verdiği yanıtı anımsatıyor. Diyor ki, “İktidarı ele geçirmek suçsa siz suçüstü yakalanmış bulunuyorsunuz.”Bu uzun yıllar iktidarın verdiği bir psikoloji. zarısını değiştireceği kanaatindeyim. O zaman koalisyon konuşulabilir mi? Gayet tabii. MHPAKP ile koalisyon kurar mı? Çok güzel bir atasözü var. ‘Her vaktin ezanı var’. Bugün seçimlere giderken bundan söz etmek, kamuoyu önünde spekülasyon yapmak doğru bir şey değil. Bütün partilerin hedefi tek başına iktidar olmaktır. Sizce AKP’liler 1725 Aralık dosyasıyla bir gün yargılanacak mı? Ben eminim ki adalet her zaman yerini bulmuştur. Allahın adaleti mi, hukuk devleti çerçevesinde mi? Eğer adalet siyasi etki alanının içerisindeyse o zaman insanlar adalete güvenmezler. Ben inanıyorum ki bu adalet her zaman yerini bulacaktır. Biz yaşadık bunu. Bizim neslimiz gördü; şimdi 27 Mayıs’ı yapan hâkimler savcılar nerede? 12 Eylül’den sonra idam kararlarını verenler nerede? 28 Şubat’ta insanları görevlerinden edenler nerede? Toplumun vicdanında mahkum oldular. ErgenekonBalyoz kararları da var. Bugünki manzarayla yargımız dökülüyor mu? Elbette. Artık Türk vatandaşının yargıya güveni sarsıldı; mahkemelere güven yok. Güven olmayınca adalet olur mu? Celal Kara, Zekeriya Öz gibi isimler ErgenekonBalyoz gibi davalarda mahkumiyet kararını veren isimlerdi; bugün görevden alınan isimler... Ben buna teknik bakımdan bakacak ehliyete sahip değilim. Hukuk ile şahsi hüküm yürütmek çok farklı. Verilen kararlar, bugün 180 derece farklı oluyorsa, hayatlarından 56 sene alınan insanların hayatları bu kadar ucuz olmamalıydı. Sizce bugün Gülen Cemaati suçlu mu mağdur mu? Biz bitirdik zannediyordum. Yeter yoruldum.Neden Erdoğan’ın şahsını eleştirmiyorsunuz? Ben polemik sevmiyorum. Kimsenin şahsına karşı birşey söylemek istemiyorum. Benim bir devlet terbiyem var; belirli bir seviyede tenkit elbette yapılır. Kampanya sürecinde de ben bunun örneğini verdim. O insanları hayal kırıklığına uğratmak istemem. ‘Büyük dalga geliyor’ MHP kaç oy alır? Yüzde 18 gösteren yoklamalar var ve bu yükselişte olduğunu gösteriyor. Ama anketler İngiltere’de görüldü ki yanıltıcı. Genel olarak bir dip dalga geliyor; 1950, 1961’de, 1983’te, 2002’deki gibi büyük bir dalganın geldiğini görüyorum ve bu dalganın Türk siyasetinin man Yıpratmada ölçü tanımadılar Nereden çıktı siyasete girme fikri? Yoğun talep, ısrarlı teklif ve görev karşısında hayır diyememek. Seçim sonrası size baskı oldu mu? Bazı şeyler oldu ama şimdi açmak istemiyorum. Siyaset Türkiye’de sırf meydanlarda yapılmıyor. Bir de arka planları var. Ben bu arka plandaki meseleleri kamuoyunun gündemine getirmek istemiyorum çünkü çok hassas bir seçim döneminden geçiyoruz. Elbette bir gün bütün bunlar, gerek 10 Ağustos, gerek sonrasındakiler elbet ortaya çıkacaktır. Hiçbir şey gizli kalmıyor. Onun da zamanı geleceğine eminim. Şahsınıza mı aile bireylerine mi? Şahsıma ait benim kurduğum müesseseler ile ilgili Hangisi? Ne oldu? Artık daha fazla sormayın. Sizi vakıftaki koltuğunuzdan etmişler? Lütfen daha fazla sormayın. Bunun uluslararası yansımaları olacaktır. Bu karmaşa içinde bunu ortaya koymanın gereği yok. Neden siyaset? İki partinin uzlaşısı tarihi bir anlam taşıyor. Türkiye’de demokrasi talebinin her şeyin üstünde olduğunu ve uzlaşma zemininin var olduğunu gösteriyor yapılan kutuplaşma, zıtlaşma taleplerine rağmen. Evet yarışı kaybettik ama bu yarışın nasılne zaman yapıldığını, süresini, imkânları, karşısında bizim sağladığımız 8.5 milyon lirayla yürüttüğümüz ufak bir kampanya ile yüzde 38,5 oy aldık. Sandıklara başka tesirlerin yapıldığını herkes biliyor. Adınızın geç açıklanması nasıl etkiledi bu süreci? Yıpratmada ölçü tanımadılar. Ha bir ay önce, ha bir ay sonra çünkü yapılan iftiralar o kadar temelsizdi ki; babamannem ailem, evlatlarımla, tahsilim ile ilgili; casus olmamdan tutun Coca Cola’ya kadar. Hayatını İslamiyetin hizmetine veren bir insan bazı yerlerde gidip benim islam düşmanı, Kuran düşmanı olduğumu söyleyerek, kamuoyunu sahte resimlerle yanılttı. DİHA’nın iddiası KP Siirt Milletvekili Yasin Aktay’ın, oy istemek için gittiği Siirt’te bir esnafın “içi silah dolu TIR’ların MİT tarafından Suriye’ye geçirildiği” yönündeki iddiasına verdiği yanıtta “Onlar Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu DAİŞ’e değil” diyerek, TIR’larda silah olduğunu kabul ettiği ileri sürüldü. Ziyaret ettiği esnafın soruları karşısında zaman zaman zor anlar yaşayan Yasin Aktay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” şeklindeki sözüyle ilgili bir soruya ise A AKP’li Aktay’ın Suriyeli tartışması TıR’da silah itirafı kavgaya dönüştü “‘Erdoğan, düştü düşecek Kobanê’yi yetişin anlamında söyledi” diyerek ilginç bir yanıt verdi. DİHA’nın haberine göre Aktay, “Kobanê düştü düşecek’ diyen Erdoğan’ın konuşmasının öncesini dinlediniz mi? O kelimeyi Erdoğan söylemiş. Bunu ne manada söylediğini biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika’ya dedi ki siz havadan müdahale ediyorsunuz yetmiyor, yetmiyor! Düştü düşecek Kobanê’ye yetişin anlamında söyledi. Bu manada söylüyor” dedi. atay’da Suriyeli bir grubun, Ahsen Süloğlu’na sözlü tacizde bulunmasıyla başlayan tartışma kavgaya dönüştü. Bir Suriyeli dövülerek hastanelik edilirken polis mahallede güvenlik önlemi aldı. Hatay’ın merkez Antakya ilçesinde yakınlarını ziyarete giden 2 çocuk annesi Süloğlu, bir grup Suriyelinin sözlü tacizine uğradı. Suriyeli grup, iddiaya göre Süloğlu’na ağabeyi Mehmet Reyhan’ın yanında da tacizini sürdürdü. Kısa sürede kavgaya dönüşen tartışma, mahallelilerin araya girmesiyle son buldu. Suriyeli grup ise mahalleye gelen polis tarafından uzaklaştırıldı. Aynı Suriyeli grup, yanlarına arkadaşlarını alarak Ahsen Süloğlu’nun ağabeyine ait eve sopa, satır, kazma ve kürekle saldırdı. Mahalle sakinlerinin sokağa inmesiyle Suriyeli grup olay yerinden kaçarak uzaklaştı. Ardından H bölgede yakalanan bir Suriyeli dövülerek hastanelik edildi. Mahallede güvenlik önlemi alan polis ekipleri, mahalleliyi sakinleştirirken, darp edilen Suriyeli ise ambulansla hastaneye götürüldü. Mahallede Suriyeli görmek istemediklerini belirten Süloğlu şunları söyledi; “Daha önce de bu olayı yaşamıştım. Bana dün bir şey olsaydı veya yanımdaki çocuklarıma, kim nasıl cevap verecekti? En fazla onları alıp kampa koyacaklardı, sonra da unutulup gidecekti.” Evinin Suriyeliler tarafından basıldığını iddia eden Mehmet Reyhan ise, “Biz artık mahallede Suriyeli istemiyoruz. Bizim namusumuz tehlikede. Eve saldırdılar” dedi. Mahallede polis ekiplerinin aldığı önlemler devam ederken, Suriyeliler tarafından mahalledeki araçlara da zarar verildiği belirtildi.l HATAY/ DHA Gezi direnişi sırasında sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettikleri iddiasıyla haklarında soruşturma başlatılan eğitimSen üyesi öğretmenler Bülent Ecevit Özhan ile Kadir Can Gök’e Ceyhan 2. Asliye Ceza Mahkemesi önce 1’er yıl hapis cezası verdi ardından cezayı 7 bin 80’er TL adli para ceçasına çevirdi. Üçgen Park’ta toplanan Eğitim Sen üyeleri kararı protesto etti. Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, ”Bu cezaların, Gezi eylemlerinin 2. yıldönümüne denk gelen bir tarihte verilmiş olmasını çok manidar buluyoruz. Arkadaşlarımıza verilen bu cezaları asla kabul etmediğimizi belirtir, bir üst yargı organına taşıyacağımızın bilinmesini isteriz” dedi. lADANA/ Cumhuriyet İki öğretmene Erdoğan cezası C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear