13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 MART 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 13 Erdoğan’ın Merkez Bankası’na eleştirileri şirketlerin döviz açığını 52 milyar lira büyüttü 60 ‘Ak Saray’lık zarar Yağız Eyüboğlu Merkez Bankası’nın başarılı olduğunu söyledi. Yukarıdan… Cumhurbaşkanı ve ona bağlı olarak AKP, siyasal yapının başkanlık olması için canını dişine takmışçasına uğraşıyor. Seçime giden siyaset yolunun taşları, niteliği bugüne dek tanımlanmamış olan başkanlık baskılamasıyla döşeniyor. Toplumsal yaşamın dokusu olan hukuk ve geleceğinin temeli olan eğitim ile birlikte, siyasal, ekonomik, kültürel ve kurumsal yapıların tamamı da bu baskılamayla biçimlendiriliyor. HHH Çatıdan başlayan bu başkanlık inşaatı, toplumsal yaşamın işleyişini kırıp döküyor. Ekonomi, bunalım tarafına düşme olasılığı çok yüksek olarak, bıçak sırtındadır. Basınyayın, birinin ak dediğine, diğerinin kara dediği bir süreçle ve keskin bir biçimde ikiye ayrılıyor; topluma doğru bilgi vermek olan asıl görevini yapmıyor. Hiç savsaklanmaması gereken barış süreci bile, çok büyük bir olasılıkla, başkanlık uğruna kurban ediliyor. Geçen günlerde, Ege Üniversitesi öğrencilerinden Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun öldürülmesinin de kanıtladığı gibi, daha derin yaralar yeniden açılıyor; üniversiteler yeniden bir çatışma ortamına sürükleniyor. Oysa, yakın geçmişte yaşanan üniversite gençleri arasındaki ölümcül çatışmaların yalnızca, iç ve dış sömürü çevrelerinin ve özgürlük düşmanlarının işine yaradığı, deneyimlerle, biliniyor. Gerçekte gençlik sorunu üniversite ile sınırlı değil. AKP’nin uzun iktidar yıllarında çağın gereklerine uygun doğru dürüst bir eğitim alamayan ve iş bulamayan gençlik, çok büyük çoğunluğuyla, uzmanlaşmasını kültür ve sanat etkinlikleriyle taçlandırarak yaşamın güzelliklerinden doyasıya yararlanamıyor. Çocuklar ve gençler, kendileriyle, toplumla ve doğayla barışık bir biçimde olgunlaşma süreçlerinden giderek daha fazla uzaklaştırılıyor. Hızla artan genç kadın cinayetlerinin sergilendiği ölüm düzeninin öbür ucu bakın nerelere uzanıyor? Geçen hafta ortasında çocuklara verilen değerler dersi, ölüme övgü düzlemine yerleştirildi. Yine geçen hafta hükümet sözcüsü, IŞİD’e bu ülkeden katılan gençlerin toplam sayısını bin olarak açıkladı. Bu sayı gerçeği tam olarak yansıtıyor mu? Ya gençlerin IŞİD’e katılmalarının nedenleri, katılma mekanizmasının nasıl işlediği? Toplumun geleceği olan çocuklar ve gençler, AKP iktidarının pekiştirdiği koşullarda neden ve nasıl, ölmeye ve öldürmeye koşullanıyor. HHH Birkaç ay sonra yenilenecek olan Meclis, bırakalım, bu soruları sormayı, düşünce ortamı olmaktan iyice çıkıyor; eylem alanına dönüşüyor. Sonra da halka dönülüyor, bakın Meclis sistemi çalışmıyor, bununla olmuyor, deniliyor. Böylelikle, başkanlık sistemine gidişin önemli bir gerekçesi oluşturuluyor. Genel seçimlere doğru ülke siyaseti çok ilginç bir gelişmeye daha tanıklık ediyor; AKP, son yıllarda birçok kez yaptığı gibi, hem iktidar, hem de muhalefet oyununu birlikte oynuyor. Ekonomik muhalefeti, Merkez Bankası başkanı ve bağlı olduğu bakanlar yapıyor; AKP içi siyasi muhalefet daha derinlikli; önceki Cumhurbaşkanı tarafından yürütülüyor gibi yapılıyor. Böylece, AKP içinden yeni bir muhalefet fidanı, siyaset tiyatrosunda sahneye konuyor. HHH Osmanlı devlet adamlarından Keçecizade Fuat Paşa’ya (ölümü 1868) İngiliz Büyükelçisinin: “Paşa bu ülkeye demokrasiyi getir artık” sözlerine, Paşa’nın, Beyim, yukarıda padişah var; egemenliğin kendisine Allah tarafından verildiğine inanıyor; aşağıda halk ise cahil. Ben de demokrasiyi pabuççu muştası gibi, yandan uyarlamaya çalışıyorum diye karşılık verdiği bilinir. Anlaşılan AKP öykündüğü Osmanlı kadar olamıyor; demokrasiyi, gerekirse polis gücüyle, ancak yandan bile değil, yukarıdan getirecek! HHH Bu topraklarda özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve barış değerlerinin güçlenmesi ve sömürüsüz bir dünya için yaşamı boyunca uğraş veren büyük usta Yaşar Kemal’i, kaybı nedeniyle özlemle anıyor, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. u Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’na ağır eleştirileri, dolara rekor üstüne rekor kırdırırken reel sektörün kur zararını da katladı. Sadece kur farkından şirketlerin döviz borcu 81 milyar 875 milyon lira arttı. Bu rakam yaklaşık 60 Ak Saray’a denk geliyor. PELİN ÜNKER TİSK Başkanı’ndan Merkez’e destek MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu, son günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından sert eleştiriler yöneltilen Merkez Bankası’na destek verdi. Eyüboğlu, “Merkez Bankası başarılı bir icraat sergiliyor. Faiz kararları doğru mu değil mi, dövizden anlamak mümkün. Merkez Bankası, uzmanlarının yaptıkları analiz ile hareket ediyor. Kendisine yasa ile verilen misyon da belli. Ben Merkez Bankası’nı başarılı buluyorum. Merkez’e güvenmek gerek” dedi. TİSK Başkanı, çocuk doğuran kadınlara yarım gün çalışma öngören Meclis’teki tasarıya ilişkin de endişelerini dile getirdi. Tasarı ile işverenler üzerindeki mali yüklerin artacağını dile getiren Eyüboğlu, bunun da kadınların işsiz kalmalarına neden olabilecek ters etki yaratabileceğini söyledi. 82 milyar lira biriken İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacına göre kullanılması gerektiğini vurgulayan Eyüboğlu, “82 milyar lira kullanılmıyorsa demek ki fazla toplanıyor” dedi. Fon için işverenlerden yüzde 2 oranında yapılan kesintiye dikkat çekerek yükün azaltılmasını isteyen Eyüboğlu, fonun işsizler için kullanılması gerektiğini söyledi. İşçi sağlığı ve güvenliği yasaları düzenlemelerinin hep faciaların ardından “tepki yasaları” olarak çıkarıldığını belirten Eyüboğlu, “Sorun cezalarla çözülseydi şimdiye kadar çözülürdü. Tamamen ceza perspektifiyle yaklaşmamak lazım. İlkokuldan itibaren işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmeli. Yanlış yapan ceza alsın ancak doğru yapana da ödül verelim” dedi. Bu ödülün de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanabileceğini belirtti. Geçen pazartesi yazımda dikkat çektiğim iki eğilim güçlenmeye devam ediyor. Bahar’da IŞİD’i Musul’dan çıkarmaya yönelik bir savaşa, ABD’nin yeniden imparatorluk projesine geri dönmesine ilişkin tartışmalar geçen hafta belirgin biçimde yoğunlaştı. Bu tartışmalardan, büyük çaplı, uzun sürecek, birçok ülkenin topraklarını etkileyecek bir savaşın gündeme gelmeye başladığını düşünmek olanaklı. IŞİD açısından Musul’un önemi, IŞİD’in Türkiye dahil birçok ülkenin sınırlarını delik deşik etmiş olan varlığı, sonunda Musul’dan sürülüp atıldığında, ülkelerine dönmeye başlayacak olan savaşçılar üzerinden metastaz yapma olasılığı da savaşla birlikte, halen IŞİD bölgesinde ve Suriye’de oluşan kaosun yaygınlaşabileceğini düşündürüyor. Geçen salı günü New York Times, “George W. Bush döneminin ardından muhafazakârlarda denizaşırı savaşlara ilişkin oluşan kuşkuların artık dağılmakta olduğunu” aktarıyordu (J. Martin & J.W. Peters, 24/02/15). “Cumhuriyetçi Parti’nin başkan aday adaylarının dikkati dış politika konularına kayıyor” başlıklı yorumda yazarlar, Cumhuriyetçi Parti aday adaylarının, “daha adaleli bir dış politika savunma konusunda birbirleriyle yarışmaya başladıklarını” aktarıyorlar. Bunun arkasında parti taraftarlarının eğilimleri var. Önceki hafta yapılan bir CBS kamuoyu yoklamasına göre, “İslam Devleti”ne karşı savaşmak için asker gönderilmesini isteyenlerin oranı Cumhuriyetçiler arasında yüzde 75 düzeyine ulaşıyormuş. Başkanlık seçimlerinde geleneksel olarak kritik rol oynayan Iowa ve Güney Carolina Mucize masalı çöktü İhracatın yarı arasında boğulvaşlaması, işsizmaktadır. İhracatlik oranının yüktaki yavaşlamanın selmesi, yüksek nedenleri ise dove kalıcı niteliğe larAvro kurundaki bürünmüş enflasolumsuz konjonkyon ve olağanüstürel dalgalanmatü tempoda artan larda değil, sanayi dış borçlanma ile sektörlerinde sıcak Türkiye ekonomipara bağımlılığının si artık 2003’ten yarattığı artık ertebu yana sürdürlenemez boyuttaERİNÇ müş olduğu sanal ki tahribatta aranYELDAN malıdır. büyüme öyküsü2009 önnün sonuna gelcesine değin küremiştir. Bu dönemde Türsel piyasalarda ucuz dökiye “ekleyapıştır” tüviz bolluğuna aldanarü montaj sanayinin taşerak, yüksek faiz aracılıron bir üreticisi konumuğıyla yurtiçine çektiği sınu perçinlemiş; ithalat ve cak para akımlarının büdolayısıyla dış borç bayüsüne kapılan AKP ekoğımlılığını artırmış; emek nomi idaresi, şimdi çareyi yerine ithal sermaye yoimar rantlarına ve inşaat ğun bir teknoloji patikasektörünün kârlarına dası izlemesi nedeniyle de yandırılan yeni bir sanal işsizlik sorununun kronik büyüme öyküsünde arahale dönüşmesine enmaktadır. Ancak bugügel olamamıştır. Sanane değin olağan dışı temyi sektörü ise 2012’den poda dış borçlanma sabu yana üretkenlik kayıpyesinde yaratılan makyajları yaşamakta ve ithalalanmış ekonomik başata bağımlı üretim ve ihrı masalının temelleri artık racat yapısının sorunlaçökmüştür. eyaletlerinde, Cumhuriyetçi seçmen, 2016 seçimlerinde en önemli konuların başında, ekonominin yanı sıra “İslam Devleti”ne yönelik bir askeri operasyon olasılığının geldiğini düşünüyormuş. The Atlantic’de de Michael Knigths, Martin&Peters’in yazılarına ilişkin yorumunda, “daha adaleli dış politika demek aslında, savaşa daha çok eğilimli dış politika demektir”, bu kavramı kullananlar aslında “ABD IŞİD üyelerini öldürmek için asker, Suriye muhalefetine silah göndersin, bu ülkelere daha çok bomba atsın, Pakistan ve Yemen’de daha çok insansız uçak saldırısı düzenlesin, Rusya destekli isyancılara karşı Ukrayna’ya silah göndersin istiyorlar” ama “bunları açıkça ifade etmediklerinden tartışmayı bastırıyorlar” diyor. Knight, IŞİD tarafından kaçırılan Suriyeli Hıristiyanlar haberine ilişkin, “Ben de hükümetimin, insanların yaşamını korumak için teröristleri öldürmesini istiyorum” diyor. The American Interest’te de Paul Pillar, Kamuoyu Araştırma Şirketi Pew’nun geçen hafta yayımlanan bir anketinin sonuçlarına bakarak “Amerikalılar yeni bir savaşa doğru mu kayıyorlar” diye soruyor (25/02/15). Geçen yıl ekim ayında yapılan bir anket, savaşa karşı olanların oranını yüzde 55, yandaş olanların oranını ise yüzde 39 olarak gösteriyormuş. Bu yıl şubat ayında yapılan araştırma, savaş yanlılarının oranı yüzde 47’ye yükselirken, savaşa karşıtı olanların oranının yüzde 49’a gerilediğini gösteriyor. Amerikan toplumunda gelişen bu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası ile ilgili çıkışları sonrası dolar rekor üstüne rekor kırarak 2.52’ye fırlarken reel sektörün döviz borcu da döviz açığı da katlanarak büyüdü. Merkez Bankası’nın en son açıkladığı Kasım 2014 verilerine göre reel sektörün 282 milyar 327 milyon dolarlık döviz borcu bulunuyor. Bu rakam Kasım 2014 dolar kuruna (2.23 TL) göre 629 milyar 589 milyon lira iken bugünkü kurla (2.52 TL) hesap edildiğinde 711 milyar 464 milyon liraya çıkıyor. Buna göre şirketlerin döviz borcu sadece kur farkından 81 milyar 875 milyon lira arttı. Reel sektörün döviz açığında da benzer bir tablo söz konusu. Kasım 2014 verilerine göre şirketlerin 282 milyar 327 milyon liralık borcuna karşılık 103 milyar 127 milyon liralık döviz varlığı bulunuyor. Reel sektör döviz borcunun yüzde 36.5’ini karşılayabiliyor. Özetle şirketler 179 milyar 200 milyon dolarlık borcunu karşılayacak varlığa sahip değil. Bu kadarlık bir döviz açığı da Kasım 2014 dolar kuruna göre 399 milyar 616 milyon lira iken bugünkü kurla 451 milyar 584 milyon lirayı buluyor. Buna göre reel sektörün döviz açığı 4 aylık kur farkından 51 milyar 968 milyon lira büyüdü. Ak Saray’ın maliyetinin resmi açıklamalara göre 1 milyar 370 milyon lira olduğu düşünülürse, kur farkı nedeniyle şirketlerin artan borç miktarı 59.76, artan döviz açığı da 37.9 Ak Saray’a karşılık geliyor. Erdoğan, Suudi Arabistan’a gerçek leştireceği resmi zi yaret öncesi Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, bir puan faizin ülkeye maliyetinin 2.5 milyar dolar olduğunu vurgulayarak “Faiz lobisinin tehdidi var” demişti. Ancak rakamlara göre yüksek döviz borcu altında ezilen şirketlerin kur artışı kaynaklı zararı daha yüksek. Dolar 1 kuruş arttığında reel sektörün döviz borcu 2 milyar 823 milyon lira artıyor. Piyasa uzmanlarına göre doların yükseli şi sürecek. Bu da zaten ağır borç yükü altında olan şirketleri daha kötü günlerin beklediğinin sinyalini veriyor. Kurun yükselmesiyle bir şirketin borcu adeta domino taşı gibi diğer şirketlere de yansıyor. 1994 ve 2001 krizinde kurdaki artış, borçlu birçok şirket için, aldıkları döviz kredileri oranında ciddi bir sorun oluşturmuştu. Merkez Bankası verilerine göre 2002’de 31 milyar 638 milyon dolar olan döviz borcu, son 12 yılda 250 milyar 689 milyon dolar arttı. Bu da 7.9 kat artışa denk geliyor. ‘Ceza yerine ödül’ u İthalatı büyük oranda dolar kuruyla, ihracatı Avro ile yapan Türkiye’de dolar kurundaki artış girdi maliyetlerini olumsuz etkilerken Avro/dolar kurundaki düşüş de ihracatçıyı vuruyor. İhracat şubatta yüzde 13 geriledi. İhracatçıyı kur çarptı Ekonomi Servisi Avro/dolar paritesindeki gerileme ocak ayından sonra şubatta da ihracatçıyı üzdü. Ocakta yüzde 9.8 gerileyen ihracat, şubat ayında da yüzde 13 düşüşle 10.5 milyar dolar oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre OcakŞubat döneminde ihracat yüzde 6.7 düşüşle 22 milyar 826 milyon dolar olurken, son 12 aylık ihracat ise yüzde 1.7 artışla 155 milyar 14 milyon dolara yükseldi. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, düşüşte paritedeki gerileme ve olumsuz hava şartlarının etkili olduğunu söyledi. Büyükekşi, “Doların tüm dünyada değer kazanması sonucunda ihraç birim fiyatlarında önemli bir baskı var. Dolayısıyla pariteden kaynaklı fiyat etkisi sadece AB bölgelerine olan ihracatta değil, AB dışı bölgelere gerçekleştirilen ihracatta da etkili oluyor. Ayrıca kar yağışı üretim ve lojistik kaybı anlamında ihracatımızı olumsuz etkiledi” dedi. Şubatta en fazla ihracatı 1 milyar 705 milyon dolarla otomotiv sektörü yaparken, en fazla ihracat artışını da yüzde 27.8 ile fındık sektörü yakaladı. En fazla ihracat artışı yüzde 19.9 ile İran’a gerçekleşti. Savaşa ve Kaosa Doğru Yeni savaş arzusu yeni ruh hali ile IŞİD’in vahşeti, kültür endüstrisinin bu vahşeti pazarlama heyecanı arasında doğrudan bir ilişki var. Daha önemlisi, bu ruh hali başkanlık seçimleri iklimini belirleyecek, daha iddialı, “üstünlüğümüzü restore etmeliyiz” ilkesine dayalı yeni bir militarist dış politika arayışını öne çıkaracak gibi görünüyor. estorasyon ve kaos eğilimi Yukarda “yeni” kavramını kullandım ama aslında, Bush döneminde çuvalladıktan sonra geri çekilen projenin, kimi ufak değişikliklerle geri gelmesinden söz ediyoruz. ABD’nin kültürel ve ekonomik üstünlüklerine dayanarak liderlik etme kapasitesindeki gerilemeye çare olarak askeri alandaki “rakipsiz” R üstünlüğüne, zorla dayatmaya dayanma eğilimi (imparatorluk projesi) yine öne çıkıyor. Geçen hafta The National Interest ’te, Dov Zakheim (20012004: Savunma Bakanlığı baş mali sorumlusu, The National Interest yönetim konseyi üyesi) “Amerika’nın Üstünlüğünü Restore Etmek” başlıklı oldukça kapsamlı denemesinde, Rusya’dan Çin’e, Ortadoğu’ya kadar, her alanda, hep bu zora dayanma eğilimini öne çıkarıyor, bir anlamda bildik “neocon” tezleri tekrarlıyor. Benim dikkatimi çeken önemli bir değişiklik, geçen sefer Tayyip Erdoğan, Büyük Ortadoğu Projesi “eşbaşkanı”, Türkiye de “ABD’nin stratejik ortağı” gibi ifadelerle tanımlanırken bu kez Zakheim’in denemesinde Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İslamcı “savaşçıların Suriye’ye geçerek İslam devletine katılmasını önlemeyen”, Kobani’de savaş sürerken, ancak ABD baskı yapınca peşmerge destek güçlerinin topraklarından geçerek Kobani’ye gitmesine izin veren, bir anlamda ABD’nin bölgedeki işlerini kolaylaştırmak yerine ona zorluk çıkaran bir oyuncu olarak tanımlanıyor (25/02/15). Bu ABD üstünlüğünün restorasyonu hamlesi bu kez Musul’dan IŞİD’i söküp atma savaşıyla başlayacak gibi görünüyor. Bu hamle bölgede kaosu yaygınlaştırır! Kaosun yaygınlaşma olasılığı öncelikle gelecek Musul savaşına ilişkin belirsizliklerle ilgili. Pentagon, 25 bin askerlik bir saldırı gücü, havadan ABD desteği gerekirse karadan da ABD askeri hesabı yapıyor. Buna karşılık Musul’da 2 3 bin kişilik bir IŞİD gücü olduğunu varsayıyor. Olası bir Musul savaşına ilişkin kaygılarını dile getiren yorumcular, öncelikle Irak askerlerinin savaşma gücüne güvenilemeyeceğine işaret ediyorlar. İkinci olarak, saldırının yapılacağının önceden açıklanmasının hatalı olduğu vurgulanıyor. Musul, IŞİD için stratejik ve simgesel önemli çok yüksek bir kent. Küçük bir kasaba olan Kobani’de bu kadar ısrarla savaşan IŞİD’in Musul’a yığınak yaparak çok daha büyük bir inatla direnmesi beklenebilir. ABD askeri uzmanları, IŞİD’in mümkün olan en çok sayıda militanını Musul’a toplamasını, böylece bir savaşla bunları imha etmeyi planlıyor olabilirler. Ancak eğer Irak güçlerinin çoğunluğu Şiilerden oluşacaksa, ABD Musul’da Felluce benzeri bir yıkım ve katliam gerçekleştirse, bunun Sünni Arap dünyasında yaratacağı tepkiyi göğüslemek kolay olmayabilir. IŞİD’in düzenli orduların yoğun saldırısı karşısında yenilmesi, büyük kayıplar vererek Musul’u terk etmesi kaçınılmaz. Ancak, bu savaş birçok cephede, sınırları belirsiz bir coğrafyada, birçok biçimde sürecek. Ayrıca iki sorun daha var, birincisi Musul’un IŞİD kalıntılarından temizlenmesi, kente bir düzen getirilmesi. İkincisi Musul yenilgisinden sonra ülkelerine dönmeye, etraftaki diğer ülkelere geçmeye başlayan militanların, o ülkelerdeki yapılarla birlikte eylemler düzenleyerek karışıklık çıkarma olasılığı. IŞİD’in belli bir altyapıya sahip olduğu, sınırları son derecede geçirgenleşmiş bir ülke olarak Türkiye için de ayrıca kaygılanmak gerekiyor. Ekonomi Servisi Cengiz Enerji tarafından 400 milyon dolarlık yatırımla yapılan Samsun Doğalgaz Çevrim Santralı üretime başladı. Samsun’un Tekkeköy ilçesindeki santralla ilgili bilgi veren Cengiz Holding Genel Koordinatörü Ömer Mafa, “Siemens’in son nesil doğalgaz çevrim türbini kullanıldı. 125 kişinin istihdam edileceği santralın kuruluş aşamasında 600 kişi çalıştı” dedi. Santral yüzde 61 verimlilik oranıyla Almanya’nın rekorunu da elinden alırken, 23 ay gibi kısa sürede tamamlanması ve tek türbinle dünyada en büyük güce sahip olması açısından da ilklere imza attı. Samsun’a 400 milyon dolara doğalgaz santralı C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear